Uygulamayı yükle
How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

Uyku Kalitesi ve Beslenme

Uyku-Kalitesi-ve-Beslenme.webp
Uyku, gün boyunca nasıl hissettiğiniz üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve beslenme uykunuzda rol oynar.

Gıda, B6 Vitamini, B12 ve folik asit ile birlikte sağlıklı uykuyu teşvik etmeye yardımcı olan önemli bir hormon olan serotonin ile doğrudan ilgilidir.

Beslenmenin Uykuya Etkisi​

Vücudu sakinleştiren, serotonin seviyesini yükselten ve sizi dinlendirici bir uykuya hazırlayan besinler tüketmeye çalışın.

İşte uykuya giden yolda başlamanız için birkaç yiyecek.

Gece Uyumak İçin Ne Yemeli ?​

1. Kompleks karbonhidratlar

Tam tahıllı ekmekler, tahıllar, makarnalar, krakerler ve kahverengi pirinç tüketin. Ekmek, makarna ve kurabiye gibi karbonhidratlardan kaçının. Bunlar serotonin seviyelerini düşürme eğilimindedir ve uykuyu desteklemez.

2. Yağsız proteinler

Yağsız proteinler arasında az yağlı peynir, tavuk, hindi ve balık bulunur. Bu gıdalar, serotonin seviyelerini artırma eğiliminde olan amino asit triptofan bakımından yüksektir.

Uyku Yapan Yiyecekler Nelerdir ?​

3. Kalp-sağlıklı yağlar

Doymamış yağlar sadece kalp sağlığınızı artırmakla kalmaz, aynı zamanda serotonin seviyenizi de iyileştirir. Fıstık ezmesi, ceviz, badem, kaju fıstığı ve antep fıstığı gibi kuruyemişler sayılabilir. Patates kızartması, patates cipsi veya diğer yüksek yağlı atıştırmalık yiyecekler gibi doymuş ve trans yağ içeren yiyeceklerden kaçının. Bunlar serotonin seviyenizi düşürür.

Uyku Yapan İçecekler Nelerdir ?​

4. İçecekler

Bazı içecekler uykuyu teşvik edebilir veya önleyebilir. Yatmadan ılık süt veya papatya veya nane gibi bitki çayı olabilir. Kafeinli içeceklere gelince, uyumakta zorluk çeken herkesin o son bardağı saat 14.00'e kadar tüketmesini tavsiye ediyoruz. Kafein insanları farklı şekilde etkileyebilir ve en küçük miktarda uyarıcı bile sizi uyanık tutabilir.

5. Aromatik bitkiler

Taze otlar vücut üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahip olabilir. Örneğin, adaçayı ve fesleğen, gerginliği azaltan ve uykuyu teşvik eden kimyasallar içerir. Adaçayı ve fesleğen ile kendi ev yapımı makarna sosunuzu yapmayı deneyin. Yapması kolaydır ve ev yapımı soslar, mağazadan satın alınan versiyonlardan daha düşük şekerlidir. Bununla birlikte, uyarıcı bir etkiye sahip oldukları için kırmızı biber veya karabiber gibi bitkilerden geceleri kaçının.

Gebelikte Beslenme

gebelikte-beslenme.webp

Gebelikte Beslenme

Sağlıklı bir yaşam sürebilmek adına dengeli beslenmek oldukça önemli. Zararlı besinlerden uzak durmak ve içerisinde insan sağlığı için yararlı maddeleri barındıran yiyecekleri tüketmek, alışkanlık haline getirilmesi gereken bir durum. Söz konusu gebelik süreci olduğu zaman, beslenmenin önemi daha da artıyor. Ağızdan giren her besinin, anne kadar bebeği de etkilediği bu süreçte, anne adaylarının doğru beslenmeye dikkat etmeleri gerekli. Gebelikte beslenme konusunda kadın doğum uzmanı tarafından verilen tavsiyelere uymak ya da bir diyetisyenden destek almak, daha bilinçli beslenebilmek adına önerilen bir durum.

Gebelikte Beslenmenin Önemi Nedir?

Gebelikte beslenme hem annenin hem de bebeğin sağlığına etki eder. Yanlış beslenme alışkanlıkları, anne karnındaki bebeğin yetersiz beslenmesine ve buna bağlı olarak çeşitli sağlık sorunlarının görülmesine neden olabilir. Bununla birlikte gereğinden fazla besin tüketmek de zararlı etki yaratabilir. Gebelik döneminde annenin aldığı her besin doğrudan bebeğe da ulaşacağı için nelerin tüketildiğine dikkat edilmesi gerekir. Zararlı beslenme alışkanlıkları, düşük yapma ihtimalinin artmasına yol açar. Gebeliğin ilk üç ayından sonra beslenme daha da önemli bir hal alır. İlk üç ayda anne adayları genellikle normal beslenme alışkanlıklarına devam eder. Ancak üçüncü ay ile birlikte bebeğin büyümeye başlaması ve besin ihtiyaçlarının da artması, annenin beslenme alışkanlıklarında da bir dizi değişimi zorunlu kılar.

Gebeliğin ilk aylarında yoğun bir beslenme programı önerilmez. Bebek henüz fazla besine gereksinim duymadığı için, ilk aylarda gereğinden fazla besin tüketmek beklenmedik kiloların meydana gelmesine yol açabilir. Gebelik döneminde anne adaylarında 8 ila 14 kg arasında kilo almak normal karşılanır. İyi bir beslenme programı ile bu durum kontrol altında tutulabilir. Ancak gebeliğin ilk aylarında fazla besin tüketmek ve gebeliğin tamamı boyunca dikkatsiz beslenmek, kontrolsüz kilo alımına da yol açabilir. Bu yüzden de ilk 3 ay boyunca az ama sık öğünlerle besin alınması önerilir. İlk aylarda görülen hormon artışının neden olduğu mide bulantıları ya da ortaya çıkan hassasiyetler de göz önünde alındığı zaman, az ama sık beslenmenin bu dönem için en doğru yöntem olduğu söylenebilir. Gebelikte beslenme yalnızca vücudun besin ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve anne ile bebeğin çeşitli hastalıklardan korunmasına da destek olur. Özellikle gebelikle birlikte bağışıklık sisteminde yaşanan zayıflama, destekleyici beslenme programları ile dengelenebilir.

Hangi Tür Besinler Sık Tüketilmelidir?

Gebelik döneminde güçlü ve sağlıklı kalabilmek, aynı zamanda bebeğin besin ihtiyaçlarını da karşılayabilmek için faydalı her besinden ölçülü olarak tüketilmesi gerekir. Özellikle proteinler, kalsiyum, demir, C vitamini, folik asit ve lifli gıdalar, gebelikte beslenme için olmazsa olmaz. Buradan yola çıkarak, gebelikte mutlaka tüketilmesi gereken besinleri şu şekilde sıralamak mümkün:

  • • Süt ve Süt Ürünleri: Süt ve süt ürünleri hem protein hem de kalsiyum açısından son derece zengin. Bu yüzden de anne sağlığının korunmasına ve bebeğin gelişiminin desteklenmesine önemli katkı sağlar. Anne adaylarının her gün bir bardak süt içmeleri, bir kase yoğurt tüketmeleri ve kahvaltıda da beyaz peynire mutlaka masalarında yer vermeleri önerilir. Sütün yaratabileceği rahatsızlıklardan korunabilmek adına laktozsuz süt de tüketilebilir.
  • • Kırmızı Et: Bebeklerin anne karnında gelişim gösterebilmeleri ile kas ve sinir sistemlerinin oluşabilmesi için bol miktarda protein gerekir. Süt ve süt ürünleri bunun için tek başına yeterli olmaz. Bu yüzden de haftada en az 3 defa kırmızı et tüketimi de gerekir. Protein bakımından son derece zengin olan kırmızı et, aynı zamanda su, fosfor, sodyum, magnezyum, kalsiyum, çinko, demir ve bakır mineraller ile B grubuna ait vitaminler bakımından da önemli bir yer tutar.
  • • Yumurta: Proteine duyulan gereksinimin karşılanabilmesi için atlanmaması gereken besinler arasında yumurta da bulunur. Kahvaltıda bir ya da iki haşlanmış yumurta yemek, her gün olmasa bile haftada en az 3 kez bunu tekrar etmek, protein açığının kapatılabilmesi adına verilebilecek besin tavsiyeleri arasında.
  • • Balık: Gebelikte beslenme listelerinde balık olmazsa olmaz besinler arasında. Omega 3 ve omega 6 yağ asitleri ile bebeğin göz ve zihin gelişimine büyük katkı sağlayan balık, aynı zamanda anne adayının sağlığı üzerinde de güçlü etkisini gösterir.
  • • Lifli Gıdalar: Gebelik döneminde hareketsizliğe bağı olarak bağırsaklar tembelleşebilir. Kabızlık, gebe kadınlar arasında yaygın olarak görülür. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için lifli gıdalara da beslenme alışkanlıklarında yer verilmesi gerekir. Tam tahıllı ekmek çeşitleri, barbunya, kayısı, kuru üzüm, bezelye, pırasa ve ahududu gibi besin maddeleri, içerisinde bulunan lif kaynakları ile bağırsakların çalışmasına yardımcı olur.
  • • Folik Asitler: Gebelikte anne ve bebek sağlığının desteklenmesi için folik asit kaynakları da önemli bir yer tutar. Özellikle bebeğin sinir sisteminin gelişimi için folik asit en sık gereksinim duyulan maddedir. Ispanak ve karnabahar başta olmak üzere yeşil yapraklı sebzelerin hepsinde folik asit bulunur. Ancak tam olarak faydalanabilmek için yeşilliklerin çok haşlanmamasına dikkat edilmesi gerekir.
• Su: Gebelikte anne vücudu, normalden daha fazla su kaybı yaşar. Bu yüzden de günlük en az 3 litre su tüketilmesi gerekir. 3 litrelik tüketimin gün içerisine yayılması ve düzenli aralıklarla içilmesi daha yararlı olur. Gün boyunca su içmeyip gece birden çok miktarda su içmek veya sabah uyanınca bolca su içip gün içinde su içmemek tavsiye edilen bir durum değildir.

Hangi Tür Besinler Tüketilmemelidir?

Gebelik döneminde anne adaylarının ve bebeklerinin sağlığı üzerinde olumsuz etki yapabilecek besinlerden de söz edilebilir. Çay ve kahve gibi kafein barındıran içecekler, kola ya da gazoz gibi asitli içecekler ve cips, çikolata gibi aşırı kalori içeren ayrıca sağlık için de önerilmeyen besinler bu noktada ilk sırada yer alır. Sigara ve alkol ise mutlaka uzak durulması gereken besin maddeleri arasında yer alır. Özellikle gebelikte beslenme esnasında alkol tüketimi, fetal alkol sendromu olarak tanımlanan bir rahatsızlığın ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu da genellikle zeka geriliği ile birlikte seyreder. Ayrıca anne adaylarının sağlık durumlarına ve sahip oldukları kronik rahatsızlıklara göre kadın doğum uzmanı ya da diyetisyen tarafından uzak durmaları önerilen besinler de gebelik süresince tüketilmemelidir.

Gebelikte Kilo Alımı Hangi Düzeyde Olmalıdır?

Gebelikte beslenme ile kilo alımı arasında doğrudan bir bağ bulunur. Esasında gebelik döneminde belirli bir noktaya kadar kilo almak normal kabul edilir. Bu sınır genellikle 8 ila 14 kg arasıdır. Hem hormonlarda yaşanan aşırı artış hem de gebeliğe bağlı olarak karnın büyümesi ve bebeğin ağırlığı ile birlikte bu rakam değişiklik gösterir. Ancak kilonun bu düzeylerde kontrol altıdan tutulması büyük önem taşır. Gebelikte fazla kilo almak zor hareket etmeye neden olur. Ayrıca normal doğum da zor ve bazen olanaksız hale gelir. Bunun için de dengeli ve kontrollü bir beslenme programı yapılması ve bu program dahilinde beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi önerilir. Aksi halde çeşitli sağlık sorunları da baş gösterebilir.

Hamilelikte Sıvı Tüketimi

hamilelikte-sivi-tuketimi.webp

Hamilelikte Sıvı Tüketimi

Su, insan yaşamının devamlılığı için hayati öneme sahip. İnsan vücudunun dörtte üçünü oluşturan su; hücrelerin yenilenmesi, vücuttaki zararlı maddelerin kolayca atılması, sindirim sisteminin çalışması, vücut ısısının dengelenmesi, eklemlerin güçlenmesi ve daha pek çok önemli işlevin gerçekleşmesi noktasında rol oynar. Bu yüzden de sağlıklı yaşamak isteyen bireylerin günlük en az 2 litre su tüketmesi gerekir. Hamilelik söz konusu olduğu zaman, vücudun suya duyduğu gereksinim daha da artar. Bu yüzden de hamilelikte sıvı tüketimi her gebe kadının dikkat etmesi zorunlu olan noktalar arasında yer alır. Vücudun sıvı ihtiyacının karşılanabilmesi adına su en önemli maddedir. Ancak daha farklı besinlerden ve içeceklerden de su temin edilebilir.

Hamilelikte Sıvı Tüketiminin Önemi

Hamilelikte sıvı tüketimi hem anne hem de bebek için önem taşır. Gebelik ile birlikte anneler daha fazla su tüketimine gereksinim duyarlar. Gebelik süreci boyunca anne vücudunda kan hacmi bir buçuk litre kadar artar. Bununla birlikte gebelik sürecinde amniyotik sıvı oluşmaya başlar. Bebeğin içerisinde yaşamını sürdürdüğü bu sıvı, yüzde seksen oranında sudan meydana gelir. Bebek hücrelerinin oluşumu da bu su içerisinde mümkün hale gelir. Annenin eksik sıvı tüketimi, bebeğin gelişimi üzerinde olumsuz etkilere yol açar. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi adına su tüketimi son derece önemli. Ayrıca hamilelik ile birlikte annelerin bağışıklık sistemleri normale göre daha zayıf hale gelir. Bağışıklık sisteminin desteklenmesi adına da yeteri kadar sıvı tüketimi gerekir. Ayrıca annenin cildinin güzel görünmesi, ciltte kuruluk gibi sorunların ortaya çıkmaması, kabızlık başta olmak üzere sindirim sisteminin rahatsızlık yaşamaması için su tüketimi önem arz eder.

Gebelikte sıvı tüketimi anne için olduğu kadar, bebek için de önem taşır. Daha önce de ifade edildiği gibi, bebekler amniyon sıvısı denilen bir sıvı içerisinde yaşar. Bu sıvının içerisinde bebeğin sindirim sistemi, solunum sistemi ve boşaltım sisteminden dökülen hücreler yer alır. Bu sıvının zaman içerisinde taze su ile yer değiştirmesi gerekir. Bebek akciğerlerinin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi ve doğuma hazır hale gelebilmesi için bu zaruridir. Amniyon sıvısının gereksinim duyduğu temiz su ise annenin tüketmiş olduğu sıvılardan karşılanır. Ayrıca bebeğin daha hareketli ve aktif olabilmesi için de amniyon sıvısının temiz ve yenilenmiş olması gerekir. Bu da aynı şekilde annenin tüketmiş olduğu sıvı miktarına bağlıdır.

Ne Kadar Sıvı Tüketilmeli?

Gebe kadınların ne kadar sıvı tüketmeleri gerektiği sorusu, sık sorulan sorular arasında yer alır. Sağlıklı bir insan için günlük iki ila iki buçuk litre su tüketimi yeterli görülür. Yaz aylarında aşırı sıcak günlerde ya da terleme ile sonuçlanan aktivitelerde bu miktar arttırılabilir. Gebe kadınlarda ise normal şartlar altında üç ila üç buçuk litre arasında su tüketimi önerilir. Gebeler aşırı aktif sporlar ya da aktiviteler yapamadıkları için terleme ile su kaybetmeleri söz konusu olmaz. Ancak çok sıcak günlerde, vücut daha fazla sıvıya gereksinim duyabilir. Sıcak iklimlerde yaşayan kadınlar için de hamilelikte sıvı tüketimi ölçüsü arttırılabilir. Vücudun gereksinim duyduğu sıvının gün içerisinde dengeli olarak tüketilmesi gerekir. Tüm gün susuz kalıp gece suya yüklenmek veya tam tersi olarak gün boyunca su içip geceleri su içmeyi bırakmak kusurlu davranış olarak kabul edilir. Günlük tüketilmesi gereken su miktarının eşit aralıklarla tüketilmesi önerilir. Bu sayede vücudun gereksinim duymuş olduğu su, kesintisiz olarak sağlanmış olur.

Hamilelikte Sıvı Tüketiminin Faydaları

Sıvı tüketimi, insan yaşamının devam etmesi adına büyük önem taşır. Su başta olmak üzere tüketilen sıvıların pek çok yararı bulunur. Bu yararlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:

  • İdrar yolu Enfeksiyonlarını Önler: İdrar yolu enfeksiyonları, gebe kadınların en çok şikâyet ettikleri sorunlar arasında yer alır. Düzenli ve yeterli miktarda sıvı tüketimi ile idrar yolu enfeksiyonlarının büyük oranda ortadan kaldırılması olanaklıdır. Ancak yeterli sıvı tüketimine rağmen tekrar eden ya da düzelmeyen idrar yolu enfeksiyonları farklı sorunların habercisi olabilir. Bu durumda bir kadın doğum uzmanına başvurulması önerilir.
  • Ödemi Azaltır: Gebelik ile birlikte anne vücudunda çeşitli hormon değişimleri yaşanır. Özellikle gebeliğin ilk dönemlerinde bazı hormonlar birkaç kat artış gösterebilir. Bu durum vücutta ödemlerin oluşmasına neden olabilir. Yeterli miktarda su tüketmek, vücuttaki bu ödemlerin atılmasına ve sağlığın korunmasına yardımcı olur.
  • Bebekte Akciğer Gelişimini Destekler: Bebeklerin içerisinde yaşadıkları amniyon sıvısı, annenin tüketmiş olduğu sıvıdan beslenerek belli aralıklarla kendini yeniler. Temizlenen amniyon sıvısı, bebeklerin akciğerlerinin gelişmesine katkı sağlar. Annesi yeteri kadar su tüketmeyen bebekler, doğumdan sonra da yaşamları boyunca akciğer rahatsızlıkları ile karşı karşıya kalabilir.
  • Kabızlık ve Basur Sorunlarını Ortadan Kaldırır: Hamilelik ile birlikte anneler daha az hareket etmeye başlar. Özellikle hamileliğin ikinci yarısından itibaren kabızlık ve basur gibi şikayetler artmaya başlar. Hamilelikte sıvı tüketimi doğru ayarlandığı zaman bu sorunlar da ortadan kaldırılabilir. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlayan sıvı tüketimi, daha rahat bir gebelik geçirilmesine olanak tanır.
  • Rahim Kasılmalarını Önler: Hamile kadınların en çok dile getirdikleri sorunlardan biri de rahim kasılmasıdır. Hamilelik süreci boyunca yaşanan rahim kasılmaları, yaşam kalitesinin büyük oranda düşmesine yol açar. Bu da çoğu zaman eksik sıvı tüketimine bağlı olarak görülür. Dengeli ve düzenli sıvı tüketimi ile tamamen ortadan kaldırılamasa bile minimum düzeye indirilebilir.

Eksik Sıvı Tüketiminin Belirtileri

Hamilelik döneminde yeteri kadar sıvı tüketilmemesi, çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına yol açabilir. Hamilelikte sıvı tüketimi için belirlenmiş standart ölçüler olsa bile kişiden kişiye tüketim gereksinimi değişiklik gösterebilir. Bu noktada her annenin kendini gözlemlemesi ve sıvı eksikliği belirtileri gördüğü zaman su miktarını arttırarak kendini takviye etmesi gerekir. Vücut ısısının artması, sıvı tüketiminin yetersiz olduğunun en önemli belirtileri arasında sayılır. Vücudun zorluklarla karşı karşıya kaldığı zaman alarm verme biçimi olan ateş, yeterli miktarda sıvı tüketilmediği zaman yükselir. Ancak vücut ısısının artması, zaman zaman farklı rahatsızlıkların belirtisi de olabilir. Bu yüzden de diğer belirtilerle birlikte desteklendiği zaman sıvı eksikliği olarak düşünülmesi daha doğru olur.

İdrar rengi de vücudun gereksinim duyduğu su miktarının takip edilebilmesi adına önemli sinyaller arasında yer alır. Açık sarı renkli idrar, normal olarak kabul edilir. Aşırı sıvı tüketilmesi durumunda şeffaf bir renk alır. Hamilelikte sıvı tüketimi yeterli olmadığı zaman da yoğun koyu renk ortaya çıkar. Bu koyu renge genellikle ağır bir koku da eşlik eder. Bu durumda idrarın istenilen renge dönünceye kadar sıvı tüketmeye devam etmesi gerekir. Ağız ve dudaklar da vücudun susuz kaldığına dair çeşitli işaretler barındırır. Kurumuş bir ağız, çatlamış dudaklar, kurumuş ve beyaz bir renge bürünmüş olan dil bu işaretler arasında gösterilebilir. Ayrıca yeteri kadar sıvı tüketmeyen hamile kadınlarda cilt kuruluğu, ciltte kolayca çatlak oluşumu, cildin esnekliğini kaybetmesi gibi sorunlar da ortaya çıkabilir. Aşırı susuz kalınması durumunda baş dönmesi, mide bulantısı ve ağır halsizlik de izlenebilen belirtilerdendir.

Yiyeceklerinizi Doğal Yollarla Renklendirin

yiyeceklerinizi-dogal-yollarla-renklendirin.webp

Yiyeceklerinizi Doğal Yollarla Renklendirin

Birçok gıda, tariflerinize kolayca uyum sağlayan zengin pigmentlere sahiptir

Sevdiğiniz yiyecekleri farklı renklere çevirmeyi denemek keyiflidir, yalnız bunu yapmak için kesinlikle gıda boyasına ihtiyacınız bulunmamaktadır.

Yiyecekleri Farklı Renklere Çevirmenin En İyi Yolu Nedir?

Yiyeceklerin renklerini değiştirmek amacıyla gıda boyası yerine doğal seçenekler kullandığımızda, bu keyifli renkli yiyeceklerden çok daha fazla yarar sağlamamız da mümkün olacaktır.

Gıdaları renklendirebilir ve bunun yanı sıra, koyu yeşil sebzeler ya da meyveler gibi doğal renkli gıdaları deneyerek beslenme şeklinizi de iyileştirebilirsiniz.

Birçok gıda, tariflerinize basitçe uyum sağlayan zengin pigmentleri bünyesinde bulundurmaktadır.

Örneğin, yeşil, pembe ya da mor smoothieler yapmak için yeşillik (lahana ya da ıspanak gibi) ve çilek (çilek, yaban mersini, ahududu gibi) kullanımınızı ayarlamanız yeterli olacaktır. Ne kadar çok eklerseniz, o derece renkli ve sağlıklı bir karışım elde etmeniz mümkün olacaktır.

Yiyeceklere Renk Katmanın Basit ve Doğal Yolu

Sebzelerinizin suyunu sıkın. Besleyici bir yeşil besin için lahana, ıspanak, maydanoz ya da dolmalık biber gibi sebzeler ekleyin. Tatlandırmak amacıyla elma, üzüm ya da şeftali benzeri meyvelerden faydalanabilirsiniz. Ya da yeşil bir renk tonu eklemek için yeşil açık renkli soslara karıştırabilirsiniz.

Haşlanmış sebzelerden ya da meyvelerden elde edeceğiniz suyu mutlaka kullanmalısınız. Rengi çıkarmak için bezelye gibi yeşil sebzeleri ya da kızılcık gibi kırmızı meyveleri kaynatabilirsiniz. Ardından, diğer yiyecekleri ve tarifleri renklendirmek için geride kalan renkli suyu kullanmayı deneyin.

Yeşil Çayın Renginden Yararlanın

Yeşil çayı mutlaka denemelisiniz. Yeşil çayı, çay olarak içmenin yanı sıra çoğu tarifte direkt olarak malzeme olarak kullanabilmeniz mümkün. Sadece yiyecekleri yeşile çevirmekle kalmaz ve çoğu gıdayla uyumlu zengin bir tada sahiptir, bunun yanı sıra besinler, antioksidanlar ve lif bakımından da zengindir.

Yeşil Makarna İştah Açacak

Evinizdeki yeşilliklerle yeşil makarna peyniri yapmayı denediniz mi? Bazı çocuklar yeşil makarna ve peynir fikrini sever ve bu çocuğunuzun diyetine fazladan yeşillik eklemenin sinsi bir yoludur aslında. Bir ıspanak püresi ya da avokado alarak peynir sosuyla karıştırıp yeşil rengi elde ederek makarna ve peynirinizi renklendirmek mümkün.

Pancar, Kırmızı Renklendirmenin Doğal Yoludur

Pancar, yiyecekleri kırmızı ya da pembe renklendirmenin doğal bir yolunu sunar. Bu arada pancar çok iyi bir C vitamini, demir ve magnezyum kaynağıdır. Yuvarlak, morumsu-kırmızı türünü arayın. Kendi kekinizi yapıyorsanız, bir ya da iki çay kaşığı pancarın suyunu sıkarak bir deneme yapın. Daha sonra meyve suyunu ekleyin ve karıştırın!

Nar Suyu Pembemsi Renk Sunar

Yiyeceklerinizde nar suyu pembemsi kırmızı bir renk tonu oluşturabilir. Rengi doğru bir biçimde elde etmek zor değildir. Yalnız yaptığınız yiyeceklerde ayrıca bir nar aroması da elde edersiniz.

Sarı Rengi Zerdeçal ya da Safran Sağlayabilir

Zerdeçal ya da safran gıdaları sarı yapabilir. Pirinciniz pişerken altın sarısı bir renk elde etmek için zerdeçal eklemeyi deneyin. Safran da sarı renk elde etmede işe yarar. Ancak biraz pahalı bir seçenek olabilir. Taze çeşitle giderseniz, yemeğinize eklemeden önce sapları 20 dakika sıcak suda/stokta bekletmeniz gerekebilir.

Turuncu Elde Etmede Kırmızı Biberi Deneyin

Kırmızı biber, turuncu ya da daha derin bir turuncu-kırmızı renk verebilir. Kırmızı biberde kullanılan biberlere göre farklı renk varyasyonları olacaktır. Kırmızı biberin ısıtılması hem renk hem de lezzet verir. Lezzet değil de renk eklemek istediğinizde ıslatılmış kırmızı biberi yiyeceklerin üzerine serpererek deneyebilirsiniz.

Haşlanmış mor soğan kabukları koyu turuncu bir renk verebilir. Bunu haşlanmış yumurtalara ekleyin. Soğanın dış kabuklarını yumurtalarla beraber suda kaynatın. Yumurtalar suda ne kadar uzun süre kalırsa, rengi o kadar koyu olur.

D Vitamini Eksikliği Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi

d-vitamini-eksikligi-belirtileri-nedenleri-ve-tedavisi.webp

D Vitamini Nedir?

D vitamininin adı, vitaminler sınıfından olan ve vücudun kemikleri için gerekli olan bir maddedir. D vitamininin vücutta kemiklerin güçlü ve sağlıklı olması için gerekli olduğu bilinmektedir. D vitamininin vücutta çeşitli işlevleri vardır ve özellikle vücutta kalsiyum ve fosforun emilimi ve kullanımı ile ilgilidir. Ayrıca, D vitamininin vücutta bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve bazı kanser türlerinin riskini azalttığı da bilinmektedir.

D vitamininin ana kaynağı, güneş ışığıdır. Güneş ışığının vücutta D vitamininin üretimini sağlaması için ciltte D vitamininin öncü molekülü olan 7-dehidrokolesterol adlı maddenin bulunması gerekir. 7-dehidrokolesterol, ciltte güneş ışığı etkisiyle D vitaminine dönüştürülür. Bunun yanı sıra, D vitamininin bazı hayvansal gıdalar ve bitkisel gıdalar da içerir. Örneğin, süt, yumurta, tereyağı gibi hayvansal gıdalar, D vitamini içerirken, bitkisel gıdalar arasında ise maydanoz, havuç, ıspanak gibi sebzeler D vitamini içerebilir.

D vitamininin vücutta yeterli miktarda bulunmaması veya yetersiz alınması durumunda, D vitamin eksikliği oluşabilir. D vitamin eksikliği, özellikle kemiklerin güçsüzlüğüne yol açabilir ve bu durumda çocuklarda kemiklerin düzgün gelişememesi ve yetişkinlerde ise kemik erimesi (osteomalazi) gibi rahatsızlıklara neden olabilir. D vitamin eksikliği ayrıca, kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açabilir. Bu nedenle, D vitamininin vücutta yeterli miktarda bulunması önemlidir. D vitamininin yetersiz alınması durumunda, D vitamin takviyesi alınması gerekebilir.

D Vitamini Nasıl Alınır?

D vitamininin vücutta yeterli miktarda bulunmasını sağlamak için, güneş ışığına maruz kalınması önemlidir. Güneş ışığına maruz kalma süresi, yılın mevsimi, yerin konumu ve zaman dilimi gibi faktörlere göre değişebilir. Özellikle, güneş ışınlarının en güçlü olduğu saatlerde (öğlen saatleri) güneş ışığına maruz kalınması, D vitamininin vücutta üretimini artırır. Ancak, aşırı maruz kalma veya güneş yanıklarına neden olacak derecede maruz kalma tavsiye edilmez. Güneş ışınlarından zarar görmek istemeyenler için, D vitamin takviyesi alınması da bir seçenek olabilir.

D vitamininin diğer bir kaynağı ise, gıdalardır. D vitamininin yüksek miktarlarda bulunan hayvansal gıdalar arasında süt, yumurta, tereyağı gibi gıdalar sayılabilir. Bitkisel gıdalar arasında ise, maydanoz, havuç, ıspanak gibi sebzeler D vitamininin yüksek miktarlarını içerebilir. Ancak, gıdalar yoluyla alınan D vitamininin miktarı, güneş ışığına maruz kalma miktarına göre daha düşüktür. Bu nedenle, güneş ışığına maruz kalımı yeterli olmayan zamanlarda veya güneş ışınlarından zarar görmek istemeyenler için, D vitamin takviyesi alınması önerilebilir.

D vitamin takviyesi, eczacılık ürünleri satış yerlerinde veya doktor reçetesiyle satılan ilaçlar şeklinde alınabilir. D vitamin takviyesi alınmadan önce, doktor veya diyetisyenle görüşülerek, gereksinim duyulup duyulmadığı ve günlük alınması gereken miktarın belirlenmesi önerilir.

İdeal D Vitamini Seviyesi Nedir?

D vitamini için ideal seviyeler, yaşa ve cinsiyete göre değişebilir. Ayrıca, D vitamini için ideal seviyeler, birçok faktöre göre de değişebilir, örneğin güneş ışığına maruz kalma miktarı, yılın mevsimi, yaşam alanı ve hatta beslenme şekli gibi faktörlere göre de değişebilir.

Genel olarak, D vitamini için ideal seviyeler aşağıdaki gibidir:

Yetişkinler için: 20 ila 50 nanogram/mililitre (ng/mL) arasında bir seviyedir.

Çocuklar için: 30 ila 80 ng/mL arasında bir seviyedir.

Ancak, D vitamini için ideal seviyelerin tam olarak belirlenmesi için doktor veya diyetisyenle görüşülerek, vücut için gerekli olan miktarın belirlenmesi önerilir. Ayrıca, D vitamini seviyelerinin ölçülmesi için kan testi yaptırılması da mümkündür.

D vitamini seviyelerinin düşük olması durumunda, D vitamin takviyesi alınması gerekebilir. Ancak, D vitamini seviyelerinin yüksek olması durumunda da zararlı olabilir ve bu nedenle, D vitamini takviyesi alınmadan önce mutlaka doktor veya diyetisyenle görüşülmesi önerilir.

D Vitamininin Faydaları Nelerdir?

D vitamininin vücutta çeşitli faydaları vardır ve bu faydaların başlıcaları şunlardır:

Kemikler için gerekli olan kalsiyum ve fosforun emilimini ve kullanımını artırır: D vitamininin vücutta kemiklerin güçlü ve sağlıklı olması için gerekli olduğu bilinmektedir. D vitamininin vücutta kalsiyum ve fosforun emilimini ve kullanımını artırdığı için, kemiklerin güçlü ve sağlıklı olmasında önemli bir rol oynar.

Bağışıklık sistemini güçlendirir: D vitamininin, vücutta bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve bazı enfeksiyonları önlediği bilinmektedir.

Bazı kanser türlerinin riskini azaltır: D vitamininin, bazı kanser türlerinin riskini azalttığı bilinmektedir. Örneğin, D vitamini eksikliği ile birlikte, meme kanseri, kolon kanseri ve prostat kanserinin riski artmaktadır.

Kalp sağlığını korur: D vitamininin, kalp sağlığını koruduğu bilinmektedir. D vitamininin, kan basıncını düşürdüğü ve kalp krizi ve felç riskini azalttığı gösterilmiştir.

Sinir sistemini destekler: D vitamininin, sinir sistemini desteklediği ve depresyon gibi ruh sağlığı problemlerini azaltmaya yardımcı olduğu bilinmektedir.

Diyabet riskini azaltır: D vitamininin, diyabet riskini azalttığı bilinmektedir. Özellikle, tip 2 diyabet riskini azaltmaya yardımcı olduğu gösterilmiştir.

Gebelik sırasında bebeğin gelişimi için önemlidir: D vitamininin, gebelik sırasında bebeğin gelişimi için önemli olduğu bilinmektedir. D vitamininin yetersiz alınması durumunda, çocuklarda kemiklerin düzgün gelişememesi gibi problemler oluşabilir.

D Vitamini Eksikliği Kimlerde Görülür?

D vitamin eksikliği, özellikle güneş ışığına yeterli maruz kalınamayan zamanlarda veya güneş ışınlarından zarar görmek istemeyenlerde sık görülebilir. Ayrıca, D vitamini eksikliği aşağıdaki gruplarda daha sık görülebilir:

Güneş ışığına yeterli maruz kalınamayan bölgelerde yaşayanlar: Özellikle, kuzey yarımkürede bulunan bölgelerde, güneş ışınlarının yoğunluğu düşük olduğu için, D vitamin eksikliği sık görülebilir.

Karşıt renkteki ciltlerde: Açık renkli ciltlerde, güneş ışığının etkisiyle D vitamininin üretimi daha kolay olurken, koyu renkli ciltlerde D vitamininin üretimi daha zordur. Bu nedenle, koyu renkli ciltlerde D vitamin eksikliği daha sık görülebilir.

Yaşlılar: Yaş ilerledikçe, vücutta D vitamininin üretimi azalabilir. Bu nedenle, yaşlılar arasında D vitamin eksikliği daha sık görülebilir.

Sıkı bir diyet uygulayanlar: Bazı diyetler, D vitamininin yeterli miktarda alınmasını engelliyor olabilir. Örneğin, vegan diyetler, D vitamininin yüksek miktarlarını içeren hayvansal gıdaları içermediği için, D vitamin eksikliğine neden olabilir.

İlaç kullananlar: Bazı ilaçlar, D vitamininin emilimini engellediği için, D vitamin eksikliğine neden olabilir. Bu nedenle, ilaç kullananların D vitamin seviyelerini düzenli olarak takip etmeleri önerilir.

D vitamin eksikliği, özellikle kemiklerin güçsüzlüğüne yol açabilir ve bu durumda çocuklarda kemiklerin düzgün gelişememesi ve yetişkinlerde ise kemik erimesi (osteomalazi) gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Ayrıca, D vitamin eksikliği ayrıca, kanser gibi ciddi sağlık sor

D Vitamini Eksikliği ve Fazlalığında Ne Olur?

D vitamin eksikliği durumunda, vücutta kemiklerin güçsüzlüğüne yol açabilir ve bu durumda çocuklarda kemiklerin düzgün gelişememesi ve yetişkinlerde ise kemik erimesi (osteomalazi) gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Ayrıca, D vitamin eksikliği ayrıca, kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açabilir.

D vitamin fazlalığı ise, aşırı miktarlarda alındığında zararlı olabilir ve vücutta fazla miktarda birikmesine neden olabilir. D vitamin fazlalığının belirtileri arasında, baş ağrısı, bulantı, ishal, kusma, idrarın sıklaşması, ciltte kuruma ve kaşıntı gibi belirtiler sayılabilir. Ayrıca, D vitamin fazlalığı, böbreklerin zarar görmesine de neden olabilir.

Hamilelikte D Vitamini Eksikliği

Hamilelik sırasında D vitamin eksikliği, annenin ve bebeğin sağlığı açısından önemli bir risk oluşturabilir. D vitamin eksikliği, hamilelik sırasında bebeğin kemiklerinin düzgün gelişememesine ve anne adayının da kemik erimesine (osteomalazi) neden olabilir. Ayrıca, D vitamin eksikliği ayrıca, bebeğin doğum ağırlığının düşük olmasına da neden olabilir.

Hamilelik sırasında D vitamin eksikliğini önlemek için, güneş ışığına yeterli maruz kalınması önemlidir. Ancak, aşırı maruz kalma veya güneş yanıklarına neden olacak derecede maruz kalma tavsiye edilmez. Güneş ışığına maruz kalımı yeterli olmayan zamanlarda veya güneş ışınlarından zarar görmek istemeyenler için, D vitamin takviyesi alınması da bir seçenek olabilir. D vitamin takviyesi alınmadan önce, doktor veya diyetisyenle görüşülerek, gereksinim duyulup duyulmadığı ve günlük alınması gereken miktarın belirlenmesi önerilir.

Hamilelik sırasında, D vitamin eksikliği olan annelerin, doktor veya diyetisyen tarafından verilen D vitamin takviyesine dikkatle uymaları önerilir. Hamilelik sırasında D vitamin eksikliği önlenirse, anne ve bebeğin sağlığı açısından önemli riskler ortadan kalkacaktır.

D vitamini Düzeyinizi Kontrol Altında Tutun!

D vitamin düzeylerinin kontrol altında tutulması, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için önemlidir. D vitamin düzeylerinin kontrol altında tutulması için, aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz:

Güneş ışığına yeterli maruz kalın: D vitamininin çoğunluğu, güneş ışığının etkisiyle vücutta üretilir. Bu nedenle, güneş ışığına yeterli maruz kalınarak, D vitamin düzeylerinin yüksek tutulmasına yardımcı olunabilir. Ancak, aşırı maruz kalma veya güneş yanıklarına neden olacak derecede maruz kalma tavsiye edilmez.

D vitamini içeren gıdalar tüketin: D vitamininin yüksek miktarları, yumurta, süt, peynir ve balık gibi hayvansal gıdalar ile birlikte, özel olarak D vitamini eklenmiş gıdalar veya D vitamin takviyesi olarak da alınabilir.

Doktor veya diyetisyenle görüşün: D vitamin düzeylerinin ölçülmesi için kan testi yaptırılması ve doktor veya diyetisyenle görüşülerek, gereksinim duyulup duyulmadığı ve günlük alınması gereken miktarın belirlenmesi önerilir.

İlaçların etkilerini araştırın: Bazı ilaçlar, D vitamininin emilimini engellediği için, D vitamin düzeylerini etkileyebilir. Bu nedenle, ilaç kullananların D vitamin düzeylerini düzenli olarak takip etmeleri ve doktor veya diyetisyenle görüşerek, ilaçların etkilerini araştırmaları önerilir.

Düzenli olarak egzersiz yapın: Düzenli olarak yapılan egzersizler, vücutta D vitamininin daha etkili bir şekilde kullanılmasına yardımcı olabilir.

Hindistan Cevizi Yağının Faydaları

hindistan-cevizi-yaginin-faydalari.webp

Hindistan Cevizi Yağının Faydaları

Hindistan cevizi yağı binlerce yıldır ilaç olarak kullanılmaktadır. Doğanın en güçlü süper gıdalarından biridir.

Hindistan cevizi yağı, vücut tarafından kolayca sindirilen ve kilo almaya neden olmadan enerji sağlayan orta zincirli trigliseritleri (MCT) içerir.

İşte kilo kaybı, saç büyümesi, cilt bakımı ve daha fazlası için bazı hindistancevizi yağı faydaları

Hindistan cevizi yağı, metabolizmayı hızlandırmaya ve yağ yakmaya yardımcı olan mükemmel bir laurik asit kaynağıdır. Ayrıca sağlıklı cilt ve saçın korunmasına yardımcı olan esansiyel yağ asitleri sağlar. Hindistan cevizi yağı, hücre yenilenmesini destekleyen ve serbest radikal hasarına karşı koruyan E vitamini bakımından yüksektir.

Hindistan Cevizi Yağı Kilo Vermenize Yardımcı Olur

Hindistan cevizi yağı, vücut tarafından kolayca sindirilen ve diğer yağlardan daha verimli enerji sağlayan orta zincirli trigliseritleri (MCT) içerir. MCT'ler hızla ketonlara dönüştürülür ve bunlar daha sonra yağ olarak depolanmak yerine yakıt için yakılır. Bu, hindistancevizi yağını kilo kaybı için mükemmel bir seçim yapar çünkü hızlı bir enerji patlaması sağlarken kan şekeri seviyelerini sabit tutar.

Hindistan Cevizi Yağı Cildiniz İçin İyidir

Hindistan cevizi yağı da cilt bakımı için iyidir. Kuru cildi nemlendirmeye ve iltihabı azaltmaya yardımcı olur. Akne tedavisinde bile etkilidir.

Hindistan Cevizi Yağı Kanseri Önlemeye Yardımcı Olabilir

Hindistan cevizi yağının kanseri önlemeye yardımcı olabileceğini gösteren birkaç çalışma vardır. Bir çalışma, günde iki yemek kaşığından fazla hindistancevizi yağı tüketen kişilerin daha düşük kolon kanseri oranına sahip olduğunu buldu. Başka bir araştırma, çok miktarda hindistancevizi yağı tüketen kadınların meme kanserine yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu gösterdi.

Hindistan Cevizi Yağı Doğal Bir Antibiyotik Olabilir

Hindistan cevizi yağı, bakterileri öldüren antibakteriyel bir madde olan laurik asit içerir. Laurik asit ayrıca virüsler ve mantarlarla savaşmaya yardımcı olur. Aslında, bazı uzmanlar hindistancevizi yağının doğal bir antibiyotik olabileceğine inanıyor.

Enginarın Faydaları Nelerdir

enginarin-faydalari-nelerdir.webp

Enginarın Faydaları Nelerdir?

Enginar mükemmel bir lif, A ve C vitaminleri, folat, potasyum, demir, magnezyum, manganez, bakır, çinko, B6 vitamini, niasin, pantotenik asit, fosfor, tiamin, riboflavin ve K vitamini kaynağıdır.

Enginar bitkisi binlerce yıldır Akdeniz ülkelerinde yetiştirilmektedir. İlk olarak Orta Çağ'da Avrupa'ya tanıtıldı ve burada kraliyet ve soylular arasında popüler oldu. Günümüzde enginar dünya çapında yetiştirilmekte ve birçok mutfakta kullanılmaktadır.

Ayrıca kanseri önlemeye yardımcı olduğu gösterilen sinarin gibi antioksidanlar içerirler.

Enginar yemenin faydalarından biri de iyi bir lif kaynağı sağlamasıdır. Lif, düzenliliğe yardımcı olarak ve kabızlığı önleyerek sindirim sisteminizin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ayrıca lif, kolesterol seviyelerini düşürmeye ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olur.

Enginarın Sağlığımıza Faydaları Nelerdir?

Enginar yemek başka sağlık yararları da sağlar. Bunlar, belirli kanser riskini azaltmayı, sindirimi iyileştirmeyi, yüksek tansiyonu düşürmeyi ve enerjiyi artırmayı içerir.

Enginar Nasıl Lezzetlendirilir?

Enginar limon suyu, zeytinyağı, sarımsak ve tuz ile hazırlandığında lezzetlidir. Atıştırmalık olarak çiğ yiyebilir, salatalara ekleyebilir veya çorba, güveç ve güveçte pişirebilirsiniz.

Enginarların ticari olarak yetiştirildiği bir bölgede yaşıyorsanız, kendinizi restoranlarda veya marketlerde yerken bulabilirsiniz. Ancak kendi enginarınızı yetiştirmek kolay ve eğlencelidir. Gıda israfını azalttığı için çevre için de iyidir.

Enginarın Pişirmesi Kolaydır

Enginar kalplerini atıştırmalık olarak çiğ yiyebilir, salatalara katabilir veya diğer sebzelerle pişirebilirsiniz. Sote edildiğinde, kavrulduğunda, kaynatıldığında, buharda pişirildiğinde, ızgarada veya fırında pişirildiğinde lezzetlidirler.

B12 Vitamini Eksikliği

b12-vitamini-eksikligi.webp

B12 Vitamini Eksikliği

B12 vitamin eksikliği, vücudun yeterli miktarda B12 vitaminine sahip olmaması durumudur. B12 vitamininin vücutta çeşitli işlevleri vardır ve eksikliği, vücutta çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.

B12 vitamininin önemli işlevleri şunlardır:

Kan hücrelerinin üretimini destekler

Sinir sisteminin işlevini destekler

DNA üretimini destekler

Beyin ve sinirler arasındaki iletişimi destekler

B12 vitamin eksikliği, çoğunlukla B12 vitaminini yeterince alınamaması veya vücut tarafından yeterince emilinememesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum, genellikle vegan veya vegetarian bir diyet takip eden kişilerde daha sık görülür, ancak başka nedenler de olabilir. B12 vitamininin en iyi kaynakları et, balık, yumurta ve süt ürünleridir.

B12 vitamin eksikliğinin belirtileri arasında anemi, yorgunluk, iştahsızlık, uyku problemleri, deri ve dilde değişiklikler, düşük tansiyon ve konsantrasyon problemleri gibi belirtiler olabilir. Bu belirtilerin çoğu, diğer sağlık sorunlarının belirtileriyle benzerlik gösterir ve bu nedenle doğru tanı için bir doktora başvurulması önemlidir.

B12 vitamin eksikliği, genellikle takviye edici ilaçlar veya B12 vitaminli besinlerle kolayca tedavi edilebilir. Önemli olan, doktorunuzun tavsiyelerini takip etmek ve gerektiğinde B12 vitamininin doğru miktarını almaktır.

B12 Vitamini Nedir?

B12 vitamin, kobalamin olarak da bilinen bir vitamin türüdür. Vücutta çeşitli işlevleri olan B12 vitamininin en önemli işlevleri, sinir sisteminin işlevini desteklemesi ve DNA üretimini desteklemesidir. Ayrıca, B12 vitamininin kan hücrelerinin üretimini desteklediği ve beyin ve sinirler arasındaki iletişimi desteklediği de bilinmektedir.

B12 vitamininin en iyi kaynakları et, balık, yumurta ve süt ürünleridir. Bu kaynakları tüketmeyen veya tüketemeyen kişilerde, B12 vitamin eksikliği riski daha yüksektir. Bu nedenle, vegan veya vegetarian bir diyet takip eden kişiler genellikle takviye edici ilaçlar veya B12 vitaminli besinler tüketmelidir.

B12 vitamin eksikliği, vücutta çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, doktorunuzun tavsiyelerine uygun bir şekilde B12 vitamininin doğru miktarını almak önemlidir. B12 vitamin eksikliği belirtileri arasında anemi, yorgunluk, iştahsızlık, uyku problemleri, deri ve dilde değişiklikler, düşük tansiyon ve konsantrasyon problemleri gibi belirtiler olabilir. Bu belirtilerin çoğu, diğer sağlık sorunlarının belirtileriyle benzerlik gösterir ve bu nedenle doğru tanı için bir doktora başvurulması önemlidir.

B12 Vitaminin Faydaları Nelerdir?

B12 vitamininin vücutta çeşitli faydaları vardır. Bunların bazıları şunlardır:

Kan hücrelerinin üretimini destekler: B12 vitamin, vücutta kan hücrelerinin üretimini destekler ve bu sayede vücutta oksijen taşınımını artırır.

Sinir sisteminin işlevini destekler: B12 vitamin, sinir sisteminin işlevini destekler ve bu sayede beyin ve sinirler arasındaki iletişimi kolaylaştırır.

DNA üretimini destekler: B12 vitamin, vücutta DNA üretimini destekler ve bu sayede hücrelerin yenilenmesini ve büyümesini sağlar.

Anemi tedavisinde yardımcı olur: B12 vitamin eksikliği, anemi (kan hücrelerinin azalması) oluşumuna neden olabilir. B12 vitamininin takviyesi, anemi tedavisinde yardımcı olabilir.

Yorgunluk ve iştahsızlık gibi belirtileri azaltır: B12 vitamin eksikliği, yorgunluk ve iştahsızlık gibi belirtilere yol açabilir. B12 vitamin takviyesi, bu belirtileri azaltmaya yardımcı olabilir.

Düşük tansiyonu önler: B12 vitamin eksikliği, düşük tansiyon (hipotansiyon) oluşumuna neden olabilir. B12 vitamininin takviyesi, düşük tansiyonu önlemeye yardımcı olabilir.

Deri ve dilde değişiklikleri önler: B12 vitamin eksikliği, deri ve dilde değişikliklerine yol açabilir. B12 vitamininin takviyesi, bu değişiklikleri önlemeye yardımcı olabilir.

B12 vitamininin faydaları bu şekildedir. Ancak, B12 vitamininin doğru miktarlarını almak önemlidir. Aşırı miktarda B12 vitamin alımı, vücutta çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, doktorunuzun tavsiyelerine uygun bir şekilde B12 vitamininin doğru miktarını alınız.

B12 Vitamini Nelerde Bulunur?

B12 vitamininin en iyi kaynakları et, balık, yumurta ve süt ürünleridir. Bunların dışında, B12 vitamininin bulunduğu diğer besinler şunlardır:

Et ürünleri: Kırmızı et, beyaz et, et suyu, karaciğer

Balık ürünleri: Somon, ton, sardalya, uskumru

Yumurta: Yumurta beyazı ve yumurta sarısı

Süt ürünleri: Süt, yoğurt, peynir

Vegan veya vegetarian bir diyet takip eden kişiler için, B12 vitaminini içeren takviye edici ilaçlar ve B12 vitaminli besinler de mevcuttur.

B12 vitamininin doğal kaynaklarından zengin bir diyet takip eden kişilerin genellikle B12 vitamin eksikliği riski düşüktür. Ancak, vegan veya vegetarian bir diyet takip eden kişilerde B12 vitamin eksikliği riski daha yüksektir. Bu nedenle, bu kişiler genellikle B12 vitaminini içeren takviye edici ilaçlar veya B12 vitaminli besinler tüketmelidir.

B12 vitamininin doğru miktarlarını almak önemlidir. Aşırı miktarda B12 vitamin alımı, vücutta çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, doktorunuzun tavsiyelerine uygun bir şekilde B12 vitamininin doğru miktarını alınız.

B12 Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

B12 vitamin eksikliği, vücutta yeterli miktarda B12 vitaminine sahip olmaması durumudur. B12 vitamin eksikliği, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir ve bu nedenle önemlidir. B12 vitamin eksikliği belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

Anemi: B12 vitamin eksikliği, vücutta kan hücrelerinin üretimini azaltarak anemi (kan hücrelerinin azalması) oluşumuna yol açabilir.

Yorgunluk ve iştahsızlık: B12 vitamin eksikliği, yorgunluk ve iştahsızlık gibi belirtilere yol açabilir.

Uyku problemleri: B12 vitamin eksikliği, uyku problemlerine yol açabilir.

Deri ve dilde değişiklikler: B12 vitamin eksikliği, deride kuruluk ve dilde değişiklikler gibi belirtilere yol açabilir.

Düşük tansiyon: B12 vitamin eksikliği, düşük tansiyon (hipotansiyon) oluşumuna yol açabilir.

Konsantrasyon problemleri: B12 vitamin eksikliği, konsantrasyon problemlerine yol açabilir.

B12 vitamin eksikliği belirtileri, diğer sağlık sorunlarının belirtileriyle benzerlik gösterir ve bu nedenle doğru tanı için bir doktora başvurulması önemlidir. B12 vitamin eksikliği, takviye edici ilaçlar veya B12 vitaminli besinlerle kolayca tedavi edilebilir. Önemli olan, doktorunuzun tavsiyelerini takip etmek ve gerektiğinde B12 vitamininin doğru miktarını almaktır.

Kimler B12 Eksikliği Riski Taşır?

B12 vitamin eksikliği riski taşıyan kişiler arasında şunlar sayılabilir:

Vegan veya vegetarian bir diyet takip eden kişiler: B12 vitamininin en iyi kaynakları et, balık, yumurta ve süt ürünleridir. Bu kaynakları tüketmeyen veya tüketemeyen kişilerde, B12 vitamin eksikliği riski daha yüksektir.

İlaç kullanan kişiler: B12 vitaminin emilimini azaltan bazı ilaçlar kullanılıyorsa, B12 vitamin eksikliği riski artabilir. Örneğin, proton pompa inhibitörleri gibi bazı mide ilaçları B12 vitaminin emilimini azaltabilir.

Midede cerrahi olan kişiler: Midede yapılan bazı cerrahi işlemler, B12 vitaminin emilimini azaltabilir ve bu nedenle B12 vitamin eksikliği riski artabilir.

B12 vitaminin emilimini azaltan sağlık sorunları olan kişiler: Örneğin, Crohn hastalığı, celiak hastalığı gibi bazı sağlık sorunları B12 vitaminin emilimini azaltabilir ve bu nedenle B12 vitamin eksikliği riski artabilir.

Yaşlı kişiler: Yaş ilerledikçe, mide asidinin üretimi azalabilir ve bu nedenle B12 vitaminin emilimi azalabilir. Bu nedenle, yaşlı kişilerde B12 vitamin eksikliği riski daha yüksektir.

Bu kişiler arasında olmanız, B12 vitamin eksikliği riski taşıdığınız anlamına gelmez ancak bu gruplarda olmanız nedeniyle daha dikkatli olmanız gerektiğini gösterir. Eğer B12 vitamin eksikliği riski taşıdığınızı düşünüyorsanız, doktorunuzdan yardım almanız önemlidir.

B12 Vitamin Takviyesi

B12 vitamin takviyesi, vücutta yeterli miktarda B12 vitaminine sahip olunmasını sağlamak için yapılan bir tedavidir. B12 vitamin takviyesi, genellikle B12 vitamin eksikliği olan veya B12 vitamin eksikliği riski taşıyan kişiler tarafından kullanılır.

B12 vitamin takviyesi, genellikle ilaç olarak verilir ve oral yolla alınır. B12 vitamin takviyesi, ilaç formu dışında da mevcuttur. Örneğin, B12 vitamin takviyesi şampuanlar, serumlar gibi cilt bakım ürünleri içinde de bulunabilir. Ancak, bu ürünler vücutta yeterli miktarda B12 vitaminine sahip olunmasını sağlamaya yönelik değildir ve genellikle cilt bakımı amaçlı kullanılır.

Aralıklı Oruç Diyeti

aralikli-oruc-diyeti.webp

Aralıklı Oruç Diyeti Nasıl Yapılır?

Aralıklı oruç diyeti, bireyin günün belirli saatlerinde veya belirli günlerde besin alımını kısıtlaması veya hiç besin alımında bulunmaması olarak tanımlanabilir. Esas ortaya çıkış amacı ağırlık kaybı sağlamak değil; ömrü uzatmak, yaşlanmayı geciktirmek ve hücre yenilenmesini artırmak olan bir yaşam felsefesidir. Daha sonra sağlık üzerinde olumlu etkileri ile beraber ağırlık kontrolünde de etkinliği ile popülarite kazanmıştır. Fakat aralıklı açlık herkes için uygun bir beslenme yöntemi değildir ve zayıflamak isteyen herkesin mutlaka uygulaması gereken bir yol olarak da nitelendirilmemelidir.

Aralıklı Oruç Diyeti Çeşitleri Nelerdir?

Aralıklı oruç tek bir diyet çeşidi değildir. Kabul gören 5 farklı aralıklı oruç diyeti vardır. Fakat etkinlikleri, olumlu/olumsuz etkileri ve uygulanabilirlikleri bir değildir.

  1. 16:8 Diyeti

16:8 diyeti, günün 16 saatinde besin tüketiminin yapılmadığı, yalnızca 8 saatlik diliminde beslenildiği bir aralıklı açlık çeşididir. Örneğin akşam 20.00’de besin alımını sonlandırmış bir kişinin bir sonraki gün ilk öğününün öğlen 12.00’de olmasını ve kişinin o saate kadar besin alımında bulunmamasını gerektirir. Bu besin alımının yapılmayacağı 16 saatlik dilimde su ve sade (şekersiz, sütsüz, kremasız) çay-kahve gibi kalorisiz içecekleri tüketmek serbesttir.

Üzerinde en çok çalışma yapılan ve nispeten en güvenilir olarak nitelendirilen aralıklı oruç çeşidi 16:8 diyetidir. Fakat yapılan çalışmalar ve verilere göre, 16:8 diyetini de kadınlarda 14:10 olarak uygulamak, yani açlığı 14 saat ile sınırlı tutmak, hormonal dengelerin korunması açısından daha faydalıdır.

Besin tüketimine imkan sağlanan 8-10 saatlik yeme alanında bireyin ihtiyaç duyduğu kalori miktarı ve öğün sayısı kişiye uygun olarak diyetisyen tarafından düzenlenmelidir. Bireye özgü, sağlıklı ve kalori anlamında planlı bir beslenme örüntüsü oluşturulmaksızın uygulanacak bir aralıklı açlığın hiçbir fayda sağlamayacağı unutulmamalıdır.

  1. 5:2 Diyeti

5:2 diyeti, haftanın 5 günü normal beslenmeyi, 2 günü ise neredeyse aç kalmayı içerir. 5 günlük normal beslenme sürecinde yine sağlıklı tercihler yapılması ve bireysel bir kalori planlanması gerektiği unutulmamalıdır. 2 günlük süreçte ise günlük 500-600 kalorilik bir besin tüketim imkanı sunulur. Çok kısıtlayıcı diyetlerin hepsinde görüldüğü gibi, bu aralıklı açlık çeşidinde de 2 günlük kısıtlamanın olumsuz etkileri ile karşılaşmak mümkündür.

Yapılan araştırmalar sonucunda 5:2 diyetinin, aralıklı oruç diyetleri için vadedilen olumlu sonuçların aksine insülinin etkisinin azalmasına sebep olarak insülin direnci ve diyabete kapı araladığı ve sağlıklı bireylerde insülin işlevini bozabileceği gösterilmiştir.



  1. Ye-Dur-Ye Yöntemi

Bu aralıklı oruç çeşidinde kişi haftanın 1 veya 2 gününde kendine 24 saatlik açlık yaratır. Örneğin bir akşam yemeğinden sonra, bir sonraki gün aynı saatteki akşam yemeğine kadar hiçbir besin tüketimine izin verilmez. Kişi 24 saatlik orucu tutacağı günü de, oruç tutmaya hangi öğün sonrası başlayacağına da kendi karar verir. Bu diyet yönteminde de diğer tüm aralıklı oruç yöntemlerinde olduğu gibi aç kalınan sürede kalorisiz içecekler serbesttir. Oruç tutulmayan günlerde mutlaka sağlıklı ve planlı bir beslenme örüntüsü sağlanmalıdır.

24 saatlik açlık çok uzun olduğu için ye-dur-ye yöntemi uygulanabilir ve sürdürülebilir bir diyet yöntemi olarak karşımıza çıkmaz. Şiddetli baş ağrıları, yorgunluk ve asabiyet bu diyet yönteminin en bariz yan etkileridir.

  1. Alternatif Her Gün Açlık:

Bu aralıklı açlık yöntemi ise hemen hemen her gün aç kalmayı içerir. Günlük 500-600 kalori kadar kısıtlayıcı bir diyet gerektirmektedir. Uzun vadede kesinlikle sürdürülebilir ve uygulanabilir olmadığı, uzun süre böylesi bir açlığın metabolizmayı geri dönüşsüz olarak yavaşlatacağı unutulmamalıdır. Aynı zamanda kas kaybı, yorgunluk, halsizlik, vitamin ve mineral eksiklikleri de bu diyetin yan etkileri olarak değerlendirilmelidir.

  1. Savaşçı Diyet Yöntemi:

Savaşçı diyet yöntemi her gün 20 saat açlık ile besin tüketiminin akşam saatlerine taşındığı bir aralıklı açlığı ifade etmektedir. Kişi kalori ihtiyacının neredeyse tamamını akşam saatinde 4 saatlik bir pencere içerisinde tüketmelidir. Bu diyet yöntemi, insanların doğalında gece yiyicileri olduğunu savunur.

Savaşçı diyet, besin seçiminde de paleo (taş devri) diyet ilkelerine uyum önermektedir. İşlenmiş gıdalar tamamen diyetten çıkarılmalıdır.

Bireylerin yatma saatine çok yakın zamanda çok büyük bir öğün tüketmesine sebep olan bu diyet diyabete, kansere, reflü gibi mide rahatsızlıklarına ve sindirim ve bağışıklık üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilir.

  1. Öğün Atlama:

Bu yöntem diğer aralıklı oruç çeşitlerine göre nispeten en hafif açlığı içerir. Günün istenen herhangi bir öğününün spontan olarak atlanması ile uygulanır. Bireyler aç hissetmedikleri herhangi bir ana öğünü atlayabilirler. Diğer öğünler sağlıklı seçimler yapılmalı ve günlük kalori dengesine dikkat edilmelidir.

Aralıklı Oruç Diyeti Kimler İçin Uygun Değildir?

Aralıklı oruç yöntemlerinin hiçbiri gebe kadınlar, böbrek ve karaciğer yetmezliği olan bireyler, reaktif hipoglisemisi olan yani kan şekeri hızlıca ve aşırı şekilde düşen bireyler, yine kan şekeri henüz kontrolsüz seyreden bireyler için uygun değildir. Yalnızca 14:10 yöntemi, talep eden emziren kadınlar için kullanılabilir. Fakat tercih edilmemelidir.

Ketojenik Diyet Nedir?

ketojenik-diyet-nedir.webp

Ketojenik Diyet Nedir?

Ketojenik diyet, vücudunuzu ketoz adı verilen metabolik bir duruma zorlayan bir beslenme planıdır. Ketojenik bir diyet uyguladığınızda, kanınızda ketonlar biriktirirsiniz ve bu ketonlar beyniniz için alternatif bir enerji kaynağı haline gelir.

Ketoz, karaciğeriniz yağı, hücreleriniz tarafından glikoz yerine enerji için kullanılan yağ asitlerine ve gliserole parçaladığında oluşur. Bu süreç, ketonlar olarak da bilinen keton cisimlerini üretir.

Ketojenik Diyet Nasıl Yapılır?

Ketojenik diyet, 1921 yılında, yüksek karbonhidratlı diyetlerin obeziteden sorumlu olduğunu teorileştiren Dr. Robert Atkins tarafından geliştirildi. İnsanların düşük karbonhidratlı yiyecekler yemesini ve protein tüketimine odaklanmasını önerdi.

Neden Bu Tür Yeme Planını Denemek İstiyorsunuz?

Kilo vermek istiyorsanız ketojenik diyet sizin için doğru olabilir. Vücudunuzu, yakıt olarak karbonhidrat yerine yağ yaktığı ketozis olarak bilinen bir duruma zorlayarak çalışır. Araştırmalar, kilo vermeye yardımcı olmanın yanı sıra, keto diyetinin tip 2 diyabet, epilepsi, belirli kanser türleri, polikistik over sendromu (PCOS), Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, Multipl Skleroz, Otizm, migren ve uykuyu yönetmeye de yardımcı olduğunu gösteriyor. bozukluklar ve daha fazlası.

Keto Diyetime Bugün Başlamalı mıyım?

Ketojenik diyete başlamak için günde 20 gramdan az karbonhidrat yiyin. Buna ekmek, makarna, pirinç, patates, meyve suyu ve nişastalı sebzeler gibi yiyecekler dahildir. Bunun yerine avokado, yağlı etler, tereyağı, tam yağlı süt ürünleri, yumurta, fındık, tohum, zeytinyağı ve hindistancevizi yağı gibi yüksek yağlı yiyeceklere odaklanın. Süt ve yoğurt gibi az yağlı süt ürünleri alımınızı da sınırlandırmalısınız.

Kilo Vermeden Ketojenik Diyet Yapabilir miyim?

Kilo vermek istiyorsanız, biraz kilo vermeden ketojenik bir diyet uygulayamayabilirsiniz. Bununla birlikte, mevcut kilonuzu korurken ketojenik diyetin faydalarından yararlanmaya devam ettiğinizden emin olmanın yolları vardır. Bir seçenek, egzersiz yoluyla yaktığınızdan daha fazla kalori tüketmektir. Bir diğeri ise daha az protein ve daha fazla yağ tüketmek.

Ketojenik Diyetin Sonuçlarını Görmek Ne Kadar Sürer?

Ketojenik bir diyetin sonuçlarını görmek 3-4 hafta sürer. Bu süre zarfında, fiziksel ve zihinsel olarak daha iyi hissetmeyi beklemelisiniz. Ayrıca ruh halinizdeki, iştahınızdaki, uyku düzeninizdeki ve enerji seviyelerinizdeki değişiklikleri fark edeceksiniz.

İnsülin Direncine Karşı Meydan Okumaya

insulin-direncine-karsi-meydan-okumaya.webp
İnsülin, yemek sonrası seviyeleri kanda artarak kan şekerinin istenilen aralıklarda olmasına yardımcı bir hormondur. Sağlıklı bir bireyde insülin kandaki glukozu alarak harcanması veya depolanması amacı ile yağ, kas ve beyin hücrelerine yönlendirir. Ancak insüline karşı hücrelerin direnç geliştirme sebeplerini sıralayacak olursak,
  • Aşırı yağlı ve basit karbonhidratlı besinler tüketmek,
  • Su tüketimini azaltmak,
  • Yeterli uyku uyumamak,
  • Gece beslenmek,
  • Aşırı alkol tüketmek
  • Hazır paketli besinler tercih etmek,
  • Kullanılan bazı ilaçlar,
  • Hızlı kilo alımı,
  • Sigara içmek
  • Bel ve Göbek çevresinde artış,
  • Kontrolsüz bitki çayı içmek,
  • Kişiye uygun olmayan diyet tedavilerin uygulanması
  • Tansiyon, kan yağlarının yüksekliği, karaciğer yağlanması gibi hastalıklara sahip olmak gibi durumlar yer almaktadır. İnsülin direnci genellikle kan şekeri yüksekliğinde ortaya çıktığı gibi düşünülse de kan şekerleri normal bir kişide de insülin direnci görülebilir. İnsülin direncinin tespiti, kişinin aç karnına vereceği kan şekeri ve insülin değerlerine bakılarak hesaplanır.

İnsülin Direncine Sahip Kişilerde En Sık Görülen Şikayetler

  • Boyun ve karın çevresinde lekeler,
  • Günlük aktivitelerinde çabuk yorulma,
  • Sabahları yorgun ve halsiz uyanmak
  • Geceleri tatlı yeme isteği,
  • Hızlı yemek yemek,
  • Yemek sonrası uyku hali,
  • Gaz sancıları (sürekli karın şişkinliğinden şikayet),
  • Kabızlık,
  • Bel çevresinde aşırı yağlanma,
  • Karaciğer yağlanması
  • Ağız kuruluğu görülebilmektedir.
İnsülin direnci erken aşamada tedavi edildiği takdirde şikayetlerde düzelme, iyileşme görülmektedir. İnsülin direncinin tedavisinin önemli bir ayağı olan beslenmenin hasta özelinde kişiye özel, sürdürülebilir olarak planlaması gerekir.

İnsülin direnci tedavi edilmez ise, kişilerin yaşam kaliteleri olumsuz etkilenmekte, hücre içi stres durumu artışına bağlı olarak Alzheimer’s hastalığı, demans, kalp hastalıkları, obezite, hipertansiyon, depresyon, kanser gibi kronik hastalıklara zemin hazırlamaktadır.

İnsülin Direncinden Korunmak İçin 9 Öneri


1) Tam tahıllı besinlerin, yeterli protein ve mevsim yeşilliklerinin yer aldığı bir kahvaltı ile güne merhaba diyiniz. Karbonhidrata hayır demek yerine tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, grissini, galeta, yulaf gibi sağlıklı karbonhidratlar ile vücudunuzun karbonhidrat ihtiyacını karşılayınız ki aşırı tatlı isteklerinin önüne geçiniz.

2) Her öğününüzde posalı besinlerin olmasına dikkat ediniz. Posası yüksek besinler arasında mercimek, nohut, bulgur, yulaf, karabuğday, armut, mandalina, yeşil yapraklı sebzeler yer almaktadır.

3) Uzun süreli açlıklardan kaçınınız. Ara öğün yapmaya özen gösteriniz. Ara öğünlerinizde ceviz, fındık, badem, yoğurt, ayran, kefir gibi kalsiyum kaynaklarının kesinlikle olmasına dikkat ediniz.

4) Akşam yemeklerinizi en geç 19:00-19:30 ‘da tüketiniz. Akşam yemekleriniz geç saatte tüketilecekse öğününüzde hayvansal kaynaklı proteinler yerine bitkisel kaynaklı proteinlere yer veriniz ve yanında salata veya sebze yemeklerinin olmasına gayret ediniz.

5) Paketli, aşırı yağlı, basit karbonhidratlı, işlenmiş endüstriyel besin tüketiminden kaçınınız. Karaciğer ve bağırsaklarınızı korumak için attığınız bu adımda antioksidan içeriği yüksek kırmızı erik, incir, ananas, portakal gibi meyveleri porsiyonlara uyacak şekilde ana öğünlerden 2,5-3 saat sonra tercih ediniz. Meyvelerinizi yarım yağlı süt, yoğurt ve kefir ile destekleyerek sağlıklı içecekler, ara öğünler oluşturabilirsiniz.

6) Zeytinyağı, kavrulmamış yağlı tohumları, hindistan cevizi yağı, balık, avokadoda bulunan sağlıklı yağların vücuda alınması için günlük yaşamınızda bu besinlere yer vermeyi unutmayınız.

7) Günlük ihtiyacınız olan 2,5-3L suyu güne yayarak ara öğünlerde içiniz. Su içmeyi alışkanlık haline getirirken salatalık, tarçın, limon ile renklendirebilirsiniz. Ancak ekleyeceğiniz besinleri su içerisinde çok uzun süre bekletmemeye özen gösteriniz.

8) Alkol, gazlı içecek, soda, buzlu çaylar yerine soğuk yeşil çay, taze sıkılmış meyve suyu, maden suyu gibi besinler ile sıvı alımınızı destekleyiniz.

9) Besinlerinizi küçük parçalara bölerek yemek yeme sürenizi artırınız. Öğünlere başlarken salata veya sebze ile başlamayı unutmayınız.

Beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirerek insülin direncine karşı meydan okuyabilirsiniz.

Kavılca Buğdayı Nedir?

kavilca-bugdayi-nedir.webp

Günümüz Buğdayının Atası: Kavılca Buğdayı

Günümüze kadar genetiği değiştirilmeden korunmuş buğday türü olan Kavılca, Anadolu’da ilk kullanılan tahıl çeşididir. 13 bin yıllık geçmişi olan Kavılca buğdayı Kars’ın soğuk ikliminde yetişmektedir. Sağlıklı bir karbohidrat olan kavılca buğdayı genetik yapısının koruması ve sağlığı iyileştirici sonuçları dolayısı ile diyet listelerinde yer verdiğim bir besindir.

Kavılca Buğdayının Besin Bileşimi Nedir?

Kavlıca buğdayı, soğuk iklim şartlarında yetiştiği için kılçıklı bir yapısı vardır. Buğdayın kepek ve ruşeym kısmının öğütülmesi sonucu elde edilen kavılca unu beyaz una kıyasla vitamin ve mineral içeriği 1,5 kat fazladır. Aynı zamanda Kavılca buğdayı diğer buğday çeşitlerine kıyasla gluten içeriği çok düşüktür. Demir, magnezyum, fosfor, tiamin, riboflavin açısından zengin olan kavılca buğdayının

%62-67’si karbohidrat,

%14,7-17,1’i protein,

%2,1-2,7’si yağ,

%5,7-9,1’i posadan oluşmaktadır.

Kavılca Buğdayının Sağlığa Yararlı Etkileri Nelerdir?

Kavılca buğdayı, sağlıklı bir karbonhidrat olmakla birlikte içerisindeki vitamin ve mineraller sayesinde beden ve ruh sağlığının devam ettirilmesi açısından birçok yararı bulunmaktadır.

  • İçerisindeki tiamin ve riboflavin vitaminleri sayesinde günlük enerjimize katkı sağlayacak, günlük tempomuza, yorgunluklarımıza deva olacaktır.
  • Diğer unlara kıyasla gluten içeriğinin düşük olması sebebi ile bağırsaklarınızın sağlıklı yapısını koruyacak, aşırı gaz oluşumunu engelleyerek karın bölgesinde oluşan şişkinlik şikayetlerinizin azalmasını sağlayacaktır.
  • Kavılca unun içerisinde buğday ruşeymi yer aldığından sağlıklı yağ asitleri ile sinir sisteminizin iyileşmesini ve korunmasını sağlar.
  • Posa içeriğinin yüksek olması, bağırsaklara su çekerek dışkı hacminin artışına ve rahat dışkılama imkanına yardımcı olur.
  • Glisemik indeksi düşük olduğu için kan şekerinin hızlı yükselmesini engelleyerek yemek sonrası karbohidrat isteğini azaltacak, ani kan şekeri düşmesini engelleyecektir.
  • Kan kolesterolünün vücuttan emilimini azaltarak kalp damar sağlığını koruyacak, damar içerisindeki plak oluşumunu azaltmaya yardımcı olacaktır.
  • Dirençli egzersizler sonrası tüketildiğinde kas ağrılarını ve kramp şikayetlerini azaltmaya yardımcıdır.
  • Cildin daha parlak görünmesini sağlar.
  • Taze sebze ve meyve ile birlikte tüketildiğinde kavılca ununun içerisindeki demir emilimini artırarak kansızlığa iyi gelir.
  • Uzun süre tokluk sağladığı için ağırlık kontrolünü ve kilo kaybını desteklemektedir.
  • Demans, Alzheimer’s hastalıklarına karşı koruyucudur.
  • Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcıdır.
  • Genetiği günümüze kadar korunduğu için doğal bir tat olan kavılca ununun içeriği kansere karşı koruyucu özelliktedir.

Belirttiğim bu faydalı etkiler ışığında kavılca buğdayından elde edilen un ve bulguru sofralarınızda kullanmak isteyeceksiniz.

Kavılca Buğdayı Kimler Tarafından Tüketilebilir?

Kavılca buğdayından elde edilen un, bulgur, kavılca unu eklenmiş tarifler 6 yaş üstü çocuk, genç, yetişkin bireylerin tüketebileceği sağlıklı bir karbohidrat türüdür. Aynı zamanda,

  • Karında şişlik şikayeti olan bireyler,
  • Tip 1 ve Tip 2 diyabeti olan hastalar,
  • Hipertansiyon, Trigliserid, LDL, kolesterol yüksekliği olan bireyler,
  • Metabolik Sendrom tanısı alan hastalar,
  • İnsülin direnci tanısı konulan hastalar
  • Karaciğer yağlanması teşhisi olan bireyler,
  • Sporcular,
  • Hipotiroidi ve Hashimato tiroidi olan hastalar,
  • Kabızlık şikayeti olan bireyler,
  • Divertikül teşhisi alan bireyler,
  • Kendisini sürekli yorgun hisseden bireyler,
  • Menopoz dönemindeki kadınlar,
  • Bel çevresi >80 cm olan kadınlar ve >94 cm olan erkekler,
  • Beden kütle indeksi >30 kg/m2 olan bireyler,
  • Sağlığını korumak ve sağlıklı beslenmek isteyen tüm bireyler kavılca buğdayından elde edilen besinleri tercih edebilir.

Herkes Kavılca Buğdayını Tüketebilir mi?

Maalesef Hayır, az miktarda da olsa gluten ihtiva ettiği için gluten intoleransı, buğday alerjisi olan kişiler, çölyak hastalarının tüketmemesi gerekir. Aynı zamanda yüksek posa içeriği sebebi ile ülseratif kolit, chron hastalığının alevlenme dönemlerindeki hastalar ve ishal dönemindeki hastalar tarafından kullanımı önerilmemektedir. Yüksek vitamin ve mineral içerdiği için böbrek hastalarının tüketmemesi gerekir.

Kavılca Buğdayı Sofralarda Nasıl Kullanılabilir?

Kavılca buğdayından elde edilen ununun kendine has tadı bulunmaktadır. Kavılca unu ekmek yapımında kullanabilir. Yalnızca kavılca ununun tadı ilk başta deneyenler için biraz farklı olsa da lezzet açısından tam tahıllı ekmeklere benzeyen ancak beyaz ekmeklere kıyasla daha sert bir yapıya sahip olduğu belirtilebilir. Kavılca unu kullanılarak yapılan lavaş, mantı, pizza hamuru, tuzlu krakerler, tuzlu kurabiyeler ana veya ara öğünlerde tercih edilebilir. Aynı zamanda kavılca buğdayından elde edilen Kavılca bulguru, daha besleyici, rahatlıkla tüketilebilir, mide ve bağırsak koruyucu özelliği ile kırmızı et, tavuk ve kurubaklagil yemeklerinin yanında, pilav, salata olarak tercih edebilirsiniz.

Karbohidratın sağlıklı ve genetiği korunmuş hali Kavılca buğdayı size iyi gelecek.

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Vücut Kitle Endeksi Nedir?

Vücut kitle endeksi (VKİ veya BMI - Body Mass Index), bir kişinin boy ve kilo ölçümlerine dayanarak vücuttaki yağ oranını hesaplamak için kullanılan bir ölçüttür. VKİ, kilogram cinsinden ağırlığı, metre cinsinden boyun karesine bölerek hesaplanır. VKİ, bir kişinin kilosunun boyuna göre normal, zayıf veya kilolu olup olmadığını belirlemek için kullanılır ve genellikle sağlıklı bir vücut ağırlığının korunmasına yardımcı olmak için bir kılavuz olarak kullanılır. Ancak, VKİ tek başına bir sağlık ölçütü olarak yeterli değildir ve diğer faktörler de dikkate alınmalıdır, örneğin, yağ dağılımı, kas kütlesi, yaş, cinsiyet ve genetik özellikler gibi.

Vücut Kitle Endeksi Hesaplama

Vücut kitle endeksi (BMI) hesaplamak için aşağıdaki formülü kullanabilirsiniz:

BMI = kilogram cinsinden ağırlık / metre cinsinden boyun karesi

Örneğin, 70 kilogram ağırlığı ve 1.75 metre boyu olan bir kişinin BMI değeri şu şekilde hesaplanabilir:

BMI = 70 / (1.75 x 1.75) = 22.86

Bu kişinin BMI değeri normal aralıkta (18.5-24.9) olduğundan, sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olduğu söylenebilir.

Vücut Kitle İndeksi Sonuçları Ne Anlama Gelir?

Vücut kitle indeksi (VKİ), bir kişinin boy ve kilo ölçümlerine dayanarak hesaplanan bir değerdir ve bu değer, bir kişinin normal, zayıf veya kilolu olup olmadığını belirlemek için kullanılır. VKİ sonuçları aşağıdaki kategorilere ayrılır:

18.5 ve altı: Zayıf

18.5 ile 24.9 arası: Normal

25 ile 29.9 arası: Kilolu

30 ile 34.9 arası: Şişman (obezite sınıfı 1)

35 ile 39.9 arası: Aşırı şişman (obezite sınıfı 2)

40 ve üzeri: Aşırı aşırı şişman (obezite sınıfı 3)

VKİ, bir kişinin vücut yağını hesaplamak için kullanılan bir ölçüttür ve yüksek VKİ değerleri, obezite ve bununla ilişkili sağlık sorunları riskini artırabilir. Ancak, VKİ, bir kişinin vücut yağının dağılımını, kas kütlesini ve diğer faktörleri dikkate almadığından, bazı durumlarda yanıltıcı olabilir. Bu nedenle, VKİ sonuçları yalnızca bir kılavuz olarak kullanılmalı ve doktorunuzla konuşarak daha ayrıntılı bir değerlendirme yapılmalıdır.

Detaylı Vücut Kitle İndeksi ile Obezite Hesaplama

Vücut kitle indeksi (VKİ), bir kişinin boy ve kilo ölçümlerine dayanarak vücuttaki yağ oranını hesaplamak için kullanılan bir ölçüttür. VKİ değerleri aşağıdaki kategorilere ayrılır:

18.5 ve altı: Zayıf

18.5 ile 24.9 arası: Normal

25 ile 29.9 arası: Kilolu

30 ile 34.9 arası: Şişman (obezite sınıfı 1)

35 ile 39.9 arası: Aşırı şişman (obezite sınıfı 2)

40 ve üzeri: Aşırı aşırı şişman (obezite sınıfı 3)

VKİ sonuçlarınızı ölçmek için aşağıdaki formülü kullanabilirsiniz:

VKİ = kilogram cinsinden ağırlık / metre cinsinden boyun karesi

Örneğin, 70 kilogram ağırlığı ve 1.75 metre boyu olan bir kişinin VKİ değeri şu şekilde hesaplanabilir:

VKİ = 70 / (1.75 x 1.75) = 22.86

Bu kişinin VKİ değeri normal aralıkta olduğundan, sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olduğu söylenebilir.

Ancak, VKİ tek başına bir sağlık ölçütü olarak yeterli değildir. VKİ sonuçlarınızın yanı sıra bel çevreniz, yağ dağılımınız, kas kütleniz, yaşınız, cinsiyetiniz ve genetik özellikleriniz gibi diğer faktörleri de dikkate almak önemlidir.

Aşağıdaki tabloda VKİ sonuçlarına göre obezite sınıfınızı hesaplayabilirsiniz:

VKİ Obezite Sınıfı

18.5 ve altı -

18.5 - 24.9 -

25.0 - 29.9 1

30.0 - 34.9 2

35.0 - 39.9 3

40.0 ve üzeri 3

Örneğin, VKİ değeri 35 olan bir kişi, obezite sınıfı 3'e girer. Bu kişinin obezite ile ilişkili sağlık sorunları riski yüksek olabilir ve diyet, egzersiz ve diğer tedavi seçenekleri hakkında doktoruyla konuşması önerilir.

Vücut Kitle İndeksi Dışında Neler Dikkate Alınır?

Vücut kitle indeksi (VKİ), vücuttaki yağ oranını hesaplamak için kullanılan bir ölçüttür, ancak bu ölçüt yalnızca bir kişinin boy ve kilo ölçümlerini dikkate alır ve bazı durumlarda yanıltıcı olabilir. Bu nedenle, VKİ sonuçlarının yanı sıra aşağıdaki faktörler de değerlendirilir:

Bel çevresi: Karın bölgesinde biriken yağlar, kalça veya bacaklarda biriken yağlardan daha fazla sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, bel çevresi ölçümü, bir kişinin obezite ve diğer sağlık sorunları riskini belirlemede önemli bir faktördür.

Yağ dağılımı: Vücuttaki yağın dağılımı da önemlidir. Örneğin, "elma" şekilli bir vücut tipi, karın bölgesinde biriken yağlar nedeniyle daha yüksek bir obezite riski taşırken, "armut" şekilli bir vücut tipi, kalça veya bacaklarda biriken yağlar nedeniyle daha düşük bir obezite riski taşır.

Kas kütlesi: Kas kütlesi, bir kişinin vücut ağırlığının bir kısmını oluşturur ve VKİ ölçümleri sırasında göz ardı edilir. Bu nedenle, bir kişinin yüksek kas kütlesi, yüksek VKİ değerlerine sahip olmasına rağmen normal yağ oranına sahip olabileceği anlamına gelebilir.

Yaş, cinsiyet ve genetik özellikler: Yaş, cinsiyet ve genetik özellikler de VKİ ölçümlerini etkileyebilir. Örneğin, yaşlandıkça kas kütlesi azalırken yağ oranı artabilir. Ayrıca, bazı insanlar genetik olarak daha fazla yağ depolama eğiliminde olabilirler.

Bu nedenle, VKİ sonuçları her zaman tam bir resim sağlamayabilir. Doktorlar, VKİ sonuçlarını diğer faktörlerle birleştirerek obezite ve sağlık sorunları riskini daha doğru bir şekilde değerlendirebilirler.

Kış Gelmeden Bağışıklığını Güçlendir

kis-gelmeden-bagisikligini-guclendir.webp

Kış Gelmeden Bağışıklığını Güçlendir

Pandemi, yaz ishalleri, gıda zehirlenmeleri, gribal ve viral enfeksiyonlar derken bağışıklığın önemi giderek arttı. Ne yapmalı nasıl beslenmeli ki bu kışı hastalanmadan geçirelim.



Her Şeyin Başı Sağlık, Sağlık Demek Su Demek

Hücrelerin hastalıkta ve sağlıkta temel ihtiyacıdır su. Oysa insan susama hissinin gelmesini bekler, aşırı ter atmadı ise, spor yapmadı ise su içmek istemez ki bu oldukça yanlıştır. Siz her ne olursa olsun günde minimum 2.5 Litre su tüketimini aksatmadan içmeye özen gösterin.



Rengarenk Sebzeler Enfeksiyonlara Karşı Güçlü Korunma Demek

C vitamini açısındna güçlü kaynaklar olan sebzelerde bulunan antioksidan bileşenler,sebzelere renk vermesinin yanısıra hücrelerimizi hasarlanmalara karşı korur. Mevsim sebzelerinden ister çiğ isterseniz pişmiş şekilde salatalarınızda yemeklerinizde, garnitürlerinizde yer veriniz. Ispanak, enginar, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, turp, pancar, havuç her birinde farklı miktarlarda bağışıklıkta görev alan vitamin ve mineraller olup sofralarınızda bu sebze çeşitliliğe yer vermeyi unutmayınız.



Gereksiniminiz Kadar Protein Almaya Gayret Edin

Vücudun dokuları proteinden oluşur bu sebeple vücuttaki bir denge olan yapım ve yıkım olaylarının devamlı olması için hayvansal veya bitkisel kaynaklı proteinlere beslenmenizde yer vermeniz gerekir. Haftada 2 kere balık tercih etmek, ara öğünde süt grubuna yer vermek, kırmızı et veya tavuk etini sağlıklı pişirme teknikleri ile haftada 1-2 sefer tüketmek, haftada 1-2 kere olacak şekilde nohut, mercimek, kurufasulye, maş fasulyesi tercih etmek olası bir enfeksiyona karşı vücudun daha iyi savaşmasını sağlayacaktır.



Aşırıya Gerek Yok Yeteri Kadar Meyve İle Beslenin

C vitamininin zengin olduğu bir diğer besin olan meyveler, polifenol içerikleri sayesinde hücreleri onarıcı, vücut stresini azaltıcı görev üstlenirler. Mürdüm eriği, mandalina, kırmızı üzüm, incir, hünnap, elma gibi taze rengarenk meyveleri gün içerisinde çeşitliliğe dikkat ederek tüketmenizi kesinlikle öneririm.



Bağışıklığınız Değil Yağlarınız Zayıflasın

Bireylerin beden kütle indeksine göre obez, hafif şişman, normal ağırlıkta olacak şekilde sınıflandırılsa da önemli olan yağ miktarıdır. Kadınlarda ve erkeklerde sırasıyla %25-28 ve %12-15 olması gerekir. Kalça, boyun ve bel çevresindeki aşırı yağlanma vücuttaki stresi artıracaktır. Bu aşırı yağlanma hastalıklara karşı direncinizi düşürecek, bağışıklık sisteminizi zayıflatacaktır. Bağışıklığı desteklemek ve güçlendirmek maksadı ile sağlıklı, sürdürülebilir ve gerçekçi kilo kaybı hedeflenerek yapılacak beslenme planlarına uyulmalıdır.



Bağışıklık Bağırsakta Başlar

Besinlerin sindirim sisteminde uğradığı son durak olan bağırsaklarda çok sayıda bulunan sağlığımızı destekleyecek dost bakteriler bulunmaktadır. Bu dost bakteriler, yüksek vitamin ve mineral içeren bol posalı besinleri tüketmemiz halinde bedenimize ve bağırsaklarımıza yararları dokunacaktır. Örneğin, günlük aktivitelerimiz için gerekli enerji dengemizi sağlamada gerekli olan bazı B grubu vitaminlerin sentez edilmesine, bağırsak bütünlüğünü sağlamak için kısa zincirli yağ asitlerinin üretilmesini destekleyecektir. Bağırsaktaki dostlarımızı yoğurt, tarhana, lahana turşusu, sirke ile besleyecek dolayısı ile kendi sağlığımızı koruyor olacağız.



Bağışıklık Deyince Balık Der Susarım

Balık içerisindeki proteini, sahip olduğu selenyum, çinko minerali, kolajeni, omega 3 yağ asidi ile bağışıklık sisteminde görev alan her bir yapıların düzenli çalışmasını sağlamaya yardımcıdır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde kişi başı yıllık 6-7 kg olan balık tüketimi Avrupa ülkelerinin neredeyse dörtte birini oluşturmaktadır. Eylül ayının gelmesiyle başlayan balık sezonu okul çağı çocuğundan yaşlılara, sporculardan gebelere, emziren annelerden gençlere kadar her yaş grubunda güvenilir olarak doğru pişirme teknikleri ile tüketilmelidir. Kokusu ve tadını sevmeyenler için defne yaprağı, limon, sarımsak, soğan gibi besinler ile pişirmeyi, bol yeşillikli salata ile köfte, buğulama, ızgara şeklinde tüketmeyi deneyebilirsiniz.



Bağışıklığı Güçlendirecek Diğer Öneriler



  • Antioksidan içeriği yüksek olan yeşil çaydan günde 1-2 kupa kadar tercih etmeye özen gösteriniz.
  • Paketli besinler, şekerli içecekler aşırı tuzlu hazır paketli besinlerden uzak duralım.
  • Tuz yerine kullanabileceğiniz kişniş, zencefil, karabiber, zerdeçal gibi sağlıklı baharatlarla hem yemeklerinizi zenginleştirin hem de bağışıklığınızı güçlendirin.
  • Sadece sağlıklı beslenerek değil aynı zamanda yeterli uyku uyuyarak, yaşantınızda strese yer vermeyerek ruhsal ve bedensel sağlığa kavuşabilirsiniz.


Yediğinize, Düşündüğünüze, Yaptıklarınıza, Alışkanlıklarınıza, Uykunuza Bağışıklığınız İçin Dikkat Edin.

Emziren Annelere Altın Değerinde Öneriler

emziren-annelere-altin-degerinde-oneriler.webp
Doğum ile birlikte bebeğinizi gördüğünüz ilk andan itibaren süt üretimi ve salınımı olmaktadır. Annenin beslenmesini yansıtan anne sütü, bebeğinizin ihtiyacına göre şekillenmektedir. Doğum sonrasında akıllarında birçok soru olan annelere verilebilecek bu altın değerindeki öneriler yardımcı olacaktır:

Bol Su İçin

Anne sütünun %88'si sudan oluşmaktadır. Anneler gün içerisine en az 3 litre su tüketmeye özen göstermelidir. Yeterli su tüketmek, sütün miktarını artıracak olup bebeğin su ihtiyacını karşılayacaktır.

Protein Alımına Özen Gösterin

Bebeğin büyüme ve gelişimini destekleyecek olan anne sütünün protein kalitesini artırmak için kaliteli protein kaynakları tüketilmelidir. Yumurta, peynir her gün beslenme planlarında yer almalı aynı zamanda haftanın farklı günlerinde dengeli bir şekilde beslenme planları çerçevesinde kırmızı et, beyaz et, balık eti, bezelye, nohut, mercimek, kurufasulye gibi kurubaklagiller yer almalıdır. Emzirme döneminde kabuklu deniz ürünlerinden ziyade buğulama, ızgara şeklinde pişirilmiş balığa sofralarınızda haftada 2 kere yer veriniz.

Süt ve Süt Ürünleri Tüketin

Bebeğiniz gelişim döneminde ve tek beslenme kaynağı siz olduğunuzdan dolayı hem anne hem de bebek sağlığı için zengin kalsiyum kaynakları beslenmenizde yer almalıdır. Günlük 2-3 porsiyon süt ve ürünlerini tüketmek, gebelik sonrası eklem ve kemik sağlığınızı koruyacak aynı zamanda bebeğinizin kemik gelişimine, hücrelerinin bir bütünlük kurmasına destek olacaktır.

Sağlıklı Karbonhidratlar Tüketin

B grubu vitaminler, posa açısından zengin olan tam tahıllı ekmekler, erişte, bulgur, tarhana çorbası, siyez bulguru, patates, yulaf gibi sağlıklı karbonhidratlar enerji dengenizi koruyacak olup yeteri kadar tüketmeye özen gösteriniz.

Besleyici ve Doğal Yağlar Tüketin

Gece uykuların değerlendiği bu süreçte kas ağrıları, kramp oluşumunu önlemek, gece uykularını kaliteli hale getirebilmek için gün içerisinde ceviz, fındık, badem, fıstık, kabak çekirdeği gibi sağlıklı çerezler tercih edilmelidir. Bu yağlı tohumları tercih etmek aynı zamanda bebeklerin beyin gelişimine katkıda bulunacağı araştırmalarca kanıtlanmıştır.

Bebeğinizi Mama Yerine Anne Sütüyle Besleyin

Bebeklerin bağışıklığı anne sütünde bulunan laktoferrin, immünoglobulin A, interferon, bifidus faktörü gibi antienfektif bir çok öge yer almaktadır. Bu sebeple annelerin bebeklerini sarılık, ishal, gaz şikayetlerinde sık sık emzirerek bebeğin bağışıklık sisteminin oluşturulması sağlanmalıdır.

Sebze ve Meyva Tüketin

Sağlıklı beslenme önerileri arasında da yer alan meyve ve sebze tüketmek, anne sütünün artmasına olanak tanıyacaktır. Özellikle hurma, incir, kırmızı üzüm, şeftali, kuru kayısı, hünnap, havuç, dereotu, semizotu, maydanoz gibi yeşil yapraklı besinler anne sütünün miktarını artıracak besinler arasında yer alan meyve ve sebzelerdir.

Çay ve Kahveyi Azaltın

Annenin aşırı miktarda çay, kahve tüketimi ve sigara alkol alımı, bebeğin uyku kalitesine etki edecek, kolik tarzı ağrılar ile bebeğinizin huzursuzlanmasına neden olabilirsiniz. Aynı zamanda aşırı çay ve kahve tüketimi kalsiyum, magnezyum, demir, B12 gibi besin ögelerinin emilimini azaltacak anne sütünün bileşimi etkilenecektir.

Öğünlerin Saatine ve İçeriğine Dikkat Edin

Annenin reflü, bağırsaklarda gaz şikayeti olması halinde bebeklere bu durum yansıyabilir. Bu sebeple annenin öğün saatlerine, öğünde yer alan besinlere dikkat etmesi gerekmektedir. Aşırı baharatlı, aşırı sıcak veya soğuk besinleri tüketmemelidir. Karnabahar, mercimek, nohut, barbunya, çiğ taze veya kuru soğan, sarımsak, kavun, çikolata bebeklerde gaz sancılarına sebep olabilmektedir. Ancak bu besinlerin çoğu aynı zamanda anne sütü artırıcı nitelikte olduğundan besinlerinize kişniş ve kimyon ekleyerek veya öğle öğünlerinizde bu besinlere yer vererek gaz oluşumunu azaltabilirsiniz.

Aşırı Şekerli ve Hazır Besimlerden Kaçının

Şekerli besinler tüketildiğinde anne sütünün miktarı artacak diye bir öneri yoktur. Ancak Annelerin de canı tatlı isteyebilir bu durumda şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edebilir, aşırı şekerli paketli hazır besinlerden kaçınabilirsiniz.

Güneşe Temas Edin

Bebeğinizle geçireceğiniz sosyal aktivitelere, doğrudan güneş ile temas ettiğiniz yürüyüşler ile D vitamin sentezini uyarabilir, yoğun ve yeni bir dönem olan anneliğin stresli anlarından çok keyifli anlarına odaklanabilirsiniz. Ancak hem sizin hem de bebeğinizin hassas cildi için, dışarıda zaman geçirirken, güneşin tepede ve güçlü olduğu öğle saatlerini değil, sabah 10.30 dan önce ya da 16.30 dan sonra çıkmanız daha iyi olacaktır.

Anneler bebeği için en iyisini ister, Siz doğru ve sağlıklı beslenmeyi seçin

Anne Mutlu, Bebek Mutlu; Anne Sağlıklı, Bebek Sağlıklı.

Folik Asit Nedir? Faydaları Nelerdir?

folik-asit-nedir.webp

Folik Asit Nedir?

Folik asit, bir B vitaminidir. Vücut tarafından üretilemeyen bu vitamin, besinlerle alınmalıdır. Folik asit, vücutta DNA ve RNA sentezi için gereklidir ve ayrıca büyüme ve dokularda yenilenme için de önemlidir. Hamile kadınlarda ise folik asit eksikliği, bebeklerde anormal büyüme ve gelişmeye neden olabilir.

Folik Asit Faydaları

Folik asit, vücuttaki hücrelerin büyüme ve gelişmesi için gereklidir. Bu vitamin, DNA ve RNA sentezi için de önemlidir ve bu nedenle vücutta hücrelerin yenilenmesinde önemli bir rol oynar. Folik asit, büyüme ve gelişme sürecinde özellikle hamile kadınlarda önemli bir rol oynar ve eksikliği bebeklerde anormal büyüme ve gelişmeye neden olabilir. Ayrıca folik asit, kalp sağlığı ve damar sağlığı açısından da faydalıdır. Eksikliği, kalp hastalıkları ve damar tıkanıklığı gibi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Folik Asit Hangi Besinlerde Bulunur?

Folik asit, birçok sebze ve meyvede bulunur. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, karaciğer, tavuk ve yumurta gibi gıdalar, yüksek miktarda folik asit içerir. Ayrıca meyveler, tahıllar ve süt ürünleri de folik asit içerir. Örneğin, ıspanak, lahana, kereviz, kabak, maydanoz, bezelye, fasulye, nohut gibi yeşil yapraklı sebzeler; domates, avokado, kivi, portakal, greyfurt gibi meyveler; buğday, mısır, arpa, yulaf gibi tahıllar ve süt, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri folik asit içerir. Ayrıca folik asit takviyesi de alınabilir. Hamile kadınlar için özellikle önerilir.

Hamilelikte Folik Asit

Hamilelik sırasında folik asit alımı önemlidir. Folik asit, bebeğin gelişimi için gereklidir ve eksikliği anormal büyüme ve gelişmeye neden olabilir. Bu nedenle hamile kadınların günlük olarak yeterli miktarda folik asit almaları önemlidir. Hamilelik öncesinde de folik asit alımı önerilir, çünkü bebeğin ilk haftalarında folik asit gereksinimi artar ve bu dönemde folik asit eksikliği anormal büyüme ve gelişmeyi tetikleyebilir. Hamile kadınların folik asit alımını doktorlarından tavsiye edilen miktarda almaları önerilir.

Folik Asit Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

Folik asit eksikliği, vücuttaki hücrelerin büyüme ve gelişmesini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle eksikliği, bazı belirtilerle kendini gösterebilir. Örneğin, folik asit eksikliğinde genellikle yorgunluk, iştahsızlık, aşırı halsizlik veya kırılgan tırnaklar görülebilir. Ayrıca folik asit eksikliği, dil ve ağız içinde ülserlerin oluşumuna neden olabilir. Eksikliği ayrıca saç dökülmesi, deride kızarıklık veya döküntüler gibi cilt sorunlarına da neden olabilir. Eğer bu belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyorsanız, bir doktora başvurmanız önerilir.

Folat Eksikliği Anemisi Nasıl Teşhis Edilir?

Folik asit eksikliği anemisi, kan testiyle teşhis edilebilir. Kan testi, vücuttaki folik asit seviyesini ölçerek bu eksikliği tespit edebilir. Eğer folik asit seviyesi düşükse, doktor folik asit eksikliği anemisi teşhisini koyabilir. Ayrıca bazı belirtiler de bu eksikliğin varlığını gösterebilir. Örneğin, yorgunluk, iştahsızlık, aşırı halsizlik veya kırılgan tırnaklar gibi belirtiler, folik asit eksikliği anemisi olabileceğini gösterebilir. Bu nedenle eğer bu belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyorsanız, bir doktora başvurmanız önerilir.

Rüyada Dana Görmek

Rüyada dana görmek güzel huylu ve yumuşak mizaçlı olmaya delalet eder. Rüyasında dana gören kişinin kalbi iyiliklerle doludur, Allah katında günah olan hiçbir şeye el uzatmaz, kimse hakkında kötü konuşmaz, doğru yoldan ayrılmaz diye tabir edilir. Rüyada dana gören kişi güvenilir ve dürüst kimsedir, bu nedenle gerek aile içinde, gerek iş hayatında, arkadaşları ve dostları arasında dürüstlüğü ve iyi kişiliğiyle bilinir.

Rüyada dana görmek aynı zamanda, anlayışlı, sevecen, asil, iyi eğitimli, dedikodusu olmayan, yardım sever kişilere de işaret eder. Rüyada dana görmek tez canlı ve hayat dolu olmaya da delalettir. Rüyada dana görmek rüya sahibinin çevresinde zengin ve arkası sağlam kişilere olduğu şeklinde yorumlanır.

Rüyada Dana Kesildiğini Görmek

Kısmettir, kişinin bir işten nasiplenmesine ve ekmek parası çıkarmasına delalet eder. Rüya sahibinin rızkı artacaktır.

Rüyada Dana Kafası Görmek

Rüya sahibinin kendisi için hayırlı olacağına inandığı ve düşündüğü bir işten gerçekten de hayır geleceğinde işaret eder. Yani hayırlı olacak olan bir işin başının görünmesi anlamına gelir.

Rüyada Dana Saldırısı

Rüya sahibinin arkasından gıybet edip duran birileri olduğuna, bu kişilere itibar edip onların güler yüzüne inanmaması gerektiğine delalet eder. Rüyada dana saldırısı, rüya sahibinin ticaret hayatındaki güçsüz ve önemsiz rakiplerine de işaret eder.

Rüyada Dana Eti Görmek

Hakkıyla kazanılan para ve rızık anlamına gelirken, rüya sahibi için yeni bir kazanç kapısı açılacağı yönünde tabir edilir.

Rüyada Buzağı Sevmek

Rüya sahibinin başındaki dertlerden kurtulması ve eski şen şakrak günlerine dönmesi şeklinde açıklanır.

Rüyada Dana Satın Almak

Uğursuzluklardan ve kısmetsizliklerden kurtulmak, çok iş almak, mutlu haberler duymak, sağlığına kavuşmak olarak ifade edilir. Rüya sahibi için gelen günlerin güzel olduğu yorumu yapılır.

Rüyada Dana Kesmek

Rüyada dana kesmek, İslami açıdan kişinin çok büyük bir emeline kavuşacağı anlamına gelir. Dana kesen kimse borçlarından kurtulur ve günahları bağışlanır. Hayra alamet olan rüya bazı durumlarda kişinin daha önce adadığı ancak yerine getirmediği bir adağı olduğunu da hatırlatan önemli bir uyarıcı rüyadır. Dana kestiğini görenin şansı yaver gider ve işinde bolluk, bereket ve kazanç her zaman artar. Görevlerini ve sorumluluklarını büyük bir titizlikle yerine getiren bir kimse olunduğuna, saygı ve ün sahibi olarak hayatına devam edeceğine de tabir edilir.

Rüyada Dana Almak​

Parasal konularda çok büyük bir kazanç sahibi olunacağını, değeri yüksek gayrimenkuller alınacağını, bekar kimseler için de unvan sahibi, başarılı kimselerle arkadaşlık edileceğini gösterir. Rüyasında dana satın alan kimse, başkalarına da borç verir ve zor durumda olanların yardımına koşar.

Rüyada Dana Sattığını Görmek​

Arkadaş çevresinin genişliğine ve rüya sahibinin çevresi tarafından çok sevilip, sayılan bir kişi olduğuna işaret eder. Güven verici ve sorumluluk sahibi bir iş sahibi, para konusunda cömert ve iyilik yapmayı seven biri olunduğuna delalettir. Kilolu bir dana satan kişi başkalarına yaptığı yardımların sevabını çok büyük şekilde geri alır ve ahiret hayatı da rahat geçer.

Rüyada Dana Görmek​

Rüyasında dana gören zengin olur. Bolluk ve bereketin de habercisi olan rüya kişinin uzun süredir yaşadığı huzursuzluğun da sona ereceği anlamına gelir. İş yerinde yaşanacak güzel bir terfiye ya da maaş zammına da işaret eden rüyada görülen dana zayıf ve çelimsiz ise bu durumda ciddi bir mal ve para kaybı anlamına gelir.

Rüyada Dana Kesmek Psikolojik Yorumu​

Olmasını çok istediği bir durum için kişinin Allaha sığınıp, arzusunun olması halinde kurban adaması sonucunda görülen rüyalardan biridir. Adak sahibi olanların ya da adağını yerine getirmediği için suçluluk duygusu içinde olanların sıklıkla gördüğü sembolik bir rüyadır.

Kilo Vermek İsteyenlere Tüyolar

kilo-vermek-isteyenlere-tuyolar.webp
Boya göre ağırlığın artmış olması durumu olan obezitenin kişiler üzerinde,

  • Hipertansiyon,
  • Damar sertleşmesi (ateroskleroz)
  • Damarlarda tıkanma,
  • Şeker hastalığı,
  • Adet düzensizlikleri
  • Riskli gebelikler,
  • Parkinson,
  • Demans,
  • Karaciğer yağlanması,
  • İnsülin direnci,
  • Tiroidin yavaş çalışması
gibi daha nice olumsuz sonuçlara neden olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek. Aşırı kilonun yol açtığı sağlık sorunlarına karşı korunmak ve bu hastalıkları tedavi edebilmek için sağlıklı bir şekilde kilo kaybı sağlanması gerekmektedir. Kilo vermek, uzman kontrolünde gerçekçi hedefler ile kişiye özgü beslenme tedavisi planlanarak gerçekleştirilmelidir.

Kilo Vermenizi Kolaylaştıracak Tüyolar

Kilo vermek sabır ve kontrol gerektiren bir süreçtir. Fakat bu süreç boyunca sizin kilo vermenizi kolaylaştıracak 9 farklı tüyo'yu maddeler halinde sıraladık.

Gece Geç Saatlerde Öğün Yapmayınız

Gündüz saatleri beslenmek, gece saatleri ise uyumak için vardır. Bedenin uykuya ihtiyacı olduğu dönemlerde beslenmek özellikle sağlıksız olan besinleri tercih etmek kilo alımını, bel çevresi yağlanmasını ve uykusuzluğu beraberinde getirir. Yapılan bir çalışmada da akşam yemeğinin 4 saat sonraya ötelenmesinin düşük yağ yakımı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.

Öğün Atlamayınız

Kilo vermek isteyenlerin ne kadar az öğün yapılırsa o kadar hızlı kilo verilir düşüncesi tam anlamı ile doğru olmamakla birlikte öğün sayısı kişiden kişiye yaşam şekline, fiziksel aktivite durumuna ve sahip olunan hastalıklara göre değişebilmektedir. Ana öğünler günlük alınması gereken enerji ve besin ögelerine fırsat verirken ara öğünler, metabolizma hızlandırıcı olarak görev almaktadır. Ana öğünlerde tüketilecek miktarların azaltılmasını sağladığından kişinin günde 1-3 kez ara öğün yapması kilo vermede önemli bir unsurdur.

Suyu Gereksiniminiz Kadar İçiniz

Vücudumuzun önemli bir yüzdesini oluşturan ve kışın gelmesi ile birlikte azalan su tüketimi, metabolizmanın çalışmasını, yağların yıkılması, vücutta oluşan toksinlerin atılması ve stresin azaltılması açısından önemlidir. Mevsim fark etmeksizin gündüz saatlerinde ve ara öğünlerde olmak koşulu ile en az 2,5 L olacak şekilde su içiniz.

Yemek Hızınıza Dikkat Ediniz

Hızlı tüketim, kan şekerinin hızlı bir şekilde yükselmesini böylelikle yemek sonrası uykuya eğilim, hazımsızlık, mide krampları, kabızlık gibi sağlık sorunlarının oluşumuna neden olacaktır. Ayrıca doyma sinyallerinin beyne iletilmesi açısından yemeğin yavaş yenilmesi gerekmektedir.

Yemeği Yedikten Sonra Harekete Geçin

Öğündeki karbonhidrat, protein ve yağ oranına göre sindirim 4-12 saatte tamamlanmaktadır. Öğünlerden 1-2 saat sonra egzersiz yapmak, vücudun kas ve yağ dokusunu harekete geçirecek, tüketilen besinlerin enerji olarak kullanılmasını sağlayacaktır.

Uyku Düzeninize Dikkat Ediniz

Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Çünkü günde 6-8 saat kadar uyku uyumak, beyin sağlığından, bağırsak sağlığına kadar tüm vücudun sıhhatli olmasına katkı sağlayacaktır. Yeterli ve sağlıklı bir uyku, iştah kontrolünde de önemli bir etmen olup kontrolsüz yeme davranışının önlenmesini sağlayacaktır.

Çok Sık Tartılmayınız

Diyete başlamak, yediklerini kısıtlamak, spor yapmak, su içmek, yemek yemek, aç kalmak hepsi kiloya etki edebilecek faktörler arasında yer alır. Ancak çok sık tartılmak vücutta istemsiz bir stres yaratmaktadır. Ayrıca uyku, menstrüasyon dönemi, açlık tokluk durumu, spor yapma durumu, dışkılama durumu, kullanılan ilaçlar, alkol tüketimi, bitki çayı ve sıvı alımı gibi bazı faktörler tartı sonucunu etkileyebilir. Haftada bir kez yapılan ölçümler en doğru ölçümler olmakla birlikte güçlü bir motivasyon oluşturur.

Kalori Saymayı Bırakın

Kalori saymak en sık yapılan hatalardan birdir maalesef. Önemli olan kaloriler olsaydı aç kalmak doğrudan kilo kaybını meydana getirirdi. Ancak kaloriden daha önemli olan besin ögeleridir, öğünlerde alınan karbonhidrat protein yağ miktarıdır, besinlerin nasıl yenildiğidir. Davranışlarda değişiklik olduğunda kaçınılmaz güzel sonuçlar alınacaktır.

Herkesin Diyetini Değil Sana Özel Diyeti Uygula

Kilo vermek bireye özgüdür. Tüketilen besinlerin vücutta kullanım şekli, yakma hızı bireysel farklılıklara dayanır. Yazılacak olan diyette şikayet ve semptomların dikkatli bir şekilde incelenmesi, kan bulgularının doğru yorumlanması ve kişinin yaşamında kalıcı ve sürdürülebilir çözümlerin amaçlanması gerekir. Uzmanlar ile kişiye özgü sürdürülebilir olarak planlanan beslenme tedavisinin doğru bir şekilde uygulanması sağlıklı kilo kaybetmesini sağlayacaktır.

Kilo kaybetmek bir süreç olup beslenme ve yaşam değişikliğinin bir bütün olması halinde istenilen sonuçlar meydana gelecektir.

Rüyada Danaburnu Görmek

Rüyada danaburnu görmek, rüyayı gören kişinin, beslenmesine ve temizliğine dikkat eden, çok titiz ve sağlık konularında kısmen bilgisi olan bir kişi olduğu için uzun bir zaman boyunca herhangi bir hastalık yaşamayacağına ve çok uzun bir ömre sahip olup sevdiği kişiler ile mutlu bir hayat yaşayacağına delalet eder. Ayrıca, iş hayatının çok başarılı ve rahat bir şekilde ilerlemesi sayesinde çok büyük kazançlar elde edeceğine ve zengin olacağına tabir edilir.

Rüyada Danaburnu Böceği Görmek

Rüya sahibinin, çok büyük başarılar kazanacağı işlere imza atacağına, bu sayede hiç olmadığı kadar rahat bir döneme gireceğine, sorunlarından ve dertlerinden kurtulacağına, kendi işini kurmak için bir hazırlığa başlayacağına ve yeni projeler ortaya koyacağına rivayet eder. Aynı zamanda, rüyayı gören kişinin, çok sağlıklı ve dayanıklı biri olduğuna ve uzun bir ömre sahip olacağına işaret eder.

Rüyada Danaburnu Öldürmek

Rüya sahibinin, çok büyük sıkıntılar ve sorunlar çektikten sonra eline geçen zenginliğin çok büyük faydaları olacağına, sıkıntılarının ve sorunlarının sona ermesinde çok büyük fayda sağlayacağına, bu sayede çok büyük rahatlama ve ferahlık duyacağına, çok büyük sorunları kısa sürede ortadan kaldırmasına çok yarayacağına rivayet eder.

Rüyada Elma Kurdu Görmek

Rüyayı gören kişinin, yakın bir zamanda karşısına çıkacak olan, çeşitli yalanlar söyleyerek insanları kandırmaya çalışan bir kişi ile büyük bir tartışma yaşayacağına ve daha sonra bu tartışmanın ardından, rüya sahibinin bu kişiyi kendisinden uzaklaştıracağına yorulur.

Rüyada Ağustos Böceği Görmek

Rüyayı gören kişinin, iş hayatında bulunduğu konum ve aile hayatında yaşanan mutlu ortamla birlikte çok huzurlu ve çok mutlu olduğuna, bu sayede sıkıntılarını bir köşeye attığına ve yaşanan güzel olaylara katıldığına alamet eder.

Rüyada Dans Etmek

Rüyada dans etmek kişinin hayatında meydana gelecek olan köklü ve güzel gelişmelere işaret eder. Bu gelişmeler kişinin uzun zamandır olmayan neşesini ve keyfini yerine getirecektir. Bazı rüya tabirleri ise bunun tam tersine yorum yaparlar. Rüya sahibinin canını sıkacak, onu agresifleştirecek ve bir o kadar da üzülmesine neden olacak olaylar yaşanacağına delalet ettiği söylenir.

Rüyada dans ettiğini gören kişi onu çok şaşırtacak ama çok da mutlu edecek, maddi değeri büyük bir şey alacak demektir. Kişinin kendi kendine hiç kimse olmadan dans ettiğini görmesi esenlik ve huzur bulacağı anlamına gelmektedir. Bir kimse rüyasında pek çok kişinin bir arada olduğu bir yerde ve herkesin içinde dans ettiğini görürse rüya sahibi kendisi için hayırlı ve makbul bir eş bulacak demektir.

Rüyada Biriyle Dans Etmek

Rüyada biriyle dans ettiğini gören kişi, dans ettiği kişiyle karşı karşıya gelerek bir münakaşa ya da fikir çatışması yaşayacak demektir.

Rüyada Eşiyle Dans Etmek

Rüyada eşiyle dans ettiğini gören kişinin evliliğinde kaybettikleri heyecan yeniden alevlenecek ve çiftin ağız tadı yerine gelecek. Rüyada eşiyle dans ettiğini gören kişinin eşiyle arası bozuksa düzelecektir.

Rüyada Dans Etmek Oynamak

Rüyada bir alanda ellerini havaya kaldırıp, neşeli bir şekilde oynadığını gören kişinin rüyanın aksine üzüleceği ve hayal kırıklığı yaşayacağı şeylerle karşılaşacağı şeklinde yorumlanır. Rüya sahibi çok büyük heveslerle giriştiği bir işten hayır görmeyecek ve bu nedenle de büyük bir buhran geçirecektir.

Rüyada Şarkı Söylemek

Rüyada şarkı söylemek hem hayra hem de şerre tabir edilir. Rüyasında sevdiği bir şarkıyı dinleyen ve oynayıp eğlendiğini gören kişi kendisine mutluluk verecek olaylar yaşayacak, eğer hiç sevmediği bir şarkıyı dinlediğini görürse de borçlanıp, sağlık sorunları ile mücadele edecektir.

Rüyada Dans Görmek

açılacağı ve eline pek çok önemli fırsat geçeceğini de alamet eder. Bekarlar için hayatın daha çok eğlenceli yanları ile ilgilenildiğine ve gerçeklerle çok fazla yüzleşilmediğine de yorumlanır. Dans kulübüne giden yaşlı biri ise, hastalıklarından kurtulur ve bedensel sağlığı nedeni ile keyfi yerinde olur.

Rüyada Dans Görmenin Psikolojik Yorumu​

İç dünyasında fırtınalar koptuğu halde çevresine bu durumu hiçbir şekilde yansıtmayan kişileri ifade eden rüya, daha hareketli ve kişinin kendisini dilediği gibi ifade edebildiği ortamlara özlem duyduğunu da bildirir. Dans görmek aynı zamanda çocukluk dönemini çok mutlu ve huzurlu geçiren kimseleri de temsil eder.

Cildin Daha Parlak ve Genç Görünmesi İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

cildin-daha-parlak-ve-genc-gorunmesi-icin-nasil-beslenmeliyiz.webp
Günlük yaşamda stres,güneş ışınları, sigara, uykusuzluk, egzoz dumanı, yanlış beslenme alışkanlıkları gibi dış etkenlerden dolayı en değerli giysimiz olan cildimiz, yaşlanabilmekte, yapısında bozulmalar ve estetik açıdan istenmeyen durumlar oluşabilmektedir. İyi planlanmış bir yaşam tarzı ile sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz.

C vitamini kaynaklarını günlük olarak almaya özen gösteriniz

C vitamini vücutta sentezlenemeyen bir vitamin olup diyet ile alınması gereken önemli bir antioksidandır. Limon, portakal, mandalina, yeşil biber, kuşburnu gibi taze sebze ve meyveler C vitamini açısından en zengin kaynakları arasında yer almaktadır. C vitamini kolajen sentezinde görev alarak bağ dokusu oluşumuna katkı sağlar, güneşin zararlı ışınlarına karşı koruyucu bir görev üstlenmektedir.

Çiğ kuruyemişleri yeteri kadar tüketmeye özen gösteriniz

Cildin yaşlanmasını engellemek istiyorsanız E vitamini açısından zengin olan kuruyemişleri tercih etmekte fayda var. Çünkü E vitamini eksik tüketildiğinde ciltte kuruluk, cilt yaşlanması gibi olumsuz durumlar meydana gelebilir. Antioksidan olan E vitamini, vücuda alınan elzem yağ asitlerinin oksidasyona uğramasını engelleyerek stresin ciltte yaratacağı negatif etkilerinden korumaktadır.

Haftada 2 kere somon tüketiniz

A vitamini türevi olan astaksantin, somon, alabalık, kril gibi besinlerde bulunmakla birlikte güçlü antioksidan özellikleri sayesinde ultraviyole ışınlarının ciltte oluşturacağı sarkmalara karşılık önleyici bir etkisi bulunmaktadır. Somonda bulunan koenzim Q10 sayesinde dış etmenlerin vücutta oluşturduğu strese karşı iyi bir koruma sağlayacaktır.

D vitamini alımınıza dikkat edin

Yaşla birlikte cildin D vitamini sentez kapasitesinin azaldığı belirtilmektedir. Ayrıca kış aylarında güneş ışınlarından yeteri kadar faydalanılmamaktadır. Bu sebeple bireylerin kan değerleri kontrol edilerek kanda yeterli düzeyde olması amacı ile uzman kontrolünde takviyeler verilebilir. D vitamini yumurta sarısı, mantar, süt gibi besinlerde bulunmasının yanı sıra besinler ile alımı sınırlı olduğu unutulmamalıdır.

Günde en az 2,5-3 litre su tüketiniz

Su, cildin optimal nem dengesini sağlaması açısından çok önemlidir. Yeterli miktarda su tükettiğinizde doğal olarak anti-aging etkisi ile koruma, cildin elastikiyetini sağlama, kırışıklıklar ile mücadele gibi çeşitli faydaları bulunmaktadır.

Su içeriği yüksek olan sebze ve meyveleri tercih ediniz

Salatalık, marul, kabak, kereviz, greyfurt, ananas gibi su içeriği yüksek olan besinler, cildin su ihtiyacını destekler. Ayrıca cilde ışıltı katarak güzel bir görünüm sağlayan bu besinlerin antioksidanlarca yüksek olduğu unutulmamalıdır.

Avokado tüketin

Cildin yaşlanmasını engellemek, kırışık bir görünümden korunmak, cilt kuruluğunun önüne geçebilmek için, zeytinyağı ile zenginleştirilmiş, avokadoyu haftada 4 gün olacak şekilde tüketmeye özen gösteriniz.

Yeşil çay içmeye özen gösterin

Yeşil çay içerisindeki epigallokateşin gallat polifenolu sayesinde cildin nem dengesi korunurken DNA hasarına, ciltte oluşan strese ve ultraviyole ışınların cilt üzerindeki zararlı etkilerine karşı mücadele eder. Günde 2 kupa yeşil çay ile cildinizin yaşlanmasına karşı korunun.

Bir dilim ananas ile cildinizi yenileyin

Hücrelerin ve dokuların yenilenmesini sağlayan ananas, yüksek C vitamini içeriği ile cildin yaşlanmasını geciktirmekte aktif rol alır. İçerisindeki bromelain sayesinde kuru cilt, akneye karşı koruyucu özelliği bulunmaktadır.

Tüketilmemesi Gereken Besinler

Yukarıdaki önerilere ek olarak tüketilmemesi gereken bazı besinlerde vardır. Bu besinler, hücre yaşlanmasını tetikleyerek, cildin yaşlı ve bakımsız görünmesine neden olur.

Şeker

  • Yüksek fruktozlu şuruplar
  • Enerji içecekleri
  • Şekerli ve gazlı içecekler
  • Kızartılmış besinler
  • Yüksek ısıda pişirilmiş etler
Aşırı tuzlu besinler

Rüyada Dansöz Görmek

Rüyada dansöz görmek, çok hayırlıdır ve rüya sahibinin mutluluklarla güzelliklerle ve hayırlarla karşılaşacağına işaret eder. Rüyayı gören kişinin hayatında sürpriz gelişmeler yaşanacağı, hedeflediği ve umut bağladığı işlerinde güzel gelişmeler meydana geleceği ve kişinin artık yavaş yavaş sıkıntılarından kurtulmaya başlayacağı anlamına gelir. Rahatlık, esenlik ve huzur bulmaya işaret eder. Rüyayı gören kişinin işlerinin yoluna gireceği, maddi imkânlarının çoğalacağı, hayatının kolaylaşacağı anlamına gelir.

Rüyada Dansöz Kıyafeti Görmek

Rüyada dansöz kıyafeti görmek, rüya sahibinin bazı kişisel sorunlar yaşayacağına, sıkıntılı ve zor günler geçireceğine fakat yalnız kalmayacağına, bu kötü günlerinde kendisine destek olacak, teselli edip, gözyaşını silecek kimseler olacağına işaret eder.

Rüyada Dansöz Olduğunu Görmek

Rüyasında dansöz olduğunu gören kişinin, telaştan ve korkudan yerinde duramayacağı bir haber alacağı fakat olayın kendisinin zannettiği gibi vahim olmadığı yönünde gelişmeler yaşanacağı ve rüya sahibinin yüreğine su serpileceği anlamına gelir.

Rüyada Dansöz Gibi Oynamak

Rüyada dansöz gibi oynamak, gereksiz ve yersiz kuşkulardan, düşüncelerden, korkulardan kurtulmaya, iyi, güzel ve olumlu düşüncelerle ruhunu beslemeye, gönlünü güzelleştirmeye ve zenginleştirmeye delalet eder.

Rüyada Dansöze Para Takmak

Rüyada dansöze para takmak, rüyayı gören kişinin mecburi bir harcama yapacağına ama bu uğurda harcanacak olan paranın ve verilen emeğin boşa gitmeyeceğine işaret eder. Hayati konular için yatırım yapmaya ve kendini güvenceye almaya tabir edilir.

Rüyada Erkek Dansöz Görmek

Rüyada erkek dansöz görmek, verdiği sözü yerine getirmeyen, insanı yarı yolda bırakan, keyfi davranan ve bu nedenle birlikte hareket edilmemesi gereken bir kişinin varlığı ile değerlendirilir. Bu kimse birliğin ve dayanışmanın bozulmasına neden olan, topluluğun hem fikir olduğu işlere muhalefet edip, sorun çıkaran kimse olarak tasvir edilir.

Reflü Şikayeti Olanlar Neler Yapmalı Neler Yapmamalı?

reflu-sikayeti-olanlar-neler-yapmali-neler-yapmamali.webp

Reflü Şikayeti Olanlar Neler Yapmalı Neler Yapmamalı?

Gebe, emzikli, yaşlı, genç fark etmeksizin sıkça görülen reflü, kişinin yaşam kalitesini sınırlayan bir rahatsızlıktır. Mide içeriği asit özellikte olup reflüde mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması durumundan ileri gelmektedir. Neredeyse her 5 kişiden birinde görülen reflü şikayeti, midenin üst kısmından göğüse yayılan yanma ile karakterizedir. Reflü şikayetinde bireyler,

  • Göğüste yanma
  • Ağıza acı ekşi sıvı gelmesi
  • Geğirme, şişkinlik
  • Ağıza gıda atıklarının gelmesi
  • Geçmeyen öksürük,
  • Ses kısıklığı,
  • Yutma güçlüğünden şikâyet ederler.

Neler Yapmalı?

Pişirme yönteminize dikkat ediniz

Reflüde beslenme denilince hemen hemen herkes besinlere odaklanıyor ancak besinler kadar önemli olan bir diğer faktör besinlerin nasıl pişirildiğidir. Örneğin pilav hazırlarken bulgur veya pirinci kavuruyorsanız, kızartma sıklıkla tercih ediyorsanız, sütlü tatlılarda maillard (aminoasitlerin şekerlerle yüksek ısıda oluşturduğu reaksiyon) oluşumuna katkı sağlıyorsanız hastalık şikâyetlerinizi artırabilirsiniz. Ancak bu alışkanlıkların sağlıklı pişirme teknikleri ile yer değiştirmesi için birkaç önerim olacak:

  • Pilav veya makarnaları yaparken bu besinlerin suya salarak pişmesini sağlayınız.
  • Proteinlerinizi fırında, ızgarada veya buğulamada olacak şekilde pişiriniz.
  • Sütlü tatlı yaparken şeker ekleyecekseniz sütün altını kapattıktan sonra en son şekeri ekleyiniz.
  • Bal, pekmez gibi besinleri yüksek ısıya maruz bırakmayınız.

Öğünlere arasında an fazla 4 saat aralık veriniz

Reflü şikâyetinden yakınan bireyler, ne kadar az yemek tüketilirse o kadar az şikayet olur düşüncesi ile kendilerini aç bırakma, öğün atlama gibi çareler bulurlar. Ancak bu oldukça yanlıştır: açlık sinyallerinin oluşması ile artan mide asidi tokluk sağlanmadan midenin asidi nötralize edilmez. Bu sebeple uzun süreli açlıkların yaşanmaması gerekir. Öyle ki yoğun bir tempoda çalışan bireylerin çantalarında çubuk kraker, leblebi, sade galeta, kuru meyveler, kavrulmamış ceviz, badem taşımaları kişilerin yararlarına olacaktır.

Yemeklerinizi yavaş yiyiniz, iyi çiğneyiniz, sıcaklıklarına dikkat ediniz

Büyük parçalar halinde mideye giden besinler hazımsızlığa ve sindirimde zorlanmalara sebep olacağı için midede yer alan besinlerin yemek borusuna kaçma riskini artıracaktır. Bu sebeple yemek yerken çatalımıza küçük parçalar almayı ve iyi çiğnemeyi unutmamalıyız. Ayrıca tüketilen besinlerin aşırı sıcak veya aşırı soğuk olmaması gerektiğini belirtmekte fayda var.

Sebze ve meyve tüketiminize dikkat edin

Reflü şikâyeti olan bireylerin her meyve ve sebzeyi tüketemediği bir gerçektir. Çiğ soğan, yeşil soğan, dereotu, domates, nane gibi taze sebzeler midenin asit içeriğini artırabilir. Karnabahar, lahana, kereviz gibi besinler midede gaz oluşumuna sebep olabilir bu nedenle bu besinlerin çiğ yerine pişmiş olarak tüketilmesi gerekmektedir. Meyvelerde ise nar, kivi, mandalina, greyfurt, portakal gibi turunçgillerden uzak durulması önerilir. Aynı zamanda posa içeriği yüksek olan ayva, cennet hurması, elma, armut, şeftali gibi besinlerin kabuklarının soyulması halinde tüketilebilir.

Yemek ve uyku saatlerinizi iyi ayarlayınız

Yapılan en son öğünün uykuya geçemeden en az 2-3 saat önceden tüketilmesine dikkat edilmelidir. Reflü şikâyetleri uyku kalitesini azaltabileceği gibi uykuyu engelleyen bir hastalıktır. Gününüzü mahvetmemek için gece beslenmesine dikkat etmelisiniz.

Bu önerilere ek olarak

Nohut, bulgur, barbunya, kuru fasulyenin reflü şikâyetlerini artıran besinler arasında yer almaktadır. Ancak bireylerin reflü şikâyetlerini besin tüketimleri sonrası kendilerini gözlemleyerek “kişiye özgü tüketilebilir besinler” listesini uzman kontrolünde oluşturulmalıdır.

Yüksek proteinli, düşük yağlı az karbonhidratlı beslenmeye özen gösteriniz.


Neler Yapmamalı?

Sakız Çiğnemeyiniz

Reflü şikayeti olan bireylerin en sık yaptığı hatalardan biridir: sakız çiğnemek. Çiğneme fonksiyonun aktif hale gelmesi, beyin mide bağlantısını uyararak sindirimin kolay olmasını sağlamak amacı ile mide içeriği asit hale gelir. Midede artan asit içeriği reflü şikayetlerini durdurmak yerine daha çok alevlendirir. Bu sebeple reflüden şikayet eden hastaların sakız çiğnememesi gerekmektedir.

Ana öğünlerde su tüketmeyiniz

Su tüketmek her ne kadar faydalı olsa da suyu tüketmenin de faydalı zaman dilimleri vardır. Öğün eşliğinde alınan su, sindirimin yavaşlamasına, şişkinliğe sebep olacağından reflü şikayetlerine sebep olacaktır. Çözüm olarak suyun öğünlerden 30-45 dakika sonra yavaş yavaş içilmesi gerekmektedir.

Alkol, sigaradan uzak durunuz

Alkol, sigara reflü şikayetlerinin ortaya çıkmasına neden olan aynı zamanda reflü şikayetlerini artıran iki etmendir. Reflü şikayetlerinin yaşam kalitesini sınırlaması dolayısı ile davranış değişikliklerinin oluşturulması gerekir.

Aşırı baharat tüketiminden kaçınınız

Dar kemer, korse giymeyiniz

Koyu çay, sert kahve, çikolata, sarımsak, et suyu veya bulyon tabletlerin eklenmiş olduğu besinler reflüyü tetikleyeceğinden tüketilmemelidir.

Aşırı yağlı besinlerden (cips, krema, mayonez) ve asitli içeceklerden uzak durulmalıdır.

Yemek yedikten hemen sonra uzanmayınız. Uzanmanız gereken durumlarda yastığınızı yükselterek kafanın mideden yüksekte olduğu bir pozisyon alınız.

Rüyada Dantel Örmek

Rüyada dantel örmek, bekar bayanlar için çeyiz hazırlıklarına başlamalarını ifade eder. Kısmeti çıkan, görücü usulü evlilik yapacak olan veya nişanlanan kişilerin ev düzmek için alacakları eşyalara, ellerinden çıkacak paraya yorumlanır. Duygusal bir bakış açısına sahip olunduğunu ve rüya sahibinin hayatıyla ilgili konularda tutkuyla davrandığını, çoğu zaman düşünmeden hareket ettiğini de ifade eder. Kişinin çocuk ruhlu olduğunu da bildiren rüya, annesinin sözünden çıkmayan, ailesine aşırı düşkün bir eşe sahip olmaya da yorumlanır. Bir aşkın küllerinin yeniden alevleneceğine, kişinin eski aşkına geri döneceğine alamet ederken, alınacak bir kararla kişinin kendisine ait bir yuva kurmak için girişimlerde bulunacağına delalettir. Dantel ördüğünü gören erkeklerin kız kardeşleri evlenir veya nişanlanırlar.

Rüyada Dantel Örüp Satmak​

Ördüğü dantelleri satan kişinin geliri az, bereketi çok olur. Eli darlık görmez ancak yoksul bir yaşam sürdürür. Rüya sahibinin ailesi, sevdikleri ve çocukları için yapamayacağı şeyin olmadığını, her zaman onların güvenliğini sağladığını, mutluluklarını daim etmek için çalıştığını da bildirir. Bu rüya bir bekleyişle geçecek zamanın sonunda hayal edilenlerin gerçekleşeceğine fakat büyük beklenti içinde olmamak gerektiğine de vurgu yapar. Rüya sahibi için hayat koşullarının çok fazla değişmeyeceğine, büyük sarsıntılar olmadan, ailece mutlu şekilde yaşayacağını da bildirir.

Rüyada Dantel Görmek​

Kişinin yıllarca önce ektiği tohumların bugün filizlendiğini göreceğini, yani verdiği emeklerin neticesini almaya başlayacağını, işinde bereketli günlerin kendisini beklediğini bildirir. Bekar kızı veya oğlu olanlar için hayırlı kısmetler anlamına gelen rüya bir düğün hazırlığının da delaletidir. Aile, akraba bağlarının sıkılaştığı, dayanışma dolu günleri de ifade eder.

Rüyada Dantel Örmenin Psikolojik Yorumu​

Kendisine güvenen ve her işini kendi yapmak isteyen, yoğun baskılara, strese karşı dayanıklı olan ve komplike işlerde başarı gösteren kimselerin dirayetini, kudretini ifade eder. Çetrefil durumlardan kolayca çıkmanın da sembolüdür.

Rüyada Dar Görmek

Rüyada dar görmek, genellikle parasal açıdan kişinin çok dikkatsiz davranması sonucunda yaşayacağı sıkıntıya işaret eder. Mali zorlukların üstesinden gelebilmek için borç alacak olan rüya sahibinin geri ödemede sorunlar yaşayacağını ve işini değiştirmek isteyeceğini de alamet eden rüya, mevcut koşulların kişiyi giderek daha da zor bir duruma sokacağının da haberini verir.

Rüyada Dar Pantolon Görmek​

Çok büyük bir sıkıntının yaşanmasına ve kişinin tüm hayatının bir süreliğine değişeceğine, alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalacağı gibi, konforundan da ödün vereceğine alamettir. Dar siyah pantolon giydiğini görmek acı içinde bir bekleyiş veya kötü haber almaya yorumlanırken, yeşil, dar bir pantolon görmek ise refaha kavuşmak için bir süre daha aynı koşullarda yaşamak gerektiğine ve sabırla beklemeye alamettir. Beyaz dar pantolon ise evlilik konusunda acele eden rüya sahibinin daha sonra yaptığı seçimin iyi olmadığını ve evleneceği kişi ile aralarında anlaşmazlıklar çıkacağını bildirir. Para konusunda aşırı çıkarcı biri ile tanışmak ve menfaat düşkünü kimselerle arkadaşlık yapmak anlamına da gelir.

Rüyada Dar Etek Giymek​

Bekar bir bayanın dar bir etek giydiğini görmesi çevresinde kendisi hakkında kötü dedikodular yapan kimselerin varlığına ve iffetsiz bir yaşam sürdüğüne yorumlanır. Evli bir bayanın dar etek giymesi ise eşinin aşırı kıskançlığı nedeni ile kavga yaşayacağına ve kendisini eleştiren aile büyükleri yüzünden zor zamanlar yaşayacağına alamettir. Bir erkeğin dar etek giydiğini görmesi ise özel hayatında birden çok kadınla ilişkisi olduğuna ve aile hayatının tehlikeye girdiğine tabir edilir.

Rüyada Dar Görmenin Psikolojik Yorumu​

Çıkmazda olduğunu düşünen, sorunlarından hiçbir şekilde kurtulamayacağına inanan ve aşırı pesimist düşünen kimseleri sembolize eder. Genel olarak inançsızlığın da simgesi olan rüya manevi hayatın yavanlığına ve kişinin inanç konusundaki eksikliğini başka konulara yönelerek gidermeye çalıştığına da alamet eder.

Rüyada Dar Sokak Görmek

Rüyada dar sokak görmek, bir imtihandan geçileceğinin habercisidir. İşler yolundayken bir anda sıkıntı içine düşecek olan rüya sahibinin, çevresinde kimin kendisine dost, kimin düşman olduğunu fark edeceğine, bugüne kadar gözünün önünde olduğu halde görmediği ikiyüzlü insanların varlığını öğreneceğine yorumlanır. Başa gelecek kötü bir olayın, kişinin tüm yaşamını etkileyecek çok önemli bir derse neden olacağına ve bu yüzden çekilen sıkıntılar karşısında asla isyan edilmemesi gerektiğine karşı bir uyarıdır. İslami olarak da kişinin sınanacağı bazı olaylara maruz kalacağını ve nefsiyle mücadele etmesi gerekeceğini bildirir. Genç kimseler için kurmak istedikleri geleceğe erişmek adına daha çok çabalamaları gerektiğine, sabırlı olup, yollarından şaşmamaları halinde isteklerine kavuşacaklarını bildirir.

Rüyada Dar Sokakta Yürümek​

Sebat etmek, sabırlı davranmak, hoşgörü ve anlayış seviyesini artırmak manasına gelir. Zorluklarla dolu bir yola girecek olmanın ve bu yolun sonunda kişinin başlangıçtan önceki halinden eser kalmayacağına, yepyeni biri haline geleceğine ve hayata bakışının tamamen değişeceğine işarettir. Çile dolu bir yaşamın sonunda ele geçecek refaha ve huzura, kötü başlayan olayların sona ermesi için sabırlı davranmak gerektiğine, güçlükler karşısında asla pes etmeden yaşanacağına da alamettir.

Rüyada Dar Sokaktan Geçmek​

Dar bir sokaktan geçmek ve sonrasında geniş bir alana ulaşmak, rahatlamak anlamına gelir. Borçların silinmesine, daha önce kaybedilen bir arazi, ev veya arsanın geri alınacağına da delalettir. Ruhen huzur bulmaya, yas sürecinde olanların normal hayatlarına döneceklerine ve hayatın daha sakin, huzurlu bir hale geleceğine dair işarettir. Dini açıdan kişinin sınanacağı bir olay vasıtası ile önemli bir yanlıştan döneceğine ve içindeki Allah inancının çok daha fazla kuvvetleneceğine tabir edilir.

Rüyada Dar Sokak Görmenin Psikolojik Yorumu​

Kendisini sürekli bastırmak zorunda hisseden ve duygularını, düşüncelerini açığa vurmadığı için giderek daha da huzursuz hale gelen kişilerin gördükleri rüyalardandır.

Rüyada Dar Yol Görmek

Rüyada dar yol görmek, itikat anlamında kişinin çok zorlu bir yola gireceğine, İslam inancına uygun şekilde yaşamak için işini değiştireceğine ve ailesine de inançlarını geliştirebilmeleri için sürekli yardımcı olacağına alamet eder. Kişinin inancını sınayacağı olaylarla karşılaşacağına, hayatına girecek olan bazı kimselerin kendisini kötü yollara ve günah dolu ortamlara sürüklemeye çalışacaklarını ancak rüya sahibinin yine de doğrulardan vazgeçmeyeceğini tabir eder. İşsiz kimseler için kısa sürede maddi durumlarını düzeltmek amacıyla koşulları ağır ama getirisi de bir o kadar az olan işlere gireceklerine de yorumlanır.

Rüyada Dar Yolda Kalmak​

Arabasıyla dar bir yolda kaldığını gören kimsenin giriştiği bir iş kötü sonuçlanır veya büyük hayaller kurduğu ilişkisi son bulur. Genellikle enine boyuna düşünmeden hareket edilmesi neticesinde beklenmeyen hayal kırıklıkları yaşanacağına yorumlanır. Kendisine altın bir tepside sunulan fırsatı kaçıran ve sonrasında da hayat boyu üzüntü duyacak olmanın işaretidir. Evlenme hazırlığı sürdürenlerin gereken maddi geliri elde edememeleri veya zorlanmaları sonucunda evlilik tarihini bir süre daha ertelemek zorunda kalacaklarını ve bu yüzden ikili arasında gergin anların yaşanacağını da bildirir.

Rüyada Dar Yolda Yürümek​

Uzun bir mücadelenin başlangıcını temsil eden rüya özellikle hasta kimselerin bu rahatsızlıkla çok uzun bir zaman daha yaşamak zorunda kalacaklarını, hayatlarını idame ettirseler de eskisi gibi sosyal olamayacaklarını ve daha izole edilmiş bir hayat süreceklerini ifade eder. Dar yolda yürümek kişinin istekleri ve inancı arasında sıkışıp kalacağına ve zaman zaman yanlış seçimler yapacağına da delalet eder.

Rüyada Dar Yol Görmenin Psikolojik Yorumu​

İnanç konusunda şüpheler içinde olan, hayat görüşü olarak da kendisini geliştiremeyen kişileri ifade eder. Bir seçim yapmak zorunda kalmanın kişide oluşturduğu ağır baskının da sembolü olan rüya, duygularını belli etmekte zorlanan kişilerin ikili ilişkilerde mutlu olmakta zorlandıklarını da bildirir.

Rüyada Darbe Görmek

Rüyada darbe görmek, gerçek hayatta yanılmaya, üzülmeye, güvenilir insanlardan beklenmedik davranışlar görerek hayal kırıklığı yaşamaya yorumlanır. Kişinin aklını kurcalayan bir konunun verdiği rahatsızlık yüzünden stres içinde kalacağına, bu nedenle mide veya sindirim sorunları yaşayacağına da tabir edilir. Darbe gören kişilerin etrafında samimi insanlar olmaz ve yalan dolanla iş yapan ortaklıklar kurulması yüzünden parasal sorunlar meydana gelir. İş hayatında bencil, kendinden başka kimseyi düşünmeyen ve başkalarının hayatına karışmakta beis görmeyen insanların varlığını bildiren rüya aynı zamanda rüya sahibine adımlarını atarken dikkat etmezse tuzaklara düşebileceğine, kendisine bilenen düşmanlarının olduğuna ve mutluluğuna, huzuruna göz diken kötü niyetli insanların varlığına da tabir edilir.

Rüyada Kafaya Darbe Almak​

Sert bir nesneyle kafaya darbe almak düşüncelerdeki karışıklığa ve huzur içinde geçen hayatın bir anda kaosa dönüşmesine alamettir. Hiç hesapta yokken ortaya çıkan sürpriz gelişmelerin kişinin tüm gelecek planlarını bozacağına, verdiği sözlerde durmayan insanlara ve kefil olunan biri yüzünden borçlu duruma düşüleceğine delalettir. Kafasına taşla darbe aldığını gören kimse başına gelen büyük bir beladan sonra edindiği tecrübe ile hayata bakış açısını değiştirir. Bedeli ağır olan deneyimler kazanılacağına, çıkılacak bir yolculukta eşle veya arkadaşla tartışma yaşanacağı için yarı yoldan geri dönüleceğine de yorulur.

Rüyada Darbe Yapıldığını Görmek​

İhtilal anlamına gelen bu rüya, gerçek hayatta koşulların ani değişimi ile kişinin düşeceği ekonomik zorlukları, ülkenin sosyal, yönetimsel ve toplumsal yapısındaki huzursuzlukların hane içine de yansıyacağını, her açıdan kendini güvende hissetmeyen kişinin bir türlü huzurla uyuyamayacağını alamet eder. Gelecekten kuşku duymaya ve yapılan yatırımların heba olmasıyla düşülecek zor durumları da gözler önüne serer.

Rüyada Darbe Görmenin Psikolojik Yorumu​

Geçmişte yaşanılan kötü deneyimler nedeniyle kişinin bugüne odaklanamadığını ve içindeki korkunun her zaman canlı kaldığını, endişeleri nedeniyle insanlarla yeteri kadar samimi olamadığını işaret eder.

Filtrele

Geri