Teheccüd, seher vakti ve sahur

Teheccüd, seher vakti ve sahur

Sual: Seher vaktinin önemi nedir?

CEVAP
Seher vakti şer’i gecenin yani güneşin batışından imsak vaktine kadar olan zamanın son altıda biridir. Yaz ve kış bu vakit azalıp çoğalır.

Teheccüd namazının vakti ise, şer’i gecenin son üçte biridir.

Gece yarısından sonra kılınan teheccüd namazı, gündüz kılınan bin rekâttan daha faziletlidir. Müzzemmil suresinin ikinci âyetinde mealen, (Gecenin yarısında gece namaz kıl!) buyuruldu. (İslam Ahlakı)

Teheccüt namazı, gece yarısından sonra kılınabildiği gibi, gecenin son üçte birinde kılmak iyidir. Seher vaktinde kılmak ise daha iyidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gecenin sonunda uyanamayacağından korkan, gecenin evvelinde vitri eda etsin! Sonra yatsın! Gece sonunda uyanacağını ümit eden, vitri o zaman kılsın! Çünkü gecenin sonundaki kalkmakta rahmet melekleri hazır olur.) [Müslim]

(Gece seher vaktinde ve namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Tirmizi]

(Seher vakti Allahü teâlâ buyurur ki: İstigfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim.) [Müslim]

Seher vakti, dua ve istigfarların kabul olduğu zamandır. Ramazan ayında sahur için kalkınca seher vaktinde kalkılmış olur. Bu vakitte dua etmeyi ganimet bilmelidir! Allahü teâlâ iyileri överken, (Onlar seher vaktinde istigfar eder) buyuruyor. (Zariyat 18)

Yakub aleyhisselam, oğullarına, (Sizin için yakında [seher vakti] Rabbime istigfar edeceğim) dedi. (Yusüf 98)

Âl-i İmran suresinin 17. âyetinde, sabredenler, sadıklar [söz, iş ve niyetlerinde doğru olanlar], namaz kılanlar, zekât verenler ve seher vakitlerinde istigfar edenler övülmektedir. Hepsinden sonra, istigfar edenlerin bildirilmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istigfar etmesi içindir.

Fırsat ganimettir. Ömrü faydasız işlerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere sarf etmelidir! Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmelidir! Teheccüd namazı kılmalı, seher vakitlerini istigfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haram olan dünya işlerinden yüz çevirip, ahiret işlerine yönelmelidir! Zaruri olan dünya kazancı ile meşgul olup, diğer vakitleri, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır! (Mek. Masumiyye)

Sahura kalkmanın önemi
Sual:
Sahura kalkmadan oruç tutmak günah mıdır?

CEVAP
Günah değildir, ancak sahura kalkmak çok sevabdır. Bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sahur yemeği mübarektir. Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selam ederler.) [İ. Ahmed] (Yani Allahü teâlâ, sahura kalkanları mağfiret eder, melekler de onlar için dua eder.)

(Sahura kalkın, sahurda bereket vardır.) [Buhari]

(Sahurda yemek yiyerek, oruç tutmanıza yardımcı olun!) [Beyhekî]

(Sahur yemeğine kalkmak Allah’ın size bağışladığı berekettir, bunu kaçırmayın!) [Nesai]

(Yedikleri helâl olmak şartıyla hesaba çekilmeyecek üç kişi: oruçlu, sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır.) [Nesaî]

(Bir lokma da olsa sahur yemeği yiyin, çünkü onda bereket vardır.) [Deylemî]

(Müminin sahurunun hurmayla olması ne güzeldir.) [Ebu Davud]

(Allahü teâlâ, sahura kalkanlara rahmet eder.) [Taberanî]

Ramazanda ibadet ve iyiliğin sevabı

Ramazanda ibadet ve iyiliğin sevabı

Sual: Ramazan ayında ibadet ve iyilik etmenin sevabı daha mı fazladır?

CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.
Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Oruçlu iken günahtan sakınmalıdır. Gözü ve dili günahlardan koruduğumuz gibi, kulağımızı da korumamız gerekir. Konuşulması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. El, ayak ve diğer uzuvları da haramdan korumalıdır! Oruç tutup azaları ile günah işleyen, ilaç yerine zehir içen hastaya benzer. Çünkü günah zehirdir. İbadetlerimizin sevabını yok eder.

Kötülük veya herhangi bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek lazımdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir günah işlediğin zaman hemen arkasından bir iyilik yap, bir sevap işle ki o günahı mahvetsin!) [Beyheki]

(Nerede, ne halde bulunursan bulun, Allah’tan kork ve kötülüğün akabinde bir iyilik yap ki onu yok etsin!) [Tirmizi]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.) [Hud 114]
[Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat ise, her çeşit kötülük demektir]

Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Güçsüzlere, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş gibidir.) [Taberani]

(Bir genç, bir ihtiyara, yaşından dolayı hürmet ederse, o genç ihtiyarlayınca, Allahü teâlâ ona hizmet edecek gençler yaratır.) [Tirmizi]

İnsanlara iyilik etmek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(İnsanların hepsi Allah’ın ıyâli [ev halkı] gibidir. Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, Onun ıyâline [insanlara] en faydalı olandır. Allahü teâlânın en buğzettiği kimse de Onun ıyâline iyilik etmeyendir.) [Bezzar]

(Şu iki şeyden daha iyisi yoktur: Allah’a iman ve Onun kullarına iyilik etmek. Şu iki şeyden de kötüsü yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [Deylemi]

(En iyi kimse, kendisinden hep iyilik beklenendir.) [Tirmizi]

(İyilik etmek ömrü uzatır.) [Taberani]

(Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür, iyiliği gizlemek nankörlüktür.) [Ebu Davud]

Ramazan ayında yapılan nafileler
Sual: Ramazan ayında yapılan hayırlara, verilen sadakalara, çekilen tesbihlere, daha mı çok sevap verilir?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabının 1. cilt 45. mektubunda buyuruyor ki:
“Ramazan-ı şerif ayında yapılan nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda, bir oruçluya iftar verenin günahları affolur, Cehennemden azad olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren amirler de affolur, Cehennemden azad olur. Resûlullah efendimiz, bu ayda, esirleri azad eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmelidir. Elden geldiği kadar ibadet etmelidir.

Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’ân-ı kerim Ramazan ayında indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince; (Zehe-bezzama' vebtelletil urûk ve sebe-tel-ecr inşâallahü teâlâ) okumanın sünnet olduğu Tebyînin Şelbî haşiyesinde yazılıdır. Teravih kılmak ve hatim okumak mühim sünnettir.”

İtikâf nedir, kadınlar nasıl yapar?

İtikâf nedir, kadınlar nasıl yapar?

Sual: İtikâf nedir? Kadınlar evde itikâfa girebilir mi?

CEVAP
Ramazan ayının son on gününde, gece gündüz bir camide kapanıp ibadet etmeye, itikâf denir. Ramazan-ı şerifte itikâf, müekked sünnettir. Ancak itikâf, sünnet-i kifâye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikâfa girerse, diğerlerinin bu sünneti yapması gerekmez. İmkânı olanlar itikâfa girmeli. İtikâf eden, camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir. Birkaç hadis-i şerif:
(İtikâfta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.) [İbni Mace]

(Bir devenin iki sağımı kadar itikâf eden, bir köle azat etmiş gibi sevab kazanır.) [Tenvir]

(Ramazanda on gün itikâf eden, iki defa [nafile] hac yapmış gibi sevab kazanır.) [Beyhekî]

(Allah rızası için bir gün itikâf, insanı Cehennemden çok uzaklaştırır.) [Taberanî]

Sünnet iki türlüdür: Sünnet-i hüda ve sünnet-i zevaid. Camide itikâf etmek, ezan okumak, ikamet getirmek ve cemaatle namaz kılmak sünnet-i hüdadır. Bunlar, İslam dininin şiarıdır. Bu ümmete mahsustur. (Hadikat-ün-nediyye)

Resulullah efendimiz, (Mirac gecesi, beşinci gökte, Osman’ın suretini gördüm. Bu mertebeye neyle eriştin, dedim. Mescitte itikâf etmekle diye cevap verdi) buyurdu. (M. Çihâr Yâr-i Güzin)

İtikâf; oruç, namaz gibi adak olunur. (Hastam iyi olursa, itikâfa gireceğim) denmez. (Hastam iyi olursa, Allah rızası için, şu kadar gün itikâfa gireceğim) demek adak olur. (Seadet-i Ebediyye)

İtikâf gibi başlı başına ibadet olan bir şeyi nezredenin, bunu yerine getirmesi gerekir. (Dürer)

Kadınlar camide itikâf yapmaz. Evdeyse şarta bağlıdır. Eğer mescid olarak kullandıkları bir oda varsa, o odada itikâfa girebilirler. Yemek yapmak, temizlik gibi ev işlerinin hiçbiri yapılmaz. Sadece ibadetle uğraşılır. Abdest gibi zaruri işleri yapmanın mahzuru olmaz. Ramazanın son on gününde olanı sünnet-i kifâyedir. Az itikâf da yapılabilir.

Bir gün veya birkaç saat gibi... İtikâfa girenin oruçlu olması şarttır. Sadece Şâfiî’de oruçlu olma şartı yoktur. Diğer üç mezhepte oruçlu olmak şarttır. İmkânı olan kadınların evde itikâfa girmeleri, unutulmuş bu sünneti ihya etmeleri ve sünneti ihya etme sevabına kavuşmaları çok iyi olur.

Haram işlemek orucu bozar mı?

Haram işlemek orucu bozar mı?

Sual: Oruçluyken günah işlemek, gıybet etmek orucu bozar mı?

CEVAP
Orucu bozmaz; fakat özellikle oruçluyken günahtan daha çok sakınmalıdır. Hadis-i şerifte, (Gıybet etmek, söz taşımak, yalan yere yemin etmek, namahreme şehvetle bakmak orucu bozar) buyuruldu. (Deylemi)

İmam-ı a’zam hazretleri, bu hadis-i şerifi açıklıyor ve (Bu günahlar orucun sevabını bozar, sıhhatini bozmaz, oruç mekruh olur) buyuruyor. Yani bu günahları işleyen, oruç borcundan kurtulursa da, oruca mahsus olan büyük sevaba kavuşamaz. Hadis-i şerifte, (Nice oruç tutan vardır ki, açlık ve susuzluktan başka bir şey elde etmez) buyuruldu. (İbni Mace)

Oruç, müminler için bir nimet ve emanettir. Emanete riayet etmek gerekir. Onun zayi olmaması için şartlarını gözetmek gerekir. Harama bakmaktan sakınmalıdır! Hadis-i şerifte, (Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Allah korkusuyla bunu terk edene, Allahü teâlâ öyle bir iman verir ki, imanın tadını kalbinde bulur.) buyuruldu. (Hakim)

Oruçlu, dilini de korumalıdır! Hadis-i şerifte (Oruç ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur. Oruçlu, cahillik edip de kötü söz söylemesin! Kendisine sataşana, “ben oruçluyum” desin!) buyuruldu. (Buhari)

Gözü ve dili günahlardan koruduğumuz gibi, kulağımızı da korumamız gerekir. Konuşulması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. El, ayak ve diğer uzuvları da haramdan korumalıdır! Oruç tutup azalarıyla günah işleyen, ilaç yerine zehir içen hastaya benzer. Çünkü günah zehirdir, sevabları yok eder. Bir günah işledikten sonra pişman olmak, iyilik ve ibadet etmeye devam etmek gerekir.

Hastaların oruç tutması

Hastaların oruç tutması

Sual: Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya hasta ne yapar?

CEVAP
Çok yaşlanıp, ölene kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta oruç tutmaz. Fakir değilse tutamadığı gün kadar fidye verir. Bir hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta, fidye verir) buyuruluyor. (Nesaî)

Yaşlı olup oruç tutamayan ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, fakir değilse her günün orucu için fidye verir. Fakir ise fidye vermez, dua eder. Fidye olarak, her gün için bir fitre miktarı un verilir. Bir fitre miktarı un 1750 gramdır. Bir aylık oruç için 53 kg un vermek kâfidir. Yahut bunun kıymeti kadar altın, tutulamayan bir aylık orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen hasta, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de, onun tutamadığı her oruç için, fakire fidye verir. (Bedâyi)

Sual:
Oruç tutamayan hasta fidyeyi ne zaman verir?
CEVAP
Ramazan ayı içinde veya bayramdan sonra da verebilir.

Bedenin zekâtı
Sual:
Hasta olan oruç tutmaz mı?
CEVAP
Orucun birçok hastalığa faydalı olduğu açıklanmıştır. Hadis-i şerifte, (Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur) buyuruldu. (Beyhekî)

Oruç tutan vücudunu hastalıklardan korur. Bir hadis-i şerifte, (Sıhhate kavuşmak için oruç tutun!) buyuruldu. (Taberanî)

Oruca mâni olan hastalık çok azdır. Sâlih bir doktora sormadan, böyle bir doktor, (Senin oruç tutmaman gerekir) demedikçe veya orucun zarar verdiğini kendi tecrübesiyle anlamadıkça, orucu kazaya bırakmamalı! Salih olmayan doktorun sözüyle hareket edilmez. İlaç kullanan hastalar da, doktorun tavsiyesine uygun olarak ilaçların dozunu sahur ve iftara göre ayarlayarak oruçlarını tutabilirler.

Şeker hastası ve emzikli kadın
Sual:
Şeker hastası ve hamile ve emzikli kadın oruç tutmayabilir mi?
CEVAP
Şeker hastalığı çeşitlidir. Salih bir doktor, oruç tutamaz demişse tutmaz, fidye verir. Hamile veya emzikli kadın, zayıf olursa oruç tutmayıp, iyi olunca kaza eder.

Bir kimse, oruç tutunca sağlığına zarar verip vermeyeceğini bilemeyebilir, çünkü oruç tutabilirim der, oruç tutar ve hastalığı artabilir. Tersine ben oruç tutamam der, hâlbuki oruç tutması ona iyi gelebilir. Bunun için hasta olanın, oruç tutacaksa da, tutmayacaksa da, salih bir doktora sorup onun tavsiyesine göre hareket etmesi gerekir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hasta, çocuğuna zarar gelmesinden korkan hamile kadın, oruca gücü yetmeyen ihtiyar, oruç tutarsa öleceğinden korkan çok zayıf kimse oruç tutmaz.) [Deylemi]

(Gebe ve emzikli kadına veya çocuğuna zarar gelecekse, oruç tutmaz.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, gebe ve emzikli kadına oruç tutmamak için ruhsat vermiştir.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

Sual: Hamile kadın, “Ramazanda oruç tutmamak haram olur” diyerek oruç tutuyor, kendini ve doğacak çocuğunu riske sokuyor. Riske sokması uygun mu?
CEVAP
Müslüman, salih ve uzman bir doktor, oruç tutma derse onun sözüne uyulur, kâfir veya fâsık bir doktorun sözü ile oruç bozulmaz.

Sual: Teyzemin böbreğinde taş olduğu için doktor devamlı su içmesi gerektiğini söylemiş. Eğer fidye vermesi gerekiyorsa ne kadar ve ne vermeli? Bu fidyeyi bana vermesi uygun olur mu?
CEVAP
Oruç tutamayacak kadar hasta ise 30 günlük Ramazan için 53 kg un verir. Yahut değerini altın olarak verir. Siz fakirseniz size de verebilir.

Sual: Kalb rahatsızlığım var. Normalde oruç tutabiliyorum. Kalb krizinden endişe ediyorum. Fidye verip, oruç tutmasam olur mu?
CEVAP
Oruç tutabilenin fidye vermesi caiz olmaz. Kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için orucu bozmaz. Kriz gelirse ağızdan alınan ilaçlar alınarak oruç bozulur. Yani tutabildiğiniz kadar oruç tutmalısınız.

Sual: Ramazanda rahatsızlık sebebiyle tutamadığım 10 günlük orucu kaza ederken, peş peşe mi tutmam gerekir?
CEVAP
Peş peşe tutmanız gerekmez, fırsat buldukça tutarsınız.

Sual: Düzenli olarak iğne kullanması gereken hasta, tutamadığı bu Ramazan oruçlarını nasıl ödemesi gerekir?
CEVAP
Bir aylık 53 kg un verir, yahut değeri kadar altın. Hasta zengin değilse bunu da vermez, dua eder.

Sual: Babam rahatsızlığı sebebiyle son iki yıla ait Ramazan-ı şerif orucunu tutamadı. Halen oruç tutamayacak durumda. Yaşı ilerlemiş olduğundan tekrar sıhhatine kavuşması şu an zor gözüküyor. Dinen zengindir. Ne yapması gerekir?
CEVAP
Oruç fidyesi verir, fakat iyi olduğu zaman, yine oruç tutması gerekir. Bir aylık oruç için 53 kg un vermesi gerekir, bir veya birkaç fakire verir.

Sual: Bir hasta, ilaç alarak orucunu bozsa, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez. Çünkü dinimizin bildirdiği bir özürle, yani zaruretle oruç bozulunca yalnız kaza gerekir. Fakat basit bir şey için oruç bozulursa kefaret de gerekir.

Sual: Depresyon halinden şuursuz olarak oruç bozunca kefaret gerekir mi?
CEVAP
İmsak vaktinden sonra, ezan okunurken, ne yaptığınızı bilmeden orucu bozmuşsanız kaza gerekir. Eğer orucu bozduğunu biliyorsanız, kefaret gerekir. Anlattığınız depresyon halinden sanki şuursuz olarak bozduğunuz anlaşılmaktadır. Şuursuz bozulunca da kaza gerekir.

Sual: Morfinle dişini çektirdikten sonra, "orucum bozuldu" diye yiyip içene kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kefaret gerekmez, kaza gerekir. Bir hastalık sebebiyle de iğne yapılınca oruç bozulur ve kaza lazım gelir. Oruç bozulduktan sonra yiyip içmek, kefaret gerektirmez.

Sual: Ramazanda oruç tutarken ağır hastalanan kimseye su vermek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Oruçlu iken vefat edene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]
Ramazan-ı şerif haricinde ölüm halindeki oruçlu hastalara, su vermek müstehaptır.

Sual: Bacağına ameliyatla protez takılan bir hastanın Ramazan ayı içerisinde göründüğü kadarı ile bir ağrısı ve sızısı olmadığı takdirde namaz kılıp oruç tutmasına engel teşkil eder mi?
CEVAP
Teşkil etmez. Ayakta kılamazsa oturarak kılar.

Sual: Ölüm hastası oruçlu kimseye zemzem vermek lazım mı?
CEVAP
Oruçlu ölmesi evladır.

Oruca dayanamayan
Sual:
Açlığa veya susuzluğa dayanamadığı için kaza orucunu bozmak günah olur mu?
CEVAP
Gerçekten dayanamadığı için bozarsa günah olmaz.

Aldığı fidyeyi başkasına vermek
Sual:
Bir fakir, aldığı oruç fidyelerini başka fakire verebilir mi?
CEVAP
Evet, verebilir.

Fidyesi verilen oruç
Sual:
Ramazanda oruç tutamayan hasta, iyileşince kaza edecek olsa, yine de kaza ettiği oruçların fidyesini vermesi gerekir mi?
CEVAP
Hayır, kaza edecek olan, fidye vermez. Fidye verse de, iyileşince kaza etmesi gerekir.

Sual: Midesi tamamen alınan kimse, oruç tutabilir mi?
CEVAP
Doktorlar, oruç tutmasının sakıncası olmadığını söylüyorlar.

Sual: Hasta, yolcu ve hamile kadınlar, oruçlarını nasıl tutarlar?
Cevap:
Midesinden rahatsız olan, hamile olan kadın, çocuğuna süt veren kadın, hastalığının artacağından korkan kimse, harp eden asker ve seferî yani insan yürüyüşü ile üç günlük ki Hanefi mezhebinde yüz dört, diğer üç mezhepte seksen kilometre yola giden yolcular oruç tutmayabilirler. Bunlar, daha sonra, tutamadıkları oruçlarını kaza ederler.

Sual: Hastanın, hamile kadının ve harb eden askerin oruç tutması gerekir mi?
Cevap:
Hasta, hastalığı artacak ise, hamile kadın, süt veren kadın, harb eden asker zayıf olursa, oruç tutmaz. İyi olunca kaza eder.

Hasta olanlar, oruç tutamaz mı?
Sual: Bir kimsenin, oruç tutunca hastalanma tehlikesi varsa veya hastalığının artması söz konusu ise, böyle bir kimse oruç konusunda ne yapması gerekir?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Hasta, hastalığının artmasından veya iyi olmasının gecikmesinden yahut şiddetli ağrı gelmesinden veya hasta bakıcı, hastalanarak, onlara bakamayıp helak olmalarından korkar ise, oruç tutmayıp sonra kaza eder. Sağlam kimse, hasta olacağını çok zan ederse ve nehir temizlemek gibi ağır bir iş yaparken veya devletin emri ile çalışırken, çok sıcak veya soğuk tesiri ile helak olacağını ve kimsesiz olup hiçbir yerden yardım görmeyen kadın nafakasını kazanmak için çamaşır yıkamak, yemek pişirmek ile helak olacağını, çok zan ederek anlarsa, oruç tutmaması ve niyetli orucu bozması caiz olur, başka zaman kaza eder. Çok zan etmek, ölüm alametlerini görmekle, kendi tecrübesi ile yahut tabib-i müslim-i hazıkın haber vermesi ile anlaşılır. Hazık, mütehassıs, uzman olmak demektir. Kafir ve fasık doktora muayene ve tedavi caizdir. Fakat bunların sözleri ile ibadet bozulmaz. Orucunu bozarsa, kefaret lazım olur.”

Nafile oruç ve fazileti

Nafile oruç ve fazileti

Sual: Nafile orucun da sevabı olur mu?

CEVAP
Oruç kazası olmayanın nafile oruç tutması çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir gün nafile oruç tutan kimseye, yeryüzü dolusu altın verilse, o orucun sevabını karşılamaz.) [İbni Neccar]

(Gizleyerek, bir gün nafile oruç tutana, Allahü teâlâ, Cennetini ihsan eder.) [Hatib]

Sual: Ramazandan sonra her ay oruç tutmak isteyen hangi günler tutmalıdır?
CEVAP
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her [kameri] ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevaptır.) [Buhari]

(İbrahim aleyhisselam, her ayda 3 gün oruç tuttu. Allahü teâlâ da ona ömrü boyu oruç tutmuş gibi sevap verdi ve ömür boyu sanki yiyip içmiş gibi kuvvet, zindelik verdi.) [Beyheki]

(Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Müslim]

(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbindeki kin yok olur.) [Bezzar]

(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai]

“Eyyâm-ı biyd” denilen kameri ayların 13, 14 ve 15. günleri de tutmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ayda 3 gün oruç tutan, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesai]

(Her ay, eyyâm-ı biyd’de oruç tutan kimse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai]

Sual: Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti nedir, hangi günlerde oruç tutmalı?
CEVAP
Kurban Bayramı’nın bulunduğu aya zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya bedeldir. Bir gecesini ihya etmek de Kadir Gecesi’ni ihya etmek gibidir.) [İbni Mace]

(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, yedi yüz misli sevab verilir.) [Beyheki]

(Terviye günü [Arefe’den önceki gün] oruç tutup, günah söz söylemeyen Müslüman Cennete girer.) [Ramuz]

(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutan, her günü için, yüz köle azat etmiş veya cihad edenlere yüz at vermiş veya Kâbe’ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevab alır.) [R. Nasıhin]

(Bu on günün hayrından mahrum olan kimseye yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]

(Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]

(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise on bin güne eşittir.) [Beyheki]

(Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur.) [Taberani]

(Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberani]

[Tesbih: Sübhanallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tehlil: La ilahe illallah,
Tekbir: Allahü ekber, demektir.]

İlk on günün kıymeti

Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, bu ayın ilk günleri yapılan ameller, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?) dediklerinde, (Evet, cihaddan da kıymetlidir, ancak canını, malını esirgemeden savaşıp şehit olanın cihadı, daha kıymetlidir buyurdu. (Buhari)

Hazret-i Ebüd-derda buyurdu ki:
Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli ve çok dua ve istigfar etmelidir, çünkü Resulullah, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu. Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutanın ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevab verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır. Cennette yüksek derecelere kavuşur. (Şir’a)

Bu on gün içinde, hasta ziyaret eden, Allahü teâlânın dostlarının hatırını sormuş ve ziyaret etmiş gibi olur. Bu on gün içinde Ehl-i sünnet’e uygun bir din kitabı okumak çok sevabdır. Din ilmini, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek, kadın erkek herkese farzdır. Çocuklara öğretmek, birinci görevdir.

Sual: Arefe günü oruç tutmanın önemi nedir?
CEVAP
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]

(Aşûre günü orucu bir yıllık, Arefe günü orucu da, iki yıllık [nafile] oruca bedeldir.) [T.Gafilin]

(Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihad için verilen iki bin ata bedeldir.) [T.Gafilin]

Sual: Receb ve Şaban aylarında oruç tutmanın fazileti nedir?
CEVAP
Receb ayı, hürmet edilmesi gereken dört kıymetli aydan biridir. Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]

(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istigfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların af oldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

(Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]

Şaban ayı
Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şabanda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Berat gecesi
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

Aşûre günü oruç tutarken
Sual:
Aşûre günü tutulan oruca kaza orucuna niyet edince, hastalık gibi bir sebeple orucu bozmak zorunda kalan kişi, bunun için kaza mı, kefaret mi tutmalı?
CEVAP
Ramazan ayı dışında, oruç ne sebeple bozulursa bozulsun, kefaret gerekmez. Kazamız varsa zaten kaza edeceğiz, yoksa nafile olacağı için, bozulan nafile orucu kaza etmek de vacib olduğu için, tekrar tutmak vacibdir.

Sual: Tam olarak kaza borcumu hatırlamıyorum; bu yüzden her nafile orucu tutarken, son kazaya kalan ramazan orucumu tutmaya diye niyet etsem sakıncası olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Nafile orucu sebepsiz bozmak uygun mu?
CEVAP
Nafile orucu, sebepsiz bozmak günahtır. Bozunca kaza etmek de gerekir.

Sual: Bir kişi yiyecek bir şey bulamazsa veya yemek hazırlamaya üşenirse, oruç tutsa caiz olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.

Nevruz günü oruç
Sual:
Nevruz günü oruç tutmak mekruh olduğuna göre, her Pazartesi veya Perşembe günü oruç tutmayı âdet edinen, Nevruz günü bu günlere denk gelirse, yine oruç tutsa, mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh olmaz.

Sual: Savm-ı davud, yani bir gün yiyip bir oruç tutmak cumartesi ve mekruh güne denk gelse caiz mi?
CEVAP
Mahzuru olmaz. En faziletli oruçtur.

Sual: Sükut orucu var mı?
CEVAP
Yoktur.

Sual: İmsak vaktinden sonra, nafile oruca niyet edip, dahveden önce, oruç tutmaktan vazgeçenin, bu orucu kaza etmesi vacip olur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Şabanın 15. günü, cumartesiye gelse, sadece bu gün oruç tutulur mu?
CEVAP
Bir gün öncesi ile veya bir gün sonrası ile tutulmalıdır.

Sual: Sadece cumartesi günleri oruç tutmakta mahzur var mı?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Farz olan Ramazan orucu hariç, yalnız Cumartesi günü tek olarak oruç tutmayın!) [Ebu Davud, Tirmizî, Nesai, Hâkim]

Bunun sebebi bildirilmiyor. Cumartesi Yahudilerin önemli bir günüdür. Onlara benzememek için olabilir. Başka hikmetleri de olabilir. Ne bildirilmişse ona uymalıdır.

Sual: Kaza orucu olmayanın, tuttuğu kaza orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.

Sual: Bir olay için, mesela sınav vb...ya da korktuğumuz bir yere giderken veya korktuğumuz bir olayın sonucunun hayırlı olması niyetiyle nafile oruçlu olmanın fazileti hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Oruçlu olmak, abdestli olmak, zikretmek elbette faydalıdır. Kaza borcunuz olmasa bile, oruca niyet ederken, kazaya niyet etmek daha uygundur.

Sual: Hadis-i şerifte (Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyuruluyor. Yani bir anlamda kabul olunmuş, hakiki tevbe-i nasuh gibi oluyor mu?
CEVAP
Hayır tevbe gibi olmaz. Tevbe pişman olup günahları terk etmektir. Yani artık bir daha günah işlememek demektir. Şevvalde 6 gün oruç tutanın böyle bir niyeti yok. O yine günahlarına devam edecek, sadece oruç tutmakla sevap işliyor, sevabı kadar günahı affoluyor. Sonra bu günahlar büyük günahlar için değil, küçük günahlar içindir. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya vârislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibadetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek ve o işi ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır. Abdest alanın da bütün günahları affolur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Abdest alan bütün günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]
Bu da aynen Şevvaldeki oruç gibidir. Küçük günahlardan temizlenmiş olur.

Sual: Oruç tutarken bir davete gidilince, orucu bozmak günah mıdır?
CEVAP
Davete gidilince, Ramazan, kaza ve kefaret oruçları bozulmaz. Sadece nafile oruçlar bozulabilir. (Mevkufat)

Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince, orucu bozmak günah değildir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek ve onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz, (Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği halde, sen hâlâ “Oruçluyum” diyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın) buyurdu. (Dare Kutni)

Yine buyurdu ki:
(Davete giden, Ramazan, kaza ve adak orucu değilse, [nafile ise] orucunu bozsun!) [Taberani]

(Din kardeşinin hatırı için nafile orucu bozana, bin günlük oruç sevabı yazılır. Bu orucu kaza edince de iki bin günlük sevap yazılır.) [Şir’a]

Öğleden sonra, bir zaruret olmadıkça, nafile orucu bozmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir) buyuruldu. (Taberani)

Oruçlu olduğunu söylemek
Sual:
(Nafile oruç tutarken, sorana oruçlu olduğunu söyleyince riya olur, orucun sevabı gider) deniyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Riya için, gösteriş için tutulmuyorsa, riya olmaz ve orucun sevabı gitmez. Nafile ibadetleri gizli yapmak iyi olur. Mecbur kalmadıkça açıklamamalı. Sadakayı gizli vermeli, nafile namazları da gizli kılmaya çalışmalı, ama gösterilmesinde fayda varsa, başkalarını teşvik edecekse, o zaman açıktan yapmak daha iyi olur. Allah rızası için yapınca, insanlar görse de mahzuru olmaz.

Nafile orucu bozmak
Sual:
Nafile oruçları tutmak mecburi olmadığı için, istenince bozabilir miyiz?
CEVAP
Bir ibadete başlayınca, bunu özür olmadan bozmak haramdır. İhtiyaç olunca, nafile orucu bozmak caiz olur. Ancak daha sonra bu orucu tutmak vacibdir.

Bozulan nafileleri tekrar kılmak vacib, bozulan farzları tekrar kılmak farzdır. Özürsüz bozmak ise haramdır. (Uyun-ül-besair)

Farz olan orucu bozmak için sekiz özür vardır:
1- Hastalık,
2- Sefere çıkmak,
3- İkrah yani zalimin zorlaması,
4- Kadının hamile olması,
5- Çocuk emzirmek,
6- Açlık [dayanılamayacak derecede],
7- Susuzluk [dayanılamayacak derecede],
8- İhtiyarlık. (Bahr-ür-raık)

Bu özürlerden biri varsa, oruç tutmamayı mubah kılıyor. Bu özürleri olmasına rağmen, oruç tutabilen yine tutar.

Seferilik hakkında bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Seferde ramazan orucunu tutan, mukimken oruç yiyen gibidir.) [Nesai]

Hâlbuki mukimken oruç yemek büyük günahtır. Seferde sıkıntılı bir durum varsa, ibadetlerini ve işlerini aksatacaksa oruç tutmaması tavsiye ediliyor. Seferde rahatsa, oruç tutması iyi olur. Onun için bir hadis-i şerifin açıklaması olmadan hüküm vermemelidir.

Nafile oruç, mazeretli veya mazeretsiz bozulursa, kazası vacib olur. Bir kadın namaz kılarken ve oruçluyken hayzı başlasa, namazını ve orucunu bırakır. Nafile namazla nafile orucu kaza etmek vacibdir. Eğer, farz namaza niyet ettikten sonra hayz başlasa, namazı kaza etmez. Çünkü farz namazı affedilmiştir. (Redd-ül-muhtar)

Nafile oruçta Dahve vaktine kadar niyet edilir. O vakte kadar bir şey yiyip içmemiş olan kimse, niyet edip oruç tutabilir. Yahut vazgeçip tutmayabilir. Yani bu işte muhayyerdir.

Niyet etme vakti geçtikten sonra, artık mazeretsiz orucunu bozamaz. Nafile oruç için mazeretler, misafirliğe gitmek, misafirin gelmesi veya oruç bozmayı gerektiren diğer sebeplerdir. Böyle sebeplerle de, niyetli orucu bozunca, kaza etmek vacib olur.

Haram aylarda oruç
Sual:
Nâfile oruç tutulması daha çok sevab olan aylar ve günler hangileridir?
CEVAP
Haram aylarda, pazartesi ve perşembe günleri ve kamerî ayların eyyam-ı biyd denilen 13.,14. ve 15. günleri oruç tutmak daha sevabdır. “Haram ay” demek, hürmet edilmesi gereken ay demektir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçının meali şöyledir:
(Haram aylar; Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberanî]

(Haram aylardan birinde bir gün oruç tutmak, başka bir ayın otuz günü oruç tutmaktan daha sevabdır.) [İ. Gazâlî]

(Her ayda üç gün oruç tutmak, bir yıl oruç tutmak gibi sevab olur. Çünkü Allahü teâlâ, En’am sûresinde [mealen] “Bir hayır işleyene, [en az] on katı sevab verilir” buyurdu. Bir güne on misli sevab veriliyor.) [Tirmizî]

(Ayda 3 gün oruç tutan, kameri ayın 13., 14. ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesaî]

(Her ay, eyyam-ı biyd’de oruç tutan kimse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesaî]

Pazartesi günü oruç
Sual:
Pazartesi günü oruç tutmanın fazileti nedir?
CEVAP
Birçok fazileti vardır:
Hazret-i Ömer ve İbni Abbas hazretleri, Resulullah’ın pazartesi günü doğduğunu, ilk vahyin pazartesi günü geldiğini, Mekke'den pazartesi günü hicret ettiğini, Medine'ye pazartesi günü girdiğini, vefatına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiğini ve pazartesi günü vefat edeceğini, kendisinden duyduklarını bildirmişlerdir. (Müslim, İ. Ahmed, Beyhekî)

Ebu Katâde “radıyallahü anh” anlatır: Resulullah'a “sallallahü aleyhi ve sellem” pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulunca buyurdu ki:
(Ben o gün doğdum, o gün ilahî vahye mazhar oldum.) [Müslim]

Peygamber efendimiz, pazartesi günü oruç tutmasının sebebi sorulunca, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, Hak Sözün Vesikaları)

Pazartesi günü oruç tutmanın başka faziletleri de vardır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ya Bilâl, pazartesi günü oruç tutmayı ihmal etme! Ben o gün doğdum, o gün ilâhi vahye mazhar oldum, o gün hicret ettim, aynı gün de vefat ederim!) [İbni Asakir]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizî]

(Pazartesi ve perşembe, günahlar affedildiği için oruç tutuyorum.) [Müslim]

(Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]

(Her ayın perşembe ve pazartesi günleri oruç tutana Hak teâlâ, 700 yıl oruç tutmuş gibi sevab verir.) [İslam Ahlakı]

(Pazartesi ve perşembe günleri bütün Müslümanların affedildiği günlerdir. Yalnız Hak teâlâ, birbirine kırgın ve dargın olanları bağışlamaz, barışıncaya kadar onların kendi kendilerine bırakılmasını emreder.) [Ebu Davud, Nesaî, Tirmizî İ. Mâlik]

(Ameller pazartesi ve perşembe günleri Hak teâlâya arz edilir. Bu iki günde tevbe eden, af dileyen affedilir, yalnız kalblerinde kin ve düşmanlık besleyen kimseler, birbirleriyle barışıncaya kadar affa uğramaz.) [Taberanî]

Hazret-i Âişe validemiz, (Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” oruç tutmak için pazartesi ve perşembe günlerini sabırsızlıkla beklerdi) buyurmuştur. (İbni Mace, Nesaî, Tirmizî – Uhud-ül-kübra)

Nâfile orucu bozmak
Sual:
Nâfile oruca güneş doğduktan sonra niyet etsek, bir saat sonra da, bir mazeretle bozsak, o orucu kaza etmek vacib olur mu?

CEVAP
Evet, nâfile bir ibadete başlayınca artık onu bitirmek vacibdir. İhtiyaçsız bozmak günahtır. Herhangi bir sebeple bozulan nâfile orucu, tekrar tutmak vacib olur. Nâfile namaza durup sonra namazı bozulan veya kendisi bir mazeretle bozan kimsenin de, bu namazı tekrar kılması vacibdir. Sünnetleri kılarken bozanın da, tekrar kılması vacibdir.

Oruç kefareti

Oruç kefareti

Sual: Ramazan günü orucu bozup kefaret gerektirenler ve gerektirmeyenler nelerdir?

CEVAP
Gerektirenler şunlardır:
1- Bilerek yiyip içmek.
2- Cinsel ilişkiye girmek.
3- Ramazanda, kaza gerektiren bir şey yaparak orucunu bozanın, aynı ramazanın başka gününde de bu şeyi, "nasıl olsa kefaret gerektirmiyor" diye kasten yine yapması.
4- Sigara içmek.
5- Gıybet, sürme çekmek ve kan aldırmak gibi, orucu bozmadığı iyi bilinen şeyden sonra, oruç bozuldu sanarak, yiyip içmek.

Ramazan orucunu kasten bozduğu hâlde, kefaret gerektirmeyen bazı hâller:
Bir kadın, orucunu kasten bozsa, sonra o gün iftardan önce hayz olsa kefaret gerekmez. (Tahtâvî)

Orucunu kasten bozduktan sonra, o gün bayılana veya oruç tutamayacak kadar hastalanana kefaret gerekmez. (Hindiyye, Kadıhan)

Ciddi bir tehditle orucu bozdurulan kimseye kefaret gerekmez. (Kadıhan)

Susuzluktan hastalanacak veya ölebilecek durumda olan kimse, orucu bozup, kaza edebilir. Kefaret gerekmez. (Redd-ül-muhtar)

Niyetli orucu sefere çıkınca bozmak günahtır, ama günah işlese de, seferde bozduğu için kefaret gerekmez. (Cevhere)

Ağız dolusu kusan veya ihtilam olan kimse, orucum bozuldu sanarak yiyip içerse kefaret gerekmez. (Redd-ül-muhtar)

İğne olduktan sonra yiyip içse, kefaret gerekmediği gibi, kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi kasten yutmak da kefaret gerektirmez. (Nimet-i İslam)

Daha imsak vaktine vakit var sanarak veya güneş battı diye yiyip içenin orucu bozulur, kefaret gerekmez. (M. Zühdiyye)

Şâfiî'de, ilişkide bulunan erkeğe kefaret gerekir, hanımına kefaret gerekmez. (Tuhfe)

Ramazan ayı dışında, ne sebeple oruç bozulursa bozulsun kefaret gerekmez.

Sual: Oruç kefareti var mıdır?
CEVAP
Elbette vardır. Geceden niyetli orucunu, kasten bozana kefaret lazım geldiği din kitaplarının hepsinde yazılıdır. Kütüb-i sitte isimli meşhur altı hadis kitabından Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'de mevcuttur. En kıymetli bu beş hadis kitabına inanmayan eğer misyoner değilse cahil veya hain biridir. Hazret-i Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerif şöyledir:
Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, (Helak oldum ya Resulallah) dedi. Peygamber efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan orucunu kasten bozduğunu söyledi. Peygamber efendimiz, bir köle azat etmesini bildirdi. Kölesi olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruç tutmasını emretti. Bunu da yapamayacağını bildirince, fakir doyurmasını bildirdi.

İslam âlimleri de, geceden niyetli orucunu bir mazeretsiz kasten bozan kimsenin kefaret olarak, varsa bir köle azat etmesini, yoksa peş peşe 60 gün oruç tutmasını, oruç da tutamazsa, 60 fakiri doyurmasını bildirmişlerdir. (Redd-ül Muhtar)

Peygamber efendimizin bildirdiği hükmü kabul etmeyen, Allahü teâlânın emrini kabul etmemiş olur. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Sual: Oruç kefareti nasıl tutulur?
CEVAP
Oruç kefareti için peş peşe, 60 gün oruç tutar. 60 gün sonra, tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri olan veya bir Ramazanda, 2 gün kefareti olan kimse, birinci kefareti yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar.

Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden 60 gün tutmak gerekir. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması gerekir. Hayz ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince, geri kalan günleri tamamlar.

Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak haramdır, büyük günahtır. Önce, tutulmayan oruçlar için tevbe edilir. Sonra gününe gün, yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza orucu tutar. Bu oruçlara kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu kasten bozmanın cezasıdır. Çok yaşlanıp, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli olarak yiyip içer! Hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta fidye verir) buyuruluyor. Çok yaşlı olup oruç tutamayan kimse, zengin ise, her günün orucu için fidye verir. Fakir olan fidye vermez, dua eder.

Fidye olarak, her gün için bir fıtra miktarı un, hurma veya üzüm verilir. Mesela 30 gün oruç için 53 kg un veya 105 kg hurma veya üzüm verilmesi kâfidir. Yahut bu kadar unun kıymeti kadar altın veya gümüş para, tutulamayan otuz gün orucun fidyesi olarak, bir veya birkaç fakire, Ramazanın başında veya sonunda verilebilir. Fakir, aldığı fidyeyi kendisi kullandığı gibi, başka birine de verebilir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen kimse, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Hastalık, yaşlılık gibi bir özürden dolayı Ramazan orucunu tutamayan zenginin, bu durumu ölünceye kadar devam etse, fakirlere yemek verilmesini vasiyet eder. Velisi de; onun tutamadığı her oruç için, fakire bir fıtra veya değerini verir. (Bedâyi)

Sual:
Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, kefaret orucunu tutamayan ne yapar?
CEVAP
Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, 60 gün kefaret orucunu tutamayan kimse, 60 fakiri sabah akşam veya öğle akşam olmak üzere, bir günde iki kere doyurur. Hepsinin aynı günde yemeleri şart değildir. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere 120 gün yedirmek de olur. Yahut 60 fakirin her birine, bir fıtra miktarı, fıtra olarak verilen ürünlerden birini verir. Yahut bunların kıymeti kadar ekmek, başka mal veya altın vermek de caizdir. Kendisini doyurması için fakire kâğıt para da verilebilir. Fıtra miktarı ürün veya mal, bir fakire 60 gün devamlı verilir. 60 günlüğü, bir fakire bir günde toplu verilirse, bir günlük verilmiş olur. Buna dikkat etmek gerekir. Diyelim ki, sabah akşam iki ekmek yiyorsa, her gün iki ekmek vermek gerekir. 120 ekmek bir seferde verilirse, bir günlük verilmiş olur.

Sual: Diş tabibi bir bayan, (Unutarak da yense, oruç bozulur. Bozulmaz diye bir âyet yok) diyor. Dinimizde Kur’andan başka kaynak yok mu?
CEVAP
Bir kimsenin, kendi uzmanlık sahasının dışında bir uzman gibi konuşması elbette uygun olmaz. Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde, (Yalnız Allah’a uyun) denmiyor, (Allah’a ve Resulüne uyun) buyuruluyor. Sonra Resulullaha uymak Allah’a uymaktan farklı değildir. Kur’an-ı kerimde, (O, [Resulullah] vahyedilenden başkasını söylemez) buyuruluyor. (Necm 3)

Bu âyet-i kerime, Peygamber efendimizin din hakkında bildirdiklerinin Allahü teâlânın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Ayrıca, (Peygamber size neyi verdiyse [neyi emretmişse] onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının) buyurulmaktadır. (Haşr 7)

Demek ki Allahü teâlânın Kur’an-ı kerimde açıkça bildirmediği hususlar var ki, (Peygamberin emrettiklerini yapın, yasakladıklarından sakının) buyuruluyor. Mesela namazları nasıl kılacağımızı Kur’andan bulamayız. Kaç rekat olduğunu da bulamayız. Hangi rekatta neleri okuyacağımızı da bulamayız. Yanılırsak, ne yapacağımızı da bulamayız. Nerede buluruz? Peygamber efendimiz namazı nasıl kılmışsa öyle kılarız. Hangi rekatlarda neleri okumuşsa veya neleri okuyun buyurmuşsa öyle yaparız. Yanılma secdesini de Onun bildirdiği gibi yaparız. Orucu bozan ve bozmayan çok şey vardır. İğne orucu bozar mı, hayz halinde oruç tutmak gerekir mi? Orucun farzları nelerdir? Bunları Peygamber efendimizden öğreniriz. Biz Peygamber efendimizin emrine uyarsak, başka bir kitaptan mı okumuş oluruz? Sünnetler Kur’andan başka değildir. Allahü teâlâ, Resule uymamızı emrediyor. Allah’ın bu emrine uymamız niye anormal karşılanır ki?

Dârimi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, Allah’ın emri ile, Cebrail aleyhisselam, Kur'an-ı kerimi getirdiği gibi, açıklaması olan sünneti de getirmiştir. Hadis-i şerifte de, (Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)

Tabibe hanımın, (Unutarak da yense, oruç bozulur. Bu konuda bir âyet yok) demesi yanlıştır. Âyette olmayanlar sünnette bildirilmiştir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Oruçlu iken unutarak yiyip içen kimse, orucuna devam etsin, Çünkü onu Allahü teâlâ yedirip içirmiştir.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]

(Oruçlu kimse, unutarak yiyip içerse, ona kaza gerekmez.) [Dare Kutni]

Âyetleri herkes kendine göre yorumladığı için 72 sapık fırka meydana çıkmıştır. Peygamber efendimizin açıklamasına uyulsa idi, bu ayrılıklar olmazdı. Ayrılıklar, Peygamber efendimize uyulmamaktan ileri gelmektedir. Herkes Peygamber efendimizin açıklamasını esas alsa, ayrılık olmaz.

Sual: Bir bayan kefaret orucu tutması gerekirse ne yapar? Biz 60 gün peş peşe tutamayız ki, menopozu mu bekleyeceğiz?
CEVAP
Bayanlar âdet dönemlerinde oruç tutmaz, ondan sonra devam ederler. Menopozu beklemezler.

Sual: Gıybet edince, kan aldırınca orucu bozulmadığı halde, oruç bozuldu sanıp yiyip içen kimseye kefaret gerekir mi?
CEVAP
Evet. Yiyip içmek için zaruret yoktu. Bozuldu mu diye, bilen birine sormak gerekirdi.

Sual: Ramazan günü ağız dolusu kusan veya ihtilam olan kimse, orucum bozuldu sanarak yiyip içerse kefaret gerekir mi?
CEVAP
Bunların orucu bozmadığını bilmiyorsa kefaret gerekmez. Fakat bu hallerin orucu bozmayacağını öğrenmiş ise, buna rağmen yiyip içmişse kefaret gerekir. Gıybet, kadınlara bakmak, sürme çekmek ve kan aldırmak gibi, orucu bozmadığı iyi bilinen şeyden sonra, oruç bozuldu sanarak, yiyip içilirse kefaret gerekir. Önceden bunların orucu bozmadığını bilip bilmemesi fark etmez. Her tarafa yayılan şeyi bilmemek özür olmaz, kefaret gerekir. (Redd-ül muhtar)

Sual:
5 gün kaza borcu ve kefaret borcu bulunan oruçlarını nasıl tutar, 65 günü ara vermeden tutması lazım mı?
CEVAP
Hayır 60 gün oruç tutar. Kalan beş günü de istediği zaman tutar. Yani aralıklı tutabilir. Ama 60 gün aralıklı olmaz peş peşe olur.

Sual: Hastalığım artar diye orucumu bozdum. Ama artmadı. Kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kefaret gerekir. Çünkü hastalık artmamış.

Sual: Oruçlu, bir anda çok tuz yese, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Kaza gerekir. Az tuz yerse kefaret gerekir.

Sual: Oruç kefareti için 60 günlük parayı alan, 40 günlüğünü yese, 20 günlük parayı da başka fakire verse, kefaret parasını verenin bundan haberi olmasa, kefaret ödenmiş olur mu?
CEVAP
Başkasına da verebilirsin denmiş ise caiz.

Sual: Oruç kefaretini alan şahsın, ara vermeden yemesi mi lazım?
CEVAP
Oruçta ara verilmez, doyurmakta ara vermek caiz.

Sual: Kefaret orucu tutarken her gün için ayrı niyet lazım mı?
CEVAP
Ayrı niyet lazımdır.

Sual: Kefaret orucu tutamayan kalb hastası ne yapar?
CEVAP
Devamlı hasta hükmündedir.

Sual: (İyi olursam kefaret orucu tutacağım) diye adakta bulunmak sahih midir?
CEVAP
Hayır sahih olmaz.

Sual: Beş oruç kefaretim var. Hepsi için niyet ederek bir kefaret tutsam hepsini tutmuş sayılır mıyım?
CEVAP
Evet.

Sual: Kefaret orucu tutan bir kimse saatlerin geri alındığı günü saatte yanılıp imsak bittikten sonra orucu bozacak bir şey yapsa hükmü ne olur? Kefaret yeniden mi başlatılmalı?
CEVAP
Evet yeniden başlanır, eski oruçlar nafile olur.

Sual: Kaza ve kefaret orucunun yılını bilmeyen ne yapar?
CEVAP
İlk kazaya kalmış olan diye niyet eder.

Sual: Ramazanda imsak bitmedi sanıyordum, ilişkide bulunduk. İmsakın bitmiş olduğunu sonradan öğrendim. Ama eşim imsak vaktinin bittiğini biliyormuş. Bize kaza mı kefaret mi gerekir?
CEVAP
Bilmediğin için sana kaza gerekir, eşiniz bildiği için ona kefaret gerekir.

Sual: Bir hoca, (Hanımı ile ilişkide bulunmak orucu bozmaz) dedi. İlişki orucu bozmaz mı?
CEVAP
Bunu bir hocanın söylemesi mümkün değildir. Muhakkak bir yanlış anlama vardır. Cahil bir kimse bile böyle şey söylemez. İlişkide bulunmak orucu bozar ve kefaret gerekir. (Dürer)

Şafii mezhebinde, ilişkide bulunan erkeğe kefaret gerekir, hanıma ise kefaret gerekmez, fakat yine orucu bozulmuş olur, sadece kaza gerekir. (Tuhfe)

İlişkide kefaretin gerçekleşmesi için şu şartların bulunması gerekir:
1- Ramazan orucunu bozmuş olması gerekir. Ramazan orucunun kazasını tutarken veya başka oruç tutarken, bozana kefaret gerekmez.

2- Ramazan orucuna imsak vaktinden önce niyet etmiş olmalıdır. İmsak vaktinden sonra oruca niyet ederse veya hiç niyet etmeden ilişkide bulunursa, haram işlemiş olursa da, yalnız kaza gerekir.

3- Kasten ilişkide bulunmuş olmalıdır. Eğer unutarak ilişkide bulunmuşsa, kefaret gerekmediği gibi, oruç da bozulmuş olmaz, unutmak özür olur. Kefaret, orucu bozmanın değil, mübarek Ramazan-ı şerif ayının hürmet ve namus perdesini yırtmanın cezasıdır.

4- İlişki, imsak vaktinden sonra yani gündüz olmalıdır. Eğer imsak vaktine daha var zannı ile ilişkide bulunduktan sonra, imsak vaktinin geçmiş olduğunu anlarsa, kasten orucunu bozmadığı için sadece kaza gerekir, kefaret gerekmez.

5- İlişkiden sonra oruç tutamayacak kadar hasta olan kimseye kefaret gerekmez. Bunun gibi bir kadın ilişkide bulunduktan sonra, hayz hâli vuku bulursa, yine kefaret gerekmez.

6- Kefaret olması için, ikamet ettiği yerde orucunu kasten bozmuş olmalıdır. Eğer seferde iken bozarsa, kaza gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir. Seferde oruç tutmayan kimse, sonra kaza eder.

7- Karı-koca kendi arzuları ile ilişkide bulunmuş olmalıdır. Mülci ikrah ile zorlanırsa, kefaret gerekmez. İkrah, bir insanı, istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. Birini zorlamanın ikrah olması için şu dört şart gerekir:

Zorlayan kimsenin, korkuttuğu şeyi yapabilecek kuvvette olması, zorlananın korkutulan şeyin muhakkak yapılacağını bilmesi, korkutulan şeyin, ölüm veya bir uzvun kesilmesi veya üzücü bir şey olması, zorlanan şeyin, yapılmaması gereken bir şey olması gerekir. (İbni Âbidin, Dürer-ül-hükkâm)

Bazı kimseler de, mastürbasyonun orucu bozmadığını, bazıları da bozduğunu ve kefaret gerektiğini söylüyorlar. Bunların ikisi de yanlıştır. Mastürbasyonun orucu bozduğu, fakat sadece kaza gerektiği, Hindiyye, Bahr ve Dürr-ül-muhtar ve diğer fıkıh kitaplarında yazılıdır. Bir Ramazanda iki defa mastürbasyon yapana kefaret de gerekir. Çünkü Ramazanın bir gününde, kaza gereken bir şey yaparak orucunu bozan kimse, başka gününde de bu şeyi kasıtla yine yaparsa, kefaret de gerekir.

Sual: Rahmetli babaannem, gençliğinde ilk bebeğini emzirirken, uyumuş, çocuk da nefes alamadığı için ölmüş. Kefaret olarak 60 gün oruç tutmuş. Yaptığı doğru mu idi?
CEVAP
Evet yaptığı doğrudur. Eğer bir de, bebeğin velisi olan dedenizden af dilemiş idiyse mesele kalmamış olur.

Yüksekten üstüne düşerek veya uyuyan kimsenin yuvarlanarak [veya motorlu vasıtaların çarpıp çiğneyerek] hata ile bir kimseyi öldürmesi halinde kefaret de verilir.

Sual: Kefareti olmayan kimsenin de kefaret orucu tutması caiz midir?
CEVAP
Evet. Bilmediği bir kefareti varsa, bunu ödemiş olur. Kefareti yoksa, tuttuğu oruçlar nafile olur. (Ömründe bir defa kefaret orucu tutmak gerekir) demek yanlıştır. Kefareti olmayanın kefaret tutması gerekmez.

Oruç kazası
Sual:
Birkaç oruç kazası ile bir kefareti olan, kefaretten önce kaza orucu tutamaz mı?
CEVAP
Kaza oruçlarını kefaretten önce tutabilir. Sadece kefarete sebep olan orucun kefaretini halletmeden, kazası yapılmaz.

Kefaret 60 gündür
Sual:
Oruç kefareti hakkında hadis var mıdır?
CEVAP
Oruç kefareti hakkındaki hadis-i şerif şu mealdedir:
Hazret-i Ebu Hüreyre anlatır:
Bir kimse gelip, şöyle dedi:
- Helak oldum, ya Resulallah!
- Seni helak eden nedir?
- Ramazanda ailemle beraber oldum, orucum bozuldu.
- Bir köle azat etmen gerekir.
- Kölem yok.
- Kölen yoksa, aralıksız iki ay oruç tutman gerekir.
- İki ay oruç da tutamam.
- Altmış fakire birer fıtra vermen gerekir. (Un olarak 53 kg ediyor)
- Bunu da bulamam.
Bu arada Resulullaha bir sepet kuru hurma getirmişlerdi. Adama buyurdu ki:
- Al şunları fakirlere sadaka olarak dağıt!
- Kime vereyim ya Resulallah? Vallahi bu şehirde bizden daha fakiri yoktur. İzin verirseniz bunları aileme götüreyim.

Resulullah mübarek dişleri görünecek kadar güldü. Sonra buyurdu ki:
- Götür onlara yedir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)

Kütüb-i sittedeki bu sahih hadis-i şerifi ilmen inkâr etmek mümkün değildir.

Sual: Bir kadın, 60 günlük kefaret orucunu tutarken, hayzı başlasa ve kefaret orucuna ara verse, sabah kalktığında da, âdet müddeti ile birlikte, hayzı da, bitmiş olsa, fakat imsak vaktinden sonra yiyip içse, kefaretine devam edebilir mi?
CEVAP
Hayzı bittiği halde, kefaret orucuna devam etmediği için, kefaret orucuna baştan başlaması gerekir. Hayzın bitme ihtimali olduğu zaman, o gün imsak vaktinden önce niyet etmeli, hayzı bitmişse kefarete devam eder. Hayzı bitmemişse, o günkü orucu bozulmuş olur. Böyle yapmak ihtiyatlı olur.

Sual: Oruçlu iken, çiğ pirinç tanesi veya küçük bir kâğıt parçası yutulunca yahut imsak vaktinden sonra niyet edip, kasten yiyip içilirse, kefaret gerekmiyor. Kefaret gerekmiyor diye orucu bu şekilde bozmak uygun mudur?
CEVAP
Kefaret gerekmese de, keyfi olarak, mazeretsiz orucu bozmak haramdır. Bu bildirilenler, ancak orucu bozmak için geçerli bir mazeret varsa yapılabilir. Mesela, bir kimse orucun kendisine zarar vereceğini, tecrübesi ile anlayamamışsa, belki kefaret gerektirebilir diye bu şekilde bozması, iyi olur.

Kefaret 60 gündür
Sual:
Tam İlmihal’de, (Oruç kefareti için, peş peşe 60 gün oruç tutmak gerekir) deniyor. Peş peşe iki kameri ay oruç tutulsa, ayın biri 29 çekse, toplam 59 gün tutulsa, kefaret yerini bulmaz mı?
CEVAP
Bu devirde hilali gözetleyen dini bir kurum yoktur. Gözetlenmeden takvime bakarak iki hicri ay oruç tutulursa, iki ayın toplamı 59 gün olursa, kefaret sahih olmaz. İmam-ı a’zam hazretleri, (60 gün oruç tutmak gerekir) buyuruyor. Günümüzde hilali gözetleme işi, sağlıklı bir şekilde yapılmadığı için, 60 gün peş peşe oruç tutmak gerekir. İhtiyatlı olan da budur. (Mebsut, Redd-ül-muhtar)

Kefaret bayrama rastlarsa
Sual:
İlmihal yazan biri, (Kefaret orucu bayramlara rastlasa da, kefarete devam edilir) diyor. Bayram günü tutulan kefaret orucu sahih olur mu?
CEVAP
Belki millî bayram denilen günleri kastetmiş olabilir. Kefaret orucu olsun, nafile, adak veya kaza orucu olsun, Ramazan Bayramının birinci, Kurban Bayramının da dört günü oruç tutmak haramdır. Din kitaplarında bildiriliyor ki:
Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özürle veya bayram günlerine rastlamak sebebiyle bozulursa veya Ramazana rastlarsa, yeniden altmış gün tutmak lazım olur. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması lazım olur. Kadın, hayz ve nifas sebebiyle bozunca, peş peşe altmış gün tutamayacağı için, yeniden başlamaz. Temizlenince geri kalan günleri tutarak, altmışı tamamlar. Yemin kefaretinde ise, üç gün peş peşe tutulacak orucu bu sebeple bozan kadının da, üç günü, yeniden tutması lazım olur, çünkü peş peşe üç gün oruç tutabilir. Recebin birinci günü, kefaret orucuna başlayıp, Şaban ayının sonunda, altmış günü tamam olmasa, üç günlük [104 kilometreden fazla] yola gitmeye niyet ederek vatanından çıkar. Seferdeyken, Ramazanın birinci günü, kefaret orucuna niyet ederse kefareti sahih olur. (Eşbah)

Seferde oruç tutmayıp kazaya bırakmak caiz olduğu için, böyle bir usulle caiz olur.

Oruç tutulması yasak edilen günlerde vacib orucun edası caiz değildir. (Kuhistani)

Bir kimse, seferde ve hastalık günlerinde oruç tutmuş olsa, geçerli sayılır; [bayram gibi] oruç tutulması yasak edilen günlerde oruç tutarsa geçersizdir. (Redd-ül muhtar)

Oruç kefareti
Sual
: Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyileşmesinden ümit kesilen hastanın eğer kefaret borcu varsa, oruç kefareti niyetiyle fakire bir defada 60 günlük yemek parasını verip, her gün yemesini söylemek caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olmaz. 60 fakiri, bir günde iki defa doyurmak gerekir. Yahut bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere 120 gün yedirmek de olur.

Kefaret gerekir
Sual:
Orucu bozup kaza gerektiren bir şeyi, aynı ramazanda iki kere yaparak orucu bozmak, kefareti gerektirir mi?
CEVAP
Evet kasten yaparsa kefaret gerektirir. (Redd-ül-muhtar) Mesela, susuz pirinç tanesi yutunca veya kulağa yağ damlatınca orucun bozulup kaza gerektirdiğini bilip, sebepsiz böyle orucunu bozana kaza gerekir. Bunu aynı ramazan ayında, hiç sebepsiz kasten yine yaparsa, bu sefer kefaret gerekir. Yahut imsak vaktinden sonra, niyet edilirse, kefaret gerekmediğini bilen, yine sebepsiz kasten orucunu bozsa kefaret de gerekir. Bu, hileyi önlemek içindir. Gerçekten orucu bozmayı mubah kılan bir durum olursa, 3-5 defa da bozsa yine kefaret gerekmez.

Kaza gerekir
Sual:
(Oruçluyken mastürbasyon yapan, bunun orucu bozduğunu bilmiyorsa kaza gerekir, biliyorsa kefaret de gerekir) deniyor, doğru mu?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Orucu bozduğu bilinse de, mastürbasyon orucu bozar ve sadece kaza gerekir. (Hindiyye, Bahr, Dürr-ül-muhtar)

Ramazanda, orucu bozup kaza gerektiren bir şeyi, kasten iki veya daha fazla yaparak orucu bozmak, kefareti de gerektirir. (Redd-ül-muhtar) [Demek ki, aynı ramazanda, iki kere mastürbasyon yaparsa kefaret de gerekiyor.]

Orucu bozma cezası
Sual:
Sivri fikirleriyle ünlü biri, (Kütüb-i sitte denilen altı hadis kitabında, kasten orucu bozanlara, ceza olarak 60 gün oruç tutmaları gerektiği bildiriliyorsa da, bu yanlıştır; çünkü ceza, işlenen suçla orantılı olmalıdır. Bir gün oruç için, 60 gün oruç tutma cezası vermek, zulüm olur) diyor. Kütüb-i sitede bulunan bir hükme, nasıl itiraz edilir?
CEVAP
Bu sivri adam, bunu cahilliğinden değil, kasten yani art niyetle, dini bozmak için söylüyor. Oruç tutmamakla, kasten orucu bozmayı aynı şey gibi göstermeye çalışıyor. Kefaret, oruç tutmamanın değil, orucu kasten bozmanın cezasıdır. Oruç tutmamanın cezası, bir güne bir gün tutmaktır.

Mazereti varsa oruç tutmaz, gününe gün kaza eder. Hastalanırsa bozar, yine bir gün kaza eder. Hiç oruç tutmazsa yine gününe gün kaza eder; ama niyetli orucunu hiç mazereti yokken, kasıtlı olarak bozmak suçtur. Mübarek Ramazanın namus perdesini yırtmaktır. Yani ortada bir suç var.

Dinimizde olduğu gibi, dünya işlerinde de, suç işleyen cezasını görür. Hiç kaza yapmasa bile, ehliyetsiz araba kullanan veya kırmızı ışıkta geçen, cezalandırılır. Ruhsatsız silah taşıyanlar, ruhsatsız iş yapanlar, hiç suç işlemeseler de, bu işleri ruhsatsız yaptıkları için cezalandırılır. Bu işler bir anlık da olsa, senelerce hapiste yatarlar.

Bir kimse, bir eve girip beş tane çay bardağı çaldıktan sonra yakalansa, (Alın bardaklarınızı, beni bırakın) dese, hatta beş bardak yerine on bardak verse, polis bırakır mı? Mahkeme ayrıca hapis cezası da verir; çünkü hırsızlığın kendisi suçtur. Bardakları verdim, niye beni hapsediyorlar diyebilir mi? Dinimizde de, hırsızlık eden, çaldığını vermekle kurtulamaz, hırsızlığın cezasını çeker. Mahkeme suçun durumuna göre elini bile kestirebilir.

Kasten orucunu bozan kimse suç işlemiş olur, yerine bir gün tutayım demekle cezadan kurtulamaz. Hem o bir günü tutar, hem de kefaret verir. Kefareti bir köle azat etmektir. Köle yoksa, o zaman peş peşe iki ay yani 60 gün oruç tutar. Art niyetli kimseler, dinin bu emrini mantıksız bulsalar da, kıymeti yoktur.

Oruç kefareti ve kitap
Sual:
Yemin kefaretinde olduğu gibi, kefaret orucunu tutamayan da kitap verebilir mi?
CEVAP
Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, 60 gün kefaret orucunu tutamaz ise, 60 fakiri bir gün doyurur. Aç olan 60 fakiri, bir günde iki kere doyurmak lazımdır. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere 60 gün veya her gün bir defa doyurmak üzere 120 gün yedirmek de olur. Yahut 60 fakirin her birine bir fitre veya o değerde din kitabı da verilebilir. Mesela 60 tane İslam Ahlakı kitabı, 60 fakire verilir. 60 fakir bulunmazsa bir fakire her gün bir tane vermek üzere 60 gün verilir. 30 fakir varsa iki gün verilir. 20 fakir varsa üç gün verilir. 10 fakir varsa 6 gün verilir. 5 fakir varsa 12 gün birer tane kitap verilir.

Oruç kefareti için
Sual:
Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, peş peşe 60 gün oruç tutamayan kimse, oruç kefaretini ödemek için, her gün, bir fitre değerinde pide veya ekmek alıp bir fakire altmış gün veya altmış fakire bir günde verse, kefareti ödemiş olur mu? Bunun gibi ekmek yerine, her gün bir İslam Ahlakı veya başka bir muteber din kitabı yahut bir kilo elma veya bir kilo süt versek, oruç kefareti ödenmiş olur mu?
CEVAP
Evet, bildirdiğiniz şeylerin herhangi biri, bir fitre değerinden aşağı değilse, kefaret ödenmiş olur. Ancak peş peşe iki ay oruç tutabilen kimse, bunları yapsa da, kefareti ödemiş olmaz. 60 gün peş peşe oruç tutması lazımdır. Sonra da, kasten bozduğu orucu kaza etmesi gerekir.

Kefaret olmaması için
Sual:
Şâfiî mezhebinde, Ramazanda yiyip içmek değil, sadece cinsel ilişkiye girmek kefaret gerektiriyormuş. Eğer ilişkiden önce yiyip içerse, ilişkiye girmek de, kefareti gerektirmiyormuş. Bu bilgi doğru mudur?
CEVAP
Evet, doğrudur. Hanefî’de de buna benzer hüküm vardır. Hanefî'de kefareti gerektirmeyen bir şey yaparak orucu bozduktan sonra, yiyip içilse veya ilişkiye girilse kefaret gerekmez. Mesela susuz olarak bir kum tanesi yutmak, bir pirinç yutmak, kulağa yağ damlatmak gibi bir şey yapılırsa oruç bozulmuş olur. Artık yiyip içilse de, kefaret gerekmez. Hasta veya ilaç alacak olan yahut herhangi bir sebeple orucunu bozmak zorunda kalan, kefaret gerekip gerekmediğinden şüphe edip, bu yolla orucunu bozarsa kefaret gerekmez. Sadece gününe gün kaza eder. Bu yol, bir hile değil, tedbirdir. Ama Şâfiîlerin öyle yapmaları hileye girebilir. Çünkü ramazan günü ilişkiye girmekte bir zaruret yoktur. Gerçekten bir zaruret olursa, o zaman, o yola başvurmak caiz olur.

Kefaret orucu tutamayacak kimse...
Sual: Kefaret borcu olup da, çok yaşlı olan veya devamlı hasta olanlar, bu kefaret borçlarını nasıl öderler?
Cevap:
Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, altmış gün kefaret orucunu tutamayacak olan, altmış fakiri bir gün doyurur. Aç olan altmış fakiri, bir günde iki kere doyurmak lazımdır. Hepsinin aynı günde yemeleri şart değildir. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere altmış gün veya her gün bir defa doyurmak üzere yüzyirmi gün yedirmek de olur. Yahut, altmış fakirin her birine, 1750 gram buğday veya un yahut 3500 gram arpa, kuru üzüm, hurma verir. Bunların kıymeti kadar ekmek, başka mal veya altın, gümüş vermek yahut bunları bir fakire altmış gün devamlı vermek de caiz olur. Kendisini doyurması için fakire fülüs, kâğıt para da verileceği Bedâyıda yazılıdır. Altmış günlüğü, bir fakire, bir günde toplu verse, bir günlük vermiş olur. Altmış fakiri sabah, altmış başka fakiri de akşam doyurursa, sabah doyurduklarını akşam veya akşam doyurduklarını sabah, bir daha doyurmalıdır. Yahut, bunlardan altmışının her birine, Sadaka-i fıtır miktarı mal verir. Oruç tutabilenin fakirleri doyurması caiz değildir. Fakir olan hasta ve ihtiyar, zengin olunca doyurur. Kefaret yaparken niyet etmek lazımdır.

Sual: Bilerek birkaç defa orucunu bozan bir kimse, kaç tane kefaret orucu tutacaktır?
Cevap:
Bilerek orucunu bozan kimse, Ramazan ayından sonra, oruç kefareti olarak, art arda, altmış gün oruç tutar. Altmış gün sonra, tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri olan veya bir Ramazanda, iki kefareti olan kimse, birinci kefareti yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar.

Kefaret orucu bozulursa
Sual: Bir kimse, kefaret orucuna başlasa, altmış günü tamamlamadan hastalansa ve ara verse, bir kadının da muayyen günü başlasa ve ara verse, bunların kefaret orucuna baştan mı başlamaları gerekir?
Cevap:
Kefaret orucu, hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram günlerine rastlamak sebebi ile bozulursa yahut Ramazan ayına rastlarsa, yeniden altmış gün tutmak lazım olur. Bayram günlerinde bozmazsa, yine yeniden başlaması lazım olur. Kadın, hayız ve nifas sebebi ile bozunca, yeniden başlamaz. Temizlenince geri kalan günleri tutarak, altmışı tamamlar. Fakat, yemin kefareti olan üç gün art arda tutulacak orucu bu sebeple bozan kadının da, üç günü, yeniden tutması lazım olur. Kefaret orucuna, Ramazana ve bayramlara rastlamayacak şekilde başlamalıdır. Recebin birinci günü kefaret orucuna başlayıp, şabanın sonunda, altmış günü tamam olmasa, üç günlük yola gitmeyi niyet ederek vatanından çıkar. Ramazanın birinci günü, kefaret orucuna niyet eder. Çünkü misafire Ramazan orucunun edası farz değildir, kaza etmesi caizdir.

Sual: Bilerek orucunu bozan bir kimse, bu bir oruç yerine, kefaret olarak niçin altmış gün oruç tutuyor, bu haksızlık olmuyor mu?
Cevap:
Kefaret cezası, mübarek Ramazan ayının hürmet, namus perdesini yırtmanın karşılığıdır. İmâm-ı a'zam hazretlerine göre, dört mezhepte de sahih olan Ramazan orucunu bile bile bozmanın cezasıdır. Şafii mezhebinde, fecirden önce niyet şart olduğundan, fecirden önce niyet etmeyen veya zorla, özürle bozan Hanefiler de, îmâm-ı a'zama göre kefaret yapmaz.

Sual: Kaza, adak ve nafile oruç tutarken, bunları bile bile bozunca da, Ramazan orucunda olduğu gibi kefaret gerekir mi?
Cevap:
Kaza, adak ve nafile oruçları tutarken, bilerek de bozulsa bunlar için kefaret yapılmaz.

Sual: Ramazan ayında, sadece kazayı gerektiren bir şeyi, birkaç defa yapınca kefaret de mi gerekir?

Cevap:
Ramazanın bir gününde, kaza lazım olan bir şey yaparak orucunu bozan kimse, başka gününde de bu şeyi bilerek yine yaparsa, kefaret de lazım olur.

Orucu bozan şeyler

Orucu bozan şeyler

Sual: Ramazan orucunu bozan şeyler nelerdir?

CEVAP
Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler:
1- Boğaza kar ve yağmur kaçması,

2- Astım spreyi kullanmak,

3- Zorla bozdurulmak,

4- Buruna sıvı ilaç koymak,

5- Burnuna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.]

6- Mukimken oruca başlayıp, sefere çıkınca yiyip içmek,

7- Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi,

8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek,

9- Kulağın içine ilaç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak,

10- Derideki açık yaraya konan sıvı veya katı ilacın sindirim yoluna girmesi,

11- Vücuda ilaç şırınga etmek,

12- İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak,

13- Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması,

14- İmsak vaktinin bittiğini bilmeden yiyip içmek,

15- Güneş battı zannederek orucunu bozmak,

16- Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak,

17- Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması,

18- Abdest alırken boğaza su kaçması, [Hanbelî’de bozmaz.]

19- Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi yutmak,

20- Makattan veya kadınların önden fitil kullanması,

21- Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etmek,

22- İmsak vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu kasten bozması,

23- Denize girince veya guslederken makattan su girmesi, [Hanbelî’de bozmaz.]

24- Dil altına konan ilacı emmek,

25- Makata konan pamuğun veya başka şeyin hepsinin içeri girmesi,

26- Vücuda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması,

27- Lavman yaptırmak, [Mâlikî’de bozmaz.]

28- Özel olarak su buharı teneffüs etmek,

29- Burundan genze giden kanı yutmak,

30- Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak,

31- Açlığa veya susuzluğa gerçekten dayanamayarak yiyip içmek. [Kefaret gerekip gerekmeyeceğini bilmeyen, ihtiyaten küçük bir kağıt parçasını veya çiğ pirinç tanesini susuz yutarak orucunu bozmalı. Sonra yiyip içebilir.]

32- Basur memesinin, taharetlendikten sonra, ıslak olarak içeriye girmesi,

33- Mastürbasyon yapmak,

34- Yaş parmağı, ön veya arka tarafa sokmak, [Hanbeli’de bozmaz.]

35- Seferde iken kasten orucunu bozana kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir.

36- Kasten orucunu bozan, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, mesela kadının hayzı başlasa yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat orucunu bozup sefere çıksa, kefaret gerekir; çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

37- Oruçlunun ağzına giren gözyaşı veya ter, çok olur da, tuzluluğunu ağzının her yerinde duyar ve yutarsa orucu bozulur. Yutmayıp tükürürse bozulmaz.

Orucu bozan şeyler
Sual:
Dinde reformcular, (Kolaylaştırın, güçleştirmeyin) hadisini, (Abdest alırken ağza bulaşan su orucu bozmadığı gibi, ağza sıkılan ilaçlı sprey de orucu bozmaz. Burun damlası da içeri girse bile bozmaz. İğne veya serumla ilaç vermek, makattan ve vajinadan fitil kullanmak, dilaltı hapını emmek ve kulağa damlatılan ilaç da orucu bozmaz) şeklinde yorumluyorlar. Bu yorumlar yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Hepsi, dört mezhepte de orucu bozar. Fıkıh kitaplarında gıda veya deva [ilaç] olan bir şeyi yutmak orucu bozar deniyor. Kum, toprak, maden gibi gıda ve deva olmayanlar ise orucu bozar, fakat kefaret gerektirmez. (Redd-ül-muhtar)

Gıda ve deva olanların serumla, iğneyle verilmesi orucu bozar, kefaret değil kaza gerektirir. Mesela açık yaraya konulan sıvı veya katı ilaç emilirse, orucu bozar, fakat kefaret gerekmez. Astım spreyinin içinde ilaç olduğu için bozar. Ağza girip yutulan bir şeyin, az veya çok olmasının önemi yoktur. Bir damla ilaç veya bir damla su, isteyerek yutulursa oruç bozulur, kefaret de gerekir. Abdest alırken istemeden yutulursa kefaret gerekmez, çünkü bunda kasıt yoktur. Abdest alırken ağızda kalan yaşlığı yutmakla, ağza burna verilen ilacın yutulması mukayese edilemez, çünkü abdest almak zarurettir. İlaç almak da zarurettir denirse, zaten oruç tutamayacak kadar hasta olanın oruç tutmamasına ruhsat verilmiştir. İyileşince tutar. Reformcuların dediği gibi, (Hem ilacı alır, hem de oruçlu olurum) demek çok yanlıştır.

Dört mezhepte de ve bütün müctehid imamlara göre, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şâfiî’de, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur.

Şafii’de karna bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak, cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğneyle adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca oruç bozulmuş olur. Hanefi’deyse, bıçak tamamen midenin içine girerse oruç bozulur.

Bugün tıpta, serumun mesaneye, dimağa ve vücudun her yerine gittiği kesin olarak bilinmektedir. O halde serum, dört mezhepte de orucu bozar. Sadece kaza gerekir. Tıp, damardan veya adaleden verilen ilacın, dimağ ve mesaneye gittiğini bildirirken, hiç kimse, (Serum veya enjeksiyonla verilen ilaç, cevfe [yani dimağ ve mesane gibi yerlere] gitmez) diyemez. Derse de ilmî olmaz, indî olur ve hiç kıymeti olmaz. [Buradaki Hanefîyle ilgili bilgiler, Tahtâvi, Mebsut, Bedayi gibi, Şâfiîlerle ilgili bilgiler ise, Mecmû, Muğn-il-muhtaç, Tuhfe, Envâr, Kummesrâ, Bâcuri, Şerh-i İbni Bâcuri gibi muteber eserlerden alınmıştır.]

Lavman yaptırmak, Maliki hariç, diğer mezheplerde bozar. (El-fıkh-u alel-mezahib-i erbaa)

Makattan ve vajinadan fitil kullanmak, hatta pamuğun girip kaybolması, parmağın yaş olarak girmesi, kulağa ilaç damlatmak ve burna sıvı ilaç çekmek de orucu bozar. (Redd-ül-muhtar, Hindiye, Hidaye)

Dilaltı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğneyle ilaç zerki gibi olup orucu bozar. Ağız içindeki mukozadan değil de, vücuttaki sağlam deriden emilen ilaçlar bozmaz.

Kulağa konan ilaç
Sual:
(Kulağa veya buruna konan ilaç, tedavi amaçlı olduğu için orucu bozmaz) diyenler çıkıyor. Tedavi amaçlı olunca, bu ilaçlar ve serumlar orucu bozmaz mı?
CEVAP
Tedavi maksatlı olanlar da elbette orucu bozar. Oruçlu, kasten gıda yahut ilaç olarak bir şeyi yiyip içerse, kefaret de gerekir. Şırınga [enjeksiyon] yaptırır veya buruna ilaç akıtır yahut kulağa yağ damlatırsa veya ufak taş ve benzeri yenmeyen veya iğrenilen, tiksinilen bir şeyi yutarsa sadece kaza gerekir. (Redd-ül-muhtar)

Tedavi veya gıda maksadıyla da olsa, serum da, iğne yaptırmak gibi orucu bozar ve kaza gerekir. Kefaret gerektirmemesi, ağızdan verilmediği içindir.

Yaradılışta bulunan deliklerden içeri giren şey, gıda ve deva olmasa bile orucu bozduğu gibi, vücuttaki yaraya konulan ilaç, sindirim yollarına sızarsa, yine oruç bozulur. (Tahtavi)

Demek ki, tedavi maksadıyla yani ilaç olarak da olsa, zaruretsiz bir şey yiyip içmek, orucu bozduğu gibi kefaret de gerekiyor. Tedavi maksadı olsun olmasın, kulağa veya buruna akıtılan ilaç kazayı gerektiriyor. Tedavi amaçlı olunca orucu bozmaz demek, dinimize aykırıdır.

İlaç orucu bozmaz mı?
Sual:
Bir dinde reformcu, (Kulağa ilaç damlatılsa, buruna sıvı ilaç çekilse, astım spreyi kullanılsa oruç bozulmaz, çünkü tedavi amaçlı ilaç ve damlalar orucu bozmaz. İlaç kullanılması bir beslenme işi değildir, oruca karşı direnç kazanma faaliyeti sayılmaz. Onun için orucu bozmaz) diyor. İlaç almak orucu bozmuyor mu?
CEVAP
Elbette bozar. (İlaç alınması orucu bozmaz) demek dini sulandırarak yıkmak demektir. Fıkıh kitaplarında deniyor ki:
Faydalı bir şey yiyip içince, gıda veya deva olarak veya keyif veren bir şey ağızdan mideye gidince oruç bozulmuş olur, kefaret de gerekir. Açık yaraya konulan sıvı veya katı ilaç emilirse oruç bozulur. Vücuda, gıda ve deva olmadığı hâlde, ağızdan yutulan, bir taş, bir kâğıt parçası da girse, orucu bozar. Suyun illa ağızdan burundan girmesi şart değildir, taharetlenirken makata su kaçarsa oruç bozulur. Bir kimse şırınga yaptırır, burnuna bir ilaç akıtır veya kulağına yağ damlatırsa yahut vücut veya baş yarasına ilaç akıtır da ilaç hakikaten içine ve beynine işlerse veya ufak taş ve benzeri insanın yemediği veya iğrenip tiksindiği bir şeyi yutarsa kaza lazım gelir. (Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar, Hindiyye, Seadet-i Ebediyye)

Orucu bozanlar
Sual:
Gözyaşları, yüzden akan terler, yağan yağmur yahut kar, ağzımızı kapattığımız hâlde boğazımıza kaçarsa orucumuz bozulur mu?
CEVAP
Evet, bozulur ve kaza gerekir. Eğer kasten ağzımızı açıp yağmurun, karın girmesini sağlarsak kefaret de gerekir. (Nimet-i İslâm)

Kulağa ilaç koymak
Sual:
Hanefî’yim diyen biri, (Kulağa ilaç damlatmak orucu bozmaz) gibi yanlış bir hükmü nasıl verebiliyor?
CEVAP
Belki, mezhepsiz demesinler diye Hanefî’yim demiş olabilir. Çünkü mezhebi olan kimse, aklına göre kıyaslar yapmaz, mezhep kitaplarından nakiller yapar.

Kulağa damlatılan ilacın mideye veya boğaza gitme şartı yoktur. Kulağa damlatılan yağ veya ilaçlar orucu bozar. (Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar, Mülteka, Fetâvâ-i Hindiyye, Hidaye, Nimet-i İslam, Mecmua-i Zühdiye, Dürer ve Gurer)

Şâfiî mezhebinde kulağının içine bir şey sokmak da orucu bozar. Çünkü kulağın içi mide hükmündedir, hattâ bir erkek idrar yoluna pamuk koysa bile orucu bozulur. Çünkü tabiî menfezden içeri girmiş oluyor. Şâfiî'de kulak da tabiî bir menfez yani deliktir. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)’da, (Şâfiî'de, bir çöpü kulağa sokmak da orucu bozar. Çünkü kulağın içi, vücudun iç kısmından sayılır) deniyor.

O kişi, (Astım spreyi ile ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz, çünkü miktarı azdır) diyor. Hâlbuki hiçbir kitapta (Çoğu bozar, azı bozmaz) diye bir kayıt yok. Gıda değil veya deva değil, küçücük bir taş veya kum tanesi de boğaza girince bozduğu, yukarıda adı geçen kitapların hepsinde bildirilmektedir.

(Dil altı hapı, az ilaç emildiği için orucu bozmaz) diyor. Dil altı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğne ile ilaç zerki gibidir. Orucu bozar. Mezhebimizin hükmüne uymayıp da aklını ölçü alan kim olursa olsun itibar etmemelidir.

İğne yaptırmak orucu bozar mı?
Sual:
(Seadet-i Ebediyye’de, iğne [enjeksiyon] yaptırmanın, serum vermenin İmameyn’in kavline göre orucu bozmadığı yazılıdır) deniyor. Doğru mu?
CEVAP
Doğru değil. Bir yanlış anlaşılma var. Serum ve iğne, dört mezhepte de orucu bozar. Seadet-i Ebediyye’de Merakıl-felah şerhinden alınarak şöyle deniyor:
(Başta ve gövdedeki yaraya konulan ilacın, sıvı olsun, katı olsun, beyne ve hazım yoluna gittiği bilinirse, oruç bozulur. İçeri gittiği iyi bilinmezse, ilaç sıvı ise, İmam-ı a’zam bozulur dedi. İki imam ise, içeri gittiği iyi bilinmeyince bozulmaz dedi. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imam da, bozulmaz dedi.)

Bundan anlaşılıyor ki, sızdığı iyi bilinen ilaç, katı da olsa, sıvı da olsa, üç imam da (Orucu bozar) buyurmuştur. Koldan, bacaktan, her yerden deri altına, adaleye iğne ile yapılan aşı, ilaç enjeksiyonlarının orucu bozacağı, buradan anlaşılmaktadır. (Seadet-i Ebediyye)

Görüldüğü gibi, yapılan iğnelerin, serumların orucu bozduğu açıkça bildirilirken, (Bozmaz) diyenlere itibar etmemelidir.

Orucu bozup, kazayı gerektiren hâller
Sual: Ramazan ayında, sadece orucu bozup, kefareti değil de kazayı gerektiren hâller, durumlar nelerdir?

Cevap:
Oruç, hata ile bozulsa, mesela, abdest alırken, boğaza su kaçsa veya zorla orucu bozdurulsa, ihtikan ederse, burnuna sıvı ilaç, kolonya veya duman, başkasının içtiği sigara dumanı yahut, ud ağacı, anber ile tütsülenip dumanını çekse, kulağına ilaç damlatsa, derideki yaraya koyduğu ilaç içeri girse ve iğne ile ilaç şırınga edilse, kağıt, taş, maden parçası, pamuk, ot, pişmemiş pirinç, darı, mercimek tanesi gibi, ilaç ve gıda olmayan şey yutulsa, zorlayarak ağız dolusu kusulsa, dişi kanayan, yalnız kanı veya tükürükle müsavi, eşit miktarda karışık kanı yutsa, fecir doğduğunu yani imsak vakti girdiğini bilmeyerek yese, güneş battı zannederek orucu bozsa, oruçlu olduğunu unutup yedikte, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etse, uyurken ağzına su akıtılsa veya cima olsa, niyet etmeden oruç tutsa veya Ramazanda sabaha kadar niyet etmeyip, sonra niyet etse bile, yani kuşluk namazı zamanından, dahveden sonra oruç tutmazsa, bunların hepsinde oruç bozulur ve bayramdan sonra, bir günü için yalnız bir gün kaza etmek lazım olur.

Kefaret lazım olmaz. Boğaza yağmur, kar kaçsa, oruç da, namaz da bozulur, kaza lazım olur. Geceden dişleri arasında kalan şeyi, bilerek yutsa, nohut tanesi kadar ise, bozulup kaza lazım olur. Nohuttan küçükse bozulmaz. Unutarak yiyen kimse, orucu bozulmadığını bildiği hâlde, yine yer ve içerse, kaza ve kefaret lâzım olur.

Sual: Kulağa yağ damlatmak, lavman yaptırmak, orucu bozar mı?
Cevap:
Bu konuda Fetâvâyı Hindiyyede deniyor ki:
“İhtikan, lavman yapmak, kulağına yağ damlatmak orucu bozar ise de, kefaret lazım olmaz. Helada taharetlenirken içeri su kaçarsa, orucu bozar.”

Sual: Tozlu, dumanlı şeyleri koklamak ve piyasadaki çiklet denilen sakızları çiğnemek orucu bozar mı?
Cevap:
Tozlu dumanlı şeyleri koklamak ve çiklet çiğnemek orucu bozar.

Sual: Vücuttaki yaraya konan katı veya sıvı ilaçlar, orucu bozar mı?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak Merâkıl-felâh şerhinde deniyor ki:
“Başta ve gövdedeki yaraya konulan ilacın, sıvı olsun, katı olsun, beyne ve hazım, sindirim yoluna gittiği bilinirse, oruç bozulur. İçeri gittiği iyi bilinmezse, ilaç sıvı ise, İmam-ı a'zam bozulur dedi. İki imam ise, içeri gittiği iyi bilinmeyince bozulmaz dedi. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imam da, bozulmaz dedi.”

Bundan anlaşılıyor ki, sızdığı iyi bilinen ilaç, katı da olsa, sıvı da olsa, üç imam da orucu bozar, buyurmuştur. Koldan, bacaktan, her yerden deri altına, adaleye iğne ile yapılan aşı, ilaç enjeksiyonlarının orucu bozacağı, buradan anlaşılmaktadır.

Orucu bozmayan şeyler

Orucu bozmayan şeyler

Sual: Orucu bozmayan şeyler nelerdir?

CEVAP
Bazıları şunlardır:
1- Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içmek,

2- Ağzına gelen kusuntunun geri gitmesi,

3- Oksijen tüpüyle ilaçsız suni hava vermek,

4- Orucu bozmaya niyet edip de bozmamak,

5- İstemeyerek ağız dolusu kusmak,

6- İsteyerek, zorlayarak biraz kusmak,

7- Sahurda tokluk veren ilaçlar kullanmak,

8- Göze katı veya sıvı ilaç koymak, ıslak lens takmak,

9- Gıybet etmek,

10- Rüyada ihtilâm olmak,

11- Diş çukuruna ilaç koymak,

12- Çiçek, kolonya veya parfüm koklamak,

13- Morfinsiz, iğnesiz diş çektirmek,

14- Yutmadan yemeğin tadına bakmak,

15- Sakındığı hâlde toz ve dumanın boğazdan veya burundan içeri girmesi,

16- Diş çektirince gelen tükürükten az kanı yutmak,

17- Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutmak,

18- Dişleri arasında kalan, nohuttan küçük olan şeyi yutmak,

19- Hacamat olmak, kan aldırmak, akupunktur kullanmak,

20- Kulağa su kaçması,

21- Misvak kullanmak, macunsuz diş fırçalamak, [Macunlu fırçalamakla da oruç bozulmaz fakat mekruh olur. Macun yutulursa oruç bozulur, kaza gerekir.]

22- Gusletmek, banyo yapmak,

23- İdrar yoluna pamuk koymak, [Şâfiî’de bozar.]

24- Sağlam deriye ilaç, krem sürmek, her çeşit yakı, sigara bandı, tokluk bandı koymak,

25- Yaraya imsak vaktinden önce konan sıvı ilacın, imsak vaktinden sonra emilmesi,

26- Yaradan çıkan kan, irin ve benzerlerinin tekrar içeri girmesi,

27- Arı sokması,

28- Dudaktaki yaşlığı yutmak,

29- Banyoda oluşan su buharını teneffüs etmek,

30- Ele iğne batıp, kırığının içinde kalması,

31- Kulağa pamuklu çubuk sokmak, [Şâfiî’de bozar.]

32- Kanayan yere, kanın durması için kan taşı sürmek,

33- Ağza gelen yemeği, balgamı, kusmuğu veya baştan buruna gelen akıntıyı yutmak,

34- Bel soğukluğu hastalığından dolayı akıntı gelmesi.

35- Evi haşere için ilaçlayan, ister istemez ilacı teneffüs etse, orucu bozulmuş olmaz; çünkü sakınmak zordur,

36- Kulağa sabunlu su kaçırması,

37- Ağza su alıp çalkalamak veya ağzı yıkadıktan sonra ağızda kalan yaşlığı tükürükle yutmak,

38- Hanımını öpenin orucu, mezi gelse de bozulmaz. Öperken şehvetlenip cünüp olursa bozulur. [Cünüp olma ihtimali varsa, hanımını öpmesi mekruh olur. Orucu bozacak derece çok öperse haram işlemiş olur. Çünkü orucu mazeretsiz bozmak haramdır. Ama öperek cünüp olunca kaza gerekir, kefaret gerekmez.]

39- Akupunktur kullanmak orucu bozmaz. Akupunkturun sadece iğnesi giriyor, vücudun içine bir şey zerk edilmiyor.

40- Çatlak dudağa veya eldeki yarığa, krem, tentürdiyot, kolonya veya oksijenli su sürmek. [Açık yaraya sürülen merhemin, içeri sızdığı iyi bilinmedikçe orucu bozmadığı, Seadet-i Ebediyye'de bildirilmektedir. İyi bilmek, zanla olmaz. Kesin bilmek gerekir. Kesin bilinmeyince bozar denilemez.]

41- İğneli epilasyon yaptırmak orucu bozmaz. İçeriye ilaç gibi bir şey girmedikçe, vücuda iğne batırmak orucu bozmaz. İğneli epilasyonda içeriye ilaç girmiyor. Sadece iğne, kıl folikülüne sokularak akım veriliyor.

42- Kaş, bıyık aldırmak, etek tıraşı olmak ve epilasyon orucu bozmaz.

43- Oruçlunun ağzına gözyaşı veya ter girerse, çok olur da tuzluluğunu ağzının her yerinde duyar ve yutarsa orucu bozulur. Yutmayıp tükürürse bozmaz.

44- Kuru parmağı, ön veya arka tarafa sokmak, [Şafii’de bozar.]

Unutarak yiyip içmek
Sual:
Sahura kalktım, yemekten sonra oruç tutmaya niyet edip yattım. Sabah kalkınca oruçlu olduğumu unutup akşama kadar yiyip içtim. İftar vaktinde hatırıma geldi. Orucum sahih oldu mu?
CEVAP
Evet, sahih oldu, çünkü unutarak yiyip içmek orucu bozmaz.

Saç boyatmak
Sual:
Saç boyatmak, kasık tıraşı olmak veya serinlemek için duş almak orucu bozar mı?
CEVAP
Hiçbiri bozmaz.

Bayılmak ve oruç
Sual:
Herhangi bir sebeple bayılan kimsenin orucu bozulmuş olur mu?
CEVAP
Bayılmak, uyumak gibidir. Uzun veya kısa süre bayılmak orucu bozmaz.

Denize girmek
Sual:
Denize girmek orucu bozar mı?
CEVAP
Denize girip hemen çıkmak orucu bozmaz. Denizde vücudun içine su kaçarsa oruç bozulur.

Orucu bozmayan hâller
Sual: Oruçlu iken, hangi hâller, hangi durumlar orucu bozmaz, bozulmasına sebep olmaz?
Cevap:
Bir kimse, Ramazan-ı şerifte veya kaza, kefaret, adak ve nafile oruçlarda, oruçlu olduğunu unutarak yese, içse, cima etse, oruçlu iken uykuda cünüp olsa, tentürdiyot, yağ sürünse, sürme çekse, bunların rengi, kokusu tükürükte, idrarda belli olsa bile, gıybet etse, hacamat olsa, istemeyerek ağız dolusu kussa, zorlayarak biraz kussa, kulağına su kaçsa, ağzından veya burnundan boğazına toz, duman, sinek kaçsa, oksijen gazı tüpü ile suni hava verilse, başkalarının içtiği sigaranın dumanı gelerek, ağzına, burnuna girmesinden sakınmak mümkün olmasa, ağzını yıkadıktan sonra ağzında kalan yaşlığı tükürük ile yutsa, gözüne, diş çukuruna ilaç koysa, tadını boğazında duysa bile, bunların hiçbiri orucu bozmaz. Bahr-ür-râık kitabında deniyor ki:
“Ağız bazen bedenin içi sayılır. Bunun için, oruçlu kimse, tükürüğünü yutarsa, orucu bozulmaz. İnsanın içindeki necasetin mideden bağırsağa geçmesi gibi olur. Ağızdaki yaradan veya diş çektirmeden, iğne yapılan yerden yahut mideden ağza kan çıkması, abdesti ve orucu bozmaz. Bu kanı tükürünce veya yutunca, tükürük kandan çok ise, yani sarı ise, yine bozulmazlar. Mideden gelen başka şeyler ağza geldiği zaman da böyle olup, abdest ve oruç bozulmaz. Ağız dolusu, ağızdan dışarı çıkarsa, ikisi de bozulur. Ağzın içi, bazen da, bedenin dışı gibi olur. Ağzına su alınca oruç bozulmaz.”

Diş çıkartınca, çok kan geliyorsa, tükürünce orucu bozulmaz, oruçlu değilse, yutunca, abdesti bozulmaz. Kanı tükürükten az ise, ikisi de hiç bozulmaz.

Sual: Yutmadan yemeğin tadına bakmanın ve serinlemek için banyo yapmanın oruca zararı olur mu?
Cevap:
Yutmadan yemeğin tadına bakmak, sakız çiğnemek, serinlemek için yıkanmak orucu bozmazlar ise de, tenzihen mekruhturlar.

Sual: Oruçlu iken misvak kullanmak, kan aldırmak orucu bozar mı?
Cevap:
Oruçlu iken misvak kullanmak, hacamat olmak, kan aldırmak orucu bozmaz ve mekruh da değildir.

Sual: Oruçlu iken çiçek, kolonya gibi şeyleri koklamanın bir zararı olur mu?
Cevap:
Sürme ve bıyık yağı kullanmak, çiçek, misk, kolonya koklamak, orucu bozmadığı gibi, mekruh da değildir.

Orucu bozan ve bozmayan durumlar

Orucu bozan ve bozmayan durumlar

Sual: Ağzın içindeki çürük dişe konan ilaç, orucu bozmuyor da, dil altına konan hap, niçin orucu bozuyor? Vücuttaki sağlam deriye konan ilaç emilse bile orucu bozmuyor da, ağızdaki sağlam deriye konan ilaç emildiği için niye orucu bozuyor?

CEVAP
Dilaltındaki deri, vücudun dışındaki deri değildir. Yumuşak, kaygan bir dokudur. Tıpta buna mukoza deniyor. Çok farklı özelliğe sahiptir. Birbiri ile asla mukayese edilmez. Dişin yapısı da mukozanın yapısından farklıdır.

Bu hususta uzman doktorumuz diyor ki:
Dilaltına ilaç konunca, sinir sisteminin uyarısı ile beyne çok acil haber gider. Beyin, dilaltındaki refleksleri otomatik olarak harekete geçirir. Sonra, tükürük salgı sistemi çalışıp, tükürük üretir, sulandırır. Sulandıktan sonra, reflekslerin uyarmasıyla, kılcal damarlar harekete geçer ve emilerek en kısa zamanda kana karışır. Tükürük salgısı olmazsa, ilaç sadece kılcal damarlar vasıtasıyla kana karışamaz. Çünkü ilacın sulanarak kılcal damarlara gitmesi lazım. Vücut derisi mukoza gibi ince olsa bile, tükürük salgısı olmadığı için dilaltındaki gibi emilmez. Tükürük salgısı otomobil, ilaç şoför gibi, mukoza altındaki kılcal damarlar da yollar gibidir. Vücutta otomobil ve yollar var, şoför yok. Şoför de gelirse otomobil hareket eder.

Tıbbi olarak, diş de, diş eti de, mukoza değildir, diş ile diş altı farklı özelliklere sahip iki ayrı organ gibidir.

Bota, çizmeye ve meste mesh etmek caizdir. Ancak mestten çok daha ince olan çoraba mesh caiz değildir. İkisi de ayağa giyiliyor ama vasıfları farklıdır. İşte bunun gibi, dilaltındaki mukoza denilen yumuşak doku vücuttaki deriden çok farklıdır.

Dilaltına ilaç, hap koyarak yukarıda izah edildiği gibi, kılcal damarlarca emilmesini sağlamak, deriye ilaç enjekte edip kılcal damarlara ulaştırmaya benzer, bu yüzden orucu bozar.

Sual: Burnum tıkalı olunca çok rahatsız oluyorum, işlerim aksıyor. Burnun içine sıvı ilaç konunca oruç bozuluyormuş. Katı ilaç sürsem mesela viks sürsem orucum bozulur mu?
CEVAP
Burnun içine katı ilaç, merhem sürmek orucu bozmaz. Sıvı ilaç bozar.

Sual: Fransa'dan yazıyorum. Hristiyan eşim, gece kalkıp bana sahur hazırlıyor. Dün gece sahuru yiyip imsak vaktinde yattım. Yarı uykulu idim, ben hiçbir şey söylemeden beni sevip, oramı buramı tuttu. Nihayet ben boşaldım. Ama ben hiç bir hareket yapmamıştım. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Şöyle yap diye kendiniz emretmediğiniz ve devamında hiçbir harekette de bulunmadığınız için oruç bozulmuş olmaz. Ancak, orucu bozabilecek böyle tehlikeli işlerden uzak durmaya çalışmalıdır.

Sual: Ağızdaki yara için oruçlu iken ilaçla gargara uygun mu?
CEVAP
Ağızdaki yara, namazda okumaya mani değilse, ilaçla gargara mekruh olur. Okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz. Çünkü özür vardır.

Sual: Nisaiyeci bir kadın doktora muayene olanın, orucu bozulur mu? Bozulursa, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Doktor, eldivene herhangi bir ilaç, yağ sürerse, oruç bozulur, sadece kaza gerekir.

Sual: Ağzıma balgam geliyor, yutuyorum, oruç bozuluyor mu?
CEVAP
Balgamı yutmakla oruç bozulmaz.

Sual: Tükürüğümüz, dudağımızdan aşağı doğru sarksa, onu yalayıp yutsak oruç bozulur mu?
CEVAP
Tükürüp tükürüğümüzü yalarsak oruç bozulur, kaza gerekir. Bahsettiğiniz şekilde olursa oruç bozulmamış olur. Sanki bir kısmı daha ağzımızda oluyor.

Sual: Ramazanda bir insan yatsıdan sonra hanımıyla beraber olsa daha sonra geç vakitte uyuyup biraz sonra guslederiz deseler uyandıklarında da güneş doğmuş olsa kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kaza da gerekmez. Yani oruçları bozulmuş olmaz. İhtilam olanın da orucu bozulmuş olmaz. Fakat namaz kılmak için ilk fırsatta yıkanmak gerekir. [Daha önceden tedbir alıp cünüp olarak sabahlamamalı.]

Sual: Ramazanda sahurda yatmadan önce dişlerimizi fırçalıyoruz. Ağzımızı yıkamamıza rağmen tadı ağzımızda hissediliyor, bu durum orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır bozmaz.

Sual:Çiklet çiğnemek orucu bozar mı?
CEVAP
Evet, bozar. Günümüzün çikletleri eski tabii sakızlar gibi değildir. Şimdikiler çiğnenirse, tadı veya bazı parçalar yutulabilir ve oruç bozulur.

Sual: Karşı tarafın ağız salgısını yutmak orucu bozuyor mu?
CEVAP
Karşı tarafın tükürüğünü, salgısını yutunca oruç bozulur.

Sual: Oruçlu iken alışkanlıktan dolayı rujumu yalıyorum, oruç bozuluyor mu?
CEVAP
Rujun oruca zararı olmaz. Fakat unutarak yenirse oruç bozulur. Kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olduğunu unutup taharette mübalağa ederek içeriye su kaçsa oruca zarar verir mi?
CEVAP
Unutulunca mahzuru olmaz. Unutarak yiyip içmek de orucu bozmaz. Oruçlu olduğunu bilerek taharette mübalağa eder ve içeri su kaçarsa oruç bozulur ve kaza gerekir.

Sual: Balıkların suyunu temizlerken boğazıma ister istemez su kaçtı orucum bozuldu mu?
CEVAP
Ağza kaçtı ise bozulmaz, boğazdan içeri girmişse oruç bozulur, kaza gerekir.

Sual: Oruçlu iken kalbim ağrıyınca trinitrin alsam kaza mı gerekir?
CEVAP
Evet.

Ağızdaki yaşlığı yutmak
Sual:
Oruçluyken ağza gelen tükürüğü yutmanın mahzuru olur mu?
CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz. Hattâ abdestten sonra ağızdaki yaşlığı da yutmak orucu bozmaz.

Sual: Yaraya konan ilaç orucu bozar mı?
CEVAP
Yaraya sürülen merhemin, sindirim yoluna gittiği bilinmezse oruç bozulmaz.

Sual: Oruçlu iken esans koklamak orucu bozar mı?
CEVAP
Çiçek, esans koklamakla oruç bozulmaz, mekruh da değildir.

Sual: Makata konan pamuğun bir kısmı dışarıda kalsa orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz, hepsi içeri girerse bozar.

Sual: Diş çektirmek orucu bozar mı?
CEVAP
Diş çektirmek orucu bozmaz. Eğer diş çektirilirken iğne vurulursa, oruç bozulur. Dişten çıkan kanı yutmakla da oruç bozulur. Ramazan orucunu tutarken iğne vurduranın veya dişinden çıkan kanı yutanın orucu bozulur, gününe gün kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Sual: Damardan serum verilmesi, sadece imam-ı a’zama göre orucu bozduğu söyleniyor. Diğer mezheplere göre bozmuyor mu? Serumla gıda ve deva verilebiliyor. İhtiyacı olan suyu, gıdayı ve ilacı serumla alan kimsenin orucu bozulmaz mı? Oruçta gaye, yiyip içmeyi terk etmek olduğuna göre, ağız yolu ile değil de, damar yolu ile yiyip içenin orucu niçin bozulmaz?
CEVAP
Dört mezhepte de, sağlam deriye konan ilaç, gıda ve deva, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için dört mezhepte de orucu bozmaz. Bunun gibi, sağlam deriye konan nikotin yakısı da, vücut tarafından emildiği halde, dört mezhepte de orucu bozmaz. Tabii menfezlerden [deliklerden] giren şeyler orucu bozar.

Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya ilaç, hatta pamuk konsa bile orucu bozar.

Dört mezhepte de ve bütün imamlara göre, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şafii mezhebinde, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe, yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur.

Şafii’de karna bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğne ile adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca oruç bozulmuş olur. Hanefi’de ise, bıçak tamamen midenin içine girerse oruç bozulur.

Bugün tıpta, serumun mesaneye, dimağa ve vücudun her yerine gittiği kesin olarak bilinmektedir. O halde serum, dört mezhepte de orucu bozar. Sadece kaza gerekir. (Serum veya enjeksiyonla verilen ilaç, cevfe, [yani dimağ ve mesane gibi yerlere] gitmez) demek, çok yanlış olur, ilme ters olur.

Bütün doktorlar, damardan veya adaleden verilen ilacın, dimağ ve mesaneye gittiğini bildiriyorlar. O halde, işin aslını bilmeyenlere kanıp da, enjeksiyonla orucu telef etmeyelim.

[Buradaki Hanefi mezhebi ile ilgili bilgiler, Tahtâvi, Mebsut, Bedayi ve benzeri kitaplardan, Şafiilerle ilgili bilgiler ise, Mecmû, Muğnil muhtaç, Tuhfe, Envâr, Kummesrâ, Bâcuri, Şerh-i İbni Bâcuri gibi muteber eserlerden alınmıştır.]

Sual: Oruçlu iken kulaktan iltihap akması orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. Oruçta genelde çıkan şeyler orucu bozmaz, mesela kan aldırmak orucu bozmaz. Ama isteyerek ağız dolusu kusulursa orucu bozulur. Oruçta genelde içeri giren şeyler bozar. Mesela enjeksiyonla kan verilenlerin orucu bozulur.

Sual: Dudağımda uçuk vardı ve ben de patlamasın diye krem sürmüştüm. Maalesef akşama doğru uçuk patladı. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Bozulmadı.

Sual: İftar için yiyecek bir şeyler hazırlarken parmağımı kestim. Birkaç damla aktı. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Hayır kan çıkmakla, kan aldırmakla oruç bozulmuş olmaz.

Sual: Dirseğimde çıkan iltihaplanmadan dolayı dirseğimin üstünden ve altından birer cm uzunluğunda kestiler ve iltihabın akması için bir hortum sokup uçlarını dışarı çıkardılar. Dün yapılan muayenede bir merhemi üsten sıkıp alt uçtan dışarı akıttılar. Niyetli olduğumdan dolayı şüpheye düştüm acaba orucum bozuldu mu?
CEVAP
Orucunuz bozulmadı.

Sual: Hastanede test için kan verirken enjektörü sokmadan önce deriye alkol sürüyorlar ve çıkarttıktan sonra iğne deliğinin üzerine alkollü pamuk koyuyorlar. Bunun oruca bir zararı var mıdır?
CEVAP
Hayır oruca zararı olmaz

Sual: Deriyi çizerek yapılan çiçek aşısı orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. Tentürdiyot gibidir.

Sual: Sigara içilen odaya girip, uzun müddet çıkmasak oruç bozulur mu?
CEVAP
Lüzumsuz kalıyorsak bozulur, vazifemiz varsa bozulmaz.

Sual: Şevval orucunu tutuyorum. Bugün abdest alırken (burnuma su çekerken) unutarak ve istemeyerek genzime veya boğazıma sanırım su kaçırdım. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Unutarak yiyip içince veya bozulup bozulmadığını kesin bilmedikçe oruç bozulmuş olmaz.

Sual: Hac için hastaneden kan aldılar fakat kan şırıngaya geldi dışarı çıkmadı, sonra tekrar içeri koydular. Abdestim bozuldu mu, orucuma bir zarar geldi mi?
CEVAP
Hem abdestiniz hem de orucunuz bozuldu. Kan çıkmakla abdestiniz, kan içeri girmekle orucunuz bozuldu. Şırıngaya çıkmakla dışarı çıkmış oldu. Kendi kanınız da olsa vücudunuza kan verildi.

Sual: Mideye ucu dışarıda kalan alet sokulursa, oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.

Sual: Deri altına tüberküloz testi yapılıyor. Orucu bozar mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Kulaktaki pamuk, delik zardan içeri girse, orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır.

Sual: Gırtlağa çıkan tükürüğü kusarak çıkarmak, orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır.

Sual: Mahalli bir yazar diyor ki:
(Her yıl aynı yazılar yazılıyor ve fitil ve benzeri şeylerin orucu bozup bozmayacağı hususunun oruçla ne ilgisi var, İslamiyet bu mu?)
CEVAP
Yazar, İslamiyet’i bilmediği gibi, nelerin orucu bozacağını da bilmiyor. İslamiyet her yıl değişmez. Bu sene İslam’ın şartı beş denmişse, gelecek sene bu altı olmaz. Azalmaz da, çoğalmaz da. Bu sene, (hastaya serum vermek orucu bozar) denmişse, gelecek sene (bozmaz) denilemez. Aslında değişik yazan varsa, o tenkit edilmelidir! Hep aynı şeyi yazan tenkit edilir mi? Şimdi mahalli yazara soruyoruz, İslamiyet bu değilse nedir? Her yıl değişmesi mi gerekir?

Yazar, orucun ne olduğunu, orucu nelerin bozduğunu bilmiyor ki, (vücuda giren şeylerin orucu bozup bozmayacağından bahsedilmez) diyebiliyor. Önce oruç nedir ve neler orucu bozar, kısaca bir tarifini yapalım:

Oruç, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yiyip içmeyi ve orucu bozan diğer şeyleri terk etmektir. Diğer bozan şeyler nelerdir? Yaradılışta bulunan deliklerden içeri giren şeyler orucu bozduğu gibi, vücuttaki yaraya konulan ilaç, sindirim yollarına sızarsa, yine oruç bozulur. İğne [enjeksiyon], serum orucu bozar. Çünkü bunlar sindirim yoluna gider. (Tahtavi)

Hastalık için kullanılan fitiller, tabii deliklerden verilir. Ağrı kesici, ateş düşürücü fitiller olduğu gibi, romatizma, mantar, bulantı, hemoroid ve kabızlık önleyici fitiller de vardır. Serum yolu ile de ilaç ve gıda verilebilir. Tabii deliklerden ilaç olmayan maddeler de girerse yine oruç bozulur. Bunları sormak ve bunlara cevap vermekten tabii ne olabilir?

Sual: KBB mütehassısı bir doktor diyor ki:
Dinde reformcu bir grup, yeni bir kitap yazıp, âlimlerden farklı, yeni ictihadlar yapacaklarmış. Kulağa damlatılan ilacın orucu bozmayacağı yönünde bizden bilgi istiyorlar. Hanefi ve Şafii’ye göre, göze, kulağa ve burna damlatılan ilaç, orucu bozar mı, bozmaz mı?
CEVAP
Fıkıh kitaplarındaki hüküm şöyle:
Hanefi’de göze damlatılan veya diş çukuruna konan ilacın tadı boğazda hissedilse bile orucu bozmaz. Kulağa damlatılan ilaç, burna konan sıvı ilaç orucu bozar.

Şafii’de ise, göze damlatılan ilacın tadı boğazda hissedilse bile bozmaz. Fakat kulağa konan her şey orucu bozar. Burna konan sıvı ilaç da bozar.

Hanefi’de ve Şafii’de, sağlam deriye sürülen ilaç, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için Hanefi’de de, Şafii’de de orucu bozmaz.

Hadis-i şerifte (İçeri giren şeyler orucu bozar) buyuruluyor. Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Hanefi’de, kulağa giren katı şey ve su orucu bozmaz. Fakat yağ ve ilaç bozar. Yağ ve ilaç emilse de, emilmese de, sindirim yoluna gitse de, gitmese de bozar.

Göz, menfez kabul edilmediği, aynen sağlam deri hükmünde olduğu için, göze konan ilaç, sağlam deriye sürülen ilaç gibi çeşitli kanallarla sindirim yoluna gitse de hiçbir mezhepte orucu bozmaz. Fakat boğaza, beyne ve mesaneye açılan yara yolu ile ilaç verilirse, Hanefi’de de, Şafii’de de oruç bozulur.

Reformcu grup ne yapmak istiyor? Kendileri müctehid olsalar bile, ictihadla ictihadın nakzedilemeyeceğini bilmeleri gerekir. Reformcuların, (Burada Hanefilerin kavli doğrudur. Kulağa kum koymak orucu bozmaz. Şafii’nin ictihadı yanlıştır) demeye hakları olmaz.

Sual: Oruç hakkında mezheplerimizdeki hükümler hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Ramazan orucuna niyetin son vakti, Hanefi’de öğleye bir saat kalıncaya kadar, diğer üç mezhepte imsak vaktine kadardır. Üç mezhepte, Ramazan orucu için her gece niyet gerekir, Maliki’de Ramazanın ilk gecesi bir ay oruca niyet sahihtir.

Şafii’de, kulak tabii menfez [delik] dir. Kulağa konan sıvı katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Diğer üç mezhepte sadece ilaç konursa bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya pamuk konsa bile orucu bozar. Diğer mezheplerde bozmaz.

İğne vurulmak, dört mezhepte de orucu bozar.

Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefi’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.

Lavman Maliki’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.

Unutarak yiyip içmek, üç mezhepte orucu bozmaz, Maliki’de bozar.

Ramazanda oruçlu iken yiyip içene Hanefi ve Maliki’de kefaret gerekir, Şafii ve Hanbeli’de sadece kaza gerekir. Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.

Kan aldırmak Hanbeli’de orucu bozar, diğer üç mezhepte bozmaz. Abdest alırken, mübalağa etmeden boğaza su kaçarsa, Şafii ve Hanbeli’de oruç bozulmaz. Hanefi ve Maliki’de bozulur.

Ramazanda karı koca beraber olursa, Şafii ve Hanbeli’de kefaret kocanın üzerine olur, Hanefi ve Maliki’de ikisine de kefaret gerekir.

Maliki’de oruçlu iken hanımını öpmek haram, diğer üç mezhepte haram değildir. Ancak cünüp olmak ihtimali varken öpmek mekruhtur. Hanımı öpünce mezi gelirse üç mezhepte oruç bozulmaz, Hanbeli’de bozar.

Şafii ve Hanbeli’de, nafile oruç veya nafile namaza başlayan, tamamlamadan bozarsa, kazası vacip değil, Hanefi ve Maliki’de vaciptir.

Yalnız Cuma günü oruç tutmak Hanefi ve Maliki’de caiz, Şafii ve Hanbeli’de mekruhtur. İmam-ı Ebu Yusuf da mekruh dedi. Bu bakımdan Hanefiler yalnız başına Cuma günü oruç tutmamalıdır.

Sadaka-i fıtır, Hanefi’de Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de, bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır. Şafii’de Ramazandan önce, Maliki’de ve Hanbeli’de ise bayramdan önce verilemez. Hanefi’de nisaba ulaşanın fıtra vermesi vacip, diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır. Hanefi’de hanımın fıtrasını kocası vermez, diğer üç mezhepte vermesi lazımdır.

Sual: Erkek veya bayan kadın doktoru veya ebe, Ramazanda, abdestli iken bir kadına doğum yaptırsa, orucu, guslü veya abdesti bozulur mu?
CEVAP
Hanefi mezhebindeki kadın doktorunun veya ebenin, Ramazan-ı şerifte doğum yaptırmakla orucu, abdesti ve guslü bozulmuş olmaz. Zaruretsiz erkek doktora doğum yaptırmak caiz olmaz.

Sual: Oruçlu iken rahimden ültrasonla muayene olmak orucu bozar mı?
CEVAP
Alete jel gibi bir şey sürüyorlar, rahme yağ veya jel gibi bir şey girince oruç bozulmuş olur. Eldivenle muayene etse de, eldivene bir şey sürülmüş ise yine oruç bozulur. İçeriye az da olsa bulaşacak bir şey girerse oruç bozulur.

İkinci bir husus da kadın, muayene esnasında zevk alırsa cünüp olur ve oruç bozulur. Zevk almazsa bozulmuş olmaz.

Sual: Tam İlmihal’de, (Bir şeyin hepsi girip çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar) deniyor. Erkeğin arkadan, kadının ön veya arkadan kullandığı fitil, abdesti ve orucu bozar mı? Bir de çubuklu bir aletle hap konuyor, bu farklı mı?
CEVAP
Gündüz oruç iken, içeri tamamen giren şey, orucu bozar. Fitil de bozar. Yarısı dışarıda kalırsa orucu bozmaz. Fitil içeri girdikten sonra, dışarı çıkarsa abdesti bozar. Fitil içeri girip çıkmazsa, abdesti bozmaz. Çubukla konan farklıdır. Çünkü içeri girince, çubuğa az da olsa içeriden bir yaşlık bulaşır. Yaşlık, çubukla dışarı çıkınca abdest bozulur.

Sual: Kan veya mideden gelen şey yutulunca oruç bozulur mu?
CEVAP
Mideden ağıza gelen veya ağızın içinde de hasıl olan ne olursa olsun ağız dolusu da olsa yutunca dışarı çıkmadığı için oruç bozulmaz. Kan tükürükten çok olsa zaten otomatik dışarı çıkar. Bu yüzden kan ne kadar olursa olsun kendiliğinden çıkmadıkça yutulsa da yine bozulmaz.

Astım spreyi orucu bozar
Sual:
Astım spreyi, kulak ve burun damlası ile dil altı hapı kullanmak, makata veya hazneye sokulan ültrason orucu bozar mı?
CEVAP
Bunların hepsi orucu bozar ve kaza gerekir.

Astım spreyi, oksijen değildir. İçinde ilaç vardır. Orucu bozar. İlacın orucu bozduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.

Kulağa yağ ve ilaç damlatılması da orucu bozduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.

Buruna sıvı ilaç damlatılması da orucu bozar. Katı merhem sürülürse bozmaz.

Dil altı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğne ile ilaç zerki gibidir. Orucu bozar.

Ültrasona, merhem gibi kaygan bir madde, yani jel sürülüyor. Vücudun içine bu jel girince, oruç bozulmuş olur. Eldivenle muayene yapılınca da, eldivene ilaç veya jel sürülüyorsa, böyle muayene de orucu bozar.

Teknik gelişti, mükemmel cihazlar yapıldı, tedavi şekilleri geliştirildi, ancak insan vücudu değişmedi, ona eklenen çıkan olmadı. Oruç bir ibadettir. Bu ibadetin fazileti ve şartları din kitaplarımızda bildirildi. Bu kıyamete kadar geçerlidir.

Eskiden bilinmiyordu, şöyleydi böyleydi demek cahilliktir. O zamanlar vücuda girenler çıkanlar yok muydu, yani vücuda hiçbir şey girmiyor çıkmıyor muydu? İbadetleri zamanla değiştirmek, dini değiştirmek olur.

Tabii delikler ve oruç
Sual:
Göze konan ilaç, boğaza kadar indiği halde orucu bozmuyor da, ne diye kulağa veya burna konan ilaç orucu bozuyor?
CEVAP
Fıkıhta bir kural var:
Tabii menfezlerden [yaradılışta bulunan deliklerden] giren şeyler orucu bozar.
Bunun için tabii delik olan kulağa ilaç veya yağ konunca oruç bozuluyor. Burun da tabii deliktir. Sıvı ilaç burna püskürtülürse orucu bozar. Tabii menfez olan makattan da içeri giren şeyler de orucu bozar. Göz tabii delik değildir. Bunun için göze damlatılan ilaç orucu bozmuyor.

Bazı kimseler, yukarıdaki kuralı iyi bilmedikleri için iğne olmak orucu bozmaz sanıyorlar. İğne tabii delikten içeri girmiyor ki diyorlar. Sağlam derinin üstünden emilen ilaçlar orucu bozmaz, ama, yaralı deriden içeri girip sindirim yoluna ulaşan ilaçlar bozuyor. Yapılan iğne ve serumlar, sindirim yoluna ulaştığı için dört mezhebe göre de oruç bozuluyor.

Sual: Açık olan yaraya merhem, kolonya, tentürdiyot, oksijenli su sürülse oruç bozulur mu?
CEVAP
Kolonya, tentürdiyot, oksijenli su oruca kesinlikle zarar vermez.

Açık olan yaraya konulan ilaç, beyne ve hazım yoluna gittiği bilinirse, oruç bozulur. İçeri gittiği iyi bilinmezse, imameyne göre bozmaz. İmam-ı azama göre ilaç sıvı ise bozar. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imama göre de, bozmaz. (Merakıl-felah şerhi)

Sual:
Oruçlu iken, ağrıyan dişlere ilaç koymak caiz; fakat dişleri macunla fırçalamak mekruh deniyor. Bunun sebebi nedir?
CEVAP
Ağrıya ilaç koymak bir ihtiyaçtır. Çok ağrırsa, zaruret halini alır. Ağız, oruçta vücudun dışı olduğu için ağza alınan veya dişe konan ilaç orucu bozmaz. Bir ihtiyaçtan dolayı olduğu için mekruh da olmaz. Fakat diş, normal fırça ile fırçalanabilir. Macunla fırçalamak zaruret değildir. Bir de, macun yutulursa, orucun bozulma tehlikesi vardır. Orucun bozulma tehlikesi olan bir işi yapmak, mekruh olur. Bunun gibi, cünüp olma tehlikesi varken hanımını öpmek de mekruhtur. Oynaşırken cünüp olma ihtimali vardır. Tehlikeden uzak durmak gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Uçurumun kenarında dolaşan kimse, her an uçuruma yuvarlanabilir.) [Buhari]

Onun için, oruçluya mekruh olan işlerden uzak durmaya çalışmalıdır.

Sual: Kan aldırmak ve iğne vurdurmak yani enjeksiyonla deriye ilaç zerk ettirmek orucu ve abdesti bozar mı?
CEVAP
Genel kaide şöyledir:
Vücuda giren şeyler orucu bozar, vücuttan çıkan şeyler de abdesti bozar.

Bu kaidenin istisnaları da vardır.

Kan aldırmak abdesti bozar, orucu bozmaz. Vücuda enjeksiyonla ilaç girince abdesti bozmaz, ama orucu bozar.

Abdest için istisnalar:
Vücuttan çıktığı halde ter, sümük ve balgam gibi şeyler abdesti bozmaz.

Oruç için istisnalar:
Vücuttan çıkan şeyler orucu bozmadığı halde, isteyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar. Vücuda giren şeyler orucu bozduğu halde, balgam yutmak orucu bozmaz.

Oksijen gazını almak, esans koklamak orucu bozmaz. Burna gelen akıntıyı yutmak orucu bozmaz. Sağlam deriden vücuda girdiği halde, göğse konan kalb ilacı, kola sarılan sigara yakısı orucu bozmaz. Göze konan ilaç orucu bozmaz, ama kulağa konursa bozar.

Dişe konan ilaç
Sual:
Diş köklerine ve vücudun başka yerindeki açık yaraya konan ilaç, orucu bozar mı?
CEVAP
Diş çukuruna konan ilacın tadı boğazda duyulsa bile, orucu bozmaz. Açık yaraya ilaç konsa, içeri gittiği iyi bilinmezse, ilaç sıvı ise, İmam-ı a’zama göre bozulur. İki imama göre ise, içeri gittiği iyi bilinmeyince bozulmaz. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imama göre de, orucu bozmaz. (Seadet-i Ebediyye) [İki imam, imam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammed’dir. Üç imam denince de, imam-ı a'zam, imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed anlaşılır.]

Demek ki, içeri gittiği iyi bilinmediği için açık yaraya konan merhem gibi katı ilaçlar ve çürümüş dişin çukuruna konan sıvı ilaçlar da orucu bozmuyor.

Dişe konan ilaç
Sual:
Oruçlu kimse, ağrıyan dişine karanfil koysa, hâsıl olan salya içine kaçsa, fakat karanfil dursa, orucu bozar mı?

CEVAP
Bozmaz. Dişe ağrıyı kesici başka ilaç da koysa, ilacın tadı boğazında hissedilse de, yine oruç bozulmuş olmaz.

Tokluk hissi veren
Sual:
Sahurda tokluk veren ilaçlar kullanmak orucu bozar mı?

CEVAP
Hayır, bozmaz. Hattâ oruçluyken takılan sigara bandı veya ilaç bandı gibi şeyler de orucu bozmaz.

Kan verirken
Sual:
Kan vermeye gitmiştim. Yeni bir makine çıkmış, kanı alıyor, bir kısmını geri vücuda veriyormuş. Bu durum orucu bozar mı?

CEVAP
Kanın bir kısmı vücuda girince orucu bozar, kaza gerekir. Genelde, vücuttan çıkanlar bozmaz, vücuda girenler bozar. Bunun istisnaları da vardır.

Balgam yutmak
Sual:
(Oruçta, ağız vücudun dışı olduğu için, kusmuğun bir kısmı veya balgam mideye giderse oruç bozulur) deniyor. İstemeden yutulursa da mı bozar?

CEVAP
Ağza gelen kusmuk, kendiliğinden mideye geri giderse orucu bozmaz. Balgam yutmak da orucu bozmaz.
(Dürr-ül-muhtar)

Oruçla ilgili çeşitli sual cevaplar

Oruçla ilgili çeşitli sual cevaplar

Sual: Derslere çalışılan veya imtihana girilecek günlerde oruç tutmamak uygun mudur?

CEVAP
Oruç tutmak, derslere, imtihana engel olmaz. Bilakis destek olur. Mide çok doyarsa insanın kafası o kadar çalışmaz. Aç olanın zekâsı keskin, anlayışı kuvvetli olur. Bu, daha işin tıbbi yönü. Allahü teâlânın rahmeti ihsanı ise ayrı. Onu akıl almaz. Ders için oruç tutmamak haram olur. Ramazan günü oruç tutmak büyük nimettir. Bu nimetten mahrum kalmamalı, oruç tutmayı ganimet bilmelidir. Bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizî)

Başka zaman ömür boyu oruç tutulsa Ramazanda tutulan bir orucun sevabına kavuşulmaz. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allahü teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle Cehennem ateşinden 70 yıl uzak tutar.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]

Yemek artığı ve pirinç tanesi
Sual:
Diş arasında kalan, nohuttan küçük yemek artıklarını yutmanın orucu bozmayacağı bildiriliyor. Peki, nohuttan küçük bir pirinç veya buğday tanesini yutmak orucu niye bozuyor?
CEVAP
Diş arasında kalan yemek artığı, dışarıdan alınmış olmuyor. Pirinç tanesi dışarıdan alınıyor. Oruçluyken, pişmiş bir pirinç tanesi, nohuttan küçük olduğu halde yenirse kefaret de gerekiyor. Pişmemiş pirinç yenirse kaza gerekiyor; ama dinimizin emrine göre, diş arasında kalan pişmiş pirinç tanesi [pilav] yutulursa oruç bozulmuyor. Namaz esnasında yutarsa namaz da bozulmuyor; ama dışarıdan bir pirinç tanesi alıp yutsa namazı bozuluyor. Demek ki, diş arasında kalanı yutmakla, dışarıdan alıp yutmak farklıdır.

Kıt aklımızla dini hükümleri incelemek, mukayese etmek, hikmetini anlamaya çalışmak bir hastalıktır. Bundan çok sakınmalı. Akılla mantıkla din olsaydı, Peygamberler gönderilmez, dini hükümler bildirilmezdi.

Kaza ve kefaret
Sual:
Oruçluyken, pişmiş bir pirinç veya bir mercimek yenirse kefaret gerekiyor da, bunların pişmemişi yenince niye kaza gerekiyor?
CEVAP
Bunun gibi, az tuz yemek kefaret gerektirirken, bir kaşık tuz yemek kefareti gerektirmez.

Toprak yemek kefareti gerektirmezken, alışmış kimsenin kilermeni denilen toprağı yemesi kefaret gerektirir.

Fındığı kabuğuyla yutmak kefaret gerektirmez, ama kabuğunu çıkarıp içini yutmak, gerektirir.

Pişmemiş pirinç, ilaç ve gıda olarak yenmesi âdet olmadığı için kefaret gerektirmiyor. Demek ki ölçü, ilaç ve gıda olarak yenmesinin, âdet olup olmamasına bağlıdır.

Kilermeni de topraktır, ama ilaç olarak yenirse kefaret gerektiriyor. Aşeren hamile kadınlar veya bazı çocuklar, kil ve kireç gibi toprak yerler. Bunların da bu hususa dikkat etmeleri gerekir.

Sual: Abdest alırken hata ile boğazına su kaçan, orucu bozulduğu için yiyip içse, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Orucu kasten bozmadığı için, yalnız kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, sonra bilerek yiyip içmeye devam ederse, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içen kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içmeye devam ederse kaza lazım olur, kefaret lazım olmaz. Eğer unutarak yiyip içmenin orucu bozmadığını bildiği halde, kasten yiyip içmeye devam ederse, hem kaza, hem de kefaret lazım olur.

Sual: Ramazanda birkaç gün oruç tutmadım. Kefaret gerekir mi?
CEVAP
Ramazanda mazeretsiz oruç tutmamak büyük günahtır. Önce tutulmayan oruçlar için tevbe edilir. Sonra gününe gün yani kaç gün tutulmamışsa o kadar gün kaza orucu tutulur. Bir kimse, Ramazan ayında 30 gün oruç tutamasa, tutamadığı gün kadar kaza gerekir, kefaret gerekmez. Kefaret, oruç tutmamanın değil, niyetli iken Ramazan orucunu mazeretsiz bozmanın cezasıdır.

Sual: Sefere çıkacağım diye orucu niyet etmedim. Güneş doğduktan sonra yiyip içtim. Kaza mı kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kefaret oruç tutmamanın değil, niyetli orucu kasten bozmanın cezasıdır. Mazeretsiz oruç tutmamak haramdır ama kefareti gerektirmez. İmameyne [imam-ı Ebu Yusuf ile imam-ı Muhammed’e] göre ise, öğleden bir saat önceye kadar niyet etme imkanı varken kasten yiyip içtiği için kefaret gerekir. Ama öğleden sonra yiyip içse idi, niyet etme imkanını kaçırdığı için imameyne göre de kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Fetva imameyne göre değil, imam-ı a’zama göredir. Niyetsiz oruç ne zaman açılırsa açılsın kaza gerekir, kefaret gerekmez.

Sual: Güneş doğduktan sonra niyet eden kimse, bu orucunu öğleden önce veya sonra bozduğunda, kaza mı kefaret mi gerekir?
CEVAP
Niyet imsak vaktinden sonra olduğu için her iki halde de kaza gerekir.

Sual: İmsak vaktinden sonra, seferden memleketine dönse, oruca niyet etse ve bu niyetli orucunu kasten bozsa, kefaret gerekir mi?
CEVAP
Oruca imsak vaktinden sonra niyet ettiği için kefaret gerekmez, kaza gerekir.

Sual: Kasten orucunu bozan kimse, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, yine de kefaret gerekir mi?
CEVAP
Öyle bir durum vaki olursa kefaret gerekmez. Mesela kadının hayzı başlasa, yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat sefere çıksa, kefaret gerekir. Çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

Niyetsiz oruç
Sual:
Gece çalışıyorum. Ramazan orucuna niyet etmeyi unutup yattım. Uyandığımda öğle ezanları okunuyordu. Artık niyet edilmez dediler. Ben de belki bir çaresi vardır diye akşama kadar bir şey yiyip içmedim. Oruçlu gibi durdum. Bu orucu kaza etmem gerekir mi?
CEVAP
Niyetsiz oruç sahih olmaz. Kaza etmek gerekir. Ancak bunun gibi istisnai durumlarda, ibadeti kurtarmak için, zayıf da olsa başka kavil veya diğer hak mezheplerde bir çaresi varsa, o taklit edilerek ibadet kurtarılır. Hanefî mezhebindeki müctehid imamlardan İmam-ı Züfer’e göre, niyetsiz oruç sahihtir. Bu imama göre, niyet unutulmuşsa veya herhangi bir sebeple niyet edilmemişse, o gün orucu bozan bir şey de yapılmadıysa, oruç tutulmuş olur. Böyle zaruri durumlarda İmam-ı Züfer’in kavliyle amel edilir.

Sual: Mastürbasyon kaza gerektirir deniyor. Bana göre kasten orucu bozuyor, ben kefaret gerekir diyorum. Hangi kitapta kaza gerektiği yazılıdır?
CEVAP
Mastürbasyon için yalnız kaza lazım olduğu, Fetava-i Hindiyye, Bahrürraik ve Dürr-ül-muhtar kitaplarında yazılıdır. Kefaret gerektirmez. Akıl ile din olmaz. Dinde nakil şarttır.

Sual: Dayanamayıp orucunu bozana kaza mı gerekir?
CEVAP
Gerçekten dayanamamışsa, kaza gerekir.

Sual: Yemekhanede birkaç kişiyi yerken görüp, biz de dalgınlıkla vakte dikkat etmeden vakit girdi sanıp 16:40 da iftarı açtık. Sonra takvime baktık ki akşam 16:44 deymiş. Kasıtlı bozmadığımız için sadece kaza gerekir değil mi?
CEVAP
Evet kaza gerekir.

Sual: Oruçlu olunca abdestte ağza burna fazla su çekilmese olur mu?
CEVAP
Evet olur.

Sual: Bazı imsakiyeler, Türkiye Takvimi'nden farklıdır. Hangisine uymak ihtiyatlı olur?
CEVAP
İhtiyata riayet etmek tedbirli ve temkinli hareket etmek elbette iyi olur. Türkiye Takvimi'ne göre hareket edilmelidir. Yoksa oruçlar tehlikeye girer. Türkiye Takvimi'nin hesapları yüz yıldır uygulanan hesaplardır. [Farklı Ramazan İmsakiyeleri kısmında geniş bilgi var.]

Sual: Bazıları diyor ki, Ramazanda orucun ilk gününü tutmazsak diğerlerini de tuttuğumuz zaman gerektiği zaman bozabilirmişiz. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Öyle bir şey yok. Ramazanda her gün oruç tutmak farzdır. Böyle hurafelere inanmamak lazım. İnsan sağlık durumuna göre, ilk günler tutamaz da sonraki günler tutabilir veya ilk günler tutar da hastalanınca diğer günler tutamaz. Bu hallerde ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ilmihal kitaplarında vardır. [Böyle hurafelere inanmamak için dinimizi öğrenmemiz lazım. Dinimizi doğru öğrenmek için de, ehli sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden tercüme edilerek hazırlanan, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabını okumayı tavsiye ederiz. hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir ve temin edilebilir.]

Sual: Oruçluyken misvak kullanmak mekruh mudur?
CEVAP
Mekruh değildir. Şafii’de öğleden sonra kullanmamak iyi olur, çünkü ağızdaki kokuyu giderdiği için, öğleden sonra misvaklanmayı mekruh sayarlar. (Oruçlunun ağız kokusu Allah için sevimlidir. Öyle ise Allahü teâlâya sevimli gelen bir şeyi biz niye yok edelim) derler.

Şeytani rüya
Sual:
Ramazanda şeytani rüya görülür mü?
CEVAP
Görülmez. Nefsani rüya görülür

Şeytanlar bağlanır
Sual:
Ramazanda şeytanların azgınları mı bağlanır?
CEVAP
Hayır, hepsi bağlanır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için, vesvese veremezler. Ramazanda, esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir.

Sual: Ramazan ayı, niçin bazen 29, bazen 30 gün oluyor?
CEVAP
Ramazan-ı şerif kameri aylardandır. Kameri aylar 29 veya 30 gün olur. Kur’an-ı kerimde, Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğu bildirilmektedir. (Bekara 183-185) Ramazan ayı otuz çekerse 30, yirmidokuz çekerse 29 gün oruç tutmak farzdır. Bütün farz ibadetler Allahü teâlânın emridir.

Sual: Oruç tutmayan işçiye, Ramazanda yemek verilir mi?
CEVAP
Yemek verilmez, yemek parası verilebilir.

Sual: Yazın kazaya kalmış oruçları, kışın kaza etmek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Hacda şükür kurbanı yerine ceza olarak oruç tutmak caiz mi?
CEVAP
Caiz olmaz. Ancak israfı önlemek için caizdir.

Sual: İmsak vaktinden sonra kazaya niyet edenin orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.

Sual: Seferdeki kimseye, evine gelince tutmadığı oruçları kaza etmek farz mı?
CEVAP
Evet.

Sual: Ramazanın son günü, bugün bayram diyenlere aldanıp, orucunu bozana, kaza mı lazım olur?
CEVAP
Kaza lazım olur.

Sual: Erzurumlu, yazın orucu, Adana’da tutsa, daha sevap mı?
CEVAP
Hayır. Sıkıntı kendiliğinden gelirse sevap olur.

Sual: (Başkası yerine oruç tutulmaz) hadisi hangi kitapta var?
CEVAP
Tahtavi haşiyesinin 238. sayfasında var.

Sual: Kaza orucunu davette bozmak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Söylentilere inanıp, Ramazan diye, Şabanın 29’unda oruca niyet ettim. Doğrusunu öğrenince bozdum. Kaza gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez.

Sual: Bir kimse akşam namazından önce uyusa veya bayılsa öbür gün öğleyin uyansa hemen oruca niyet edebilir mi?
CEVAP
Artık niyet edemez. Öğleden bir saat önce uyanıp niyet etseydi sahih olurdu; fakat böyle durumlarda İmam-ı Züfer’in kavline uyup, bir şey yiyip içmeden, o andan itibaren niyet ederek, hatta hiç niyet etmeden de orucunu tutabilir.

Sual: Ailemden uzakta başka şehirde talebeyim. Annem telefonda, sahura kalkabiliyor musun dedi, evet kalkıyorum dedim halbuki kalkamadığım çok oldu. Aç olarak oruç tuttuğumu bilip üzülmesin diye böyle söyledim bu yalan caiz olur mu?
CEVAP
Burada yalan caizdir.

Sual: 3 senelik oruç borcu olan, bunu 30’ar gün olarak peş peşe mi tutması lazım?
CEVAP
Hayır. Fırsat buldukça birer ikişer veya üçer beşer tutulur, yani 30 gün birden tutmak gerekmez. 90 gün oluncaya kadar böyle devam edilir.

Sual: Kaza orucum yoktur. Fakat bazı oruçlarım bozulmuş, kabul olmamış diye, oruç tutarken kazaya niyet edilse, mahzuru olur mu? Kaza orucum yoksa, bunlar nafile olur mu?
CEVAP
Kazası olmayanın da kaza namazı kılmasında, kaza orucu tutmasında mahzur yoktur. Kazası yoksa nafile olur.

Sual: Oruca hesapla başlanılan yerlerde, yanlışlık olma ihtimali olacağı için, bayramdan sonra kaza orucu tutmak gerekir mi?
CEVAP
İki gün kaza orucu tutmak gerekir. Çünkü büyük İslam âlimi seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kaza niyeti ile, iki gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurdu.

Sual: Bu sene yılbaşı Ramazana geldi. Bu ayda kumar oynamak, içki içmek daha kötü değil midir?
CEVAP
Kumar oynamak, içki içmek her zaman haramdır. Fakat mübarek yerlerde ve mübarek günlerde bu haramları işlemek elbette daha büyük günah olur.

Yılbaşı ile Noel birbirinden farklı ise de, 21 veya 25 Aralıktaki Noel kutlamalarının devamı sayılabileceğinden, yılbaşı gecesi Hristiyanlar gibi eğlenmek caiz olmaz. Yalnız Hristiyanların değil, Yahudilerin ve bütün bâtıl dinlerin ibadetlerini yapmak, onlara benzemek olur. Kâfirlerin yaptıkları ibadetler ve çirkin işleri hariç, mubah olan âdetlerini yapmakta mahzur yoktur. Yani onlara benzemiş olunmaz. (Redd-ül Muhtar)

Müslüman her gece neleri yapıyorsa, bu gece de onları yapmalıdır!

Sual: Bayramın ikinci günü oruç tutmak caiz mi?
CEVAP
Ramazan bayramının ikinci günü oruç tutmak caizdir.

Sual: Kaza orucuna niyet eden bir kimse, cünüp iken, imsak vaktinden sonra kalkıp banyo yapsa orucu yine de tutabilir mi?
CEVAP
Tutabilir. Hatta namaz kılmayan kimse akşama kadar da cünüp dursa orucu yine sahih olur. Fakat namaz kılmadığı için ve cünüp durduğu için büyük günah olur. Yani cünüp oruç tutmakla, oruç bozulmuş olmaz.

Sual: Kazaya kalmış Ramazan orucunu bilerek bozan bir kimse kaç gün oruç tutması lazım?
CEVAP
Kaza orucunu bozunca bir gün tutar.

Sual: Ölü veya diri için namaz kılmak, oruç tutmak ve ona bu sevabı yollamak olur mu?
CEVAP
Namazın orucun sevabı ona gönderilir. Bizzat onun için namaz kılınamaz, oruç tutulamaz. Gönderilen sevap da, onun kılmadığı namaz, tutmadığı oruç yerine geçmez.

Sual: Orucun sahih olması için, sahura kalkma mecburiyeti var mı?
CEVAP
Hangi oruç olursa olsun sahura kalkma mecburiyeti yoktur. Kalkmak sünnettir. Kalkılırsa sevap olur.

Sual: Yeni namaza başladım. Oruç da tam olarak bu Ramazan tutacağım. Ancak namaz ve oruç kazalarımı nasıl hesaplayacağım, tam bilmiyorum.
CEVAP
Zannı galibe göre hesaplarsınız.

Sual: El, yüz vücut losyon veya kremlerinde alkol olduğu ve namaz kıldığımız için bu kremleri kullanmamamız gerektiği, oruçluyken de necis olduğu doğru mu?
CEVAP
Hayır o karışım alkoller affedilmiştir.

Sual: Orucun haram olduğu aylar ve günleri yazar mısınız?
CEVAP
Oruç tutmak sadece bayram günleri haramdır. Senede beş gün. Yani dört gün Kurban bayramı, bir gün de Ramazan bayramı. Diğer günler oruç tutulabilir.

Sual: Kaza orucuna yalnız olarak nasıl niyet etmeli ve hangi zamanlar arasında niyet etmeli?
CEVAP
İlk kazaya kalan Ramazan orucuna demeli. Akşamdan imsak vaktine kadar niyet etmeli.

Sual: Nezri muayyen, nezri mutlak oruçlar nedir?
CEVAP
Vacip oruçlar, muayyen olur. Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, nezri muayyen oruç olur.

Gayr-i muayyen oruçlar: Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir.

Sual: İki sene adak orucu yerine yemin kefareti vermek caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Bir ay oruç tutmayı adayan, 30 gün peş peşe mi tutar?
CEVAP
Hayır. Farklı günlerde de tutabilir.

Sual: Ebem, bir yıl oruç tutacağım diye adakta bulundu. Tutmadan öldü. Ne lazım?
CEVAP
Bu adak için bir senelik oruç kefareti yapılır.

Sual: 3 gün üst üste oruç tutmayı adamıştım, fakat üçüncü gün, (orucu bozan fakat kefaret gerektirmeyen bir durum neticesinde) orucum bozuldu. Nasıl hareket etmem lazım?
CEVAP
Adak orucunu kasten bozsanız kefaret gerekmez. Yeniden üç gün oruç tutarsınız.

Sual: (İşim olursa iki sene oruç tutacağım) dedim. Fakat Allah rızası için demediğim için oruç tutmam lazım mı?
CEVAP
Evet. Çünkü oruç zaten Allah rızası için tutulur.

Sual: (Şu işi yaparsam bir gün oruç tutacağım) diye söylendiğinde, bu şeyi her yaptığımız sefer için bir gün oruç mu tutmalıyız, yoksa birkaç sefer sözümüzden çıktığımızda da 1 gün oruç tutmak yeterli mi?
CEVAP
Bir gün oruç tutmanız yeter.

Sual: Amerika’dan yola çıkıyorum. Gece yolculuğu yapacağım. Sahur vaktinde uçakta olacağım, hangi ülkeye göre imsak vaktini esas alacağım. Evim Hollanda’da. Eve dönünce Hollanda'nın iftar vaktini mi esas alacağım?
CEVAP
Çıktığınız ülkenin yani Amerika’nın imsak vakti esas alınır. Gittiğiniz yerin de iftar vakti esas alınır. Yani Hollanda’nın. Güneş batmadan iftar edilmez.

Sual: Biz iki kardeşiz, annem bize hamileyken oruçlarını tutamamış. O zamanki Ramazan imsakiyelerini saklayıp daha sonra (yıllar sonra) o imsakiyelere bakarak sırayla tutmuş. Niyet ederken bunlara göre niyet etmiş. Bunları tekrar tutması gerekiyor mu?
CEVAP
Çok iyi olmuş. Tekrar tutması gerekmez. Fakat imsakiye saklamasa da ilk kazaya kalan diyerek de tutabilirdi. Namazları da öyle kaza etmek gerekir. İlk kılınan kılınınca ondan sonraki ilk olur.

Ezan okunurken oruç açmak
Sual:
Ezan okunurken hemen orucumuzu açmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Vaktin girmesi şarttır, ezan erken veya geç okunabilir. Türkiye Takvimi’ndeki vakit girmişse, ezan okunmasa bile orucu açmalı. Sonra namazı kılmalı. Yemeğin namazdan sonra yenmesi daha uygun olur. Vakit girmemişse, ezan okunsa da, top atılsa da orucu açmak caiz olmaz. İmsak vakti yiyip içmek de böyledir. İmsak vakti girmişse, daha ezan okunmasa bile, artık yiyip içmeyi kesmek gerekir. Ezana değil vakte itibar edilir.

Sual: Bazı kimseler, her çeşit gıdayı yiyorlar, fakat et, süt gibi hayvani gıdalar yemeyip kırk gün perhiz yapıyorlar. Buna da oruç diyorlar. Müslümanlıkta böyle bir oruç var mıdır?
CEVAP
Müslümanlıkta böyle bir oruç yoktur. Hristiyanlıkta böyle perhizler vardır. Demek ki onlar, Hristiyanların ibadetlerini yapıyorlar. Gayrı müslimlerin ibadetlerini yapanlar veya yapmadığı halde beğenenler kâfir olur. (Berika)

Üç aylarda oruç tutmak
Sual:
Kaza borçları üç aylarda tutulabilir mi?
CEVAP
Kaza ve nafile oruçları Receb, Şaban ve diğer aylarda tutmakta mahzur yoktur, fakat kaza oruçlarını, mazeretsiz geciktirmemek iyi olur! Bu aylarda kaza orucu tutan, bu aylarda nafileye verilecek sevablara da kavuşur. (Nevadir-i fıkhiyye)

Receb ve Şaban aylarında kaza orucu veya nafile oruç, her gün veya aralıklı olarak da tutulur. Tek başına Cuma veya Cumartesi günü oruç tutmamalıdır! Perşembe ile Cuma veya Cuma ile Cumartesi birlikte tutulursa mahzuru olmaz.

Receb veya Şaban aylarında oruç tutarken, kazası olan, (İlk kazaya kalan Ramazan orucumu tutmaya) diye niyet eder. Kaza yoksa bile, kaza orucu tutmak yine caizdir.

Sual: 12-14 yaşlarında çocuklarım var. Namaz kılıp oruç tutmaları farz mıdır?
CEVAP
Büluğa erince kız ve erkek çocuğa, namaz, oruç farz olur. Ay hâlinde tutamadığı oruçları, bayramdan sonra kaza eder. Ay hâli sebebiyle kılamadığı namazları kaza etmez. Hazret-i Âişe validemizin naklettiği hadis-i şerifte, hayzlı iken tutulamayan orucu kaza etmek gerektiği, kılınmayan namazları kaza etmek gerekmediği bildirilmiştir. (Buhari)

Sual:
Kış günleri kısa olduğu için nafile veya kaza orucu tutmam uygun olur mu?
CEVAP
Evet. Kolaylıklardan istifade etmek iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir.) [Tirmizi]

(Kış mevsimi, müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, geceleri uzundur, o vakitleri ibadet eder.) [Gunye]

Sual: Maliki’yi taklit eden kadının hayzı 15 gündür. 15 gün oruç tutmayıp sonra mı kaza eder?
CEVAP
Oruçta taklit edilmediği için, Hanefi’deki hayz müddeti geçtikten sonra oruç tutulur.

Sual: Gündüz öğleyin yatarken ihtilam olup, herhangi bir sebeple gusledemeyen kimsenin orucu sahih olur mu?
CEVAP
Eğer öğle namazını kılmamışsa, ikindi vakti girmeden gusledip namazını kılmalıdır. Çünkü zaruretsiz cünüp durmak haramdır. İkindiye kadar gusletmezse, namazını da kılamadığı için ayrıca büyük günaha girer. Su bulma imkânı olamayan teyemmüm eder yine cünüp durmaz. Bilmeden veya kasten cünüp durmakla oruç bozulmuş olmaz. Çünkü cünüp durmak dört mezhepte de, orucun sıhhatine mâni değildir. Fakat orucun sevabı azalır.

Sual: Sadece Cuma günü oruç tutmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
İmam-ı Ebu Yusuf’a göre mekruhtur. İmam-ı a'zama göre mekruh değildir. Bir ibadet için mekruh ve sünnet diyen olunca, bütün müctehid âlimlere uyabilmek için, o işi yapmamak gerekir. Yani Cuma günü bir ihtiyaç olmadan oruç tutmamalı. Perşembe-Cuma veya Cuma-Cumartesi olarak tutmak iyi olur.

Oruç tutamayan namaz kılar
Sual:
Bir mazeretle oruç tutamayan kimse, mukabele okuyamaz, teravihe gidemez mi?
CEVAP
Oruç, namaz ve mukabele birbirine bağlı ibadetler değil. Bir mazeretle oruç tutamayan Kur’an-ı kerim de okur, mukabele de dinler, namazını kılar, teravihini kılar.

Nafile orucu bozmak
Sual:
Nafile bir orucu, kasten veya bir özürle bozunca kazası gerekir mi?
CEVAP
Evet, kasten veya bir özürle de bozulsa, yine o orucu kaza etmek vacibdir. Bir özürle orucu bozmak caiz, kasten bozmak ise günahtır.

Şaban’ın son günü oruç
Sual:
Şaban ayının son günü oruç tutmak, uygun mudur?
CEVAP
Şaban ayının son gününe, yevm-i şek denir; şüpheli gün demektir. Bu günde oruç tutmanın, mekruh, caiz ve caiz olmayan durumları vardır. Bugün tutulan oruç, üç türlü olur:
1- Ramazan orucuna veya (ramazan ise ramazan orucuna, ramazan değilse, nafileye) diye niyet ederek tutulan oruçtur. Bu niyetle oruç tutmak, mekruhtur.

Ramazan orucunu karşılamak gerektiğini sanıp Şabanın son günü oruç tutmak da mekruhtur. Hristiyanlara benzememek için, Şabanın son günü oruç tutmanın mekruh olduğunu bildiren âlimler de vardır.

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Ramazanı bir-iki gün önce oruç tutmakla karşılamayınız! Devamlı oruç tutan, bu orucu tutabilir.) [Müslim]

2- Nafile oruca veya kaza orucuna niyet ederek oruç tutmak caizdir, mekruh değildir.

3- (Ramazansa, ramazan orucuna; değilse, niyet etmiyorum) diye tutulan oruç, hiç caiz değildir.

Sual: Ramazan orucunu tutarken, aynı zamanda adak ve kaza orucuna da niyet edilebilir mi?
CEVAP

Hayır, sadece Ramazan orucuna diye niyet edilir. Bunun gibi, vaktin farzını mesela öğle namazının farzını kılarken, sünnetine diye de niyet edilmez. Ama sünnet kılarken, ilk kazaya kalmış öğlenin veya başka bir vaktin farzına diye niyet edilir. Bunun gibi, mübarek günlerde nafile oruç tutarken ilk kazaya kalmış ramazan orucuna da niyet edilebilir. Vaktin namazı ile kazaya kalan namaz farklı olduğu gibi, ramazan orucu ile kazası da farklıdır. Nafile oruç tutarken, hem nafileye hem de ilk kazaya kalan Ramazan orucuna niyet edilebilir.

Oruç borcu olan
Sual:
(Oruç veya namaz borcu olan kız, borçlarını ödemeden evlenemez) deniyor. Bu doğru mu?
CEVAP
Hayır, doğru değildir. Evlenince kocasından izinsiz nafile oruç tutmak uygun olmadığı için, belki oruç borcuyla kocasının evine gitmemeli denmiş olabilir. Namaz borcu bitmeden de evlenebilir.

Sual: Ramazan ayında tutamadığımız oruçları, istediğimiz zaman kaza edebilir miyiz?
CEVAP
Evet, her zaman kaza edilebilir ise de, fırsat buldukça bir an önce kaza etmek iyi olur. Şafii’de ise, gelecek Ramazana kadar kaza edilmezse, hem oruç tutmak, hem de fidye vermek gerekir.

Sual: Unutup yiyip içene, oruçlu olduğunu hatırlatmak gerekir mi?
CEVAP
Eğer oruç yiyen kuvvetliyse söylemek gerekir, söylememek mekruh olur. Zayıfsa, söylememek gerekir. Allahü teâlâ ona unutturup, oruç yedirmiş olabilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Oruçlu bir kimse unutarak yiyip içerse, bu, Allahü teâlânın ona gönderdiği bir rızıktır, bu orucu kaza etmek gerekmez.) [Dare Kutni]

Kaza orucuna niyet
Sual:
Hiç oruç kazası olmayan kimse, kaza orucu tutabilir mi? Mübarek günlerde tuttuğu oruçları kazaya da niyet edebilir mi?
CEVAP
Ramazan-ı şerif ayı dışında, Pazartesi, Perşembe günlerinde, her ayın 13, 14 ve 15’inde veya aybaşlarında yahut diğer mübarek günlerde, her zaman, nafile oruç tutarken kazaya da niyet etmek iyi olur. Eğer sahih olmamış oruçlarımız varsa, hem bu oruçlar kaza edilmiş olur, hem de bildirilen mübarek günlerde nafile oruç tutulmuş olur.

Sadece pazar günü oruç tutmak
Sual:
Cumartesi günü tek olarak oruç tutulmadığı gibi, Pazar günü de Hristiyanlarca kutsal sayıldığına göre, Pazar günü de tek olarak oruç tutmak mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh değildir. Pazar günü, tek olarak oruç tutmakta hiçbir mahzur yoktur.

Adak oruçları
Sual:
Muayyen olan ve olmayan adak oruçları nedir? Bunlara ne zaman niyet edilir?
CEVAP
Muayyen oruçlar:

Belli gün oruç adamak böyledir. Mesela pazartesi günü oruç tutmayı adamak, muayyen adak orucu olur. Bunlara, öğleye bir saat kalana kadar niyet edilebilir.

Gayr-i muayyen oruçlar:
Herhangi bir gün oruç adamak. Mesela, (Allah rızası için üç gün oruç tutacağım) demek böyledir. Bunlara, imsak vaktinden önce niyet etmek şarttır.

Adak orucunda niyet
Sual:
Adak orucunda niyet ne zamana kadar yapılır?
CEVAP
İki türlü adak orucu vardır:
1- Muayyen [Vakti bilinen],
2- Gayri muayyen [Vakti bilinmeyen].

Muayyen [belli] bir günde, mesela Şaban ayının ilk perşembe günü oruç tutacağım diye adakta bulunan kimse, o gün, öğleye yaklaşık bir saat kalıncaya kadar niyet edebilir. Allah rızası için bir gün oruç tutacağım diyen ise, imsak vaktine kadar niyet eder.

Oruçta niyet
Sual:
Kaza veya nafile oruçlarda, perşembe günü oruç tutup da, cuma günü de oruç tutmak isteyen, nasıl niyet ederse daha çok sevab alır?
CEVAP
Perşembe günü oruç tutup da, cuma günü de oruç tutmak isteyen, cuma günü oruç tutmak müstehab diyen âlimlere de uymayı düşünürse daha iyi olur.

Belli günlerde oruç
Sual:
(Orucu pazartesi ve perşembe günleri tutulmalıdır) deniyor. Diğer günlerde tutulan orucun sevabı yok mudur?
CEVAP
Her gün oruç tutmak sevabdır. Cuma günü tek başına oruç tutmak müstehabdır, fakat mekruhtur diyen âlimler de olduğu için, perşembe günüyle veya cumartesi günüyle birlikte tutmak daha uygundur. Cumartesi tek gün hariç, haftanın diğer günleri oruç tutmak da sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çarşamba ve perşembe günleri oruç tutana, kıyamette Cehennem ateşinden uzak kalacağına dair beraat verilir.) [Ebu Ya'lâ]

(Çarşamba, perşembe, cuma günlerinde oruç tutana Allahü teâlâ, Cennette dışı içinden, içi dışından görünen bir saray verir.) [Taberanî]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de, amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ, çarşamba, perşembe ve cuma günü oruç tutana cennette, inci, yakut ve zebercetten bir köşkten sonra, ateşten koruma beraatı da verir.) [Taberani, Beyhekî]

(Çarşamba, perşembe, cuma günleri oruç tutanın ve cuma günü de az veya çok sadaka verenin, bütün günahları affedilir, anasından doğduğu gün gibi temiz olur.) [Taberani, Beyhekî]

Ümmü Seleme validemiz anlatır:
Resulullah efendimiz çoğunlukla cumartesi ve pazar günleri oruç tutar ve (Bu iki gün, müşriklerin bayram günleridir, onlara muhalefet etmek için oruç tutuyorum) buyururdu. (İbni Hüzeyme)

Tek başına cumartesi günü oruç tutmak mekruhsa da, pazar günü tek olarak da oruç tutmak mekruh değildir. Görüldüğü gibi haftanın her günü oruç tutmakta bir mahzur yoktur.

İftarı başka ilde açmak
Sual:
Van’da saat 19.00 da akşam oluyorsa, İstanbul’da bir saat sonra, saat 20.00 de olduğu bir dönemde, bir kimse, İstanbul’da oruç tutarken, iftar daveti için Van’a gitse, orucu Van’ın saatine göre mi, yoksa İstanbul’un saatine göre mi açar? Van’da sahuru yiyen kimse, iftar için İstanbul’a gelse, hangi şehrin saatine göre iftarını açar?
CEVAP
Nerede olursa olsun, iftar açılan yerin saati geçerlidir. Nerede olursak olalım, güneş batınca, orada oruç açılır.

Oruca niyet etmemek
Sual:
Yarın nasıl olsa kesin diş çektireceğim, iğne vurulacak ve orucum bozulacak. Gece niyet etmeyip yiyip içsem günah olur mu?
CEVAP
Ramazanda oruç tutmamak büyük günahtır. Oruca niyet edilir. Dişçi iğne vurunca oruç bozulmuş olur. Sadece kaza gerekir. Diş çektireceğim kesin dense de, kesin olmayabilir. Sabah evden dişçiye giderken ölebilir. Oruçluyken ölmek büyük nimettir. Gittiğimiz dişçinin işi çıkmış, başka yere gitmiş olabilir veya ölebilir. Deprem olur, binalar yıkılabilir. Bunların hiç biri olmasa bile, diş çekimi yapılmadan orucu bozmak caiz olmaz.

Daha vakit var sanmak
Sual:
Daha imsak vaktinin bitmesine vakit var sanarak veya güneş battı diye yiyip içilse, sonradan yanlış olduğu anlaşılsa kaza mı, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Yalnız kaza gerekir. (Kuduri)

Çünkü bunda kasıt yok, yanılma vardır. Yanılmalarda, kefaret gerekmez. Günaha da girmez. (Mecmua-i Zühdiye)

Ramazanda kaza
Sual:
Ramazanda seferde iken, kaza orucu tutmak sahih olur mu?
CEVAP
İmam a'zama göre, kaza orucu olarak sahih olur, İmameyn'e göre, ramazan orucu tutulmuş olur. (Mülteka)
Böyle seferi olan kimse, nasıl olsa mukim olunca, ramazanda tutmadığı orucu kaza edecektir. O hâlde, seferde oruç tutacaksa, kaza değil, ramazan orucunu tutması daha uygundur.

Kaza gerekir
Sual:
İhtilam olunca oruç bozuldu sanarak yiyip içene kefaret gerekir mi?
CEVAP
Ramazanda gündüz, uyurken ihtilâm olsa, bir şeye şehvetle bakarken meni gelse, vücuduna krem sürünse, gözlerine sürme çekse orucu bozulmaz. Fakat orucum bozuldu zannederek yiyip içse yalnız kaza gerekir. (Mecma-ul-enhür)

Kefaret gerekmemesinin sebebi, orucum bozuldu diyerek yiyip içmesidir. Bozmadığını bilse kefaret de gerekir.

Oruç tutmaktan vazgeçmek
Sual:
Akşam veya gece oruca niyet eden kimse, herhangi bir sebeple oruç tutmaktan vazgeçmek istese, ne vakte kadar niyetinden vazgeçebilir?
CEVAP
İmsak vaktine kadar niyetten vazgeçebilir, daha sonra vazgeçemez. İmsak vaktinden önce niyetten vazgeçince, oruca başlanmamış olur.

Oruç ve vesvese
Sual:
Oruçlu iken; elimize, yüzümüze, dudağımıza, saçımıza, tüm vücudumuza zeytinyağı veya başka gıda olan yağları da, krem gibi sürebilir miyiz? Bunlar gıda maddesi olduğu için, kremden farklı mıdır? Orucumuz bozulur mu?
Oruçlu iken, elimize, yüzümüze, dudağımıza, saçımıza, tüm vücudumuza sürmüş olduğumuz zeytinyağı ve başka gıda olan yağları, bilerek sabunlamasak, hiç sabun kullanmasak böylece abdest alsak orucumuz bozulur mu? Çünkü abdest alırken burnumuza su veriyoruz. Parmağımızı kulağımıza sokuyoruz. Bu sürdüklerimiz, sabunlamadığımız için, su ile birlikte kulağımızdan ve burnumuzdan içeri girip orucumuzu bozar mı? Abdest alırken ağızımıza su alıyoruz. Bu sürdüklerimizi sabunlamadığımız için; elimizden, dudağımızdan suya karışıp ağızımıza girip, tükürüğümüze karışıp, yutup orucumuz bozulur mu?
CEVAP
Hiç biri orucu bozmaz.

Kolonya sürerken
Sual:
Elimize, yüzümüze kolonya sürünce, ister istemez kokusu ağzımıza, burnumuza giriyor. Bunun oruca bir zararı var mı?
CEVAP
Hayır, oruca da zararı olmaz.

Pazar günü oruç
Sual:
Pazar günü tek gün oruç tutulmaz mı?
CEVAP
Pazar günü, tek olarak oruç tutmakta hiçbir mahzur yoktur. Ancak Hristiyanlar bu güne tazim ettiği için, bu güne tazim kastıyla tutulursa mekruh olur. Hiçbir Müslüman da, Hristiyanlığa tazim olsun diye pazar günü oruç tutmaz. Böyle bir maksat olmadığı için, pazar günü tek olarak oruç tutmanın mahzuru olmaz.

Tek başına cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur.

Cuma günü tek başına oruç tutmak müstehabdır. Mekruh diyen âlimler de olduğu için, ihtiyaçsız cuma günü tek başına oruç tutmamalı. Bir ihtiyaç olunca tek başına cuma günü oruç tutulur. Mesela cuma günü oruç tuttuktan sonra, bir mazeretle, cumartesi tutulamayacaksa, bunun mahzuru olmaz.

Oruç bozulunca
Sual:
Ramazanda, orucu bozulan kimse yiyip içebilir mi?
CEVAP
Ramazan günü orucunu herhangi bir sebeple bozan, seferdeyken kendi şehrine gelen yani mukim olan ve hayzı kesilen kadın, hastalık veya başka bir mazeret yoksa, akşama kadar oruçlu gibi durur, yiyip içmez. Fakat hayzı başlayan kadın, oruçlu gibi durmaz, yiyip içer. Oruç tutamayacak bir özrü olanlar, oruç tutamadıkları günler, gizli yiyip içmelidir.

Oruç tutmamak
Sual:
Ertesi gün sefere çıkacak olanın veya belli bir saatte ilaç içecek, ameliyat olacak olanın, oruca niyet etmeyip, o gün oruç tutmaması, caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Sefere çıkacağı da kesin değildir. Seferden veya ameliyattan önce başka önemli bir işi çıkabilir, hattâ ölebilir. Doktor o gün gelmeyebilir. Daha başka mâni çıkabilir.

Seferî olanın orucunu kazaya bırakması caizse de, bunun için imsak vaktinde seferî olması gerekir. Ramazan orucuna niyetin son zamanı, dahve vaktidir. İmsak vaktinde seferî değilse, imsak vaktinden sonra, dahve vaktinden önce sefere çıkacaksa, imsak vaktinden sonra niyet eder. Böyle niyetle tutulan orucu seferde bozmak mekruh olursa da, kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir.

İlaç içecek veya ameliyat olacak olan da, oruca imsak vaktinden sonra niyet eder, çünkü imsak vaktinden sonra niyet edilen oruç, kasten de bozulsa kefaret gerekmez.

İmsak vaktinden önce niyet edilmişse, önce küçük bir kâğıt parçasını veya çiğ pirinç tanesini susuz yuttuktan yahut kulağına sıvı yağ damlattıktan sonra ilaç alınırsa yine kefaret gerekmez.

Orucu erken açmak
Sual:
Orucu erken açmanın sünnet olduğu söyleniyor. Burada akşam namazını kılmadan mı yemek yenmesi bildiriliyor?
CEVAP
Orucu erken açmak, yıldızlar görününceye kadar geciktirmemek demektir.

Özellikle ramazanda yemeğin yenmesi uzun süreceğinden, akşam namazını erken kılmak ve yemeği, acele etmeden, rahat yemek için, iftarı açıp, yemeği namazdan sonra yemelidir. Böylece, oruç erken açılmış, namaz da erken kılınmış olur. (Seadet-i Ebediyye)

Eğer önce yemek yenirse, namaz gecikmiş, belki de mekruh vakte kalmış olabilir. Namazı vakti girince kılmak daha sevabdır.

Orucu kazaya bırakmak
Sual:
Ramazan ayı sıcak ve uzun günlere geliyor. Bazı işlerimiz olduğu gün oruç tutmayıp kışın kısa günlerde kaza etsek bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Çok mahzuru olur. Orucu kazaya bırakmayı mubah kılan özürlerin dışında, kazaya bırakmak haramdır, büyük günah olur. İki hadis-i şerif:
(Ramazanda mazeretsiz bir gün orucunu bozan kimse, ömür boyu oruç tutsa, o günü kaza edemez, yani o orucun sevabına kavuşamaz.) [Buhârî]

(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]

Hadis-i şerifin birinde (bütün yıl) denirken, diğerinde (ömür boyu oruç tutsa) deniyor. O hâlde, Ramazan-ı şerifte oruç tutmayı ganimet bilmeli. Şer’i bir mazeret olmadıkça, (İşim var, imtihana gireceğim, sahura kalkamadım, havalar sıcak) gibi bir bahane ile orucu kazaya bırakmak asla caiz olmaz.

Oruçlunun öpmesi
Sual:
Ramazanda oruçlu iken hayızlı hanımını öpmenin bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Veda öpüşü gibi bir öpüş caizdir, şehvetle öpmek ise caiz değildir. Cünüp olmak şüphesi varken öpmek mekruhtur. Öperken cünüp olursa oruç bozulur ve kaza gerekir.

Erkek yaşlı ise, hayızlı hanımına zaten zararı olmadığı gibi, kendine de zararı olmaz. Erkek genç ise ve şehvetle öperse, kendine mekruh olur.

Mâlikî mezhebinde oruçlu iken hanımını öpmek haramdır.

Astım spreyi orucu bozar
Sual:
Bir zamane hocası, (Abdestten sonra ağızdaki yaşlığı yutmak orucu bozmadığına göre, astım ilaçlarındaki ağızdaki yaşlıktan daha az olan ilaç da orucu bozmaz) diyor. Az ilaç orucu bozmaz mı?
CEVAP
Orucu az ilaç da bozar, toz, duman da bozar. Tozdan, dumandan sakınılması imkânsızsa veya zorsa o zaman bozmaz. İlaç böyle değildir. Az da olsa, onu kendimiz kullanıyoruz. Ağızdaki yaşlığa kıyas etmek yanlıştır. Çünkü İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Bezzaziye'de (Abdestten sonra, ağızda kalan yaşlığı, tükürükle yutmak orucu bozmaz. Çünkü bundan korunmak imkânsızdır) deniyor. (Redd-ül muhtar)

Ağızdaki yaşlığı yutmanın orucu bozmaması, bundan sakınmanın imkânsız olduğu içindir. Astım ilacından korunma imkânımız var. Yanlış kıyas yaparak Müslümanların oruçlarını bozmaktan sakınmalıdır. Eğer astım hastası, ilaç kullanmak zorunda ise, ilacını kullanır, tutamadığı günleri bayramdan sonra kaza eder. Kaza da edemeyecek kadar hasta ise, o zaman fidyesini verir.

Sülük orucu bozar mı?
Sual:
Sülük, sivrisinek, tahtakurusu gibi haşereler, abdesti ve orucu bozar mı?
CEVAP
Sülük, çok kan emerse, abdesti bozar. Sinek, sivrisinek, pire, tahta biti gibi haşereler, çok emseler de abdest bozulmaz. (Seadet-i Ebediyye)

Sivrisinek, tahtakurusu gibi haşereler, kan emerken içeri bir sıvı salgıladıkları bilinmediği için orucu bozmaz. İkincisi, bu haşerelerin, içeri bir şey salgıladıkları bilinse bile, bundan sakınma imkânı olmadığı için, yine orucu bozmaz. Sülüğün, kan emmeden önce veya emerken, içeri bir şeyler salgıladığı söyleniyor. Bu kesin biliniyorsa orucu bozar, bilinmiyorsa bozmaz. İhtiyaten, oruçlu iken sülük kullanmamalıdır.

Tutulamayan oruçların kazası
Sual:
Babam bu Ramazanda orucunu tutamadı. Bir hocaya, (Kışın kaza edebilir miyim?) diye sormuş, o da, (Öyle kışın kaza etmek diye bir şey yok, tutmadıysa artık fidye verir) demiş. Tutulamayan oruçlar kaza edilmiyor mu?
CEVAP
Elbette kaza edilir. Nakli esas almayan, kafadan konuşan, böyle zamane hocalarına itibar edilmez. Onlar, kitaplara bakarak değil, kafadan konuşurlar. Ramazan orucunu tutamayan hasta, iyi olunca bunları kaza eder. Seferde tutulamayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kadın, hayzı sebebiyle tutamadığı oruçları daha sonra kaza eder. Bunlar her fıkıh kitabında yazılıdır. Mesela Hindiyye’de, Redd-ül muhtar’da, Halebî’de yazılıdır. Yazılı olmayan kitap yoktur. Hele (Kaza edilmez) diye bir ifade, hiçbir kitapta yoktur. Muteber olmayan kitaplarda bile, (Kaza edilmez) diye yazmaz.

Çok yaşlanıp, ölene kadar Ramazan orucunu veya kaza oruçlarını tutamayacak ihtiyar ve iyi olmasından ümit kesilen hasta oruç tutmaz. Fakir değilse tutamadığı gün kadar fidye verir. Fidye verdikten sonra, oruç tutabilecek hâle gelen hasta, tutamadığı oruçlarını kaza eder. (Nehr-ül-fâık)

Bir hadis-i şerifte, (Oruç tutamayacak kadar yaşlı veya iyi olmasından ümit kesilen hasta, fidye verir) buyuruluyor. (Nesaî)

Tam İlmihal’de de diyor ki: Fidye verdikten sonra kuvvetlenirse, Ramazan oruçlarını ve kaza oruçlarını tutar. Fidye vermeden ölürse, iskat yapılması için vasiyet eder. Fakir ise, fidye vermez. Dua eder. Böyle ihtiyar ve hasta, sıcak veya soğuk mevsimde tutamıyorsa, uygun gelen mevsimde kaza eder. (Seadet-i Ebediyye)

Âdet edinilen oruçlar
Sual:
(Cumartesi veya cuma günü tek olarak oruç tutmak tenzihen mekruhtur. Ancak kişinin âdet edinerek tuttuğu oruç, bu günlere rastlarsa o takdirde mahzuru olmaz) deniyor. Âdet edinmek ne demektir?
CEVAP
Âdet edinmek, bir işi hep belli günlerde yapmak demektir. Mesela, bir kimse, her kamerî ayın başında, ortasında ve sonunda oruç tutuyorsa, böyle oruç tutmayı kendine âdet edinmiş oluyor. Bugünler, cuma veya cumartesi gününe, yevm-i şek denilen Şaban ayının son gününe hattâ nevruz gününe bile rastlasa, o gün oruç tutmak tenzihen mekruh olmuyor. Çünkü bugünleri kastederek oruç tutmuyor, ayın başı, ortası veya sonu diye tutuyor. Onun için mekruh olmuyor. (Redd-ül muhtar)

Yahut (Savm-ı Davud) orucu tutan, yani bir gün yiyip bir gün tutan kimsenin orucu o günlere rastlasa yine mekruh olmaz. Çünkü bu şekilde, yani bir gün yiyip bir gün oruç tutmayı kendine âdet edinmiştir.

Veyahut bir kimse, her kameri ayın 13, 14 ve 15. günleri oruç tutmayı âdet edinse, cumartesi veya nevruz gününe gelse, yine mekruh olmaz.

Cumartesi, nevruz ve oruç tutması mekruh olan günlerde, nâfile oruç tutulamadığı gibi, farz olan kaza orucu da tutulmaz. (Cumartesi gününe rastlasa da, farz oruç tutulur) demek, Ramazan-ı şerifte tutulan farz oruçtur. Ramazan-ı şerif, cumartesi veya nevruza denk gelse de yine o gün oruç tutulur. Bir hadis-i şerif:
(Farz olan Ramazan orucu hariç, yalnız cumartesi günü tek olarak oruç tutmayın!) [Tirmizî, Nesâî]

Cünübün oruç tutması
Sual:
Özellikle ramazan ayında, hayzımız bitiyor, imsak vakti çıkmadan yemeğimizi yiyor ve yıkanma imkânı olmadan oruca başlıyoruz, az da olsa cünüp iken oruç tutmuş oluyoruz. Bazen ihtilam olunca da, yemek yüzünden gusletmek gecikebiliyor. Bu durumlarda orucumuz sahih olur mu?
CEVAP
Evet, sahih olur. El-fıkh-ü alel-mezahib-il-erbea’da, (Cünübün, farz veya nâfile oruç tutması sahih olur) diyor. (İslam Ahlakı)

Yıkanma imkânı varken, guslü geciktirip namazı kazaya bırakmak haram olur. Güneş doğmadan önce gusledip namazı kılmak gerekir. Oruç için guslü geciktirmek caiz ise de, namaz kazaya kalacak kadar geciktirmek caiz olmaz.

Sual: Dinimizde yalnız Cuma günleri oruç tutmanın ve yalnız Cuma geceleri teheccüd namazı kılmanın mahzuru var mıdır?
CEVAP
Yalnız Cuma günleri oruç tutmak ve yalnız Cuma geceleri teheccüd namazı kılmak mekruhtur.

Sual: Ramazan ayında, özürleri sebebi ile oruç tutamayanlar, bunları kaza etmeden ölürlerse, ne yapmak gerekir?
CEVAP
Ramazan ayında orucunu tutamayan misafir, yolcu ve hastaların, bu tutamadıkları orucu, kaza edecek zaman bulmadan ölürlerse, bu oruçların fidyelerinin verilmesi için vasiyet etmeleri lazım gelmez. Çünkü Allahü teâlâ, bunların özürlerini kabul eder.

Kutuplarda oruç tutmak
Sual:
Kutuplarda bazen gündüzler çok uzun oluyor. Böyle durumlarda, orada bulunan bir Müslüman nasıl oruç tutacaktır?
CEVAP
Kutuplarda, birkaç ay devamlı gece, birkaç ay devamlı gündüz olur. Böyle yerlerde oruç tutanlar için, bir külfet yoktur. İslâm dininde güçlük olmadığını ve bir kişiye, yapamayacağı, takat getiremeyeceği şey teklif edilmediğini, Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde açıkça bildirmiştir. Mesela, abdest azası dörttür. Bir kimsenin iki ayağı kesik olsa abdest azası üçe iner. Bir kimse, ayakta namaz kılmaya gücü yetmezse, oturarak namazını kılabilir. Buna da gücü yetmezse, ima ile kılabilir. Ramazan ayında, Müslümanlara oruç tutmak farzdır. Fakat, bir kimse hasta olsa veya üç günlükten daha uzak bir yere sefere çıksa, oruç tutmak farzı üzerinden geçici olarak kalkar. Daha sonra, müsait bir vaktinde tutamadığı oruçlarını kaza eder.

Gece ve gündüz müddetleri, iki, üç ay ve daha fazla devam eden, kutup memleketlerinde olanlar da oruç tutarlar. Böyle memleketlerde ve gündüzleri, yirmidört saatten daha uzun olan günlerde, oruca saat ile başlanır ve saat ile bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan en yakın bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyulur. Eğer oruç tutmazsa gündüzleri uzun olmayan yere gelince kaza eder.

Sual: Gündüzleri kısa olan yerlerde oruç tutanlarla, gündüzleri uzun olan yerlerde oruç tutanların sevapları aynı mıdır ve burada bir adaletsizlik yok mudur?
CEVAP
Gündüzleri uzun olan yerlerde oruç tutanların alacağı mükafat elbette farklıdır. Güçlükler arasında ibadet etmek, elbette daha sevaptır. Gündüzleri uzun olan yerlerde, gündüzleri kısa olan yerlere göre birkaç saat fazla oruç tutanlar, amelleri nispetinde ilahi mükafatlara mazhar olacakları için, bu hal, adaletsizlik değildir.

Sual: Uzaya, aya veya diğer gezegenlere giden bir kimse, eğer Müslüman ise, nasıl oruç tutacaktır?
CEVAP
Aya, uzaya giden Müslüman da sefere, yani yolculuğa niyet etmemişse veya orada ikamet etmeye niyet ederse, bulunduğu yerde gündüzleri çok uzun veya devamlı gündüz olursa, dünyadaki imsak ve iftar vakti belli olan bir yeri esas alır ve saatle başlayıp, saatle bitirerek orucunu tutar. Bütün bunlara rağmen orucunu tutamazsa, dünyaya döndüğü zaman, tutamadığı oruçları kaza eder.

Sual: Ramazan ayı gelince, şeytanlar insanlara musallat olamaz mı?
CEVAP
Evet, olamazlar. Çünkü Buhârîde bildirilen hadîs-i şerifte;
(Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır) buyurulmaktadır.

Sual: İmsak vakti ile sabah namazının giriş vakitleri farklı mıdır?
CEVAP
Sabah namazının zamanı, dört mezhebde de, şerî gecenin sonunda, Fecr-i sâdık denilen beyazlığın doğudaki ufk-ı zâhirî hattının bir noktasında görülmesinden, güneşin üst kenarının, o mahaldeki ufk-ı zâhirî hattından doğuncaya kadardır. Beyazlık, üst kenarı bir mahallin ufk-ı zâhirî hattına 19 derece yaklaşınca, bir noktada görülür. Oruç da bu vakit başlar. İslam âlimleri, -19 derece irtifâ ile hesap ettikleri imsak vakitlerinin, bulutsuz, berrak havada, ufk-ı zâhirî hattına ve saate bakarak, beyazlığın, ufk-ı zâhirî hattının bir noktasında başladığı vakit ile aynı olduklarını görmüşlerdir.

Zamanımızda, oruç tutmaya bu vakitlerden sonra başlayanların oruçları sahih olmamaktadır.

Daha sonra, irtifâ -18 olunca, beyazlık bu ufuk hattı üzerine yayılır. Sabah namazını bu vakit kılmak ihtiyatlı olur.

Avrupalılar, bu vakte fecir diyorlar. Müslümanlar, din işlerinde, Hıristiyanlara değil, İslam âlimlerine uymalıdır.

Beyazlık, ufuk hattı üzerinde kırmızılığın başlamasından iki derece evvel başlar. -20 derece yaklaşınca beyazlığın başladığını bildirenlerin bulunduğu, İbni Âbidînde ve M. Ârif Bey'in takviminde yazılı ise de, İslam âlimleri, -19 derece olduğunda ittifak etmişlerdir.

Kırmızılığın yayılması, güneşin üst kenarı, ufk-ı zâhirî hattına 16 derece yaklaşıncadır. Fecir ve imsak vakti için -16 derece irtifâyı kabul etmek, İslam âlimlerine uymamak olur. Ahmet Ziya Bey diyor ki:
“İslam âlimleri, imsak vaktinin, beyazlığın ufk-ı zâhirî hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler:”

Avrupalılar ise, fecir, beyazlıktan sonra başlayan kırmızılığın ufuk üzerinde yayılmasının tamam olduğu vakittir diyerek, güneşin ufuk altında -16 derecedeki hakîkî irtifâı ile hesap etmektedir.

1983 senesinden beri, bazı takvimcilerin, bu Avrupa kitaplarına uyarak, imsak vakitlerini, -16 dereceden hesap ettikleri görülüyor. Bunlara uyanlar, sahur yemeğini, İslam âlimlerinin yazdıkları vakitlerden 15-20 dakika sonraya kadar yiyorlar. Bunların oruçları sahih olmuyor.

Din işlerinde İslam âlimlerinin ve astronomi mütehassısının tasdik ettiği namaz vakitlerini değiştirmemelidir.

Sual: Günlerin uzun olmasını bahane ederek oruç tutmak istemeyenlere ne söylenebilir, ne anlatılabilir?
CEVAP
Orucu, Allahü teâlânın emri olduğuna inanarak ve sevap bekleyerek tutmak lazımdır. Günlerin uzun ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemelidir. Günlerin uzun olmasını, oruç tutmayanlar arasında güçlükle oruç tutmayı fırsat ve ganimet bilmelidir. Buhârîdeki bir hadîs-i şerifte;
(Bir kimse, Ramazan ayında oruç tutmayı farz, vazife bilir ve orucun sevabını, Allahü teâlâdan beklerse, geçmiş günahları affolur) buyuruldu.

Sual: Çoluk çocuğunun nafakası için ağır işte çalışan bir kimse, orucunu tutmayıp, daha sonra kaza edebilir mi?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Nafakaya muhtaç kimse, çalışınca hasta olacağını anlarsa, orucu bozar. Ücret ile çalışmayı sözleşmiş ise ve iş sahibi, Ramazanda izin vermiyorsa, kendinin ve ailesinin nafakası mevcut olan, orucu bozmaz. Çünkü böyle kimsenin dilenmesi haramdır. Kendinin ve ailesinin nafakasına malik değilse, orucun zarar vermeyeceği başka hafif iş bulması lazım olur. Hafif iş bulamazsa, işinde çalışarak, orucu bozması caiz olur. Bunun gibi, ekin biçen kimseye Ramazan ayının orucu ziyan verirse, yani oruçtan dolayı, ekini biçemeyip, ekin telef olursa yahut çalınırsa veya bina yapılamayıp da yağmurdan yıkılmak tehlikesi muhakkak olursa ve bunları ücret ile yapacak kimse bulamazsa, oruç tutmayıp, bu işlerini yapmak caiz olur. İş bitince, orucunu tutar ve Ramazandan sonra da, tutamadığı günleri kaza eder, günah olmaz. Susuzluktan hasta olması, ölmesi muhakkak olan herkes de, orucu bozup, kaza edebilir, kefaret yapmazlar.”

İşçinin, yolcunun oruç tutması
Sual:
Ekmek parası için çalışan işçilerin ve Ramazan ayında yolculuk yapanların, oruç tutmaları gerekir mi, tutamazlarsa ne yapmaları lazımdır?
CEVAP
Ekmek parası kazanmak için çalışırken hasta olacağını bilen işçinin, hasta olmadan önce orucu bozması caizdir. Üç günlük yola yani 104 kilometre ve daha uzağa gitmek için niyet ederek yola çıkan kimse, misafir, yolcu olur. Böyle misafir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazandan sonra kaza eder ise de, eğer yolculuğu zarar etmezse, tutması efdaldir. Yolda ve onbeş günden az kalacağı yerde tuttuğu orucu bozarsa, kefaret lazım olmaz. Misafirliği, yolculuğu bitip evine gelince veya gittiği yerde onbeş gün kalmaya niyet edince, tutmadığı günleri kaza eder. Hasta olmayan ve misafir olmayanların, işçi, asker, talebe olsalar da, oruç tutmaları lazımdır. Tutmazlarsa, günahı büyüktür. Kaza etmeleri lazımdır. Niyetli iken bozarlarsa, kefaret de lazım olur.

Sual: Oruçlu iken, yılan veya akrep sokarsa, ilaç almak için orucu bozmak mı gerekir?
CEVAP
Bu konuda Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
“Zehirli hayvan sokan kimse, ilaç için orucu bozup, Ramazandan sonra yalnız kaza eder.”

Sual: Oruçlu iken başı ağrıyan, ilaç almak için karar veremeyen ve bir doktor da bulamayan kimse, nasıl hareket eder?
CEVAP
Bu konuda İmâd-ül-islâmda deniyor ki:
“Müslüman mütehassıs tabip, doktor bulamazsa, kendi tecrübesi de yoksa, önce bükülmüş kâğıt parçasını veya çiğ bir pirinç tanesini susuz yutup, sonra yemeli, ilaç almalı, böylece kefaretten kurtulmalıdır.”

Sual: Bazı kimseler, “oruç uzun günlere geldiği için, niyetlenmeyin, kısa günlerde kaza edersiniz” diyorlar. Böyle söylemek doğru olur mu?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak Behcet-ül-fetâvâda deniyor ki:
“Ramazan-ı şerif, yaz aylarından birine geldiği zaman, din adamı şekline giren birisi, Müslümanlara; 'Oruca niyet etmeyip, oruç tutmaz iseniz ve kışın kısa günlerde kaza ederseniz, caiz olur. Ramazanda oruca niyet etmeden, yer içerseniz, kefaret lazım olmaz' diyerek gençlere, talebeye, işçiye oruç tutturmazsa, bu kimse şiddetle cezalandırılır. Böyle söylemesi menedilir.”

Yaşlı olup oruç tutamayanlar
Sual:
Yaşlı ve devamlı hasta olup da oruç tutamayanlar, ne yapmalı, nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAP
İhtiyar, yaşlı olup, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazaya kalmış oruçlarını tutamayacak kimse ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, gizli yemelidir. Zengin ise, her gün için bir fıtra, yani 1750 gram buğday veya un yahut kıymeti kadar altın veya gümüş para, bir veya birkaç fakire verir. Ramazanın başında veya sonunda toptan hepsi bir fakire de verilebilir. Fidye verdikten sonra kuvvetlenirse, Ramazan oruçlarını ve kaza oruçlarını tutar. Fidye vermeden ölürse, iskat yapılması için vasiyet eder. Fakir ise, fidye vermez, dua eder. Böyle ihtiyar ve hasta, sıcak veya soğuk mevsimde tutamıyorsa, uygun gelen mevsimde kaza eder.

Sual: Oruç tutunca ayakta güçlükle duran kimse, namazlarını oturarak kılabilir mi?
CEVAP
Oruç tutunca, namazı ayakta kılamayan kimse, oruç tutar ve namazı oturarak kılar.

Sual: Bir kimsenin orucu hata ile bozulsa, yolcu kendi memleketine dönse, bunlar yiyip içebilirler mi?
CEVAP
Ramazan günü, orucu bozarsa, çocuk baliğ olursa, kâfir Müslüman olursa, misafir, yolcu kendi şehrine gelirse, kadın temiz olursa, akşama kadar oruçlu gibi, sakınmaları lazımdır. Misafir ve kadın, o günü, sonra kaza eder.

Sual: Kazaya kalan oruçları, Ramazandan sonra arka arkaya mı tutmak gerekir?

CEVAP
Orucun kazası, arka arkaya olduğu gibi, ayrı ayrı günlerde de, bir gün için, bir gün oruç tutmaktır. Aralıklı tutarken, araya başka Ramazan gelirse, önce Ramazanı tutar.

Sual: Oruç tutması haram olan günler var mıdır?
CEVAP
Fıtır yani Ramazan bayramının birinci günü ve kurban bayramının her dört günü oruç tutmak haramdır. Senenin bu beş gününde oruç tutmak, haramdır, günahtır.

Sual: Uçakla yolculuk yapan bir kimse, eğer oruçlu ise, iftarı neye ve nereye göre yapar?

CEVAP
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Alçak yerde olanlar, güneşin gurub ettiğini, battığını görünce, iftar ederler. Yüksekte olan, güneşin gurub ettiğini, battığını görmedikçe, bunlarla yani aşağıdakilerle beraber iftar edemez.”

İbini Âbindin hazretleri orucu tarif ederken yazdığı (Oradan gece başlayınca iftar edilir) hadis-i şerifinin;
“Şark, doğu tarafında karanlık başlayınca iftar edilir” demek olduğunu bildirmektedir. Şark, doğu tarafında karanlığın başlaması, en yüksek yerde ziyanın, güneş ışığının kalmaması demektir.

Sual: Kazaya kalan oruçların kazasında ve vaktinde yapılmayan tilavet secdelerinin yapılmasında, acele edilmezse günah olur mu?

CEVAP
Secde-i tilâvet ve oruc kazası, acele değildir. Gecikirse günah olmaz.

Ramazanda sağlıklı beslenmek için

Ramazanda sağlıklı beslenmek için

Sual: Ramazanda sağlık açısından yiyip içerken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

CEVAP
Bir doktor arkadaşımızın verdiği cevap şöyledir:

Ramazan ayında, dengesiz beslenen kişilerde halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi birçok sağlık problemi görülebiliyor. Sahura kalkmamak veya sahurda fazla miktarda yağlı besinler almak, iftarda ise, çok miktarda ve çok çeşitli yemekler, kan şekerini hızla yükselten gıdaları almak, hızlı yemek yemek ve yeteri kadar su içmemek yanlıştır. İftar ve sahurda ağır ve yağlı gıdalar yerine hafif, posalı ve sebze ağırlıklı besinler tercih edilmeli.

Bazı tavsiyelerimiz şöyledir:
1- Besin yönünden dengeli bir iftar sofrası hazırlamaya dikkat etmeli.

2-
İftarda, ilk önce hafif, az yağlı gıdalar yenmeli. Çok yemek, boş olan mideye yüklenilmesine sebep olur. Bu durumda sindirim zorlaşır, midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sağlık problemleri yaşanır. Bunun için ilk oruç açıldığında hurma, peynir, domates, zeytin, kepek ekmeği gibi kahvaltılıklar veya çorba, etli sebze yemeği gibi hafif yemeklerle iftara başlanmalı, sindirime zaman tanıyarak 15-20 dakika sonra az yağlı ızgara et yemeği, kuru baklagil, sebze yemeği, salata, ayran, cacık gibi yemeklerle devam edilmeli.

3-
Kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna gibi posalı, glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmeli.

4-
Yemekler yavaş yavaş, iyi çiğneyerek yenmeli.

5-
İftarda kızartma ve yağlı gıdalar yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi usullerle pişirilmiş hafif yemekler tercih edilmeli.

6- Ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli.

7-
İftar ile sahur arasında 2-2.5 litre su veya sulu içecekler içilmeli.

8-
Ara öğün yenecekse, meyve yemeli.

9-
Çay ve kahve, demirin emilimini azalttığı için, yemekten bir iki saat sonra içilmeli.

10-
İftarda henüz karın doymadan sigara içilmemeli. En az 20 dakika sonra içilmeli. Vücutta hücreler gıda beklerken birden nikotin başta olmak üzere zehir yoğunluğu ile karşı karşıya kalır. Bu durumda kan pıhtılaşır ve kalp krizi riski artar. Oksijen taşıması gereken hücreler bir anda zehir taşımaya başladığından, beyin hücreleri başta olmak üzere çok sayıda hücre ölür. Vücutta ciddi anlamda zarar meydana gelir.

11-
Akşamki yemekle iktifa edilmemeli, sahura mutlaka kalkılmalı, az da olsa sahurda yemek yenmeli ve hafif besinler tercih edilmeli. Çok uzun açlıklarda kan şekeri ve tansiyon düşer, boş midede asit salgısı artar. Ertesi gün ise aç kalma süresinin uzamasıyla metabolik hız düşer, halsizlik, baş ağrısı görülür. Bunun için geceyi ve ertesi günü aç geçirmemek için mutlaka sahura kalkılmalı.

12-
Sahurda yenilen besinlerin miktarı ve çeşidi çok önemlidir. Sahurda yağlı ve ağır besinler metabolizma hızı yavaş olduğundan vücuda alınan besinlerin yağa dönüşümü daha fazla olur.
Ayrıca bu tür yağlı ve ağır besinler yenip ardından yatıldığında ciddi mide rahatsızlıkları görülebilir. Sahurda bunların yerine daha hafif, yağ oranı düşük, günlük alınması gereken protein ihtiyacının karşılanması bakımından protein içeriği yüksek, kan şekerini hızla yükseltmeyen kompleks şekerlerden oluşan bir öğün tercih edilmeli.

Süt, peynir, zeytin, kepekli ekmek, çorba, domates, salatalık, biber, reçel gibi kahvaltılık besinler veya süt, yulaf gevreği, meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir öğün en uygunudur. Günlük su ihtiyacı 2-2.5 litredir ve bütün gün su içilemeyeceğinden dolayı sahurda bol sıvı alınmalı.

Ağız kokusu ve oruç
Sual:
Protez dişler çok koku yapıyor. Oruçluyken diş macunuyla temizlersem oruç mekruh oluyor. İnsanları rahatsız etmek haram olduğuna göre, diş macunuyla temizlemek niye mekruh oluyor?

CEVAP
Sahur vakti dişler diş macunuyla temizlenir, protez diş dışarı çıkarılırsa daha kolay temizlenir. Gün içinde yemek yenmeyeceği için, dişten dolayı artık yemek artığı kokusu olmaz. Ancak oruçlu olanın, açlığın kendi kokusu olur. Onu önlemek için, misvakla ağız iyice temizlenir. Misvak kokuyu azaltır. Öğleden sonra misvak kullanmak, Şafii’de mekruhtur, çünkü oruçlunun ağız kokusu Allahü teâlâya her kokudan güzel geldiği için, bu güzelliği yok etmek mekruh oluyor. Hanefi’de mekruh değildir. Misvak kuru veya yaş olmamalı, ikisi ortası olmalı. Misvak yeni olursa daha etkili olur.

İftarda ve sahurda şunlar da yapılabilir: Maydanoz yemek ağız kokusu için çok faydalıdır. Taze yoğurt da iyi gelir. Yemek arasında veya yemekten sonra çay içmeli. Limonlu su içmek ağız kokusunu giderir. Şekersiz sakız çiğnemeli. Elma yemek de faydalıdır. Tuzlu suyla veya kabartma tozuyla gargara yapmalı. Bunların birkaçı uygulanırsa ağız kokusu önlenmiş olur.

Hilal görülünce Ramazan başlar

Hilal görülünce Ramazan başlar

Sual: Ramazanın başlamasında hesaba, takvime göre mi hareket edilir, yoksa hilalin görülmesine mi itibar edilir?

CEVAP
Hesaba, takvime göre hareket edilmez. Hilalin görüleceği gün değil, doğacağı gün, doğru olarak hesapla tespit edilir. Fakat dinimiz, oruca başlamayı ve bayramı, hilalin doğmasına değil, hilalin görülmesine bağlamıştır. Hadis-i şerifte, (Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu. Hilal, ya hesapla bulunan günde veya bir gün sonra görülür. Hesapla bildirilen günden önce asla doğmaz, doğmadığı için de görülemez, çünkü Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık yoktur. Güneşin ve ayın hangi saatte doğup batacaklarını, çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için, hilali aramak ve görmek gerekir. Hicri kameri ay 29 gün de çekebileceği için, hilal görülünce Şaban ayının 29’u da olabilir. Eğer görülemezse, Şaban ayını 30’a tamamlamak gerekir. Hilali görmekle ramazanın başlaması, hesapla bulunandan bir gün sonra olabilir, fakat bir gün önce olamaz, çünkü hilalin, hesapla bulunan günden önce doğması ve görülmesi mümkün değildir.

Ramazan ayının her yıl 30 gün çektiğini sananlar da var. Hâlbuki kameri aylar bazen 29, bazen 30 gün çeker. Hep 30 çekse, hicri yıl 360 gün olur. Her yıl, 10-11 gün erken gelmesinin sebebi, kameri ayların bazen 29 çekmesinden dolayıdır.

Teknoloji asrındayız
Sual:
Teknoloji asrındayız. Güneşin ne zaman doğup ne zamana batacağı bilindiği gibi, hilalin de, ne zaman görüleceği saniyesi saniyesine tespit edilemiyor mu? Niye her sene bu kargaşa oluyor?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklik, yanlışlık olmaz. Güneşin ve Ayın hangi saatte doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla bildirilen vakitten bir dakika bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, fakat havanın bulutlu olması gibi sebeplerle bazen doğduğu gün görülmeyebilir. Ramazan ayını tespit için hilali, yani gökte yeni ayı aramak ve Ayı görmek, eğer görülemezse, Şaban ayını 30 güne tamamlamak gerekir.

Kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek bir gün önce oruca başlanmasıdır. Neden hiçbir zaman hesaptan sonra gördük demiyorlar da hesaptan önce gördük diyorlar? Halbuki, hava bulutluydu biz göremedik deseler, söyleyecek bir şey kalmaz. Vaktinden önce hilal görüldü demeleri çok yanlıştır, apaçık bir yalandır!

Hilali gözetlemek
Sual:
Hilal gözetlemede dinin hükmü nasıldır?
CEVAP
Mustafa Sabri Efendi buyuruyor ki:
(Şaban ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekten de 29 olarak çekse, Ramazanın girişini tespit için hilal gözetlense, hilal doğduğu halde, hava bulutlu olduğu için görülemese, Şaban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun gibi, Ramazan ayının 29 çektiği hesap ile kesin olarak bilinse, gerçekte de 29 çekse, hava bulutlu olduğu için Ramazanın 29unda hilal görülmese, Ramazanı otuza tamamlamak dinimizin emridir. Hadis-i şerifte, (Hilali görünce, oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın) buyuruldu.) [Meseleler]

Diyanet ne diyor?
Sual:
Bu konuda Diyanet yetkilileri ne diyor?
CEVAP
Diyanet yetkilileri özetle dedi ki:
(Dinimiz, rüyeti yani hilalin görülmesi ile oruca başlanacağını emreder. Diyanet olarak, Ramazan hilalini gözetledik. Bugüne kadar, rasathanenin yaptığı hesaplara aykırı hiçbir sonuç tespit edemedik. Suudi Arabistan ile aramızdaki ayrılığın sebebi, onların hilali gözetlemeleri ve bizim de hesaplara göre hareket etmemiz değildir. Bu ülke, hilali gözetlemekle oruca başlamıyor, Amerikan almanaklarına göre hareket ediyor. Bir heyetle S. Arabistan’a gittik. Gelin hilali birlikte gözetleyelim dedik. Rabıta sekreteri Saffet bey, Biz Amerikan denizcilerinin hesaplarına göre hareket ediyoruz dedi. 6 kişilik bir heyetle Cebel-i Sefaya çıktık. Dürbün kullanmamıza rağmen hilali göremedik. Zaten hesaplara aykırı olarak görmek mümkün değildi. Akşam olunca, hilalin görüldüğünü, bayram edilmesi gerektiğini ilan edip milyonlarca müslümanın oruçlarını bozdurdular. Onların bu hareketlerinin, yalan veya yanlış bir beyana dayandığı muhakkaktır.)

Bu yazıda da, hesap değil, hilalin görülmesi esas alınmıştır. Biz de her sene (Hilal görülmeden oruca başlamayın, hilal görülmeden bayram etmeyin) diyoruz. (Hesaba göre hareket edin) demiyoruz.

Bid’at ehline inanılmaz
Sual:
Suudlar hilali gördük deseler bizim inanmamızın dini yönden bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Birincisi, hesaptan önce görülemeyeceği için, onlara inanmak ilmi, tekniği yani gerçekleri inkâr olur. İkincisi, Vehhabiler Ehl-i sünnet olmadıkları için sözlerine itibar etmek caiz olmaz. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Bid'at sahibi, yani itikadda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan 72 fırkanın hepsi, her ibadeti yaptıkları halde, adil değildirler. Çünkü, ya mülhid olarak, imanları gitmiş veya Ehl-i sünneti seb ediyorlar ki, bu da büyük günahtır. (Hadika)

Müslümanı seb ve kötülemek günahtır, adaleti yok eder, şahitliği kabul olmaz. (Dürr-ül-muhtar)

Vehhabilerin Bâtınilik yolunda birer zındık oldukları, Nimet-i İslam kitabının nikah bahsinde yazılıdır. Bunun için, Ramazan, bayram ve hac zamanının gelmesini anlamakta ve bütün din işlerinde, vehhabilerin, mezhepsizlerin sözlerine uymak caiz değildir.

Farz-ı kifayedir
Sual:
Hilali gözetlemek farz mıdır?
CEVAP
Hilali gözetlemek farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aynı manada vacib-i kifaye de denmiştir. Bazı müslümanlar gözetleyince diğerlerinden sakıt olur.

Nasıl gözetlenir?
Sual:
Hilali gözetlemek için nasıl bir yol takip etmelidir?
CEVAP
Teleskop ve dürbün hilalin çıplak gözle görmesini kolaylaştırır. Önce rahat görebilmek için bu aletlerle hilal aranır, bulunursa çıplak gözle de bakılır. Görülürse ertesi günün, ayın ilki olduğu anlaşılır. Hesap işi de böyle faydalıdır. Hilalin semada ne kadar kalacağı, hangi dakikalarda, dünyanın nerelerinden görüleceğini gösterir. Hesabın, teleskobun faydası inkâr edilemez. Yoksa hesaba göre bayram ilan edilmez.

Erken başlama ihtimali
Sual:
Hilal resmen gözetlenmediğine göre, oruca erken başlama ihtimali olabilir. Bunun zararı yok mu?
CEVAP
Ramazan ve bayramın, hilali görmekle değil de, takvime göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce başlanılmış olabilir. Ramazanın başlaması, dinin emrine uygun olmuyor. Ramazanın ilk ve son günü tutulan oruçlar, Ramazana rastlasa bile, şüpheli olduğu için bayramdan sonra iki gün kaza orucu tutmak gerekir.

Hilal kaç günlük?
Sual:
Hilalin bir veya iki günlük olduğu nasıl bilinir?
CEVAP
Tecrübesi olan bilir.

Oruçta hilal ve hesap
Sual:
Sualimiz hilali görmekle ilgilidir. Ramazan orucunu tutup bayram etmede üç grup insan var.
1- Bir kısmı herkesle birlikte oruca başlayıp herkesle birlikte bayram yapıyorlar.
2- Bir kısmı Ramazan orucuna bir gün erken başlayıp, bayramı da bir gün erken yapıyorlar.
3- Bir kısmı da, usul ile hicri ayları bulma hesaplarına uyarak, herkesten sonra oruca başlayıp, herkesten sonra bayram ediyorlar.
Bu üç gruptan hangilerinin yaptığı doğrudur?
CEVAP
Birinci grup takvimlere yani rasathanenin hesaplarına uymaktadır. Hesaplar doğru yapılırsa hilalin doğuşunu tespit etmekte hiç yanlışlık olmaz. Çünkü Allah’ın nizamında zerre kadar yanlışlık olmaz. Hilal, hesabın bildirdiği saatte doğar, saniye şaşmaz. İkinci gruptakilerin hesaptan önce oruca başlamaları ve bir gün önce bayram etmeleri ilme aykırıdır, % 100 yanlıştır. Çünkü hesaptan önce hilalin görülmesi imkansızdır. Güneşin doğuşu da aynen ayın doğuşu gibidir. Bir kimsenin güneş doğmadan ben güneşi gördüm demesi elbette yanlıştır. Güneş ancak takvimlerde bildirilen saatte doğar. Daha önce doğması imkansızdır. Ama güneş doğduğu halde, hava bulanık olduğu için görülmeyebilir.

Ayların başlamasını gösteren hilal de böyledir. Hilal hesapla bulunan gün ve saatte doğar. Ancak o gün o saatte görülmeyebilir. Dinimiz hilalin doğmasını değil, görünmesini esas alır. Hilal görülmedikçe hesapla veya ayları tespit usulleriyle bulunan günde bayram yapılmaz.

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Ramazanın birinci gününü anlamak için takvimlere göre hareket edilmez. Çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamber efendimiz, (Hilali görünce oruca başlayın, hilali görünce bayram edin) buyurdu. Hilalin doğması hesapla bilinir. Hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, ama, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlanır. (Redd-ül muhtar 289)

Dinimiz, hilalin görünmesini esas aldığı için, hilal görünmedikçe oruca başlanmaz. Bu bakımdan ikinci gruptakiler % 100 yanlış yoldadır. Üstelik bölücülük yaptıkları için fitneye de sebep oluyorlar. Dinimiz fitne çıkarana lanet ediyor. Bu bakımdan birinci gruptakilerin yaptığı doğrudur. Ancak hilal görülmeden oruca başlanıp bayram edilmişse, iki gün kaza orucu tutmak gerekir. Böylece fitne de çıkarılmamış olur.

Üçüncü gruptakilerin yaptığı, usullerle hicri ayın birini bulmak, hesap gibi kesin değildir. Herkesten ayrı olarak böyle bir şey yapmak ikinci gruptakiler gibi yanlıştır. Dürer’deki hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Sizin orucunuz, herkesin oruç tuttuğu gündedir. İftarınız da herkesin iftar ettiği gündedir.) [Tirmizi, Ebu Davud]

Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi şöyledir:
(Herkes oruca başlayınca siz de başlayın, herkes bayram edince, siz de bayram edin)

Müslümanların, bayram sanarak Arefe günü kestiği kurbanlar, şer'an sabit olan bayramı bilmedikleri için sahihtir. Demek ki, birinci gruptakiler isabetlidir.

Netice: Biz ilmi [bilimsel] olarak diyoruz ki, Türkiye Takvimi’nin esas aldığı, 150 yıldan beri ecdad tarafından uygulanan namaz vakitleri doğrudur, 1983’den beri uygulanan vakitler temkinsizdir. Bizim hesabımız, yanlış olsa bile, namazı vakti girdikten 5-10 dakika sonra kılmakta ve oruçta da imsak vaktinden 10-20 dakika önceden yiyip içmeyi kesmekte mahzur yoktur. Ecdadın hesabı doğru ise, namazı vakti girmeden kılanlarınki sahih olmaz.

İki gün kaza orucu
Sual:
Ramazandan sonra, yanılmadan dolayı, niye bir gün değil de, iki gün kaza orucu tutuluyor?
CEVAP
Oruç tutulan ayın ilk ve son günleri, ramazana tesadüf ettiği kesin değilse, yani hilal görülerek değil de, takvime göre tutulmuşsa, o günler şüpheli olur. Bu bakımdan, hilali görerek ramazan ayı tespit edilmeyip, takvimlere göre başlatıldığı yerlerde, ramazanın başlaması şüpheli olmaktadır. Böyle şüpheli tutulan yerlerde, ramazandan sonra iki gün kaza tutmak gerektiği, Bahr, Hindiyye, Kadıhan gibi muteber eserlerde yazılıdır.

Utarit hilal zannedilmiş!
Sual:
Körfez ülkelerinde, niye her yıl Ramazan ayına bir gün önce başlanıyor? Bugün teknik ilerlediğine göre, Ramazan hilalinin görüleceği gün önceden tespit edilemiyor mu?
CEVAP
Allahü teâlânın koyduğu nizamda eksiklikler, yanlışlıklar olmaz. Güneşin ve Ayın hangi saat ve dakikada doğup, batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür. Hesapla bildirilen vakitten bir dakika, bir saniye önce doğup batmaz. Yeni ayın hilali hesapla bulunan zamanda doğar, saniye şaşmaz. Bu kargaşanın sebebi, hilal görülmediği halde, falanca ülkede görülmüş diyerek, bir gün önce oruca başlanmasıdır. Hiçbir zaman hesaptan sonra değil de, hep hesaptan önce görüldüğünü söylemek, tekniğe çok zıt olduğu gibi, dine de zıttır. Hâlbuki hava bulutlu idi biz göremedik deseler ve bir gün sonra bayram yapsalar kimse bir şey diyemez. Vaktinden önce hilal görüldüğünü söylemek çok yanlıştır. Bir öğretim üyesi, Ramazana erken başlanmasının bilgisizlikten kaynaklandığını, Utarit yıldızının hilal sanıldığını bildirmektedir. 16 Ekim 2006 tarihli gazetelerde çıkan habere göre, Birleşik Arap Emirliklerinden El-Ayn Üniversitesi öğretim üyesi Muhammed Şevket, şunları söyledi: “Suudların ilanına göre oruç tutan ülkeler, 23 Eylül Cumartesi günü oruca başladı. Oysa Cuma günü hilalin görülmesi, Ayın o gün Güneşten önce batması, imkânsızdı. O gün Mekke’de Ay, Güneşin batmasından iki dakika önce battı. Ayın vaktinden önce görülmesi imkânsızdır.”

Ramazan ve bayram hangi gün?
Sual:
(Suudiler, hilalin görülmesi esastır diyor, hesaba uyuyor. Diyanet hesap diyor, ama rüyeti esas alıyor. İkisi de yanlıştır. Kavuşumun ertesi, ramazan başlar) demek doğru mu?
CEVAP
Yanlıştır. Diyanet’inki hesap olarak doğruysa da, önceden ilan edilmesi yanlış olur. Şöyle denirse doğru olur: Hesaba göre, kavuşum, şu gün şu saatte olacak, ertesi günü hilal şu ülkenin şu şehirlerden görülecektir. Hilalin doğması değil, görülmesi şarttır. Eğer dünyanın herhangi bir yerinden hilal görülmezse, ramazan o gün değil, bir sonraki gün başlar. Genelde dünyanın herhangi bir yerinden görüldüğü için hesaplar doğru çıkmaktadır. Merakıl-felah’taki hadis-i şerifte, (Ay’ı görünce oruç tutun! Tekrar görünce, orucu bırakın!) buyuruldu. Bu emre göre, ramazan ayı, hilalin görülmesiyle başlar. Hilali görmeden yapılan hesapla, takvimle başlamanın caiz olmadığı, İbni Abidin, Eşiat-ül-lemeat ve Nimet-i islam’da bildirilmiştir. Şaban ayının otuzuncu gecesi, güneş batınca, hilali aramak ve görünce gidip kadıya haber vermek, vacib-i kifayedir.

Takıyyuddin Muhammed ibni Dakik diyor ki: İctima-ı neyyireyn’den 1-2 gün geçmeden, hilal hiç görülemez. Şaban’ın 29. günü, güneş battıktan sonra, hilâl aranır, görülmezse Şaban ayı 30’a tamamlanır. Bulutlu havada hilali bir âdil Müslümanın görmesiyle, açık havadaysa, çok kişinin söylemesiyle, kadı ramazan olduğunu ilan eder. Kadı yoksa, bir âdil Müslümanın hilali görmesiyle Ramazan, iki âdil kişinin gördüm demesiyle Bayram olur. Ramazana ve bayrama hesapla başlamanın caiz olmadığı Hindiyye’de de yazılıdır. Hilali görmekle ramazanın başlaması, hesapla anlaşılandan bir gün sonra olabilir. Bu hesaplar, kameri ayın başladığı vakti bulmak için değildir. Hilalin görülebileceği geceyi anlamak içindir. İmam-ı Sübki de böyle buyurdu. (Tahtavi ve Şernblali)

İbni Abidin hazretleri birinci cilt, 289. sayfada, kıble tayinini bildirirken buyuruyor ki: Ramazanın ilk gününü anlamakta takvimlere güvenilmemeli, çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Resulullah, (Hilali görünce oruca başlayın!) buyurdu. Hâlbuki hilalin doğması, görmekle değil hesapladır ve hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar, fakat o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlanır. Çünkü İslamiyet böyle emretmiştir. (Redd-ül-muhtar)

Yine deniyor ki:
(Yanlış olduğunu bile bile, sırf herkesten ayrılmamak için biz de, Pazar günü başlamak gerekirken, Pazartesi günü oruca başlayacağız.)
CEVAP
Bu çok yanlıştır. Ramazan ayı Pazar günü başlasaydı, kimseye söylemeden gizlice oruç tutulabilir. Eğer Pazar günü Ramazan ise, o gün oruç tutmamak haram olurdu. Ramazanın son günü bayram ise o gün yine oruç tutmak haram olur.

Bir söz vardır: Merd-i Kıbti, şecaat arz ederken sirkatini söyler. Yani Kıbti’nin merdi, kahramanlıklarını anlatırken, yaptığı hırsızlıkları söyler demektir. Bunlar da, 20 yıllık birikimleriyle haram işlediğini alenen ilan ediyorlar. Haram işlemeyi yiğitlik olarak göstermek, kıyamet alameti olsa gerektir.

Pazar günü oruca başlayıp Ramazanın son günü bayram yapmak, yukarıda açıklandığı gibi tamamen dine aykırıdır.

Bayram Pazar günüdür
Sual:
Bir yazar, (Bayram bu cumartesi günüdür) derken, bir başka yazar, (Bayram salı günüdür. Hesaba itibar edilmez, Ay gözle görülmelidir. Cumartesi günü hilâli gözetlense, görmek mümkün olmaz. Pazar günü de Türkiye’den Ay’ı çıplak gözle görme imkânı yoktur. Ay’ı görüp oruç tutmalı, Ay’ı görüp bayram yapmalı) diyor. Bu yazara göre Pazar günü de hilâl görülmeyeceğine göre, pazartesi günü görülebilir. O zaman bayram salı günü oluyor. Bu da yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, her ikisi de yanlıştır. İkinci yazar, hem (Hilâl görülmeli) diyor, hem de daha gözetlemeden, pazar günü de görülemeyeceğini söylüyor. Yani o da, hesaplara itibar ediyor. Kendi sözüyle çelişiyor. En büyük yanlış da, Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramı’nı karıştırmaktır. Ramazan Bayramı’nda dünyanın her hangi bir yerinde hilâl görülünce, bütün dünyada görülmüş sayılır, ama Kurban Bayramı öyle değildir. Her şehirden ayrı görülmesi gerekir. Bir de ikinci yazarın Şâfiî olma ihtimali vardır. Şâfiî’de hilâlin dünyada görülmesine değil bölgelere itibar edilir. İbni Âbidin hazretleri Hanefî’deki hükmü şöyle bildiriyor:
Bir yerde Ramazan başlayınca, dünyanın her yerinde oruca başlamak gerekir. Hac, kurban ve namaz vakitleri böyle değildir. Bunların vakitlerinin bir yerde malum olmasıyla, başka yerlerde de böyle olmaları lazım gelmez. (Redd-ül-muhtar)

İki gün kaza orucu
Sual:
Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar tam isabet etse, yani 30 gün oruç tutsak, yine bayramdan sonra iki gün oruç tutmak gerekiyor mu?
CEVAP
Evet, hilâl dinin emrine uygun gözetlenmediği için, tutulan oruçların tamamı, ramazana rastlasa bile, ilk ve son günü şüpheli olduğundan, bayramdan sonra iki gün kaza orucu tutmak gerektiği Bahr, Hindiyye, Kadıhan gibi muteber eserlerde yazılıdır. Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri de, (Böyle yerlerde bulunan Müslümanların bayramdan sonra, kaza niyetiyle, iki gün daha oruç tutmaları lazımdır) buyurmuştur.

Şevval ayında altı gün oruç tutarken, kazaya da niyet edilirse, bu iki günlük kaza orucu da tutulmuş olur.

Ramazandan sonra iki gün oruç tutmak
Sual: Ramazanın başlaması ve bayram, hilalin görülmesi ile olmadığı zamanlarda, Ramazan ayından sonra, başı ve sonu için iki gün oruç mu tutmak gerekir?
Cevap:
Ramazan ayının ve bayramın, gökteki hilali görmekle değil de, takvimlerdeki hesaba göre başlatıldığı yerlerde, oruca ve bayrama hakiki zamanlarından bir gün önce veya bir gün sonra başlanılmış olabilir. Oruç tutulan birinci ve sonuncu günleri hakiki Ramazana rastlamış olsalar bile, Ramazan olup olmadıkları şüpheli olur. İbni Âbidînde deniyor ki:
“Ramazan olup olmadığı şüpheli olan günlerde, Ramazan orucu tutmak, tahrimen mekruhtur. Müslüman memleketinde olup da, ibadetleri bilmemek özür olmaz.” Bunun için, Ramazanın takvimlere uyarak başlatıldığı yerlerde, bayramdan sonra, iki gün kaza orucu tutmak lazımdır. Bazı kimseler; “Ramazandan sonra, iki gün kaza orucu tutmak da nereden çıktı? Hiçbir kitapta böyle bir şey yoktur” diyorlar. Kitaplarda yazılı değildir sözü yanlıştır. Çünkü her asırda, her yerde, Ramazan ayı, hilali görmekle başlardı. İki gün kaza orucuna lüzum yoktu. Şimdi, Ramazan ayı, hilalin doğma zamanını hesap etmekle başlatılıyor. Ramazanın başlaması, İslâmiyetin bildirdiği hükme uygun olmuyor. Bu hatayı düzeltmek için, bayramdan sonra iki gün kaza orucu lazım olduğu, Tahtâvînin Merâkıl-felâh haşiyesinde yazılıdır. Mecmû'a-i Zühdiyyede deniyor ki:
“Şevvâl, bayram hilalini gören bir kimse, iftar edemez. Çünkü bulutlu havada, şevvâl hilalini, iki erkeğin veya bir erkekle iki kadının gördüm demeleri lazımdır. Açık havada, Ramazan ve şevvâl hilallerini çok kimsenin gördüm demeleri lazımdır.” Kâdîhânda deniyor ki:
“Hilal, şafaktan sonra batarsa, ikinci gecenin, şafaktan evvel batarsa, birinci gecenin hilalidir.”

Oruçta ve kurbanda hilali görmek
Sual: Oruca başlamakta, bayram yapmakta, hac etmekte ve kurban kesmekte, dinimizdeki ölçü, hilali görmek ve buna göre hareket etmek midir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Ramazan-ı şerifin birinci gününü anlamakta takvimlere güvenilmemelidir, buyurdular. Çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle farz olur. Peygamber efendimiz; (Hilali görünce oruca başlayınız!) buyurdu. Halbuki hilalin doğması, görmekle değil, hesapladır ve hesap sahih olup, hilal, hesabın bildirdiği gecede doğar. Fakat, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlamak lazımdır. Çünkü İslâmiyet böyle emir buyurmuştur.”

Ramazan-ı şerif hilalini aramak, bir ibadettir. Görülüyor ki, Ramazan-ı şerif başlangıcını önceden haber vermek, İslâmiyeti bilmemek alametidir.

Kurban bayramının birinci günü de, Zilhicce ayının hilalini görmekle anlaşılır. Zilhicce ayının dokuzuncu Arefe günü, hesapla, takvimle anlaşılan gün veya bundan bir gün sonra olur. Bundan bir gün önce Arafat'a çıkanların hacları sahih olmuyor.

Ramazan ve bayram aylarının şahitlerle meşru olarak anlaşılmadığı yerlerde, çeşitli hesaplama usulleri ile Zilhicce ayının birinci günü ve buradan da onuncu yani Kurban bayramının birinci günü hesap edilir. Bayramın birinci günü, bu hesap ile bulunan gündür. Yahut, bir gün sonradır. Bir gün evvel olamaz. Çünkü, gökte, ay, doğmadan önce görülemez. İhtiyatlı hareket etmiş olmak için, kurbanları, hesap ile bulunan bayramın ikinci günü kesmelidir. Sevabı mevtalara, ölülere gönderilecek olanı ise, hesap ile bulunan birinci günde kesmelidir. Çünkü bunlar, Arefe günü de kesilebilir.

Hilâli görünce oruca başlamak
Sual: Ramazan ayının başladığının bilinmesi için, gökte hilâlin, yeni ayın görülmesi gerekir mi? Eğer böyle bir durum yoksa nasıl hareket edilir?
Cevap:
Bu konuda Merâkıl-felâhdaki hadis-i şerifte;

(Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrar görünce, orucu bırakınız!) buyuruldu. Bu emre göre, Ramazan ayı, hilalin yani yeni ayın görülmesi ile başlar. Hilali görmeden önce yapılan hesap ve takvim ile başlamanın caiz olmadığını, İbni Âbidîn, Eşi'at-ül-leme'ât ve Ni'met-i islâm sahipleri bildirmişlerdir. Şaban ayının otuzuncu gecesi, güneş gurub edince, batınca, hilali aramak ve görünce gidip kadıya haber vermek, vâcib-i kifâyedir.

Ramazan ayının girmiş olması için Şabanın 29. günü, gurub vaktinde hilali, yani gökte yeni ayı aramak ve ayı görmek, eğer görülmezse, Şaban ayını otuz güne tamamlamak lazımdır. Şabanın otuzuncu günü öğle namazı zamanına kadar oruç tutup, o gün Ramazan olduğu ilan edilmezse, orucu bozmak lazım olur. Bozmayıp oruca devam etmek tahrimen mekruhtur. Ramazana, hilali görmeden başlayıp, 29. gecesi bayram hilali görülürse, Şaban rüyet ile başlamış ise, bayramdan sonra bir gün kaza edilir. Rüyet ile başlamamış ise, iki gün kaza tutulacağı Hindiyye ve Kâdîhânda yazılıdır.

Bulutlu havada hilali bir adil Müslüman kadın veya erkeğin gördüm demesi ile, açık havada ise, birçok kimsenin şahadet etmesi, söylemesi ile, kadı, Ramazan olduğunu ilan eder. Kadı bulunmayan yerlerde, hilalin bir adilin gördüm demesi ile Ramazan olur. İki adilin gördüm demeleri ile bayram olur. Adil demek, büyük günah işlemeyen ve küçük günaha alışık olmayan demektir. Adaleti şüpheli olanın da sözü kabul olunur. Ramazana ve bayrama takvim ve hesap ile başlamak caiz olmadığı Fetâvâ-ı Hindiyyede de yazılıdır.

Hadîkada deniyor ki:
“Bidat sahibi olan yani yetmişiki fırkanın hepsi, Ehl-i kıble oldukları halde, adil değildirler.” Dürr-ül-muhtârda şahitliği anlatırken deniyor ki:
“Müslümanı kötülemek günahtır. Adaleti yok eder. Şahitliği kabul olmaz.”

Bunun için, Ramazanın, bayramın ve hac zamanının gelmesini ve iftar ve namaz vakitlerini anlamakta ve bütün din işlerinde, mezhepsizlerin sözlerine uymak caiz değildir.

Şabanın otuzuncu gecesi, bir şehirde hilal görülünce, bütün dünyada oruca başlamak lazım olur.

Fitre vermek

Fitre vermek

Sual: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

CEVAP
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın fitre vermesi vacib olur. Nisaba malik değilse fitre vermesi vacib olmaz, fakat vermesi iyidir. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud] (Tezkiye, temize çıkarma, temizleme demektir.)

(Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.) [Ebu Hafs]

(Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden hâsıl olan günahları temizler.) [Beyheki]

Diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fitre vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, (Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir) buyuruldu. (Ebu Davud)

Dinen zengin olmayan herkes, fitre, zekât alabilir. İhtiyacı olan eşya ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın, fitre vermesi vacib olur. Fitre, zekât alması, haram olur. Fitre nisabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da gerekmez. Hastalık gibi herhangi bir özürden dolayı oruç tutamayan kimsenin de, zenginse fitre vermesi gerekir.

Ticaret için olmayan malların zekâtı verilmez. Gelirleri nisaba dahil edilir.

Nisaba malik olmayan herkes fakir sayılır, zekât alabilir. Nisaba malikse fitre vermesi vacip olur. Asgari maaş alan bir kimse, borçları çıktıktan sonra, nisaba malik ise, zengin sayılır, fitre vermesi gerekir. [Nisap, 96 gr altın veya bu değerde para, ticaret malı demektir.]

Sadaka-i fıtr, Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caizse de bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevabdır. Şâfiî’de Ramazandan önce verilmez. Bayramdan sonraya da bırakılmaz.

Ana babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire fitre verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa verilebilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya vermek, daha çok sevab olur. İmameyn’e göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı fitre verebilir. (Mevkûfat)

Sadaka-i fıtrın miktarı her yıl değişmez. Bir kişinin fitresi olarak her gün için değil, bir ay için yarım sa’ buğday veya un, yahut bir sa’ arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yarım sa ölçek, ihtiyatlı olarak 1750 gramdır. 1750 gram buğday veya un yahut 3500 gram arpa, kuru üzüm veya hurma verilir. Ya bu ürünlerden birini veya tutarını vermek gerekir. Her sene, (Bu yıl fitre kaç lira?) diye sormaya lüzum yoktur.

Fıtrayı, çoğunluğun sözüne uyarak, altın veya gümüş vermelidir. Bunları vermek güç olursa, başka maldan veya kâğıt para vermeyip, yarım sâ’, yani [1750 gram] buğday veya un vermelidir. Buğday, un vermek de güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.

Bir kimse, yanında kalan ana babasının ve âkıl bâliğ olan oğlunun fitresini, onlardan habersiz verse, sonradan bildirmek şartıyla caiz olur. Başkalarınınkini, onlar ver demeden veremez. Seferi yani yolcu olan kimsenin de, nisaba malikse fitre vermesi gerekir.

Sual: Fitre kimlere verilir, kimlere verilmez, zekâtın hükümleri fitrede de geçerli mi?
CEVAP
Evet. Yani zekâttaki gibi.

Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire fitre verilmez. Fakir olmak şartı ile kardeşe, geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa, üvey babaya, üvey anneye fitre verilir. Hala, amca, dayı, teyze, kardeş, kardeş çocuğu gibi akrabaya fitre vermek daha çok sevap olur. İmameyne göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı fitre verebilir. (Mevkufat)

Sual:
Fitredeki vekalet, zekâttaki gibi mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Zekât gibi, fitreyi de hediye diye vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Hurma ile iftar eden fitresini hurmadan mı verir?
CEVAP
Hayır. Senenin ekserisinde yediği şeyden verir.

Sual: Telefonda vekalet olur mu?
CEVAP
Olur. E-maille de olur.

Sual: 4 kişinin adam başı 1750 gram un vererek toplam 7 kilogram ile bir kişiye vekalet vererek fitresini ödemesi doğru mu?
CEVAP
Doğru.

Sual: Bir kişiye verip (ya da daha sonra vermek üzere anlaşıp) bu parayla payıma düşen miktarda un alarak dilediğine dilediğin kadar adıma fitre olarak vermeye seni vekil tayin ettim dersek o da kabul ettim dese bu şekilde verilen fitre caiz midir?
CEVAP
O adam da un alıp verirse mesele yok. Daha kolay yol: 15- 20 kişinin vekaleti alınıp, alınan para ile bir çeyrek altın alınıp fakire verilirse bu iş halledilmiş olur.

Sual: Teyzeye halaya amcaya dayıya fitre ve zekât verilir mi?
CEVAP
Verilir.

Sual: Fitre sadece fakirlere mi verilir?
CEVAP
Evet.

Sual: Fakirler için arkadaşımdan vekil olarak fitre nasıl alabilirim?
CEVAP
Zenginlerin vekili de olabilirsin, fakirlerin de. Bir fakirden vekalet alırsın. Yani fitremi almak ve dilediğin yere harcamak üzere seni vekil ettim der, sen de herkesten fitre alıp dilediğin yere verirsin.

Sual: Eşimin ve akıl baliğ olmamış çocuklarımın onlardan habersiz ve vekaletsiz fitrelerini verebilir miyim?
CEVAP
Eşiniz ve çocuklarınıza bakmak mecburiyetinde olduğunuz için habersiz verebilirsiniz.

Sual: Ağabeyimin ve evli kız kardeşimin fitresini onlardan habersiz verebilir miyim?
CEVAP
Veremezsiniz. Bir kimse, kendi malından, başkası için fitre verince, o önceden emretmiş ise, caiz olur. Emri ile vermemiş ise, sonradan razı olsa da, caiz olmaz. Onların malı veya parası ile vermiş ise, razı olunca caiz olur. Yahut onların sizi, (Sadaka-i fıtramı vermek üzere seni vekil ettim) demeleri gerekir.

Sual: Beş kişinin fitrelerini vermek üzere vekilim. Fitreleri toplu olarak mı yoksa herbiri için ayrı ayrı mı vermeliyim?
CEVAP
Hepsini birden verebilirsiniz.

Sual: Şafii mezhebinde olan kimse ne kadar ve nasıl fitre vermesi gerekir?
CEVAP
1680 gram buğday, pirinç, hurma, nohut, peynir verilebilir. Bunların yerine kağıt para verilemediği gibi altın ve gümüş de verilemez. Ayrıca sekiz sınıfa verilmesi gerekir. Üç sınıfa verilmesini caiz gören âlimler de varsa da bu üç sınıfı bulmak çok güçtür, yok gibidir. Onun için Hanefi mezhebi taklit edilerek vermelidir.

Sual: Geçmiş senelerde verilmeyen fitreler verilir mi? Verilirse nasıl verilir?
CEVAP
Verilir. Kaza edilmiş olur. Aynen altın olarak verilir.

Sual: Seferde olduğum için oruç tutamadım. Fitre vermem gerekir mi?
CEVAP
Bir özrü sebebi ile oruç tutmayanın da, sadaka-i fıtr vermesi gerekir.

Sual: Doğmamış anne karnındaki çocuğun fitresini vermek gerekir mi?
CEVAP
Verilmez.

Sual: Nisap miktarı param var fakat 1 sene dolmadı, fitre vermem gerekiyor mu?
CEVAP
Fıtra için bir sene gerekmez. O an nisaba malikseniz vereceksiniz.

Sual: Ramazan ayında bayram namazından önce verilmesi gereken fitreyi, caiz olmayan kişilere verdiğini bayramdan sonra öğrenen bir kişinin ne yapması gerekir?
CEVAP
Yeniden bir fakire verir.

Sual: Zekâtım fitrelerimizle birlikte bir altın lira tutuyor. Bir altın lira hem zekâtım için hem de fitrelerim için verebilir miyim?
CEVAP
Evet verilir.

Sual: Fitreyi fazla vermek iyi olur mu?
CEVAP
Elbette.

Sual: Fitreyi yıllarca kağıt parayla veren kimsenin, altınla devir yapması lazım mı?
CEVAP
Devir yapmak iyi olur.

Sual: Zekât ve fitre aynı kişiye verilebilir mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Fakir kardeşe fitre verilir mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kız kardeşime fitre verebilir miyim?
CEVAP
Fitrenizi zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur.

Başkasının fitresini vermek
Sual:
Bir kimse, yanında kalan ana babasının ve âkıl bâliğ olan oğlunun fitresini, onlardan habersiz verse, caiz olur mu?
CEVAP
Sonradan bildirmek şartıyla caiz olur.

Delinin fitresi
Sual:
Delinin, fitre vermesi gerekir mi?
CEVAP
Evet, malı varsa fitresi kendi malından verilir. Velisi vermezse, deli iyileşirse, eski fitrelerini de kendisi verir. İyileşmezse, zaten sorumlu olmaz. (Dürr-ül-muhtar)

Yolcu fitre verir mi?
Sual:
Seferi yani yolcu olan kimsenin, nisaba malikse fitre vermesi gerekir mi?
CEVAP
Evet, gerekir.

Çocuğun fitresi
Sual:
Küçük çocuk ve deli zengin ise, fitreleri kendi mallarından verilebilir mi?
CEVAP
Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, yani zenginse, bunların fitreleri kendi mallarından verilir. Velileri vermezse, çocuk büyüyünce, deli iyileşince, eski fitrelerini de kendileri verir. Deli iyileşmezse zaten sorumlu olmaz. (Seadet-i Ebediyye)

Fıtrayı kâğıt parayla vermek
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, Cevhere kitabından alınarak, (Sadaka-i fıtr olarak, arpa, buğday yerine kıymetleri kadar altın, gümüş veya fülus, yani bakır, bronz para [kâğıt para] ve her çeşit mal verilebilir) deniliyor. İhtiyaç hâlinde, fıtrayı bu kavle göre, kâğıt para olarak vermekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Fıtrayı, çoğunluğun sözüne uyarak, altın veya gümüş vermelidir. Bunları vermek güç olursa, başka maldan veya kâğıt para vermeyip, yarım sâ’, yani [1750 gram] buğday veya un vermelidir. Buğday, un vermek de güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.

Fitrenin vacib olması
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, (Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır. O andan sonra nisaba kavuşanın, dünyaya veya imana gelenin fıtra vermesi vacib olmaz) deniyor. Bayramın birinci günü öğleden sonra, nisaba malik olana da fıtra vermek vacib olur mu?
CEVAP
Vacib olmaz. (İbni Âbidin)

Vacib olmasa da, fıtra az olduğu için herkesin vermesi iyi olur. Diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fitre vermesi farzdır. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud]

Fıtra verirken
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de okuduğumuza göre, yemin kefareti için, (On fakire her gün bir fıtra değerinde başka mal vermek de olur) deniyor. Kefaret orucunu tutamayan hastalar için de, (Bir günün kefareti için, altmış fakire bir gün veya bir fakire altmış gün bir fıtra değerinde başka mal vermek de olur) deniyor. Başka mal denince, din kitabı vermek daha uygun oluyor. İlmihâlde, (Sadaka-i fıtır verirken, bir fıtra değeri kadar altın, gümüş veya fülüs [kâğıt para] ve her çeşit mal verilebilir) diyor. Her çeşit malın içine din kitabı da girdiğini anlıyoruz. Fıtra yerine din kitabı verebilir miyiz?
CEVAP
Evet, muteber bir din kitabı mesela İslam Ahlakı kitabı da verilebilir. Ancak, fıtrayı, çoğunluğun sözüne uyarak, altın veya gümüş vermelidir. Bunları vermek güç olursa, başka maldan veya kâğıt para vermeyip, yarım sâ’, yani [1750 gram] buğday veya un vermelidir. Buğday, un vermek de güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.

Sadaka-ı fıtır vermek
Sual: Ramazan ayında verilen sadaka-ı fıtrı, zengin olanların mutlaka vermesi gerekir mi?
Cevap:
Sadaka-ı fıtır hakkında Redd-ül-muhtârda deniyor ki:
“İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan her Müslümanın, Ramazan Bayramı'nın birinci günü sabahı, tan yeri aydınlanırken, fıtra vermesi vacib olur. Daha önce ve daha sonra vacib olmaz. Fıtra ve kurban nisabı hesabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lazım değildir. Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır. O andan sonra nisaba kavuşanın, dünyaya veya imana gelenin fıtra vermesi vacib olmaz. Misafir olanın da fıtra vermesi lazımdır. Ramazan-ı şerifte veya Ramazandan önce ve bayramdan sonra vermesi de caizdir. Hatta bir kimse, fıtra veya zekât, kefaret veya nezir ettiği, adadığı şeyi vermeden ölürse ve verilmesini vasiyet etmedi ise, vârislerinden birinin, ölenin değil, kendi malından, bunları fakirlere vermesi caiz olur. Fakat vâris, bunları vermeye mecbur değildir. Eğer ölen kimse, hayatta iken vasiyet etmiş ise, bıraktığı malın üçte birinden verilmesi lazım olur. Mal bırakmadı ise, vasiyeti yapılmaz.”

Sual: Fıtrayı, bayram namazından önce mi vermek gerekir?
Cevap:
Hanefi mezhebinde bayram namazından önce verilince, sevabı daha çok olur. Şafii mezhebinde Ramazandan önce, Maliki ve Hanbeli mezhebinde ise bayramdan önce verilemez.

Sual: Bir kimse, fıtrasını bölerek birkaç fakire verebilir mi?
Cevap:
Bir kişinin fıtrası, bir fakire veya birkaç fakire verilebildiği gibi, bir fakire birkaç kişinin fıtrası da verilebilir.

Sual: Küçük çocuğun ve delinin malı varsa, fıtrası, bu mallardan mı verilir?
Cevap:
Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velileri vermezse, çocuk büyüyünce, deli iyi olunca, eski fıtralarını da kendileri verir.

Sual: Ergenliğe ulaşmamış küçük çocukların fıtralarını, babaları mı verir?
Cevap:
Baliğ olmayan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikte verir. Yani kendi zengin, nisaba malik ise verir. Hanımı ve büyük çocukları için vermez. Fakat verirse sevap olur.

Sual: Bir kimse, kendi malından, başkasının fıtrasını verebilir mi?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Redd-ül-muhtârda deniyor ki:
“Bir kimse, kendi malından, başkası için fıtra verince, o kimse önceden emretmiş ise, caiz olur, emri ile vermemiş ise, sonradan razı olsa da, caiz olmaz. Onun malı ile vermiş ise, razı olunca caiz olur.”

Sual: Bir baba, kendi çocuklarının fıtrasını, onlardan vekalet almadan da verebilir mi?
Cevap:
Bir kimse, nafakasını verdiği kimselerin, çocuklarının fıtralarını, onların emri ve vekaleti olmadan verebilir.

Sual: Bir kimseye, fıtra ve kurban vacip olduktan sonra, elindeki mal yok olsa, bu kimse sorumluluktan kurtulur mu?
Cevap:
Bir kimsenin nisaba malik olduktan, fıtra ve kurban vacip olduktan ve hac farz olduktan sonra mal elinden çıkarsa, af olmazlar. Halbuki, zekât ve uşur, malın elden çıkması ile affolur. Fakat, bunların elden çıkarılması ile bunlar da affolmaz..

Sual: Dinimizin bildirdiği bir özür sebebiyle oruç tutamayanların da, sadaka-ı fıtır vermesi gerekir mi?
Cevap:
Özrü sebebi ile oruç tutmayanların da, sadaka-ı fıtır vermesi lazımdır.

Sual: Fıtra için buğday ve un vermekte zorlanan bir kimse, bunların yerine ekmek de verebilir mi?
Cevap:
Bir kimseye, fıtra için, buğday, un vermek de güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verebilir. Ekmek ve mısır verirken, ağırlığa değil, parasına, kıymetine bakılır.

Sadaka-i fıtır miktarları
Sual: Her sene fıtra kaç liradan olacak diye beklenmektedir. Bu konuda İslâmiyetin bildirdiği belli bir ölçü yok mudur?
Cevap:
Fıtra miktarları her sene değişmez. İslâmiyetin bildirdiği ölçü; buğday ve undan 1750 gram, arpa, kuru üzüm ve hurmadan kişi başına 3500 gramdır. Her sene bu ölçüye göre verilir. Hanefi mezhebinde, buğday, arpa ve un bol olduğu zamanlarda bunların kıymetini altın veya gümüş olarak vermek daha iyidir. Kıtlık zamanında bunların kendilerini vermek daha sevaptır.

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinde, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır ve buğdaydan, arpadan da, hep bir sâ' vermek lazımdır. Şafii mezhebinde bir sâ' 1680 gramdır.

Sadaka-i fıtır az olduğu için, gümüş olarak verilir. Cevherede; “Sadaka-i fıtır verirken, arpa, buğday yerine kıymetleri de verilebilir” deniyor. Dürr-ül-muhtârda; “Kıymet olarak altın ve gümüş verilir” denmektedir.

Bu sebeple, fıtrayı, çoğunluğun sözüne uyarak, altın veya gümüş olarak vermelidir. Bunları vermek güç olursa, başka maldan veya kâğıt para vermeyip, 1750 gram buğday veya un, 3500 gram arpa, kuru üzüm yahut hurma vermelidir. Malikide ve Hanbelide hurma vermek, Şafiide buğday vermek, Hanefide kıymeti çok olanı vermek efdaldir.

Fıtra miktarları, buğday, un, arpa, kuru üzüm ve hurma fiyatlarına göre üç liradan üçyüz liraya kadar çıkabilir. Herkes kendi durumuna göre, buğday, un, arpa, kuru üzüm ve hurmadan birini, bildirilen miktarda bizzat kendisini veya kıymetini altın, gümüş olarak verebilir.

Sual: Bir kimse, hanımının ve evdekilerin fıtrasını, onların izni olmadan da verebilir mi?

Cevap:
Bir kimse, hanımının ve evinde olanların fıtralarını, izinleri olmadan karıştırıp verebileceği gibi, toplamı kadar buğdayı veya değeri olan altını, bir defada, bir veya birkaç fakire verebilir. Fakat ayrı ayrı hazırlayıp, sonra karıştırması veya ayrı ayrı vermesi ihtiyatlı olur.

Sual: Dinimizin bildirdiği bir özür sebebiyle oruç tutamayanların da, sadaka-ı fıtır vermesi gerekir mi?

Cevap:
Özrü sebebi ile oruç tutmayanların da, sadaka-ı fıtır vermesi lazımdır.

Ramazan bayramı

Ramazan bayramı

Ramazan-ı şerifin son günü ile bayramın ilk günü arasındaki geceye Ramazan bayramı gecesi denir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz. Ramazan ve Kurban Bayramı'nın birinci geceleri, Berat Gecesi ve Arefe Gecesi.) [İsfehanî]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Bayram gecelerini ihya eden, büyük saadete kavuşur. Kurban Bayramı geceleri, bayramın 1., 2. ve 3. gününden sonraki gecelerdir. İki hadis-i şerif:
(Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.) [Taberanî]

Ramazan bayramında bayram namazından önce tatlı yemek, hurma yemek, hurmayı 1, 3, 5 gibi tek adet yemek, teke riayet etmek, sünnettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ tektir, teke riayet edeni sever.) [Buhari]

Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hazret-i Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hazret-i Ebu Bekir, Resulullahın evinde böyle şey yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi. Düğünlerde ve bayramlarda, kadınların def çalmaları caiz olduğu için, Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir) buyurdu. (Buhari)

Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan, [mümin], herkesle iyi geçinir. Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir kusuru için kimseye darılmamak gerekir.

Dargınlık olsa bile üç günden fazla sürmemeli. Şayet bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Birbirinizle münasebeti kesmeyin! Birbirinize arka çevirmeyin! Birbirinize kin ve düşmanlık beslemeyin! Birbirinizi kıskanmayın! Ey Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslümanın diğer kardeşine darılarak üç günden çok uzaklaşması helâl değildir.) [Buhari]

(Müslümana üç günden fazla dargın duran Cehenneme gider.) [Nesai]

(Birbirine dargın iki kişiden, hangisi önce selam verirse, günahları affolur. Verilen selamı öteki almazsa, melekler alır. Selam almayana da şeytan, sevinçle iltifatta bulunur.) [İbni Ebi Şeybe]

(Müminin kardeşine üç günden çok dargın durması caiz değildir. Üç gün sonra, ona selam verip hatırını sormalıdır. Onun selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]

(Din kardeşiyle bir yıl dargın duran, onu öldürmüş gibi günaha girer.) [Beyheki]

(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allahü teâlâya arz olunur. Allahü teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu mağfiretten, birbirine kin tutan iki kişi istifade edemez. Allahü teâlâ, “O iki kişi barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin” buyurur.) [İ. Malik]

(İki kişi, birbirine dargın olarak ölürse, Cehennemi görmeden Cennete giremez. Cennete girseler de birbiriyle karşılaşamazlar.) [İbni Hibban]

Ramazan gittiği için değil, günahlarımızın affolduğu için, büyük sevab ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca Allahü teâlâ meleklere, “İşini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler de, “Ücretini almaktır” derler. Allahü teâlâ da, “Siz şahit olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak, kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.) [Beyheki]

Peygamber efendimiz, (Ramazan ayının son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder) buyurunca, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, o gün Kadir gecesi mi?) diye sual etti. Onlara, (Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince ücreti verilir) buyurdu. (Beyheki)

Bunları bilen Müslüman nasıl sevinmez ve bayram etmez? Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hazret-i Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin def çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hazret-i Ebu Bekir, (Resulullah’ın evinde böyle şey yapılmaz, susun) dedi. Düğünlerde ve bayramlarda, kadınların def çalmaları caiz olduğu için, Peygamber efendimiz hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir) buyurdu. (Buhari)

Hazret-i Ali, (Bugün, orucu kabul edilenlerin ve günahları affedilenlerin bayramıdır) buyurdu. Hadis-i şerifte de, (Ramazan ayında, içkiye devam eden, ana babasına âsi olan ve sıla-i rahmi terk eden hariç, herkesin günahları affolur) buyuruldu. (Gunye)

Eğer bunlar tevbe ederse, Allahü teâlâ günahlarını affeder. Ramazandaki sevablar bilinseydi, (Her gün ramazan olsa) denirdi. Hadis-i şerifte, (Ramazan ayındaki özel sevablar bilinmiş olsaydı, bütün yılın ramazan olması istenirdi) buyuruldu. (Ebu Nasr)

Ne mutlu günahlardan sakınarak oruç tutanlara… Bunlar, asıl bayramı ahirette yapacaklardır!

Bayramda yiyip içmek
Sual:
Mektubat’ta, (Bayramda yiyip içmek, yıllarca nafile oruçtan daha sevabdır) buyuruluyor. Yiyip içmek niye sevab oluyor ki?
CEVAP
Burada sevab olan, yiyip içmek değil, oruç tutmayarak Allahü tealanın emrine uymaktır. Bayram günü oruç tutmak haram olduğu için, oruç tutmamanın, yani dinin emrine uymanın, nafile oruçtan daha kıymetli olduğu bildiriliyor.

Bayram ziyaretleri
Sual:
Bayram ziyaretlerinde neye dikkat edelim, önce kimleri ziyaret edelim?
CEVAP
Fâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret lazım değildir. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Salih arkadaşları ziyaret de çok sevaptır. Ziyaret, yalnız Allah rızası için olmalıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:
- Böyle nereye gidiyorsun?
- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?
- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
- Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiçbir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânın sevgisine mazhar oldun.)
[Hakim]

(Hiç bir kul yoktur ki, din kardeşini Allah için ziyaret etsin de, bir melek, "Ne iyi ettin, Cennet sana helal olsun" demesin. Allahü teâlâ da buyurur ki: "Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer".) [Ebu Ya’la]

Hikmet ehli diyor ki:
(Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.)

Allah rızası için müslümanı ziyaret etmek çok sevaptır. Âlimi, fakiri ve salih akrabayı ziyaret daha çok sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimi ziyaret eden, beni ziyaret etmiş gibi sevap alır.) [Taberani]

Salih akrabayı hiç olmazsa, haftada veya ayda bir ziyaret etmeli, kırk günü geçirmemelidir! Uzak ülkede ise mektupla, telefonla gönlünü almalı, dargın ise barışmalıdır.

Ev sahibi imam olur. Yahut onun tayin ettiği zat imam olur. Bir kimse, layık olsa da, teklif edilmeden ziyarete gittiği yerde imamlığa geçmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kavmi ziyarete giden, onlara imamlık yapmasın!) [Tirmizi]

Davete gitmek
Sual:
Her davete gidilir mi?
CEVAP
Yemekte günah işleniyorsa gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir.

Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır. Bazı âlimler ise, (Düğün yemeğine gitmek vacip, diğer davetlere gitmek sünnettir) demişlerdir. Müslümanın müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyuruldu. (Müslim)

Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır.) [Deylemi, Hâkim, İbni Lâl, Dare Kutnî, Hatib]

Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Davete icabet etmeyen, Allah’a ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buhari]

(Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [İsfehani]

(İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.) [Buhari]

El öpmek
Sual:
Bayramda herkesin eli öpülür mü, yani kimlerin eli öpülür, kimlerin eli öpülmez?
CEVAP
Herkesin eli öpülmez. Ana babanın, bir de âdet olduğu için yaşlı akrabaların elini öpmek caizdir. Arkadaşın elini öpmek haramdır. Kadın kocasının elini öpebilir, fakat, kendine namahrem yani yabancı erkeğin, erkek de yabancı kadının, zaruret olmadıkça, elini öpemez.

Öperken eli alna koymak
Sual:
Eli öpülmesi caiz olan kişilerin, ellerini öperken, alna değdirmek caiz midir?
CEVAP
Değdirmek gerekmez, değdirilirse de, âdet olduğu için mahzuru olmaz.

Sual: Bayramın ilk günü ne yapmalı, nasıl hazırlanmalı, neleri yapmalı, dinimizin bu husustaki tavsiyeleri nelerdir?
CEVAP
Şevval ayının birinci günü fıtır bayramının, Zilhiccenin onuncu günü de, Kurban Bayramının birinci günleridir. Bu iki günde, güneş doğduktan ve mekruh vakit çıktıktan sonra, iki rekat bayram namazı kılmak, erkeklere vacibdir. Bayram namazlarının şartları, cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve bayram namazından sonra okunur. Fıtır bayramında namazdan önce tatlı yemek, gusül etmek, misvak kullanmak, en yeni elbise giymek, fıtrayı namazdan önce vermek, yolda yavaşça tekbir okumak müstehabtır. Kurban Bayramı namazından önce bir şey yememek, namazdan sonra, önce kurban eti yemek, namaza giderken, yüksek sesle, özrü olan yavaşça Tekbîr-i teşrîk getirmek müstehabtır.

Îyd, bayram demektir. Her yıl, ramazan ayında ve Arefe gününde günahları affedildiği için Müslümanların sevindikleri, sürurlarının avdet ettiği, tekrar geldiği için Îyd denildi. Ni'met-i islâm kitabında deniyor ki:
“Bayram günleri şunları yapmak sünnettir: Erken kalkmak, gusül abdesti almak, misvak ile dişleri temizlemek, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, Fıtra Bayramı namazından önce tatlı yemek, hurma yemek. Tek adette yemek. Kurban kesen, o gün ilk olarak kurban eti yemek. Sabah namazını mahalle mescidinde kılıp, bayram namazı için, büyük camiye gitmek. O gün yüzük takmak, camiye erken ve yürüyerek gitmek. Bayram tekbirlerini, Fıtır Bayramında sessiz, Kurban Bayramında cehren söylemek. Dönüşte, başka yoldan gelmek. Çünkü, ibadet yapılan yerler ve ibadet için gidip gelinen yollar, kıyamet günü şehadet edeceklerdir. Müminleri güler yüzle ve Selamün aleyküm diyerek karşılamak. Fakirlere çok sadaka, İslâmiyeti doğru olarak yaymak için çalışanlara yardım yapmak. Sadaka-i fıtrı, bayram namazından önce vermek.”

Ramazan (Fıtır) Bayramı
Sual: Bayramda neler yapılır ve ne şekilde hareket edilir?
Cevap: Îyd
, bayram demektir. Her yıl, Ramazan ayında ve Arefe gününde günahları affedildiği için Müslümanların sevindikleri, sürurlarının avdet ettiği, tekrar geldiği için Îyd denildi.

Bayram günü aile, çoluk çocuk ve yakın akrabaya güzel ve güler yüzle muamele eylemelidir. Dargın olanları barıştırmak, akrabayı ve din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek de sünnettir. Erkeklerin kabirleri ziyaret etmeleri de sünnettir.

Şevval ayının birinci günü Fıtır Bayramının birinci günüdür. Bu günde, güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra, iki rekat bayram namazı kılmak, erkeklere vaciptir. Bayram namazlarının şartları, cuma namazının şartları gibidir. Fakat, burada hutbe sünnettir ve namazdan sonra okunur.

Bayram namazı nasıl kılınır


Bayram namazı iki rekattir, cemaatle kılınır, yalnız kılınmaz. Birinci rekatte, Sübhânekeden sonra, üç kere Tekbîr-i zevâid söylenir. Yani eller üç defa kulaklara kaldırılıp, birinci ve ikincisinde, iki yana uzatılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. İmam efendi yüksek sesle, Fatiha ve zamm-ı sûre okuduktan sonra, doğru rüküya eğilinir. İkinci rekatte, önce Fatiha ve zamm-ı sûre okunup, sonra, iki el, yine üç kere kulaklara kaldırılır. Üçünde de yanlara sallandırılır. Dördüncü tekbirde, kulaklara kaldırılmayıp, rüküya eğilinir. Birinci rekatte beş, ikinci rekatte dört tekbir getirilmektedir.

Bütün yıl oruç tutmuş olmak

Bütün yıl oruç tutmuş olmak

Sual: En az bire on sevab verildiği için, bir ay ramazanda oruç tutan 300 gün, Şevvalde de 6 gün oruç tutan 60 gün oruç tutmuş gibi olacağı, yani bütün yıl oruç tutmuş sayılacağı söyleniyor. Farz olan ramazan orucuyla nâfile olan Şevval orucu aynı kefeye nasıl konur?

CEVAP
Her ay üç gün oruç tutanın da, bütün sene oruç tutmuş gibi sayılacağı kitaplarda bildiriliyor. Burada farz olan ramazan orucuyla nâfile oruç kıyas edilmiyor. Bütün sene oruç tutmuş olmuyor, hükmen oruçlu gibi sayılacağı, yani çok sevab verileceği bildiriliyor. Yoksa ömür boyu nâfile oruç tutulsa, Ramazan-ı şerifte tutulan bir gün orucun sevabına kavuşulamaz. Mazeretsiz ramazan-ı şerifte bir gün oruç tutmayan, ömür boyu nafile oruç tutsa, ramazandaki bir günün sevabına kavuşamaz.

Hatta ramazandaki farz orucunu kaza ettikten sonra, yine her gün oruç tutsa, ramazan-ı şerifte tutulan bir gün orucun sevabına kavuşamaz. Kaza edince, yalnız borçtan kurtulur. Ramazanda tutmuş gibi sevab kazanamaz. Bir hadis-i şerif meali: (Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]

Mübarek günlerde oruç

Mübarek günlerde oruç

Sual: Mübarek günlerde, hangi gün oruç tutmak uygun olur?

CEVAP
Mübarek günler, mübarek geceleri takip eden günlerdir. Mesela, Cuma gecesi, Perşembe gününü Cumaya bağlayan gecedir.

BERAT GECESİ:
Şaban ayının 15. gecesidir. Bunun günü, bu geceyi takip eden gün, yani 15 Şaban olur. Oruç tutan, bu günde tutmalıdır. Eğer bugün, Cuma veya Cumartesi gününe gelirse, bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutmalıdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

MİRAC GECESİ:
Recep ayının 27. gecesidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Recebin 27. günü oruç tutana, 60 yıllık oruç sevabı verilir.) [İ. Gazali, Ebu Musa el Medeni]

Eğer bugün, Cuma veya Cumartesi gününe gelirse, bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutulmalıdır.

REGAİP GECESİ:
Receb ayının ilk Cuma gecesidir. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevab olur.

Bir hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

AŞÛRE GÜNÜ:
Muharrem ayının 10. günü, Aşûre günüdür. Aşûre günü de, tek olarak oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya sonrasıyla birlikte tutmalıdır. İki hadis-i şerif meali:
(Aşûrenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehitler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]

(Aşûre günü bir gün önce veya bir gün sonra da tutarak, Yahudilere muhalefet edin.) [İ. Ahmed]

MEVLİD GECESİ:
Rebiul-evvel ayının 11 ve 12. günleri arasındaki gecedir. 11 veya 12. gününde oruç tutmak iyi olur.

Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Hak Sözün Vesikaları)

AREFE GÜNÜ:

Kurban bayramından önceki gündür. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]

Arefe günü oruç tutmak müstehabdır.

CUMA GÜNÜ:
Cuma günleri oruç tutmak çok sevabdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cuma günü, oruç tutan için, on ahiret günü oruç sevabı yazılır.) [Beyheki]

Cuma günü, tek olarak oruç tutmak, mekruh diyen âlimler de, olduğu için, Cuma günü, tek olarak değil, Perşembe veya Cumartesi günüyle birlikte tutmalıdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Yalnız Cuma günü, oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla tutun.) [Buhari]

ZİLHİCCE AYINDA ORUÇ:
Zilhiccenin ilk 9 gününde oruç tutmalıdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]

MUHARREM AYINDA ORUÇ:
İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Nesai]

(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut; çünkü o, Allah’ın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allah geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]

Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o senenin tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. (Ey Oğul İlmihali)

RECEB AYINDA ORUÇ:

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]

(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istigfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Cennette öyle köşkler vardır ki, onlara ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

ŞABAN AYINDA ORUÇ:
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfil olurlar. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

İki hadis-i şerif meali daha:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şaban’da üç gün oruç tutana, Hak teâlâ Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şaban ayının 15’inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

ŞEVVAL AYINDA ORUÇ:
Şevval ayında oruç tutmak, çok sevabdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şevval ayında altı gün oruç tutan, yeni doğmuş gibi günahsız olur.) [Taberani]

(Ramazandan sonra, Şevvalde de altı gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır.) [İbni Mace]

PAZARTESİ ve PERŞEMBE:
Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak, diğer günlere göre daha sevabdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de, amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

HER AY 3 GÜN ORUÇ:
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Her ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevabdır.) [Buhari]

(Kameri ayın 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutan, bütün yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai]

Not: Mübarek günlerdeki bu oruçlar nafiledir. Nafile oruç tutmak da çok sevabdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Ramazan ayı dışında, Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar, Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

Hele yukarıda bildirilen mübarek günlerde oruç tutulursa, sevabı daha çok olur. Ancak, nafilenin kıymet ve sevabının, farz yanında denizde damla bile olmadığını, İslam âlimleri bildiriyor. Bunun için, oruç kazası olan kimse, bu oruçları tutarken, (ilk kazaya kalan Ramazan orucuna) diye niyet etmeli. Kaza borcumuz yoksa da, yine böyle niyet ederek tutmalıdır; çünkü tutulan bu oruç, zaten nafile olur. Unutulmuş bir kazamız varsa, onun yerine geçer. Böyle olursa, hem oruç borcumuzu ödemiş olur, hem de o mübarek gün için bildirilen oruç sevabına kavuşmuş oluruz.

Ayın başı ve sonu
Sual: (Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevab verilir)
buyuruluyor. Başı, 1, ortası 15, sonu da 30 mu oluyor?

CEVAP
Hayır. Başında demek, ayın ilk günleri demektir. Ortası, ortadaki günlere yakın olan günler demektir. Sonu da, ayın son günlerinde demektir.

Sual: Şaban ayında tutulan oruçlar da, diğer mübarek zamanlarda tutulan oruçlar gibi sevap mıdır?

Cevap:
Şaban ayında da oruç tutmanın sevabı çoktur. Peygamber efendimiz;
(Her kim Şaban ayında üç gün oruç tutarsa, Hak teâlâ, Cennet-i alâda ona bir yer hazırlar) buyurmuştur

Oruçluya mekruh olanlar ve olmayanlar

Oruçluya mekruh olanlar ve olmayanlar

Sual: Oruçluya mekruh olan ve olmayan şeyler nelerdir?

CEVAP
Mekruh olanlar şunlardır:
1-
Dişleri diş macunuyla fırçalamak, macunsuz mekruh olmaz.

2- İlaçla gargara yapmak. Eğer ağızdaki yara, namazda okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz, çünkü özür vardır.

3- Cünüp olma ihtimali varsa hanımını öpmek.

4- Ramazan günü, bir kimse herhangi bir sebeple orucunu bozarsa, çocuk büluğa ererse, kâfir Müslüman olursa, seferdeki yolcu şehrine gelirse, kadının hayzı kesilirse, akşama kadar oruçlu gibi sakınmaları vacib olur, hastalık gibi meşru bir mazeret olmadan yiyip içmeleri tahrimen mekruh olur. (Redd-ül muhtar)

Mekruh olmayanlar:
1-
Gece ihtilam olup sahura kalkınca, imsak vaktine az kalmışsa, önce ağzını yıkayıp yemek yense, imsak çıktıktan sonra gusledilse, yani oruca cünüpken başlansa sahih olur. Daha sonra gusletmek caizdir.

2- Bozulursa kefaret olmasın diye, Ramazan orucuna imsak vaktinden sonra niyet etmek caizdir.

3- Ramazanda yatsıdan sonra cünüp olan, daha sonra guslederim diye uyuyup kalsa, uyanınca da Güneş doğmuş olsa oruca zarar gelmez, fakat namaz kılmak için ilk fırsatta gusletmelidir.

4- Orucun aksamaması için hayzı ilaçla geciktirmek caizdir.

5- Oruçluyken hayzı başlayan kadın, oruçlu gibi durmaz, gizli yiyip içer.

Oruç tutmak için kolaylıklar
Sual:
Oruç tutmak için aşağıdaki kolaylıklardan istifade etmek caiz midir?
1- Susayınca, harareti azaltmak amacıyla ağza su almak, serinlemek için başa soğuk su dökmek, soğuk suyla yıkanmak,
2- Sigara ihtiyacı hissedince, sigara yakısı vurmak,
3- Ağrılı, romatizmalı yerlere, sprey veya merhem sürmek, kalb krizlerinde göğse konularak emilen ilaç, yakı kullanmak,
4- Açlık hissedince, akupunktur iğnelerini batırmak veya açlık bandı kullanmak, [Bunlar hem açlık hissini gideriyor, hem de kilo vermeye yardımcı oluyor.]
5- Ramazanı aksatmamak, tam tutmak amacıyla hayzı geciktirmek için ilaç kullanmak.

CEVAP
Bunların hepsi caizdir. Ancak, birinci maddedeki husus, İmam-ı a'zama göre tenzihen mekruhtur, çünkü böyle bir hareket, ibadetten bıkkınlığı gösterebilir. İmam-ı Ebu Yusuf'a göreyse, bunun mahzuru olmaz, çünkü böyle yapmakla ibadete yardım edilerek sıkıntı nispeten giderilmiş olur. İmam-ı Ebu Yusuf'un kavline uyularak, yukarıdakilerin hepsi yapılabilir.

Şevval ayında oruç

Şevval ayında oruç

Sual: Ramazandan sonra, Şevval ayında oruç tutmanın önemi nedir?

CEVAP
Her zaman oruç tutmak sevabdır. Hadis-i şerifte, (Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır) buyuruldu. (Buhârî)

Şevval ayında tutulan orucun çok sevabı vardır. Üç hadis-i şerif:
(Ramazandan sonra Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Taberanî]

(Ramazan orucuyla Şevvalde de 6 gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır.) [İbni Mace]

(Ramazan ayı orucu on aya, ramazandan sonra tutulan 6 gün oruç da iki aya mukabil olur ki, böylece bir yıl oruç tutma sevabına kavuşulur.) [İbni Huzeyme]

Bu 6 gün orucun bayramdan sonra hemen tutulması iyidir. Aralıklı tutmak da caizdir. Kazaya niyet ederek tutmalı. Kaza oruçlarını, pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha iyidir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçluyken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]

(Pazartesi ve perşembe, günahların affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum.) [Müslim]

(Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]

Sual: Şevval ayına girdik. 6 gün orucuna başladım. Ramazanda âdet olduğum zaman tutamadığım oruçlarım oldu. 7 gün tutamadım. 6 günlük oruç diğerinin yerine geçer mi? Yoksa 13 gün oruç tutmam mı gerekiyor?
CEVAP
Altı gün orucu tutarken kazaya da niyet ederseniz hem kazanız ödenmiş olur, hem de Şevval ayında oruç tutma sevabına kavuşmuş olursunuz. 7 gün kaza tutarsanız borcunuz kalmaz.

Sual: Şevval ayında tutulan altı gün orucu (kaza ve nafile oruca niyet ederek) peş peşe tuttuk. Kimisi Pazartesi-Perşembe tutulması gerektiğini söylediğinde kötü bir niyet olmadan, bir an önce tutmak manasında (Altı gün orucu bir an önce tutup kurtulalım) dediğimiz oldu. Bir mahzuru var mı?
CEVAP
Oruç tutan adamın kötü niyeti olur mu? Siz onu kendinize bir görev hissettiğiniz için öyle dediniz. Namaz için de aynı şey söylenir. (Hele şu namazı bir an önce kılalım veya önce namazı kılalım da kurtulalım) demek küfür olmaz. Çünkü borçtan bir an önce kurtulmak demektir.

Sual: Biz komşularla altı gün oruçlarımızı tuttuk. Bir hanım, kadınların tutması gereken bir borcu varsa, bu altı gün nafile orucu tutamaz dedi. Bu doğru mu?
CEVAP
Farz namaz borcu olan nafile ve sünnet kılamaz, ancak oruç tutabilir. Çünkü ikinci ramazana kadar borcunu ödeyebilir. Ama bu altı günleri tutarken kazaya da niyet ederse hem bugünlerde oruç tutmuş olur hem de kazasını ödemiş olur.

Sual: Şevval ayında tutulan 6 gün oruç, şevval ayı içerisinde hangi gün olursa olsun tutulabilir mi?
CEVAP
Evet, 30 gün içinde altı gün oruç tutulur.

Sual: Ben 6 gün orucuna başladım. İkincisini bugün tutacağım. Ancak dün gece biraz uykulu idim, yemeği yiyip yattım. Sabah kalktığımda niyet etmediğimi hatırladım. Ancak gece yatarken hanımıma "ben sahura kalkacağım yarın ve diğer günler (14-15. günler de) oruç tutacağım dedim. Böyle yapmam niyet yerine geçer mi?
CEVAP
Sahura kalkıyor hem de yemek yiyorsunuz. Bu niyet yerine geçer. Hatta acele edip, vakit bitmeden şunu içeyim şunu da yapayım deniliyor, bunlar da niyettir.

Şevval ayında oruç tutmak
Sual:
Hilal gözetilmeden takvimlere göre ramazan ve bayram yapılan günlerde, Ramazandan sonra iki gün oruç tutmak gerekiyor. Bir de hayz halinde tutulmayan oruçlar oluyor. Şevval ayında altı gün nafile oruç tutmak da çok sevabdır. Kaza namazları kılarken, nafile namazlara da niyet edildiği gibi, kaza oruçlarını tutarken, hem Şevval ayı orucuna, hem de kaza orucuna birlikte niyet edilebilir mi?
CEVAP
Evet, öyle niyet edilir. Şevval ayında kaza orucu tutarken, Şevval orucuna ayrıca niyet edilmese bile, yine Şevval ayında tutulması çok sevab olan nafile oruçlar da, tutulmuş olur. Peygamber efendimiz, Muharremin 9 ve 10. günleri nafile oruç tuttuğu için bize sünnet olmuştur. Yine Peygamber efendimizin, her Arabî ayın 13, 14 ve 15. günleri ve kurban bayramı arefesinde nafile oruç tuttuğu olurdu. Resulullah efendimiz, bu günlerde nafile oruç tuttuğu için, o günlerde bizim oruç tutmamız da müstehab olmuştur. Bu günlerde kaza orucu tutarken, sünnet veya müstehab denmese de, Peygamber efendimiz, o günlerde oruç tuttuğu için, sünnet veya müstehab da yerine gelmiş olur.

Bildirilen günlerde nafile oruç tutarken kazaya da niyet etmeli, yani (İlk kazaya kalan Ramazan orucumu tutmaya) demelidir. Kaza orucumuz olmasa bile, böyle niyet etmenin hiç mahzuru olmaz. Kazamız yoksa zaten nafile olur. Mübarek günlerde, oruç tutarken her zaman kazaya niyet etmeliyiz.

Şevvalde 6 gün oruç
Sual:
Ramazan-ı şerifin ve bayramın başlaması hilalin gözetlemesiyle tespit edilmediği için, ramazandan sonra 2 gün kaza orucu tutmak gerekiyor. 6 gün de şevvalde oruç tutuluyor. Hepsi 8 mi ediyor, yoksa 6 gün tutulsa, hem 2 gün kaza orucu hem de şevvalde 6 gün oruç tutulmuş olur mu?

CEVAP
Şevvalde 6 gün kaza orucu tutulsa, ramazandan sonra 6 gün oruç tutmak gerektiği için, bu ayda 6 gün oruç tutulmuş olur. İkisi ramazan orucunun kazası diyerek 8 gün oruç tutmak gerekmez. En az bire on sevab verildiği için, bir ay ramazanda oruç tutan 300 gün, şevvalde de 6 gün oruç tutan 60 gün oruç tutmuş gibi olacağı, yani bütün yıl oruç tutmuş sayılır. Diyelim ramazanda tuttuğumuz 30 gün orucun ikisi isabet etmese, ikisini sonra kaza etmiş oluyoruz. Ramazan diye tuttuğumuz 2 gün normal nafile olur. 4 gün de şevvalde tutulunca yine 6 gün tutulmuş oluyor.

Şevval ayında oruç tutmak
Sual: Ramazan ayının dışında tutulan oruçlara da, oruç tutma sevabı verilmekte midir?

Cevap:
İnsanların yaptığı her bir ibadetine karşılık olarak, bire on, bire yedi yüz, bire sonsuz ecir, ücret verileceği Kur’ân-ı kerimde bildirilmektedir. Bu sebeple insan, gücü, kuvveti, imkanları yerinde iken, namazlarını kılmalı, Ramazan ayının dışında da, oruç tutmalıdır. Zira kıyamet gününde oruç, bir güzel suret alarak, Allahü teâlânın hitabına mazhar olacaktır.

Allahü teâlâ, oruca; “Ya oruç, sen memnun olduğun şahısları alarak Cennete gir!” buyuracaktır. Daha sonra, Allahü teâlâ; “Ya oruç, benden başka ne arzun varsa iste” buyuracak ve oruç da, razı olduğu kimseler için çeşitli şeref ve meziyetleri isteyip almaya muvaffak olacaktır. Böylece oruç tutanlar, kıyamet gününde yüksek bir şerefe nail olacaklardır. Ayrıca oruç tutanlar, birçok Cehennem ehli Müslümana şefaat edebilme imkânına da kavuşacaklardır. Bütün bunların üstünde olarak, oruç tutanlar Peygamber efendimize komşu olacak ve cenab-ı Hakkın cemalini görmeye de nail olacaklardır.

Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan-ı şerif ayında oruç tutup, ardından Şevval ayından da altı gün daha oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi olur.)

(Ramazan-ı şerif ayında orucunu tutup, ardından Şevval ayında altı gün daha oruç tutan, günahlardan, anadan doğduğu gün gibi sıyrılır, kurtulur.)

Ağızdaki kan ve oruç

Ağızdaki kan ve oruç

Sual: Kan veya mideden gelen şey yutulunca oruç bozulur mu?

CEVAP
Mideden ağıza gelen veya ağızın içinde de hasıl olan ne olursa olsun ağız dolusu da olsa yutunca dışarı çıkmadığı için oruç bozulmaz. Kan tükürükten çok olsa zaten otomatik dışarı çıkar. Bu yüzden kan ne kadar olursa olsun kendiliğinden çıkmadıkça yutulsa da yine bozulmaz.

Oruç açarken

Oruç açarken

Sual: Orucu hangi gıda ile açmak gerekir?

CEVAP
Sünnet olan hurmayla, su veya sütle açmaktır. Bunlar da yoksa meyve veya sebzeyle açılabilir. Mesela zeytinle açılır. Ateşte pişmiş şeyle, mesela ekmekle, çayla, çorbayla açmamalı. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İftarı hurmayla açın, zira o berekettir. Şayet hurma bulamazsanız suyla iftar edin, çünkü o temizleyicidir.) [İ. Mace]

Bu konudaki diğer hadis-i şeriflerden üçü de şöyledir:
(Peygamber efendimiz, taze hurmayla iftar ederdi. Taze hurma yoksa kuru hurmayla, o da yoksa suyla iftar ederdi.) [Tirmizî]

(Peygamber efendimiz iftarını sütle de açardı.) [Dâre Kutnî]

(Peygamber efendimiz, üç hurmayla veya ateş dokunmamış bir şeyle iftar ederdi.) [Ebu Ya’la]

İftar duaları
Sual:
Orucumuzu açarken ve açtıktan sonra nasıl dua etmeliyiz?
CEVAP
Oruçlunun özellikle iftara yakın zamanda yapılan duası makbuldür. Üç hadis-i şerif:
(Oruçlunun iftar vaktinde geri çevrilmeyen bir duası vardır.) [İbni Mace]

(Oruçlunun duası reddedilmez.) [Tirmizî]

(Oruçlun iftar vakti yaptığı duayı Allahü teâlâ geri çevirmez.) [Beyhekî]

İftardan önce, Euzü ve Besmele çekilip, (Allahümme yâ vâsi'al-mağfireh iğfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Orijinali için buraya tıklayınız. Mânâsı şöyledir:
(Ey mağfireti çok geniş olan Allah'ım! Kıyamet günü hesaba çekilirken, beni, ana babamı, hocamı, erkek ve kadın bütün müminleri affet!)

Birkaç lokma yiyip içtikten sonra, (Zehebezzama' vebtelletil urûk ve sebe-tel-ecr inşâallahü teâlâ) denir ve yemeğe başlanır. Mânâsı kısaca şöyle: (Açlık, susuzluk bitti. İnşallah sevabına da kavuştuk.) [İbni Mace]

Peygamber efendimiz, şöyle de dua ederdi:
(Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü, fe tekabbel minnâ. İnneke entes-semiül âlim.) [Mânâsı: “Yâ Rabbî, rızan için oruç tuttum. Sana iman ettim, sana güvenip dayandım. Rızkınla iftar ettim, ibadetimi kabul et! Elbette sen, her şeyi işiten ve bilensin.”] (Ebu Davud)

Peygamber efendimiz, bir toplulukta iftar edince de, şöyle dua ederdi:
(Sofranızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi takva sahipleri yesin ve melekler sizin için istigfar etsin!) [İ. Ahmed]

Uyuyarak oruç tutmak

Uyuyarak oruç tutmak

Sual: Bir hoca, (Uyuyarak oruç tutan sevab yerine hava alır ve sevabına ancak rüyada kavuşur, sevabını hayâl bile edemez) diyor. Ben, gece çalışıyorum, gündüz uyuyorum, sadece namaz vakitlerinde uyanıyor, namazımı kılıp yatıyorum. Benim oruçlarım boşa mı gidiyor?

CEVAP
Hayır, oruçlunun uyumasının mahzuru olmaz. Aksine uyuması bile sevab olur. Gece çalışmasanız bile, gündüz uyuyabilirsiniz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Oruçlunun uykusu ibadettir.) [Deylemi]

Bir beyit de şöyledir:
Oruçlunun uykusu, elbette ibadettir,
Oruçluyken uyumak, ne büyük saadettir.


Uyumak kötü bir şey değildir. Ölü gibi yatan, Allahü teâlânın lütfuyla, uyurken de sevab kazanıyor. Uykuda günah yazılmaz, çünkü şuurlu olarak bir günah işlemiyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Şu üç kişiden kalem kaldırılır [günah yazılmaz]: Uyuyan kimse uyanana kadar, çocuk büluğa erene ve deli olan iyileşinceye kadar.) [Ebu Davud]

Eğer oruçlu, abdestli yatmışsa ayrıca sevab alır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Abdestli olarak yatan, uykudayken, gündüz saim [oruçlu], gece kaim [gece uyanıp ibadet eden] gibi sevaba kavuşur.) [Deylemi]

Yatarken hayırlı işleri yapabilmek için istirahat etmeye, namaza kalkmaya, uyanınca hayırlı işler yapmaya niyet etmeli! Böyle niyet edenin uykusu ibadet olur. Âlimler bunu bilip böyle niyet ettikleri için, Peygamber efendimiz, (Âlimlerin uykusu ibadettir) buyuruyor. Bir kimse de, gece ibadet etmek niyetiyle yatsa, fakat uyanamasa, niyeti sebebiyle yine sevab kazanır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İbadete niyet edip yattıktan sonra, uyuyup kalana, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi sevab yazılır, uykusu da kendisine sadaka olur.) [Nesai, İbni Mace]

Oruçlu kimse, uyanıkken namaz kılamıyor, hayırlı işler yapamıyorsa, gıybet ediyor veya günah olan işler yapıyorsa, uyuması onun için daha iyi olur. Uyumakla günahlardan kurtulmuş olur. (Uyuyan, orucun sevabını hayâl bile edemez) demek ilmî değil, indî bir sözdür.

Uzun ve sıcak günlerde oruç tutmak, kısa ve soğuk günlerde oruç tutmaktan ve maniler arasında sıkıntılı oruç tutmak daha sevabdır diye kendini sıkıntıya sokmak yanlış olur. Sıkıntı tabiî olarak gelmeli, kendi elimizle kendimizi sıkıntıya sokmamız sevab olmaz.

Orucun şekli ve vakti değiştirilemez

Orucun şekli ve vakti değiştirilemez

Sual: Oruç, yaz aylarına gelince insanlar zorlanıyor. Orucun vaktinde ve şeklinde bir değişiklik yapılamaz mı?

Cevap:
Oruç, Kur’ân-ı kerimde çeşitli âyet-i kerimelerle, Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olan kadın erkek herkese açıkça farz kılınmış bir ibadettir.

İslâm dini, Allahü teâlânın emirleri ve yasakları üzerine bina edilmiştir. Bu emir ve yasaklar üzerinde, hiç kimse söz sahibi değildir. Ne emredilmiş ve nasıl emredilmiş ise, o ibadet öyle yapılır. Oruç ibadetinin de, şekli, vakti, nasıl yapılacağı açıkça bildirilmiştir. Dolayısı ile orucun şeklini, vaktini değiştirmeye, herhangi bir kimsenin gücü yetmez. İslâmiyet, Hristiyanlık gibi değildir. Hıristiyanlık, tahrif edildiğinden, onu herkes dilediği gibi değiştirmiştir.

Müslüman kendini, Allahü teâlânın aciz bir kulu olarak bilir. Allahü teâlâyı ise, her şeyin yaratıcısı, sahibi ve rızık vericisi olarak bilir ve inanır. Bunun için de, cenâb-ı Hakkın emri ile hareket eder, hayatını ona göre düzene koyar. Bu, utanılacak değil, övünülecek bir hâldir. Çünkü Yaradanının rızasına uygun hareket etmekte, Ona kul olmaya çalışmaktadır. Allahü teâlâya kulluktan yüz çevirmek, itirazcı, kibirli kimselerin işidir.

Gayr-i müslim kaynaklardan beslenerek, Müslümanların oruç ibadetine saldıranlardan bazıları;
“Bir ay müddetle, bilhassa yaz günlerinde gündüzleri yemeyip içmeyerek, âdet olanın zıddına geceleri yiyip içmek, sıhhate zararlı olup, çeşitli hastalıkların meydana gelmesine sebep olduğu, mütehassıs doktorlar tarafından iddia edilmiştir” diyorlar.

Böyle söyleyen ve yazanların, bu sözleri ve yazıları doğru değildir. Olanın tersini söylemektir ki, bu da iftiradır. Çünkü orucun edeblerinden birisi de, iftar zamanında mideyi tıka basa doldurmayıp, henüz iştahı varken yemekten el çekmektir. Bu edebe riayet edenlerin, hasta olmak değil, bilakis sıhhat bulacakları bütün doktorlar tarafından ittifakla bildirilmiştir.

Oruç, Allahü teâlânın emrettiği bir ibadettir. Nasıl emredilmişse, o şekilde yapılır. Öğle namazı öğle, ikindi namazı ikindi vaktinde farz olduğu gibi, farz olan orucun vakti de Ramazan ayıdır. Beş vakit namazın, haccın, orucun vakitleri ve yapılış şekilleri hiçbir şekilde değişmez ve değiştirilemez.

Oruçlu, günahtan da sakınmalıdır

Oruçlu, günahtan da sakınmalıdır

Sual: Oruç tutan bir kimse, sadece yeme, içmeyi mi yoksa günahları da terk etmesi gerekir mi?

Cevap:
Oruç tutmak, sadece yeme ve içmeyi terk etmek değildir. Eli, dili, gözü, kulağı ve bütün uzuvları da, günah işlemekten uzak tutmalıdır. Çünkü Peygamber efendimiz;
(Oruç tutan kimse, yalan sözü terk etmezse, o kimsenin yiyip içmeyi terk etmesine Allahü teâlânın ihtiyacı yoktur) buyurmuştur.

Faydasız şeyler konuşmak, yalan söylemek, gıybet etmek, tutulan orucun sevabını giderir. Zahmet çekerek, sıkıntılara katlanarak ibadet yapıp da, bunun sevabını yok etmek, akıllı kimsenin yapacağı iş değildir.

Ancak oruç tutarken günah işleyenler, benim orucumun kıymeti yok diyerek orucu terk etmemeli, oruca devam etmeli, Allahü teâlâya yalvararak af dilemeli ve işledikleri günahlardan yüz çevirmelidirler. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlâ, lütfederek, ihsan ederek, nefis iman edip İslâmiyete uymakla şereflenince, İslâm-ı hakikiye kavuşulur ve imanın hakikati hasıl olur. Bundan sonra yapılacak her iş, İslâmiyetin hakikati olur. Namaz kılınca, namazın hakikati kılınmış olur. Oruç tutunca, orucun hakikati tutulmuş olur. İslâmiyetin bütün hükümlerine uymak da, hep böyledir.”

Seyyid Burhâneddîn Tirmizî hazretleri, talebelerine hitaben buyurur ki:
“Oruç, hikmet hazinelerinin anahtarıdır. Oruç tutmak, kalbin rikkate gelmesine sebep olur ve oruçlunun duası, Allahü teâlâ indinde makbuldür. Allahü teâlâya ulaştıracak, oruçtan daha iyi bir binek yoktur. Orucun Allahü teâlâ katında büyük değeri vardır. Bir kimse, bütün kulluk vazifelerini yerine getirse, fakat midesini doldursa hiçbir yere ulaşamaz. Orucu gereğince tutsa, başka kulluk vazifelerinde kusur olsa bile, yine bir yere erişir.”

Şâh Veliyyullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki:
“İnsanın nefsi taşkınlık yapınca, bazı çarelere başvurması gerekir. Oruç, bu hususta en güzel çaredir. İnsan, şehvetini oruç tutmak suretiyle kırar. Oruç, insanın kötü isteklerini zayıflatır. Ruhun parlaması, şehvetin ve kötü arzuların kırılmasında, oruçtan daha tesirli bir çare yoktur. Kişi oruç tutmak suretiyle şehvet ve kötü arzularından ne kadar sıyrılabilmişse, oruç o derece günahlarına kefaret olur.”

Konya'da 16 yaşındaki çocuk babasını tüfekle öldürdü

toby8fbFkky80LcjknXEsQ.webp
Konya'da oğlu tarafından tüfekle vurulan baba hayatını kaybetti.

Akşehir ilçesi Reis Mahallesi'nde İ.Ö. (16) ile babası Özcan Ö. (41) henüz belirlenemeyen nedenle tartıştı.

Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine İ.Ö. babasına tüfekle ateş etti.

İhbar üzerine bölgeye jandarma ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi.

Sağlık ekibi Özcan Ö.'nün olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi.

Özcan Ö.'nün cenazesi otopsi için Akşehir Devlet Hastanesi morguna götürüldü.

Şüpheli İ.Ö. gözaltına alındı.

Filtrele

Geri