Uygulamayı yükle
How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

Patlıcan Alerjisi Nedir? Patlıcan Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Patlıcan alerjisi sıklıkla karşılaşılan besin alerjilerinden biridir. Ülkemizde de oldukça fazla tüketilen patlıcan ve biber gibi sebzeler kimilerinin beslenme rutininin temelini oluştururken kimilerinde alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Patlıcan ve patlıcangillere alerjisi olan bir kişi bu besinleri tükettiğinde kaşıntı, kabarma, nefes darlığı gibi birtakım problemler yaşayabilir.

Patlıcangiller, yaklaşık 3 bin türden oluşan, ‘solanaceae’ adlı çiçekli bitkiler familyasıdır. Patlıcan, domates, dolmalık biber, kırmızı biber, beyaz patates patlıcangiller ailesine ait bazı meyve ve sebzelerdir. Patlıcan alerjisine sahip kişilerin aynı aileden diğer meyve ve sebzelere karşı da hassasiyeti olması mümkündür.

Patlıcan Alerjisi Nedir?

Patlıcan alerjisi, patlıcan veya patlıcangillerden başka bir türün tüketilmesi durumunda vücudun verdiği aşırı tepkiye verilen addır. Patlıcangiller ailesine ait sebze ve meyveler, alkaloidler adı verilen bir tür kimyasal bileşik içerir. Bu kimyasallar bitkiyi küf ve zararlılardan korur. Bu bileşikler insan vücudunda bir bağışıklık tepkisine neden olabilmektedir.

Bağışıklık sistemi bu maddeyi yabancı madde olarak algılar ve bu maddeyle savaşması üzerine antikorlar üretmeye başlar. Yabancı madde olarak algılanan besin maddesiyle savaşmaya başlayan vücut bu aktivite sonucu bazı alerjik reaksiyonlar vermeye başlar. Patlıcan alerjisi bu şekilde oluşur.

Patlıcan alerjisi belirtileri diğer besin alerjileri ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Çoğu besin alerjisinde olduğu gibi patlıcan alerjisi de çocuklukta ortaya çıkan bir alerji türüdür. Yani bebeklerde patlıcan alerjisi belirtileri görülmesi olası bir durumdur. Ancak yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkması da mümkündür. Yani hayatının belirli bir noktasına kadar patlıcanı keyifle tüketebilen yetişkinlerde patlıcan alerjisi sonradan oluşabilen bir durumdur.

Patlıcan alerjisinin yanı sıra bazı kişiler patlıcana veya patlıcanın diğer türlerine karşı intoleransa sahip olabilmektedir. Besin intoleransları genellikle alerji kadar ciddi olmayan durumlardır. Daha çok sindirim güçlüklerine neden olan durumlardır. Patlıcan intoleransı bulunan kişiler patlıcanı sindirmek için gerekli olan enzimlere sahip olmadıklarından buna bağlı birtakım sorunlar yaşarlar. Bunlar gaz ve şişkinlik, mide bulantısı ve ishal gibi semptomlar olarak ortaya çıkabilir.

Patlıcan alerjisi, patlıcangiller ailesinde bulunan diğer meyve ve sebzelerle çapraz reaksiyon gösterebilmektedir. Bu, patlıcana alerjisi olan bir kişinin patlıcangillerin diğer türlerinden olan domates, biber ve diğer sebze meyvelere karşı da alerjisi olabileceği anlamına gelmektedir.

Patlıcan Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Patlıcan alerjisi belirtileri bazı kişilerde patlıcan tüketiminin hemen ardından görülürken bazılarında daha geç ortaya çıkabilmektedir. Alerjik tepkileri anında ortaya çıkan kişiler neye karşı alerjiye sahip olduklarını kolaylıkla anlayabilirler. Bununla beraber gecikmiş belirtiler gösteren kişiler bu alerjik tepkileri neye karşı gösterdiklerini anlamakta güçlük çekebilir, bir doktor yardımına ihtiyaç duyabilirler.

Alerji belirtileri kişinin patlıcana karşı ne kadar hassas olduğuna göre değişebilir. Duyarlılık seviyesine bağlı olarak hafiften şiddetliye birçok alerjik belirti mevcuttur.

Patlıcan alerjisi nasıl anlaşılır sorusunun cevabı olabilecek sıklıkla görülen bazı alerjik reaksiyonlar aşağıdaki gibidir:

  • Kaşıntı veya kızarıklık
  • Burun tıkanıklığı
  • Hırıltı veya nefes almada zorluk
  • Mide bulantısı ya da kusma
  • Nefes almada zorluk
  • Boğaz şişmesi ya da boğazda yumru hissi
  • Baş dönmesi
  • Ağız, dudak, dilde şişme
  • Gözlerde kaşıntı ve sulanma
  • Aşırı mukus üretimi
  • Ağrılı kaslar ve eklemler
  • İltihap
Yetişkinlerde ve bebeklerde patlıcan alerjisi belirtileri arasında olan hafif şiddetteki bu semptomların yanı sıra daha şiddetli ve hayati risk taşıyan anafilaksi ve bilinç kaybı gibi reaksiyonlar da bulunmaktadır. Anafilaksi acil müdahale gerektiren bir durumdur ve zamanında müdahale edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle anafilaksiyi iyi tanımak ve belirtilerinin neler olduğunu bilmek hayati önem taşır.

Anafilaksinin bazı belirtileri şunlardır:

  • Kalp atışlarında hızlanma
  • Kan basıncında ani düşüş
  • Kalp çarpıntısı (taşikardi)
  • Nefes almada güçlük
  • Hırıltılı solunum
  • Solunum yollarının şişmesi
  • Konuşma bozukluğu
  • Dilin şişmesi
  • Dudakların şişmesi
  • Dudakların, parmak uçlarının veya ayak parmaklarının etrafındaki mavi renk
  • Bilinç kaybı
Bu belirtilerden biri ya da birkaçının görüldüğü durumda vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Patlıcan Alerjisi Neden Olur?

Patlıcan alerjisinin doğuştan ve sonradan olmak üzere farklı nedenleri bulunmaktadır. Doğuştan gelen sebeplere bağlı olarak patlıcan alerjisi görülebilir. Patlıcan alerjisi en sık karşılaşılan besin alerjilerinden biridir. Bebek henüz anne karnındayken genetik şifresine bağlı olarak patlıcan alerjisi geliştirebilir. Çünkü genetik yatkınlık bağışıklık sistemi tepkilerinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle çoğu besin alerjisinde olduğu gibi patlıcan alerjisinde de doğuştan gelen faktörler en önemli alerji nedenlerinden biridir.

Patlıcan alerjisi doğuştan olduğu gibi sonradan da gelişebilen bir durumdur. Yıllarca sorunsuz bir şekilde patlıcan tüketen bir kişi belirli bir zaman sonra patlıcana karşı bazı alerjik reaksiyonlar göstermeye başlayabilir. Bunun nedeni aşırı patlıcan tüketimi olabilir.

Çok sık patlıcan yemekleri veya patlıcan salatası tüketen bir kişinin vücudu aşırı tüketime bağlı olarak alerjik tepkiler vermeye başlayabilir. Bu da sonradan edinilen patlıcan alerjisinin bir nedenidir.



Patlıcan Alerjisi Nasıl Geçer?

Bir gıda alerjisinden korunmanın en iyi yolu o gıda maddesini tüketmekten kaçınmaktır. Patlıcan alerjisi olan kişiler beslenme rutinlerini alerjileri çerçevesinde şekillendirmeli, patlıcanı ve patlıcan içeren her türlü yiyeceği diyetlerinin dışında bırakmalılardır.

Yalnızca patlıcan değil, çapraz reaksiyona neden olabilecek tüm gıdalardan uzak durulmalıdır. Patlıcan alerjisine sahip kişiler patlıcan yemekleri yemekten kaçınmalılardır. Özellikle dışarıda yemek yerken yedikleri yemeğin içeriğini iyice araştırmalı, gerekirse yemeği yapan kişiye sormalılardır.

Aynı zamanda paketli gıdalar tüketirken de dikkatli olmalılardır. Satın alacakları ürünün içindekiler kısmını dikkatlice incelemeli, içinde alerjiye neden olacak herhangi bir bileşen olmadığından emin olmalılardır.

Fakat patlıcana alerjisi olan kişiler bu besini hayatlarından çıkartırken, aynı ya da benzer besin değerlerine sahip bir besini beslenme alışkanlıkları arasına eklemeyi ihmal etmemelilerdir. Sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak için ihtiyaç halinde bir uzmandan destek alınabilir.

Alerjik reaksiyonlardan kurtulmanın bir diğer yolu ilaç tedavisidir. Alerjik reaksiyonlar sonucu görülen hafif belirtiler için bir alerji uzmanı tarafından reçete edilecek antihistaminikler kullanılabilir. Bu ilaçlar reaksiyon oluşumunun önüne geçemese bile alerjik belirtileri iyileştirebilir.

Eğer belirtiler şiddetliyse ve anafilaksi riski mevcut ise alerji uzmanınız adrenalin otoenjektörü reçete edebilir. Bu enjektörü acil durumlar için yanınızda bulundurmanız, nasıl kullanıldığını iyi bilmeniz ve yakın çevrenizdeki kişilere de nasıl kullanıldığını öğretmeniz anafilaktik şok anında hayatınızı kurtarabilir.

Polen Alerjisi – Polen Alerjisi Belirtileri – Polen Alerjisi Tanısı

Polen Alerjisi - Polen Alerjisi Belirtileri - Polen Alerjisi Tanısı​

Hava yollarında daralma olduğunda;

Öksürük (genellikle kuru tipte yani balgamsız),

Nefes darlığı

Göğüste baskı hissi ve

Hırıltılı-hışıltılı solunum gibi belirtiler ile ortaya çıkar.

Bu belirtiler başka hastalıklarda da olabilir. Bu nedenle yakınmalardaki belirli özellikler çok önemlidir:

Yakınmalar tekrarlayıcıdır, nöbetler halinde gelir

Genellikle gece ve/veya sabaha karşı ortaya çıkar

Kendiliğinden veya ilaçlarla kaybolur

Bazı etkenler yakınmanın tekrar ortaya çıkmasına neden olur (alerji, ilaçlar,

egzersiz, soğuk hava, tahriş edici kokular, gribal infeksiyonlar)

Mevsimsel değişkenlik gösterebilir.

Vücudumuzda allerjik reaksiyonların oluşmasına neden olan maddelere “allerjen” denir. (polen, küf, toz, hayvan tüyü, akarlar v.b.) Allerjenler hedef organlarda (akciğer, burun ve gözlerde) bir takım biyokimyasal reaksiyonlara, salgılara neden olurlar, bunlardan biri de histamindir. Histamin vücut sıvılarının damarlardan dokulara sızmasına neden olur. Bu davücutta genel kaşıntı, gözlerde yaşarma, kızarıklık, burunda tıkanıklık ve akıntı, akciğerde ise nefes darlığı, sekresyon artışı, öksürük, hırıltı vb. belirtilere neden olur.

Her bitki için polen yayma dönemi farklıdır. Ağaç polenleri genellikle şubat-mart, çim polenleri nisandan temmuz ortasına kadar, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve genellikle sonbaharda ortaya çıkar.

Allerji tanısı klinik ile uyumlu pozitif test sonuçları varlığında konulur. Bu amaçla yapılan en sık pratik, ağrısız ve çabuk sonuç veren deri testleri kullanılmaktadır.

Polen Alerjisinden Korunmak İçin

Hassas olduğunuz bitkinin polen yayma döneminde dışarı çıkmamaya çalışın, açık havada spor yapmayın. Güneş gözlüğü kullanın, eve geldiğinizde burun ve gözlerinizi su ile yıkayarak yapışan polenleri uzaklaştırın. Mümkünse her gece saçlarınızı yıkayın (saçlarınızdan dökülecek olan polenleri solumamak için).

Evinizi öğleden sonra havalandırın, sabah saatlerinde pencere açmayın. Ev içi havanın temizlenmesinde hepa filtreli hava temizleyici kullanabilirsiniz. Polen mevsiminde, çamaşırlarınızı eviçinde kurutun. Otomobiliniz ile seyahat ederken camları kapalı tutun ve aracınızın polen filtresini ilkbaharda sık değiştirin.

Polenlerden Korunmak İçin Neler Yapılabilir

Polenlerden Korunmak İçin Neler Yapılabilir​

Hava yollarının daralması ile kendini gösteren ve ataklar (krizler) halinde gelen bir hastalıktır.

Polen Alerjisi Belirtileri​

Hava yollarında daralma olduğunda;

Öksürük (genellikle kuru tipte yani balgamsız),

Nefes darlığı

Göğüste baskı hissi ve

Hırıltılı-hışıltılı solunum gibi belirtiler ile ortaya çıkar.

Bu belirtiler başka hastalıklarda da olabilir. Bu nedenle yakınmalardaki belirli özellikler çok önemlidir:

Yakınmalar tekrarlayıcıdır, nöbetler halinde gelir

Genellikle gece ve/veya sabaha karşı ortaya çıkar

Kendiliğinden veya ilaçlarla kaybolur

Bazı etkenler yakınmanın tekrar ortaya çıkmasına neden olur (alerji, ilaçlar,

egzersiz, soğuk hava, tahriş edici kokular, gribal infeksiyonlar)

Mevsimsel değişkenlik gösterebilir.

Vücudumuzda allerjik reaksiyonların oluşmasına neden olan maddelere “allerjen” denir. (polen, küf, toz, hayvan tüyü, akarlar v.b.) Allerjenler hedef organlarda (akciğer, burun ve gözlerde) bir takım biyokimyasal reaksiyonlara, salgılara neden olurlar, bunlardan biri de histamindir. Histamin vücut sıvılarının damarlardan dokulara sızmasına neden olur. Bu davücutta genel kaşıntı, gözlerde yaşarma, kızarıklık, burunda tıkanıklık ve akıntı, akciğerde ise nefes darlığı, sekresyon artışı, öksürük, hırıltı vb. belirtilere neden olur.

Her bitki için polen yayma dönemi farklıdır. Ağaç polenleri genellikle şubat-mart, çim polenleri nisandan temmuz ortasına kadar, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve genellikle sonbaharda ortaya çıkar.

Allerji tanısı klinik ile uyumlu pozitif test sonuçları varlığında konulur. Bu amaçla yapılan en sık pratik, ağrısız ve çabuk sonuç veren deri testleri kullanılmaktadır.

Polen Alerjisinden Korunmak İçin

Hassas olduğunuz bitkinin polen yayma döneminde dışarı çıkmamaya çalışın, açık havada spor yapmayın. Güneş gözlüğü kullanın, eve geldiğinizde burun ve gözlerinizi su ile yıkayarak yapışan polenleri uzaklaştırın.

Mümkünse her gece saçlarınızı yıkayın (saçlarınızdan dökülecek olan polenleri solumamak için). Evinizi öğleden sonra havalandırın, sabah saatlerinde pencere açmayın.

Ev içi havanın temizlenmesinde hepa filtreli hava temizleyici kullanabilirsiniz.

Polen mevsiminde, çamaşırlarınızı eviçinde kurutun. Otomobiliniz ile seyahat ederken camları kapalı tutun ve aracınızın polen filtresini ilkbaharda sık değiştirin.

Şeker alerjisi nedir? Belirtileri nelerdir?

Şeker alerjisi nedir? Belirtileri nelerdir?​

Sık sık yaşanmasına rağmen göz ardı edilen rahatsızlıklardan biride şeker alerjisidir. Rafine şekerin sağlığa birçok zararlı etkeni vardır. Bu yüzden tüketirken akabinde gelişen belirtilere dikkat edilmesinde fayda var. Aksi hale bilinmeden yaşanan şeker alerjisi ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarır.

Şeker pancarının fabrikadan geçirilip sıkılaştırılarak elde edilen şekere rafine şeker denir. Yapılan bazı araştırmalarda bu şekerin meme kanserinden akciğer kanserine kadar birçok ciddi sağlık sorununa zemin hazırladığı biliniyor. Diğer tüm alerjilerde olduğu gibi şeker alerjisinde de bağışıklık şekerle beraber vücuda giren maddelere karşı uyarıcı olarak harekete geçmesi ile ortaya çıkar. Bu sadece sofra şekerleri değil diğer tüm şekerlerine karşı vücut bu reaksiyonu yaşar.

Genellikle şeker intoleransı denilen rahatsızlıkla karıştırılır. Rahatsızlık aslında kişinin bir çikolata parçası ya da bir dilim baklava sonrasında yaşadığı yorgunluk durumuna denir. Halk arasında bu durum şeker çökmesi olarak adlandırılır.Bu durumda vücut şekeri sindirmekte zorlandığı için bazı belirtiler yaşar. Şeker yedikten sonra şiddetli kramp, ishal ve gaz sıkışması gibi durumların yaşanmasının şeker intolerans olduğunuzun göstergesidir.

Şeker alerjisinde ise bağışıklık harekete geçtiği için vücut dışı da faaliyetler meydana gelir. Bağışıklık şekeri zararlı madde olarak algıladığından karın ağrısı, ishal, ciltte kızarma, dökülme, kaşıntı ve en kötüsü nefes darlığı yaşanır.

MEYVE VE SEBZELERDEKİ FRUKTOZ MADDESİNE DİKKAT!

Şeker alerjisi olan kişilerin bazı meyve, sebze ve bal tüketirken dikkat etmesi gerekir. Çünkü bu besinlerin içerisinde fruktoz madde bulunur. Bu madde şeker ile aynı özelliği gösterdiğinden alerji etkisi yapabilir. Aynı zamanda soslarda ve kapalı konservelerde de bu madde bulunur. Bazı üreticiler bozulmaması için daha fazla ilave eder.

SÜTTEKİ LAKTOZA DİKKAT!

Bunun yanı sıra laktoz da süt ve süt ürünlerinde bulunana şeker maddesidir. Bağışıklığın bu maddeye karşı diğer maddelere oranla daha hassastır. Süt alerjisi ve laktoz şeker alerjisi aynı şey değildir. Süt alerjisi bağışıklığın protein maddesine karşı gerçekleştirdiği savaştır. Vücut bu maddeyi sindiremediğinden şişkin ve gaz gibi mide bağırsak sorunlarına neden olur.

ŞEKER ALERJİSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?​

- En yaygın belirtisi burundur. Bu alerjik reaksiyon burundaki sinüs kanallarını tıkanmasına neden olur. Bu da şiddetli baş ağrısını beraberinde getirir. Sinüs kanalları tüm yüzü ilgilendirdiğinden yanak ve çene ağrılarına sebebiyet verir. Akabinde burun akıntısı, şişmesi ve kızarmasını sağlar.

- Mide ağrısına

- Depresyon ve buna bağlı stres

- Akciğerlerde sorunlara bağlı nefes alıp vermede rahatsız hissetme

- Üst solunum yollarında iltihaplanmaya meyilli ortam hazırlar bu gibi belirtiler zamanla daha şiddetli durumlara neden olur.

Bu belirtilerden sonra bir uzmana görünmekte fayda var. Kesin bir tedavisi olmaz ortaya çıkan reaksiyon şiddetini azlatacak ilaçlar verilir.

Susam Alerjisi Nedir? Susam Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Susam Alerjisi Nedir?​

Susam alerjisi, susam ve susam içeren besinler tüketilmesi halinde ortaya çıkan olumsuz bağışıklık tepkisidir. Susam alerjisi olan kişi susam ya da susam içeren herhangi bir besin maddesi tükettiğinde susamın içeriğindeki proteinler kişinin bağışıklık sisteminde bulunan antikorlara bağlanır. Normalde zararsız olan bu proteinler antikorlar tarafından zararlı olarak algılanarak bağışıklık savunması tetiklenir ve hafif veya şiddetli bazı alerjik reaksiyon semptomları ortaya çıkar.

Susama olan hassasiyet kişiden kişiye değişiklik gösterdiğinden, susam alerjisi belirtileri kaşıntı ve kabarma gibi hafif, nefes darlığı ve bayılma gibi şiddetli olabilmektedir. Susam alerjisi aynı zamanda polen alerjisi gibi çapraz reaktif özelliğe sahip olabildiğinden bu alerjiye sahip kişiler benzer tohum ve kuruyemişlere karşı da hassasiyete sahip olabilmektedir.

Fındık ve çavdar tanesi alerjileri susam alerjisini takip eden alerjilerdendir. Yani susam alerjisi olan kişilerin fındığa ya da çavdara da alerjisi olması olasıdır. Susam ayrıca birçok paketli gıdada eser miktarda da olsa bulunduğundan, bu gıda alerjisine sahip kişiler alerjilerini takip ederken oldukça dikkatli davranmalılardır. Satın alacakları paketli gıdaların içeriğini dikkatlice inceleyerek o ürünün tüketimlerine uygun olup olmadığını kontrol etmeleri gerekmektedir.

Susam Alerjisi Belirtileri Nelerdir?​

Yetişkinlerde susam alerjisi belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bu nedenle susam alerjisi nasıl anlaşılır sorusunun belirli bir cevabı yoktur. Belirtiler, alerjiye sahip kişinin hassasiyet derecesi ile ilişkili olduğundan net bir belirti tanımı yoktur. Alerjik reaksiyon belirtileri deride kaşıntı ve kabarma gibi ufak çaplı olabildiği gibi anafilaktik şok ve bayılma gibi hayati risk oluşturabilecek kadar ciddi semptomlar olarak da gözlemlenebilir. Susama maruz kalınması durumunda sıklıkla görülen bazı susam alerjisi belirtileri şunlardır:

  • Kusma
  • İshal
  • Mide bulantısı
  • Kurdeşen
  • Karın ağrısı
  • Öksürük
  • Boğazda ya da ağızda kaşıntı
  • Yüzde kızarıklık veya şişme
  • Dudakta, dilde ve boğazda şişme
Hafif şiddette gözlemlenen bu belirtilerin yanı sıra susama karşı yüksek hassasiyete sahip kişiler alerjik reaksiyon olarak anafilaksi geçirebilir. Anafilaksi hayati riski bulunan, derhal acil tıbbi müdahale gerektiren oldukça şiddetli bir semptomdur. Özellikle alerji geçmişi olan kişilerin susam alerjisine bağlı olarak anafilaksi geçirme riskine karşı yanlarında epinefrin enjektörü bulundurmaları tavsiye edilir. Çünkü anafilaksi zamanında müdahale edilmediğinde ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir reaksiyondur. Anafilaksi belirtilerinden bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Nefes almada zorluk
  • Bayılma
  • Hızlı kalp atışı
  • Kalp durması
  • Baş dönmesi
  • Kan basıncında düşüş
  • Bilinç kaybı
Bu belirtilerden biri ya da birkaçının gözlemlendiği durumda en hızlı şekilde sağlık ekiplerine haber verilmeli ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Susam Alerjisi Neden Olur?​

Susam alerjisi bazı kişilerin susam ve susam ürünlerine karşı hassasiyet göstermesiyle ortaya çıkar. Susamın içeriğindeki bazı zararsız proteinler bu kişilerin bağışıklık sistemi tarafından zararlı madde olarak algılanır ve vücut bu maddeye tepki göstermeye başlar. Susam alerjisi susam veya susam içeren herhangi bir besinin tüketimini takip eden 24 saat içinde ortaya çıkabilen bazı belirtilerle ortaya çıkar. Bu alerjiye sahip kişiler, hassasiyet derecelerine göre hafif veya şiddetli alerjik tepkiler gösterebilir.

Susam Alerjisi Nasıl Geçer?​

Susam alerjisi erken yaşta ortaya çıkma eğilimindedir ve yapılan araştırmalara göre susam alerjisine sahip çocukların yaklaşık %80'inde bu alerji devam etmektedir. Bu demek oluyor ki bebeklerde susam alerjisi belirtileri de gözlemlenebilmektedir. Buna karşın susam alerjisinin tedavisi de mümkündür.

Susam alerjisinde temel tedavi yöntemi susam ve susam ürünleri içeren her türlü besin maddesinden uzak durmaktır. Beslenme rutininizden susam ve susam içerebilecek her türlü besin maddesini çıkarmak alerjik reaksiyonların önüne geçmek için ilk olarak yapmanız gereken şeydir. İçeriğinde aşağıdakilerden herhangi birini içeren yiyeceklerden uzak durmalısınız:

  • Susam, susam tohumu
  • Susam tozu
  • Helva
  • Susam unu
  • Susam yağı
  • Susam ezmesi
  • Sesamol
  • İrmik
  • Tahin
  • Susam bitkisi
Bunların yanı sıra bazı yiyeceklerdeki susamı fark etmek her zaman mümkün değildir. Özellikle paketli gıdalarda içeriğe fazlasıyla dikkat edilmelidir. Temelde susam içermese bile eser miktarda susam içerme ihtimali olan gıdalar ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Dolayısıyla içeriğinden şüphe duyulan hiçbir besin tüketilmemelidir.

Dışarıda yemek yenileceği zaman yemeğin içeriği iyice araştırılmalı, aşçı ya da şefe yemeğin içeriği ısrarla sorulmalıdır. Her ne kadar dikkat edilse de farkında olmadan susama maruz kalınabilir. Bu durumun önüne geçmek için ufak çaplı alerjik reaksiyonlara karşı bir uzman tarafından reçete edilecek antihistaminikler veya bazı alerji ilaçları edinebilirsiniz. Bu ilaçlar sayesinde susama maruz kalınması durumunda ortaya çıkabilecek kaşıntı veya kurdeşenlerin vereceği rahatsızlığı hafifletebilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, antihistaminikler ciddi alerjik reaksiyonları tedavi edemez.

Şiddetli alerjisi olan kişiler genelde doktor önerisi ile yanlarında adrenalin enjektörü bulundurarak alerjik reaksiyon durumunda acil müdahaleyi kolaylaştırır. Alerji uzmanları tarafından reçete edilen adrenalin enjektörlerini kullanırken de bazı hususlara dikkat edilmelidir. Enjektörü nasıl kullanacağınızı bildiğinizden emin olmak yapmanız gereken ilk şeydir. Sizinle birlikte en yakınınızda bulunan kişilerin de bu enjektörü nasıl kullanacağını bilmesi anafilaktik bir anda acil müdahale ederek sizi kurtarmalarını sağlayabilir. Ayrıca enjektörü son kullanma tarihinden önce değiştirdiğinizden emin olmalı ve daima yanınızda bulundurmalısınız. Bu sayede şiddetli alerjik reaksiyonların önüne geçmek ya da erken müdahalede bulunmak mümkün olabilir.

Susam yalnızca besin maddelerinde değil sabun ve kremler gibi kozmetik ürünlerinde, takviye edici gıdalar, ilaçlar ve evcil hayvan gıdalarında da "Sesamum indicum" ismiyle bulunabilir. Sadece tüketilen gıdalara değil bu ürünlerin kullanımına da dikkat edilmesi alerjik reaksiyon riskini en aza indirecektir. Özellikle bebeğiniz için kullanacağınız sabunlar ve kremlerin içeriğini dikkatlice incelemek bebeklerde susam alerjisi belirtilerinin önüne geçmek için oldukça önemlidir.

Yetişkinlerde susam alerjisi tedavi edilebilen bir durumdur. Alerjisi olan kişiye duyarsızlaştırma işlemi uygulanarak bu alerjiden kurtulması sağlanabilir. Duyarsızlaştırma işlemi, uzman bir doktor eşliğinde özel donanımla hastanelerde alerjisi olan kişinin alerjik reaksiyona neden olmayacak ölçüde ve sık sık susama maruz bırakılması ile gerçekleştirilir. Bu işlemde önemli olan miktardır. Kişinin tolere edebileceği düzeyde susam verilmeli ve bu miktar giderek artırılarak vücut susama tepki veremeyecek hale getirilmelidir. Bu şekilde susam alerjisini ortadan kaldırmak mümkün olabilir.

Vücutta Alerji Nasıl Geçer? Çözümü ve Tedavi Yöntemleri

Vücutta Alerji Nasıl Geçer? Çözümü ve Tedavi Yöntemleri

Vücutta oluşan alerjiyi geçirmek için doğal tedavilerden yararlanabilirsiniz. Ayrıca doktorunuzun önerdiği ilaçları da düzenli olarak kullanmanız kısa sürede alerjiden kurtulmanıza imkan verecektir. Alerjiden kurtulmak isterseniz alerjiye neden olan etken maddeden uzak durmanız gerekir.

Vücutta Alerji Nasıl Geçer?

İnsanların bağışıklık sistemi yabancı maddelerle karşılaştığında tepki verir. Verdikleri bu tepkiye ‘‘alerji’’ denir. Genellikle polen, arı zehirlemesi, kimyasal maddeler, hayvan dışkısı, tozlar alerjik durumlara neden olmaktadır.

Alerji nedenleri; sıcak, soğuk ve güneş ışığı, balık ve diğer deniz ürünleri, portakal, süt, yumurta, çikolata, fındık, çilek, domates vb gıdalar, genetik faktör, bazı rafine, işlenmiş gıdalar, kozmetik gibi kimyasal ürünler, toz, polen, zehirli bitkiler, serumlar, aşılar, hayvan kılı, arı ve böcek sokmaları, penisilin veya penisilin-tabanlı antibiyotikler, psikolojik veya duygusal stres.

Farklı kişilerde benzer maddeler karşı farklı alerjik reaksiyonlarla karşılaşılabilir. Bu da her insanın biyolojik yapısının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Devamlı baş ağrısı, saman nezlesi gibi sorunlar, yüz ve gözlerde şişlik, vücutta egzama, kusma görülebilir.

Burun akıntısı, tıkalı burun da sizi rahatsız edecektir. Kan basıncında düşüş, hızlı ve yavaş nabız, şiddetli nefes darlığı, bilinç kaybı de tetikleyici unsurlar arasında yer alır. İshal, döküntü, sinirlilik, depresyon ve konjonktivite görülebilir.

Alerji belirtileri hissettiğiniz zaman doktorunuza başvurmanız gerekmektedir. Eğer alerji yeni bir ilaca başladıktan sonra başladı ise kesinlikle doktorunuza gitmeniz gerekmektedir. Daha önceden de alerjik rahatsızlık yaşamış olup, bu rahatsızlık tekrar ettiyse de yine doktorunuza görünmenizde fayda vardır.

Alerji İçin Doğal Tedavi Seçenekleri

Vücutta alerji nasıl geçer? Patates unu döküntü gibi alerjilere iyi gelmektedir. Bir bardak su içinde 3 yemek kaşığı patates ununu eritin be sonra bunu bir kova su içine ekleyin. Bu suyu kullanarak duş alınız. Döküntü üzerine avokado yapıştırarak geçmesini sağlayabilirsiniz. Yeşil çay doğal antihistaminik olduğu için tüketilmesi önerilmektedir. Alerjik durum yeşil çayın dışında papatya çayı ile de geçer.

Alerjik rahatsızlık durumunda saf baldan 1 veya 2 çay kaşığı yiyebilirsiniz. Zencefil doğal şifalı bitkilerdendir. Bir parça soyulmuş zencefili bir kupa içine alıp, üzerine kaynar su ekleyip 1-2 dakika bekleyiniz. Sonrasında kullanıma hazırdır.

Böcek ısırığı veya kurdeşen üzerinde kaşıntıyı gidermek için elma sirkesini az su ile seyrelttikten sonra uygulanabilir ya da banyo suyuna ekleyebilirsiniz. Neem bitkisi iyi anti-septik olduğu için kan hastalıkları, deri alerjileri, deri enfeksiyonları gibi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Pancar, havuç suyu ile salatalık suyu karıştırılarak alerjik durumlarda tüketilebilir.

Hint yağı bağırsak, cilt, burun pasajların alerjik durumların tedavisinde kullanılabilir. Beş damla hint yağı yarım fincan su veya herhangi bir meyve ya da sebze suyuna eklenerek tüketilebilir. Tüm bu çözümler sayesinde alerjik durumların çoğu geçer.

Alerji Tedavisi Ne Kadar Devam Eder, Kaç Günde Geçer?

Vücuttaki alerji kaç günde geçer? Gün sayısı saymak mümkün değildir. Yani kaç gün süreceği belli değildir. Tedavi genelde devamlı olarak uygulanır. Fakat bu hayat boyu ilaç kullanılacak demek değildir. İlaçlar kullanıldığı gibi, kimi zaman kullanılan bu ilaçlar kesilir ve korunma yöntemleriyle devam eder. Fakat sorun ortaya çıkarsa tekrar ilaç kullanılabilir.

Mevsimsel alerjik durumlarda kullanılan ilaçlar dönemseldir. Alerji tedavisinde hangi tür ilaçlar kullanılır? Hastalığın yerleştiği organa, hastanın özelliğine vb. durumlara bağlı olarak çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Her ilacın yan etkisi olabildiği gibi alerjik ilaçların da yan etkisi bulunabilir. İlaçlar mümkün olduğu sürece en az dozda kullanılmalıdır.

Çünkü gereksiz ilaç kullanmak ve gereksiz dozda ilaç kullanmak doğru değildir. Alerji tedavisinde antihistaminikler olarak adlandırılan bir grup ilaç kullanılmaktadır. Bunların uyku, dalgınlık, dikkat azalması gibi yan etkileri bulunmaktadır. Kimi insanlarda da iştah artması görülmektedir. Ayrıca alerji tedavisinde kortizon türü ilaçlar da kullanılmaktadır.

KANAL TEDAVİSİ İLE DİŞLERİNİZİ RAHATLATIN

Kanal tedavisi ile dişlerinizi rahatlatın​

Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, kanal tedavisinin canlı dişlerde tek seansta, canlılığını yitirmiş dişlerde de genellikle iki seansta uygulanmakta olduğunu belirtti.

Her insanın ağız boşluğunda bakteriler olabileceğini kaydeden Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, "Bakteriler aldığımız birçok gıda ile birleşerek ağzımızda asitlerin oluşmasını sağlarlar.

Bu oluşan asitleri ağız hijyenimize önem vermezsek diş minesine zarar verirler ve mine tabakasında çürük oluşmasına neden olurlar.

Mine de oluşan çürükler tedavi edilmezse, mine tabakasının altındaki dentin tabakasına geçerler. Dentin tabakası ağrı yoluyla bizi uyarmasına karşın oluşan çürük yine tedavi edilmezse bu kez mikroorganizmalar pulpaya doğru harekete geçerler. Bu sırada pulpa kendini korumak için ağrı yolu ile bizi uyarıya geçer. Ama yine dişimizi tedavi ettirmezsek bir müddet sonra mikroorganizmalar pulpa içindeki damar ve sinirleri harap ederek iltihabın oluşmasını sağlarlar.

Pulpada iltihabın oluşmasının bir başka yolu da travmalardır. Dişe gelen bir darbe, kök ucundan dişin köküne giren damar ve sinirlerin kopmasına, böylece dişin canlılığını yitirmesine neden olur.

Bu durumu herhangi bir yolla mikroorganizmaların eklenmesi pulpanın iltihabına neden olur. Pulpanın enfekte olmasının bir başka yolu da, diş çevresinde uzun süreli periodontal (diş eti ve çevresi) hastalığın bulunmasıdır." diye konuştu.

Dişte soğuk ve sıcak yiyecek ve içeceklere karşı oluşan ağrı ve hassasiyetlerde, yemek yeme sırasında oluşan ağrılarda iltihaptan ve bir iltihap başlangıcının habercisi olduğunu ifade eden Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, şöyle konuştu:
"Yine dişlerde meydana gelen aşırı renk değişimleri de iltihap belirtisi olarak algılanabilir. Bunların dışında çürüğün pulpaya kadar ulaştığı ama tedavi edilmeyen dişlerde, enfeksiyon kök ucundan çene kemiğine çıkar ve yüzde küçük veya büyük şişlere neden olabilir. Bu durumda enfeksiyonla mücadelede, diş hekimin yaptığı işlemlerin yanı sıra antibiyotik kullanımı da uygundur.

Genel kanı, yüzde şiş oluşturan dişin, şiş indikten sonra çekilmesi gerekmektedir. Yeni teknolojiye gore artık bu tür büyük enfeksiyonlara neden olan dişler bile kanal tedavisi yapılarak ağızda tutulabilir ve sağlıklı diş gibi size yıllarca hizmet edebilir."

Tedavi Yöntemleri​

Radyografi alınarak sorunlu dişin tespit edilmesi. Diş canlı ise lokal anestezi yapılarak diş ve çevre dokulardaki duyarlığın yok edilmesi.

Dişin Mine ve Dentin tabakalarındaki çürüklerin temizlenerek pulpaya ulaşılacak boşluğun oluşturulması. Dişe rubber dam takılarak izole edilmesi. Elektronik aletler kullanılarak çalışma uzunluğunun saptanması ve radyografi ile teyit edilmesi.

Döner alet sistemleri kullanılarak kök kanalı içindeki enfekte dentin tabakalarının, mikroorganizmaların yok edilmesi ve uzaklaştırılması. Kök kanallarında döner alet sistemleri kullanılırken çeşitli kök kanalı dezenfektanları ile mikroorganizmaların yok edilmesi.

Kanal tedavisine başlarken diş canlı değil ise kök kanalı içine konulacak bir kanal antiseptiği ile belirli bir süre beklenmesi ve sonraki buluşmada kök kanlarının doldurulması. Kök kanalı tedavisinden sonra, dişin çevre dokular ile ilişkisi kesilerek, enfeksiyonun bir daha oluşmaması ve dişin çevre dokularında meydana gelmiş bir hasar varsa onun onarılması amaçlanır.

Kanal tedavisi lokal anestezi altında yapılır ve ağrı duyulmaz. Kanal tedavisini takiben, özellikle de canlı dişlerin tedavisinin ardından dişte birkaç gün katlanabilir bir ağrı veya dişin üzerine basıldığında ağrı oluşabilir. Bu kanal tedavisi sonrası oluşan normal bir ağrıdır.

Kanal tedavisi yapılan dişin biraz korunması ile kısa sürede ortadan kalkar. Bugün için doğru tedavi yöntemi uygulanan kanal tedavilerde başarı oranı \%90'a varmaktadır.

Diş Hassasiyetine Neden Olan Faktörler Nelerdir

Diş Hassasiyetine Neden Olan Faktörler Nelerdir​

Oldukça rahatsız edici olan diş hassasiyeti sıcak ya da soğuk bir şeyler içerken, tatlı yerken hatta soğuk havalar da ağzınızdan alınan nefes ile bile hissedilebilir. Diş Hekimi Onur Öztürk diş hassasiyetinin dişin altındaki tabakasının zarar görmesi, dişi kaplayan diş eti çekilmesi gibi farklı sebeplerden meydana gelebileceğini belirtiyor ve bize bu nedenleri sırası ile açıklıyor;

Hassasiyete neden olan faktörler;​

1. Asitli yiyecek ve içecekler; Asitli yiyecek ya da içeceklerin düzenli olarak tüketilmesi dişin minesini aşındırır ve dişlerde hassasiyet oluşmasına neden olur. Bu durumdan şikayetçi olmamak için asitli yiyecekleri sınırlı sayıda tüketmek gerekir.
2. Yaş; Dişlerde hissedilen hassasiyet genelde 25-30 yaşlarındaki kişilerde görülür.
3. Yanlış diş fırçası kullanımı; Diş ve diş eti yapıları kişiler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle üreticiler birbirinden farklı diş fırçaları üretirler. Eğer hassas dişleriniz varsa ve sert diş fırçası kullanıyorsanız dişlerinize zarar verme olasılığınız çok yüksektir. Bu konuda 3diş hekiminizin tavsiyesine başvurun.
4. Çok sert diş fırçalamak; Yanlış diş fırçası kullanımının yanı sıra çok sert diş fırçalama da dişlere zarar verir. Bazı kişiler dişlerini daha sert bir şekilde fırçalayarak daha iyi temizlediklerini ya da dişlerinin daha beyaz olacağını zannederler. Oysa bu diş ve diş etlerine zarar vermekten başka bir işe yaramaz.
5. Diş gıcırdatma ve sıkma; Dişlerini sıkan ya da gıcırdatan kişilerde diş hassasiyetinin görülmesi çok yaygın bir durumdur.
6. Diş eti hastalığı; Diş eti hastalığı olan bireylerde de genelde diş hassasiyeti görülür. Bunun nedeni diş köklerinin diş eti çekilmesi sebebiyle korumasız kalmasıdır.

Sizin yapabilecekleriniz;

1. Dişlerinizi sizin için uygun olan diş fırçası ile nazikçe fırçalayın.

2. Tükettiğiniz gıdalara biraz daha dikkat edin. Asitli yiyecek ve içecekleri daha az tercih edin ya da pipetle içmeyi tercih edin.

3. Diş gıcırdatmanız varsa tedavi olun. Eğer uyurken diş gıcırdattığınızı çevrenizdekiler fark edip sizi uyarıyorlarsa en kısa zamanda diş hekiminizden randevu alın. Bu durumda diş hekiminiz size uygun koruyucu bir gece plağı yapar ve bunu yatarken kullanmanızı ister. Böylece uykunuzda yapacağınız sıkma veya gıcırdatma ile dişlerinize zarar vermemiş olursunuz

4. Diş hassasiyetine karşı üretilen diş macunlarını tercih edin.

Aldığınız önlemlere rağmen dişinizde belirgin bir hassasiyet varsa diş hekiminizi ziyaret edin ve bunu onunla paylaşın. Bu durumun arkasında çürük v.b bir sebep olabilir. En iyi tedavi seçeneğini muayene yaptıktan sonra diş hekiminiz uygulayacaktır.
Diş Hekimi Onur Öztürk

Diş fırçasının tarihçesi

İlk diş fırçası 1600’lü yıllarda Çinde üretilmiştir. Patenti ise 1858 yılında Amerikada alınmıştır.

İdeal diş fırçasının özellikleri fırçalama yüzeyi 7.9-9.5 mm genişliğinde 24.5-31.8 mm uzunluğunda 2-4 sıra kıl ve her sırada 5-12 küme kıl bulunmalıdır.

Diş fırçalarının yapımında Naylon kullanılmaktadır. Naylon kıllar daha uzun süreli kullanıma olanak sağlamaktadır.

Diş fırçası sapı seçiminde dikkat edilmesi gereken nokta fırça sapı avuç içine tamamen oturmalı ve rahatça manevra yapılabilmelidir. Baş kısmı ile sap kısmı arasında 1 veya 2 açı olması kullanım etkinliğini arttırabilir.

Diş İltihabı Diş Apsesi-Apse Nedir?

Diş İltihabı Diş Apsesi-Apse Nedir?​

Bazı kişiler diş çürümesini ciddi bir sağlık sorunu olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, daha çok sorun yaratan bir hastalığa yol açabilir. Çürüme, bakterinin, dişin özünü enfekte etmesine izin verir. Enfeksiyon köke ve çevre kemiğe yayılır. Bu abse olarak bilinir. Eğer enfeksiyon kemiğe ulaşırsa, diş kaybedilebilir. Enfekte diş kökü ve şişmiş doku ağrıya neden olabilir. Eğer kök ölürse, ağrı yok olacak, ancak yavaş yavaş da bitişik kemiğe zarar verecektir. Enfeksiyonunbir bölümü olarak oluşan irin, çene boyunca bir kanalı aşındırabilir ve diş eti üzerinde bir şişme ya da içi irinle dolu bir deri lezyonuna yol açabilir.

Abse Belirtileri​

  • Dişte sürekli ya da zonklama şeklinde ağrı;
  • Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassasiyet;
  • çiğnerken ağrı;
  • Boyunda şişmiş lenf düğümleri
  • Ateş ve genel kırıklık.

Apse Teşhisi​

Eğer dişinizde sürekli ve zonklama tarzında bir ağrı varsa, çiğnerken ağrı duyuyorsanız ya da sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassassanız apseli bir dişiniz olabilir. Hafif ateş, boyunda şişmiş lenf düğümleri olabilir ve genel olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz.

Sızlayan dişin yanındaki diş eti üzerinde oluşan şişme bir noktada patlayabilir ve patlarken ağzınızda kötü tat ve koku bırakan yoğun bir sıvı çıkarabilir. Aynı anda, ağrı büyük bir olasılıkla geçecektir. Eğer bu semptomlardan herhangi biriniyaşarsanız, derhal diş hekiminize başvurun. Diş hekiminiz dişinizi muayene eder ve ne yapılması gerektiğine karar verir.

Absenin Tedavisi​

Diş hekiminize gitmeden önce, aspirin ya da başka bir ağrı giderici alarak apse ağrısını geçirmeye çalışabilirsiniz. Yalnız, aspirini doğrudan dişinizin ya da çevre dokunun üzerine uygulamayın. Ağzınızı saat başı ılık, tuzlu suyla çalkalamak yatıştırıcı olabilir ancak tedavi edici değildir.

Geçmişte, apseli bir dişe yapılan tek tedavi, dişin çekilmesiydi Belirli koşullar altında diş çekimi yine de uygun olabilir. Ancak, günümüzde diş hekimleri genellikle apselidişleri iyileştirmektedirler.

İlk adım olarak, diş hekiminiz büyük bir olasılıkla enfeksiyonu gidermek için bir antibiyotik tedavisiuygulayacak. böylece enfeksiyonun vücudunuzun diğer bölümlerine yayılmasını önleyecektir. Rahatlamanız için ayrıca reçeteye ağrı giderici ilaçlar yazabilir.

Dişinizi kurtarmak için diş hekiminiz, o bölgeyi uyuşturabilir ve daha sonra o dişin diş özü yuvasına bir delik açabilir. Bu basıncı azaltacaktır. Diş özü yuvasıtemizlenir, dezenfekte edilir ve hareket etmeyecek şekilde bir maddeyle doldurulur. Apseli diş temizlendikten sonra eğer şişme devam ediyorsa, diş hekiminiz aktinomikoz adı verilen bir hastalık olup olmadığını anlamak için özel bir kültür yapmayı isteyebilir.

Bir sonraki adımda diş hekimidiş içine geçici bir dolgu koyacaktır. Enfeksiyon temizlendikten sonra

Diş hekimi büyük bir olasılıkla sizi birkaç ay içinde tekrar görmek isteyecektir. Tekrar gördüğünde ise apsenin bıraktığı boşlukta kemik ve dokunun büyüyüp büyümediğini saptamak için dişin röntgeni çekilecektir. Eğer boşluk sağlıklıgörünüyorsa, tedavi biter. Enfeksiyon devam ederse, ek tedaviler gereklidir ve diş hekimi sizi hastalıklı dokunun (zaman zaman kökün ucunu da içeren bir küçük kısım) ortadan kaldırılması için ameliyat edecek olan bir uzmana gönderebilir.

Dişin sinirinin travma, bakteriler ve kimyasal veya mekanik tahrişlerle ölümünü takiben, enfeksiyonkök ucundan çevre dokulara yayılır. Zamanla kök ucu çevresindeki kemikte lokalize bir cerahat toplanması meydana gelir. Bu durum diş apsesi olarak adlandırılır. Zamanla bu cerahat kemiği eriterek kendine bir yol bulur ve dişeti üzerinde içi irinle dolu bir şişliğe dönüşür.Bu aşamadan sonra diş kaybedilebilir.

Abse Belirtileri​

  • Dişte bir rahatsızlık meydana gelir, üzerine basıldığında dişin kemiğin içine doğru hafifçe hareket ettiği hissedilir.
  • Olay ilerledikçe, kök etrafındaki yumuşak dokularda şişlik meydana geldiği için ağrı artar.
  • Zamanla yüzde şişlik meydana gelir. Şişlik dişin ve kemiğin durumuna göre, başlangıç yerinden uzakta olabilir. Bu aşamada diş daha ağrılı, uzamış ve sallanır birhaldedir.
  • Mevcut cerahat dokuların en zayıf yerinden kendine bir yol bularak, ağız içine veya ağız dışına akar. Bu nedenleağızda kötü tat ve koku meydana gelir. Cerahat akmaya başladığında ağrı azalır.
  • Hafif ateş ve lenf bezlerinde şişlik olabilir. Genel kırıklık söz konusudur.

Apse Tedavisi​

Dişhekiminize gitmeden önce, ağrıyı geçirmek için ağrı kesici alabilirsiniz. Ancak, kesinlikle doğrudan dişinizin veya dişetinin üzerine aspirin, kolonya ve alkol gidi maddeler uygulamayın.

Geçmişte apseli dişler için tek tedavi seçeneği o dişin çekilmesiydi. Bazı durumlarda dişin çekilmesi uygun bir seçenek olsa da, günümüzde apseli dişler çeşitli tedaviyöntemleriyle kurtarılabilmektedir.

Apsenin tedavisindeki ilk adım enfeksiyonu gidermek ve yayılmasını önlemek amacıyla uygun birantibiyotiğin kullanılmasıdır. Ayrıca ağrıyı gidermek için uygun bir ağrı kesici de alınabilir.

Antibiyotik tedavisi ile enfeksiyon kontrol altına alındıktan sonra, dişin kanalları açılarak temizlenir ve iltihabın boşalması sağlanır. İltihabın boşalması için dişin üzeri bir süreliğine açık bırakılabilir. Şişlik azaldıktan sonra, kanalların içitemizlenir, dezenfekte edilir ve uygun bir geçici kanal dolgu maddesi ile doldurulur. İyileşme gerçekleşene kadar, belirli aralıklarla geçici kanal dolgu maddesi değiştirilerek pansuman yapılır. Bazı durumlarda bu pansumanlarla tam iyileşme sağlanırken, bazen enfeksiyontam olarak tedavi edilemez. Bu durumda cerrahi bir operasyonla, kök etrafındaki enfekte doku ve bazen kök ucunu içeren küçük bir kısım ortadan kaldırılır.

Diş Absesinin Tedavisi-Diş İltihabının Tedavisi

Diş Absesinin Tedavisi-Diş İltihabının Tedavisi​

Diş hekiminize gitmeden önce, aspirin ya da başka bir ağrı giderici alarak apse ağrısını geçirmeye çalışabilirsiniz. Yalnız, aspirini doğrudan dişinizin ya da çevre dokunun üzerine uygulamayın. Ağzınızı saat başı ılık, tuzlu suyla çalkalamak yatıştırıcı olabilir ancak tedavi edici değildir.

Geçmişte, apseli bir dişe yapılan tek tedavi, dişin çekilmesiydi Belirli koşullar altında diş çekimi yine de uygun olabilir. Ancak, günümüzde diş hekimleri genellikle apselidişleri iyileştirmektedirler.

İlk adım olarak, diş hekiminiz büyük bir olasılıkla enfeksiyonu gidermek için bir antibiyotik tedavisiuygulayacak. böylece enfeksiyonun vücudunuzun diğer bölümlerine yayılmasını önleyecektir. Rahatlamanız için ayrıca reçeteye ağrı giderici ilaçlar yazabilir.

Dişinizi kurtarmak için diş hekiminiz, o bölgeyi uyuşturabilir ve daha sonra o dişin diş özü yuvasına bir delik açabilir. Bu basıncı azaltacaktır. Diş özü yuvasıtemizlenir, dezenfekte edilir ve hareket etmeyecek şekilde bir maddeyle doldurulur. Apseli diş temizlendikten sonra eğer şişme devam ediyorsa, diş hekiminiz aktinomikoz adı verilen bir hastalık olup olmadığını anlamak için özel bir kültür yapmayı isteyebilir.

Bir sonraki adımda diş hekimidiş içine geçici bir dolgu koyacaktır. Enfeksiyon temizlendikten sonra;

Diş hekimi büyük bir olasılıkla sizi birkaç ay içinde tekrar görmek isteyecektir. Tekrar gördüğünde ise apsenin bıraktığı boşlukta kemik ve dokunun büyüyüp büyümediğini saptamak için dişin röntgeni çekilecektir. Eğer boşluk sağlıklıgörünüyorsa, tedavi biter. Enfeksiyon devam ederse, ek tedaviler gereklidir ve diş hekimi sizi hastalıklı dokunun (zaman zaman kökün ucunu da içeren bir küçük kısım) ortadan kaldırılması için ameliyat edecek olan bir uzmana gönderebilir.

Dişin sinirinin travma, bakteriler ve kimyasal veya mekanik tahrişlerle ölümünü takiben, enfeksiyonkök ucundan çevre dokulara yayılır. Zamanla kök ucu çevresindeki kemikte lokalize bir cerahat toplanması meydana gelir. Bu durum diş apsesi olarak adlandırılır. Zamanla bu cerahat kemiği eriterek kendine bir yol bulur ve dişeti üzerinde içi irinle dolu bir şişliğe dönüşür.Bu aşamadan sonra diş kaybedilebilir.

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları​

Ağız içi yaraları, aft olarak bilinen ve kişinin yemesinde, içmesinde oldukça zorluk çıkaran ağrılı yaralardır. Ağız içi yaraları, kişilerin yaşam kalitelerini oldukça olumsuz etkilemektedir.

Aft dışında ağız içinde çıkan başka yaralarda bulunmaktadır. Yanaklarda, dudak mukozasında, dil ve dişetlerinde oluşan, oval veya yuvarlak yaralara ağız içi ülserleri adı verilmektedir. Ağız içi ülserlerinin tedavisi için, ağız içi ülserine neden olan sıkıntının saptanması gerekmektedir.

Ağız içi yaraları, sıklıkla tekrarlayabilen yaralardır. Çapları genellikle 5 mm’nin altında ve sayısı birden çok olabilir. Ağız içi yaraları çoğunlukla 7–10 gün içerisinde iyileşebilmektedir. Nadir olabilmekle birlikte çapı 1–3 santimetreye kadar ulaşabilen yaralarda bulunabilmektedir. Bunların iyileşmesi ise genellikle 6 haftayı bulabilir.

Ağız İçi ve Boğaz Yaraları Neden Oluşur?

Bazen ağız içi ve boğaz yaralarını ortaya çıkaran neden, büyün vücut sistemlerini etkileyen bir rahatsızlıktan veya ağız içerisinde ki bir sıkıntıdan dolayı meydana gelmektedir. Fakat tam olarak neden ortaya çıktıkları bilinmemektedir. Çoğunlukla ağız içi ve boğaz yaraları genetik geçişli olabilmektedir. Yiyecekler, içecekler, ilaç alerjileri, diş ve diş eti rahatsızlıkları, dışarıdan virüsün bulaşması, ağız içi mukozasındaki dengenin bozulması, bağışıklık sistemini bozan hastalıklar, fiziksel ve duygusal stres gibi nedenler de ağız içi ülserine sebep olabilmektedir. Bütün bunların yanı sıra yanlışlıkla ısırma, bazı yiyecekler, ağız içi protezleri, ağız içi yaralanmaları da ağız içi ülserini ortaya çıkarabilen nedenlerden sayılabilir.

Demir eksiklikleri, folik asit eksikliği, B12 gibi vitaminlerin eksiklikleri ağız içi ve boğaz yaralarına neden olabilmektedir. Sık tekrarlanan ağız içi ve boğaz yaraları ile birlikte görmede bozukluk oluştuğunda, yaraların kendi kendine iyileşemediği durumlarda, ağız içinde kötü koku ve akıntı olduğunda bunlar genellikle derin enfeksiyon belirtileri olarak sayılır.

Ağız İçi Ve Boğaz Yaraları

Bu belirtilerle karşılaştığınızda ilk yapmanız gereken derhal bir doktora başvurulması gerekmektedir.
Ağız içi ve boğaz yaraları, en başta enfeksiyonlar ile birlikte virüsler nedeniyle oluşmaktadır. Ağız ve boğaz yaraları bakterilerden dolayı meydana gelmediği için antibiyotik tedavilerine cevap vermezler. Bu yüzden tedavi edilmesi aksayabilir.

Virüsler ilk önce bademciklere yerleşir ve boğaz yaraları oluşmaya başlar. Boğazda ortaya çıktığından dolayı, çoğu zaman hastada şiddetli ağrı ile birlikte nefes almada zorluk yaşanmaktadır. Boğaz yaraları genellikle 6 hafta veya daha fazla sürebilecek olan yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir.

Ayrıca ağız içi ve boğaz yaraları, genellikle soğuk algınlığı ve grip gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkar. Fakat bazen de hava kirliliği, hava kirliliğine alerji duymak, kuruluk gibi sebepler yüzünden de boğaz yaraları oluşabilmektedir.

Ağız İçi ve Boğaz Yaraları İçin Risk Faktörleri Nelerdir?

  • Alerji
  • Sigara kullanımı
  • Uzun süre kapalı ortamda bulunmak
  • Oda sıcaklığında yiyecek tüketmek
  • Bağışıklık sisteminin zayıflaması
  • Yeterli protein alınmaması
Uzman bir diyetisyenden yardım alabilirsiniz

Ağız İçi ve Boğaz Yaralarından Nasıl Korunabilirsiniz?​

Temizlik hijyenine dikkat etmelisiniz.
Kullandığınız size özel eşyaları başkası ile paylaşmayınız.
Umumi alanlarda bulunan çeşmelere ağzınızı değirmekten kaçınınız.
Sigara içilen ortamlardan uzak durunuz.
Hasta olan kişilerden uzak durunuz.

Ağız İçi ve Boğaz Yaralarına Ne İyi Gelir?​

  • Bal
  • Karadut Şurubu
  • Gül
  • Itır çiçeği
  • Kasık Otu
  • Nane
  • Meşe
  • Sinirli Ot

Filtrele

Geri