Uygulamayı yükle
How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

Ata Tohumu: Geçmişten Günümüze Doğal Tarımın Simgesi

ata-tohumu-gecmisten-gunumuze-dogal-tarimin-simgesi.webp

Ata Tohumu: Geçmişten Günümüze Doğal Tarımın Simgesi​

Ata tohumu, kimyasal işlem ve genetik değişim olmadan nesilden nesile aktarılan doğal tohumlardır. Türkiye'de tarım kültürünün en kıymetli miraslarından biri olan ata tohumları, yerel iklim ve toprak yapısına uyum sağlamış, doğallığını koruyan bitki türlerinden elde edilir. Genellikle daha lezzetli, besleyici ve dayanıklı ürünler sunan ata tohumları, sürdürülebilir tarım uygulamalarının merkezinde yer alır.

Ata Tohumunun Faydaları​

Doğal ve Sağlıklı Ürünler:​

Ata tohumları, kimyasal katkı ve genetik değişiklik görmediği için sağlıklı ve besin değeri yüksek ürünler verir.

Yerel Çeşitliliği Korur:​

Yerel tarım çeşitliliğinin devam etmesini sağlayarak biyolojik zenginliğe katkıda bulunur.

Çevre Dostudur:​

Yerel tohumlar, bölgesel iklim ve toprak koşullarına uyum sağladığı için fazla su veya kimyasal madde gerektirmez, doğaya zarar vermez.

Ata Tohumu Nasıl Ekilir?​

Ekim yapmadan önce toprak yumuşatılır. Çizgiler ve damlama sistemi hazırlanır. Çizgiler boyu ceviz suyu-küllü su dökülür. Ekimler dolunayda yapılmalıdır. Sebzeler saksı bitkileri değildir, açık alana ekilmelidir.

Kadife Çiçeği:​

Sebzelerin koruyucusudur. Zararlı haşarıları kokusuyla uzaklaştırır. Uğur böceğini çeker. Sebze üzerindeki bitleri yerler, arıları çeker ve döllenmenin artışını sağlarlar.

Sebze başına ve sonuna bir-iki de ortaya tohumları elimizle oynatarak saçalım. Hafif toprak atalım.

Salatalık Çiçeği:​

Damlama diplerine 30 cm. aralıkla yarım cm. derine dikilir. İçi boş çıkan olursa tekrarlanır. Dört yaprak olunca çapa yapılır. Dal atmadan bir daha çapa yapılır ve iplenir.

Fasulye-Mısır:​

Fasulye damlamalara 40-50cm. aralıklarla 2 şer yada 3'er tane olarak 1 cm. derine sokulur. Bir karış yakınına 1 tane mısır sokulur. Çomak mısıra dolanır. Fasulye bir karış olunca sulandırılmış hayvan gübresi (şerbet)verilir. Çomakları diplerinde yarım karış ileriye sokulur. Ara ara ısırgan suyu ve bir hayvan gübresinden devam edilir. Çapalanır.

Ay Çekirdeği:​

Bahçenin rüzgarlı tarafına 1 cm derine sokulur. Bir karış olduğunda çapalanır. Yarım metre olduğunda ikinci çapası yapılır.

Meşe Palamutu:​

Geceden ıslanır. 4-5 cm. derine gömülür. Unutulmadan sık sık suyu verilmelidir.

Ata Tohumu Nereden Alınır?​

Türkiye'de ata tohumu bulmak için yerel çiftçi pazarları, doğal tarım projeleri ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ata tohumu projeleri tercih edilebilir. Çiftçiler ve doğal tarım meraklıları için büyük bir ilgi gören ata tohumu, organik pazarlarda ve bazı internet sitelerinde de satışa sunulmaktadır.

Ata tohumu ile yapılan tarım uygulamaları, hem toprağı korur hem de yerel çeşitliliğin devamını sağlar. Sağlıklı ve doğal beslenme arayışında olanlar için ata tohumu kullanarak yetiştirilen ürünler, doğallığı ve lezzeti ile ön plana çıkar.

Hamilelikte Diş Tedavisi Yapılır Mı?

Hamilelikte-Diş-Tedavisi.webp
Hamilelik döneminde değişen hormonların ve alışkanlıkların etkisiyle ağız ve diş sağlığı bozulabilir. Ancak genel kanının aksine, hamilelik döneminde neredeyse her türlü tedavi mümkündür. Özellikle koruyucu diş hekimliği hamilelik sürecinin konforu açısından oldukça önemlidir. Zamanında uygulanmayan tedaviler annenin ve bebeğin sağlığı için daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Ağız ve diş hastalıklarından kaynaklanan şikayetler, anne adayı için bu büyülü süreci çekilmez hale getirebilmektedir.

  • Hamilelik sürecinde ağız ve diş sağlığının bozulması öngörülebilir ve beklenen bir durumdur. Ayrıca halk arasında bilindiği gibi her bebek diş kaybına sebep olmaz. Hamilelikte diş kaybı, doğru tedavi edilmemiş ve ilerlemiş sağlık problemlerinin bir sonucudur. Her hamilelikte diş ve diş eti problemleri yaşanmak zorunda değildir. Büyük oranda yaşanabilir. Ancak bu problemleri yaşayan anne adayları olduğu gibi, yaşamayan anne adayları da vardır.
Yaygın kanının aksine, hamilelik döneminde yapılan diş tedavileri anneye ve bebeğe zarar vermemektedir. Yapılması istenen tedaviler anne ve bebeğin sağlığını korumaya yöneliktir. Genel olarak zorunlu olmayan tedaviler gebelik sonrasına ertelenir. Ancak hamilelik döneminde düzenli olarak diş hekimine görünmek ve gerektiğinde tedavi olmak hamilelik sürecini kolaylaştırır. Olası problemlerin önüne geçilmesi anne adayının moralini ve motivasyonunu arttırır. Özgüveni yükselen anne adayı, hamilelik sürecinin keyfini sürebilir.

Hamilelikte Diş Problemleri Artar Mı?

Hamilelik sürecinde anne adayının vücudu çok sayıda değişikliğe uğrar. Bu değişiklikler sırasında diş ve diş eti hassasiyeti gözlemlenmesi beklenen bir durumdur. Değişen hormon seviyeleri vücudun bakterilere karşılık verme şeklini etkileyebilir, bazen vücudu bakterilere karşı savunmasız hale getirebilir. Ancak bu durum mutlaka bir problem, hastalık veya diş kaybı yaşanacağı anlamına gelmemektedir. Özellikle hormonlar ve kusma gibi bazı refleksler ağız içi mukozasının değişmesine neden olur. Hormon değişikliğine bağlı olarak diş etlerinde ödem ve kanama gözlemlenebilir. Ağız yapısındaki bu değişim diş ve diş etlerini hassaslaştırabilir. Hamilelik öncesinde yeterli tedavi sağlanmamış rahatsızlıkların tetiklenmesine neden olabilir. Ağız ve diş sağlığını dış faktörlerden daha kolay etkilenebilir hale getirebilir. Hamilelik öncesinde ve hamilelik sırasında alınacak koruyucu önlemler bütün bu sürecin önüne geçebilmektedir. Unutulmamalıdır ki hamilelikte diş tedavisi mümkündür. Gerektiğinde ihmal edilmeden yapılmalıdır.

Hamilelikte Diş Problemlerini Önlemek İçin Neler Yapılmalı?

Hamilelikten önce mutlaka bir diş hekimine gidilmelidir. Ağız sağlığıyla ilgili problemler saptandıktan sonra aciliyet gerektiren ve hamilelikte problem çıkarabilecek olan rahatsızlıklar mutlaka tedavi edilmelidir.

  • Hamilelikte hormonlardan dolayı tükürük salgısı değişebilir. Tükürüğün temizleyici işlevinin azalabilmesinden dolayı diş fırçalama ve ağız çalkalama işlemleri arttırılabilir.
  • Beslenmede fosfor ve kalsiyum kaynakları arttırılmalıdır, günde ortalama 1200 - 1500 mg. kalsiyum alınmalıdır.
  • A, C, D vitaminleri yeterli miktarda alınmalıdır.
  • Şeker ihtiyacı mümkün olduğunca meyvelerden karşılanmalıdır.
  • Flor içerikli bir macun ve orta - sert bir fırça ile günde minimum 2 defa dişler fırçalanmalıdır.
  • Dil ve yanak temizliği ihmal edilmemelidir.
Hamilelik sürecinde düzenli bir şekilde diş hekimi ziyaret edilmelidir.
Gerekli durumlarda kadın doğum uzmanının da bilgisi dahilinde tedaviler gerçekleştirilmelidir.

Hamilelikte Diş Problemleri Neden Artar?

Hamilelikle beraber özellikle östrojen ve progesteron hormonları artar. Hormonlardaki bu artış ve vücutta yaşanan diğer değişimler, anne adayının vücudundaki savunma sistemlerini etkileyebilir. Dişlerin ve ağız içinin gün boyunca temizlenmesini sağlayan tükürük salgısının miktarı ve içeriği değişebilir. Bu durumda tükürük, ağız içini eskisi kadar iyi temizleyemez hale gelebilir. Tükürüğün yetersiz kaldığı durumlarda anne adayına görev düşmektedir. Çünkü mikroplar, sindirim yoluyla vücuda yayılabilirler. Ağız, mikroplara açık hale geldiği için ağız hijyeni konusunda daha fazla özen gösterilmelidir. Hekimlerin önerdiği şekilde dişler fırçalanmalıdır. Ağız temizliği sırasında dil ve yanak temizliği unutulmamalıdır. Sık sık gargara yapılmalıdır. Diş ipi kullanımı da diş etlerinin şiştiği bu süreçte rahatlatıcı bir uygulama olacaktır.

  • Hamilelik döneminde sık tekrarlayan bazı süreç ve refleksler ağız mukozasındaki asitliğin değişmesine sebep olur. Kusma, bulantı ve reflü bu durumlardan birkaçıdır. Mide asidinin de etkisiyle ağız içindeki asitlik dengesi bozulur. Ağız içindeki asitlik oranının artmasıyla diş dokusu ve diş etleri zarar görür. Diş yüzeyindeki aşınma artar. Aşınmayla beraber hassasiyet ve çürük oluşumu için ortam hazırlanmış olur. Özellikle hamilelikte artan bulantılar ve kusmalar ağız içi asitliği bozmakla beraber diş fırçalama alışkanlığına da ket vurmaktadır. Anne adayları diş fırçalamanın kusma refleksini arttırdığı şikayetiyle alışkanlıklarından uzaklaşmaktadır. Kusma refleksini tetiklemesine rağmen her gün minimum 2 defa diş fırçalamaktan vazgeçilmemelidir. Özellikle tükürük salgısının yetersiz kalabildiği bu süreçte diş fırçalamak ağız hijyeninin en büyük destekçisi olacaktır.
Artan besin tüketimi, artan hijyen ihtiyacını beraberinde getirir. Reflü, bulantı gibi şikayetler de besin tüketimiyle beraber artabilir. Düzenli olarak fırçalama ve ağız çalkalama işlemi yapılmadığında diş ve diş eti problemleri katlanarak artacaktır. Aynı zamanda fazlalaşan karbonhidrat ve şeker tüketimi, diş çürüklerine çanak tutmaktadır. Anne ve bebeğin sağlığı için şeker ihtiyacı mümkün olduğunca meyvelerden karşılanmalıdır.

  • Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde uyku kalitesi büyük ölçüde bozulmaya başlar. Vücuttaki fiziksel değişimler, uyku alışkanlıklarının değişmesini de beraberinde getirir. Aynı zamanda anne adayının ruh halindeki dalgalanmalar da uyku kalitesini etkilemektedir. Bozulan uyku kalitesiyle beraber anne adaylarında uyku sırasında diş gıcırdatma ve diş sıkma gibi problemler görülebilir. Diş sıkma problemi diş yüzeyindeki aşınmaları arttıracaktır. Böyle bir durumda anne adayının diş hekimi ile görüşerek çözüm alması uyku konforunu ve diş sağlığını arttıracaktır.
Hamilelikte diş tedavisi gerektirecek bir problem olmasa bile düzenli olarak diş hekimini ziyaret etmek çok önemlidir. Düzenli diş hekimi ziyaretleri olası problemlerin daha yaşanmadan önüne geçebilmektedir. Anne adayının hamilelik sürecindeki konforu ve özgüveni artar. Ayrıca unutulmamalıdır ki diş eti problemlerinin diyabet üzerinde etkili olduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Düzenli diş hekimi ziyareti sayesinde anne adaylarının en büyük düşmanı olan gebelik diyabeti riski de azaltılmış olur.

Hamilelik Gingivitisi

Değişen hormonlar diş eti şişmelerine sebep olabilir. Özellikle '' hamilelik gingivitisi '' olarak bilinen duruma çok sık rastlanır. Yükselen östrojen ve progesteron hormonları ile diş etlerinde şişme ve kanama görülebilir. Hamilelik öncesinde çözülmemiş problemlerle birleşerek iltihabi durumlara kadar (gebelik tümörü) ilerleyebilir. Hamilelik gingivitisi, hamileliğin yaklaşık 8. ayında en şiddetli haline ulaşabilir. Hamilelikte diş kontrolü bu açıdan çok önemlidir. Diş hekimi tarafından yapılan temizlik sayesinde diş etleri rahatlar ve hamilelik gingivitisinin gebelik tümörüne dönüşmesine engel olunur. Hamilelik gingivitisi, gebeliğin sona ermesiyle eski haline döner. Beklenen bir durum olmasına rağmen anne adaylarında moral kaybına ve endişeye sebep olur. Rahatlatılmadığında annenin konforunu katlanarak azaltmaya devam edebilir.

Hamilelikte Diş Tedavisi Zararlı Mıdır?

Düşük, erken doğum ve kanama riski taşıyan sıkıntılı gebelikler haricindeki gebeliklerde neredeyse tüm tedaviler uygulanabilmektedir. Genellikle annenin konforu açısından aciliyeti olmayan işlemler doğumdan sonraya ertelenir. Özellikle gülüş estetiği ve beyazlatmayla alakalı işlemler doğumdan sonra yapılan işlemler arasındadır. Diğer tüm işlemler hastayı etkileme derecesi ve doktorun talebine göre yapılabilmektedir. Sıkıntılı gebeliklerdeki aciliyet gerektiren işlemler ise kadın doğum doktorunun bilgisi dahilinde, tam teşekküllü hastanelerde yapılmalıdır.

  • Hamilelik süreci, yaklaşık olarak 9 ay sürer. Bu süreden hareketle 3 aylık periyotlara ayrılmıştır. Hamileliğin birinci ayından üçüncü ayına kadar olan sürece birinci trimester dönem denir. Bebeğin organ gelişimi bu dönemde başlar. Anne adayının vücudunun gebeliğe uyum sağlamaya başladığı süreçtir. Bazı anne adayları için bu süreç zorlu geçebilir. Bu dönemde anne karnındaki bebeğin de dişleri oluşmaya başlar. Aciliyet olmadığı sürece tedavi, özellikle röntgen önerilmez. Anne adayının bu dönemde kalsiyum tüketimine dikkat etmesi gerekir.
Hamilelikte diş tedavisi için en uygun dönem üçüncü aydan altıncı aya kadar olan ikinci trimester dönemdir. Bu dönemde anne adayının hamilelik süreci de diğer aylara göre daha rahat geçmektedir. Bebeğin gelişimi sürerken, anne adayının hamileliğe adaptasyonu sağlanmış durumdadır. Adaptasyon sürecindeki şikayetler azalmaya başlar.

  • Hamileliğin son üç ayı, yani üçüncü trimester dönem, bebeğin gelişimini tamamlamaya başladığı süreçtir. Anne adayının vücudu bu defa doğum sürecine hazırlanmaya başlamıştır. Dolayısıyla ilk trimesterde görüldüğü gibi artan şikayetler gözlemlenebilir. Bu dönemde tedavilere acil olmadıkça başvurulmamaktadır.
Hamilelikte lokal anestezi gerektiren işlemler yapılabilmektedir. Böyle durumlarda anne adayları bebeğin kimyasallardan etkilenmesinden endişelenmektedir. Aynı durum ilaç kullanımı için de geçerlidir. Kadın doğum doktorunun bilgisi dahilinde yapılan lokal anestezi ve kullanılan ilaçların bebeği etkileme oranı yok denecek kadar azdır. Unutulmamalıdır ki tedavi gerektiren diş problemlerinin, özellikle bir iltihap durumunda, bebeği etkileme ihtimali çok daha fazladır.

Hamilelikte Diş Taşı

Diş taşları, gıda atıklarının tükürükle birleşerek mineralize olmasıyla oluşmaktadır. Dişi çevresini sarar ve dişin kemik yapısında yıkıma sebep olur. Gebelik dönemindeki ödem sebebiyle kanama ve sızlama şikayetleri artabilir. Özellikle diş taşlarının da etkisiyle bu şikayetler artarak iltihaplı bir rahatsızlığa dönüşebilir. Kadın doğum doktorunun belirttiği özel bir durum olmadığı sürece, hamilelikte diş temizliği yapılmasının bir sakıncası yoktur. Üstelik diş hekimi tarafından yapılmış bir diş temizliği, anne adayının şikayetlerini büyük ölçüde azaltabilmektedir.

Hamilelikte Diş Çekimi

Dişin çekilmesi, gebelik süreci dışında da diş hekimlerinin en son başvurduğu yöntemlerden biridir. Dişin çekilmesi gerekiyorsa, ortada ilerlemiş bir problem olabilir. Gebelik sürecinde lokal anestezi, kadın doğum uzmanının da izniyle uygulanabilmektedir. Bebeğe etki ihtimali yok denecek kadar azdır. Tedavi edilmeyen dişin bebeğe etki oranı, anesteziye göre çok daha yüksektir.

Hamilelikte Diş Röntgeni

Diş röntgeninin hamilelikte bebeğe etkisi az olarak sınıflandırılmaktadır. Yine de doktorlar, kırık veya iltihap gibi aciliyet gerektiren durumlar haricinde röntgen çekilmesini tercih etmezler. Bu gibi durumlarda ise özellikle karın bölgesini kapatan kurşun bir yelek ile röntgen çekilmektedir.

Hamilelikte Çürük Tedavisi

Kadın doğum doktorunun itirazı olmadığı sürece, hamilelikte diş çürüğü tedavisi mümkündür. Hamilelikte değişen ağız yapısı yüzünden çürük şikayetleri artabilmektedir. Engellenmeyen ve tedavi edilmeyen diş çürüğünün bebeğe olan etkisi çok daha fazla olabilir. Dolayısıyla hamilelikte yapılan çürük tedavisi, anne ve bebeğin sağlığını korumaya yönelik bir tedavidir. Tedavi gerektiren durumlarda anne adayları endişelenmemeli, kadın doğum doktorunun bir itirazı yoksa tedaviyi ertelememelidir.

Hamilelikte Kanal Tedavisi

Hamilelik sürecinde anne adayına kanal tedavisi de uygulanabilmektedir. Gelişmiş teknoloji, döner aletler ve '' apex locator '' denilen kök ucu bulucu cihaz sayesinde röntgen çekilmeden uygulama yapmak mümkündür. Annenin konforu açısından acil değilse doğum sonrasına ertelenmektedir. Tedavi istenmesi durumunda, anne adayları diş apsesinden kaynaklanan bir enfeksiyonun bebeğe çok daha fazla zarar vereceğini unutmamalıdır. Ayrıca antibiyotik kullanımı gerektiren durumlarda da kadın doğum doktorunun onayı dahilinde etkisi daha az antibiyotikler kullanılabilmektedir.

Hamilelikte Diş Kırılması Durumunda Neler Yapılmalı?

Hamilelik sürecinde anne adayı, diş kırılması gibi acil müdahale gerektiren bir durumla karşılaştığında derhal uzmana görünmelidir. Sıkıntılı bir hamilelik süreci yaşanmıyorsa diş hekimine gidebilir. Mümkünse kadın doğum doktoru da durumdan haberdar edilmelidir. Eğer kanama, düşük veya erken doğum riski içeren bir hamilelik söz konusuysa doğrudan tam teşekküllü bir hastaneye gidilmelidir. Kadın doğum uzmanı ve diş hekiminin ortaklaşa hareket etmesi önemlidir. Diş kırıklarının da tıpkı bir kemik kırılması gibi olduğu unutulmamalıdır. Gebelik dönemi dışındaki kırılmalarda da eğer mümkünse, kırılan dişle beraber derhal bir diş hekimine gidilmelidir.

Maksillofasiyal Cerrahi

Maksillofasiyal-Cerrahi.webp
Maksillofasiyal Cerrahi diş hekimliği mezuniyetleri sonrası için bir ihtisas alanı olup estetik ve fonksiyonel biçimde baş, yüz ve ağızın, dişler, dişetleri ve boyunla alakalı hastalıklar, travma ve deformitelerin onarımını yapmakta olan bilimdir.

Gelişim sürecinde diş hekimlerin öncüsü olduğu Yirminci Yüzyıl başlarında oral cerrahi şeklinde isimlendirilmekteydi. Oral cerrahi dalında çalışmakta olan cerrahların yeteneklerinin çoğalması ve teknolojik yeniliklerin getirdiği ilerleme yüz senelik gelişim süreci içinde ağız cerrahlarının ilgileri komşu anatomik kısımları da kapsam içine almaya başlamıştır. 1980’li yılların başında branş adı Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi olarak değiştirilmiştir. Böylelikle seksenlerin başında konan yeni ihtisas adı oral cerrahinin yeterli olmadığı ve uygulanmakta olan cerrahi işlerle ihtisasın kapsamı bakımından tamamen prosedürsel bir yansıma olmuştur. Dünyada ki pek çok ülkede uzmanlık alanı diye kabul görmüştür.

Diş hekimliğinde ihtisas dalı alanı oral ve maksillofasiyal cerrahi, maksillofasiyal bölümü alakadar eden hastalıklar, yaralanmalar ile defektlerin yumuşak ve sert dokuların onarımını estetik ve fonksiyonel bütünlüğü sağlayarak sorunu olanların en üst seviyede yaşam kalitesini yükseltmeyi amaç edinir.

Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi Kapsama Alanı Genel Olarak Şu Şekildedir:

  • Kaza sonrası baş, boyun ve yüz kısmında oluşan hasarların düzeltilmesi,
  • Bebek ve çocuklarda dudak ve damak yarıklarının onarılması,
  • Beyin cerrahlarıyla ortak çalışarak kafatası ve yüz kısmı defektlerin onarımı,
  • Baş ve boyun kanserinin rezeksiyonu,
  • Vücudun diğer bölümlerinden alınan canlı dokularla defektlerin tamir edilmesi,
  • Her çeşit yüz ağrılarının teşhis ve tedavi edilmesi,
  • Çene eklemi her çeşit sorunlarının teşhisi ve tedavi edilmesi,
  • Yanlış büyümekte olan çene yapı sorunlarının ameliyatla giderilmesi,
  • Distraksiyon osteogenezisiyle çene yapısının uzatılması,
  • Dişin implantla replasmanı,
  • Yüzün estetik görüntüsünü iyileştirmek için kozmetik cerrahi işleri,
Baş ve boyun kısmı deri tümörü.

Oral ve Maksillofasiyal Cerrah Kimdir?

Oral ve maksillofasiyal cerrah, (OMC) uzmanlığı vazifesini yüz, çene ile ağız hastalığı ve Maksillofasiyal cerrahi üstüne yapmakta olan diş hekimleridir. 5 senelik diş hekimliği eğitiminin ardından OMC asistanı dört ya da altı sene boyunca hastane ile üniversite ortamında yüz, ağız ve çene kısmı yumuşak ve sert dokusuna yönelik geniş kapsamlı prosedürleri öğrenmektedir.

İhtisas sürecinde tıp fakültelerinde plastik cerrah, KBB, anestezi, genel anestezi, genel cerrahi ile tıp alanında iki sene süre boyunca rotasyon yapılmaktadır. Oral ve Maksillofasiyal cerrahi uzmanlığı öteki tıp alanları ve diş hekimliğinin uzmanlık branşlarıyla hasta tedavileri için ortak çalışmalar yapmaktadır.

Maksillofasiyal Yaralanma Türlerinde Tedavinin Maksadı:

  • Dişlerde ki optimal oklüzyonu sağlamak,
  • Çene kısmı eklem fonksiyonlarının tamamen yapılabilmesini sağlamak,
  • Yüzde ki görünümü, kontürünü ve simetrisini mümkün olduğunca normal ölçüler haline getirebilmektir. Bu nedenle kemiksi yapıların onarımı kadar yumuşak dokunun atravmatik tekniklerle onarılması da lazımdır.
Ek olarak maksillofasiyal alanın yanıkları ve donuklarında, fiziksel ve kimyasal ajanlarla oluşmuş yaralanmaların cilt ile yumuşak dokuya has yaraları minimal sekellerle onarmak, gayelerden biri olmalıdır.
Maksillofasiyal yaralanma biçimleri yalnızca cilt ve yumuşak dokuları alakadar ettiği gibi bu dokuların hassasiyetiyle beraber altta bulunan kemik dokuları ve içindeki hayati organların leze olmasını sağlayabilecek genişliğe sahip olabilmekteler. Nadiren yüz ve kafatasına ait travmalarda vücudun öteki bölümlerinde meydan gelen pek çok kırık ve yaralanma eşlik edebilir. Bu sebeple Maksillofasiyal cerrahi kapsamında hastalar bir bütün halinde değerlendirmeye alınmalı, sadece maksillofasiyal bölüme odaklanılmalıdır.

Acil Bakımı ve Tedavi Biçimi

Maksillofasiyal yaralanmalarında uygulanacak yöntemler aşağıdaki şekilde olmalıdır;

Hava Yolunun Açık Olması

Alt çene kırılmaları ve larinks bölgesi travmasında asfiksi, hastalar için hayati önem taşımaktadır.
Yüzde ki kemikler, posterior yer değişikliğine sebep olacak türde kırılabilmekteler. Kemik parçaları ve yumuşak doku hareketiyle hava yolları tıkanabilir. Zamanla geniş çaplı hematom ve progressif ödeme neden olan doku içi kanamaları başka mühim solunum obstrüksiyona yol açar. Maksillofasiyal cerrahi uygulamalarında, Özellikle de konfüzyonda ki hastalarda mandibular simfizde iki yanlı alt kırık mevzubahisse eğer ortada bulunan fragmanın arkaya kayması, birlikte dilin de arkaya doğru kaçmasına sebep olmaktadır. Çenenin öne doğru repoze olması sağlanmalıdır, bunun olanaksız olduğu hallerde dil bir pens yardımıyla tutularak öne doğru dış tarafa çekilmesi gerekir. Öne doğru çekilen dil ucundan bir buçuk cm mesafeden tek hamlede kaldığı zaman bir sütur çekilip dil dışa doğru çekilmeli ve dikiş ucu yaralı elbisesinin düğme kısmına bağlanıp dilin geriye kaçmasının önüne geçilmelidir. Kan pıhtısı, diş, kırılmış protez parçaları, ağız kavitesine ya da buruna girmiş olabilen bez parçaları benzeri yabancı maddeler varsa şayet işaret parmağı hasta ağzına sokulup dışarı çekilmelidir.

Bu tip yaralılar genelde şaşkın ve korku içindedirler, ara sıra boğulduklarını da hissedebilirler ve bilinçleri bulanık olabilmektedir. Maksillofasiyal cerrahi uygulamasında Maksillar tipi kırık kemikler ise öne doğru repoze olmalıdır. Nazal ve oral hava yollarının blokelenmesi mühimdir. Arkada ki dişler ortasına gaz tamponlar yerleştirilip geçici biçimde üst çene desteklenmeli. Bu önlemler şayet yetersiz kalıyorsa acil olarak hastaya endotrakeal tüp yerleştirilip ve hatta acil trakeostomi uygulanmalıdır.

Trakeostomi Endikasyonu

Hastanın yutmuş olduğu, ancak çıkarılması güç harici cisimler, larinks travmaları sonucu açığa çıkan akut hematom ile ödem hava yolunu obstrükte edebilir ve ani solunum yetmezliklerine neden olabilirler.

Böyle zamanlarda hastalar obstrüktif laringeal şok presemptomları gösterirler. İlaveten huzursuz hissetme, endişe hali ve siyanoze yüz biçimi, hızlı ve yutucu şekilde nefes alma, suprasternal kısımda yumuşak dokuda ki inip yeniden kalkmalar, interkostal bölümlerin ve diafragmanın nefes almaya çok daha etkili katılım sağladığı tipi semptomlara rastlanması olanaklıdır.

Yaralanma ilk saatleri içinde cilt altında amfizemiler oluşabilmektedir. Amfizem hadisesi ekspirasyon havasının yumuşak doku içine girmesi nedeniyledir. Maksillofasiyal cerrahi tedavi kapsamında bu durumu engellemek için cilt flebinde ki kötü konum düzeltilip solunum yolu açıklığı sağlanmaktadır. Yine de cilt altımda amfizemi devam etmekteyse trakeostomi endikasyonu var demektir.

Kanamanın Kontrol Edilmesi

Hayatı kurtarma amacıyla hızla ve dikkatlice bir muayene yapılması şarttır. Aktif kanamalarım acilen kontrol altına alınmaları gerekir. Daha ciddi arteriyel kanamaları ilk etapta parmak basışıyla durdurulabilmektedir. Kanamanın durdurulması yöntemleri uygulanıncaya dek parmakla baskıya devam şarttır. Ekstremitelerde tehlikeli yaralanmalar nedeniyle oluşan kanama türleri turnike uygulanması koşuluyla kontrol edilebilir. Ancak yüz ve boyunda ki yaralar ayrıca işlem gerektirir. Kişilerin kanamayı parmak kompresyonu sayesinde durdurmaları gerekir. Başka bazı alanlar üstünde bandaj ve gaz tamponlar ile basınç yapılır. Böylelikle kanamalar bir klemp ya da bağlama yapılıncaya dek kontrol altına alınmış olurlar. A.carotis eksterna ya da dallarından birinde bulunan kanamaya sahip travmalarda sternokleidomastoid adalesinde ki ön tarafı boyunca parmakla basınç uygulamak kanamaları durdurur. Maksiller dallar ve süperfisyel temporaller arter kanamalarında arterlerin kemik yapıları üstünden geçtiği noktalarda basınç altında tutulmalarıyla kanama önlenebilmektedir. Kör klemping yapılmalı. Özetle, Maksillofasiyal cerrahi yönteminde kanamaları kontrol etme, pansuman, lokal basınçlar, damarın klempe edilmesi, damarın bağlanması, yumuşak dokunum dikiş içine alınıp bağlanmasıyla sağlanabilmektedir. Bazı özel kanama türlerinde posterior nasal tamponları, sinüs tamponlarının uygulanmasını gerektirebilir. Bu tip tamponlar iki/üç gün hatta hastaların durumunun ameliyata imkân tanıyacağı zamana dek bırakılabilmektedir.

Şokla Mücadele etme

Şayet aşırı kanama söz konusu değilse, genelde yumuşak dokuda ki travmaların ardından şok tablosu görülmemektedir. Fazla bir kanama görülmeksizin şokun belirmesi genelde yüz travmasıyla beraber öteki kısımların travmalarını düşündürmeli. Dolanım yetmezliğine has şok, hemokonsantrasyon ile hipovolemi ve karekterizedir.

Primer şok halinde vücut savunma mekanizması bu durumu obsorve edip, normale döndürür. Maksillofasiyal cerrahi yönteminde % on kayıp periferik vazokonstruksiyon mekanizması sayesinde kompanze edilmektedir.

Şokun ortaya çıktığı hellerde 4 kan, kolloidler, elektrolit ve mayi replasmanları mümkün mertebe hızlı yapılmalı. Vazopressor ilaçları hastaların pozisyonunun baş aşağıya, ayakları yukarı bakacak şekilde ayarlanmaları, periferik bölümlere sıcak uygulanması, sedasyon ve ağrı gidericinin yapımı, kanamaların kontrol edilmesi, hastanın şoka girmesini engelleyecek tedbirlerdendir. Kaybedilen kan miktarımda ki tayinde, kan volümü hesaplanması şarttır, %20-30 (10100-13000 cc) kan kaybetmek hastaları şoka sokmaktadır. Orta şiddetli bir şoktur. Replasman tedavisiyle kolay tedavi mümkündür. Toplam kan hacminin %38 ini akut biçimde kaybeden hastalar için şok belirtileri şiddetlidir ve bir saat içinde irreversible olurlar.
Şok halinde vücut dokularının yeteri kadar oksijenlenmesi şarttır, bu sebeple Dk. Da beş litre. Gidecek kadar plastik torba ya da intranasal kateterle oksijen verilmesi şarttır.

Ağrıların Durdurulması

Maksillofasiyal cerrahi tekniğinde hasta ağrılarının analjeziklerle geçiştirilmesi gerekir. Şayet solunum güçlüğü bulunuyorsa morfin kullanılamaz. SSS yaralanmaları da mevcutsa asetil salisilik asitin haricinde diğer analjeziklerden kaçınmak gerekir.

Fizik Muayenesi

Fizik muayenesinin ve cerrahi tedavi prensiplerinin travmanın ardından en seri biçimde tamamlanmaları gerekir. Hastaların nörolojik kontrollerinin yapılması gerekir. Cheyn-Stokes solunumu var ise eğer diffüz bilateral hemisferik travma belirtisidir. Orta beynin tegmentum bölümlerinin travmalarıysa Kusmaul tipi solunuma neden olur. Hipotansiyon ile taşıkardi intrakranial basının önemli semptomlarıdırlar. Orta derecede var olan baş ağrıları ekseriyetle vardır. Akut epidural hematomun belirmesi şiddetli baş ağrısına yol açar. Foramen magnumun kırıklarında da yine bu tip baş ağrısı görülmektedir. Kusma varlığı ekseriyetle bu travmalarda görülmektedir.

Cilt muayenesi

Maksillofasiyal cerrahi tekniğinde travma alanının tespit edilmesi hastanın yeterli derecede oksijen alıp almadığının ortaya konulması, siyanozun saptanmasında işe yarar.
Baş ve boynun muayenesi:
Sade bir laserasyon, abrazyon veya varsa alttaki penetre kranial yaralanmayla karşılaşılması olasıdır. Servikal grafide talep edilmelidir.

Göz muayenesi

Periorbital ekimoz bölgesel travmalar nedeniyle belirirken anterior fossa travmalarını da düşündürmelidirler. Rinorhea ethmoidin kırıklıklarını, pupilla ödeminin varlığını intrakranial basıncın artmasını göstermektedir.

Kulak hasarları

Kulaktan kan ve serebrospinal sıvının geliyor oluşu kafa kaidesinin kırığını düşündürmektedir.

Burun sorunları

Serebrospinal sıvı akarsa ethmoid kırıkları düşündürmelidir. Değişik pupil seviyeleri orbita ya da zigoma kırıklarını düşündürmektedir.

  • Travmalar
  • Yumuşak doku yaralanması
  • Yalnız kemik dokuda yaralanmalar
Hem kemik hem de yumuşak doku ihtiva eden çoklu yaralar biçiminde belirir.

Yarların Tedavileri

Maksillofasiyal cerrahi tekniğinde tedavi ile tamir zamanlarının planı, yumuşak dokunun tedavisi nadiren hayat kurtarıcı rol oynamaktadırlar. Mühim sorunlar düzeltilinceye dek bu dokularda ki onarım ve tedaviler sonraya bırakılabilmekteler. Yumuşak doku tedavilerinin yirmi dört saat aksatıldığı hallerde dahi başarılı neticeler elde edilmiştir. Altın dönem şeklinde bilinen bu dönem, bu alan için daha uzun zamanı kapsamaktadır. Bu alanın kanlanmış olması bu altın dönemin hudutlarını çok daha genişletmeye olanak tanır. Geç kapatmalarda altta kalan yaklaştırıcı sütürlerden kaçınmak lazımdır. Islak pansumanlar sayesinde postoperatif olarak kapatılmaları gerekir.

Tedavi Sıralaması

Nazik bir yara bakımı yapmak,

  • Yara bölgesinin net olarak araştırılması ve değerlendirilmeye alınması,
  • Zekice debridman yapmak,
  • Ustaca bir rekonstrüksiyon yapmak,
  • Postoperatif iyi bir yara bakımı yapmak,
  • Maksillofasiyal cerrahi tekniğinde şayet lokal anestezi yapılacaksa yara üstünde temizlik yapılmaksızın önce anestezi uygulanmalıdır. Pıhtılaşmalar ve yabancı maddelerin yara içinden çıkarılmalarının ardından çokça serum fizyolojikle yara yıkanıyor. Yabancı meddeler, boyalar fırça yardımıyla yıkanıp temizlik sağlanması gerekir. Sinir ve tendon kesiklerine has bir iz varsa iyice eksplore edilmeleri gerekir. Lakrimal kanal ile stenon kanal kesikleri de araştırılmalı.
Nekroze olmayan vital dokuların kesin olarak korunmaları gerekir. Ezilmiş nekroz dokuları debride edilmelidirler. Alın bölgesi ve yanakların masif hemtomları aseptik yöntemlerle aspire edilmelidirler. Yara bölgeleri antibiyotik içeren pomad emdirilmiş gazlar ile kapatılırlar.

Ağız Diş ve Çene Cerrahisi

Ağız-Diş-ve-Çene-Cerrahisi.webp
Bu uzmanlık dalı kapsamına aşağıdaki tedaviler girer:

  • Gömülü yirmi yaş dişleri ve gömülü kanin dişlerinin çekimleri
  • Kemik içi implant uygulamaları
  • Protez öncesi cerrahi ile ağzın proteze hazırlanması
  • Ağzın yumuşak dokuları ve diş etlerinde görülen prekanseröz lezyonların takibi ve tedavisi.
  • Çene tümörlerinin tedavisi
  • Çenede bulunan kist ve benzeri oluşumların tedavisi
  • Çene ve yüz anomalilerinin tedavisi
  • Çene ve yüz kemiği kırıklarının tedavisi
  • Yüzün kemik ve yumuşak doku travmalarının tedavisi
  • Ortognatik cerrahi (fasiyal anomalilerinin tedavisi)

Periodontoloji:

Ağız içinde sert (dişleri tutan alveol kemiği) ve yumuşak dokuların (mukoza ve gingiva yani dişetinin) hastalıklarının teşhisleri, bu hastalıkların cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemler ile tedavisi, ağız ve diş sağlığının korunması için hastalara bilgi veren ve yönleniren bir uzmanlık dalıdır. Bu bilim dalının klinik uygulamaları, kemik kaybına uğramış dişlerin yerinde tutulmaları için cerrahi veya cerrahi olmayan uygulamalar, dişeti çekilmelerinin cerrahi tedavileri ile düzeltilmesini kapsamaktadır.

Ağız Diş ve Çene Radyolojisi:

Ağız, diş ve çevre dokularının hastalıklarının belirtilerini, tanı koyma yöntemlerini, ve bunların güvenirliliğini inceleyen uzmanlık dalıdır. Bu uzmanlık dalı, dişler, çevre dokular ve kemikte meydana gelen çeşitli iltihabi ve tümöral rahatsızlıkların teşhisi, hastaların diğer sistemik rahatsızlıkları ile çene yüz bölgesinde meydana gelen rahatsizlıklar arasındaki ilişkileri, hasta hikayesi ve çeşitli radyolojik cihazlar yardımı ile

Restoratif Diş Tedavisi:

Dişlerde çürük veya travmalar ile meydana gelen madde kayıplarının çeşitli materyaller ile tedavisi ile ilgilenen bir uzmanlık dalıdır. Dişlerin kompozit dolgu ve değişik farklı materyaller ile doldurulması ve estetik uygulamalar bu uzmanlık dalının yaptığı uygulamalar içerisindedir.

Pedodonti:

Çocukların ağız, diş ve çevre dokularında ortaya çıkan sorunları, çürük önleyici yöntemleri, diş tedavilerini ve bu tedavilerde kullanılan materyalleri inceleyen bir uzmanlık dalıdır. Çocukların ağız hijyenleri konusunda çocukların ve ebeveynlerinin bilgilendirilmesi, çürük önleyici tedavilerin yapılması, çürüklerin tedavileri ve yer tutucu uygulamalarını kapsamaktadır.

Endodonti:

Dental pulpa (diş kökünün içindeki diş siniri ve damarlardan oluşmuş dişin rejenerasyonu ve hissini sağlayan doku) ve kökün etrafındaki dokuların (periodonsiyum) tedavisiyle ilgilenen dişhekimliğinin uzmanlık dallarından biridir.

Protetik Diş Tedavisi:

Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı, doğal dişlerdeki madde kayıplarının, eksik dişlerin ve çevresindeki oral ve maksillofasiyal dokuların, yapay materyaller ile restore edildiği, oral fonksiyonların, estetiğin ve hasta sağlığının düzeltilmesi ve idamesi ile ilgilenen diş hekimliği uzmanlık dalıdır.

Çocukların ağız, diş ve çevre dokularında ortaya çıkan sorunları, çürük önleyici yöntemleri, diş tedavilerini ve bu tedavilerde kullanılan materyalleri inceleyen bir uzmanlık dalıdır. Çocukların ağız hijyenleri konusunda çocukların ve ebeveynlerinin bilgilendirilmesi, çürük önleyici tedavilerin yapılması, çürüklerin tedavileri ve yer tutucu uygulamalarını kapsamaktadır.

Endodonti:

Dental pulpa (diş kökünün içindeki diş siniri ve damarlardan oluşmuş dişin rejenerasyonu ve hissini sağlayan doku) ve kökün etrafındaki dokuların (periodonsiyum) tedavisiyle ilgilenen dişhekimliğinin uzmanlık dallarından biridir.

Protetik Diş Tedavisi:

Protetik Diş Tedavisi Ana Bilim Dalı, doğal dişlerdeki madde kayıplarının, eksik dişlerin ve çevresindeki oral ve maksillofasiyal dokuların, yapay materyaller ile restore edildiği, oral fonksiyonların, estetiğin ve hasta sağlığının düzeltilmesi ve idamesi ile ilgilenen diş hekimliği uzmanlık dalıdır.

Ağız ve Diş Sağlığı

Diş eksikliğinin sayısı, konumu ve çevre dokuların durumuna göre tedavi şekli: sabit restorasyonlar, bölümlü protezler ve tam protezler ile yapılabilmektedir. Temporomandibular eklem rahatsızlıklarında da okluzal rehabilitasyon ve tedavinin yönlendirilmesi protetik diş tedavisinin görevleri içerisinde yer alır. Restorasyonda amaç, hastaya kaybettiği veya eksikliğini duyduğu fonksiyon, fonasyon ve estetiği iade edebilmektir.

Ortodonti

Uyumsuzluk ve çapraşıklık bulunan dişlerdeki uyumsuzlukların teşhis ve kontrollerini sağlayan, aynı zamanda bu durumun önlenmesi amacıyla çalışarak tedavilerini gerçekleştiren diş hekimliği bölümüne ortodonti adı verilmektedir.

Ortodonti Diş Tedavisi

Dişlerdeki ve çenedeki konumlanmaların yanlışlarının teşhisi ile başlayan tedavi süreci, diş durumunun düzeltilerek hoş bir gülümseye sahip olunmasını şeklinde ilerlemektedir. Ortodonti tedavileri her yaş grubu için geçerli olmasının beraberinde ne kadar erken bir yaşta tedaviye başlanırsa tedavi bir o kadar da etkili olmaktadır. Hastaların ağzındaki mevcut sorunun durumuna göre hareketli ve işlevsel apareyler ile sabit apareyler tedavi yönteminde kullanılmaktadır. Ortodontik tedavilerin sona ermesinin ardından tedavinin etkili olabilmesi için pekiştirme tedavilerinin hiçbir şekilde ihmal edilmemesi gerekmektedir. Tedavi bitiminin ardından pasif çalışma sağlayan farklı türde apareyler kullanılmaya devam edilebilmektedir. Ortodonti, diğer branşlar ile birlikte işbirliği içerisinde çalışmalarını yürütmektedir.

Kanal Tedavisi (Endodonti) Nasıl Yapılır?

Kanal tedavisindeki aşamalar oldukça önemlidir. Bazı noktalara oldukça dikkat edilmesi ve tedavi başlangıcından önce diş içerisindeki bakteriler ile sinir dokularının yıkılması, ardından temizlenmesi gerekmektedir. Ağız ve diş sağlığı bölümünde çok fazla dikkat edilmesi gereken konulardan biri olan kanal tedavisinde, temizleme işlemi yapılmadan tedaviye başlanılması vücutta iltihap oluşmasına neden olmaktadır. Kök diş tedavilerinde dişe anestezi uygulaması yapılarak acı hissi en aza indirgenmektedir. Hastaların dişlerinde dolgu bulunması halinde bu dolgular çıkarılarak tedavi yapılmaktadır. Dişte çürük bulunması gibi durumlarda da dokudaki çürük tamamen temizlenmektedir. Kök kanal içerisindeki sinir ve damarlardaki dokuların temizlenebilmesi için ince aletler ile çalışmalar yapılmaktadır. Temizleme sürecinde dezenfektanlar ile de diş kökü temiz tutulmaktadır.

İmplant Diş Tedavisi

Birçok nedenden dolayı diş kaybı yaşayanlar için implant diş bu dişlerin yerine yerleştirilmektedir. İmplant diş, yapay titanyum diş köklerinden oluşmaktadır. Geleneksel kaplama ile protezden farklı olarak daha iyi bir konuşma ve çiğneme fonksiyonu ortaya çıkarmaktadır. Yüzde doğal bir görünüm sağlaması da beraberinde gelmektedir. Rahat ve güvenilir bir uygulama olan implant tedavisinde bazı durumlarda genel anestezi de uygulanabilmektedir. İmplant uygulamasının yapılabilmesi için dişetlerinin sağlıklı olması ve yeterli bir kemik yapısının bulunması gerekmektedir. Titanyumdan oluşan diş implantlarının titanyum saflık oranı %99 civarındadır. Tedavinin bir bölümü cerrahi işlemken bir diğer bölümü de protez işlemdir. Operasyon sırasında lokal anestezi yapılması nedeniyle hastalar ağrı ve acı hissetmemektedir.

İmplant Çeşitleri

İmplantların 6 farklı çeşidi bulunmaktadır. Bunlar; Subperiostal implantlar, İntramukozal insertler, Endosseöz (endostal) implantlar, Endodontik stabilizatörler ve Transosseöz (Transmandibular) implantlardır. Subperiostal implant, cerrahi operasyon ile kemiğin açığa çıkarılması şekilde oluşturulmaktadır. Açığa çıkarılan kemikten alınan ölçüler ile imlant tedavisine hazır hale getirilmektedir. Endosseöz implant ise kemiğin içine yerleştirilmektedir. Transmanibular implat, alt çeneye uygulanan bir diğer implant çeşididir. Titanyum yapısı ile protezlerin retansiyonunu arttırmak amacıyla kullanılan implant çeşitlerine de İntramukozal implant denmektedir. Zayıf yapılı dişlerde de sabitleştirilmesi için Endodontik implant kullanılmaktadır.

Diş Estetiği ile Gülüş Tasarımı

Yüz estetiğinden ayrılmaz bir parça olan diş estetiği, güzel bir gülümseme ile kişinin kendisine olan güvenini arttırmaktadır. Daha estetik bir diş görüntüsü için oldukça kolay yöntemler uygulanmaktadır.

Diş Beyazlatma

Renk değiştiren ve sararan dişlerin rengi, ağız ve diş yapısına uygun olan iyi görünümü vermemesi nedeniyle bu gibi durumlarda diş beyazlatma işlemi önemli bir yöntemdir. Ağız ve diş sağlığı ve beraberindeki diş estetiği, dişlerin yapısındaki renk değişikliklerini doğru yöntemler ile tedavi edilmesini sağlamaktadır. Sağlıklı ve beyaz dişler doğal bir gülümsemenin en önemli yapı taşıdır. Dişlerin oluşumdaki yapısal sorunlar, kullanılan antibiyotikler ile yenilip, içilen gıda ürünleri renk bozuklukları yapmaktadır. Rengi bozulan dişler için porselen kaplamalar ile benzeri işlemler yerine diş beyazlatma yöntemi uygulanmaktadır.

Kaplama

Genel görünümü iyileştirmek amacıyla diş estetiği ile gülüş tasarımı alanında en çok tercih edilen yöntem kaplamalardır. Kaplamaların tercih edilmesinin en önemli nedeni, doğal görünüm sağlaması ve kişinin dişleri ile uyumlu olabilmesidir. Diş kaplaması dişlere zarar vermediği gibi aynı zamanda dişin ömrünü de uzatmaktadır. Kanal tedavisi ya da diş eksikliği gibi çeşitli nedenlerde dişlerin üzerine porselen veya zirkonyum diş kaplaması yapılmaktadır.

Lumineers Kaplama Nedir?

Lumineers kaplama, dişlerinizdeki görünümden rahatsız olmanızda ve bu durumun sizi olumsuz olarak etkilemesi halinde etkili bir yöntemdir. Yapılarının ince olmasının aksine metal içermemektedir. Ağız ve diş sağlığı alanında estetik yönü de bulunması edeniyle oldukça tercih edilen bir seçenektir. Işığın geçmesine olanak sağlayan bu kaplama seçeneğinde, dişler gerçek dışı görünmediği için ortaya doğal bir görünüm çıkarmaktadır. Gülüşlerinizin daha estetik ve güzel görünmesini sağlamaktadır. Lumineers kaplama için 3 haftalık bir süreç gerekmektedir. Bu sürecin ardından ölçüler alınarak yapıştırma işlemine geçilmektedir. Kaplamalar için öncelikle muayene edilmesi gerekmektedir. Kırık, ayrık ya da renk bozukluğu gibi şekildeki bozuklardan rahatsızlık duyan hastalar için Lumineers kaplama uygun bir tedavidir.

Ağız Kokusu Tedavisi

Ağız kokusu tedavisi birçok aşamadan oluşabilmektedir. Tedavi sürecinde ilk dikkat edilen diş ve dişeti sağlığıdır. Dişteki çürükler ve iltihaplar ağız kokusuna neden olmasından dolayı ağız içinde oluşan herhangi bir enfeksiyon durumu ağız kokusuna neden olmaktadır. Ağız içerisinde daha sonradan eklenen protezler ve köprülerin de düzenli olarak kontrol edilmesi gerekmektedir. Eskiyen köprü ve protez, yiyeceklerin birikmesine yol açması nedeniyle kötü kokuların oluşmasına ortam hazırlamaktadır. Bu gibi durumlarda, yiyecek ve içecek gruplarına dikkat edilmesi ve gerekli durumlarda da değişikliğe gidilmesi daha doğru bir seçenek olmaktadır. Eksik dişleriniz için gereken tedavileri yaptırmanız gerekmektedir. Tükürük bezleri ağız kokusundaki verilen savaşta en büyük düşmandır. İçeriğindeki yemek parçacıkları ile mideye giden bu enzimler, bakteriler ile öldürücü antibiyotikleri barındırmaktadır. Bu sebeple de sakız çiğnenmesi oldukça sakıncalı görülmektedir. Ağız ve diş sağlığı alanında sakız konusundaki bir diğer öneri ise şekersiz sakız çiğnemektedir. Çünkü, şekersiz sakızlar tükürük salgısını arttıracağından bu yol ile ağız temizliğine de yardımcı olabilmektedir.

Çene Eklemi Hastalıkları

Çene eklemlerinde oluşan rahatsızlıklar neredeyse toplumun %65’lik bir bölümünü oluşturmaktadır. Ancak, bu durumun aksine doktora başvuran hastası çok daha az bir sayıdadır. Hastaların yaşadığı en büyük sorun ise bu konu ile ilgili hangi branşa başvuracakları ile ilgidir. Bu ve benzeri rahatsızlıklar genellikle kulak burun boğaz veya diş hekimliği tarafından yapılan ayrıntılı muayeneler ile teşhis edilmektedir. Çene eklemi, alt çene işe baş ön bölgesinde yer alan önemli bir eklemdir. Bu eklem sayesinde, ileri ve geri, sağa ve sola kaydırma ile açma ve kapama hareketleri kolayca yapılabilmektedir. Çene eklemi rahatsızlıklarının en başında travmalar gelmektedir. Baş ve boyun bölgesinde oluşan herhangi bir travma, eklem disk bağlarındaki yırtılmalar, iltihap, kanama ya da ödem gibi sorunlar bu rahatsızlığı oluşturmaktadır. Ağrılar kısa süre içerisinde azalsa bile hareket kısıtlılığındaki sorunlar devam etmektedir. Bir diğer eklem rahatsızlığı ise Bruksizm’dir. Eklemlerdeki aşırı yüklenme ile ortaya çıkan bu durum, diş yüzeyindeki aşınma ve çene arasındaki kapanış yüksekliğinin azalması ile oluşmaktadır. Miyofasiyal ağrı, Miyozit ve Miyospazm gibi birçok çiğneme kası rahatsızlığı da çene eklemi hastalıkları arasında bulunmaktadır. Çiğneme kası rahatsızlıkları içerisinde en çok karşılaşılan rahatsızlık Miyofasiyal ağrıdır.

Çene Eklemi Tedavisi

Çene eklemi rahatsızlığının 5 farklı çözümü bulunmaktadır. Bunlar;

  1. Davranışsal Tedavi: Çene eklemlerinde oluşan rahatsızlıkların en önemli bölümü hastanın bu konu ile ilgili iyi bir şekilde bilgilendirilmesiyle olmaktadır. Tedavideki motivasyon ve başarı, hastanın daha hızlı tedavi edilmesinde oldukça önemlidir.
  2. Splint Tedavisi: Splint tedavisinde amaç, çiğneme kuvvetini değiştirme, dişleri aşınmalardan koruma, bruksizm ve parafonsyon gibi durumları en aza indirgeme ve kuvvetteki dağılımı sağlama, sinir ve kas koordinasyonu, kas kaynaklı hastalıkları tedavi etme, dikey boyutta arttırma gibi çeşitli alanlarda yarar sağlamaktadır. 3 farklı splint bulunmaktadır. Bunlar; Yumuşak, sert ve yumuşak-serttir.
  3. Fizik Tedavi: İskeletsel ve kassal ağrıların en aza indirgenmesi ve dokuları iyileştirmek amacıyla normal alt çene fonksiyonunun tekrarlanması ile tedavi süreci yürütülmektedir. Bu amaç içerisinde sıcak ve soğuk uygulamalar gibi termal terapiler, düşük dozda lazer tedavisi, rotasyon ve germe egzersizleri gibi çeşitli fizik tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
  4. İlaç Tedavisi: Diğer tedaviler ile birlikte kullanılması halinde iyi sonuçlar ortaya çıkaran bir tedavi yöntemidir. Genellikle ağrı kesici ve kas gevşetici gibi ilaçlar kullanılmaktadır.
  5. Eklem Enjeksiyonları: Diğer tedavi yöntemlerde başarı sağlanamaması gibi durumlarda eklem içi enjeksiyon tedavisi tercih edilmektedir.

AFT ve Ağız İçi Yaralar

Ağız ülseri olarak da bilinen AFT’ler, ağız yaralarının genel adıdır. Nedeni tam olarak bilinemeyen ağız içi yaraları, genellikle doku bozukluklarından oluşmaktadır. Ortası beyaz ve sarı gibi farklı renklerde oluşan yaralar, uçuk ile aynı grupta değildir. Ağız içindeki AFT’ler, dudaklarda, yanaklarda, dişeti, dilde ve damakta oluşmaktadır. Çocuk yaştan itibaren her kesimde görülmektedir. Yaklaşık 1 haftalık bir dilim içerisinde iyileşme olmaktadır. Ağız yaralarının tekrarlayıp tekrarlamaması ise hastanın dikkat etmesine göre değişmektedir. Ağız ve diş sağlığı içerisinde AFT üzerinde etkili olduğu düşünülen bazı etmenler bulunmaktadır. Bunlar; Fiziksel travma, yiyecekler, yanlış diş macunu, vitamin ve demir eksikliği gibi beslenme sorunları, stres, genetik etkenler, çölyak hastalığı, bağışıklık yetmezliği ve kemoterapi ile radyoterapi de AFT oluşumuna neden olmaktadır. 10 günden fazla süren ağız içi yaralarında doktora başvurulması gerekmektedir.

Dişeti İltihabı Nedir?

Dişetindeki ve çene kemiğindeki gibi destekleyici dokulara zarar veren dişeti iltihabı, erişkinlerdeki diş kayıplarının %70’ini oluşturmaktadır. İki farklı görünümü vardır. Bunlardan birincisi, yalnızca diş etinde iltihaplanma görülen Gingivitis’dir. İkinci durum ise iltihabın diğer dokulara ve kemiğe ulaşması ile olan Periodontitis’dir. Periodosntitis’de ortaya çıkan hasarın geri dönüşü bulunmamaktadır. Dişeti hastalıklarından birçok belirtisi bulunmaktadır. Dişetindeki kanama, şiş ve hassas kırmızı diş etleri, ağız kokusu, diş çevresindeki iltihap çıkışı, diş boyunda uzama ve diş çekilmesi, dişler arasındaki aralanmalar ve dişlerdeki sallanmalar dişeti hastalıklarının belirtilerindendir. Hastalıkların önlenmesi için kişilerin düzenli ağız bakımını ve diş kontrollerini yaptırması gerekmektedir. Tedavi sonucunda, sağlıklı ve kanamalar dişetleri elde edilerek, ağız kokusu ortadan kaldırılmaktadır. İltihaplanma durdurulurken iltihapların dokuya verdiği zarar da tedavi edilmektedir.

Dişeti Hastalıkları

Dişeti hastalıkları birçok farklı nedenle ortaya çıkmaktadır. Genetik faktörler, sigara ve ilaç kullanımları, hormonal değişiklikler, stres oluşumu, diş sıkma ve gıcırdatma, beslenmedeki hatalar, şeker hastalığı ve kötü yapılan restorasyonlar dişeti hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Diş eti cerrahisinde kök yüzeyi düzleştirilmesi (küretaj), gingivektomi ve gingiovoplasti, flap operasyonu, kuron boyu uzatma operasyonu ile yumuşak ve sert olmak üzere iki farklı da doku grefti bulunmaktadır. Ağız ve diş sağlığı alanında büyük bir gelişme kateden diş eti cerrahisi, diş eti hastalıklarının tedavi sürecinde önemli çalışmalar sağlamaktadır.

Diş Eti Çekilmesi Tedavi Seçenekleri

dis-eti-cekilmesi-tedavi-secenekleri.webp

Diş Eti Çekilmesi (Periodontitis) Nedir?​

Diş eti çekilmesi, ya da bilimsel adıyla periodontitis, diş etlerinin diş köklerinden çekilerek, dişlerin kök yüzeylerinin açığa çıkmasına neden olan ciddi bir diş eti hastalığıdır. Bu durum, dişlerin hassasiyetini artırabilir ve ilerleyen evrelerde diş kaybına yol açabilir. Diş eti çekilmesi, genellikle kötü ağız hijyeni, diş eti hastalıkları, sigara kullanımı ve genetik faktörler gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile diş eti çekilmesi durdurulabilir ve diş sağlığı korunabilir. Diş eti çekilmesini önlemek için düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanımı ve diş hekimi kontrolleri büyük önem taşır.

Diş Eti Çekilmesinin (Periodontitis) Belirtileri Nelerdir?​

Diş eti çekilmesi (periodontitis), çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir ve erken teşhis edilmesi diş sağlığı açısından büyük önem taşır. Bu hastalığın belirtileri arasında diş eti kanamaları, diş etlerinde şişlik ve kızarıklık, ağız kokusu, diş eti çekilmesi sonucu diş köklerinin açığa çıkması, dişlerde hassasiyet ve gevşeme gibi durumlar yer alır. Ayrıca, diş etlerinde çekilme sonucu dişler arasındaki boşlukların artması da periodontitisin bir belirtisi olabilir. Erken müdahale, diş eti hastalıklarının ilerlemesini durdurabilir ve diş kaybını önleyebilir.

Diş Eti Çekilmesi (Periodontitis) Neden Olur?​

Diş eti çekilmesi (periodontitis), çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir ve diş sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilir. Kötü ağız hijyeni, diş plağı ve tartar birikimi, diş eti hastalıklarının başlıca nedenleri arasındadır. Ayrıca, sigara kullanımı, hormonal değişiklikler, genetik yatkınlık, stres, kötü beslenme ve bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklar da diş eti çekilmesine yol açabilir. Dişlerin yanlış hizalanması ve diş sıkma gibi mekanik etkenler de bu durumu tetikleyebilir. Periodontitisin nedenlerini anlamak ve bu faktörleri ortadan kaldırmak, diş eti sağlığını korumak açısından büyük önem taşır.

Diş Eti Çekilmesinin (Periodontitis) Tanısı Nasıl Konulur?​

Diş eti çekilmesinin (periodontitis) tanısı, diş hekimleri tarafından kapsamlı bir ağız muayenesi ve çeşitli tanı yöntemleri kullanılarak konulur. İlk olarak, diş hekiminiz diş eti çekilmesinin belirtilerini gözlemleyerek diş etlerinizin durumunu değerlendirir. Periodontal prob adı verilen özel bir aletle diş eti cebi derinlikleri ölçülür ve röntgen görüntüleri alınarak diş köklerindeki kemik kaybı incelenir. Ayrıca, diş eti sağlığınızı değerlendirmek için diş plağı ve tartar birikimi kontrol edilir.

Diş Eti Çekilmesinin Tedavisi Nasıl Yapılır?​

Diş eti çekilmesinin (periodontitis) tedavisi, hastalığın şiddetine ve ilerleme durumuna göre değişiklik gösterir. İlk aşamada, diş hekimi tarafından profesyonel bir diş temizliği yapılır ve plak ile tartar birikimi temizlenir. Daha ileri vakalarda, kök yüzeyi düzleştirme (kök planlaması) ve derin diş eti temizliği gibi işlemler uygulanır. Eğer diş eti çekilmesi ileri seviyedeyse, cerrahi müdahaleler gerekebilir. Bu müdahaleler arasında flap ameliyatı, kemik grefti ve yumuşak doku grefti gibi yöntemler bulunur.

Diş Eti Çekilmesinin Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?​

Diş eti çekilmesinin (periodontitis) önlenmesi için düzenli ve doğru ağız bakımı alışkanlıkları edinmek büyük önem taşır. Günde en az iki kez dişlerinizi fırçalayarak ve diş ipi kullanarak plak birikimini önleyebilirsiniz. Antiseptik ağız gargaraları da diş eti sağlığını korumaya yardımcı olabilir. Ayrıca, dengeli beslenmek, yeterli miktarda C vitamini almak ve sigara kullanmamak da diş eti sağlığını olumlu yönde etkiler. Düzenli olarak diş hekimi kontrollerine gitmek, erken belirtileri fark etmek ve gerekli tedbirleri almak açısından kritiktir.

Diş Eti Çekilmesine Ne İyi Gelir?​

Diş eti çekilmesine karşı etkili önlemler almak, diş sağlığını korumak için önemlidir. Diş eti çekilmesini önlemek ve mevcut durumu iyileştirmek için düzenli ağız hijyeni en temel adımdır. Günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, plak ve tartar birikimini önlemeye yardımcı olur. Ayrıca, diş hekimi tarafından önerilen diş temizliği ve kök planlaması gibi profesyonel bakım yöntemleri de diş eti çekilmesini iyileştirebilir. Sağlıklı beslenme, özellikle C vitamini açısından zengin gıdalar tüketmek, diş etlerinin güçlenmesine yardımcı olabilir. Sigara kullanmamak ve stres yönetimi de diş eti sağlığını olumlu yönde etkiler.

Diş Eti Çekilmesi İle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?​

Diş eti çekilmesi (periodontitis), tedavi edilmediğinde bir dizi komplikasyona yol açabilir. Bu komplikasyonlar arasında dişlerin hassasiyetinin artması, diş köklerinin açığa çıkması ve dişlerde aşınma gibi problemler yer alır. İlerleyen vakalarda, diş eti çekilmesi dişlerin gevşemesine ve hatta diş kaybına neden olabilir. Ayrıca, diş eti çekilmesi, ağız kokusu ve diş eti enfeksiyonları gibi ek sağlık sorunlarına yol açabilir. Diş eti çekilmesinin önlenmesi ve yönetilmesi, bu tür komplikasyonların ortaya çıkmasını engellemek için önemlidir.

Diş Eti Çekilmesi ile İlgili Sık Sorulan Sorular​

Diş Eti Çekilmesi Nedir?​

Diş eti çekilmesi, diş etlerinin diş köklerinden çekilerek dişlerin kök yüzeylerinin açığa çıkmasına neden olan bir diş eti hastalığıdır. Bu durum, dişlerin hassasiyetini artırabilir ve ileri aşamalarda diş kaybına yol açabilir.

Diş Eti Çekilmesi Hangi Belirtilerle Kendini Gösterir?​

Diş eti çekilmesinin belirtileri arasında diş eti kanamaları, diş etlerinde şişlik ve kızarıklık, dişlerde hassasiyet, ağız kokusu ve dişlerin gevşemesi yer alır. Diş köklerinin açığa çıkması da sık görülen bir belirtidir.

Diş Eti Çekilmesinin Nedenleri Nelerdir?​

Diş eti çekilmesi genellikle kötü ağız hijyeni, diş plağı ve tartar birikimi, sigara kullanımı, genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler ve bağışıklık sistemi problemleri gibi nedenlerden kaynaklanır. Ayrıca, diş sıkma ve yanlış diş fırçalama teknikleri de etkili olabilir.

Diş Eti Çekilmesi Nasıl Teşhis Edilir?​

Diş eti çekilmesi, diş hekiminiz tarafından yapılan kapsamlı bir ağız muayenesi, diş eti cebi ölçümleri ve röntgen görüntüleri ile teşhis edilir. Diş eti sağlığını değerlendirmek için diş plağı ve tartar birikimi de kontrol edilir.

Diş Eti Çekilmesi Nasıl Tedavi Edilir?​

Tedavi, hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterir. İlk aşamada, profesyonel diş temizliği ve kök planlaması yapılır. İleri vakalarda, cerrahi müdahaleler gerekebilir. Diş hekimi, tedavi sürecinde diş eti sağlığını korumak için gerekli adımları belirler.

Diş Eti Çekilmesini Önlemek İçin Ne Yapılmalıdır?​

Diş eti çekilmesini önlemek için düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanımı, antiseptik ağız gargaraları ve sağlıklı bir diyet uygulamak önemlidir. Sigara içmemek ve düzenli diş hekimi kontrolleri de diş eti sağlığını korumada etkilidir.

Diş Eti Çekilmesinin Komplikasyonları Nelerdir?​

Tedavi edilmediğinde diş eti çekilmesi, dişlerin hassasiyetini artırabilir, diş köklerinin açığa çıkmasına ve diş kaybına yol açabilir. Ayrıca, ağız kokusu ve diş eti enfeksiyonları gibi ek sorunlara neden olabilir.

Diş Ağrısının Nedenleri

dis-agrisinin-nedenleri.webp

Diş Ağrısının Nedenleri

Diş ağrıları, genellikle gıda parçacıkları dişler ve diş etleri arasında sıkışıp kaldığında ortaya çıkan ağızda ağrılı hislerdir. Genellikle dişlerdeki "gözenekler" adı verilen küçük açıklıklardan giren bakterilerden kaynaklanırlar.

Diş Ağrısının En Yaygın Nedeni Diş Çürüğüdür

Diş çürüğü, dişlerde plak biriktiğinde, mineralleri kaybetmelerine ve gözenekli hale gelmelerine neden olur. Bu, bakterilerin dişler ve diş etleri arasındaki boşluklara girmesine izin verir, burada dişin mine ve dentin katmanlarını yemeye başlarlar. Tedavi edilmezse enfeksiyon diş eti dokusuna ve diş köklerini çevreleyen kemiğe yayılır.

Diğer Nedenler Arasında Diş Eti Hastalığı, Travma veya Enfeksiyon

Diş çürüğünün yanı sıra diş ağrısının başka olası nedenleri de vardır. Periodontal hastalık olarak da bilinen diş eti hastalığı, dişleri destekleyen dokuların iltihaplanmasıdır. Diş köklerini çevreleyen diş etlerini ve kemiği etkileyerek bakterilerin birikmesine ve enfeksiyonlara neden olan ceplere yol açar. Keskin bir şeyi sert bir şekilde ısırmak gibi ağız travmaları, ağzın yumuşak dokularına zarar vererek bakterilerin kan dolaşımına girmesine ve vücuda bulaşmasına neden olabilir. Enfeksiyon, ameliyattan veya ağız yaralanmasından sonra ortaya çıkabilir.

Herhangi bir diş ağrısı semptomunuz varsa, mümkün olan en kısa sürede bir diş hekimine görünmelisiniz.

Diş eti hastalığınız olabileceğini düşünüyorsanız, hemen diş hekiminize başvurun. Ağzınızı inceleyecekler ve herhangi bir enfeksiyon olup olmadığını belirlemek için röntgen çekeceklerdir. Eğer öyleyse, sorunu antibiyotiklerle tedavi edecekler. Değilse, gelecekteki enfeksiyonları önlemenin yollarını önereceklerdir.

Diğer nedenler arasında diş eti hastalığı, yaralanma veya enfeksiyon bulunur.

Diş ağrısının birkaç farklı nedeni vardır. Diş eti hastalığı da bunlardan biridir. Bakteriler diş etlerinin altında biriktiğinde ve iltihaplanmaya neden olduğunda ortaya çıkar. Bu şişlik, ağrı ve sonunda diş kaybına yol açar. Diş ağrısının bir diğer yaygın nedeni dişin yaralanmasıdır. Örneğin çatlak bir diş, dişin içinde kanamaya neden olabilir. Ek olarak, bazı insanlar sıcak veya soğuk yiyecek veya içeceklere karşı hassasiyet geliştirir.

Diş Ağrısında Yirmilik Diş

Gömülü bir yirmilik dişiniz olabileceğini düşünüyorsanız, hemen diş hekiminize görünün. Yirmi yaş dişleri genellikle 16 ila 25 yaşları arasında çekilir, bu nedenle henüz dişlerinizi yaptırmadıysanız, mümkün olan en kısa sürede diş hekiminizden randevu almalısınız.

Diş Ağrısı Tedavisi İpuçları

dis-agrisi-tedavisi-ipuclari.webp
Diş ağrısı, çenede genellikle aniden ortaya çıkan ve birkaç saat süren yoğun bir ağrıdır. Dişleri çevreleyen dokuların enfeksiyonu, yaralanması veya iltihaplanmasından kaynaklanır.

Diş Ağrısını Geçirmek İçin Ilık Suyla Durulayın

Ağzınızı ılık suyla çalkalayın. Bu, dişleriniz ve diş etleriniz arasına sıkışmış yiyecek parçacıklarını gevşetmeye yardımcı olacaktır. Soğuk algınlığınız varsa, ağzınızı tuzlu suyla çalkalayın.

Dış Ağrısını Geçirmek İçin Buz Paketi Uygulayın

Diş ağrınız varsa bölgeye buz torbası uygulayın. Buz paketleri, daha az ağrı hissetmeniz için ağzınızdaki sinirleri uyuşturarak çalışır. Ağrıyı hafifletmek için bir ısıtma yastığı veya ısı lambası da kullanabilirsiniz.

Kalsiyum açısından zengin yiyecekler yiyin

Kalsiyum kemikleri ve dişleri güçlendirmeye yardımcı olur. Ayrıca kas spazmlarını ve krampları önlemeye yardımcı olur. Kalsiyum oranı yüksek yiyecekler arasında süt, peynir, yoğurt, brokoli, badem, somon, sardalye ve güçlendirilmiş tahıllar bulunur.

Baharatlı Veya Asitli Yiyeceklerden Kaçının

Diş ağrısı çekiyorsanız, acı biber, soğan, sarımsak ve narenciye gibi güçlü aromalı yiyeceklerden kaçının. Bu besinler ağzınızdaki sinirleri tahriş ederek ağrıya neden olur. Bunun yerine, süt ürünleri, kuruyemişler ve koyu yeşil sebzeler gibi asitliği düşük ve kalsiyumu yüksek yiyecekleri yiyin.

Diş Eti Kanaması Neden Olur?

dis-eti-kanamasi-neden-olur.webp

Diş Eti Kanaması Nedir?

Diş eti kanaması, dişlerin çevresinde bulunan diş etlerinin kanamaya eğilim göstermesidir. Diş eti kanaması, genellikle diş etlerinin iltihaplı bir durumdan kaynaklanır ve ağrıya neden olur. Diş eti kanaması, diş etlerinin güçsüz olması veya dişlerin fazla sıkıştırılması gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Ayrıca, diş eti kanaması, diş fırçalama tekniğinin yanlış uygulanması veya dişlerin doğru şekilde temizlenmemesi nedeniyle de ortaya çıkabilir.

Diş eti kanamasının belirtileri arasında diş etlerinin kanaması, diş etlerinin şişmesi, diş etlerinin ağrısı ve dişlerin hareket ettirilmesi sayılabilir. Diş eti kanaması, dişlerin kaybına yol açabilir ve diş etlerinin iltihaplı bir durumunun olmaması için zamanında tedavi edilmesi önemlidir. Diş eti kanamasının tedavisinde, diş etlerinin iltihaplanmasını önleyecek ilaçlar ve dişlerin daha iyi temizlenmesi için diş fırçalama tekniğinin düzgün uygulanması önerilebilir. Ayrıca, dişlerin doğru şekilde fırçalanması için diş fırçasının doğru seçimi ve diş ipi kullanımı önemlidir.

Diş Eti Kanamasının Belirtileri Ve Tipleri Nelerdir?

Diş eti kanamasının belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

  • • Diş etlerinin kanaması: Normal olmayan bir şekilde diş etinden kan gelmesi.
  • • Diş etlerinin şişmesi: Diş etlerinin normal olmayan bir şekilde şişmesi, diş eti kanamasının bir belirtisidir.
  • • Diş etlerinin ağrısı: Diş etlerinin ağrıması, diş eti kanamasının bir belirtisidir.
• Dişlerin hareket ettirilmesi: Dişlerin normal olmayan bir şekilde hareket ettirilebilmesi, diş eti kanamasının bir belirtisidir.

Diş eti kanamasının tipleri arasında şunlar sayılabilir:

• Ağır diş eti kanaması: Diş etlerinin ciddi bir iltihaplı olması durumundan kaynaklanır ve genellikle ağrıya neden olur.

  • • Hafif diş eti kanaması: Diş etlerinin hafif bir iltihaplı olması durumundan kaynaklanır ve genellikle ağrıya neden olmaz.
  • • Geçici diş eti kanaması: Diş etlerinin geçici bir iltihaplı olması durumundan kaynaklanır ve genellikle kısa süreli bir süreçtir.
• Sürekli diş eti kanaması: Diş etlerinin sürekli bir iltihaplı olması durumundan kaynaklanır ve genellikle uzun süreli bir süreçtir.

Diş Eti Kanaması Neden Olur?

Diş eti kanaması, diş etlerinin iltihaplı bir durumdan kaynaklanır. Diş etlerinin iltihaplanmasının nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

  • • Diş etlerinin güçsüz olması: Diş etlerinin güçsüz olması, diş etlerinin daha yumuşak hale gelmesine neden olur ve bu durum diş etlerinin daha kolay iltihaplanmasına yol açabilir.
  • • Dişlerin fazla sıkıştırılması: Dişlerin fazla sıkıştırılması, diş etlerinin daha fazla yıpranmasına ve iltihaplanmasına neden olabilir.
  • • Yanlış diş fırçalama tekniği: Diş fırçalama tekniğinin yanlış uygulanması, diş etlerinin daha fazla yıpranmasına ve iltihaplanmasına neden olabilir.
  • • Dişlerin doğru şekilde temizlenmemesi: Dişlerin doğru şekilde temizlenmemesi, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.
  • • Diş ipi kullanımının eksikliği: Diş ipi kullanımı, dişlerin arasındaki gıda artıklarının temizlenmesinde önemlidir. Eğer diş ipi kullanımı eksik ise, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.
  • • Sigara ve alkol kullanımı: Sigara ve alkol kullanımı, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.
  • • Aşırı tuz ve şeker tüketimi: Aşırı tuz ve şeker tüketimi, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.
  • • Stres: Stres, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.
• Diş eti hastalıkları: Bazı diş eti hastalıkları, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.

• Kötü beslenme: Kötü beslenme, diş etlerinin iltihaplanmasına yol açabilir.

Diş Eti Kanaması İle Ortaya Çıkabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?

Diş eti kanaması, ciddi bir durum olmayabilir ancak gerektiğinde zamanında tedavi edilmezse, bazı komplikasyonlara yol açabilir. Diş eti kanaması ile ortaya çıkabilecek komplikasyonlar arasında şunlar sayılabilir:

  • • Diş kaybı: Diş eti kanaması, dişlerin kaybına yol açabilir. Bu durum, dişlerin doğru şekilde desteklenmemesi nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • • Diş eti çekilmesi: Diş eti kanaması, diş etlerinin çekilmesine neden olabilir. Bu durum, diş etlerinin zayıflaması ve dişlerin hareket ettirilebilir hale gelmesine neden olabilir.
  • • Ağız içi enfeksiyonları: Diş eti kanaması, ağız içinde enfeksiyonların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu enfeksiyonlar, diş etlerinin iltihaplanmasının sonucu olarak ortaya çıkabilir.
  • • Diş eti kanseri: Diş eti kanaması, diş eti kanserine yol açabilir. Bu durum, diş etlerinin iltihaplanmasının uzun süreli bir durum olması nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • • Diş eti bölgesinde ağrı: Diş eti kanaması, diş eti bölgesinde ağrıya neden olabilir. Bu ağrı, diş etlerinin iltihaplanması nedeniyle ortaya çıkabilir.
  • • Diş eti bölgesinde şişme: Diş eti kanaması, diş eti bölgesinde şişmeye neden olabilir. Bu şişme, diş etlerinin iltihaplanması nedeniyle ortaya çıkabilir.
Bu nedenlerden dolayı, diş eti kanamasının zamanında tedavi edilmesi önemlidir. Diş eti kanamasının tedavisinde, diş etlerinin iltihaplanmasını önleyecek ilaçlar ve dişlerin daha iyi temizlenmesi için diş fırçalama tekniğinin düzgün uygulanması önerilebilir.

Bruksizm Nedir?

bruksizm-nedir.webp

Bruksizm Nedir?

Bruksizm, dişlerin birbirine sürtmesi veya çene kaslarını sıkması durumudur. Bruksizm her yaştan insanı etkileyen bir hastalıktır. Birisi dişlerini sıktığında veya belirgin bir sebep olmadan dişlerini gıcırdattığında ortaya çıkar. Taşlama yüz, boyun, omuz, kol, el ve hatta sırtta ağrıya neden olabilir.

Bruksizm Neden Olur?

Bruksizm, stres, kaygı, yorgunluk, uyku yoksunluğu ve diğer sorunlardan kaynaklanır. Bruksizmden muzdarip insanlar genellikle yatmadan önce gergin ve endişeli hissederler. Ayrıca yatmadan önce normalden daha fazla yemek yeme eğilimindedirler. Bu, onları stresli hissettiren bir hormon olan kortizol seviyelerinin artmasına neden olur.

Bruksizm Belirtileri

Bruksizm, dişlerin sıkılması ve gıcırdatılması ile karakterizedir. Bu alışkanlıklar yüz, boyun, omuz ve sırtta ağrıya neden olabilir. Ayrıca bruksizmi olan kişilerde baş ağrısı, ağrılı çene ve diş hassasiyeti görülebilir.

Bruksizm Tedavi Seçenekleri

Bruksizm için çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur. Sizde veya bir başkasında bruksizm olduğundan şüpheleniyorsanız, önce diş hekiminizle konuşun. Bireysel ihtiyaçlarınıza göre uygun bir tedavi planı önereceklerdir.

Dişler Neden Gıcırdar?

Bruksizm, çene kaslarına aşırı baskı uygulandığında ortaya çıkar. Bu uyku sırasında, yemek yerken ve hatta konuşurken olabilir. Bazı durumlarda, bruksizm, temporomandibular eklem bozukluğu (TME) gibi tıbbi bir durumdan kaynaklanır. Diğer zamanlarda bruksizm, anksiyete veya depresyon gibi başka bir sorunun belirtisidir.

Bruksizmin Nedenleri

Bruksizm sıklıkla TME bozuklukları ile ilişkilidir. Bununla birlikte, bruksizm herhangi bir TME belirtisi olmadan da ortaya çıkabilir. Uyurken, sakız çiğnerken veya esnerken dişlerinizi sıktığınızı veya gıcırdattığınızı fark ederseniz, olası tedavi seçenekleri hakkında diş hekiminizle konuşun.

Diş Ağrısına Ne İyi Gelir?

dis-agrisina-ne-iyi-gelir.webp
Diş ağrısına ne iyi gelir, sorusunun cevabı diş ağrısının nedenine göre değişebilir. Öncelikle, diş ağrısının nedenini tespit etmek önemlidir. Diş ağrısının nedenleri arasında diş çürüğü, diş eti iltihabı, diş kaybı, kök çıkığı, dişteki sinir hasarı ve dişteki mekanik hasar gibi nedenler bulunabilir.

  • Ağrının nedeni diş çürüğü ise, diş hekimi tarafından yapılan bir diş ameliyatı ile çürük diş tamir edilebilir ve ağrı giderilebilir.
  • Ağrının nedeni diş eti iltihabı ise, diş hekimi tarafından yapılan bir diş eti tedavisi ile iltihaplı diş eti temizlenir ve ağrı giderilebilir.
  • Ağrının nedeni diş kaybı ise, diş hekimi tarafından yapılan bir diş protezi ile diş kaybı tamir edilebilir ve ağrı giderilebilir.
Ağrının nedeni kök çıkığı ise, diş hekimi tarafından yapılan bir kök çıkığı tedavisi ile kök çıkığı giderilebilir ve ağrı giderilebilir.

Diş Ağrısı Nedenleri Nelerdir?

Diş ağrısı nedenleri arasında en yaygın olanlar şunlardır:

  • • Karıncalanma: Dişteki bir çatlak, çürük ya da diş eti çekilmesi gibi nedenlerle oluşan ağrıdır.
  • • Diş eti hastalığı: Diş etlerinde oluşan iltihaplı bir reaksiyon nedeniyle ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı diş etlerinin çekilmesi, dişlerin hareket etmesi ve dişlerin kaybına neden olabilir.
  • • Sinüzit: Sinüslerde oluşan iltihaplı bir reaksiyon nedeniyle ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı genellikle burun içinde, gözlerin üstünde veya kaşların arasında hissedilir.
  • • Diş çekimi: Diş çekimleri sırasında oluşan ağrıdır. Bu ağrı genellikle diş çekimi işleminin yapıldığı bölgede hissedilir.
  • • Köprüler ve protezler: Köprüler ve protezlerin yanlış oturtulması nedeniyle ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı genellikle yemek yerken veya dişleri sıkıştırırken hissedilir.
  • • Diş eti çekilmesi: Diş etlerinin çekilmesi sırasında oluşan ağrıdır. Bu ağrı genellikle diş etlerinin çekilmesi işleminin yapıldığı bölgede hissedilir.
  • • Diş eti iltihapları: Diş etlerinde oluşan iltihaplar nedeniyle ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı genellikle diş etlerinin çekilmesi, dişlerin hareket etmesi ve dişlerin kaybına neden olabilir.
• Diş eti kanseri: Diş etlerinde oluşan kanser nedeniyle ortaya çıkan ağrıdır. Bu ağrı genellikle diş etlerinin çekilmesi, dişlerin hareket etmesi ve dişlerin kaybına neden olabilir.

Bebeklerde Diş Ağrısının Nedenleri

Bebeklerde diş ağrısının nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

  • • Diş çıkarma süreci: Bebeklerin ilk dişleri çıkarken, diş etlerinde iltihaplı bir reaksiyon olabilir ve bu nedenle diş ağrısı ortaya çıkabilir.
  • • Diş çürükleri: Bebeklerde diş çürükleri nadiren görülür, ancak güçlü bir şeker içeren yiyecekler ve içecekler tüketildiğinde diş çürükleri oluşabilir. Bu çürükler diş ağrısına neden olabilir.
  • • Yemeklerin dişleri sıkıştırması: Bebeklerin dişleri henüz tam olarak çıkmamış olabilir ve bu nedenle yemeklerin dişleri arasında sıkışmasına neden olabilir. Bu durum da diş ağrısına neden olabilir.
  • • Diş eti iltihapları: Bebeklerde diş etlerinde oluşabilecek iltihaplar diş ağrısına neden olabilir.
• Diş eti kanseri: Bu durum bebeklerde çok nadir görülür, ancak diş etlerinde oluşabilecek kanser de diş ağrısına neden olabilir.

Diş Ağrısı Nasıl Belirti Verir?

Diş ağrısı genellikle dişlerin çekilmesi, dişlerin hareket etmesi, dişlerin kaybı gibi belirtilerle kendini gösterir. Ayrıca diş ağrısı aşağıdaki belirtilerle de kendini gösterebilir:

  • • Dişlerin üstünde veya altında ağrı: Diş ağrısı genellikle dişlerin üstünde veya altında hissedilir.
  • • Diş etlerinde ağrı: Diş etlerinde oluşan iltihaplı bir reaksiyon nedeniyle diş etlerinde ağrı olabilir.
  • • Yüzde ağrı: Diş ağrısı yüzde de hissedilebilir. Özellikle diş etlerinde oluşan iltihaplı bir reaksiyon nedeniyle yüzde ağrı olabilir.
  • • Dişler arasında ağrı: Dişler arasında oluşabilecek çatlaklar veya çürükler nedeniyle dişler arasında ağrı olabilir.
  • • Ağız içinde ağrı: Ağız içinde oluşabilecek iltihaplı bir reaksiyon nedeniyle ağız içinde ağrı olabilir.
  • • Yüzde şişme: Diş ağrısı nedeniyle yüzde şişme olabilir.
Diş ağrısının belirtileri arasında yüksek ateş, halsizlik ve genel sağlık durumunda bozulma gibi belirtiler de olabilir. Bu nedenle, diş ağrısı belirtilerinin ortaya çıktığında doktora veya diş hekimine başvurulması önerilir.

Diş Ağrısı İçin Evde Uygulanabilecek Yöntemler Nelerdir?

Diş ağrısı için evde uygulanabilecek yöntemler şunlardır:

  • • Ağrı kesici ilaçlar: Özellikle ağrı kesici ilaçların etkisi hızlı olması nedeniyle diş ağrısının geçici olarak azaltılmasında etkilidir. Bu tür ilaçlar arasında paracetamol, ibuprofen gibi ilaçlar sayılabilir. Bu ilaçların yan etkileri olabilir, bu nedenle doktorunuzun veya diş hekiminizin önerilerine uygun olarak kullanılmalıdır.
  • • Ağrı azaltıcı gargara çözeltileri: Ağrı azaltıcı gargara çözeltileri, ağrı azaltıcı özelliklere sahip olan bitkisel çözeltilerdir. Bu çözeltiler arasında kamillete, papatya çayı, adaçayı gibi çözeltiler sayılabilir. Bu çözeltiler ağrı azaltıcı etkisi olmasının yanı sıra, iltihaplı bir reaksiyonun azaltılmasına da yardımcı olabilir.
  • • Soğuk uygulamalar: Soğuk uygulamalar, ağrı azaltıcı etkisi olması nedeniyle diş ağrısının azaltılmasında etkilidir. Soğuk uygulamalar arasında, buzlu suya batırılmış havlu veya buzlu suya batırılmış bez gibi yöntemler sayılabilir.
  • • Isı uygulamaları: Isı uygulamaları, ağrı azaltıcı etkisi olması nedeniyle diş ağrısının azaltılmasında etkilidir. Isı uygulamaları arasında, ısıtılmış havlu veya ısıtılmış su bardağı gibi yöntemler sayılabilir.
Bu yöntemler sadece geçici olarak ağrı azaltıcı etki gösterir ve diş ağrısının nedenini ortadan kaldırmaz. Bu nedenle, diş ağrısının nedenini belirlemek için doktora veya diş hekimine başvurulması önerilir.

Diş Beyazlatma Yöntemleri

dis-beyazlatma-yontemleri.webp

Diş Beyazlatma Yöntemleri

Diş beyazlatma, dişlerin rengini açıp beyazlatmayı amaçlayan bir güzelleme işlemidir. Bu işlemler genellikle dişlerin rengini açmak için kullanılan çeşitli yöntemlerle yapılır. Aşağıda bazı popüler diş beyazlatma yöntemlerini ele alacağım:

  • • İçecekler: Birçok içecek (örneğin kahve, çay ve kola) dişlerin rengini koyulaştırabilir. Bu nedenle, bu içecekleri tüketirken dişlerinizi fırçalamanız veya su ile yıkamanız önerilir.
  • • Fırçalama: Günlük fırçalama dişlerinizi beyazlatmanın etkili bir yoludur. Diş macununuzu doğru şekilde kullanarak (fazla koyu ya da aşırı sıvı olmamalı) ve fırçanızı doğru teknikle kullanarak dişlerinizi beyazlatabilirsiniz.
  • • Ağız içi su bileşenleri: Ağız içi su bileşenleri, dişlerin rengini açmak için kullanılan bir diş beyazlatma yöntemidir. Bu bileşenler dişlerin üstüne uygulandıktan sonra, dişlerin rengi hafifçe açılır ve beyazlaşır.
  • • Diş beyazlatıcı macunlar: Bu macunlar, dişlerin rengini açmak için kullanılan bir diş beyazlatma yöntemidir. Diş beyazlatıcı macunlar, dişlerin üstüne uygulandıktan sonra, dişlerin rengi hafifçe açılır ve beyazlaşır.
  • • Diş beyazlatıcı jeller: Bu jeller, dişlerin rengini açmak için kullanılan bir diş beyazlatma yöntemidir. Diş beyazlatıcı jeller, dişlerin üstüne uygulandıktan sonra, dişlerin rengi hafifçe açılır ve beyazlaşır.
• Diş beyazlatıcı spreyler: Bu spreyler, dişlerin rengini açmak için kullanılan bir diş beyazlatma yöntemidir. Diş beyazlatıcı spreyler, dişlerin üstüne uygulanır.

Diş Beyazlığını Neden Kaybeder

Dişlerin rengi zaman içinde değişebilir ve beyazlığını kaybedebilir. Bu değişikliklerin nedenleri şunlar olabilir:

  • • Günlük beslenme ve içecekler: Kahve, çay, kola gibi içecekler ve bazı yiyecekler dişlerin rengini koyulaştırabilir ve beyazlığını kaybetmesine neden olabilir.
  • • Sigara içme: Sigara içmek, dişlerin rengini koyulaştırır ve beyazlığını kaybetmesine neden olabilir.
  • • Aşırı fırçalama: Aşırı fırçalama, dişlerin zarar görmesine ve renginin açılmasına neden olabilir.
  • • Kimyasal maddeler: Bazı kimyasal maddeler (örneğin asitler) dişlerin rengini açabilir ve beyazlığını kaybetmesine neden olabilir.
  • • Diş eti hastalıkları: Diş eti hastalıkları (örneğin diş eti çekilmesi) dişlerin rengini değiştirebilir ve beyazlığını kaybetmesine neden olabilir.
  • • Yaşlanma: Dişler zaman içinde doğal olarak açılır ve beyazlığını kaybedebilir.
  • • Dişlerin yapısı: Bazı insanların dişleri doğuştan daha açık renktedir ve bu nedenle beyazlıkları daha az görünür olabilir.
Diş beyazlatma yöntemleri kullanılarak dişlerin beyazlığını geri kazanmak mümkündür. Ancak, diş beyazlatma işlemlerinin sıklığı ve etkinliği kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir diş hekimiyle görüşmeniz önerilir.

Herkes Diş Beyazlatma İşlemi Yaptırabilir mi?

Diş beyazlatma işlemi genellikle güvenli ve etkilidir, ancak bazı insanlar için uygun olmayabilir. Örneğin:

  • • Gebeler ve emziren anneler: Gebeler ve emziren anneler diş beyazlatma işlemlerinden uzak durmalıdır, çünkü bebeğin sağlığını etkileyebilecek bilgi yoktur.
  • • Dişleri zayıf olanlar: Dişleri zayıf olanlar için diş beyazlatma işlemi uygun olmayabilir, çünkü dişler zayıf olduğunda daha kolay hasar görebilirler.
  • • Diş eti hastalığı olanlar: Diş eti hastalığı olanlar için diş beyazlatma işlemi uygun olmayabilir, çünkü diş eti hastalığı olan dişler daha hassas olabilir ve diş beyazlatma işlemlerinden daha fazla zarar görebilirler.
• Doğuştan açık renkli dişleri olanlar: Bazı insanların dişleri doğuştan daha açık renktedir ve bu nedenle diş beyazlatma işlemlerinin etkisi daha az olabilir.

Diş Beyazlatma Güvenli midir?

Diş beyazlatma işlemleri genellikle güvenli ve etkilidir, ancak bazı insanlar için uygun olmayabilir. Öncelikle, diş beyazlatma işlemi yaptırmak isteyenler bir diş hekimine başvurmalıdır. Diş hekimi, kişinin dişlerinin durumunu değerlendirerek, diş beyazlatma işlemi için uygun olup olmadığını belirleyebilir.

Diş beyazlatma işlemlerinde bazı yan etkiler görülebilir, ancak genellikle geçici ve hafif derecededir. Bu yan etkiler şunlar olabilir:

  • • Diş eti hassasiyeti: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra diş etleri hassas olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.
  • • Ağızda yanma: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra ağızda yanma hissi olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.
• Dişler arasında renk farklılıkları: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra dişler arasında renk farklılıkları olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.

Diş Beyazlatma Dişlere Zarar Verir mi?

Diş beyazlatma işlemleri genellikle dişler üzerinde zarar vermez. Ancak, bazı durumlarda diş beyazlatma işlemlerinden sonra dişlerde hassasiyet olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.

Diş beyazlatma işlemlerinden sonra dişlerin daha hassas olmasının nedeni, dişlerin yüzeyinde bulunan doku tabakasının hafifçe açılmasıdır. Bu açıklık, dişlerin daha hassas olmasına neden olur. Ancak, bu açıklık zaman içinde kendiliğinden kapanır ve dişlerin hassasiyeti azalır.

Diş beyazlatma işlemlerinin dişler üzerinde zarar verme olasılığı, işlemlerin doğru bir şekilde yapılıp yapılmadığına bağlıdır. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemi yaptırmak isteyenler öncelikle bir diş hekimine başvurmalıdır. Diş hekimi, kişinin dişlerinin durumunu değerlendirerek, diş beyazlatma işlemi için uygun olup olmadığını belirleyebilir.

Ayrıca, diş beyazlatma işlemlerinin yan etkilerini azaltmak için diş beyazlatma ürünlerini doğru bir şekilde kullanmanız ve diş hekiminin önerilerine uymaya özen göstermeniz önemlidir.

Diş Beyazlatmanın Etkileri Nelerdir?

Diş beyazlatma işlemlerinin etkileri, işlemlerin türüne ve doğru bir şekilde yapılıp yapılmadığına göre değişebilir. Genel olarak, diş beyazlatma işlemlerinin etkileri şunlar olabilir:

  • • Dişlerin rengi açılır: Diş beyazlatma işlemleri, dişlerin rengini hafifçe açar ve beyazlaştırır. Bu etki, işlemin türüne ve doğru bir şekilde yapılıp yapılmadığına göre değişebilir.
  • • Dişlerin daha parlak görünümü: Diş beyazlatma işlemleri, dişlerin daha parlak bir görünüm kazanmasına neden olabilir.
  • • Dişler arasında renk farklılıkları: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra dişler arasında renk farklılıkları olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.
  • • Diş eti hassasiyeti: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra diş etleri hassas olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.
• Ağızda yanma: Diş beyazlatma işlemlerinden sonra ağızda yanma hissi olabilir. Bu genellikle geçici bir durumdur ve birkaç gün içinde kaybolur.

Dental Tomografi Nedir?

dental-tomografi-nedir.webp

Dental Tomografi Nedir?

Dental tomografi (dental CT), dişlerin ve çene kemiklerinin görüntülenmesi için bir tür radyografi tekniğidir. Dental CT görüntüleri, dişlerin ve çene kemiklerinin yapısı hakkında daha detaylı bilgi sağlar ve dişlerin ve çene kemiklerinin nasıl düzgün bir şekilde dizilip düzenlendiğini gösterir. Bu teknik, diş hekimleri tarafından implantların yerleştirilmesi, dişlerin endodontik tedavisi (kanal tedavisi) ve dişlerin ve çene kemiklerinin yapısının değerlendirilmesi gibi durumlarda kullanılır.

  • Dental CT görüntüleri, çok sayıda düşük dozlu x-ışını taramasından oluşur ve bu taramalar bir döngüde toplanır. Dental CT makinesi, bir tüp ve bir detektör tarafından oluşturulan bir döngü şeklinde tasarımlanmıştır ve bu tüp ve detektör, çene üzerinde döner. Bu sayede, çene üzerinde çok sayıda düşük dozlu x-ışını taraması yapılır ve bu taramalar bir araya getirilerek bir 3 boyutlu görüntü oluşturulur.
Dental CT görüntüleri, diş hekimlerinin dişlerin ve çene kemiklerinin yapısı hakkında daha detaylı bilgi sağlar ve bu bilgi, dişlerin ve çene kemiklerinin nasıl düzgün bir şekilde dizilip düzenlendiğini gösterir. Bu bilgi, diş hekimleri tarafından implantların yerleştirilmesi, dişlerin endodontik tedavisi (kanal tedavisi) ve dişlerin ve çene kemiklerinin yapısının değerlendirilmesi gibi durumlarda önemlidir.

Dental Tomografi Kimler İçin Kullanılır?

Dental tomografi, ağız ve dişlerle ilgili bir radyografi tekniğidir. Bu teknik, diş hekimleri tarafından dişlerin ve kemiklerin görüntülenmesi için kullanılır. Örneğin, dental tomografi kullanılarak diş etlerinin sağlığını değerlendirilebilir, dişlerin yerleşimi hakkında bilgi edinilebilir ve diş çekimleri ve diş implantları gibi diş hekimliği işlemleri planlanabilir.

  • Dental tomografi, ağız içinde bulunan büyük metal obje veya diş çekimi gibi nedenlerle radyografi çekimi yapılamayan durumlarda da kullanılabilir. Dental tomografi, özellikle ağız içinde görülemeyen yerlerdeki sorunların tespiti için yararlı olabilir.
Dental tomografi, genellikle diş hekimliği işlemlerinin planlanması ve yapılması sırasında kullanılır. Ancak, ağız ve dişlerle ilgili başka bir nedenle de bu teknik kullanılabilir. Örneğin, ağız ve dişlerdeki anormalliklerin tespiti veya ağız içinde bulunan bir tümörün tespiti gibi durumlarda da dental tomografi kullanılabilir.

Dental Tomografi Neden Önemli ve Gereklidir?

Dental tomografi, diş hekimliği alanında önemli bir radyografi tekniğidir, çünkü dişler ve kemiklerin daha iyi görüntülenmesini sağlar. Bu sayede, diş hekimleri daha iyi bir şekilde dişlerin yerleşimini anlayabilir ve diş hekimliği işlemleri için daha iyi bir planlama yapabilirler.

  • Dental tomografi ayrıca, ağız içinde bulunan büyük metal obje veya diş çekimi gibi nedenlerle radyografi çekimi yapılamayan durumlarda da yararlı olabilir. Bu teknik sayesinde, ağız içinde görülemeyen yerlerdeki sorunlar da tespit edilebilir.
Dental tomografi, ağız ve dişlerdeki anormalliklerin tespiti veya ağız içinde bulunan bir tümörün tespiti gibi durumlarda da önemlidir. Bu teknik sayesinde, bu tür sorunlar erken teşhis edilebilir ve daha etkili bir şekilde tedavi edilebilir.

Dental Tomografi Çekimi Nasıl Yapılır?

Dental tomografi çekimi, diş hekimleri tarafından yapılır ve genellikle bir diş hekimliği kliniğinde gerçekleştirilir. Çekim işlemi şu şekilde gerçekleşir:•

  • Öncelikle, hasta diş hekimi tarafından bir radyografi çekimi yapılmak istenen alana yönlendirilir.
  • Dental tomografi cihazı, çekim yapılmak istenen alana yerleştirilir. Bu cihaz, hastanın ağzının içine yerleştirilen bir kafes şeklinde bir yapıdan oluşur.
  • Hasta, çekim yapılacak alana uygun bir pozisyon alır. Bu pozisyon, diş hekiminin çekim yapılmak istenen alanı daha iyi görüntüleyebilmesi için belirlenir.
  • Dental tomografi cihazı, çekim yapılacak alanı tarar ve görüntüleri üretir. Bu işlem birkaç saniye sürer ve hasta birkaç kez "nefesini tut" gibi talimatlar alabilir.
  • Çekim tamamlandıktan sonra, dental tomografi görüntüleri diş hekimine gösterilir ve diş hekimi bu görüntüleri inceler ve değerlendirir.
  • Diş hekimi, görüntüler üzerinde yapmış olduğu değerlendirme sonucunda, diş hekimliği işleminin nasıl yapılacağını belirler ve hastaya bu konuda bilgi verir.
Dental tomografi çekimi, genellikle ağrısız ve sıkıntısız bir işlemdir. Ancak, bazı hastalar radyasyon hassasiyetinden dolayı bu işlemden rahatsızlık duyabilirler. Bu nedenle, diş hekimleri bu tür durumlarda özel önlemler alırlar.

Dental Tomografi Ne Zaman Çektirmeliyim?

Dental tomografi çekimi, genellikle diş hekimleri tarafından planlanır ve yapılır. Bu nedenle, dental tomografi çekimi yaptırmak isteyen kişilerin diş hekimlerine danışmaları önerilir. Diş hekimleri, dental tomografi çekimi yaptırmak isteyen hastaların durumlarını değerlendirir ve gerekli görüldüğünde bu işlemi önerirler.

Dental tomografi çekimi, özellikle diş hekimliği işlemlerinin planlanması sırasında yararlı olabilir. Bu işlemler arasında diş çekimleri, diş implantları ve ağız içinde bulunan büyük metal obje gibi durumlar sayılabilir. Ayrıca, ağız ve dişlerdeki anormalliklerin tespiti veya ağız içinde bulunan bir tümörün tespiti gibi durumlarda da dental tomografi çekimi yararlı olabilir.

Dental Tomografi Kullanım Alanları Nelerdir?

Dental tomografi, diş hekimliği alanında kullanılan bir radyografi tekniğidir. Bu teknik sayesinde, dişler ve kemikler daha iyi görüntülenir ve bu sayede diş hekimleri daha iyi bir şekilde dişlerin yerleşimini anlayabilir ve diş hekimliği işlemleri için daha iyi bir planlama yapabilirler.

Dental tomografi kullanım alanları arasında şu durumlar sayılabilir:

  • • Diş çekimleri: Dental tomografi, diş çekimleri sırasında dişlerin yerleşimini daha iyi görüntüleyerek diş hekimlerine yardımcı olur. Bu sayede, diş çekimleri daha etkili bir şekilde yapılabilir.
  • • Diş implantları: Dental tomografi, diş implantlarının yapılması sırasında diş etlerinin sağlığını değerlendirir ve diş implantlarının yerleşimini planlar.
  • • Ağız içinde bulunan büyük metal obje: Dental tomografi, ağız içinde bulunan büyük metal objeler gibi durumlarda da kullanılabilir. Bu teknik sayesinde, bu tür objelerin ağız içinde nerede bulunduğu belirlenebilir.
  • • Ağız ve dişlerdeki anormalliklerin tespiti: Dental tomografi, ağız ve dişlerdeki anormalliklerin tespiti için de kullanılabilir. Bu teknik sayesinde, bu tür anormallikler erken teşhis edilebilir ve daha etkili bir şekilde tedavi edilebilir.
• Ağız içinde bulunan tümörlerin tespiti: Dental tomografi, ağız içinde bulunan tümörlerin tespiti için de kullanılabilir. Bu teknik sayesinde, bu tür tümörler erken teşhis edilebilir ve daha etkili bir şekilde tedavi edilebilir..

Köprü Diş Nedir? Nasıl Yapılır?

kopru-dis-nedir-nasil-yapilir.webp
"Köprü diş" terimi, diş hekimliği alanında kullanılan bir terimdir. Bir köprü diş, eksik bir diş veya dişler grubu tarafından desteklenen, bir veya daha fazla yapay dişin (pontik) yerine geçen bir protez türüdür. Genellikle komşu dişler üzerine yerleştirilir ve eksik dişin yerini doldurarak estetik ve işlevsel bir çözüm sağlar.

Köprü dişin temel amacı, eksik dişin estetik görünümünü düzeltmek ve çiğneme fonksiyonunu geri kazandırmaktır. Bu tür bir protez, yanındaki sağlam dişler üzerine dayanarak tutunur. Sağlam dişler üzerine yerleştirilen taşıyıcı kronlar, yapay dişi veya dişleri destekler ve yerinde tutar. Köprü dişler, estetik bir gülümseme oluşturmanın yanı sıra çiğneme işlevini düzelten önemli bir çözümdür.

Köprü dişler, porselen veya seramik malzemelerden yapılabildiği gibi metal destekli porselen köprüler gibi farklı malzemelerden üretilebilir. Her hasta için en uygun köprü diş türü, hastanın özel ihtiyaçlarına ve ağız yapısına bağlı olarak belirlenir.

Köprü Diş Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Köprü diş tedavisi, eksik diş veya dişlerin yerine geçen bir protez yerleştirme işlemidir. Genellikle komşu sağlam dişlerin üzerine yerleştirilir ve bu sağlam dişler köprü protezini destekler. İşte genel olarak köprü diş tedavisinin nasıl uygulandığıne dair adımlar:

  • • Muayene ve Değerlendirme: İlk adım, diş hekiminizin eksik dişlerinizi incelemesi ve ağız yapınızı değerlendirmesidir. Bu aşamada diş hekiminiz, uygun tedavi planını belirlemek için röntgen çekimleri veya diğer görüntüleme yöntemlerini kullanabilir.
  • • Hazırlık: Sağlam komşu dişlerinizi desteklemek için küçük bir miktar mine çıkarılması gerekebilir. Bu adım, dişleri taşıyıcı kronlar için hazırlamak amacıyla yapılır.
  • • Ölçü Alımı: Diş hekiminiz, ağız yapınıza ve hazırlanan dişlere dayalı olarak doğru ölçüleri alacaktır. Bu ölçüler laboratuvara gönderilir ve köprü protezi yapımı için temel oluşturur.
  • • Geçici Köprü: Ölçüler alındıktan sonra, laboratuvarda kalıcı köprü proteziniz hazırlanırken, geçici bir köprü veya geçici protez yerleştirilebilir. Bu, diş eksikliğinin estetik ve fonksiyonel açıdan düzeltilmesini sağlar.
  • • Protezin Uygulanması: Kalıcı köprü protezi hazırlandığında, diş hekiminiz bu protezi komşu dişlerin üzerine yerleştirir. Protezin doğru oturduğundan ve uyumlu olduğundan emin olmak için gerekli ayarlamalar yapılır.
• Uyum ve Estetik Kontrolü: Protezin ağızda doğru bir şekilde oturduğundan ve çiğneme işlevini engellemediğinden emin olmak için uyum ve estetik kontrolleri yapılır. Diş rengi, boyutu ve şekli gibi faktörler de hastanın isteklerine uygun olarak ayarlanır.

• Son Kontroller: Köprü protezinin doğru bir şekilde yerleştirildiğinden emin olduktan sonra son kontroller yapılır. Diş hekiminiz, diş etleri ve çevresindeki dokuların sağlığına dikkat edecektir.

Köprü Diş Çeşitleri Nelerdir?

Köprü dişler, farklı malzemelerden yapılabilecek ve farklı tasarım ve kullanım amaçlarına sahip çeşitli türlerde gelir. İşte yaygın köprü diş çeşitlerinden bazıları:

  • • Geleneksel Porselen Köprüler: Bu tür köprüler genellikle seramik veya porselen malzemelerden yapılır. Komşu sağlam dişlere dayanan taşıyıcı kronlar ve bu kronlara bağlı olan yapay dişlerden oluşurlar. Estetik açıdan doğal dişlere benzer bir görünüm sunarlar.
  • • Metal Destekli Porselen Köprüler: Metal destekli porselen köprülerde, altta metal bir altyapı yer alır ve üstüne porselen kaplama eklenir. Bu tür köprüler, dayanıklılığı artırma ve daha fazla çiğneme kuvvetine dayanma amaçlı kullanılır. Ancak estetik olarak tamamen seramik köprüler kadar iyi bir seçenek olmayabilirler.
  • • Tam Seramik Köprüler: Tam seramik veya porselen köprüler, en iyi estetik sonuçları sunan seçenekler arasında yer alır. Yapay dişler ve taşıyıcı kronlar tamamen seramikten yapıldığı için doğal dişlere oldukça benzer bir görünüme sahiptirler.
  • • Yapıştırılmış Köprüler: Bu tür köprüler, komşu sağlam dişlerin üzerine yerleştirilen taşıyıcı kronlar yerine, komşu dişlerin arkasına yerleştirilen yapay dişler ile desteklenir. Bu sayede daha az invazif bir tedavi sağlanabilir.
• Cantilever Köprüler: Cantilever köprüler, eksik dişin sadece bir tarafına komşu diş üzerinden desteklenen köprülerdir. Bu tür köprüler, bir tarafta sadece bir diş eksik olduğunda tercih edilebilir.

• Çelik veya Altın Köprüler: Nadiren kullanılan çelik veya altın alaşımlı köprüler, özellikle arka dişlerde dayanıklılığı artırmak için tercih edilebilir. Ancak estetik açıdan diğer seçeneklere göre daha az tercih edilen bir seçenektir.

Köprü Diş Tedavisini Kimler Yaptırabilir?

Köprü diş tedavisi genellikle eksik dişleri olan ve bu eksikliği gidermek isteyen bireyler için uygundur. Ancak, tedaviyi kimlerin yaptırabileceği konusunda bazı faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. İşte köprü diş tedavisini yaptırabilecek kişiler hakkında genel bir bakış:

  • • Eksik Dişi Olanlar: Köprü diş tedavisi, eksik bir veya birkaç dişi olan kişiler için uygun bir çözümdür. Eksik dişler estetik ve fonksiyonel sorunlara neden olabilir, bu nedenle bu durumu düzeltmek isteyen kişiler köprü diş tedavisini düşünebilirler.
  • • Komşu Dişler Sağlam Olanlar: Köprü dişler, komşu sağlam dişlere dayandığı için komşu dişlerin sağlıklı olması önemlidir. Komşu dişlerde çürük, hasar veya ciddi aşınma gibi sorunlar varsa, bu dişler önce tedavi edilmelidir.
  • • Ağız Sağlığı İyi Olanlar: Köprü diş tedavisi yaptırmak isteyen kişilerin ağız sağlığı genel olarak iyi olmalıdır. Diş eti hastalığı gibi kronik ağız sağlığı sorunları, tedaviyi olumsuz etkileyebilir.
  • • Oral Hijyenine Dikkat Edenler: Köprü diş tedavisi yaptıran kişilerin iyi bir oral hijyen rutini izlemesi önemlidir. Doğru fırçalama, diş ipi kullanımı ve düzenli diş hekimi kontrolleri, tedavinin uzun ömürlü olmasına yardımcı olur.
• Genel Sağlığı İyi Olanlar: Tedaviyi yaptırmayı düşünen bireylerin genel sağlıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı sağlık durumları veya ilaç kullanımları, köprü diş tedavisini etkileyebilir.

• Estetik ve Fonksiyonel Beklentisi Olanlar: Köprü diş tedavisi, hem estetik hem de fonksiyonel amaçlarla tercih edilir. Tedaviyi yaptırmayı düşünen kişilerin hem görünüm hem de çiğneme fonksiyonu konusundaki beklentileri önemlidir.

Diş Köprüsü Tedavisi Sonrasında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Diş köprüsü tedavisi sonrasında iyi bir bakım ve dikkat gereklidir. İşte köprü diş tedavisi sonrasında dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar:

  • • İyi Bir Ağız Hijyeni Sürdürmek: Köprü diş tedavisi sonrasında da iyi bir ağız hijyeni rutini sürdürmek çok önemlidir. Günde en az iki kez dişlerinizi fırçalamalı, diş ipi veya ara yüz temizleyicileri kullanarak aralardaki yiyecek artıklarını temizlemelisiniz.
  • • Doğru Beslenme ve Çiğneme Alışkanlıkları: Yeni köprü dişinizin dayanıklılığını artırmak için sert ve yapışkan yiyeceklerden kaçının. Ayrıca, aşırı sert veya çiğnenmesi zor yiyecekleri ağızda çiğneme sırasında köprü dişinize zarar vermemeye özen gösterin.
  • • Düzenli Diş Hekimi Kontrolleri: Diş hekiminizin önerdiği periyotlarda düzenli olarak kontrole gitmeyi sürdürün. Diş hekiminiz, köprü dişinizin durumunu değerlendirecek, gerekli temizlikleri yapacak ve olası sorunları erken teşhis edebilecektir.
  • • Gece Plak Kullanımı: Diş hekiminiz, gece plak veya gece koruyucu önerdiyse bu talimatları takip etmelisiniz. Bu tür aparatlar, dişleri korumak ve gıcırdatma problemlerini önlemek için kullanılabilir.
  • • Diş Gıcırdatmayı Önlemek: Diş gıcırdatma (bruksizm) alışkanlığınız varsa, bu durum köprü dişinize zarar verebilir. Eğer gece veya gündüz dişlerinizi sıkıyorsanız, diş hekiminizle konuşarak bu duruma yönelik çözümler arayabilirsiniz.
• Diş Ağrısı veya Rahatsızlık Durumunda Hemen Bildirmek: Eğer köprü dişinizde ağrı, hassasiyet veya rahatsızlık hissederseniz, vakit kaybetmeden diş hekiminize başvurmalısınız. Erken müdahale, olası problemleri çözmek için önemlidir.

• Sigara ve Alkol Tüketimini Sınırlamak: Sigara ve aşırı alkol tüketimi dişlerinizi olumsuz etkileyebilir ve köprü dişinizin dayanıklılığını azaltabilir. Mümkünse bu alışkanlıklardan uzak durun veya sınırlayın.

• Acil Durumlar İçin Hazırlıklı Olmak: Herhangi bir acil durumda (köprü dişin kırılması, düşmesi vb.) ne yapmanız gerektiğini bilmek önemlidir. Diş hekiminizden acil durumlar için rehberlik alabilirsiniz.

Diş Köprüsü Fiyatları

Diş köprüsü fiyatları, sizin genel sağlık durumunuza, seçeceğiniz köprü tipine ve yapılacak işlem sürecine göre değişebileceği için, muayene yapılmadan net bir fiyat verilememektedir.

Diş Teli Tedavisi Nedir? Nasıl Yapılır?

dis-teli-tedavisi-nedir-nasil-yapilir.webp
Diş teli tedavisi, dişlerin düzgün hizalanması, çene yapısının düzeltilmesi ve dişler arasındaki uyumun sağlanması amacıyla yapılan bir ortodontik tedavi şeklidir. Bu tedavi süreci genellikle birkaç adımdan oluşur:

Diş teli tedavisi süreci, uzman bir ortodontist tarafından başlatılır.

İlk adım muayene ve değerlendirmedir. Ortodontist, dişlerin ve çene yapısının durumunu değerlendirir, röntgenler ve diğer görüntüleme yöntemleri kullanabilir. Bu aşamada, hastanın ihtiyaçlarına ve tedavi seçeneklerine göre bir tedavi planı oluşturulur.

Ortodontist, hastanın durumuna göre en uygun tedavi yöntemini seçer. Geleneksel metal braketler, seramik braketler veya şeffaf plaklar gibi farklı tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Tedavi planlaması, hastanın hedefleri, yaş faktörü ve bireysel durumuna göre şekillenir.

Tedavi planı belirlendikten sonra, seçilen tedavi yöntemine göre diş teli veya plaklar uygulanır. Geleneksel metal braketler dişlerin ön yüzeyine yapıştırılırken, seramik braketler daha az farkedilir olması için tercih edilebilir. Şeffaf plaklar ise dişlerin üzerine takılıp çıkarılabilir.

Tedavi süresi boyunca, hastalar düzenli olarak ortodontiste kontrole gelmelidir. Bu kontrollerde braketler veya plaklar ayarlanır, gerektiğinde değiştirilir ve tedavinin ilerlemesi değerlendirilir. Tedavi süresi, hastanın durumuna bağlı olarak değişebilir ve genellikle birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir.

Dişler istenilen hizaya geldiğinde, ortodontist tedaviyi sonlandırır. Braketler veya plaklar çıkarılır ve genellikle bir retansiyon dönemi başlar. Bu dönemde, özel retansiyon apareyleri (tel veya plaklar) kullanılabilir. Bu apareyler, dişlerin yeni pozisyonlarını korumaya yardımcı olur.

Tedavi sonrası dönemde dişlerin tekrar eski pozisyonlarına dönmemesi için düzenli olarak retansiyon apareylerini kullanmak önemlidir. Ortodontist, ne kadar süre boyunca ve nasıl bir retansiyon tedavisi gerektiğini belirler.

Diş Teli Tedavisi Ne Zaman Gerekir?

Diş teli tedavisi, çeşitli dişsel ve çene yapısal problemleri olan kişiler için önerilebilir. Bu problemler, estetik kaygılar veya ağız sağlığı sorunları nedeniyle tedavi gerektirebilir. İşte diş teli tedavisinin gerekebileceği bazı durumlar:

• Dişlerin Kötü Hizalanması veya Çapraşıklığı: Dişlerin düzensiz şekilde sıralanması, çapraşıklıklar veya dişlerin birbirine göre uyumsuz pozisyonları estetik sorunlara yol açabilir. Bu durumlar düzeltilmezse ağız hijyenini zorlaştırabilir ve çiğneme fonksiyonunu etkileyebilir.

• Çene Yapısı Problemleri: Üst ve alt çenelerin birbirine uyumsuzluğu, çene gelişim problemleri, çene darlığı veya genişliği gibi durumlar dişlerin düzgün hizalanmasını engelleyebilir. Bu tür çene yapısı problemleri de diş teli tedavisini gerektirebilir.

• Yanıltıcı Diş Isırmaları: Aşırı ileri veya geri ısırma, açık ısırma veya derin ısırma gibi durumlar, çiğneme fonksiyonunu etkileyebilir ve çene eklemlerine yük binmesine neden olabilir. Bu tür durumlar da diş teli tedavisini gerektirebilir.

• Boşluklar ve Aralıklar: Dişler arasındaki fazla boşluklar veya sıkışıklıklar hem estetik hem de ağız sağlığı açısından sorun teşkil edebilir. Diş teli tedavisi bu tür durumları düzeltebilir.

• Konuşma Problemleri: Dişlerin veya çene yapısının neden olduğu konuşma problemleri, tedavi gerektiren durumlar arasında yer alabilir.

• Dişlerin Aşırı Aşınması veya Eksikliği: Dişlerin düzensizliği veya çene yapısı problemleri nedeniyle dişlerin aşırı aşındığı veya eksildiği durumlarda da diş teli tedavisi düşünülebilir.

Yetişkinlerde Ortodontik Tedavi

Yetişkinlerde ortodontik tedavi, diş teli veya diğer ortodontik apareyler kullanarak dişlerin düzeltilmesi ve hizalanması sürecini ifade eder. Günümüzde, yetişkinler için de çeşitli ortodontik tedavi seçenekleri mevcuttur. İşte bazı önemli noktalar:

Yetişkinler için geleneksel metal braketler dışında daha estetik seçenekler bulunmaktadır. Seramik braketler, diş renginde olduğu için daha az farkedilir. Ayrıca şeffaf plaklar da tercih edilen bir seçenektir. Bu plaklar dişlere takılıp çıkarılabilir, bu nedenle estetik ve kullanım açısından avantajlıdır.

Yetişkinlerde tedavi süresi, genellikle gençlerdeki gibi hızlı olmayabilir. Dişlerin kemik yapısı ve çene gelişimi tamamlandığı için hareket etmeleri daha zor olabilir.

Birçok yetişkin, geleneksel metal braketlerin estetik görünüme olumsuz etki yapabileceğinden endişe edebilir. Bu nedenle estetik kaygıları olan yetişkinler, seramik braketler veya şeffaf plaklar gibi daha az göze çarpan seçenekleri tercih edebilir.

Yetişkinlerin diş teli tedavisi sırasında ağız hijyenine özellikle dikkat etmeleri önemlidir. İyi ağız hijyeni sağlamak, diş çürümeleri ve diş eti problemleri riskini azaltmaya yardımcı olur.

Tedavi sürecinde çene eklemlerinin ve çene yapısının sağlığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Uzman bir ortodontist, çene yapısı problemleri veya çene eklemleri ile ilgili riskleri değerlendirir.

Tedavi sonrası retansiyon dönemi, dişlerin yeni pozisyonlarını korumak için önemlidir. Bu dönemde retansiyon apareyleri kullanmak, tedavinin uzun vadeli başarısını sağlamaya yardımcı olur.

Şeffaf Diş Teli Nedir?

Şeffaf diş teli, geleneksel metal braketlere alternatif olarak kullanılan, estetik açıdan daha az farkedilen bir ortodontik tedavi seçeneğidir. Geleneksel metal braketlerin aksine, şeffaf telle düzeltilen dişler daha az göz önünde olur ve tedavi sırasında estetik kaygıları azaltır. Şeffaf diş teli, genellikle seramik malzemelerden yapılır ve diş rengine daha yakındır.

İşte şeffaf diş teli hakkında daha fazla bilgi:

• Malzeme: Şeffaf diş teli, seramik veya polikarbonat gibi şeffaf veya renksiz malzemelerden üretilir. Bu malzemeler dişlerin doğal rengine daha yakın olduğu için daha az dikkat çeker.

• Estetik: Estetik kaygıları olan hastalar için ideal bir seçenektir. Dişleri düzeltmek ve hizalamak için kullanılsa da, geleneksel metal braketler kadar belirgin değildir. Bu nedenle yetişkinler ve gençler arasında popüler bir tercihtir.

• Kullanım: Şeffaf diş telleri, metal braketler gibi dişlerin ön yüzeyine yapıştırılır. Ayrıca, şeffaf plaklar şeklinde de sunulan bir seçenek vardır. Bu plaklar, dişlere takılıp çıkarılabilir ve tedavi süresince daha rahatlık sağlar.

• Tedavi Süresi: Tedavi süresi, geleneksel metal braketlerle benzer olabilir. Ancak tedavi süresi, kişinin bireysel durumuna ve tedavi ihtiyaçlarına bağlı olarak değişebilir.

• Ağız Hijyeni: Şeffaf diş teli kullanırken ağız hijyenine özellikle dikkat etmek önemlidir. Plak ve artıkların birikmesini engellemek için düzenli fırçalama, diş ipi kullanımı ve ağız gargarası yapmak gereklidir.

• Maliyet: Şeffaf diş teli, geleneksel metal braketlere göre genellikle biraz daha pahalı olabilir. Ancak maliyet, tedavi seçeneğine, tedavi süresine ve hastanın ihtiyaçlarına göre değişebilir.

Şeffaf Diş Teli Nasıl Uygulanır?

Şeffaf diş teli, dişlerin düzeltilmesi ve hizalanması için kullanılan bir ortodontik tedavi seçeneğidir. Uygulama aşamaları, geleneksel metal braketlere benzerdir ancak malzeme ve görünüm açısından farklılık gösterir.

Şeffaf Diş Teli Ağrılı Bir Yöntem Mi?

Şeffaf diş teli tedavisi genellikle geleneksel metal braketlere kıyasla daha az ağrılı bir deneyim sunsa da, bazı rahatsızlıkların ortaya çıkabileceği bir süreç olabilir. Tedavi sırasında yaşanabilecek ağrı veya rahatsızlık derecesi, bireysel faktörlere, tedavinin türüne ve kişinin hassasiyetine bağlı olarak değişebilir. İşte dikkate almanız gereken bazı ağrı veya rahatsızlık faktörleri:

• Başlangıç Ağrısı: Şeffaf diş teli tedavisine başladığınızda, dişlerinizin ve çenenizin yeni pozisyonlara alışması gerekecektir. Bu süreçte ilk birkaç gün hafif bir ağrı veya rahatsızlık hissedebilirsiniz. Bu ağrı genellikle hafif ve geçicidir.

• Ayarlamaların Neden Olduğu Rahatsızlık: Tedavi süresince ortodontistiniz düzenli olarak braketlerinizi veya plaklarınızı ayarlayacaktır. Bu ayarlamalar sonrasında da hafif bir rahatsızlık hissedebilirsiniz, ancak genellikle kısa süreli olur.

• Dişlere Baskı: Tedavi süreci boyunca, dişlerinizi istenilen hizaya getirmek için braketler veya plaklar tarafından belli bir baskı uygulanır. Bu baskı nedeniyle bazı kişilerde geçici bir hassasiyet veya ağrı hissi oluşabilir.

• Yumuşak Dokuların Tahrişi: Şeffaf plaklar gibi çıkarılabilir apareyler kullanıyorsanız, plakların kenarları yumuşak dokularınıza baskı yapabilir ve bu da rahatsızlık hissine neden olabilir. Yumuşak dokuların tahrişi zamanla azalır.

• Ağız Hijyeni Sorunları: Eğer iyi bir ağız hijyeni sağlamazsanız, diş eti iltihabı veya irritasyonu gibi sorunlar gelişebilir. Bu da ağrı veya rahatsızlık hissine yol açabilir.

Şeffaf Diş Telleri Kimlere Uygulanır?

Şeffaf diş teli tedavisi, geleneksel metal braketlerin uygulandığı herkese uygulanabilir. Genellikle estetik kaygıları olan yetişkinler ve gençler için uygun bir seçenektir.

Şeffaf Diş Tellerinin Temizliği Nasıl Yapılır?

Şeffaf diş teli tedavisi sırasında, diş teli ve ağız hijyenine özen göstermek önemlidir. Doğru temizlik rutini, tedavinin başarısını ve ağız sağlığını korumak için gereklidir. İşte şeffaf diş tellerinin temizliği için dikkate almanız gereken adımlar:

• Düzenli Diş Fırçalama: Diş teli tedavisi sırasında dişlerinizi günde en az iki kez düzenli olarak fırçalayın. Dişlerinizi fırçalarken fırça kıllarını braketlerin üzerine ve altına yönlendirerek iyice temizleyin. Diş macununuzu diş teliyle uyumlu bir şekilde seçmeye özen gösterin.

• Diş İpi Kullanımı: Diş teli telleri arasında artıkların ve yiyecek parçalarının birikmesini engellemek için diş ipi veya özel diş temizleme fırçaları kullanın. Diş ipini diş teli telleri arasına sokarak dikkatlice temizleyin.

• Ağız Gargarası Kullanımı: Antiseptik olmayan, ağız pH'sını dengede tutan ağız gargaralarını kullanabilirsiniz. Bu, ağız hijyeninizi desteklemeye yardımcı olur.

• Yemek Sonrası Temizlik: Yemek yedikten sonra dişlerinizi temizlemek için su ile çalkalayabilir veya ağız gargarası kullanabilirsiniz. Ayrıca diş telleriniz arasında artıklar birikmişse, özel bir diş temizleme fırçası veya su püskürtücü (oral irrigator) ile temizleyebilirsiniz.

• Yumuşak Diş Fırçası Kullanımı: Diş teli tellerini ve braketlerini temizlerken yumuşak kıllı bir diş fırçası kullanmaya özen gösterin. Aşırı sert fırçalar veya aşırı baskı uygulamak, braketlerin veya plakların zarar görmesine neden olabilir.

• Retansiyon Apareyi Temizliği: Eğer şeffaf diş teli tedavisi sonrası retansiyon apareyleri kullanıyorsanız, bunları da düzenli olarak temizleyin. Retansiyon apareylerini kullanım talimatlarına göre temizleyin ve bakımını yapın.

• Düzenli Kontroller: Ortodontistinizin önerdiği düzenli kontrolleri kaçırmamak da temizlik ve tedavi sürecinin başarısı için önemlidir.

Diş Teli Tedavisinde Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?

Diş teli tedavisi sürecinde, tedavinin başarısını ve ağız sağlığını korumak için bazı önemli noktalara dikkat etmek önemlidir. İşte diş teli tedavisi sırasında dikkat etmeniz gereken bazı önemli hususlar:

• İyi Ağız Hijyeni: Tedavi süresince dişlerinizi düzenli olarak fırçalamak, diş ipi kullanmak ve ağız gargarası kullanmak, diş teli telleri ve braketler arasında yiyecek artıklarının birikmesini önler. İyi bir ağız hijyeni, çürük ve diş eti problemlerinin önüne geçer.

• Doğru Beslenme: Tedavi süresince sert, yapışkan ve çiğnenmesi zor yiyeceklerden kaçının. Bu tür yiyecekler, braketlere veya tellere zarar verebilir.

• Düzenli Kontrolleri Kaçırmamak: Ortodontistinizin belirlediği düzenli kontrolleri aksatmamak, tedavinin ilerlemesini takip etmek ve gerekli ayarlamaları yapmak için önemlidir.

• Apareyleri Takip Etmek: Şeffaf plaklar veya retansiyon apareylerini doktorunuzun önerdiği şekilde düzenli olarak kullanmak, tedavinin sonuçlarını korumaya yardımcı olur.

• Ağrı veya Rahatsızlık Durumunda İletişim: Tedavi sırasında ağrı, hassasiyet veya rahatsızlık hissederseniz, doktorunuzla iletişime geçin. Uzmanınız bu durumu değerlendirip size yardımcı olacaktır.

• Koruyucu Ekipman Kullanımı: Eğer spor yapıyorsanız, diş teli tedavisi sırasında ağız koruyucusu kullanmanız önerilir. Bu, diş teli veya braketlerin zarar görmesini önler.

• Sigara ve Alkol Kullanımını Azaltmak: Sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi, diş teli tedavisinin başarısını ve ağız sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu tür alışkanlıkları azaltmak, mümkünse bırakmak önemlidir.

Diş Teli Fiyatları

Diş tellerinin fiyatları, sizin genel sağlık durumunuza, seçeceğiniz bralet tipine ve yapılacak işlem sürecine göre değişebileceği için, muayene yapılmadan net bir fiyat verilememektedir.

Endodonti Nedir?

endodonti-nedir.webp

Endodonti, diş hekimliğinin dişin pulpasıyla ilgilenen dalıdır. Pulpa dişin iç kısmında bulunan; yumuşak doku, sinirler, arterler ve damarları içeren bölümüdür. Endodonti, genellikle "kanal tedavisi" olarak da adlandırılan bir dizi tedavi prosedürünü içerir.

Endodontik tedavi, genellikle dişin pulpasının enfekte veya iltihaplı olduğu durumları düzeltmeyi amaçlar. Bu durumlar genellikle derin çürükler, diş travmaları, çatlamış dişler veya diş kökü uçlarındaki enfeksiyonlar gibi durumları içerebilir. Tedavi, dişin pulpasını çıkarmayı, boşaltmayı, temizlemeyi ve dezenfekte etmeyi içerir. Daha sonra, diş içi boşluğu özel malzemelerle doldurularak kapatılır.

Endodonti, dişin korunmasını ve kaybedilmesini önlemeyi amaçlar. Bu tedavi, dişin doğal yapısını koruyarak ağrıyı azaltabilir ve dişin fonksiyonunu sürdürebilir hale getirebilir. Endodontik tedavi diş hekimi tarafından yapılır.

Endodonti Nedir?

Endodontik tedavi, dişin pulpasının enfekte olduğu ya da hasar gördüğü durumlarda kullanılan, pulpanın çıkarılması ya da temizlenmesinden sonra dolgu malzemesiyle doldurulması işlemidir.

Endodonti Tedavisi Ne İşe Yarar?

Endodonti tedavisi, dişin iç kısmında bulunan pulpayı etkileyen iltihap, enfeksiyon veya hasar gibi durumları düzeltmeyi amaçlar. Bu tedavi, dişin çekilmesini önleyerek doğal dişi koruma amacını taşır. İşte endodonti tedavisinin temel amaçları:

  1. İltihap ve Enfeksiyonu Giderme: Diş çürüğü veya travma sonucu pulpa bölgesinde iltihap veya enfeksiyon oluştuğunda, bu durum diş ağrısı, şişlik ve hassasiyete neden olabilir. Endodonti tedavisi, bu iltihap veya enfeksiyonu gidermeyi amaçlar.
  2. Ağrı ve Rahatsızlığı Azaltma: Enfekte pulpa genellikle şiddetli diş ağrısına neden olur. Endodonti tedavisi, bu ağrıyı azaltmak ve hastanın rahatlamasını sağlamak için tasarlanmıştır.
  3. Dişi Koruma: Endodonti, dişi çekmeden önce pulpadaki problemleri çözerek dişi koruma amacını taşır. Dişin çekilmesi, çene yapısında boşluklara ve çene kemiğinde kayba yol açabilir, bu nedenle endodontik tedavi, dişin doğal yapısını korumaya çalışır.
  4. Fonksiyon ve Görünümün Sürdürülmesi: Endodonti tedavisi, dişin çekilmesi durumunda ortaya çıkabilecek çiğneme fonksiyonunu ve estetik kayıpları önlemeye yardımcı olur. Dişin iç boşluğu doldurularak, dişin sağlam ve dayanıklı kalması sağlanır.
Endodonti tedavisi genellikle "kanal tedavisi" olarak adlandırılır, çünkü dişin iç kısmındaki kanalların temizlenmesini ve doldurulmasını içerir.

Endodonti (Kanal Tedavisi) Ne Zaman Gereklidir?

Endodonti veya kanal tedavisi, genellikle dişin pulpasında enfeksiyon veya hasar olduğunda gereklidir. Aşağıda, endodonti tedavisinin yaygın olarak gerektiği durumları içeren bazı durumları bulabilirsiniz:

  1. Derin Çürükler: Diş çürükleri, diş minesini ve dentini aşarak pulpa bölgesine ulaştığında enfeksiyon riski artar. Derin çürüklerde, pulpa iltihaplanabilir ve bu durum endodonti tedavisini gerektirebilir.
  2. Diş Travmaları: Dişe gelen bir darbe, kaza veya diğer travmatik olaylar, dişin pulpasına zarar verebilir. Travma sonrasında pulpa iltihaplanabilir veya enfekte olabilir, bu da kanal tedavisini gerektirebilir.
  3. Çatlamış Dişler: Dişteki çatlaklar, çatlaklara bakterilerin girmesine ve pulpa iltihaplanmasına neden olabilir. Bu durumda, çatlamış dişin iç yapısını korumak için endodonti tedavisi gerekebilir.
  4. Tekrarlayan Diş Eti Hastalıkları: Diş eti hastalıkları, diş kökleri etrafındaki dokuları etkileyebilir. Bu durumda, iltihap pulpa bölgesine yayılabilir ve endodonti tedavisi gerekebilir.
  5. Dişin İç Yapısındaki Anormallikler: Doğuştan gelen diş anormallikleri veya diş gelişimi sırasında oluşan yapısal sorunlar, pulpa bölgesini etkileyebilir ve endodonti tedavisi gerektirebilir.
  6. Dişin Doku Kaybı veya Açık Diş Cerrahisi: Büyük diş dolguları, dişin yapısal bütünlüğünü zayıflatabilir. Eğer bu durum dişin pulpasına zarar verirse, endodonti tedavisi gerekebilir.
Bu durumlar genellikle diş ağrısı, hassasiyet veya şişme gibi semptomlara neden olur. Diş hekimi, bu semptomları değerlendirdikten sonra radyolojik incelemeler yaparak endodonti tedavisinin gerekli olup olmadığını belirler.

Endodonti (Kanal Tedavisi) Nasıl Yapılır?

İlk olarak, diş hekimi hastanın şikayetlerini değerlendirir, ayrıca röntgen filmleri ve diğer görüntüleme teknikleri kullanılarak dişin durumunu inceler. Bu aşama, hangi dişin tedaviye ihtiyaç duyduğunu ve tedavinin nasıl planlanacağını belirlemek için önemlidir.

  1. Lokal Anestezi: Tedavi başlamadan önce, diş hekimi hastanın tedavi sürecinde ağrı hissetmemesi için tedavi bölgesine lokal anestezi uygular.
  2. Dişin İzolasyonu: Diş hekimi, tedavi sırasında dişi kuru ve temiz tutmak için bir diş izolasyon tabancası veya kauçuk damlalık kullanabilir. Bu, diş etrafındaki alanın bakterilerden arındırılmasına yardımcı olur.
  3. Pulpa Temizleme: Dişin üzerinden veya dişin arka tarafından özel materyaller kullanarak pulpa bölgesine ulaşılır. Pulpa, dişin içindeki kanallardan temizlenir.
  4. Şekillendirme ve Temizleme: Diş hekimi, diş köklerini şekillendirmek ve temizlemek için özel dosyalar kullanır. Bu adımda, pulpa bölgesinin tamamen temizlenmesi ve şekillendirilmesi amaçlanır.
  5. Dezenfeksiyon: Dişin iç kısmı, antibakteriyel bir solüsyon veya ilaçla dezenfekte edilir. Bu, iltihap veya enfeksiyonun tamamen ortadan kaldırılmasına yardımcı olur.
  6. Dolgu Malzemesi Uygulama: Temizlenen dişin iç boşluğu, dişi desteklemek ve güçlendirmek için özel bir dolgu malzemesi ile doldurulur.
  7. Geçici Kaplama: Tedavi tamamlandıktan sonra, diş hekimi geçici bir kaplama uygulayabilir. Bu, kalıcı dolgu veya kuron yerleştirilene kadar geçici bir koruma sağlar.
  8. Kalıcı Restorasyon: Tedavi genellikle dişin normal fonksiyonunu geri kazandırmak için kalıcı bir dolgu veya kuron yerleştirilmesiyle tamamlanır. Bu adım, dişin dayanıklılığını artırmak ve estetik görünümünü iyileştirmek için yapılır.
Endodonti tedavisi genellikle ağrısız olacak şekilde uygulanır, çünkü lokal anestezi kullanılır. Ancak, tedavi sonrası hafif bir rahatsızlık normaldir ve diş hekimi genellikle hastaya bu konuda bilgi verir ve gerekirse ağrı kesiciler önerebilir.

Endodonti (Kanal) Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Endodonti tedavisi süresi, birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Tedavi genellikle bir seansta tamamlanabilir, ancak bazı durumlarda tedaviyi tamamlamak için birden fazla seans gerekebilir. Aşağıda endodonti tedavisinin süresini etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır:

  1. Dişin Konumu: Dişin konumu, tedavinin karmaşıklığını etkileyebilir. Özellikle arka dişler genellikle daha fazla kanal içerir ve bu da tedavinin daha uzun sürmesine neden olabilir.
  2. Enfeksiyonun Şiddeti: Dişin içindeki iltihap veya enfeksiyonun şiddeti, tedavinin süresini etkileyebilir. Daha şiddetli durumlar, daha fazla zaman ve dikkat gerektirebilir.
  3. Dişin Yapısı: Dişin yapısı ve kök kanal yapısındaki karmaşıklık da tedavi süresini etkileyebilir. Bazı dişlerde kanallar daha düz ve basitken, diğerlerinde karmaşıklıklar olabilir.
  4. Hastanın Genel Sağlığı: Hastanın genel sağlığı, tedavi sürecini etkileyebilir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda iyileşme süreci daha uzun olabilir.
  5. Kalıcı Restorasyon: Tedavinin tamamlanması genellikle kalıcı bir dolgu veya kuron yerleştirilmesini içerir. Bu adımın tamamlanması için ek bir ziyaret gerekebilir.
Genellikle standart bir endodonti tedavisi birkaç saat içinde tamamlanır. Ancak, tedavi süresi dişin durumuna, tedavi planına ve hastanın bireysel özelliklerine bağlı olarak değişebilir. Diş hekiminiz, muayene sırasında size tedavi süreci hakkında daha fazla bilgi verecek ve ihtiyacınız olan tedavi süresini belirleyecektir.

Diş Beyazlatma Nedir?

dis-beyazlatma-nedir.webp

Diş Beyazlatma Nedir?​

Diş beyazlatma, dişlerin rengini açma ve daha beyaz görünmelerini sağlama işlemidir. Bu işlem genellikle diş hekimleri tarafından yapılan birkaç farklı yöntemle gerçekleştirilir. Diş beyazlatma işlemi, dişlerin yüzeyindeki lekeleri ve renk değişimlerini gidererek daha parlak ve çekici bir gülümseme elde etmeyi amaçlar. Bununla birlikte, diş beyazlatma işlemi herkes için uygun olmayabilir ve kişinin diş sağlığı durumu ile ilgili faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Diş beyazlatma, güvenli ve etkili bir şekilde uygulandığında, kişinin özgüvenini artırabilir ve genel görünümünü iyileştirebilir.

Dişler Beyazlığını Neden Kaybeder?​

Dişler, zamanla beyazlıklarını kaybedebilir ve renklerinde değişiklikler meydana gelebilir. Bu durumun birkaç farklı nedeni olabilir. Öncelikle, beslenme alışkanlıkları dişlerin renklenmesinde büyük rol oynar. Kahve, çay, kırmızı şarap gibi pigment içeren içeceklerin tüketimi, zamanla dişlerin sararmasına neden olabilir. Sigara içmek de dişlerin rengini etkileyen faktörlerden biridir. Bunun yanı sıra, yaşlanma süreciyle birlikte diş minesinin incelmesi de dişlerin doğal beyazlığını kaybetmesine yol açabilir. Diş minesinin incelmesiyle alttaki sarı renkte dentin tabakası daha belirgin hale gelir.

Dişlerdeki lekelerin oluşması için ayrıca bakterilerin ve plak oluşumunun da etkisi vardır. Bu nedenlerle, dişlerin beyazlığını korumak için düzenli diş temizliği ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığı önemlidir. Ayrıca, diş hekimi tarafından önerilen diş beyazlatma yöntemleriyle de dişlerin beyazlığı yeniden kazanılabilir.

Neden Diş Beyazlatmaya İhtiyaç Duyulur?​

Diş beyazlatmaya ihtiyaç duyulmasının birçok sebebi olabilir. Birincisi, zamanla tüketilen kahve, çay, sigara gibi pigment içeren maddelerin dişlerde oluşturduğu lekelerdir. Bu lekeler dişlerin doğal beyazlığını kaybetmesine ve estetik olarak hoş olmayan bir görünüme neden olabilir. Diğer bir neden diş minesinin incelmesi ve alttaki dentin tabakasının daha belirgin hale gelmesidir. Bu da dişlerin sararmış veya mat görünmesine yol açabilir. Ayrıca, yaşlanma süreciyle birlikte dişlerde renk değişiklikleri görülebilir.

Diş beyazlatma işlemi, bu tür renklenme sorunlarını gidererek daha parlak ve çekici bir gülümseme elde etmeyi sağlar. Kişinin özgüvenini artırırken genel görünümünü iyileştirir ve daha genç bir görünüm kazandırır. Bu nedenlerle, estetik amaçlı olarak veya kişinin kendine güvenini artırmak için diş beyazlatma işlemine ihtiyaç duyulabilir.

Diş Beyazlatma İşlemi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?​

Diş beyazlatma işlemi genellikle estetik amaçlarla tercih edilse de bazı durumlarda belirli hastalıkların tedavisinde de kullanılabilir. Özellikle dişlerdeki renklenmelerin altında yatan bir sağlık sorunu varsa, diş beyazlatma işlemi tedavinin bir parçası olabilir. Örneğin, fluorozis gibi durumlarda, diş minesinin aşırı florid alımı nedeniyle oluşan lekelerin giderilmesi için diş beyazlatma yöntemleri uygulanabilir. Ayrıca, dişlerdeki lekelerin nedeni diş çürüğü veya diş eti hastalıkları gibi durumlar ise, diş beyazlatma işlemi tedavinin bir parçası olarak kullanılabilir. Ancak, bu tür durumlarda öncelikle temel sağlık sorunlarının tedavi edilmesi gerekmektedir.

Diş hekimi, hastanın durumunu değerlendirerek uygun tedavi planını belirleyecektir. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemi için en iyi aday olup olmadığınızı belirlemek için bir diş hekimine danışmanız önemlidir.

Herkes Diş Beyazlatma İşlemi Yaptırabilir mi?​

Herkes diş beyazlatma işlemi yaptırabilir ancak bazı durumlarda uygun olmayabilir. Öncelikle, genel sağlık durumu ve dişlerin sağlığı dikkate alınmalıdır. Diş beyazlatma işlemi, diş minesine zarar verebileceğinden dolayı diş minesinde ciddi bir hasar varsa veya diş eti hastalıkları gibi durumlar söz konusuysa uygun olmayabilir. Hamilelik ve emzirme döneminde de diş beyazlatma işlemi genellikle önerilmez. Ayrıca, dişlerdeki renk değişikliklerinin altında yatan bir sağlık sorunu varsa, bu sorun öncelikle tedavi edilmelidir. Diş hekimleri, hastaların durumunu değerlendirerek en uygun tedavi planını belirlerler. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemi için en uygun aday olup olmadığınızı belirlemek için bir diş hekimine danışmanız önemlidir.

Diş Beyazlatma İşlemi Nasıl Uygulanır?​

Diş beyazlatma, dişlerin rengini açmak veya lekeleri gidermek için yapılan popüler bir kozmetik dental işlemdir. Bu işlem, profesyonel bir diş hekimi veya diş hekiminin gözetiminde gerçekleştirilir. İşlem genellikle birkaç farklı yöntemle yapılabilir. Bunlar arasında, evde kullanılmak üzere verilen özel diş beyazlatma takımları, ofiste yapılan diş beyazlatma ve diş hekiminin ofisinde yapılan lazer veya ışıkla desteklenen beyazlatma işlemleri bulunur.

Evde diş beyazlatma takımları, diş hekiminizin önerdiği bir jel veya kremi içeren özel bir plakadan oluşur. Bu plakalar, dişlerinize uygun şekilde özel olarak hazırlanır ve belirli bir süre boyunca dişlerinizde tutulur. Bu yöntem genellikle birkaç hafta veya ay sürebilir ve düzenli olarak uygulanması gerekebilir.

Ofiste yapılan diş beyazlatma işlemi, daha hızlı sonuçlar elde etmek isteyenler için idealdir. Bu işlemde, diş hekiminiz özel bir beyazlatıcı jeli veya dişlerinizi beyazlatmak için güçlü bir ajan kullanır. Bu jeller genellikle özel bir ışık veya lazerle aktive edilir, bu da işlemin daha etkili olmasını sağlar. Bu yöntem genellikle birkaç saat sürebilir ve birkaç seans gerekebilir.

Lazer veya ışıkla desteklenen diş beyazlatma işlemi, en hızlı sonuçları sağlayan yöntemdir. Bu işlemde, diş hekiminiz özel bir beyazlatma jeli uygular ve ardından lazer veya ışık kullanarak jelin etkisini hızlandırır. Bu yöntem genellikle bir saat kadar kısa sürebilir ve tek bir ziyarette bile belirgin sonuçlar verebilir.

Diş beyazlatma işlemi, herhangi bir tıbbi durum veya diş sağlığı sorunu olmayan sağlıklı bireyler için uygundur. Ancak, herhangi bir diş beyazlatma işlemi öncesinde, bir diş hekimi muayenesi yapılması önerilir. Ayrıca, diş beyazlatma işlemi sonrasında, dişlerinizi beyaz ve parlak tutmak için düzenli diş bakımı yapmak önemlidir.

Dişi En Çabuk Ne Beyazlatır?​

Dişleri en çabuk beyazlatan yöntemlerden biri, ofis ortamında yapılan profesyonel diş beyazlatma işlemidir. Bu işlem, diş hekiminizin kullandığı özel beyazlatıcı jeller ve ışık veya lazer gibi etkili teknolojilerle desteklenir. Ofis ortamında yapılan diş beyazlatma işlemi genellikle birkaç saat sürer ve tek bir seansta bile belirgin sonuçlar sağlayabilir. Diğer yöntemlere göre daha hızlı sonuçlar elde edilmesi, ofis ortamında yapılan diş beyazlatmayı tercih edenler için büyük bir avantajdır.

Bununla birlikte, hızlı sonuçlar elde etmek isteyenler için diğer bir seçenek de lazer veya ışıkla desteklenen diş beyazlatma yöntemidir. Bu yöntemde, diş hekiminiz özel bir beyazlatma jeli uygular ve ardından lazer veya ışık kullanarak jelin etkisini hızlandırır. Bu şekilde, dişlerdeki lekelerin ve renk değişikliklerinin daha hızlı bir şekilde giderilmesi sağlanır.

Herhangi bir diş beyazlatma işlemi öncesinde, bir diş hekimine danışmak önemlidir. Diş hekiminiz, dişlerinizin mevcut durumunu değerlendirerek size en uygun ve etkili diş beyazlatma yöntemini önerebilir. Ayrıca, diş beyazlatma işlemi sonrasında, dişlerinizi beyaz ve sağlıklı tutmak için düzenli diş bakımı yapmak önemlidir. Bu şekilde, beyazlatma işleminin uzun süreli etkilerinden maksimum fayda sağlanabilir.

Diş Beyazlatma Güvenli midir YDşlere Zarar Verir mi?​

Diş beyazlatma işlemi genellikle güvenli bir kozmetik dental prosedürdür ancak bazı durumlarda dişlere zarar verebilir. Profesyonel bir diş hekimi tarafından yapıldığında ve uygun şekilde uygulandığında, diş beyazlatma genellikle güvenlidir. Ancak, bazı risklerin ve yan etkilerin olabileceği unutulmamalıdır.

Diş beyazlatma işlemi sırasında yaşanabilecek olası yan etkiler arasında geçici olarak artan diş hassasiyeti, diş etlerinde irritasyon veya hassasiyet, geçici olarak yumuşak dokuların zarar görmesi ve bazı durumlarda diş minesinin incelmesi yer alabilir. Ayrıca, diş beyazlatma işlemi sonrasında dişlerde geçici renk değişiklikleri veya hassasiyet görülebilir.

Diş beyazlatma işleminden önce bir diş hekimi muayenesi yapılması önemlidir. Diş hekiminiz, dişlerinizin mevcut durumunu değerlendirerek size en uygun ve güvenli diş beyazlatma yöntemini önerebilir. Ayrıca, diş beyazlatma işlemi sonrasında düzenli diş bakımı yapmak ve diş hekiminizin önerdiği diş beyazlatma ürünlerini kullanmak, olası riskleri azaltmaya ve beyazlatma sonuçlarını uzun süre korumaya yardımcı olabilir.

Ancak, hamilelik veya emzirme dönemindeyseniz, diş eti rahatsızlıkları veya diş minesinde ciddi hasarlarınız varsa, diş beyazlatma işleminden önce bir diş hekimiyle görüşmek önemlidir. Diş beyazlatma işlemi, herhangi bir tıbbi durum veya diş sağlığı sorunu olmayan sağlıklı bireyler için uygundur ancak bireysel durumlara göre değişebilir.

Dişler Herkeste Aynı Oranda mı Beyazlar?​

Dişlerin beyazlaması, bireyden bireye değişebilir ve herkesin diş rengi farklı olabilir. Diş rengi, genetik faktörler, yaş, beslenme alışkanlıkları, diş hijyeni ve yaşam tarzı gibi çeşitli etmenlerden etkilenir. Bazı insanlar doğal olarak daha beyaz dişlere sahipken, bazıları doğal olarak daha sarı veya gri tonlarda dişlere sahip olabilir.

Genetik faktörler, diş renginin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Ayrıca, yaş ilerledikçe ve diş minesinin incelmesiyle birlikte dişlerin rengi doğal olarak daha mat veya sarı hale gelebilir. Beslenme alışkanlıkları da diş rengini etkileyebilir; kahve, çay, kırmızı şarap gibi renkli içeceklerin ve sigara gibi alışkanlıkların dişlerin sararmasına neden olabileceği bilinmektedir.

Bununla birlikte, dişlerin beyazlatılması için birçok farklı yöntem mevcuttur ve diş hekimleri, herkesin diş rengini beyazlatmada en etkili ve güvenli yöntemi belirlemek için bireysel ihtiyaçları değerlendirirler. Diş beyazlatma işlemi, dişlerin doğal rengini açmak veya lekeleri gidermek için kullanılır ve bireyin mevcut diş rengine bağlı olarak farklı sonuçlar verebilir.

Diş Beyazlatmanın Yan Etkileri Nelerdir?​

Diş beyazlatma işlemi genellikle güvenli bir kozmetik dental prosedür olsa da, bazı yan etkiler ve riskler mevcuttur. En yaygın yan etkilerden biri geçici olarak artan diş hassasiyetidir. Beyazlatma işlemi sonrasında sıcak veya soğuk yiyecek ve içecekler, hava akımları veya diğer dış etkenler dişlerde geçici hassasiyete neden olabilir. Bu hassasiyet genellikle işlemin ardından birkaç gün içinde azalır.

Diğer bir yaygın yan etki ise geçici diş eti irritasyonu veya hassasiyetidir. Beyazlatma jelleri veya ajanları bazen diş etleriyle temas edebilir ve bu da hafif irritasyona veya hassasiyete neden olabilir. Bu durum genellikle geçicidir ve işlemin ardından diş etleri normal haline döner.

Bazı durumlarda, diş beyazlatma işlemi diş minesinde incelmeye veya hasara neden olabilir. Bu genellikle uzun süreli veya yanlış kullanım sonucunda ortaya çıkar. Diş minesinin incelmesi durumunda dişler daha hassas hale gelebilir ve renk değişiklikleri meydana gelebilir. Bu nedenle, diş beyazlatma işlemi mutlaka bir diş hekimi tarafından yönlendirilmelidir.
Diğer olası yan etkiler arasında dişlerde geçici renk değişiklikleri veya lekelenmeler bulunabilir. Bu, beyazlatma ajanlarının diş yüzeyine etkisiyle ilgilidir ve genellikle işlemin ardından birkaç gün içinde kaybolur.

Herhangi bir diş beyazlatma işlemi öncesinde, bir diş hekimiyle görüşmek ve uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmek önemlidir. Diş hekiminiz, olası yan etkileri azaltmak için size uygun olan diş beyazlatma yöntemini önerebilir ve işlem sırasında ve sonrasında size rehberlik edebilir.

Beyazlatmanın Etkisi Ne Kadar Sürer?​

Diş beyazlatma işleminin etkisi, kullanılan yönteme, bireyin diş yapısına ve bakım alışkanlıklarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genellikle, diş beyazlatma işlemi sonrasında elde edilen beyazlatma etkisi birkaç ay ila birkaç yıl arasında sürebilir. Ancak, bu süreç, bireyin yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve diş bakımı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Düzenli diş bakımı ve sağlıklı bir yaşam tarzı, beyazlatma sonuçlarının daha uzun süre kalmasına yardımcı olabilir. Dişlerini düzenli olarak fırçalamak, diş ipi kullanmak, düzenli diş hekimi kontrollerine gitmek ve renkli içeceklerden kaçınmak, beyazlatma sonuçlarını uzun süre korumak için önemlidir.

Bununla birlikte, zamanla dişlerde yeniden renklenme veya lekelenme olabilir. Bu durum, yaşlanma, beslenme alışkanlıkları, sigara içme, kahve veya çay tüketimi gibi faktörlere bağlı olarak oluşabilir. Bu nedenle, beyazlatma sonuçlarının kalıcı olması için düzenli olarak bakım yapmak ve gerekirse belirli aralıklarla diş beyazlatma işlemini tekrarlamak gerekebilir.

Diş Beyazlatma ile İlgili Sık Sorulan Sorular ve Yanıtları Nelerdir?​

Diş beyazlatma işlemi ne kadar sürer?​

Diş beyazlatma işlemi, kullanılan yönteme bağlı olarak değişir. Ofis ortamında yapılan profesyonel beyazlatma işlemi genellikle birkaç saat sürerken, evde kullanılan diş beyazlatma kitleri birkaç hafta veya ay boyunca kullanılabilir.

Diş beyazlatma işlemi ağrılı mıdır?​

Genellikle diş beyazlatma işlemi ağrısızdır, ancak bazı insanlar işlem sırasında hafif bir rahatsızlık veya hassasiyet hissedebilirler. Bu genellikle geçicidir ve işlemin ardından azalır.

Diş beyazlatma işlemi ne kadar süreyle etkili kalır?​

Diş beyazlatma işleminin etkisi kişiden kişiye ve kullanılan yönteme göre değişir. Genellikle birkaç ay ila birkaç yıl arasında sürebilir, ancak düzenli diş bakımı ve sağlıklı yaşam tarzı ile desteklendiğinde etkisi daha uzun sürebilir.

Diş beyazlatma işlemi kimler için uygun değildir?​

Hamile veya emziren kadınlar, diş eti rahatsızlıkları veya diş minesinde ciddi hasarı olanlar, 16 yaşından küçükler ve diş rengini değiştiren ilaçları kullananlar için diş beyazlatma işlemi uygun olmayabilir.

Diş beyazlatma işlemi sonrasında nelere dikkat edilmelidir?​

Diş beyazlatma işlemi sonrasında, renkli içeceklerden ve sigaradan kaçınılmalı, düzenli diş bakımı yapılmalı ve diş hekiminin önerdiği diş beyazlatma ürünleri kullanılmalıdır.

Lökoplaki Nedir?

lokoplaki-nedir.webp

Lökoplaki Nedir?​

Lökoplaki, ağız içindeki mukozada ortaya çıkan beyaz, düz ya da kabarık lezyonlardır. Bu lezyonlar genellikle ağrısızdır ancak zaman zaman tahriş edici olabilirler. Lökoplaki, ağız içi dokusunda meydana gelen anormal hücre büyümesi sonucunda oluşur ve çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Sigara içme, alkol tüketimi, kötü beslenme alışkanlıkları, ağız hijyenine dikkat etmeme gibi faktörler lökoplaki gelişiminde rol oynayabilir.

Lökoplaki, kanser öncesi bir durum olarak kabul edilir ve bazı durumlarda kanser riskini artırabilir. Bu nedenle, lökoplaki belirtileri fark edildiğinde, bir diş hekimine veya bir uzmana danışmak önemlidir. Tedavi genellikle lezyonun nedenine bağlıdır ve cerrahi müdahale, ilaç tedavisi veya diğer yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Ayrıca, lökoplaki riskini azaltmak için düzenli diş kontrolü yapmak, sigara ve alkol tüketimini azaltmak, dengeli beslenmek ve ağız hijyenine özen göstermek önemlidir.

Lökoplaki Türleri Nelerdir?​

Lökoplaki, ağız içindeki mukozada oluşan beyaz lezyonlardır ve çeşitli türleri bulunmaktadır. En yaygın türler arasında yüzeyel lökoplaki, verrüköz lökoplaki ve eritroplak yer almaktadır. Yüzeyel lökoplaki, ağız mukozasının yüzeyinde beyaz, düz lezyonlar şeklinde kendini gösterir ve genellikle ağrısızdır. Verrüköz lökoplaki ise kabarık, yüzeyi pütürlü beyaz lezyonlar şeklinde ortaya çıkar.

Eritroplak, daha az yaygın olmasına rağmen, diğer lökoplaki türlerinden daha ciddi olarak kabul edilir ve ağız içinde kırmızımsı lezyonlar şeklinde belirir. Eritroplak, kanser riski taşıyan bir durum olarak değerlendirilir ve derhal bir uzmana danışmayı gerektirebilir. Lökoplakinin türleri, genellikle oluşumlarına ve belirtilerine göre sınıflandırılır ve doğru tanı için uzman bir diş hekimi veya dermatolog tarafından incelenmelidir. Tedavi genellikle lezyonun türüne ve ciddiyetine bağlı olarak belirlenir ve cerrahi müdahale, ilaç tedavisi veya diğer yöntemler kullanılabilir.

Lökoplaki Belirtileri Nelerdir?​

Lökoplaki, ağız içindeki mukozada beyaz lezyonlar olarak kendini gösterir ve çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilir. Bu belirtiler genellikle lezyonun tipine ve ciddiyetine bağlı olarak değişebilir. Yüzeyel lökoplaki, genellikle ağız mukozasında düz, beyaz lekeler şeklinde belirir ve genellikle ağrısızdır. Ancak, verrüköz lökoplaki daha kabarık, pütürlü bir yapıya sahip olabilir ve bazen tahrişe neden olabilir.

Eritroplak, daha ciddi bir durum olup ağız içinde kırmızı lezyonlar şeklinde görünür ve kanser riski taşıyan bir belirti olabilir. Lökoplaki genellikle ağrısızdır ancak bazen lezyonlarla birlikte yanma hissi veya ağrı da görülebilir. Diğer belirtiler arasında ağızda uzun süre iyileşmeyen yaralar, ağızda sert veya kabarık alanlar, ve yutma veya konuşmada zorluklar da bulunabilir. Bu belirtilerle karşılaşıldığında bir diş hekimine veya uzmana başvurmak önemlidir çünkü lökoplaki kanser öncesi bir durum olabilir ve erken teşhis önemlidir.

Lökoplaki Neden Olur?​

Lökoplaki, ağız içindeki mukozada beyaz lezyonlar oluşturan bir durumdur ve çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Sigara içmek, alkol tüketimi, kötü beslenme alışkanlıkları, ağız hijyenine yeterince dikkat etmemek ve bağışıklık sistemi sorunları gibi faktörler lökoplaki gelişiminde rol oynayabilir. Özellikle sigara içmek ve alkol tüketimi lökoplaki riskini artırabilir. Bununla birlikte, bazı durumlarda lökoplaki oluşumunun tam olarak nedeni belirlenemeyebilir. Lökoplaki, genellikle ağız içindeki dokuların anormal hücre büyümesi sonucunda oluşur ve kanser öncesi bir durum olarak kabul edilir. Bu nedenle, lökoplaki belirtileri fark edildiğinde bir diş hekimine veya bir uzmana danışmak önemlidir. Uzmanlar, lökoplaki teşhisi konduğunda altta yatan nedeni belirlemek ve uygun tedaviyi önermek için gerekli incelemeleri yapacaktır. Tedavi genellikle lezyonun türüne ve ciddiyetine bağlı olarak belirlenir ve cerrahi müdahale, ilaç tedavisi veya diğer yöntemler kullanılabilir. Ayrıca, lökoplaki riskini azaltmak için sigara ve alkol tüketimini azaltmak, sağlıklı beslenmek ve düzenli ağız hijyeni uygulamak da önemlidir.

Lökoplaki Nasıl Teşhis Edilir?​

Lökoplaki teşhisi genellikle bir diş hekimi veya bir uzman tarafından yapılan muayene ve değerlendirme ile konulur. Muayene sırasında, doktor ağız içindeki lezyonları dikkatlice inceleyecek ve lezyonların görünümüne, boyutuna, rengine ve dokusuna dikkat edecektir. Ayrıca, hastanın tıbbi geçmişi, sigara içme alışkanlığı, alkol tüketimi gibi risk faktörleri de göz önünde bulundurulacaktır. Lökoplaki teşhisi genellikle görsel muayene ile yapılır ancak bazen lezyonun doğası hakkında daha fazla bilgi edinmek için biyopsi gerekebilir.

Biyopsi işlemi sırasında, doktor lezyondan bir küçük doku örneği alacak ve laboratuvar incelemesi için gönderecektir. Bu inceleme sonucunda, lezyonun kanser öncesi bir durum olup olmadığı ve tedavi seçenekleri belirlenebilir. Lökoplaki teşhisi konulduğunda, lezyonun nedenine bağlı olarak uygun tedavi yöntemleri belirlenecektir. Tedavi genellikle cerrahi müdahale, ilaç tedavisi veya diğer yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Ancak, erken teşhis önemlidir çünkü lökoplaki bazen kansere dönüşebilir. Bu nedenle, lökoplaki belirtileri fark edildiğinde, bir diş hekimine veya bir uzmana danışmak önemlidir.

Lökoplaki Nasıl Tedavi Edilir?​

Lökoplaki tedavisi, lezyonun tipine, boyutuna, yerine ve altta yatan nedenlerine bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle lezyonun kanser öncesi bir durum olup olmadığına bağlıdır. Yüzeyel lökoplaki gibi küçük ve ağrısız lezyonlar genellikle tedavi gerektirmez ve doktor sadece takip önerir. Ancak, lezyonlar büyürse veya belirtiler ortaya çıkarsa tedavi gerekebilir. Verrüköz lökoplaki gibi kabarık ve tahriş edici lezyonlar, cerrahi müdahale ile çıkarılabilir veya lazer tedavisi gibi yöntemlerle tedavi edilebilir.
Eritroplak gibi daha ciddi lezyonlar ise kanser riski taşıdığından, hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir. Bu durumlarda, lezyon genellikle cerrahi olarak çıkarılır ve daha fazla tedavi gerekebilir. Tedavi sürecinde, doktor düzenli olarak kontrol muayeneleri yapacak ve lezyonun tekrarlamasını önlemek için gerekli önlemleri alacaktır. Ayrıca, lökoplaki riskini azaltmak için sigara ve alkol tüketimini azaltmak, sağlıklı beslenmek ve düzenli ağız hijyenine dikkat etmek önemlidir. Lökoplaki tedavisi konusunda en iyi seçenekleri belirlemek için bir diş hekimine veya bir uzmana danışmak önemlidir.

Lökoplaki Önlemenin Yolları Nelerdir?​

Lökoplakiyi önlemenin önemli yolları bulunmaktadır ve bunlar genellikle sağlıklı yaşam alışkanlıklarını içerir. Sigara içme ve tütün ürünleri kullanımından kaçınmak lökoplaki riskini azaltmada önemli bir adımdır. Sigara içmek, ağız içindeki dokuları tahriş ederek lökoplaki oluşumuna katkıda bulunabilir. Alkol tüketimini sınırlamak veya mümkünse tamamen bırakmak da önemlidir çünkü aşırı alkol tüketimi lökoplaki riskini artırabilir.

Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarını benimsemek, bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve ağız sağlığının korunmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, düzenli diş kontrolü yapmak ve diş hijyenine özen göstermek de lökoplaki ve diğer ağız içi hastalıkların önlenmesinde etkili olabilir. Ağız içi lezyonlar veya anormal dokuların belirtilerini fark eden kişilerin vakit kaybetmeden bir diş hekimine veya bir uzmana başvurması önemlidir. Erken teşhis, lökoplaki gibi durumların tedavi edilmesinde önemli bir faktördür ve ciddi komplikasyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Lökoplaki Hakkında Sık Sorulan Sorular​

Lökoplaki nedir ve nasıl ortaya çıkar?​

Lökoplaki, ağız içinde mukozada beyaz lezyonların oluşması durumudur. Bu lezyonlar genellikle ağrısızdır ve çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Sigara içme, alkol tüketimi ve kötü ağız hijyeni gibi etkenler lökoplaki oluşumuna neden olabilir.

Lökoplaki belirtileri nelerdir ve nasıl tanınır?​

Lökoplaki belirtileri genellikle beyaz renkli lezyonlar şeklinde kendini gösterir. Bu lezyonlar düz veya kabarık olabilir. Lökoplaki genellikle ağrısızdır ancak tahrişe neden olabilir.

Lökoplaki kanserle ilişkilidir mi?​

Evet, lökoplaki kanser öncesi bir durum olarak kabul edilir ve bazı durumlarda kanser riskini artırabilir. Özellikle eritroplak adı verilen kırmızımsı lezyonlar, kanser riski taşıyan bir belirti olarak kabul edilir.

Lökoplaki teşhisi nasıl konur?​

Lökoplaki teşhisi genellikle bir diş hekimi veya bir uzman tarafından yapılan muayene ve değerlendirme ile konulur. Muayene sırasında, lezyonun görünümü incelenir ve gerektiğinde biyopsi yapılabilir.

Lökoplaki tedavisi nasıl yapılır?​

Lökoplaki tedavisi lezyonun tipine ve ciddiyetine bağlıdır. Küçük, ağrısız lezyonlar genellikle tedavi gerektirmez ancak cerrahi müdahale, lazer tedavisi veya ilaç tedavisi gibi yöntemler kullanılabilir.

Lökoplaki nasıl önlenir?​

Lökoplakiyi önlemenin yolları arasında sigara içmeme, alkol tüketimini sınırlama, sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinme ve düzenli diş kontrolü yapma önemlidir.

Sigara içmek ve alkol tüketimi lökoplaki riskini artırır mı?​

Evet, sigara içmek ve aşırı alkol tüketimi lökoplaki riskini artırabilir. Bu nedenle, bu alışkanlıklardan kaçınmak veya azaltmak önemlidir.

Lökoplaki her yaş grubunda görülür mü?​

Evet, lökoplaki her yaş grubunda görülebilir ancak genellikle yaşla birlikte risk artar.

Lökoplaki ile diğer ağız içi lezyonlar arasındaki fark nedir?​

Lökoplaki beyaz renkli lezyonlar olarak kendini gösterirken, diğer ağız içi lezyonlar farklı renklerde veya farklı görünümlerde olabilir.

Lökoplaki teşhisi konulduktan sonra ne yapılmalıdır?​

Lökoplaki teşhisi konulduğunda, doktorunuzun önerdiği tedavi planını takip etmek ve düzenli olarak kontrol muayenelerine gitmek önemlidir. Ayrıca, risk faktörlerini azaltmak için sağlıklı yaşam alışkanlıklarını sürdürmek önemlidir.

Diş Sızlaması Nedir?

dis-sizlamasi-nedir.webp
Diş sızlaması, genellikle dişteki sinir dokusunun tahriş veya hasar görmesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum, genellikle çürük, diş minesinde aşınma veya diş eti problemleri gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Diş sızlaması, sıcak veya soğuk yiyecek ve içecekler tüketildiğinde veya dişler üzerinde baskı oluşturulduğunda daha da belirgin hale gelebilir. Tedavi edilmezse, diş sızlaması ilerleyebilir ve şiddetlenebilir, bu nedenle erken teşhis ve uygun tedavi önemlidir.

Diş Sızlaması Neden Olur?​

Diş sızlaması, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. En yaygın nedenlerden biri, diş minesindeki aşınma veya çürüklerdir. Diş minesinde oluşan çatlaklar veya çürükler, dişin iç kısmına ulaşan yiyecek ve içeceklerin sinir dokusuna temas etmesine ve bu dokunun tahriş olmasına neden olabilir. Ayrıca, diş eti problemleri de diş sızlamasına yol açabilir. Diş eti çekilmeleri veya diş eti iltihaplanmaları, diş köklerinin açığa çıkmasına ve bu bölgelerde hassasiyetin artmasına sebep olabilir. Aşırı diş fırçalama veya diş etlerine zarar verebilecek diğer kötü alışkanlıklar da diş sızlamasına katkıda bulunabilir.
Diş sızlamasıyla ilgili olarak, erken teşhis önemlidir. Tedavi edilmeyen durumlar ilerleyerek daha ciddi problemlere yol açabilir. Bu nedenle, düzenli diş muayeneleri ve diş hekimi önerilerine uyum, diş sağlığını korumak ve olası sorunları önlemek için önemlidir.

Su İçerken Diş Sızlaması Neden Olur?​

Su içerken diş sızlaması, genellikle dişlerdeki hassasiyetin bir işaretidir ve çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. En yaygın nedenlerden biri, diş minesindeki aşınma veya çürüklerdir. Bu durumda, suyun sıcaklığı veya soğukluğu diş minesindeki açık bölgelere temas ederek sinir dokusunu tahriş edebilir ve sızlamaya yol açabilir. Ayrıca, diş eti çekilmeleri veya diş eti iltihaplanmaları da diş köklerinin açığa çıkmasına ve bu bölgelerde hassasiyetin artmasına sebep olabilir.

Su içerken diş sızlaması genellikle geçici bir durum olabilir ancak sürekli tekrar ediyorsa veya şiddetleniyorsa, bu durum ciddi bir diş problemi belirtisi olabilir. Bu nedenle, diş sızlaması yaşayan kişilerin bir diş hekimine danışarak sorunun kaynağını belirlemeleri ve uygun tedaviyi alabilmeleri önemlidir.

Diş Sızlamasına Ne İyi Gelir?​

Diş sızlaması, genellikle dişlerdeki hassasiyetin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve çeşitli tedavi yöntemleri ile hafifletilebilir. Öncelikle, diş sızlamasına yol açan temel sorunun belirlenmesi için bir diş hekimine danışmak önemlidir. Diş hekimi, çürükler, diş minesindeki çatlaklar veya diş eti problemleri gibi potansiyel nedenleri değerlendirerek uygun tedaviyi önerebilir.

Diş sızlamasıyla başa çıkmak için evde uygulanabilecek bazı yöntemler de vardır. Örneğin, özel olarak formüle edilmiş hassasiyet giderici diş macunları kullanmak, diş minesini güçlendirmeye ve hassasiyeti azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, diş fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlıklarını düzenli olarak sürdürmek, diş etlerini ve diş minesini koruyarak sızlamayı azaltabilir. Soğuk veya sıcak yiyeceklerden kaçınmak da geçici olarak rahatlama sağlayabilir.

Diş sızlaması tedavisinde kullanılan yöntemler kişiye özeldir ve her durum farklılık gösterebilir. Bu nedenle, sürekli diş sızlaması yaşayan kişilerin bir diş hekimine danışarak uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmeleri önemlidir.

Bu metin, diş sızlamasına yönelik etkili çözümleri ve tedavi yöntemlerini açıklarken, kullanıcıların arama motorlarında bu konuda aradıkları bilgileri bulabilecekleri şekilde optimize edilmiştir.

Diş Sızlaması Nasıl Geçer?​

Diş sızlaması can sıkıcı bir durum olabilir ve genellikle dişlerdeki hassasiyetin bir işaretidir. Diş sızlamasından hızlı bir şekilde geçmek için bazı etkili yöntemler bulunmaktadır. İlk adım, diş sızlamasına neden olan temel sorunun belirlenmesi için bir diş hekimine danışmaktır. Diş hekimi, çürükler, diş minesindeki çatlaklar veya diş eti problemleri gibi potansiyel nedenleri değerlendirerek uygun tedavi seçeneklerini önerebilir.

Evde uygulanabilecek bazı yöntemler de diş sızlamasını hafifletebilir. Örneğin, hassasiyet giderici diş macunları kullanmak, diş minesini güçlendirmeye ve hassasiyeti azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, diş fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlıklarını düzenli olarak sürdürmek, diş etlerini ve diş minesini koruyarak sızlamayı azaltabilir. Soğuk veya sıcak yiyeceklerden kaçınmak da geçici olarak rahatlama sağlayabilir.

Diş sızlaması tedavisinde kullanılan yöntemler kişiye özeldir ve her durum farklılık gösterebilir. Bu nedenle, sürekli diş sızlaması yaşayan kişilerin bir diş hekimine danışarak uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmeleri önemlidir.

Diş Sızlaması Neye İşarettir?​

Diş sızlaması genellikle dişlerdeki hassasiyetin bir belirtisi olarak ortaya çıkar ve çeşitli potansiyel nedenlere işaret edebilir. En yaygın sebeplerden biri, diş minesindeki aşınma veya çürüklerdir. Bu durumda, diş minesindeki açık bölgelerden sıcak veya soğuk yiyecekler sinir dokusuna temas ederek sızlamaya neden olabilir. Ayrıca, diş eti problemleri de diş sızlamasına yol açabilir. Diş eti çekilmeleri veya iltihaplanmalar, diş köklerinin açığa çıkmasına ve hassasiyetin artmasına sebep olabilir.

Diş sızlaması, bazen daha ciddi diş sağlığı sorunlarının habercisi de olabilir. Örneğin, ilerleyen çürükler veya dişler arasında sıkışmış veya çürümüş dokular, sızlamaya neden olabilir ve bu durumda profesyonel bir diş hekimi müdahalesi gerekebilir.

Diş sızlaması, genellikle geçici veya sürekli olabilir ve her durum farklılık gösterebilir. Bu nedenle, düzenli diş kontrolü yapmak ve diş hekiminin önerilerine uymak önemlidir. Sürekli diş sızlaması yaşayan kişilerin bir diş hekimine danışarak sorunun kaynağını belirlemeleri ve uygun tedaviyi alabilmeleri önemlidir.

Çürük Olmayan Diş Neden Sızlar?​

Çürüksüz dişlerin bile sızlaması, çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Örneğin, diş minesindeki aşınma veya çatlaklar, dişin dış yüzeyindeki koruyucu tabakanın zayıflamasına ve sinir dokusunun daha hassas hale gelmesine yol açabilir. Bu durumda, sıcak veya soğuk yiyecekler gibi dış etkenler dişteki açık bölgelere temas ederek sızlamaya neden olabilir. Ayrıca, diş eti çekilmeleri veya diş eti iltihaplanmaları da diş köklerinin açığa çıkmasına ve bu bölgelerde hassasiyetin artmasına sebep olabilir.

Diş sızlaması, bazen diş hekiminin müdahale gerektiren diğer durumların belirtisi olabilir. Örneğin, dişler arasında sıkışmış veya çürümüş dokular, diş sızlamasına yol açabilir ve bu durumda profesyonel bir diş hekimi tedavisi gerekebilir.

Sürekli diş sızlaması yaşayan kişilerin bir diş hekimine danışarak sorunun kaynağını belirlemeleri ve uygun tedavi seçeneklerini değerlendirmeleri önemlidir. Bu metin, çürüksüz dişlerde görülen sızlama sorununu açıklarken, kullanıcıların arama motorlarında bu konuda aradıkları bilgileri bulabilecekleri şekilde optimize edilmiştir.

Diş Sızlamasına Kesin Çözüm Nedir?​

Diş sızlamasına kesin çözüm, temel sorunun belirlenmesi ve uygun tedavi yönteminin uygulanmasıyla mümkündür. İlk adım, diş sızlamasına neden olan etkenleri tespit etmek için bir diş hekimine danışmaktır. Diş hekimi, diş minesindeki çatlaklar, çürükler, diş eti problemleri veya diğer olası nedenleri değerlendirerek uygun tedavi seçeneklerini önerir. Örneğin, diş minesini güçlendirmeye yardımcı olabilecek özel diş macunları veya diş hassasiyeti için geliştirilmiş diğer ürünler kullanılabilir.

Diş sızlamasını tedavi etmek için evde uygulanabilecek yöntemler arasında düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanma ve doğru ağız hijyeni alışkanlıklarını sürdürmek de yer alır. Bunlar, dişlerdeki hassasiyeti azaltarak sızlamayı önleyebilir veya hafifletebilir.

Sürekli diş sızlaması yaşayan kişilerin, belirtileri hafifletmek veya ortadan kaldırmak için bir diş hekimine düzenli olarak kontrole gitmeleri önemlidir. Diş hekimi tarafından önerilen tedavi planına uyum sağlamak, diş sağlığını korumak ve sızlamayı önlemek için etkili bir yaklaşımdır. Bu metin, diş sızlamasına kesin çözüm sağlamak için kullanılabilecek yöntemleri ve önerileri açıklarken, kullanıcıların arama motorlarında bu konuda aradıkları bilgileri bulabilecekleri şekilde optimize edilmiştir.

Diş Sızlaması İle İlgili Sıkça Sorulan Sorular​

1. Diş sızlaması neden olur?​

Diş sızlaması genellikle çürükler, diş eti problemleri, diş minesinde aşınma veya sinirlerdeki hassasiyet gibi sebeplerden kaynaklanabilir.

2. Diş sızlaması nasıl geçer?​

Diş sızlaması geçici veya sürekli olabilir. Geçici sızlamalarda ağrı kesiciler veya özel diş macunları kullanılabilir. Sürekli sızlamalar için ise bir diş hekimi muayenesi gerekebilir.

3. Diş sızlamasını önlemek için neler yapılabilir?​

Düzenli diş fırçalama, diş ipi kullanma, düzenli diş hekimi kontrolleri ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları diş sızlamasını önlemekte yardımcı olabilir.

4. Diş sızlaması çocuklarda nasıl tedavi edilir?​

Çocuklarda diş sızlaması genellikle çürüklerden kaynaklanır. Tedavi süreci çocuğun yaşı ve diş problemi boyutuna göre değişiklik gösterebilir. Çocuklarda diş sızlamasını önlemek için düzenli diş hekimi kontrolü önemlidir.

5. Diş sızlaması hamilelikte normal midir?​

Hamilelikte hormonal değişiklikler diş eti hassasiyetine neden olabilir ve buna bağlı olarak diş sızlaması yaşanabilir. Hamilelik döneminde diş sağlığına özen göstermek önemlidir.

6. Diş sızlaması ne zaman acil tedavi gerektirir?​

Şiddetli ve sürekli diş sızlamaları, diş etinde şişlik veya hassasiyet, ağız kokusu gibi durumlar acil tedavi gerektirebilir. Bu durumlarda bir diş hekimine başvurmak önemlidir.

Gülüş Tasarımı (Estetiği) Nedir?

gulus-tasarimi-estetigi-nedir.webp
Gülüş tasarımı veya gülüş estetiği, dişlerin estetik görünümünü iyileştirmek için yapılan çeşitli dental işlemlerdir. Bu işlemler arasında diş beyazlatma, porselen kaplamalar, bonding (yapıştırma), dişlerin düzeltilmesi ve gülüş hattının yeniden şekillendirilmesi gibi işlemler bulunur. Gülüş tasarımı, hastanın yüz yapısına ve kişisel tercihlerine göre özelleştirilir, böylece daha estetik ve doğal bir gülümseme elde edilir. Sağlık ve estetik açıdan önemli olan bu prosedürler, kişinin kendine olan güvenini artırabilir ve genel gülümseme kalitesini iyileştirebilir.

Gülüş Tasarımı (Estetiği) Hangi İşlemleri İçerir?​

Gülüş tasarımı, dişlerin estetik görünümünü iyileştirmek için çeşitli dental işlemleri içerir. Bu işlemler arasında diş beyazlatma yöntemleri, porselen kaplamalar, bonding (yapıştırma), diş telleri veya şeffaf plaklarla düzeltilen dişler, diş eti estetiği ve gülüş hattının yeniden şekillendirilmesi yer alır.

Gülüş tasarımı, her hasta için kişisel olarak planlanır ve hastanın istekleri, yüz yapısı, dişlerin mevcut durumu ve sağlık durumu dikkate alınarak uygulanır. Bu prosedürler genellikle hem estetik hem de fonksiyonel iyileştirmeler sağlayarak, hastanın kendine olan güvenini artırır ve daha sağlıklı bir gülümseme elde etmesine yardımcı olur.

Estetik Gülüş Tasarımı Nasıl Yapılır?​

Estetik gülüş tasarımı, öncelikle hasta ile detaylı bir danışma ve değerlendirme süreciyle başlar. Bu süreçte, hastanın istekleri ve beklentileri, dişlerin mevcut durumu, yüz yapısı ve genel sağlık durumu değerlendirilir. Ardından, bir tedavi planı oluşturulur. Tedavi planı, genellikle diş beyazlatma işlemleri, porselen kaplamalar, bonding (yapıştırma) yöntemleri, diş telleri veya şeffaf plaklarla düzeltilen dişler, diş eti estetiği ve gülüş hattının yeniden şekillendirilmesini içerebilir. Her bir işlem hastanın ihtiyaçlarına ve kişisel tercihlerine göre özelleştirilir. Uygulama aşamasında, modern dental teknolojiler ve malzemeler kullanılarak estetik ve fonksiyonel iyileştirmeler sağlanır. Sonuç olarak, hastanın daha sağlıklı, doğal ve estetik bir gülümsemeye sahip olması hedeflenir, bu da genel yaşam kalitesini ve özgüvenini artırabilir.

Gülüş Tasarımı Hangi Hastalıklarda Kullanılır?​

Gülüş tasarımı, genellikle estetik kaygıların yanı sıra belirli dental sağlık sorunları olan hastalarda da uygulanabilir. Örneğin, dişlerde renklenme veya lekelenme sorunları, dişler arasındaki boşluklar, çarpık veya eğri dişler, kırık veya aşınmış dişler gibi durumlar gülüş tasarımı için tedavi endikasyonları olabilir. Ayrıca, diş eti problemleri (örneğin, diş eti çekilmesi) veya gülüş hattının düzensiz olması da estetik gülüş tasarımı kapsamında düzeltilmeye çalışılan sorunlardır. Bu tedaviler, hem estetik görünümü iyileştirmeyi hem de dişlerin sağlıklı fonksiyonlarını desteklemeyi amaçlar. Hastanın genel sağlık durumu ve diş yapısı tedavinin uygunluğunu belirlerken, gülüş tasarımı tedavileri kişiye özel olarak planlanır ve uygulanır.

Gülüş Tasarımı Kalıcı Mı?​

Gülüş tasarımı tedavileri genellikle uzun süreli veya kalıcı sonuçlar sağlar. Ancak, tedavinin kalıcılığı hastanın diş bakım alışkanlıklarına, genel sağlık durumuna ve kullanılan tedavi yöntemlerine bağlı olarak değişebilir. Örneğin, diş beyazlatma işlemleri belirli bir süre sonra tekrar renklenme riskiyle karşı karşıya olabilir. Porselen kaplamalar veya bonding gibi tedaviler ise düzenli bakım ve hijyen uygulamalarıyla uzun yıllar dayanabilir. Diş telleri veya şeffaf plaklarla yapılan düzeltme işlemleri ise tedavi süresi boyunca düzenli kontroller gerektirebilir.

Hastaların tedavi sonrası düzenli olarak diş hekimi kontrolüne gitmeleri ve önerilen bakım yönergelerini uygulamaları, gülüş tasarımı sonuçlarının uzun süre korunmasına yardımcı olabilir. Her hasta için tedavi süreci ve sonuçları farklı olabilir, bu nedenle uzman bir diş hekimi ile yapılacak detaylı bir danışma önemlidir.

Gülüş Tasarımı Modelleri Nelerdir?​

Gülüş tasarımı, farklı estetik ve fonksiyonel ihtiyaçlara göre çeşitli modellerde uygulanabilir. Bu modeller genellikle hastanın diş yapısı, yüz yapısı ve estetik tercihlerine göre belirlenir. Örneğin, dişlerin renklenmesini düzelten ve daha beyaz bir gülümseme sağlayan diş beyazlatma modelleri sıkça tercih edilir. Porselen kaplamalar veya zirkonyum kaplamalar ise estetik olarak doğal dişlere en yakın sonuçları sağlayan seçenekler arasındadır. Bonding (yapıştırma) yöntemi, dişler arasındaki boşlukları kapatmak veya küçük kozmetik düzeltmeler yapmak için idealdir.

Düzeltici gülüş tasarımı modelleri arasında ise diş teli uygulamaları veya şeffaf plaklarla düzeltilen dişler bulunur. Bu modeller, dişlerdeki çapraşıklığı gidermek veya çene yapısını düzeltmek için kullanılır. Ayrıca, diş eti estetiği gülüş tasarımının bir parçası olarak diş eti konturunu düzenlemeyi ve daha dengeli bir gülüş hattı oluşturmayı amaçlar.
Her bir gülüş tasarımı modeli, hasta memnuniyetini artırmak ve doğal bir gülümseme elde etmek için kişiye özel olarak planlanır ve uygulanır. Bu nedenle, hangi modelin uygulanacağına karar vermek için detaylı bir diş hekimi değerlendirmesi önemlidir.

Gülüş Tasarımı İle İlgili Sık Sorulan Sorular​

1. Gülüş tasarımı nedir?​

Gülüş tasarımı, dişlerin estetik görünümünü iyileştirmek için çeşitli dental prosedürleri içeren bir tedavi sürecidir. Bu prosedürler, hastanın gülüş hattını, diş renklerini, dişlerin şeklini ve pozisyonunu düzenlemeyi amaçlar.

2. Gülüş tasarımı için hangi tedavi seçenekleri mevcuttur?​

Gülüş tasarımı tedavi seçenekleri arasında diş beyazlatma, porselen kaplamalar, bonding (yapıştırma), diş telleri veya şeffaf plaklarla düzeltilen dişler, diş eti estetiği ve gülüş hattının yeniden şekillendirilmesi gibi yöntemler bulunur. Her hasta için uygun olan yöntemler, kişisel tercihlerine ve diş hekimi tarafından yapılan değerlendirmeye göre belirlenir.

3. Gülüş tasarımı ne kadar sürer?​

Gülüş tasarımı tedavi süresi, kullanılan tedavi yöntemlerine ve hastanın mevcut diş sağlığı durumuna bağlı olarak değişir. Basit bir diş beyazlatma işlemi birkaç saat sürebilirken, porselen kaplamalar veya diş teli uygulamaları birkaç hafta veya aylık süreçler gerektirebilir.

4. Gülüş tasarımı sonrası bakım nasıl olmalıdır?​

Gülüş tasarımı sonrası, hastanın düzenli diş hekimi kontrollerine gitmesi önemlidir. Ayrıca, dişlerin temizliği için düzenli fırçalama, diş ipi kullanımı ve diş hekiminin önerdiği diğer bakım yönergelerinin uygulanması gerekir. Bu, tedavi sonuçlarının uzun süre korunmasına yardımcı olur.

5. Gülüş tasarımı kimlere uygundur?​

Gülüş tasarımı genellikle estetik kaygıları olan ve dişlerinde renklenme, çapraşıklık, boşluklar veya şekil bozuklukları gibi sorunlar yaşayan herkese uygundur. Ancak, her hasta için uygun tedavi seçenekleri ve sonuçlarının belirlenmesi için detaylı bir diş hekimi değerlendirmesi gereklidir.

  • Makale Makale
Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları.webp

Ağız Yarası Nedir?​


Ağız yarası denildiğinde dudak, dil ve dil altı, damak, diş etleri ve yanakların iç kısmında gelişen mukozal hasarladan bahsedilmektedir. Sıcak madde tüketimi ya da yanlışlıkla ısırma sonrasında kendiliğinden geçen basit hasarlar olabileceği gibi uçuk şeklide virüslere bağlı olarak ortaya çıkan ağrılı yaralar görülebilir. Ağız içinde en çok görülen lezyonlardan bir tanesi aft ya da aftöz ülser olarak tanımlanan patolojilerdir. Üzeri genellikle beyaz, iltihaplı görünümlü ve oldukça ağrılı lezyonlardır. Özellikle gribal enfeksiyonlar sırasında sıklıkla ortaya çıkan aftlar genellikle bir kaç gün içerisinde kendiğinden iyileşir. Sık tekrarlayan, geçmesi uzun süren aft varlığında genellikle altta yatan ve immün sistemi baskılayan hastalıklar mevcuttur. Bu gibi durumlarda bu hastalıklara yönelik olarak tıbbi tetkikler yapılmalıdır. Diş eti hastalıkları ve diş apseleri de ağız yaralarına sebep olabilir. Ağız yaralarının kadınlarda erkeklerden daha fazla görüldüğü izlenmiştir.

Ağız Yarası Çeşitleri Nedir?
Ağız yaraları değişik şekillerde ortaya çıkabilir. Farklı şekillerdeki lezyonlar farklı hastalıkların habercisi olabilir.

Aft (Aftöz Ülser) : Üzeri beyaz, etrafı kırmızı ağrılı yaralardır. Genellikle ağız içinde yerleşir, dudaklarda görülmez. Küçük, büyük ya da kümeler halinde izlenebilir. Sık sık tekrarlayan aftlar bağışıklık sisteminde bir bozukluk zemininde gelişir.

Lökoplaki: Beyaz, kirli beyazdan bazen sarımtırak etraf mukozadan hafif yüksek, üzeri düz veya pürtüklü olabilen lezyonlardır. Dilde ya da ağız mukozasında görülebilir. Dilde ya da ağız mukozasında görülebilirler. Çoğunlukla sigara içimi ve dumansız sigara kullanımı sebebi ile geliştiği düşünülmektedir. Bunlar kesildiğinde lökoplaki genellikle sona erer.

Eritroplaki: Lökoplakide tarif edilen yaraların kırmızı renkli olanıdır.

Liken Planus: Özellikle dilde görülen dilden kabarık morumsu lezyonlardır.

Pamukçuk: Kandidiyazis olarak da bilinen Candida Albicans adı verilen bir mantar türü tarafından oluşan lezyonlardır. Mukozada sarı - beyaz yumuşak ağrısız lezyonlardır. Genellikle bebeklerde, takma diş sahibi bireylerde ya da bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda görülür.

Uçuk: Herpes simplex virürü tarafından oluşturulan, genellikle dudakta dudağın etrafından izlenen ağrılı, içi sıvı dolu kabarık lezyonlardır. Daha önceden vücutta bulunan ve latent kalmış Herpes simplex virüsünün özellikle gribal enfeksiyonlar sırasında, vücudun bağışıklık sistemi zayıfladığından sebep olduğu yaralardır.
Ağız Yarası Belirtileri Nedir?
Ağız yarası belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • Ağız içinde etraf dokudan daha kızarık ya da beyaz görünümdeki yaralar
  • Lezyonda iltihaplanma
  • Yara bölgesinde şişkinlik, ağrı ve hassasiyet
  • Lezyona bağlı ağrı ve batma hissi nedeniyle konuşma ve çiğnemede güçlük
  • Diş fırçalama sırasında ağrı
  • Ağrı nedeniyle iştah azalması
  • Boğaz ağrısı
agiz-yarasi-nedir.webp

Geçmeyen Ağız Yarası Neden Olur?​


Ağız yaraları genellikle 1-2 gün içerisinde kendiğinden geçer. Bazı durumlarda 10 güne kadar uzayabilen lezyonlar görülebilir. Eğer bu süre zarfında ağız yaraları geçmiyorsa veya sık sık tekrarlayan ağız yaraları mevcutsa altta yatan diğer sebepler araştırılmalıdır. Beslenme yetersizlikleri ve başta C vitamini olmakla birlikte diğer vitamin eksiklikleri ya da sigara kullanımı tekrarlayan ağız içi yaralara sebep olabilir. Bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklarda da tekrarlayan yaralar görülebilir. Romatizmal bir hastalık olan Behçet hastalığı'nın ana bulguları arasında ağızda tekrarlayan aftöz ülserler yer almaktadır.

Hamilelikte (Gebelikte) Ağız Yarası​


Gebelik sırasında vücutta hormonal aktivite artmaktadır. Özellikle östrojen hormonunun etkisiyle hamile kadınlarda diş eti problemleri ve diş eti iltihapları oluşumu sıklıkla gözlenir. Diş etleri hassastır, çabuk şişerler ve daha sık kanama izlenir. Bu durumlardan korunmak için gebelikte ağız ve diş bakımına önem gösterilmeli ve kesintiye uğratılmamalıdır.

Bebeklerde ve Çocuklarda Ağız yaraları​


Normal doğumla dünyaya gelen bebeklerde doğum sırasında anneden bebeğe geçen mantar enfeksiyonlarına bağlı olarak ağız çevresinde veya ağız içinde yaralar görülebilir.Bağışıklık sistemi problemi olmayan bebeklerde bu lezyonlar kendiğinden geçer. Ayrıca emen bebeklerde ağız içinde pamukçuk denilen beyaz lezyonlar görülebilir. Çocuklarda ateşli hastalıklar sırasında nadiren de olsa uçuk izlenebilir.

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları, Ağız içi yaraları, aft olarak bilinen ve kişinin yemesinde, içmesinde oldukça zorluk çıkaran ağrılı yaralardır. Ağız içi yaraları, kişilerin yaşam kalitelerini oldukça olumsuz etkilemektedir.

Aft dışında ağız içinde çıkan başka yaralarda bulunmaktadır. Yanaklarda, dudak mukozasında, dil ve dişetlerinde oluşan, oval veya yuvarlak yaralara ağız içi ülserleri adı verilmektedir. Ağız içi ülserlerinin tedavisi için, ağız içi ülserine neden olan sıkıntının saptanması gerekmektedir.

Ağız içi yaraları, sıklıkla tekrarlayabilen yaralardır. Çapları genellikle 5 mm’nin altında ve sayısı birden çok olabilir. Ağız içi yaraları çoğunlukla 7–10 gün içerisinde iyileşebilmektedir. Nadir olabilmekle birlikte çapı 1–3 santimetreye kadar ulaşabilen yaralarda bulunabilmektedir. Bunların iyileşmesi ise genellikle 6 haftayı bulabilir.

Ağız İçi ve Boğaz Yaraları Neden Oluşur?

Bazen ağız içi ve boğaz yaralarını ortaya çıkaran neden, büyün vücut sistemlerini etkileyen bir rahatsızlıktan veya ağız içerisinde ki bir sıkıntıdan dolayı meydana gelmektedir. Fakat tam olarak neden ortaya çıktıkları bilinmemektedir. Çoğunlukla ağız içi ve boğaz yaraları genetik geçişli olabilmektedir. Yiyecekler, içecekler, ilaç alerjileri, diş ve diş eti rahatsızlıkları, dışarıdan virüsün bulaşması, ağız içi mukozasındaki dengenin bozulması, bağışıklık sistemini bozan hastalıklar, fiziksel ve duygusal stres gibi nedenler de ağız içi ülserine sebep olabilmektedir. Bütün bunların yanı sıra yanlışlıkla ısırma, bazı yiyecekler, ağız içi protezleri, ağız içi yaralanmaları da ağız içi ülserini ortaya çıkarabilen nedenlerden sayılabilir.

Demir eksiklikleri, folik asit eksikliği, B12 gibi vitaminlerin eksiklikleri ağız içi ve boğaz yaralarına neden olabilmektedir. Sık tekrarlanan ağız içi ve boğaz yaraları ile birlikte görmede bozukluk oluştuğunda, yaraların kendi kendine iyileşmediği durumlarda, ağız içinde kötü koku ve akıntı olduğunda bunlar genellikle derin enfeksiyon belirtileri olarak sayılır.

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları

Bu belirtilerle karşılaştığınızda ilk yapmanız gereken derhal bir doktora başvurulması gerekmektedir.
Ağız içi ve boğaz yaraları, en başta enfeksiyonlar ile birlikte virüsler nedeniyle oluşmaktadır. Ağız ve boğaz yaraları bakterilerden dolayı meydana gelmediği için antibiyotik tedavilerine cevap vermezler. Bu yüzden tedavi edilmesi aksayabilir.

Virüsler ilk önce bademciklere yerleşir ve boğaz yaraları oluşmaya başlar. Boğazda ortaya çıktığından dolayı, çoğu zaman hastada şiddetli ağrı ile birlikte nefes almada zorluk yaşanmaktadır. Boğaz yaraları genellikle 6 hafta veya daha fazla sürebilecek olan yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir.

Ayrıca ağız içi ve boğaz yaraları, genellikle soğuk algınlığı ve grip gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkar. Fakat bazen de hava kirliliği, hava kirliliğine alerji duymak, kuruluk gibi sebepler yüzünden de boğaz yaraları oluşabilmektedir.

Ağız İçi ve Boğaz Yaraları İçin Risk Faktörleri Nelerdir?

Allerji
Sigara kullanımı
Uzun süre kapalı ortamda bulunmak
Oda sıcaklığında yiyecek tüketmek
Bağışıklık sisteminin zayıflaması
Yeterli protein alınız
Uzman bir diyetisyenden yardım alabilirsiniz
Ağız İçi ve Boğaz Yaralarından Nasıl Korunabilirsiniz?

Temizlik hijyenine dikkat etmelisiniz.
Kullandığınız size özel eşyaları başkası ile paylaşmayınız.
Umumi alanlarda bulunan çeşmelere ağzınızı değirmekten kaçınınız.
Sigara içilen ortamlardan uzak durunuz.
Hasta olan kişilerden uzak durunuz.
Ağız İçi ve Boğaz Yaralarına Ne İyi Gelir?

Bal
Karadut Şurubu
Gül
Itır çiçeği
Kasık Otu
Nane
Meşe
Sinirli Ot

Gürhan Altundaşar Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

gürhan-altundaşar-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-byografisi-arguntc.webp
Gürhan Altundaşar Kimdir?
Oyuncu Gürhan Altundaşar, 1984 yılında Ankara'da doğdu. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunudur. Çeşitli tiyatrolarda yer aldıktan sonra 2013 yılında İstanbul'a taşındı.

2016 yılında Yılmaz Erdoğan yönetimindeki BKM Mutfak ekibine katıldı. 2018'de kendisi gibi oyuncu olan Merve Dizdar ile evlendi.

2019 yılında Organize İşler Sazan Sarmalı adlı sinema filminde rol aldı, aynı yıl Kanal D'de yayınlanmaya başlayan Çok Güzel Hareketler 2 adlı komedi programında yer almaya başladı. Bu programdaki "Açın Kapıyı" skeçlerinde canlandırdığı "Necdet" karakteri ile geniş kitlelere ulaştı.

Çok Güzel Hareketler Bunlar oyuncusu Gürhan Altundaşar, kendisini şu şekilde ifade ediyor;
1984 Ankara doğumluyum. İlk ve orta okulu nerde okuduğumu merak etmiyorsunuzdur diye yazmıyorum. Üniversiteyi Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Ana Sanat Dalı'nda okudum.

Bu dala tutunmam uzun bir süreç oldu. 5 yıl sınavlara girdim. Genelde aileler çocuklarının oyuncu olma isteğini desteklemezken benimkiler aksine hep desteklediler. Ben sınava girmeyeceğim dedikçe adıma başvuru yaptılar, sanki yarışma programına katılıyorum.

Ama zafer inananlarındır, anneme babama teşekkürler2013 yılında kendimi oyunculuk şehri İstanbul'a tayin ettim. Burada çeşitli tiyatrolarda yer aldım. 2016 yılında BKM Mutfak ile tanıştım. O zamandan beri mutfakta pişiyorum.

Hacı Ahmet Ak Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

hacı-ahmet-ak-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Hacı Ahmet Ak Kimdir?
Tiyatro, sinema ve dizi film oyuncusu, senaryo yazarı. Kaynaklarda sadece Ahmet Ak olarak da geçer. 20 Ekim 1994, Samsun doğumlu.

BKM mutfağında yetişen Hacı Ahmet Ak, tiyatro çalışmaları yanı sıra 2019 yılından itibaren Organize İşler, Aykut Enişte, Bayi Toplantısı, Bayi Toplantısı, Çok Güzel Hareketler 2 gibi çeşitli film ve dizilerde rol aldı. Yeni projelerde yer almayı sürdürmektedir.

Ahmet Ak aynı zamanda Çok Güzel Hareketler 2 dizisinin skeç senaryosu yazarlarındandır.

Rol Aldığı Film ve Diziler
Çok Güzel Hareketler 2 (Ahmet, TV Dizisi 2019-2022)

Aykut Enişte 2 (Tontik, Sinema Filmi 2021)

Bayi Toplantısı (Güvenlik, Sinema Filmi 2020)

Aykut Enişte (Aykut’un Çırağı, Sinema Filmi 2019)

Organize İşler: Sazan Sarmalı (Kunduz, Sinema Filmi 2019)

Senaryosunu Yazdığı Film ve Diziler
Çok Güzel Hareketler 2 (TV Dizisi 2019-2022)

Tuğba Yılmaz Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

tuğba-yılmaz-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Tuğba Yılmaz Kimdir?

Tuğba Yılmaz 2 Mayıs 1994 tarihinde dünyaya gelmiştir. İzmir'de doğan güzel oyuncu 27 yaşındadır.

Tuğba Yılmaz lisans eğitimini 2016 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro/Oyunculuk bölümünde tamamlamıştır.

Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sahnesinde 2016-2018 yılları arasında rol almıştır.

Bir dönem özel tiyatro sahnelerinde çalışan Yılmaz, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda 2019'da sahne almaya başlamıştır.

Güzel oyuncu 2019 yılında Çok Güzel Hareketler 2'nin ekibine katılmıştır.

Oyuncu olarak ekranlarda gördüğümüz Tuğba Yılmaz skeç yazarlığı da yapıyor.

Eda Nur Hancı Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

eda-nur-hancı-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Eda Nur Hancı Kimdir?
Eda Nur Hancı, 23 Ocak 1996 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. İlk ve ortaokulun ardından liseyi Terakki Vakfı Okulları’nda okumuştur. Lise eğitimini alırken bir yıl İngilizce hazırlık görmüş ve ekstradan Almanca da öğrenmiştir.

Lise yılları başında yabancı dil eğitimini geliştirmek için bir süre ABD ve Kanada’da bulunmuştur.

Lise eğitimin ardından üniversite sınavlarına hazırlanan Eda Nur Hancı Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kazanmıştır. Galatasaray üniversitesi eğitim dili Fransızca olduğu için bir yıl da burada Fransızca hazırlık okumuştur. Böylece eğitim hayatını uzun uzun yaşayan Hancı, yabancı dilini de geliştirmiştir.
Üniversite döneminde oyun çevirileri yapmaya da başlamıştır. Hayatında en çok okumayı, etrafı izlemeyi, seyahat etmeyi seviyor.

İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen Hancı, kendini ifade edebilecek kadar Almancaya vakıf olmakla birlikte Latince ve Eski Yunanca okuyabiliyor. 23 yaşında ve Kova burcundadır.

OYUNCULUK HAYATI

Eda Nur Hancı, oyunculuğa okul hayatında amatör olarak başlamıştır. Asıl oyuncu olma fikri ise yabancı dil eğitimi için gittiği ABD ve Kanada’dan döndükten sonra oluşmuştur. Artık amatör oyunculuktan profesyonel oyunculuğa geçmesi gerekiyordu. Bunun için ilk olarak Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde temel oyunculuk eğitimi almaya başlamıştır. Eğitimden sonra aynı kurum bünyesinde tiyatro oyunlarında rol almaya başlamıştır.

Konservatuvar okuması gerekirken alakası olmayan bir bölüm Felsefe okumuştur. Üniversite yıllarında yabancı dil bilmenin verdiği avantajla oyun çevrileri yapmaya başlamıştır. Bu arada çevirisini yaptığı oyunda rol alma şansını da yakalamıştır. Ardında doğaçlama tiyatro yapmış kısa süreli de olsa Youtube’ta bir kanalda metin yazarı olarak görev yapmıştır. İlk olarak “Acı Aşk” dizisinde rol alarak izleyici karşısına geçmiş ve TV deneyimi yaşamıştır.

Bir arkadaşı vasıtasıyla BKM Mutfak oyuncu seçmelerine başvuru yapmış ve çeşitli elemelerden geçerek Çok Güzel Hareketler 2 oyuncu kadrosuna dahil olmuştur. Burada olmaktan çok mutlu olduğunu ifade eden Eda Nur Hancı, “Sevgili ustam ve ekip arkadaşlarımla yapacaklarım için şimdiden çok kocaman heyecanlıyım!” ifadelerini kullandı.

Ezgi Özyürekoglu Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

ezgi-özyürekoğlu-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Ezgi Özyürekoglu Kimdir?
12 Şubat 1990 tarihinde Tarsus’ta doğdu.

Oyuncu olma hayaliyle yanıp tutuşan bir gençken, 2008 yılında kendisini, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Fakültesi’nde buldu.

Üniversitede, tiyatro kulübüyle tanıştı, tiyatro ise İstanbul’a gelme sebebi oldu. Burada birçok tiyatro oyununda; oyuncu, yönetmen yardımcısı, kostümcü, aksesuarcı olarak görev aldı.

2013 yılında mezun olmasıyla, 1 sene çeşitli çocuk oyunlarında ve belediyelerde yetişkin oyununda oynadı. 2014 yılında ise Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama Yüksek Lisansa başladı. 2 yıl daha zaman kazanmıştı. Beklediğinden çabuk geçen 2 sene sonunda ne yapacağımı bilemez haldeyken birkaç reklam görüşmesine gitti.

Çok azı oldu. Başka bir amatör tiyatro oyunundan sonra, nihayet BKM Mutfak’la tanıştı. 2016 yılından beri hayallerini gerçekleştirdiği, iyi ki buradayım ve bu ekibin parçasıyım dediği BKM Mutfakta oyunculuk yapıyor.

Yasin Çam Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

yasin-çam-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Yasin Çam Kimdir?
Tiyatro, reklam, sinema ve dizi film oyuncusu. 15 Şubat 1987, İstanbul doğumlu. Muğla / Milas’ta büyüdü. Milas Anadolu Lisesi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu / Bankacılık Bölümü (2013) mezunu.

İlk yıl sene sonuna doğru Marmara Üniversitesi Mizah Kulübü ne katılarak bir tiyatro oyununda oynadı. İkinci sınıfın sonuna doğru oyuncu olmaya karar verdi. 2006-2013 arası bir sürü oyunda rol aldı ve bir kaç oyun yönetti.

4 yıl kulübün başkanlığını yaptı. Mezun olduktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuarını kazandı. 2013-2015 arası orada oyunculuk eğitimi aldı.

2015-2016 yılları arası reklam filmlerinde oynadı. 2016 da Hesapta Aşk adlı sinema filminde, yine 2016 yılında Yüksek Sosyete, 2017’de Nerdesin Birader 2018'de Aslan Ailem, 2018'de Elimi Bırakma dizi projelerinde rol aldı.

2016 yılı başında BKM Mutfak'ta “4 Çeyrek 1 Tam” skeç gecesi projesinde yer aldı. 2017 yılında Yılmaz Erdoğan ile tanıştı ve mutfak ekibine dahil oldu. BKM Mutfak’ı hayatındaki okullar arasında en kıymetlisi sayıyor.

2018 yılı itibariyle Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 ekibine dahil oldu. Halen bu ekipte çalışmalarını sürdürüyor.

Rol Aldığı Tv Programları
Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 (2018)

Rol Aldığı Diziler
Elimi Bırakma (2018)

Aslan Ailem (2018)

Nerdesin Birader (2017)

Yüksek Sosyete (Ercan, 2016)

Rol Aldığı Sinema Filmleri
Hesapta Aşk (2016)

Engin Demircioğlu Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

engin-demircioğlu-kimdr-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Engin Demircioğlu Kimdir?
Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu. 1982 yılında Bursa'da doğdu. İlk ve ortaokulu Bursa'da okudu. Eğitimine, ailesiyle bir dönem yaşadığı Almanya'da devam etti. 1998 senesinde Bursa'ya geri döndüğünde mankenlik fotomodellik ve dansçılık yaptı.

Bir süre de İspanya'da yaşadıktan sonra, 2008 yılında içimdeki tiyatro aşkını keşfederek İstanbul'a geldi. Sadri Alışık Konservatuvarında oyunculuk eğitimi devam ederken Tiyatrokare'ye girdi ve bir dönem çocuk oyunlarında oynadı

Eğitimim tamamladıktan sonra Sadri Alışık Tiyatrosu'nun kadrosuna girerek, Kafkas Tebeşir Dairesi, Küçük Adam Ne Oldu Sana, Guguk Kuşu, Binde Bir Gece Diyalogları gibi oyunlarda oynadı.

BKM ile 2017 senesinde tanıştı. Altın Portakal Ödüllü Neden Tarkovski Olamıyorum filminde ve Kiraz Mevsimi dizisinde rol alan oyuncu, 2019’da yer aldığı Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 kadrosunda çalışmalarını sürdürüyor.

Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları
Binde Bir Gece Diyalogları / Oyuncu - 2017

Guguk Kuşu / Turkle - 2014

Bay Kolpert / Işık Operatörü - 2013

Küçük Adam Ne Oldu Sana? / Oyuncu

Ajans:Arzugamze Menajerlik & Cast

Rol Aldığı Tv Programları
Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 (2019)

Rol Aldığı Sinema Filmleri
Organize İşler: Sazan Sarmalı (Barmen, 2019)

Neden Tarkovski Olamıyorum? (Türkü Filmindeki Sanat Yönetmeni, 2014)

Rol Aldığı Tv Dizileri
Kiraz Mevsimi (2015)

Batuhan Soyaslan Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

batuhan-soyaslan-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Batuhan Soyaslan Kimdir?
Tiyatro , sinema ve dizi oyuncusu, senarist. 25 Mayıs 1992, İstanbul Fatih doğumlu. Mevlana İlköğretim Okulu ve Şişli Anadolu Lisesinde okudu. Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliğinden mezun oldu, aynı bölümde yüksek lisans yapıyor.

Oyunculuk kariyerinde alaylı ve bundan gurur duyuyor. Oyunculuk onun için; olamadıklarıma, kendisinden bir şeyler katarak hayat verme çabası. Ödülleri de var.

Tiyatroya o kadar çok bağlandı, o kadar çok sevdi ki; oyunculuğa 9. sınıfta başladı. Lise öğrenciliği döneminde de tiyatro yaptı. Sonrasında farklı tiyatro ekiplerinde yer aldı.

Çocuk oyunu, doğaçlama, yetişkin oyunu derken hayalindeki yere, BKM Mutfak'a geldi. Bu mutfakta çalışmalarını sürdürüyor. Oldukça yetenekli bir oyuncu olan Batuhan Soyaslan skeçlerde başarılı bir performans göstermektedir.

Batuhan Soyaslan, tiyatro çalışmaları yanı sıra 2019 yılından itibaren gibi çeşitli film ve dizilerde rol aldı. Yeni projelerde yer almayı sürdürmektedir. Çok Güzel Hareketler Bunlar 2 adlı tv dizisi programında oyuncu olarak görev yapıyor.

Soyaslan, ayrıca 2012'de ‘Gözyaşı Hırsızları’ adlı bir kitap yayımlamıştır.

Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları
Gece Boyunca / Oyuncu - 2016

Niyazi / Oyuncu - 2011

Rol Aldığı Film ve Diziler
Çok Güzel Hareketler 2 (Batuhan, TV Dizisi 2019-2022)

Organize İşler: Sazan Sarmalı (Bahadır'ın Arkadaşı, Sinema Filmi 2019)

Senaryosunu Yazdığı Film ve Diziler
Çok Güzel Hareketler 2. Kuşak (2019-2022)

Yeşim Dursun Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

yeşim-dursun-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Yeşim Dursun Kimdir?
1996 doğumlu başarılı isim doğma büyüme İstanbul’ludur. Aslen ise Doğu kökenli olduğu belirtilmektedir.

Oyuncu ve tiyatrocu olarak kariyerini sürdüren Yeşim Dursun, 2014 yılında İstanbul Avcılar Ticaret Meslek Lisesi Muhasebe Bölümü’nden mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra hem Muhasebe üzerine çalışmış, hem de Radyo Televizyon Açık Öğretim ile eğitim hayatına devam etmiştir.

Eroğlu Holding A.Ş ve Mete Plastik firmalarında çalıştığı belirtiliyor.

6 ay kadar özel bir tiyatro bünyesinde kamera önü oyunculuk eğitimi alan başarılı isim daha sonra (ÇGHB) Çok Güzel Hareketler 2 kadrosuna katılmıştır. Çok Güzel Hareketler 2’de Masalım da Kundura ile ilk skeç oyununda yer almıştır.

ÇGH ekibinde Emre Aslan, Hacı Ahmet Ak, Birsel Kılınççı, Didem Ruhi, Ali Özün Aydın, Selen Esen ve Emin Oğuz Çelebi gibi bir çok isim de yer almıştır.

Ömer Faruk Çavuş Kimdir, Nereli, Yaşı, Boyu, Kilosu, Biyografisi

ömer-faruk-çavu-kimdir-nereli-yaşı-boyu-kilosu-biyografisi-arguntc.webp
Ömer Faruk Çavuş Kimdir?
Tiyatro, sinema ve dizi film oyuncusu, senarist. 29 Aralık 1992, Sakarya doğumlu. 180 cm boyunda ve 70 kg ağırlığındadır. Ömer Faruk Çavuş’un çocukluğu Karasu da geçti.

Karasu Meslek Lisesinde öğrenciyken tiyatro yapmaya başlayan ve Dilek Sabancı Devlet Konservatuvarında oyunculuk eğitimi alan genç oyuncu, tiyatro sahnelerinde deneyim kazandıktan sonra BKM Mutfak Oyuncusu olmaya hak kazanmıştır.

Organize İşler: Sazan Sarmalı ve Doğu gibi filmlerde yer alan Ömer Faruk Çavuş, aynı zamanda Çok Güzel Hareketler 2’de oyuncu ve metin yazarı olarak da yer almaktadır.

Ömer Faruk Çavuş, 2017 yılından bu yana birçok film ve dizide rol almıştır. Yeni projelerde yer almayı sürdürmektedir.

Rol Aldığı Film ve Diziler
Seversin (Onur Yekta, TV Dizisi 2022)

Çok Güzel Hareketler 2. Kuşak (Ömer, TV Dizisi 2019-2022)

Son Parti (Ferman, Sinema Filmi 2022)

Kin (Baskındaki Polis 2, Sinema Filmi 2021)

Doğu (Murat, TV Dizisi 2021)

Organize İşler: Sazan Sarmalı (İsyan, Sinema Filmi 2019)

Aile Arasında (Sedat, Sinema Filmi 2017)

Senaryosunu Yazdığı Film ve Diziler
Çok Güzel Hareketler 2. Kuşak (TV Dizisi 2019)

Filtrele

Geri