Uygulamayı yükle
How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

Siyah turpun faydaları nelerdir?

"Siyah turp neye iyi gelir?" diye merak ediyorsanız yanıtlayalım! Siyah turp kuru öksürüğü giderir, idrar söktürür, kan yapıcı etkisi vardır. İşte siyah turpun diğer yararları...


  • Kansere karşı iyi bir antioksidan özelliği vardır.
  • Hazmı kolaylaştırır.
  • Sindirimi hızlandırır ve mikrop öldürücü etkisi vardır.
  • Kan yapıcı etkisi vardır.
  • Boğaz hastalıklarına iyi gelir. Kuru öksürüğü giderir.
  • Alerji ve egzamaya iyi gelir.
  • Diş etlerinin kanamasını önler.
  • İştah açar.
  • Akciğerleri kuvvetlendirir, karaciğer hücrelerini uyarır.
  • Safra kesesinin boşalmasını sağlar.
  • İdrar söktürür.
  • Bronşitlerde, astım, boğmaca ve romatizma da etkilidir.

Bahçe ve Çim Bakım Takvimi

Çim ne zaman ekilmeli, ne zaman sulanmalı, ne zaman boyları kısaltılmalı veya uzun tutulmalı ve dinlenme zamanı ne zaman olmalı?



Ocak ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Ocak ayı içinde çim alanınız için yapabileceğiniz tek şey dökülen yaprakları temizlemektir. bu yağışlı ve çoğunlukla soğuk dönemde çimleriniz için yapabileceğiniz pek fazla bir işlem yoktur. Ancak yine de dikkat etmeniz gereken bazı noktalar vardır. Donmuş çimlerin ve alanınızda oluşan göllenmelerin üzerinde yürümeyin. Bunlar alanınıza zarar verir. Ocak ayı alanınızda kullandığınız aletleri, makinaları bakımdan geçirmeniz için ideal bir aydır.

Şubat ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Ilıman bölgelerde çim bakım zamanı Şubat ayı içinde başlayabilir. Ortaya çıkan solucanlarla savaşa yine bu ay içinde başlayabilirsiniz. Ancak mart ayı gelmeden alanınızda biçim yapmayın. Eğer ekim yapmayı planlıyorsanız, havalar iyi gittiği sürece Şubat ayı içinde toprağınızı hazırlamaya başlarsınız. Şubat ayının ikinci yarısında ege ve akdeniz bölgesinde ekim yapmaya başlayabilirsiniz.

Mart ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Çim alanlarda çalışma programı aslında mart ayında başlar. Çimlerin büyümeye başladığı, hava ve toprak durumlarının iyi olduğu bu dönemde, dökülmüş yaprakları ve alanınızdaki çöpleri temizlemek için tırmıklama yapın. Burada dikkat edilmesi gereken nokta tırmıklarken çime zarar vermemektir. Kış ayları boyunca ayaza maruz kalmış çimleri silindirlemek iyi bir yoldur. Bu ay içinde yapacağınız ilk biçimde çiminizin üst kısmından alın. Bu dönemde yapılacak alçak biçim alanda sararmalara neden olabilir. Biçim için alanın kuru olduğu bir günü seçin. Bu ay için ayda iki biçim yeterli olacaktır. Mart ayı içinde yapılacak tek iş biçim değildir. Alanda hastalık olup olmadığını da bu ay içinde gözlemleyebilirsiniz. Eğer gerekli ise ilaçlama yaparsınız.

Nisan ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Gübreleme ve zararlı mücadelesi çimlerinizin ve zararlıların hızla büyüdüğü nisan ayı sonuna doğru başlar. Toprak sıcaklığının arttığı nisan ayının ikinci döneminde çimlerinize amonyum nitrat uygulamanız faydalıdır. Bu ay içinde çimlerinizin fazla uzamasını engelleyecek sıklıkta biçim yaparsınız. Yine de ev bahçelerinde çimlerinizin boyunu 2.5 cm den aşağıya indirmeyin. Nisan ayı kıştan zarar görmüş bölgeler için ara ekim yapılmasının uygun olduğu bir aydır. Karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde bu ay içinde ekim yapılabilir.

Mayıs ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Mayıs ayı ile birlikte daha sık biçime başlarsınız. Çimlerinizin boyunu daha kısaltabilirsiniz. Bütün aylar içinde mayıs ayı zararlılarla savaş için en uygun aydır. Zararlılarla savaş için havanın iyi olduğu bir günü seçmeyi unutmayın. Ayrıca çiminiz kuru, toprağınız ise nemli olmalı. Çim ekimini mayıs ayının ikinci yarısına kadar tamamlamalısınız. Çim alanınıza azot takviyesi yapabilirsiniz. Bu ay içerisinde toprak genellikle nemlidir ama bazen kuru ve sıcak bir hava dalgasıyla karşılaşabilirsiniz. Eğer böyle bir durum meydana gelirse çimlerinizde bir problem meydana gelmesini beklemeden sulamaya başlayın.

Haziran ayı bahçe ve çim bakımı takvimi
Haziran ayı içersinde kuru ve sıcak bir hava dalgasıyla karşılaşırsanız, biçim boyunuzu daha uzun tutun. Haziran ayıyla birlikte yaz gübrelemesi zamanı başlar. Eğer çiminizde renk değişiklikleri ortaya çıkmışsa amonyum nitrat kullanabilirsiniz. Bazı zararlılar mayıs ayı içerisinde yaptığınız zararlı savaşından kurtulmuş olabilir. Haziran ayı bunlarla savaşmak için uygun bir dönemdir.
Temmuz ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Temmuz ayı içinde düzenli olarak biçime, sulamaya ve tırmıklamaya başlayın. Ev bahçeleri için temmuz ayının en büyük problemi ailenin tatile gitmesidir. Evinizden uzak kaldığınızda bahçenizle ilgilenecek ve biçim yapabilecek bir yardımcı bulmaya çalışmalısınız. Eğer haziran ayı içerisinde gübreleme yapmamışsanız ve yeterli suyunuz var ise azot uygulaması yapabilirsiniz.

Ağustos ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Ağustos ayında da temmuz ayında yapılan işlemler devam ettirilir. Siz tatildeyken bahçeniz bakımsız kalmışsa yapılacak en iyi şey çimlerin boyunu hemen kısaltmamaktır. İlk önce hafifçe üst kısımlarını biçin bir kaç gün sonra çimlerinizin boyunu kısaltmaya başlayın. Ağustos sonralarına doğru ekim işlemlerine başlayabilirsiniz. Karasal iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde son gübreleme yapılmalıdır.

Eylül ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Çim bakımında sonbahar programı eylül ayıyla başlar. İlk yapılacak iş çimlerin boyunu sonbahara uygun bir boya alçaltmaktır. Solucanlar bu ay içinde aktif duruma gelirler. Bu dönemde ortaya çıkabilecek zararlılar için zirai ilaç bayilerinin tavsiye edeceği ilaçlar kullanılabilir. Eylül ayı bütün bölgelerimizde tohum ekmek için en uygun aydır. Eylül ayının birinci yarısında ege ve akdeniz bölgelerinde son gübreleme yapılmalıdır.

Ekim ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Ekim ayı içinde düzenli biçim sona erer. Çim alanınızın üstüne dökülen yapraklar temizlenmediği takdirde çiminize zarar verir ve solucan probleminin artmasına neden olur. Bunun için alanınızı süpürmeyi ihmal etmeyin. Ekimin birinci yarısında tohum ekim işi sona erer.

Kasım ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Kasım ayı içerisinde çim alanınızda yapacağınız işlemler oldukça azalır. Bu işlemler alanınızı yapraklardan ve diğer çöplerden temizlemek ve eğer alanınızda solucan varsa ilaçlama yapmaktır. Eğer istenirse alanınızı kıştan korumak için yanmış, elenmiş ve fumige edilmiş çiftlik gübresi serilebilir. Ayrıca kasım ayında bahçeniz için kullandığınız bütün alet ve makinaları temizleyip, kaldırmaya başlayabilirsiniz.

Aralık ayı bahçe ve çim bakımı takvimi

Aralık ayı yoğun geçen bir bakım döneminden sonra dinlenme zamanını müjdeler. Dikkat edilecek en önemli nokta ıslak veya donmuş çim alana zarar vermekten kaçınmaktır.

Mandalina Çiçeği Bakımı

Mandalina çiçeği, ev, ofis ve işyerlerimizi süsleyen ve yaşam alanlarımızı renklendiren yeşil bitkilerdir. Mandalina saksı çiçeğinin doğada birçok çeşidi bulunmaktadır.

Mandalina çiçeği, bol ışık sever.Fakat diğer çiçekler gibi direk ışığından uzak tutulmalıdır.Işık alan bitki ışık aldığı yöne doğru eğilim gösterdiği için haftada bir kez bitkinin yönü ışık almayan taraf ışığın geliş yönüne çevrilmelidir.

Mandalina çiçeği, az ışıkta kaldığı zaman yeteri kadar beslenemez dolayısıyla yaprakların, çiçeklerin ölmesine ve sararmasına neden verir.

Mandalina çiçeği, yazın haftada iki kere, kışın ise, haftada bir kere saksı üstten sulanmalıdır.

Yazın Sulama tekniğinde Pazartesi ve Perşembe günleri tercih edilebilir. Kışın ise sulama tekniğinde Pazartesi günleri tercih edilebilir.

Sulama esnasında kullanılan su kabı ölçeği hep aynı olmalı ve çiçeğe dökülen su saksının dibinde en fazla akşam sulamış isek, sabah saksı kabında biriken su dökülmelidir. Böylelikle bitkinin toprağında oluşabilicek koku ve haşerelerin oluşmasında engel olunacaktır.

Sulamada temel kural bitkinin toprağı kurudukça su verilmeli, toprağının kuru yada sulu olduğunu anlamamız için, toprağına parmağımıza batırarak kuru veya ıslak olduğunu anlayabiliriz. Islak ise bitkimiz topraktaki suyu henüz bitirememiş olduğundan sulamamızı bir sonraki sulama gününe bırakmalıyız.

Mandalina saksı çiçeği rüzgar akımı alan yerlerden uzak tutulmalıdır. Rüzgar çiçeğimizi salladığı için bitkinin sapında oynamalar ve toprağın köküne hava akımın girmesine sebep vermektedir. Buda çiçeğimizin ömrünü azalttığı gibi çiçeklerin yapraklarında sararma ve çiçeklerinde solmalara sebep verir.

Örneğin : Kapı ağzı ve pencere gibi açılan ve rüzgar alan yerlerden çiçekler kesinlikle uzak tutulmalı.

Mandalina çiçeği, uzun ömürlü ve dayanıklı bir bitkidir. Yaprakları ve çiçekleri solup gittikten sonra bitkinin tekrar yapraklarını tazelemesi ve yenilemesi için çok uzun olan dallar kesilerek şekillendirilmelidir.

Budanan dalın hava almaması için üzeri soğuk silikon, mum yada yakıcı olmayan yapıştırıcılar ile kapatılabilir.

Mandalina çiçeğinin toprak değişimi Nisan aylarından yapılmalıdır.Toprak değiştirirken dikkat edilmesi gereken husus, değiştirmek istediğiniz çiçeğin saksısının en fazla bir numara büyüğüne dikilmelidir.

Mandalina çiçeğinde, vitamin kullanırken dikkat edilmesi gereken husus, çiçeğimiz yaprakları ve çiçekleri sağlıklı ise bu dönem içerisinde vitamin kullanmak zorunda değiliz.

Çiçeğimizin çiçekleri solmuş ve budamasını yapmış isek bu dönemde bitkimizin hem çiçek açması hemde gelişmesi için mağazalarda satılan çiçek vitaminlerini kullanma koşullarına uyarak bitkimize besin desteği verebiliriz.

Örnek: Genelde besinler 1LT suya bir kapak ölçeğinde vitamin dökülür, iyicene karıştırılan suyla vitamin bulunduğu ortamdaki çiçeklere sulamadaki standart ölçeğimizle ilaçlı suyu bitkilerimize onbeş günde bir yada ayda bir uygulayabiliriz.

Mandalina çiçeği, yaşam alanlarımızda bulunmasını istiyor ama koyacağımız ortam gün ışığından uzak kalıyor ise bitkilerimizin yapraklarının dökülmesine, çiçeklerinin de açmasına ve sağlıklı kalması için bizlerin bitkilerimize yardımcı olmamız gerekir.

Bunun için çiçeklerimizi doğal ortamlarına uygun hale getirmek ve ışık alması için üstünden aydınlatıcılarla destekleyebiliriz.Saksı çiçeklerinin büyük bir bölümü aydınlığı sever, bu gün ışığı olmalı, olmayan bölgelerde ise, aydınlatıcılar ile desteklenmeli.

Karanlıkta kalan bitkiler yapraklarını döker, sararmalar ve solmalar oluşur.Daha az ışık alan bitkilere, daha az su verilmelidir.

1 – Bitkinin aşırı derecede sulanması
2 – Bitkimizin saksı deliklerinin kapalı olması ve suyun deliklerden tabağına çıkmaması
3 – Hastalanmış bitkinin diğer bitkilere yakın olması
4 – Toprağının kalitesiz olması veya vitaminin yetersiz kalması
5 – Bitkimizin yapraklarında oluşan hastalıklar ve mantarlar Sinek, solucan veya yapışkan gibi pamuksu hastalıklar bitkimize zarar vermektedir.

Bu gibi hastalıkları ve haşereleri bitkimizde gördüğümüzde, ziraat ilaçları satan firmalardan bitkimizden bir yaprak veya toprak götürerek oluşan hastalıkları göre ona uygun ilaçları alıp kullanma klavuzuna uyarak kullanınız.

Saksı çiçekleri 2 türlü çoğaltılır.

1 – Gövdeden alınan köklü çiçek çoğaltılır.
2 – Dal ve yapraktan alınan çiçekle çoğaltılır.

Bitki Çayları Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Günümüzde yaygın olarak kullanılmakta olan birçok bitki türünün çay olarak da kullanıldığı durumlar bulunmaktadır.

Birçok kişi ise bu bitkisel çayları kulaktan dolma bilgilerle ve yanlış şekillerde kullandıkları için yeterince fayda sağlayamamaktadır. Bu yazımız içerisinde birkaç bitki çayının kullanım alanlarına ve etkili olduğu bölgelere göz atacağız.

1) Kekik çayı : Kekik çayı genellikle damar tıkanıklığı bulunan kişilere tavsiye edilmektedir. Ayrıca birçok diyet listesinde de yer alan çay, vücutta bulunan yağların eritilmesinde de etkili olmaktadır. Düzenleyici bir etkiye sahip olan kekik çayının kullanımı ise, gün içerisinde 2-3 kaşık kekiğin kaynatılması ile tüketilebilir.

2) Zencefil çayı : Zencefil ise sindirim sistemi bozukluklarında etkili bir çay türüdür. Özellikle hazımsızlık sorunu bulunan kişiler zencefil çayını tercih edebilir.

3) Aynısefa çayı : Vücut üzerinde düzenleyici etkiye sahip bir diğer çay ise aynısefa bitkisinden elde edilen çaydır. Bitkinin vücut direnci üzerinde de etkili olduğu bilinmektedir. Ayrıca vücutta bulunan zararlı materyallerin atılmasında da yardımcı olmaktadır. Bu çayın tüketimi ise günlük bir aynısefa yaprağının kaynatılması ile olmalıdır.

4) Isırgan otu Isırgan otu ağrı ve sızıları bulunan kişilerde kullanılan bir bitki türüdür. Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahip olan ısırgan otu çay olarak da tüketilmektedir. Kullanım şekli, Isırgan otu yaprağının kaynatılarak çay olarak tüketilmesidir.

5) Yeşil çay : Birçok uzmanında tavsiyesiyle yeşil çayın kansere karşı koruyucu bir etkisi olduğu söylenmektedir. Ayrıca vücuttaki yağ dengesini sağladığı için diyetisyenler tarafından da sıkça tavsiye edilmektedir. Yeşil çayı, normal çay demler gibi içmek istediğiniz miktar kadar kullanabilirsiniz.

6) Limon çayı : Limon çayı cilt sağlığı üzerinde koruyucu bir etkiye sahiptir. Ayrıca vücudun dengesi ve metabolizmanın işleyişinde de etkili bir bitki türüdür. Limon çayını günlük tüketim alışkanlığınıza göre kaynatarak kullanabilirsiniz.

7) OOLONG çayı : OOLONG çayı vücudun yağ emilimi ve yağ dengesi üzerinde etkili bir bitki türüdür. Vücut içerisinde yağların öncelikli olarak yakılmasını sağlamaktadır. Son birkaç yıl içerisinde daha yaygın olarak kullanılmaya başlanan OOLONG, demleme yöntemiyle süzülerek tüketilebilir.

8) Mate çayı : Bağışıklık ve dolaşım sistemi üzerinde etkili olan mate çayı, tüketim şekline göre bir bardakta bir kaşık kadar kullanılabilir.

Bitki türlerinden maksimum düzeyde faydalanabilmek için hangi bitkinin, hangi rahatsızlık üzerinde etkili olduğunu bilmek gerekir. Bu nedenle bitki çaylarından doğru şekillerde faydalanarak yarar sağlayabilirsiniz.


Uyarı : Bitkisel çaylar ile ilgili buradaki yazımız bilgilendirme amaçlıdır. Herhangi bir teşhis ve tedavi amaçlı değildir. Herhangi bir rahatsızlığınız olduğunda öncelikle doktorunuza danışınız.



BİTKİSEL ÇAYLARIN YAN ETKİLERİNİ ARAŞTIRMADAN VE DOKTORUNUZA DANIŞMADAN KULLANMAYINIZ. KULLANIM MİKTARI ÇOK ÖNEMLİDİR. AŞIRI ALINMASI SAĞLIĞINIZI BOZABİLİR

Alerjik Rinit Nedir?

Alerjik rinit toplum arasında saman nezlesi olarak da bilinir.

Çok sık karşılaşılan belirtilerinin arasında hapşırma, tıkanma burun, sulanmış gözler ve boğaz ağrısı vardır.

Alerjiyi tetikleyiciler çim, polen, toz akarları, hamamböceği, sigara dumanı ve parfümlerdir.
Allerjik rinit veya saman nezlesi mevsimsel zararsız bir alerji türüdür. Belli bir mevsimde ortaya çıkan bu alerji bulunduğu mevsimsel günlerin belirtilerini taşırlar. Dünya’da en yaygın alerjilerin başında geliyor.

Türkiye’de yapılan bir araştırma sonucu nüfusun %8’lik bir kısmında alerjik rinit görülüyor. Dünya nüfusunun yüzde 10 ila 30’u arasında bulunan kısımda alerjik rinit görülebilmektedir.

Allerjik rinit belirtileri

Allerjik rinitin yaygın belirtileri şunları içerir:


  • Hapşırma
  • Burun Akıntısı
  • Tıkalı Burun
  • Kaşıntılı Burun
  • Öksürme
  • Bir boğaz veya cızırtılı boğaz
  • Kaşınan Gözler
  • Sulu Gözler
  • Gözlerin Altında Koyu Halkalar
  • Sık Sık Baş Ağrısı
  • Ekzema tipi semptomlar, örneğin aşırı derecede kuru, kaşıntılı cilt
  • Aşırı Yorgunluk

Bu alerjiye yakalandığınız zaman bu semptomlardan bir veya daha fazlasını hissedeceksiniz.
Tekrarlayan baş ağrıları ve yorgunluk gibi bazı semptomlar, alerjenlere uzun süre maruz kaldıktan sonra olabilir. Yüksek ateş saman nezlesinin bir belirtisi değildir.

Bazı insanlar bu semptomları nadiren yaşar. Bazı insanlarda semptomları yıl boyu yaşarlar. Belirtileriniz birkaç haftadan fazla sürerse ve herhangi bir azalma göstermiyorsa alerjiler hakkında doktorunuzla konuşun.

Allerjik rinitin nedeni nedir?

Vücudunuz bir alerjenle temas ettiğinde, vücudunuz alerjiye karşı doğal bir kimyasal olan histamin salgılar.Bu kimyasal, burun akıntısı, hapşırma ve kaşıntılı gözler gibi alerjik rinit ve semptomlarına neden olabilir.

Ağaç polenlerine ek olarak, diğer yaygın allerjenler şunlardır;

Çimen Poleni
Toz akarları
Eski deri olan hayvan tüyleri
Ağaç ve çiçek polenleri daha çok ilkbaharda yaygındır. Çimenler ve yabani otlar yazın ve sonbaharda daha fazla polen üretirler.

Alerjik rinit tipleri nelerdir?

Allerjik rinitin iki tipi vardır. Bunlar; mevsimlik ve yıllıktır.
Mevsimsel alerjiler genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsiminde görülür.
Yıllık alerji, toz akarları ve hayvan tüyleri gibi kapalı maddelere tepki olarak yıl boyunca veya herhangi bir zamanda meydana gelebilir.

Alerjik rinit için risk faktörleri

Ailenizde alerjik geçmiş varsa, alerjik rinit olma olasılığınız daha yüksektir. Astım veya atopik egzema olması alerjik rinit riskinizi de artırabilir.

Bazı dış etkenler bu durumu tetikleyebilir veya kötüleştirebilir:

Sigara dumanı
Kimyasallar
Değişen hava dengesi
Nem
Rüzgar
Hava kirliliği
Saç spreyi
Parfümler
Kolonya
Kömür dumanı
Dumanlar

Alerjik rinit nasıl teşhis edilir?


Yazdığımız herhangi bir belirtiyi belli bir düzen içerisinde taşıyorsanız, ihmal etmeden doktorunuza gitmelisiniz. Yapılacak kan testiyle alerjiniz ortaya çıkacaktır. Doktor kan içerisinde bulunan antikorlarının miktarını ölçer. Uygun bir tedavi yolunu size sunar.

Alerjik rinit için tedaviler


Allerjik rinitinizi çeşitli şekillerde tedavi edebilirsiniz. Bunlara ilaçlar ve muhtemelen alternatif ilaçlar da dahildir. Allerjik rinit için yeni bir tedavi tedbiri almadan önce doktorunuzla konuşun.

Antihistaminikler

Alerjileri tedavi etmek için antihistaminikler kullanabilirsiniz. Vücudunuzun histamin yapmasını engelleyerek çalışırlar.

Antihistaminikler şunları içerir:

feksofenadin (Allegra)
difenhidramin (Benadril)
desloratadin (Clarinex)
loratadin (Claritin)
levosetirizin (Xyzal)
setirizin (Zyrtec)

Yeni bir ilaç başlamadan önce doktorunuzla konuşun. Yeni bir alerji ilacının diğer ilaçlarla veya tıbbi yollarla etkileşime girmeyeceğinden emin olun.

Dekonjestanlar

Sıkıntılı burun ve sinüs basıncını gidermek için dekonjestanları , genellikle üç günden uzun süre kullanabilirsin. Bunları daha uzun süre kullanmak rebound etkisine neden olabilir, yani semptomlarınızı tedavi etmek isterken daha da kötüleştirebilirsiniz.

OTC dekonjestanlar şunları içerir:

oksimetazolin (Afrin burun spreyi)
psödoefedrin (Sudafed)
fenilefrin (Sudafed PE)
psödoefedrinli setirizin (Zyrtec-D)
Anormal kalp ritmi , kalp hastalığı , inme , anksiyete , uyku bozukluğu , yüksek tansiyon veya mesane sorununuz varsa dekonjestan kullanmadan önce doktorunuzla konuşun.

Göz damlası ve burun spreyleri
Göz damlaları ve burun spreyleri kaşınmayı ve diğer allerjiye bağlı semptomları kısa sürede gidermeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, uzun süreli kullanımdan kaçınmanız gerekebilir.

Bazı göz damlaları ve burun damlalarının aşırı kullanımı bir rebound etkisine neden olabilir. Steroid burun spreyleri, alerji semptomlarını iyileştirmede faydalı bir yol olarak önerilir. Bu ilacı reçeteyle almanızı öneririz.

Belirtileriniz için en iyi ilaçları kullandığınızdan emin olmak, önce doktorunuzla konuşun.

İmmünoterapi
Şiddetli alerjiniz varsa doktorunuz immünoterapi önerebilir. Belirtileri kontrol altına almak için bu tedavi planını ilaçlarla birlikte kullanabilirsiniz.

Sublingual immünoterapi (SLIT)
Bu ilaç Günümüzde çim, ağaç poleni, kedi tüyleri, toz akarları ve yaban mersini tarafından neden olunan rinit ve astım alerjilerinin tedavisinde etkilidir.

Olası yan etkiler arasında ağızda veya kulakta kaşıntı ve boğazda tahriş oluşturur. Nadir durumlarda, SLIT tedavileri anafilaksiye neden olabilir. Alerjilerinizin bu tedaviye cevap verip vermeyeceğini anlamak için doktorunuzla konuşun. Doktorunuz tedavinizi iyi yönetmelidir.

Evde yapılan ilaçlar
Ev ilaçları alerjenlerinize bağlı olarak değişebilmektedir. Mevsimlik veya polen alerjiniz varsa, pencerelerinizi açmak yerine bir klima kullanmayı deneyebilirsiniz. Mümkünse, alerjiler için tasarlanmış bir filtre ekleyin.

Bir nem cihazı almanız, alerjinizi kapalı mekanlarda kontrol etmenize yardımcı olabilir. Evinizde bulunan halıların tüysüz olmasına özen gösterin.

Alerjik rinit komplikasyonları

Saman nezlesinden kaynaklanabilecek bazı komplikasyonlar şunları içerir:

Semptomlardan uyku alamama
Astım semptomlarının gelişmesi veya kötüleşmesi
Sık kulak enfeksiyonları
Sinüzit veya sık sinüs enfeksiyonları
Sık sık baş ağrısı
Diğer yan etkiler arasında baş ağrısı, kaygı ve uykusuzluk bulunur. Nadiren de olsa, antihistaminikler gastrointestinal, idrar ve dolaşım etkilerine neden olabilir.

Çocuklarda alerjik rinit
Çocuklar da alerjik rinit geliştirebilir ve tipik olarak 10 yaşından önce görülürler. Çocuğunuzun her yıl aynı mevsimde benzeri semptomlar geliştiğini fark ederseniz, muhtemelen mevsimsel alerjik riniti vardır.

Çocuklarda görülen belirtiler yetişkinlerde görülen belirtilere benzer. Diğer belirtilere ek olarak wheezing veya nefes darlığıfark ederseniz , çocuğunuz astım da gelişebilir.
Çocuğunuzun alerjisi olduğuna inanıyorsanız, doktorunuza danışın. Doğru tanı ve tedaviyi almak önemlidir.

Çocuğunuzun önemli mevsimsel alerjileri varsa Elbiselerini ve çarşaflarını alerji mevsimi boyunca sık sık yıkamak yararlı olabilir. Çocuğunuzun alerjisine yardımcı olmak için birçok farklı tedavi mevcuttur.

Bununla birlikte, bazı ilaçlar küçük dozlarda bile yan etkilere neden olabilir. Çocuğunuzu alerji ilaçlarıyla tedavi etmeden önce daima doktorunuzla konuşun.

Alerjileri önleme
Allerjik belirtileri önlemenin en iyi yolu, vücudunuzun maddelere olumsuz tepki vermeden önce alerjinizi yönetmektir.

Hassas olduğunuz allerjenler için aşağıdaki koruyucu önlemleri göz önünde bulundurun:

Alerjileri Önleme İpuçları

Polen sayımları yüksek olduğunda dışarıya çıkmayın.

Açık havada sabahın erken saatlerinde egzersiz yapmaktan kaçının.

Dışarıdıktan eve geldiğiniz zaman hemen duş alın.
Pencere ve kapılarınızı, alerji mevsiminde mümkün olduğunca sık sık kapalı tutun.

Köpeğiniz varsa ve evde sizinle birlikte yaşıyorsa, haftada en az iki kez yıkayın.

Toz akarlarından endişeleniyorsanız, halıyı yatak odasından çıkarın.

Krup Nedir ve Belirtileri Nelerdir?

Son dönemlerin en çok görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarından biri de kruptur.

Özellikle küçük çocuklarda görülen bir rahatsızlıktır. Hasta ne kadar küçükse üst solunum yolları daha dar olduğu için; kolaylıkla tıkanabilir ve tablo daha ağır seyreder.
Bu nedenle yaş büyüdükçe tehlike azalır. Krup, sıklıkla virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır.

Belirtilere mikroorganizmanın etki ettiği bölgedeki mukus üretimini artması ve ödemin oluşması yol açar. Krup sonucunda ses telleri çevresinde ve soluk borusu iç duvarında gelişen ödem(şişme) sonucunda akciğere hava geliş zorlaşır.

Başlangıçta bölgedeki ses tellerini etkilendiğinden boğuk durdurulamayan öksürük nöbetleri (köpek havlar gibi) olur. Çocukta, boğazda gelişen ödem nedeniyle solunum yolu daralması sonucunda akciğerlere hava girişi azaldığı için, huzursuzluk ve ardından morarma gelişebilir.

Sıklıkla 6-18 aylık bebeklerde ve 2-4 yaş arası çocuklarda görülür. Krup hastalığı sonbahar /kış aylarında görülür. Krup hastalığı erkek çocuklarda kızlara göre daha sık görülür.

Krup hastalığı, bebeklerde çok ani başlar ve çok kısa sürede ilerleyebilir. Bu yüzden takibi ve tedavisi önemlidir.

Krupun Belirtileri Nelerdir?​


1– Burun akıntısı veya burun tıkanması
2– Boğaz ağrısı
3– Ateş
4– Huzursuzluk
5– En belirgin özelliği ise çocukta ses kısıklığı ve köpek havlaması tarzda öksürüktür. Nefes alırken metalik bir ses duyulur.

Krup Hastalığının Seyri

Tıpkı soğuk algınlığı gibi burun akıntısı, hafif öksürük, burun tıkanıklığıyla başlar. Ateş normaldir veya hafif yükselmiş olabilir. Bazı durumlarda ateş 39 dereceye kadar çıkabilir. Daha sonra çocukta keskin ve havlamayı andıran bir öksürük başlar. Genellikle virüs kaynaklı olduğu için antibiyotik kullanılmaz. 3-4 gün süren semptomlar 5. günün sonunda ortadan kalkar ve çocuk iyileşir.


Krupun Tedavisi​


1- Hastalık virüs kaynaklı (viral) bir enfeksiyon olduğu için, antibiyotiklerle tedavi edilemez. Ciddi krup vakalarında hastanede tedavi yapılması gerekir.

Hastaya bir nebulizatör cihazı aracılığıyla oksijen, kortikosteroid ve adrenalin verilir. Belirtiler genelde gece çocuk yatar pozisyondayken ağırlaşır.

Çoğunlukla 5-6 gün içinde kendiliğinden iyileşmesine rağmen öksürük daha uzun devam edebilir. Ağır krup tıbbi acil bir durumdur. Bu durumdaki bir çocukta nefes almada güçlük, hızlı nefes alma, huzursuzluk, ağız etrafında, dudak ve tırnaklarda morarma görülür.

2- Çoğunlukla ilk 2 gün daha belirgindir; daha sonra azalarak geçer. Başlangıç döneminde görülen nefes almada zorluk; aşırı efor, ağlama ve yüksek ateş olduğunda daha da kötüleşebilir. Bu nedenle sakin bir ortamda huzurlu olmalarının sağlanması ve mümkünse istirahat ve ateşin düşürülmesi oksijen gereksinimini azaltır.

Bebeğin bulunduğu ortamın nemi ve ısısı çok önemlidir. 20 derecenin üstünde oda ısısı ve yüzde 50 altındaki nem solunum yollarındaki ödemi arttırır ve kuruluk nedeniyle solunum sıkıntısı daha da artmasına neden olur. Odanın nem düzeyi yüzde 45 ile yüzde 60 arasında olmalıdır.

3- Krup tedavisinde ilk adım solunum yollarına soğuk buhar uygulamasıdır. Soğuk buhar uygulaması tedaviye oldukça yardımcı ve etkilidir.

Hava açlığı ve huzursuzluk belirginse soğuk buhar ile beraber ödemi azaltıcı ilaç verilebilir. Hastalık süresince 19-21 derece oda ısısı ve yüzde 50 nem çocuğu rahatlatır ver iyileşme sürecini hızlandırır.

Burun Kanamasına Yol Açan 8 Neden

Burun Kanaması (Epistaksis)


Burun kanaması herkesin aklına ilk olarak kötü hastalıkları getiren önemli bir sağlık sorunu...

Hele ki çocukların burnunda kan görmek birçok anne baba için tam bir kabus! Oysa, gördüğümüzde panik yaptığımız bir çok burun kanaması masum nedenlerden kaynaklanıyor.

Burun kanamasının çok azı, tümör ya da yüksek tansiyon gibi ciddi sorunların habercisi olabiliyor. Kanamaların yüzde 90'ı herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden geçiyor.

Önemli olan bu ayrımı doğru yapabilmek. Acıbadem Ataşehir Cerrahi Tıp Merkezi Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Güzin Akkuzu, ne tip kanamaların masum, ne tip kanamalarınsa tehlikeli olabileceği hakkında bilgi veriyor ve özel önerilerde bulunuyor.

ÖN TARAF KANAMALARI MASUM, ARKA TARAF KANAMALARI TEHLİKELİ

Her yıl toplumun yaklaşık yüzde 5-10 unda aktif burun kanaması yaşanıyor. Bu kanamaların yüzde 90'ı kendiliğinden geçiyor.

Burun mukozası çok yoğun bir damar ağı tarafından beslendiği ve dış ortamla teması yoğun olan bir bölge olduğu için sık kanıyor. Burun kanamaları burnun ön ya da arka tarafından kaynaklanabiliyor.

Ön taraftan olan kanamalar genellikle daha hafif ve üst solunum yolları enfeksiyonu, saman nezlesi gibi nedenlerle meydana geliyor. Tümör ya da yüksek tansiyon gibi nedenlerle meydana gelen kanamalar ise genellikle burnun arka tarafından kaynaklanıyor ve yetişkinlerde sık yaşanıyor.

BURUN KANAMASINA YOL AÇAN 8 NEDEN


1- Burun karıştırma
Özellikle çocuklarda yaşanan bu durum burun kanamasına neden olan sebeplerin başında geliyor. Ayrıca burna yabancı cisim sokma da çocukluk çağında sık karşılaşılan kanama nedenleri arasında yer alıyor.

2- Travma
Burun ameliyatları, çarpmalar, yüzme veya dalma sırasında oluşan basınç ve uzun süreli sprey kullanımı gibi nedenler de burun kanamasına neden oluyor.

3- Burun içi eğrilikler
Burun içindeki eğrilikler normal hava akımını bozdukları için kuruluk ve kabuklanmaya arkasından da burun kanamalarına neden olabiliyor. Ameliyatla bu problemin çözülmesi kanamalarında sona ermesini sağlayabiliyor.

4- Isıtma sistemleri
Özellikle kış aylarında ısıtma sistemlerinin yarattığı kuruluk ve üst solunum yolları enfeksiyon sıklığı nedeniyle çocuk ve erişkin yaş grubunda burun kanaması daha sık görülüyor.

5- Tümörler
Burun içerisi, sinüsler ve geniz kaynaklı tümörlerde burun kanamasına neden olabiliyor. Ancak bu burun kanamaları genellikle tek taraflı sürekli ya da tekrarlayıcıdır.

6- Hormonel nedenler
Hamilelik döneminde kan hacmi artışı nedeniyle burun kanamalarına sık rastlanıyor.

7- Kalp damar hastalıkları
Hipertansiyon, kalp yetmezliği gibi kalp damar hastalıkları da erişkin popülasyonda burun kanamalarının önemli nedenlerinden biridir.

8- Kan hastalığı
Hastanın doğuştan ya da sonradan gelişen pıhtılaşma bozukluğu ile giden bir kan hastalığı söz konusu ise burun kanaması en sık ortaya çıkan belirtilerden biridir.

BAŞI ASLA ARKAYA KALDIRMAYIN
Burnu kanayan kişinin önce burnundan pıhtıları uzaklaştırmak, oturtup başını öne eğmek, burun kanadından sıkıştırarak yaklaşık 5-10 dakika baskı uygulamak gerekiyor.

Baskı sırasında burun üzerine buz uygulamak da burun kanamasını kontrol altına almada yardımcı oluyor. Bu şekilde ön taraftan olan kanamaların büyük bir bölümü kontrol altına alınıyor. Toplumda yanlış bilinen başı arkaya doğru kaldırmak, öğürme ve boğaza doğru akan kanla boğulma riskini artırıyor.

DOKTORA BAŞVURMAYI GEREKTİREN DURUMLAR

•Yoğun burun kanaması
•Kanama nefes almayı engellemeye başladıysa
•Tekrarlayan burun kanaması
•Bilinen kan hastalığı
•Bilinen kalp damar hastalığı olan yaşlı birey
•Kan sulandırıcı ilaç kullanımı
•Travmaya ikincil burun kanaması
•Tek taraflı sık tekrarlayan burun kanaması

BASİT BURUN KANAMALARINI ENGELLEYEN ÖNERİLER

• Burun karıştırma alışkanlığı olan çocuklarda tırnaklarını sık sık kesmek
• Özel bir gereklilik yok ise aspirin ve türevi ağrı kesicileri sık tüketmemek
• Zorlu sümkürmeden kaçınmak
• Kuru ve soğuk kış aylarında ortamın nemlendirilmesi, gerekirse burun içi nemlendiricilerin kullanılması

Yutma Güçlüğü Nedenleri

Yutma güçlüğü tıbben "disfaji" olarak da bilinmektedir. Bu hastalık genellikle ileriki yaşlarda ortaya çıkmaktadır.

Çoğunlukla basit nedenlerden dolayı oluşan yutma güçlüğü kendi kendisine geçmektedir fakat kısa bir süre içinde (2-3 gün) geçmeyen yutma güçlükleri için vakit kaybedilmeden bir doktora başvurulması gerekilmektedir.

Peki yutma güçlüğü nasıl anlaşılır?

Yutma Güçlüğünün Belirtileri


Yutkunma sırasında ağrı hissetmek ya da boğazdan yemeklerin geçmemesi,
Ses kısıklıklarının yaşanması ya da yenilen yiyeceklerin geri çıkarılması,
Midede oluşan acılar ve buna bağlı olarak yutkunma sırasından öksürmelerin görülmesi,

Yutma güçlüğünün belirtileridir. Bu durumlar kısa süreli de olabilmektedir. Fakat bu belirtiler iki günden fazla süre devam ederse bir kulak burun boğaz doktoruna gidilmelidir. Yutma güçlüğünün bir çok farklı nedeni bulunmaktadır.

Yutma Güçlüğü Nedenleri

Eğer yemek borusunda bulunan kasların her hangi bir bölümüm işlevini yitirmesi yemeğin geçişi esnasında ağrı yapmakta, bazen yemeğin geri çıkartılmasına neden olmaktadır.
Mide yanması olarak da bilinen reflü hastalarından, mide asidi yemek boğrusuna doğru çıkarak yemek borusunun tahriş olmasına sebebiyet vermektedir. Bu durumda yutma güçlüğüne neden olmaktadır.
Çok sık karşılaşılan durumlardan bir tanesi de yabancı cisimlerin yemek borusunda takılı kalmasıdır. Büyük çaplı yiyecekler ya da yabancı cisimler boğaz ya da yemek borusunda takılarak yutma güçlüğüne neden olmaktadır. Örneğin, çocuklar bazen boncuk, misket, bozuk paraları yutup bu durumlara karşı karşıya kalmaktadırlar.
Bazen yemek borusunda ya da boğazda tümör oluşumu görülmektedir. Oluşan bu tümörler boğazın ya da yemek borusunun daralmasına yol açmaktadır. Bu durumda yutma güçlüğüne sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra kanser tedavilerinden kullanılan radyoterapi yemek borusundaki kasların zarar görmesine neden olmaktadır. Bu yüzden de yutma güçlüğü çekilmektedir.
Bazı nörolojik hastalıkların belirtisi olarak yutma güçlüğü görülmektedir. Özellikle parkinson hastalarından yutma güçlükleriyle karşılaşılmaktadır.
Bazı alerjik durumlarda yemek borusunda bulunan bir hücre türü (eozinofil) çok hızlı bir şekilde çoğalmaktadır. Yemek borusunu daralttığından dolayı yutma güçlüğüne neden olmaktadır.

Yutma güçlüğünün oluşmasını engellemek için alınabilecek basit önlemler bulunmaktadır. Günde üç öğün yerine, öğün sayısı arttırılmalı ve öğünlerde azar azar beslenilmelidir. Yemekler yavaş yenmeli ve ağızda dişlerle iyice parçalanmalıdır. Reflü yutma güçlüğüne neden olacağından dolayı reflüye sebebiyet verebilecek yiyecek ve içeceklerden de uzak durulmalıdır. Alkol, sigara, gazlı içecekler, kahveden uzuk durulmalıdır.

Halsizlik, üşüme veya unutkanlık gibi belirtilerin nedeni Hashimoto Tiroidi olabilir

tiroid-hastaligi-nedenleri-tedavisi-e1482139439958.jpg


Uzun süren, hatta giderek artan halsizlik, üşüme veya unutkanlık gibi şikayetlerin nedeninin Hashimoto Tiroidi olabileceğini söyleyen Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. M. Genco Erdem, kadınlarda erkeklere oranla 5-10 kat daha fazla görülen bu hastalığın genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığını söyleyerek, hastalıkla ilgili bilgiler paylaştı.
Boynumuzda, soluk borumuzun önünde yer alan, kelebek benzeri şekilli, tiroid hormonlarını salgılayan organa tiroid bezi deniyor.
Tiroid hormonlarını, yaşam hormonlarımız olarak da isimlendirebiliriz; çünkü bu hormanlar aynı zamanda metabolizma hızımızı ayarlıyor.

Giderek adı daha sık duyulmaya başlanan Hashimoto Tiroidi’nin ilk kez 1912 yılında Japon tıp doktoru Hakaru Hashimoto tarafından tanımlanan vücudun savunma hücrelerinin vücudun kendisine zarar verdiği durum olan otoimmün bir hastalıktır.

Konuşma yavaşlar, hafiza geriler
Hashimoto Tiroidi’nde vücudun en önemli savunma hücrelerinden olan lenfositler, tiroid bezine hücum eder ve tiroid bezi işlevini yitirene dek saldırmayı sürdürür.
Bu esnada kanda dolaşan Anti-TPO ve Anti-Tiroglobulin antikorların neden olduğu hasar da tiroid bezini giderek daha küçük ve işlevsiz bir hale getirir.

Hashimoto hastalığının erken döneminde tiroid bezinde hafif büyüme yani guatr vardır; daha sonra tiroid bezi yavaş yavaş devam eden hasar nedeniyle yıllar içinde küçülerek adeta yok olur.

Sonuç olarak “hipotiroidi” ortaya çıkar. Tiroid hormonlarının eksildiği durum olan Hipotirodi’de hareketler ve konuşma yavaşlar, yüzde, ellerde ve ayaklarda ödem ortaya çıkar, dilde büyüme olur, cilt kurur, vücut ısısı düşer, kalp hızı yavaşlayabilir, özellikle küçük tansiyonda yükselme görülür, hasta depresif bir ruh haline girer, hafıza ve diğer düşünsel fonksiyonlar geriler. Hashimoto Tiroiditi, hipotiroidinin en sık nedeni olduğundan önemini korumaktadır.

Genetik faktörler etkili
Beyaz ırkta Hashimoto Tiroidi görülme oranı %5’e yakındır. Hashimoto, kadınlarda erkeklere oranla 5-10 kat daha fazla görülür.
Hashimoto Tiroidi’nde genetik geçiş önemli oranda mevcuttur. Birinci derece akrabalarında Hashimoto Tiroidi olan kişilerde ortaya çıkma ihtimali oldukça yüksektir.

Özellikle tip 1 şeker hastalığı, romatoid artrit, B12 vitamini eksikliği ile gözlenen kansızlık veya farklı otoimmün hastalıklara sahip bireylerde daha sık gözlenir.

Tedavi var iyileşme yok
Hashimoto Tiroidi, tanısı alan bir hasta, bu hastalığın ömür boyu süren bir hastalık olduğunu bilmelidir; tedavi altında istisnai vakalar hariç hastalık sonlanmaz. Yapılacak tedavi, tiroid yetersizliği (hipotiroidi) gelişmişse vücuda dışarıdan tiroid hormonu vermektir. Sevindirici olan haber ise bu tedavi ile tiroid hormonu yetersizliğinin vücuttaki negatif etkileri tamamen ortadan kaldırılır.

on yıllarda kanında düşük selenyum düzeyi saptanan hastaların günde 100-200 mikrogram selenyum almalarının hastalığın ilerlemesini yavaşlatabileceği düşünülmektedir. İyotlu tuz kullanımı konusunda pek çok tartışma olsa da selenyum takviyesi eşliğinde iyot alımının pozitif etkileri olduğu son 5 yılda yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Selenyum eksikliği olan hastalarda ise bu eksik giderilmeden iyot kullanımı hastalığın şiddetini arttırabilir.

Şikayetleri dikkate alin
Uzun süren ve giderek artan halsizlik, üşüme veya unutkanlık gibi şikayetlerinizin nedeni Hashimoto Tiroidi olabilir. Hastalıklardan korkmak ya da görmezden gelmek bir çözüm değildir. Her kronik hastalık gibi Hashimoto Tiroidi’nde de doktor kontrolünde olmak çok önemlidir. İç hastalıkları uzmanınız sizi doğru tanı ve tedavi yöntemleri eşliğinde sağlıklı yaşama yönlendirecektir.

Gül Hastalığı Bitkisel Tedavi - İbrahim Saraçoğlu

Gül Hastalığı Bitkisel Tedavi - İbrahim Saraçoğlu

Roza ya da Rosacea hastalığı olarak da bilinen gül hastalığı ciltte meydana gelen küçük iltihaplı kızarıklıklar olarak tanımlanan bir tür deri hastalığı. Yüz bölgesinde oldukça fazla sayıda kılcal damar bulunması sebebi ile gül hastalığını atlatsanız dahi bu bölgedeki kızarıklıklar orada kalmaya devam eder. Bu hastalık aynı zamanda göz sağlığını da yakından ilgilendirir. Gül hastalığı tedavi edilmediği takdirde gözde batma ya da yanma gibi belirtiler ortaya çıkar ve bu belirtiler daha sonra ciddi göz hastalıklarına dönüşebilir. Açık tenli insanlara nazaran daha çok esmer tenli insanlarda görülen gül hastalığı özellikle bahar aylarında ve yoğun geçen stresli dönemler ile üzüldüğünüz zamanlarda ortaya çıkar.

Gül hastalığına iyi gelmesi için İbrahim Saraçoğlu’nun önerdiği birkaç çeşit gül hastalığı kürü var.

Süpürge Otu Tohumu Kürü

Malzemeler:

* Süpürge otu tohumu
* Su

Hazırlanışı:

1 çay kaşığı tohumu havanda ezdikten sonra birkaç yudum suyla birlikte sabah kahvaltısından yarım saat kadar önce aç karnına yutmalısınız. Aynı şekilde dilerseniz öğle ve akşam yemeğinden yarım saat kadar önce aç karnına bunu tekrarlayabilirsiniz.

Limon Otu Kürü

Malzemeler:

* Limon Otu
* Su

Hazırlanışı:

Bir bardak kaynar suyun içine bir tatlı kaşığı kadar limon otu koymalı ve 8 dakika beklettikten sonra süzmelisiniz. Ilık hale geldikten sonra her gün akşam yemeğinden iki saat kadar sonra içmeniz yeterli olur. Bu karışımı her gün taze olarak hazırlamanız gerekir.

Süpürge Otu Kürü

Malzemeler:

* Süpürge Otu
* Su

Hazırlanışı:

Bir bardak kaynar suyun içine bir tatlı kaşığı kadar süpürge otu ekledikten sonra 4 dakika kadar kısık ateşte demlemeli ve ılındıktan sonra akşam yemeklerinden yaklaşık 15 dakika kadar önce bir su bardağı kadar içmelisiniz.

Pancar Kürü

Malzemeler:

* Pancar
* Su

Hazırlanışı:

250 gram kırmızı pancarı dörde ayırmalı ve 1 litre kadar sıcak suyun içerisine atarak 5 dakika boyunca kaynatmalısınız. Bu karışım demlendikten sonra uyandıktan sonra, akşam yemeğinden önce ve uyumadan önce aç karnına içmeniz yeterli olur. Bu kürü bir ay boyunca kullanabilirsiniz.

12000 BESMELE İLE HACET İSTEK DUASI

12000 BESMELE İLE HACET İSTEK DUASI​

Her türlü istek ve hacet için;12 bin okunur.Fakat her 1000(bin) de 2 rekat hacet namazı kılıp ihtiyacı için dua ederse ihtiyacı karşılanır.​

Önemli bir arzusu ve isteği olan kişi,temiz tenha bir yere çekilip aşağıdaki şekilde tertibi uygularsa isteğine kavuşabilir.

  • Önce abdestli olarak kıbleye yönelir.
  • 1000 (bin) defa besmele okunur.
  • Sonra hacet namazı niyetiyle Allah rızası için namaz kılınır.
Namazdan sonra “Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihi ve sâhbihi ecmâin” diyerek salavat getirilir.
Salavatlar bittikten sonra istek Allah'a iletilir.

Bundan sonra 1000(bin)defa Besmele okuyup tekrar 2 rekat namaz kılınır.
Arkasından salat-ü selam okunur ve dua edilir.
Bu şekilde 12 bin besmele ve 11 salat-ü selam olur.Sonra isteği Allah’tan istenirse dileği yerine gelir.
Kaynak:Dua ile korunma(Dr.Arif Arslan)

ALLAH’IN İZNİYLE 3 GÜNDE KESİN ETKİLİ İSMİ AZAM DUASI

ALLAH’IN İZNİYLE 3 GÜNDE KESİN ETKİLİ İSMİ AZAM DUASI​

Allah’u Teala ol der ve olur. O her şeye kadir olan bir olan tek olan yaradandır. 3-5-7 gün gibi ibareler genel olarak bu duayı yapan kardeşlerimizin geri dönüşleriyle belirlenmiştir.

Sizde kalpten ve samimiyetle bu duayı yaparak inşAllah sonuç alacaksınızdır. Burada mühim olan hayırlı dilerler dilemek ve namazlarımızı aksatmadan kılarak hayır işleyerek bu duaya devam etmektir.

İsmi Azam Duasının 5 Özelliği​

Bu dua o kadar güçlü ve feyizli bir duadır ki her insan, istediği dilek ve istek için bu duanın feyzinden istifade edebilir. Evet, bolluk berekete kavuşmak isteyen kişi de, aile huzuruna erişmek isteyen kişi de bu duaya başvurup Allah’ın izniyle amacına kavuşabilir.

Kısaca ismi azam duası, her türlü dileğin gerçekleşmesi ve her türlü hacetin kabulü için başvurulan muazzam etkili bir duadır.

Bu dua, bir başka kişinin yerine “vekaleten” de yapılabilir. Örneğin, çevrendeki insanlardan birinin fakirlik içinde olduğunu görüp onun bolluk ve berekete mazhar olmasını istiyorsun, işte bu durumda onun yerine ismi azam duası yaparak onun fakirlikten kurtulup bolluğu ve genişliğe kavuşmasına vesile olabilirsin.

İslam alimleri, ismi azam duası adı altında birçok değişik dualar aktarmışlardır, ne var ki bu duaların en etkilisi birazdan aktaracağımız duadır.

İslam’ın en önemli tasavvuf erbabı olan Cüneyd-i Bağdadi, bu duayla ilgili şöyle buyurmuştur:
“İsmi azam duası, benim şimdiye kadar denk geldiğim her zorlukla çare olmuş her musibetin üstesinden gelmeme vesile olmuştur. Ne zaman dara düşsem, mutlaka bu mübarek duaya başvurdum ve ne zaman bir hacetim olsa, bu mukaddes dua sayesinde düze çıktım. Bu dua, Allah’ın biz aciz kulları için bir ihsan kaynağı ve lütuf hazinesidir.”

Bu duayı hangi amaçla okuyacaksak, o amaca yönelik bir niyet getirmemiz gerekir. Ayrıca niyetimizi hem kalben dilemeli ve hem de lisanen dile getirmeliyiz.

Bu 5 özelliği aktardığımıza göre artık ismi azam duasının nasıl yapıldığı kısmına gelebiliriz.

İsmi Azam Duası Nasıl Yapılır?​

Bu duada Allah’ın esmayı hüsnasından 5 tanesi kullanılır ve o esmalar şunlardır:

Ferd, Hay, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs
Bediüzzaman Hazretleri, bu esmalar için şöyle demiştir: “Bu isimlerin herbirisi ya ism-i azamdır ya da bu altı ismin tamamından hasıl olan nur, ism-i azamdır.”

Evet, bu mübarek duada bu 5 esmayı kullanacağız, ama duada sadece bu 5 esma değil aynı zamanda Fatiha Suresi, İhlas Suresi ve Ayetel Kürsi de okunacak. Tabi abdest aldıktan sonra, şöyle ki:

İlk olarak, Allah’ın huzuruna tertemiz bir şekilde çıkabilmek için güzelce abdest almalı ve bedensel temizliğe önem vermeliyiz. Tabi bu arada ruhsal temizlik için de kalbimize odaklanıp içimizdeki kötülüklerden arınmaya çalışmalıyız. Zira Peygamber Efendimiz, gönül esenliği (yani iç temizlik ve sükûnet) olmadan duaların kabul edilemeyeceğini söyler.

Abdesti alıp gönlümüzü dünyevi kirlerden temizledikten sonra, kıbleye doğru dönerek diz üstü çökmeli ve ellerimizi gökyüzüne çevirerek dua vaziyetine geçmeliyiz. Dua vaziyetinde iken sırasıyla 3 kez Fatiha Suresi, 3 kez İhlas Suresi ve 1 kez de Ayetel Kürsi okumalıyız.

Bu okumayı takiben Ferd, Hay, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs esmalarının her birini 33 defa okumalıyız. Yani önce Ferd esmasını 33 defa, sonra Hay esmasını yine 33 defa ve sırasıyla diğer esmaları da 33’er kez okumamız gerekiyor.

Bu uygulama sonrasında ismi azam duasının esma boyutundaki “özel dualar” kısmına geçiyoruz.

Prof. Dr. Canan Karatay İle Demir Eksikliği Hayatı Zindan Eder!

Prof. Dr. Canan Karatay İle Demir Eksikliği Hayatı Zindan Eder!​

Demir vücuda ne sağlıyor? Ülkemizde yaygın bir şekilde demir eksikliği anemisi bulunmaktadır.

Büyüme çağındaki çocuklar, adet görmeye başlayan genç kızlarımız, birçok gebe ve emziren anneler, hatta sağlıklı beslenenler bile demir ve diğer vitamin desteklerini ihmal ettiklerinde, anemi oluşabilmekte ve kronik bir düzeye ulaşabilmektedir.

Her ay muntazam adet gören genç kızlarımız, 1 mİ kanda, 5 mg kan demiri kaybetmektedirler. Bu düzeyde kan demiri kaybeden genç kızlarımız, kilo alma korkusuyla yeterli ve etkili beslenemedikleri için, kronik anemiye bağlı belli belirsiz bazı şikâyetleri başlamaktadır.

Ek olarak, ülkemizde sağlıksız bir alışkanlık olan yemekten hemen sonra çay içme âdeti de gıdalarda bulunan az miktardaki demirin emilimini önlemektedir.

Özellikle Anadolu’da çok çocuk doğurmuş olan kadınlarımızda demir eksikliği yaygındır.
Emziren anneler de sütleri ile demir kaybederler, bunu da unutmamamız gerekir.

Ayrıca büyüme ve ergenlik çağında hızlı boy atan ve gelişen kız ve erkek çocuklarda da demir eksikliği meydana gelmektedir.

Peki, vücutta demir azalınca ne oluyor?​

“O hanım belirli günlerde sinirli oluyor, ona bulaşmayın!” en çok işitilen cümlelerden biridir.

Bu hanımların rahatlamaları için psikolog psikolog dolaştıklarını görüyoruz! Birçok genç kız ve hanım, Antidepresan ilacı kullanıyor fakat şikâyetleri geçmiyor.

Durgunlaştıklarını ve halsizliklerinin arttığını da hekim olarak gözlüyoruz.Aslında başta sinir ve Stres olmak üzere birçok sıkıntının sebebi, demir eksikliği! Tabii bu demir eksikliği dolaylı olarak kilo alımına sebep oluyor ve hormonların olumsuz etkilenmesi sebebiyle de kilo verme sürecini olumsuz etkiliyor. Yani vücutta demir eksikliği varsa kilo verilemiyor!

Demir eksikliği halinde vücutta şu şikâyetler baş gösteriyor ve giderek artıyor:​

1. Halsizlik

2. Çarpıntı

3. Uyku hali

4. Saç dökülmesi

5. Genel huzursuzluk

6. Sinirlilik

Yukarıda saydığımız şikâyetleri bulunan kişilerin, kan demiri, B-12 vitamini, folat, D vitamini ve insülin hormonu değerlerine baktırmalarını tavsiye ediyorum.

Ancak kan tetkiklerinin ve destek tedavilerinin mutlaka bir hekim tarafından yapılması gerekmektedir.

Peki, kanda demir değeri ne olmalı?​

Kan demiri değerinin 50 mg/dL’nin üzerinde olması gerekir.

Günlük demir gereksinimi ne kadar, hangi besinler doğal demir kaynağı?​

Günlük demir gereksinimi ağır spor yapanlarda, düzenli egzersiz yapanlarda, bebeklik, gebelik, emzirme, adet (regl), ergenlik ve ağır hastalık dönemlerinde kişinin yaşma ve yaşam biçimine göre değişir.

Karaciğer, yürek, dalak gibi sakatatlar, kırmızı et, baklagiller, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır.

Ceviz, fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişlerin ve kuru fasulye, mercimek gibi baklagillerin 100 gramında (ince belli çay bardağı kadar) 3,70 mg demir bulunur.
Bu nedenle bize ilkokulda “Fındık fıstık çıtır çıtır, hem kan yapar hem ısıtır” diye öğretmişlerdi.

Demir eksikliği saptanmış olan kişilerin bir hekim gözetimi altında tedavi olmaları gerekir.Hocam, bir de “Spor yaptığım halde yine kilo vermekte zorlanıyorum” diyenler var...

Ne yaparlarsa yapsınlar kilo vermekte zorlanan kişilerin uyguladıkları fizik aktivite de etkisiz ve yetersiz olabilir. Örneğin, 20-30 dakika yürüyüş süresini 50-60 dakikaya çıkarmaları gerekebilir.

Kilo vermek isteyenlerin mutlaka karaciğer ve pankreas yağlanması bulunmaktadır. Yani insülin direnci gelişmiş demektir.

Bu konuda yapılmış yeni ve önemli bir çalışma American Journal of Physiologyde yayımlandı. Göbek yağlarını (bilimsel olarak ‘viscéral adiposité diyoruz), yani iç organların yağlarını en iyi yakma yolunun en fazla adaleye sahip olan bacaklarımızın yürüyüş, yüzme,vb ile çalıştırılması olduğu bildirilmiştir.

Ya Hayy (c.c.) Yüz ve Cilt Güzelliği İçin Güzelleşmek İçin Okuyun

Ya Hayy (c.c.) Yüz ve Cilt Güzelliği İçin Güzelleşmek İçin Okuyun​

Temiz bir kabın içerisine yine temiz olan bir miktar su koyun, suyun içerisine sağ işaret parmağınızı batırarak niyetinizi edin.

Niyetiniz şöyle olabilir, “Allah’ın izniyle Ya Hayy ismi şerifi hürmetine cilt kırışıklıklarım gitmesi, cildimin tazelenmesi ve güzelleşmesi için olsun”

Daha sonra “YA HAYY c.c. Esmasını 18 defa yakın mesafeden orta ton bir sesle okuyup suya üfleyin ve şifanın sahibi Allah’ım sen herşeye kadirsin sen niyetimi gerçekleştir, bu suyu bana şifa eyle, sen ol dersin olur benim daha sağlıklı ve güzel olmam için yardım et diyerek bu suyla yüzünüzü yıkayın.

Rabbim tüm hayırlı dualara icabet eder. Yeter ki inanarak gönülden samimi olarak yapın duanızı.

Sedef-Vitiligo ve Cilt Hastalıklarına Okunacak Ayet-i Kerime

Sedef-Vitiligo ve Cilt Hastalıklarına Okunacak Ayet-i Kerime​

İbni Küteybe şöyle bir rivayette bulunmuştur.Bir adama bir cilt hastalığı isabet etmiş,cildi soyulmuştu.Her türlü ilacı denediyse de bir derman bulunamadı.Sonra derdine derman ümidiyle bir kafileye katılarak Hicaz’a doğru yola çıktı.Hastalığı şiddetlenince Kûfe’ye yakın bir yerde kafileden ayrıldı.Hazareti Ali’nşn kedfun bulunduğu söylenen Meşhed’e gelip orada geceledi.

O gece rüyasında Hazreti Ali(k.v)’yi gördü.Ona;

“Yâ Ali! Görmüyormusun bana ne oldu? Beni tedavi eyle! ” dedi.

Hazreti Ali adama şu ayeti okudu;Mu’minun süresi Ayet 14

“fe kesevnâl izâme lahmen summe enşe’nâhu halkan âhar(âhara), fe tebârakallâhu ahsenul hâlikîn(hâlikîne).”

“Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!”

Adam sabah uyanınca deri hastalığının tamamen iyileştiğini,cildinin gayet güzel bir hal aldığını hayretle müşahede etti.Âyeti kerime derhal tesirini göstermişti

Bu Ayeti kerimi Sedef,vitiligo ve her türlü cilt hastalıklarında tam bir iman ve ihlasla 7 gün 7 şer defa okumalıdır.

Rabbim şifa verenlerin en iyisidir.

Kün Fe Yekün Duası Nedir ? Sırları ve Faziletleri

Bu cümle arapçadır ve kurani bir kavramdır.​

Sırları ve Faziletleri Nedir ?​

Not: Tecrübe ile sabittir.

Yasin süresinin su 2 ayeti 1001 kere okudunmu kabul olmayacak dua yok biiznillah( Allah'in izni ile)..

Ramazanın son 10 günü içerisinde okunması gerekli.

Tüm dualarimizin kabul olması dileğiyle yardım bekleyen herkese iletelim...

Rabbim şifa versin korktuklariniza ugratmasin.

iki ayet;
İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

Bütün meşru istekler için.

KÜN FE YEKÜN DUASI
Kur'ân-ı Kerîmin bir çok âyet-i kerîmesinde geçen;‘’kün feyekün.’’ duası. Yani, "Allâh-u Te'âlâ bir şeyi yaratmak murad ettiğinde o şeye '’kün feyekün =var ol!'' buyurur, o da hemen var olur".

Kur'an'daki, "Kün feyekûn" kavl-i şerifi bulunan bütün âyetler bu duada zikredildiği için bu duayı ihlas ile okuyanların kısa bir zaman içinde Allah’ın lütfuyla muradları hâsıl olacağı söyleniyor.

Bu duayı okuyan kişi, Allâh-u Te'âlâ'nın: "Ol" emrinin, kendi muradına yöneldiğine itikat etmesi hâlinde daha çabuk tesir gördüğü söyleniyor.Dua bizden,lütuf Yüce Allah'tan.

* Euzübillahimineşşeytanirraciym. Bismillahirrahmanirrahiym.
* Ve salallahu ala nebiyyil keriym. Allahümme ya rabbi,Allahüme ya rabbi,Allahüme ya rahiym.
* Hüallâhullezî lâ ilâhe illâ hüe, elmelikü kuddûsü selâmü mû’minül muheyminül azîzü cebbârul müekebbiru sühânallâhi ammâ yüşrikûn. –Haşr-23
* E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn.-Ali İmran-83
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* Kul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.-İhlas Suresi
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* İzâ câe nasrullahi velfethu ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirhu innehû kâne tevvâbâ. – Nasr Suresi
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* İnna fetahna leke fethan mübina. Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma . Ve yensurakallahü nasran aziza .- Fetih-1-2-3
* İnna fetahna leke fethan mübina. Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma . Ve yensurakallahü nasran aziza .- Fetih-1-2-3
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* Nasrun minallâhi ve fethun karîbun ve beşşiril mû’minîn. –Saff-13
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* E fe ğayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn.-Ali İmran-83
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83
* Gâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.- Bakara-156
* İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn-Yasin-82
* Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn-Yasin-83

Vessemai vettarikı ve ma edrake mettarik. En necmus sâkıb. İn küllü nefsin lemma aleyha hafiz. Fel yenzuril insanü mimme hulik. Hulika min main dafik. Yahrücü min beynis sulbi vet teraib. İnnehu alâ rec’ıhî le kâdir. Yevme tubles serâir. Femâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır. Ves semâi zâtir rec’ı vel ardı zâtis sad’ . İnnehu le gavlun faslün ve mâ huve bil hezl. İnnehum yekîdûne keyden ve ekîdu keydâ . Fe mehhilil kâfirîne emhilhüm ruveydâ.-

Gizli Olan Bir Şeyin Açığa Çıkması İçin Okunacak Esma

Gizli Olan Bir Şeyin Açığa Çıkması İçin Okunacak Esma​

EL-ALİM:Canlı veya ölü,küçük veya büyük,gizli veya açık,klapte,kafada olan veya dışa vurulan şeyi en ince ayrıntısına kadar hakkıyla bilen.

Hiç birşey Allah’ın ilminden gizlenemez.Onun ilminin hududu yoktur.Evrende,nerde ne varsa,neler olup bitiyorsa bir bir monitörün başında oturup izliyor gibi izliyor ve gerekenleri yazıp kaydediyor.

Yüce Rabbimizin “Yâ Âlim c.c “ İsmi şerifini her gün (150) defa okumaya devam eden kimselere dost ve düşman ne gizler ise bildirilir.

Göz Kapağı Düşüklüğü

Göz Kapağı Düşüklüğü​

Üst göz kapağının düşük olmasına "pitozis" denmektedir. Kapak düşüklüğü hem yenidoğan bebeklerde, hem de erişkin ve yaşlılarda görülebilir.

Göz kapağı düşüklüğünün nedenleri​

Göz kapağını yukarıda tutan sinirdeki problemler

Göz kapağı kasındaki kusurlar (doğuştan kapak düşüklüğü olanlarda bu kas az gelişmiştir)

Yaşlanma, göz ameliyatları

Mekanik nedenler (örneğin kapaktaki tümörler, vb)

Göz kapağı düşüklüğünün tedavisi
Pitozisin tedavisi ameliyatladır.

Çeşitli ameliyat teknikleri olmakla birlikte, en sık uygulanan 2 ameliyat tekniği şunlardır:

Levator rezeksiyonu
: Göz kapağı kası fonksiyonu yeterli olduğu zaman bu teknik tercih edilir.

Frontale asma tekniği: Göz kapağı kası çok zayıf olduğunda bu teknik kullanılır. Doğuştan olan kapak düşüklüklerinde, göz kapağı sinirinin felcinde ve daha önce göz kapağı düşüklüğü ameliyatı olmuş ama kapağı düzelmemiş kimselerde uygulanır. Tekniğin dezavantajı, göz kırpma esnasında ameliyatlı tarafın daha az kapanmasıdır.

Levator rezeksiyonunun yapılışı (göz kapağı kasının güçlendirilip-kısaltılması)

Üst göz kapağı iğne ile uyuşturulur.
Üst kapak çizgisinden kesi yapılır.
Göz kapağı kasına ulaşılarak, kas kısaltılır.
Kesi yeri dikişlerle kapatılarak, ameliyat sonlandırılır.

Levator rezeksiyonunun karnesi

Anestezi şekli
: Göz kapaklarına uyuşturucu iğne
Ameliyat süresi: Tek kapak 20 dakika
Bandaj: Göz bandajlanır.
Ameliyat sonrası: Ertesi gün bandaj açılır.

1 hafta göz kapağına su değdirilmez. Göz kapağında şişlik ve morluk olur. 5-7 gün sürer.
Dikişler: 5 gün sonra alınır.
İşe dönüş: Dikişler alındıktan sonra işe gidilebilir.
Kontroller: Ameliyatın ertesi günü, 5 gün sonra, 1 ay sonra
Göz damlaları ve pomad: Göz kapaklarına antibiyotikli pomad 1 hafta, göze antibiyotikli damla 1 hafta

Frontale asmanın yapılışı (göz kapağının alın kasına asılması)

Göz kapağı ve alın bölgesi iğne ile uyuşturulur.

Çocuklarda genel anestezi yapılır.
Silikon bir bant, göz kapağının iç kısımlarından geçirilerek, üst göz kapağı yukarı doğru kaldırılır.

(Silikon yerine başka malzemeler de kulanılabilir.)
Silikon bant alın bölgesinde cilt altına dikilerek, ameliyat sonlandırılır.

Frontale asmanın karnesi

Anestezi şekli
: Göz kapaklarına ve alın bölgesine uyuşturucu iğne, çocuklarda genel anestezi
Ameliyat süresi: Tek kapak 15 dakika
Bandaj: Göz bandajlanır. Bandaj ertesi gün açılır.
Ameliyat sonrası: Kapaklarda şişlik ve morluk, 5 gün sürer. Bir hafta göz kapağına su değdirilmez.
Dikiş: 5 gün sonra alınır.
İşe dönüş: Dikiş alındıktan sonra işe gidilebilir.
Kontroller: Ameliyatın ertesi günü, 5 gün sonra, 1 ay sonra
Göz damlaları ve pomad: Göz kapaklarına antibiyotikli pomad 1 hafta, göze antibiyotikli damla 1 hafta

Göz Kapağı Hastalıkları

Göz Kapağı Hastalıkları

Orbikularis okuli, fasial sinirden innerve olur ve göz çevresini saran sirküler liflerden oluşmuştur Kasıldığı zaman göz kapaklarını kapatır. Kırpma refleksinin efferent yolunu da oluşturur.

Levator superior, okulomotor sinirden innerve olur. Orbita apeksindeki Zinn halkasından başlayan lifler öne doğru uzanırlar ve bir kısmı kapak serbest kenarında, bir kısmı ise tarsın üst kenarında sonlanırlar.

Müller kası ise, sempatik sinirden innerve olan düz bir kastır. Orbita apeksindeki Zinn halkasından başlar ve tarsın üst kenarında sonlanır ve her iki kasın görevi de üst göz kapağını kaldırmaktır.

Epikantus : Göz kapaklarının iç kısmında, iç kantusu yukarıdan aşağıya doğru örten dikey bir deri katlantısıdır. Yeni doğanda ve sarı ırktaki bu fizyolojik durum yalancı iç şaşılık (pseudostrabismus) izlenimi verir

Ankiloblefaron : Alt ve üst göz kapaklarının doğuştan yapışıkolmasına verilen isimdir.

İltahabi blefaritler en sık olarak stafilokoklarla meydana gelirler.

Zeiss (yağ) ve moll (ter) bezlerinin süpüratif tipte iltahabı olan marjinal lefaritler genellikle akut seyirlidirler. Semptomları arasında ödem, hiperemi, ve ağrı ön plandadır. Kirpik diplerinde sekresyon, kepeklenme mevcuttur
Kepekler kaldırılınca altında ülserasyon görülebilir. Yakın komşuluk nedeni ile sıklıkla bir konjonktivit tabloya eşlik edebilir. Eğer kıl kökleri harap olursa kirpikler dökülebilir(madarozis) ve tekrar çıkmazlar Tedavide antiseptik ilaçlar, antibiyotikli göz damla ve pomadlarından yararlanılır.

Allerjik blefaritler,genellikle kronik seyirli olup, semptomları arasında kaşıntı ve kızarıklık ön plandadır. Kirpik diplerinde kepeklenme şeklinde pul pul döküntüler, seboreik sekresyonlar oluşabilir. Tedavide kapakların ve kirpik diplerinin temizliğinin yanısıra kortizonlu göz damla ve pomadları kullanılabilir.

Hordeolum eksternum (Dış arpacık): Kirpik diplerindeki zeiss ve moll bezlerinin stafilokok, akut süpüratif iltahabıdır Deriye fistülize olabilir. Tedavide sıcak pansuman ve topikal antibiyotikli ilaçlar kullanılır.
Hordeolum internum (İç arpacık): Meibomius bezlerinin stafilokok akut süpüratif iltahabıdır. Ödem ve ağrı şiddetlidir Lezyon dış arpacığa göre daha derindedir. Benzer şekilde tedavi edilir.

Şalazyon: Meibomius bezinin kronik granülomatöz bir iltahabıdır. Bezin sekresyonunun retansiyonu sonucu gelişir. Akut iltihabi belirtiler olmaksızın kapakta lokalize, ağrısız bir nodül şeklinde belirir Tedavi, erken dönemde sıcak pansuman ve masajdan ibarettir.Tedaviye cevap alınamazsa lezyon içine depo steroid enjeksiyonu veya cerrahi küretaj yapılır

Ptozis: Üst göz kapağının normal pozisyonundan daha düşük durumda olmasına ptozis adı verilir. Bilateral yada unilateral olabilir. Dört ana tipi vardır. Bunlar myojenik, aponevrotik, nörojenik ve mekanik ptozisdir. Ptozislerin %90'ı konjenitaldir. %10'u ise paralitik, miyojenik (Miyastenia Gravis), sempatik ve mekanik nedenlerle akkiz olarak ortaya çıkar. Nedene ve levator fonksiyonuna göre cerrahi tedavi planlanır. Levator rezeksiyonu bu amaçla uygulanan etkili cerrahilerden birisidir. Konjenital ptozislerde ise cerrahi tedavinin erken uygulanması önemlidir çünkü üst göz kapağının pupil alanını kapatması durumunda ambliyopi gelişebilir. Cerrahi yöntem olarak da frontal askılama konjenital grupta daha sık uygulanır.

Kapak retraksiyonu : Üst ve alt göz kapaklarının limbusları açıkta bırakıp, skleranın görünür olmasına kapak retraksiyonu adı verilir. Fizyolojik olabilir. Sıklıkla tiroid oftalmopatide üst göz kapağında miyojenik nedenlerle ortaya çıkar.

Lagoftalmus : Göz kapaklarının kapatılamaması ve kapaklar arasında aralık kalmasıdurumuna verilen isimdir. Bu durumda, özellikle gece uyku sırasında kornea kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı için gözün kaybına kadar giden komplikasyonlar (lagoftalmik keratit) gelişebilir. Sıklıkla fasial paralizide ortaya çıkar. Tedavide suni gözyaşı pomadları kullanılarak korneanın kuruması önlenmeye çalışılır.

Göz Seyirmesinin Nedenleri

Göz Seyirmesinin Nedenleri​

Göz seyirmesi göz kapağının kendi kendine istemsiz bir haldir.

kendi kendine titreşmesi durumudur ve bu titreme durumu göz kırpma olayından bağımsız ve farklıdır.

Göz seyirmesinin nedenleri nelerdir ve hangilerdir;​

Göz seyirmesinin en önemli 3 nedeni vardır bunlar:

1. yorgunluk-uykusuzluk,

2. stres

3. kafeindir.


Ayrıca bu 3 neden haricinde bilgisayar kullanimi ve parlak isiklar da uyarici olabilir.

Göz seymrimesi tedavi yöntemleri,göz seyirmesi tedavi yolları:​

Hastalarimizin uyku ve dinlenme saatlerine dikkat etmesi, stresli yasamdan uzak durmasi, bilgisayar kullanimini azaltmasi, evlerinde yumusak ve parlak olmayan aydinlatmalar kullanmasi ve kahveyi kesmesi onlara yardimci olabilir.

Ayrica geceleri goz kapagina nemlendirici surup hafif hafif kapak cildini yuz kemigine dogru bastirarak masaj yapmalari da faydali olabilir.

Tüm bu konuları uygulamadınız ve halen göz seyirmesi devam ediyor ise

1. ciddi göz seyirmesi devam ederse ve gittikce siddetlenirse.

2. yüzün diger bölümlerinde kasılmalar da birlikte olursa.

3. o gözde şişlik, kızarıklık veya çapaklanma varsa.

4. seyirme göz kırpıştirma yani gözu tamamen kapatan bir şekil alirsa,.

5. göz kapağında düşüklük olursa, mutlaka göz doktoruna başvurmalari gerekir.

Gözaltı morluğu nasıl giderilir?

Gözaltı morluğu nasıl giderilir?​

Gözaltında beliren morlukların en belirgin nedeni, göz çevresindeki pigmentlerin fazlalığından kaynaklanıyor.

Ayrıca bölgedeki yağ katmanının azalması, yine Panda göz diye tabir edilen bu estetik dışı görüntüyü tetikliyor. Fakat sorun çözümsüz değil!

“Asyalı ve Afrikalı kadınlarda daha sık rastlanan gözaltı morlukları, derinin doğal bir parçası olan gözaltında mavimsi siyah gölgelere sebep olurken, daha ilerlemiş vakalarda gözaltlarında sarkma ve yağ yoksunluğuyla birlikte kan damarlarının daha fazla görülmesine neden oluyor” diyen Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur, gözaltı morluklarının nasıl tedavi edilebileceğini açıkladı.

Gözaltı Morlukları Nasıl Giderilir?​

“Aynaya baktığınızda, göz çevrenizde koyu halkalar görüyorsanız, yalnız olmadığınızı, hatta yapılan araştırmalar neticesinde her 3 kadından birinin gözaltı morluk sorunu yaşadığını söyleyebiliriz. Kliniklerimize gözaltı morluk tedavisi amacıyla gelen hastalarımızın hemen hemen hepsi, özellikle uykusuz kaldıklarında ve yorgun olduklarında, gözaltlarında beliren koyu halkalardan ve şişliklerden rahatsız olduklarını belirtirler. Öncelikle sorunun neden kaynaklandığına bakmak lazım. Eğer gözaltı morlukları bölgedeki yağ miktarının azalmasıyla beliren çöküklükten kaynaklanıyorsa, yağ transferi gerektirir. Sadece pigment sorunu varsa, bunun için de fraksiyonel lazer ve duruma göre iğneli mezoterapi uygulaması yapılabilir. Yağ transferinde hastanın kendi bölgesel yağından alarak, kök hücreden zenginleştirilmiş şekilde enjeksiyon yapıyoruz. Son derece hassas olan gözaltı bölgesi, bu yağ transferiyle yenileniyor, canlanıyor ve olası komplikasyon risklerini de barındırmıyor” diyen Op. Dr. Bülent Cihantimur, hangi tedavinin uygulanması gerektiğine muayene sırasında karar verildiğini belirtti.

Demir eksikliği en büyük neden

Gözaltı morluğu sorunuyla gelen hastalarda başarılı sonuçların alınabilmesi için, öncelikle altında yatan nedenlerin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Cihantimur, “Hastanın öncelikle demir eksikliği veya böbrek yetmezliği gibi sorunları olup olmadığını irdeleriz. Eğer var ise, bunların tedavisi için yönlendirme yaparız. Dolayısıyla uygun kişiye, uygun tedavi yapıldığı takdirde en verimli sonuç alınacaktır” dedi ve diğer olası nedenleri sıraladı:

Panda gözleri olarak da bilinen gözaltı morlukları aynı zamanda kötü beslenme, alkol, sigara kullanımıyla ortaya çıkabilir ve hatta bir başka hastalığın nedeni olabilir.

Burun tıkanıklığı gözaltlarınızda morluklara sebep olabilir. Tıkanan burun kanalları, bu bölgede bulunan damarların şişmesine yol açar.

Ayrıca alerji sorunları, saman nezlesi gibi hastalıklarda aynı şekilde, zaman içinde gözaltı morluklarına neden olabilirler.
Kullanılan kozmetik ürünlerinin yaşattığı hassasiyet ve yaptıkları tahriş, cilde zarar vererek, gözaltı derisinin morarmasını sağlayabilirler.

Özellikle hamile kadınların, değişen hormonal düzeyleri, kan damarlarında artan dilastasyona bağlı olarak da gözaltı morlukları görülebilir.

Gözaltı Morlukları Tedavisi için Pratik Öneriler​

Op. Dr. Bülent Cihantimur, ayrıca gözaltı morlukları için evde yapılabilecek diğer pratik uygulamalara değindi:

Kafein içeren jeller, niasinamid, suda eriyen B vitamini kompleksleri, temel kan damarlarının renklerini açmaya yardımcı ürünlerdir.

Kan damarlarını büzmeye ve gözaltı torbalarını indirmeye yardımcı olan soğuk salatalık kompresleri, aynı zamanda göz çevresinin nemlenmesine de yardımcı olur.

Gözaltı torbalarının inmesine ve gözaltı morluklarının giderilmesine yardımcı olan çay kompresleri, içerisinde barındığı tanen maddesi sayesinde, etkili sonuçlar almanızda fayda sağlayabilir.

Aloe vera da yüzyıllardır gözaltı morlukları için kullanılan şifalı bir bitkidir.

Gözaltı şişliklerini azaltmak için kullanılan kremler, gözaltı morluklarını tedavi etmek amaçlı kullanılan medikal serumlar, vitamin, antioksidan ve farklı kimyasal içeriklere sahiptirler. Mutlaka doktor tavsiyesi üzerine ve kullanma talimatlarına uyarak kullanılmalılar.

Kronik Losemi Nedir? (Myelositer)

Kronik Losemi Nedir? (Myelositer)​

Granülositik seri neoplastik olarak artmıştır. Myeloproliferatif bir hastalıktır.

KML'de belirgin kromozom anomalisi vardır. %92 Pheledelphia kromozomu (+) ‘dır.

Myeloid seride mutlak kromozom anormalliği vardır. Tüm hücrelerde (eritrosit, megakaryosit, granülosit, eozinofil) Pheledelphia kromozomu (+) ‘dır. B hücrelerinde (+), T hücrelerinde (-) ‘dir. Pheledelphia kromozomu-doğuştan yoktur, sonradan oluşur. 9: 22 translokasyonu ile oluşur.

Bazı kromozomlarda protoonkogenik kısımlar vardır. Herhangi bir nedenle açığa çıkarsa onkojenik karakter kazanır.

Sis onkojen 22. kromozomun uzun kolunda açığa çıkan onkojenik bölgedir. Pheledelphia kromozomu ile malign transformasyon ilişkilidir.

Stage I. Hastada normal kemik iliği hücrelerinde metafazlar ara ara normal ara ara bozuktur. Tanı konulamaz.

Stage II. Sitogenetik olarak normaldir ancak pheledelphia kromo-zomu (+) ‘dır.

Stage III. Tüm hücre metafazında Pheledelphia kromozomu (+) ‘dır. Hastalık yakalanır.

Stage IV. Yukarıdakilere ek olarak BK artar, ek kromozom anormallikleri olur.

Stage V. BK artımı, ek kromozom anormallikleri

Klinik

. Halsizlik, gece terlemesi
. Subfebril ateş
. Çabuk doyma, dolgunluk hissi, sol üst kadranda kunt ağrı olabilir.
. Sternal hassasiyet
. Tromboflebit
. Trombositopeni varsa kanama (nadir)

Fizik muayene
Kemiklerde hassasiyet
Masif splenomegali. Crista iliacaya kadar inebilir.
Hepatomegali
Bazen deri infiltrasyonu

Laboratuar bulguları
a. Kan sayımı-Periferik yayma . Hb 10-12 gr
. Normokrom-normositer anemi . Retikülosit azalır . Trombosit normal veya artmıştır. . BK artmıştır, ilk geldiğinde 50 binin üstündedir. . Periferik yaymada her devredeki myeloid eleman görülebilir. (Kİ görünümü) Sola kayma vardır. Bazofil ve eozinofiller sayıca artar.

b. Kemik iliği
. Hiperselüler kemik iliği
. Myeloid/eritroid oranı çok artar
. Megakaryositler belirgin oranda artar.

c. Lökosit alkalen fosfataz enzimi boyanır. Normal indexi 60-120 arasıdır. KML'de 20'nin altındadır. Bu enzim aktivitesi normalde BK artmasına karşın lökosit alkalen fosfataz azalır ve bu diagnostiktir.

d. Pheledelphia kromozomuna bakılır.

e. Serumda Vit-B12 aktivitesi artar.

f. LDH, ürik asit artar.
3-4 seneden sonra blastik transformasyon olabilir.

Ayırıcı Tanı
1. Lökomoid reaksiyon. Lösemiye benzer periferik kan tablosu vardır. BK artar, sola kayma çok belirgindir. İp ucu olarak genellikle tanı konulabilen enfeksiyon hastalığı vardır. Bu primer hastalıkta (milier tbc) splenomegali olabilir. Ağır sepsis, gram (-) pnömoni aynı tabloyu verir. Enfeksiyonda kemik iliği genellikle o kadar granüle değildir, hiperselülarite yoktur. LAP çok fazladır. Pheledelphia kromozomu (-) Pnömoni aynı tabloyu verir. Enfeksiyonda kemik iliği genellikle o kadar granüle değildir, hiperselülarite yoktur. LAP çok fazladır. Pheledelphia kromozomu (-) ‘dir. BK 50 bin civarıdır. Oysa KML'de genellikle 100 binin üstündedir. Enfeksiyon sağaltımı verilir ve beklenir. Lökosit alkalen fosfataz yüksektir, bu ayırıcıdır.

2. Mylofibrozis. iliğin belirgin fibrozisi vardır. Megakaryosit artmıştır. Trombositoz bulunur. Masif splenomegali vardır. Aspirasyonda genellikle materyal gelmez. Biyopsi ile fibrozis görülür. Periferik yaymada gözyaşı hücreleri ve normoblastlar vardır. BK 50 binin altındadır. Lenf bezleri normal veya büyümüş olabilir.

Sağaltım
Hastayı aplaziye sokma felsefesi yoktur, ilaç BK serisini kontrolde tutar. Kronik evrede myelosupresyon için en çok Busulfan, Hidroxiüre ve melfelan kullanılır.

Busulfan (myeleran) BK 100 binin üstünde ise 0.1 mg/kg sabah kahvaltı öncesinde tek doz ile nötropeniye girer. BK 20 binin altında tutulmalıdır. BK tekrar arttıkça doz da arttırılır ve nitrozüre eklenebilir. Blastik transformasyon olursa sağaltım değişiktir. Bu durumda 3-4 ay ömür vardır.

Hidroxiüre: Günde 0.5-2 mg şeklinde kullanılır. Busulfan'a dirençli vakalarda etkilidir.

Rekombiniant İnterferon-a'nın kronik fazdaki KML sağaltımında etkili olduğu bildirilmiştir.Kemik iliği transplantasyonu kronik fazda yapılabilir. Blastik transformasyonda kemik iliği nakli yapılmaz.

Miyop Nedir ve Belirtileri Nelerdir?

Miyop Nedir ve Belirtileri Nelerdir?​

Miyop en basit tanımı ile uzağı net görememektir. Miyopu biraz daha ayrıntılı tanımlamak gerekirse göze paralel olarak gelen ışınların gözde bulunan retina önünde odaklanmasıdır.

Uzağı net göremeyen miyoplar uzağa gözlerini kısarak bakarlar. Miyopların büyük bir kısmı aslında net göremediğinin farkında bile değildir. Bunun nedeni ise objelerin uzaklaştıkça netliklerini kaybedebileceklerini düşünmeleri ve bunu mantıklı bulmalarıdır.

Gözün ön-arka çapasının normalin üzerinde olması durumlarında ortaya çıkar.

Toplum içinde miyop rahatsızlığının genetik olduğunu söyleyen bir kesime rastlamak mümkündür ancak en önemli nedeni bazı meslek erbablarının iş gereği bazı nesnelere oldukça yakından bakmak zorunda kalmalarıdır.

Çevrenizdeki doktor, kuyumcu, bilim adamı, çok fazla okuyup çok yazan kimseler, bilgisayar işleri ile uğraşan bilişimcilere, yazılımcılara dikkatli bakın.

Birçoğunun miyop nedeni ile gözlük kullandığını göreceksiniz. Bir şeylere çok yakından bakmanın yanı sıra az ışıkta okuma ve yazma gibi durumlar da miyop rahatsızlığının artması için önemli sebepler arasında sayılabilir.

Peki miyop nedir ve belirtileri nelerdir?


Miyop Belirtileri


Miyop rahatsızlığı çoğu zaman okul öncesi çocukluk döneminde ortaya çıkar ancak çocuklar çoğu zaman uzağı net göremediklerinin farkına varmazlar.

Okul yaşamı başladığı vakit ise miyop çocuklarda en çok görülen şikayet tahtayı görememektir. Tahtayı göremediğini fark eden çocuklar bunu ailelerine söylerler ve bir göz doktoruna danışılır.

Miyop Tedavisi

Miyop tedavisi esnasında hastanın lens ya da gözlük kullanması ile görme kaybının önüne geçilebilir.

Miyoplar lens veya gözlüklerini çıkardıklarında uzağı görememeye devam edeceklerdir.

Bunun yanı sıra lazer tedavisi de yapılmaktadır.

Miyoptan lazer tedavisiyle kurtulabilmek mümkündür.

Miyop için lazer tedavisi görmek isteyen hastaların 18 yaşından büyük olması, son bir yıldır göz numarasının değişmemiş olması, romatizma ya da diyabet gibi bir hastalığa sahip olmaması, göz numarasının 10’dan küçük olması ve gözde lazer tedavisine engel başka bir rahatsızlığın olmaması gerekmektedir.

Bu şartlara uygun olan hastalara hem özel hem de devlet hastanelerinde alanında uzman doktorlar tarafından lazer tedavisi uygulanabilmektedir.

Gözlük kullanımı ile yapılan tedavilerde ise konkav mercekli gözlükler kullanılır.

Renk Körlüğü Nasıl Oluşur?

Renk Körlüğü Nasıl Oluşur?​

Bazı insanlar renkleri diğerlerinden daha farklı olarak algılayabilir. Bu kişiler bu renkleri olduğundan daha farklı ve değişik özelliklerde görmektedirler. Günümüzde erkeklerin kadınlardan daha fazla bu sorunu yaşadığı bilinmektedir.

Renk körlüğü sorunu, yeterli ışık altında bile renklerin doğru görülmesini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu kişiler iki renk arasındaki farkları algılayamazlar.


9271_renk-korlugu-nedir-300x150.jpg


Renk Körlüğü Nasıl Oluşur?

Gözlerin içinde çubuk ve koni olarak adlandırılan ve ışığı algılayabilen bölümler bulunur.

Gözdeki bu çubuklar açık renklerin algılanmasını sağlar. Koniler ise koyu tonları algılamayı sağlayacaktır.

Koni hücreleri kırmızı, yeşil ve mavi renklerinin algılanmasını sağlar. Renk körlüğü ise bu koni hücrelerinin düzgün şekilde çalışmadığında ortaya çıkar. Renk körlüğü genellikle kalıtsal olarak ortaya çıkmaktadır.

Renk Körlüğü Türleri

Renk körlüğü rahatsızlığı hafif, orta veya şiddetli olarak ortaya çıkabilir. Genel olarak bilinen renk körlüğü türleri şunlardır:

Kırmızı-yeşil renk körlüğü: Bu tür renk körlüğü olan insanlar kırmızı ve yeşilin çoğu tonlarını göremezler. Bu kişiler kırmızı renkleri, kahverengi ve sarı biçimde görebilirler. Bazıları ise yeşil tonunu bej şeklinde görebilir.

Mavi-sarı renk körlüğü: Bu tür renk körlüğüne sahip olan insanlar, mavi ve sarı renklerinin bazı tonlarını göremiyorlar. Bu kişilere mavi rengi daha çok yeşil olarak görünür. Sarı ve kırmızı arasındaki ayrımı yapmakta zorlanırlar. Bazı insanlara sarı renk mor olarak görülebilir.

Tam Renk Körlüğü: Bu kişiler ise hiçbir rengi göremezler. Kişilerdeki bu zayıf görme hali tam renk körü olduklarını gösterir.

Renk Körlüğü Hakkında

Kırmızı-yeşil renk körlüğü Dünya’da en çok görülen renk körlüğü olarak bilinir. Bu çeşit daha çok Kuzey Avrupa’da görülür. Ardından Afrika kökenli kişilerde de bu tür görülebilir. Tam renk körlüğü ise daha az yaygın olarak bilinir. Bu tür 40 bin kişiden 1’inde görülen bir rahatsızlıktır. Kadınlarda ise kırmızı-yeşil renk körlüğü tipi daha çok ortaya çıkıyor. Bu olasılık ise erkeklerde daha düşük olmaktadır. Ama genel olarak baktığımızda renk körlüğünden en çok şikâyetçi olanlar erkeklerdir. Renk körlüğünün kalıtsal olarak iletilmesinin de bunda payı vardır.

Tavuk karası hastalığı (gece körlüğü) nedir?

Tavuk karası hastalığı (gece körlüğü) nedir?​

Tavuk Karası, halk arasında "Gece Körlüğü" olarak bilinen, tıbbi literatürde ise "Retinitis Pigmentosa" olarak adlandırılan genetik bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Bu hastalık erken evrede karanlıkta görmeyi sağlayan retinadaki ‘rod’ hücrelerinin zaman içinde artan kaybına bağlı olarak gece görememe şikayetleri ile başlıyor. İlerleyen evrelerde ise gündüz görüşünü sağlayan ‘kon’ hücrelerinin de kaybı ile devam ederek son evrede hastanın normal yaşantısını sürdüremeyeceği düzeyde görme kaybı ile sonuçlanmasına neden olabiliyor.

TAVUK KARASI (GECE KÖRLÜĞÜ) NEDİR?

Işığı algılamaya yarayan retina içerisinde bulunan doku hücrelerinin hasar görmesi sonrası tavuk karası hastalığı oluşmaktadır. Genetik bozukluk ebeveynlerden aktarılmış ve olguların yarısından fazlası kalıtsaldır. Diğer bireylerde genetik bozukluk ise ilk defa bireyin kendisinde oluşmaktadır. Hastalık kalıtımsal olabileceği için akraba evlilikleri riski artırmaktadır. Kadınlara oranlar erkeklerde bu sağlık sorunu daha sık görülmektedir. Bazen göz dışında diğer organlarında etkilendiği sendrom olarak adlandırılan formları da bulunmaktadır. Hastalığın ortaya çıkma yaşı kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Aynı zamanda hastalığın ilerleme biçimi de olgudan olguya değişkenlik gösterir. Bu sağlık sorunu ile karşı karşıya kalan bireyleri bir kısmı erken yaşta görme yetisini kaybederken bir kısmı yaşam boyu görmesini sürdürebilmektedir. Genellikle ilerleme şekli ailede birbirini taklit etmektedir. Hastaların aile geçmişleri bilinir ise hastalığın seyri konusunda da tahmin yürütmek kolaylık sağlayacaktır.

TAVUK KARASI (GECE KÖRLÜĞÜ) NEDEN OLUR?

Görme bozukluğunun altında yatan temel nedeni saptamak için uzman hekim tarafından fiziki muayene ve buna ek olarak hastalık öyküsü gereklidir. Genetik geçişin önemli bir faktör sayıldığı tavuk karası hastalığında akraba evliliği sonrası risk faktörü artmaktadır. Bazı uzmanlara göre a vitamini eksikliği toplumda gece körlüğü olarak bilinen tavuk karası rahatsızlığını tetiklemektedir. Semptomların ortaya çıkmasından sonra kesin tanı ve tedavi sürecinin başlatılması adına hekim değerlendirmesi önem taşımaktadır.

TAVUK KARASI (GECE KÖRLÜĞÜ) BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastalığın ilk bulgusu genellikle geceleri az görme olarak bilinmektedir. Hastalığın ilk evrelerinde henüz göz muayenesi bulguları bile oluşmadan hastada karanlık adaptasyonu sorunları başlamaktadır. Aydınlıktan, apartman boşluğuna girdiğinde ya da aydınlık odadan karanlık bir odaya girdiğinde önce hareket edemez, ancak bir süre bekledikten sonra ortama uyum sağlar. Aslında normalde sağlıklı insanlarda da böyle bir uyum sorunu söz konusudur. Ancak bu tür hastalar normalin çok üstünde bir sürede adapte olmaktadır. Hastalık ilerleyip rod hücre kaybı artmaya başladıkça hem göz muayenelerinde bulgular başlar hem de hasta artık gece görememeye başlar. İlerleyen evrelerde ise bireylerde tünel görüşü veya dürbün görüşüne (Periferal Görme kaybı) neden olmaktadır. Hastalığın son evresinde ise merkezi görme kaybı oluşur ve nadiren tam körlük ile sonuçlanmaktadır. En genel ve kapsayıcı olarak tavuk karası belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • Işığa karşı yoğun bir hassasiyet,
  • Gece, gündüze oranla az görme,
  • İlerleyen evrelerde gündüz görme yetisinin de azalması
  • Görme alanında daralma ( önden bir ışığın görülmesi fakat yan tarafların karanlık görülmesi veya görülememesi vb.)

TAVUK KARASI NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Tavuk karası belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra bireylere ERG ve Görme alanı testleri ile kesin tanı konulabilmektedir. ERG testi esnasında yüze ve göz etrafına elektrodlar yerleştirilerek göz ölçümü sağlanmaktadır. Ağrı ve acının çok hafif hissedildiği ERG testinin farklı tipleri vardır. Bu farklı testler farklı amaçlarla uygulanabilmektedir. Görme alanı testlerinde ise görme yetisinin seviyesi belirlenmektedir. Bu sayede görme bozukluğu veya kaybının olup olmadığı tespit edilmektedir. İlerleyen evrelerde direkt muayene ile de tanı konması sağlanmaktadır. Ailede hastalık var ise erken evrede bu testler yardımı ile hastalık tespit edilebilir ve taşıyıcı kişiler de belirlenerek akraba evlilikleri engellenebilir.

TAVUK KARASI (GECE KÖRLÜĞÜ) TEDAVİSİ NASIL SAĞLANIR?

Tavuk karası hastalığını durdurabilecek hiçbir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Sadece, bu hastalık sebebiyle oluşabilecek katarakt ve makula ödemi gibi tedavi edilebilecek ikincil hastalıklar için takip yapılır. Hastanın stresi azaltması, sigarayı kesmesi ve anti- ageing beslenme önerileri yanında yüksek A vitamini takviyesi önerilmektedir. Kesin bir tedavisi bulunmadığı için tüm hastalıklarda olduğu gibi birçok alternatif tedavi (akapunktur, sülük, damar cerrahileri...) ve bitkisel ilaç tedavisi tavsiye edilse de bu yöntemlerin hiçbirinin kanıtlanmış bir etkinliği bulunmamaktadır. Hastalığın son evresinde olan hastalar için gen tedavileri ve biyonik göz konusunda çalışmalar sürdürülmektedir. Şimdilik sonuçlar çok yeterli olmasa da ileride yüz güldürücü sonuçlar vermesi beklenmektedir.

ALERJİ VE ÇEŞİTLERİ

Alerji ve Alerji Çeşitleri

Alerji, çevrede bulunan zararsız maddelere karşı vücudun yanıt vermesi ile ortaya çıkan genetik olarak kalıtılan bir hastalıktır. Bu maddelere alerjen denir.​

Vücuttaki bağışıklık sistemi alerjenlerin varlığını saptayarak bunlara karşı koruyucu bir reaksiyon oluşturur. Bir çok hastada bu durum bir sorun yaratmaz.

Ancak bazılarında bağışıklık sistemi aşırı aktiftir ve normalde zararsız olan maddeleri tehlikeli olarak anlıgılayarak aşırı reaksiyon göstererek enflamasyona neden olur. Bu enflamasyon alerjik rinit olarak adlandırılır.

Alerjinin belirtileri nelerdir?​

Alerjinin an sık belirtileri burun akıntısı, tıkanıklığı ve burun kaşıntısı, gözlerde kaşınma, astım, sık tekrarlayan sinüs ve kulak enfeksiyonlarıdır.​

En sık alerjenler nelerdir?

Bilinen alerjenler daima vardır. Bunlar ev tozları, ev hayvanlarının tüyler, yiyecekler, yün, evde kullanılan çeşitli kimyasallardır. Bu alerjenlere karşı gelişen belirtiler özellik evin kapalı olduğu kış aylarında daha fazladır.

Mantar sporları polenler kadar alerji problemlerine yol açarlar ve hem ev dışında hem de ev içinde büyürler. Ölü yapraklar ve çiftlik alanları ev dışında büyüyen mantarlar için önemli kaynak oluştururken evde yetiştirilen bitkiler, eski kitaplar, banyolar ve rutubetli alanlar ev içinde mantar oluşumuna kaynak oluştururlar.

Ayrıca mantarlar yiyeceklerde, peynir ve fermente içeceklerde de bulunur.
Mevsimsel alerjiler ağaçlara, çimen ve yabani otlara bağlı oluşurlar. Renkli ve göze batan çiçekler nadiren alerjiye neden olur, çünkü bunların polenleri havaya yayılamayacak kadar ağırdır.

Kalıtım yoluyla alerjiye fazlasıyla istidatları olan çocuklarda alerjiler önlenebilir mi ?

Evet. Bu gibi çocuklara kaynatılmış ve koyu süt verilmelidir. Bu gibi sütler çiğ sütler kadar i alerjiye neden olmazlar. Çocuklara verilecek yeni gıda maddeleri bebeğe birer birer verilmelidir. Böylece anne, hangi gıda maddesinin çocuğa alerji yapacağını tespit etme imkânını bulabilecektir.

Yumurta ve balık gibi katı gıda maddeleri bebeğe daha sonraları verilmelidir. Çocuğun yatak ve oyun odası mümkün olduğu kadar tozlardan arınmış olmalıdır. Kedi, köpek ve hatta doldurulmuş hayvan oyuncakları bile çocuklardan uzak tutulmalıdır. Çocuğa bakan doktora çocuğun ailesindeki alerji durumu bütün ayrıntılarıyla anlatılmalıdır.

Alerjiler kalıtım yolu ile geçebilir mi ?​

Alerji uzmanlarının büyük çoğunluğu alerjinin kendisinin değil, fakat alerjiye istidada kalıtım yoluyla geçebileceğine inanmaktadırlar. Bu demektir ki anne veya babası alerjik olan bir çocuğun ailelerinde alerji olmayan çocuklardan çok daha yüksek bir oranda alerjik olma ihtimali vardır.

Çocuklar anne ve babalarında olan alerjilerin aynılarına mı yakalanmaya meyillidirler ?​

Kati surette değildir. Anne ve babalardan biri saman nezlesinden alerji gösteriyorsa çocukta astım, egzema veya başka alerjik durumlara rastlanabilinir.

Annesi ve babası da alerjik olan bir çocuk, anne ve babasından yalnız biri alerjik olan bir çocuktan daha mı fazla alerjiye kapılabilir ?

Evet. Bunların alerjiye kapılmaları daha erken ve alerji türleri daha ciddî olur.

Anne ve babadan ikisi de alerjik ise bunların çocuklarının alerjik olma ihtimalleri nedir ?

Bunların yüzde ellisi alerjik olacaktır. Anne ve babadan yalnız biri alerjik ise çocuğun alerjik olma ihtimali yaklaşık % 25′tir.

Alerjiler kendiliklerinden yatışır ve böylece tamamen geçer mi ?

Evet, ama bu pek az görülen bir olaydır.

Alerjiler tedavi edildikten veya durdurulduktan sonra tekrarlar mı ?

Bazen evet. Bu daha çok görülebilir ve hasta yeni bir hassasiyetten alerjik olur.​

Alerjiler öldürücü olur mu ?

Alerjiden ölenlere çok az rastlanır. Ancak alerjiler rahatsız edicidir ve zahmetlidir. Bazen bir ilâca karşı alerji ölüme neden olabilir. Fakat bu çok az rastlanan bir olaydır.

Alerjiler belli mevsimlerde mi kendilerini gösterirler ?

Bazıları öyledir, bazıları da değil. Saman nezlesi vakaları genellikle yabanî otlar ağustos ve eylül aylarında tozaklanmaya başladıkları için kendilerini gösterir. Otlara karşı alerjik olanlar ise mayıs ve haziran aylarında alerjik olmaya başlarlar. Çünkü otlar o mevsimde daha çok tozaklanırlar. Gıda maddelerine, ilâçlara, hayvan kıllarına veya evlerdeki tozlara karşı allerj ilerin mevsimleri yoktur.

Tozaklamalar nedir ?



Bunlar çiçeklerden, ağaçlardan, otlardan ve yabanî otlardan çıkan mikroskopik boyda incecik, pudra biçiminde, sarı renkte zerreciklerdir.

Alerjiye yakalanmakta yaş grubu var mıdır ?

Hayır. Alerji her yaşta gelebilir. Ancak alerjinin en sık ortaya çıktığı yaş çocukluk çağıdır.

Alerjiler nezleler gibi bazen bulaşıcı olur mu ?

Hayır, alerjiler insanlarda temasla bulaşmaz.

Yıllardan beri hiçbir şikâyeti olmayan bir insan nasıl oluyor da birden bire bir alerjiye yakalanabiliyor ?

Bazı olaylarda belli maddelerle uzun süreli temaslar sonucu bir alerjinin gelişebileceği bilinen bir gerçektir. Ayrıca, daha önceden hiçbir alerji belirtisi göstermemiş bir kişinin duygusal sıkıntılardan, aşırı yorgunluktan ve enfeksiyonlardan dolayı alerjik belirtiler göstermesi mümkündür. Ergenlik çağma girişte, âdetlerin kesilmesinde veya gebelik durumunda meydana gelebilecek değişiklikler alerjik dengeyi bozarak, bir alerjinin ortaya çıkmasına neden olacak hastalık belirtileri getirebilir.^

Bir insanın alerjik olması için, hayatı boyunca alerjiye meyilli olduğu doğru mudur?

Evet. Bir sıkıntı veya karışıklıktan dolayı alerjik dengesi bozulunca kendisinde bir alerji gelişecektir.

Alerjiler psikosomatik midir (akıl ile beden arasındaki ilişki) ?

Üzüntü, korku, kızgınlık ve şiddetli heyecan gibi duygular alerjik bir krizi zamanından önce meydana getirebilir. Bazı alerjilerin, hasta psikiyatrik yardım görünce ortadan kaybolduğu gerçektir. Ancak, bu alerjinin fizik temelini sarsmaz. Çünkü alerjik meyil ruhî durum ne kadar düzelmiş olursa olsun, yine de kaybolmamaktadır. Alerjik çocukların anne ve babaları daima çocukların güvenlerini yenilemeli ve sükûnetlerini muhafaza etmelidirler.

Sinirlilik alerjiye neden olabilir mi ?

Hayır. Ancak ikisi arasında kesin bir ilişki vardır.

Alerji ne ölçüde yaygındır ?

Nüfusun en az % 30′unda bir tür alerji mevcuttur. Meselâ, Amerika’daki kronik hastalıklar arasında alerji üçüncü sırada yer almaktadır. Yalnız, mafsal ve kalp damarları hastalıkları alerjinin önünde gelmektedir.

En genel alerji nedenleri hangileridir ?​

Çiçek, ağaç ve ot tozları, bütün tozlar, gübre sporları, keskin kokular, hayvan kılları, tüyler ve çeşitli yemekler. Bunlardan başka yatıştırıcı ilâçlar, serumlar, antitoksinler, boyalar, parfümler, plâstikler, evlerde ye endüstrilerde kullanılan daha birçok kimyasal madde alerjiye neden olabilir. Böcek ve, haşerelerin ısırması veya sokması da alerjik haller meydana getirebilir.

Bir hasta alerjik olup olmadığını nasıl anlayabilir ve kendisini alerjik yapan maddeyi nasıl öğrenebilir ?

Doktoru, hayatı hakkında ayrıntılı bilgi alacak ve çalışma alanı ve evi çevresini kontrolden geçirecek, yaşama âdetlerini öğrenecek, ve boş zamanlarında nasıl vakit geçirdiğini tespit edecektir. Bütün bu faktörleri tespit ettikten sonra doktor laboratuar testlerine başvuracaktır. Birçok genel alerji yapan maddelerden (alerjen) özler alarak bunlarla hastada cilt testleri yapacaktır. Bu cilt testleri ile hastanın aşırı hassasiyeti tespit edilecektir. Bu gerçekten bir detektiflik işidir ve çok sabıra ihtiyaç göstermektedir.​

Alerji tedavisi

Otolaryngologlar (Kulak Burun Boğaz hastalıkları uzmanları), alerjiye neden olan faktörlerin saptanmasında ve ne şekilde müdahele edileceği konusunda yardımcı olurlar. Alerjinin tedavisinde antihistaminler, dekonjestanlar ve steroidler gibi bazı ilaçlar kullanılabilir. Bunun yanı sıra alerjenlerden uzak kalmaya yönelik çevresel korunma yöntemleri de önemlidir. Ayrıntı bir öykü alınması ve fizik muayene sonrasında hangi alerjenlere karşı reaksiyon geliştiğini saptayabilmek amacıyla alerjik deri testi yapılmaktadır. Bu test ile hastaların hangi alerjenlere karşı ve ne oranda alerjisi olduğu saptanmaktadır. Solunumsal alerjiye karşı uygulanabilecek tek tedavi yöntemi spesifik alerjenlere (poleneler, mantarlar, hayvan türleri vs) karşı koruyucu antikorların enjeksiyonlarının yapılmasıdır.​



En genel alerjik hastalıklar ;​

a.Saman nezlesi.
b.Yıl boyunca devam eden alerjik burun iltihabı veya kan damarlarını büzücü ya da genişletici nezle.
c.Bronşlarda astım.
d.Egzema (atopic dermatitis).
e.Ürtiker urticaria veya ödemli ürtiker (angiodema).
f.Zehirli sarmaşık gibi deri iltihabı (dermatitis).
g.Şiddetli baş ağrıları.

Besin Alerjisi Belirtileri Nelerdir

Besin Alerjisi Belirtileri Nelerdir

Besin alerjisi; besine karşı reaksiyon, besinin alınmasından hemen sonra oluşur. Vücut bazı besinleri aldığı zaman reaksiyon vererek vücut o besini kabul etmez ve alerji yapar. Yetişkinlerde farklı ve bebeklerde farklı şekillerde ve zamanlarda ortaya çıkar. Bebeklerde ek gıda alerji belirtileri ise ek gıdaya yeni başladığınızda ve beslendikten sonra ortaya çıkar.

Besin Alerjisi Neden Olur ve Belirtileri Nedir?​

Alerji yapan besinlerin tüketilmemesi gerekmektedir. Tüketilmeye devam ederseniz sorunlar ortaya çıkabilir. Bu yüzden besin alerjisinin teşhis edilmesi ve neleri dikkat etmeniz konusunda bilgi sahibi olmalısınız. Besin alerjileri genellikle bağışıklık sistemi ile ilgilidir. Kişilerin yediği besinler, sindirim sistemi, akyuvarlar ile besinlere özgü antikorlar arasındaki etkileşimin sonucu meydana gelir.

Bağışıklık sistemi için besin reaksiyonları ile olan bu antijenik mücadele en zor olandır. Bağışıklık sistemi normal şartlarda zararsız olan besin maddesini, yanlışlıkla zararlı bir madde olarak algılayabilir. Bu durumda besin alerjisi ortaya çıkar. Kişinin alerjisine neden olan besinleri daha sonra tekrar yediği zaman, bağışıklık sistemi histamin ve kimyasal madde salgılar.

Bu kimyasal maddeler kişi de alerjik birçok reaksiyona neden olabilir. Bu alerjik reaksiyonlar sindirim sistemi, solunum sistemi, cilt ve kalp-dolaşım sistemlerini etkiler. Yiyeceklerden kaynaklanan bu alerjiyi anne karnından başlayarak ya da bebeklik, çocukluk döneminden başlayarak görmek mümkündür. Alerjiyi kişinin yediği bazı yiyecekler tetiklemektedir. Vücut ani tepki verebilir ya da dakikalar içinde akut tipik semptomlar gelişebilir.

Besin Alerjisi Görülmesi Durumunda Ne Yapmak Gerekiyor?​

Besin Alerjisinin Belirtileri Nelerdir? Ek Gıdaya Geçişte Alerji Belirtileri Nelerdir? Önlemleri Nasıl Alınır?

Anne, baba ya da kardeşlerinden en azından birinde alerji öyküsü (alerjik rinit, astım, besin alerjisi veya egzema vb.) olan bebeklerin ilk 5-7 yılı içinde besin alerjisi görülme olasılığı %20 daha fazladır. Bazı yiyecekler bahar alerjisine neden olmaktadır.

Bahar alerjisini tetikleyen yiyecekler ; şeftali, erik, kiraz, incir, kayısı, çilek, kavun, karpuz, portakal, ananas vb, sebzelerden ise domates, salatalık, kabak, patates, kereviz, soya, fasulye ve havucu sayabiliriz. Bebeklerde ek gıda alerji belirtileri; bebeklerin ek gıdaya yeni başladığınızda ve beslendikten sonra 2 saat içinde dudak etrafında kızarıklık, dilde veya dudakta şişme görülmesi şeklinde belirtileri görünebilir.

En sık görülen belirtileri:

Deride pişik, kaşıntı, ödem, egzama, kurdeşen
Nedensiz kusma ve ishal
Astım-bronşit, nezle, burunda akıntı, solunum zorluğu
Gözlerde yaşarma
Şişkinlik ve karın ağrısı,

Gıda Alerjisi Nedir?

Gıda Alerjisi Nedir?​

Gıda alerjisine 3 yaşından küçüklerde %8, erişkinlerde ise %2 sıklığında rastlanır. Gıda alerjisinden sorumlu birkaç özel gıda vardır: çocuklarda süt, yumurta, yer fıstığı, balık ve fındık; erişkinlerde ise yer fıstığı, fındık, balık ve kabuklu deniz hayvanları gibi. Gıda ile ortaya çıkan alerjilerde, deri, mide barsak sistemi ve solunum sistemi bulguları ortaya çıkabilir; bunlar alerji ile ilgili antikor olan IgE aracılığı olabildiği gibi, IgE' den bağımsız da oluşabilirler.

Gıda yaşam için elzemdir. Genellikle hemen tüm kültürlerde 3 ana öğün ve arada atıştırılan bir çok ek gıda günlük menüyü oluşturur. Batılı ülkelerde ortalama bir insan yaşamı boyunca yaklaşık 2-3 ton kadar gıda tüketir. Bu yüzden gıda allerjisi gibi gıdalarla oluşacak rahatsızlıkların da sık görülmesi sürpriz olmamalıdır. Bugün bir çok gazete, dergi, radyo, televizyon programı, kitap ve web siteleri gıda allerjisi başlığını işlemektedir.

Tıbbın babası olan Hipokrat 2000 yıl önce gıda ile oluşan reaksiyonları tanımlamıştır. 1. ve 2. YY.' da Yunan bilginler inek sütü ile oluşan reaksiyonlardan bahsetmişlerdir.

Yumurta ile oluşan ilk anafilaktik reaksiyon Marcello Donati tarafından 16. YY.' da, balık ile oluşan anafilaksi ise Philipp Sach tarafından 17. YY.' da tanımlanmıştır. 20. YY.' ın başlarında klinisyenler ekzaması olan çocuklarda rashların gıda allerjisi ile ekzaserbe olduğunu rapor etmişlerdir. Bunlarla birlikte Loveless' in 1950' de yaptığı plasebo kontrollü gıda uyarı çalışmalarına kadar, tanı hastalık hikayesi ile konuluyordu. 1976' da May' in gıda allerjisi tanısı için önerdiği çift kör, plasebo kontrollü oral gıda uyarı testi şu anda gıda ile oluşan allerjik hastalıkların tanısında altın standart olmuştur.

Nomenklatürde birlik sağlamak amacıyla gıda ya da gıda katkıları ile oluşan reaksiyonlar European Academy of Allergy and Clinical Immunology tarafından mekanizmaya bağlı olarak sınıflandırılmıştır. Gıda ile oluşan reaksiyonlar; toksik ya da non-toksik reaksiyonlar olarak sınıflanabilir. Toksik reaksiyonlar o gıdanın yeterli dozda alınması ile oluşur (örneğin zehirli balıktaki histamin). Nontoksik reaksiyonlar ise alerji-aşırı duyarlılık gibi immün mekanizmalar veya intolerans gibi non- immün mekanizmalarla oluşur. IgE aracılı gıda alerjileri daha iyi tanımlanmış olup, özellikle mide barsak bulguları gibi IgE aracılı olmayan immün reaksiyonlar yeni yeni tanımlanmaya başlamıştır. Gıda intoleransı gıda reaksiyonları içinde en sık görüleni olup gıdanın kimyasal içeriği (eski kaşardaki tiramin ile oluşan başağrısı, kahvedeki kafein ile oluşan sinirlilik gibi), kişinin duyarlılığı (laktaz eksikliği) veya idiosenkrazik (önceden tahmin edilemeyen) cevaplarla ilgilidir.

Gıda Aşırı Duyarlılığının Sıklığı:

3 yaşına kadar takib edilen 480 yenidoğanın özelikle yaşamlarının ilk yılında daha sık olmakla birlikte %28' inde gıda reaksiyonu saptanmıştır. Bunların ¼ (% 8)' ünde gıda uyarı testi ile onaylanmış gıda alerjisi vardır. Birkaç ülkede yapılmış çalışmalarda 1 yaşına kadar olan çocukların %2,5' uğunda inek sütü alerjisi saptanmıştır. Bu allerjilerin %60'ı IgE aracılıdır. Süt alerjisi olan vakaların %35' i diğer bazı gıdalara da alerjik reaksiyon gösterirler.

İngiltere ve ABD' de yumurta alerjisi sıklığı % 1.3, yerfıstığı alerjisi % 0.5 sıklığında saptanmıştır. Atopik hastalığı olan çocuklarda gıda alerjisi prevalansı daha fazla saptanmıştır. Orta-ağır düzeyde atopik dermatiti olan vakaların %35' inde bulgular gıda aşırı duyarlılığı ile alevlenebilmektedir.

Astması olan vakaların % 6' sında gıda ile uyarılmış wheezing (öter tarzda solunum) saptanmıştır. Gıda katkıları ile oluşan reaksiyonlar ise çocuklarda %1' den az oranda rapor edilmiştir.
Erişkinlerdeki gıda alerjisi sıklığı çalışmaları daha azdır. Amerika' daki sıklık çalışmaları yerfıstığı ve fındık alerjisinin erişkinlerin %1.3' ünde olduğunu göstermiştir. İngiltere' de erişkinlerde gıda ile oluşan reaksiyon sıklığı %1.4-1.8 bulunmuş, gıda katkı maddeleri ile ise %0.01- 0.23 saptanmıştır.

Hollanda' da benzer bir çalışmada bu reaksiyonların sıklığı %2 olarak saptanmıştır. Ortalama %0.5' inde kabuklu deniz mahsülü alerjisi tanımlanmıştır.

Gıda Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu Patogenezi:

Barsak Bariyeri
Doğumun hemen ardından birkaç saat içinde yeni doğan barsak lenfoid dokusu (barsak bariyeri) bakteri ve gıda antijenlerindeki yabancı proteinlerle karşılaşır.

Barsak bariyeri; bakteri, virüs, parazitler, gıda proteinleri için immünolojik ve non-immünolojik bariyerdir.

Yenidoğanlarda bu bariyerin olgunlaşmaması penetrasyonun artmasına sebep olur.

Örneğin; 1. ayda bazal asit salınımı rölatif olarak azdır. Barsak proteolitik aktivite ancak 2 yaş civarında olgunlaşır. Barsak mikrovillüs gelişimi de erken yaşlarda tam değildir. Bu nedenlerle antijenin mukozal transportu kolaylaşır.

1200 vakalık bir araştırmada, ilk 4 ayda alınan solid gıdaların diğerlerine göre çok daha fazla atopik dermatit oluşma olasılığı var.

Ö:Artmış mide asiditesi ve diğer gıdalarla birlikte alınması emilimi azaltır.

Ö:Antiasidler vb. gibi nedenlerle mide asiditesinde azalma ve alkolle birlikte alınma emilimi arttırır.

Bir çok vakada immünolojik olarak tanınabilen proteinlere tolerans gelişir. Fakat duyarlı vakalarda bu proteinler aşırı duyarlılık yaratır.

Gıda Allerjenleri:​

Diyette yüzlerce gıda olmasına rağmen bunlardan sadece birkaç tanesi major allerjenik etkiye sahiptir.

Çocuklarda süt, yumurta, yerfıstığı, soya, buğday hipersensivite reaksiyonlarının yaklaşık %90' ından sorumludur.

Erişkinlerde ise yerfıstığı, balık, kabuklu deniz mahsülleri, fındık bu reaksiyonların %85' ini oluşturur. Son zamanlarda özellikle kiwi, kavun, susam, haşhaş ve kolza dikkati çekmektedir.

Gıdaların allerjenik fraksiyonları genellikle ısıya dayanıklı, suda çözünebilen, 10-70 kd büyüklüğünde glikoproteinlerdir.

Mide-barsaktaki Gıda Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları:

IgE aracılı reaksiyonlar:
Erken mide-barsak aşırı duyarlılık reaksiyonları IgE aracılıdır ve daha çok akciğerleri ve deriyi de etkilemektedir.

Eski çalışmalarda IgE' ye bağlı olarak "besin aşırı duyarlılığı" radyolojik olarak gösterilmiştir. Bir çalışmada besin alerjisi olan 4 hastaya baryum-besin karışımı verilmistir. Bu karışımların yarattığı etkiler radyografik olarak incelenmislerdir. Gastrit, barsakta aşırı hareket ve kalın barsakta spazm görülmüştür.

Flouroscopic bir çalışma sonucu alerjisi olan 12 çocuga baryum sülfatlı alerjen içeren ve alerjensiz olan besinler uygulanmis ve karsilastirma yapilmistir. Mide hareketlerinde azalma, mide çıkışında spazm ve barsaklarda aşırı hareketlenme gözlenmiştir.

Gastroskop kullanılarak erken allerjik reaksiyonları 6 allerjili hastada incelemiştir. Belli bir miktar besin allerjeni mide mukozasına yerleştirilmiştir ve 30 dk sonra tekrar incelenmistir. Mukozada kırmızı ödem, bununla beraber kalın gri bir mukus ve kanama odakları görülmüştür.

Son dönemlerde, yine endoskopi yardımı ile yapılan ve daha önceki gözlemlerdeki sonuçlar elde edilen çalışmalarda buna ek olarak biopsi sonucunda burada mast hücreleri (allerji hücreleri) gösterilmiştir.

Deri testi veya RAST birçok allerjen besinlere pozitif yanit vermekte (%95).
Bulantı, karın ağrısı, kusma ve/veya ishal gibi bulgular yemek yendikten 2 saat sonra ortaya çıkar.

Çocuklarda kusma çok spesifik bir bulgu değildir; iştahsızlık, kilo alamama ve karın ağrısı gibi bulgular daha değerlidir.

Son dönemlerde oral allerji sendromu adı ile bir sendrom tanımlanmıştır. Huş ağacı, Amerikan nezle otu poleni ve pelin' e allerjisi olanlarda oluşur. Reaksiyonlar genelde dudaklarda, dilde, boğazda görülmektedir. Bu bulgular genellikle kısa sürer ve çoğunlukla kavun, karpuz ve muz yenmesinden sonra oluşur.

Huş ağacı allerjisi olanlarda patates, havuç, kereviz, çeviz ve kiwi yedikten sonra oluşabilir. Bunun nedeni huş ağacı poleni ile bu sebze ve meyvelerdeki allerjik proteinler arasındaki çapraz reaktivitedir.

IgE ve non-IgE aracılı miks reaksiyonlar:

Allerjik eozinofilik özefajit, gastrit ya da gastroenterit, yemek borusu, mide ve/veya barsak duvarında eozinofil (allerji hücresi) infiltrasyonu ile karakterizedir.

Hastalığın patogenezi tam olarak anlaşılmış değildir.
Allerjik eozinofilik özefajit, genelde çocukluk ve gelişme çağında süregen reflü (mideden yemek borusuna gıda ve mide içeriklerinin geri kaçması), tekrarlayan bulantı, iştahsızlık, karın ağrısı, yutma güçlüğü, irritasyon, uyku problemi ile karşımıza çıkar.

Olağan reflü tedavisine yanıt vermeyebilir.
Alerjik eozinofilik gastroenterit herhangi bir yaşta meydana gelip yemek borusu iltihabı ve/veya gastrit bulguları yaratabilir. Kilo kaybı veya gelişme geriliği görülür.

IgE' den bağımsız reaksiyonlar:

Diyete bağlı protein enterokolit sendromu genelde bebekliğin ilk aylarında irritasyon, kusma, ishal gibi bulgularla karakterizedir. Kusma genelde gıda alımından 1-3 saat sonra belirmekte, kanlı ishal, kansızlık, karın ağrısı, gelişme geriliği görülür.

Bu bulgular, genelde inek sütü veya soya proteini içeren besinlerle olabilmektedir; ama genelde anne sütü ile olmaktadır.

Yumurta, buğday, pirinç, yulaf, fıstık, fındık, tavuk, hindi ve balığa karşı sensitivite rapor edilmiştir. Yetişkinlerde kabuklu deniz ürünleri (karides, istakoz vs.) buna benzer sendromlara neden olup karında kramp, kusma ve bulantıya sebep olur.

Deri prick testi negatiftir.
Celiac (Çölyak) hastalığı, protein kaybettiren bir enteropatidir. Süregen ishal, gaz, karın ağrısı, kilo kaybına neden olan bir hastalıktır.

Oral ülser görülebilir. Celiac hastaları gliadine hassastırlar (bugday, yulaf ve tahıllardaki bir protein). Celiac hastaları, kronik olarak gluten içerikli gıda alımı ile T hücreli lenfoma gibi kanserlerin geli?imi için risk taşırlar.

Bu vakalarda diyetten gliadinin uzaklaştırılması bulguların ve hastalığın iyileşmesi ile sonuçlanır.

Deride Oluşan Gıda Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları:​

IgE aracılı reaksiyonlar
Besin alerjisi olan hastalarda akut ürtiker ve anjioödem en çok görülen bulgulardır. Bulgular çok ani gelişebilir.

Sorumlu besinler genelde şunlardır: balık, kabuklu deniz ürünleri, fıstık, fındık; çocuk yaştakilerde ise yumurta, süt, fıstık ve fındık. Ancak meyveler ve sebzelerde bu grup içersine girmeye başlamıştır.

Kronik ürtikerse gıda allerjisi olanlarda çok nadiren oluşur. 554 tane gıda allerjisi olan vakanın sadece %1,4' ünde kronik ürtiker ve anjioödem bulunmuştur.

226 kronik ürtikerli çocuğu değerlendiren bir çalışmada %31 pozitif cilt testi saptanırken bunların sadece %4' ünde gıda uyarı testi ile pozitif sonuç alınmıştır.

IgE ve non-IgE aracılı miks reaksiyonlar:

Atopik dermatit, bir ekzema türüdür ve genelde erken çocuk yaşta başlar. Kaşıntı, tekrarlayan lezyonlar, astım ve allerjik rinit en önemli bulgularıdır. Allerjen sp. IgE, bu hastalığın patogenezinde rol oynar. Langerhans hucreleri deride artış gösterir ve yüzeylerinde allerjen sp. IgE bulunur. Atopik dermatiti ve gıda allerjisi olan çocuklarda yapılan oral gıda uyarı testi sonucunda serum histamin seviyesi belirgin artar, eozinofil aktivasyonu oluşur.

IgE aracılı olmayan reaksiyonlar:

Gluten duyarlı enteropati hastalarının bazılarında çok kaşıntılı eritemli cilt lezyonları olan dermatitis herpetiformis görülür. Atopik dermatit ile karıştırılır. Kol ve bacakların dış yüzlerinde ve kalçalarda süregen, kaşıntılı, simetrik deriden kabarık içi sıvı dolu kırmızı lezyonlar vardır.

Solunumsal Gıda Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları:​

IgE aracılı reaksiyonlar:
Gıda uyarı testi ile hem üst solunum hem alt solunum yolu reaksiyonları oluşturulabilir. Bu reaksiyonlar genelde deri ve mide-barsak bulguları ile birliktedir. RAST ile gıda sp. IgE gösterilebilir. 480 adet gıda reaksiyonu veren vakanın değerlendirildiği bir çalışmada çift kör plasebo kontrollü yöntemle % 16 vakada solunumsal bulgu saptanmıştır.

Bulgular gıdanın alımından 15-90 dakika sonra oluşmaktadır. Burunda ve göz etrafında kaşıntı en erken bulgular olup bunun ardından hapşurma ve burun akması oluşur.
Respiratuvar reaksiyonlara yol açan gıdalar, balık, kabuklular, yumurta, nohutdur.

IgE aracılı olmayan reaksiyonlar:

Heiner sendromu çok nadir görülen, gıda ile ortaya çıkan, pnömoni, akciğer infiltrasyonları, hemosideroz (dokulara demir çökmesi), mide kanaması ve demir eksikliği kansızlığı ile karakterli bir hastalıktır. Genelde inek sütü ile oluşur. Gelişme geriliği oluşur. İnek sütüne reaktif antikorlar saptanmış olup hastalığın immünolojik mekanizması tam olarak bilinmemektedir.

Anafilaksi:

Hastahanelerdeki acil servise başvuran jeneralize anafilaksilerin 2/3' ünü arı sokması oluştururken, 1/3' ünü gıda allerjileri oluşturur.

Her yıl ABD' de 100 tane gıda ile indüklenmiş ölümcül fatal reaksiyon bildirilmektedir.

Anafilaksinin tüm bulgularının oluşmasına rağmen bu hastaların serum triptazlarında major yükselmeler olmaz.

Gıda ile İlişkili Egzersizle Ortaya Çıkan Anafilaksi:

Sık olmayan bu form gıda alımından sonraki 2-4. saatlerde egzersiz yapan vakalarda görülür.

Egzersiz olmadan alınan gıda ile gözlemlenebilen herhangi bir reaksiyon oluşmaz. Bu hastalığın insidansı son 10 yılda toplumların egzersize yönelmesi ile artmaktadır.

Hastalarda genellikle astma veya diğer atopik hastalıklar olup, sorumlu gıda ile pozitif cilt testi saptanır. Bu hastaların geçmişlerinde de bu gıdalarla reaksiyon vardır.

Kadınlarda iki kat daha sıklıkla ve 30' lu yaşlarda daha sık görülür. Yulaf, kabuklu deniz mahsülleri, meyve, süt, kereviz ve balık sorumlu gıdalardır.

Patlıcan Alerjisi Nedir? Patlıcan Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Patlıcan alerjisi sıklıkla karşılaşılan besin alerjilerinden biridir. Ülkemizde de oldukça fazla tüketilen patlıcan ve biber gibi sebzeler kimilerinin beslenme rutininin temelini oluştururken kimilerinde alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Patlıcan ve patlıcangillere alerjisi olan bir kişi bu besinleri tükettiğinde kaşıntı, kabarma, nefes darlığı gibi birtakım problemler yaşayabilir.

Patlıcangiller, yaklaşık 3 bin türden oluşan, ‘solanaceae’ adlı çiçekli bitkiler familyasıdır. Patlıcan, domates, dolmalık biber, kırmızı biber, beyaz patates patlıcangiller ailesine ait bazı meyve ve sebzelerdir. Patlıcan alerjisine sahip kişilerin aynı aileden diğer meyve ve sebzelere karşı da hassasiyeti olması mümkündür.

Patlıcan Alerjisi Nedir?

Patlıcan alerjisi, patlıcan veya patlıcangillerden başka bir türün tüketilmesi durumunda vücudun verdiği aşırı tepkiye verilen addır. Patlıcangiller ailesine ait sebze ve meyveler, alkaloidler adı verilen bir tür kimyasal bileşik içerir. Bu kimyasallar bitkiyi küf ve zararlılardan korur. Bu bileşikler insan vücudunda bir bağışıklık tepkisine neden olabilmektedir.

Bağışıklık sistemi bu maddeyi yabancı madde olarak algılar ve bu maddeyle savaşması üzerine antikorlar üretmeye başlar. Yabancı madde olarak algılanan besin maddesiyle savaşmaya başlayan vücut bu aktivite sonucu bazı alerjik reaksiyonlar vermeye başlar. Patlıcan alerjisi bu şekilde oluşur.

Patlıcan alerjisi belirtileri diğer besin alerjileri ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Çoğu besin alerjisinde olduğu gibi patlıcan alerjisi de çocuklukta ortaya çıkan bir alerji türüdür. Yani bebeklerde patlıcan alerjisi belirtileri görülmesi olası bir durumdur. Ancak yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkması da mümkündür. Yani hayatının belirli bir noktasına kadar patlıcanı keyifle tüketebilen yetişkinlerde patlıcan alerjisi sonradan oluşabilen bir durumdur.

Patlıcan alerjisinin yanı sıra bazı kişiler patlıcana veya patlıcanın diğer türlerine karşı intoleransa sahip olabilmektedir. Besin intoleransları genellikle alerji kadar ciddi olmayan durumlardır. Daha çok sindirim güçlüklerine neden olan durumlardır. Patlıcan intoleransı bulunan kişiler patlıcanı sindirmek için gerekli olan enzimlere sahip olmadıklarından buna bağlı birtakım sorunlar yaşarlar. Bunlar gaz ve şişkinlik, mide bulantısı ve ishal gibi semptomlar olarak ortaya çıkabilir.

Patlıcan alerjisi, patlıcangiller ailesinde bulunan diğer meyve ve sebzelerle çapraz reaksiyon gösterebilmektedir. Bu, patlıcana alerjisi olan bir kişinin patlıcangillerin diğer türlerinden olan domates, biber ve diğer sebze meyvelere karşı da alerjisi olabileceği anlamına gelmektedir.

Patlıcan Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Patlıcan alerjisi belirtileri bazı kişilerde patlıcan tüketiminin hemen ardından görülürken bazılarında daha geç ortaya çıkabilmektedir. Alerjik tepkileri anında ortaya çıkan kişiler neye karşı alerjiye sahip olduklarını kolaylıkla anlayabilirler. Bununla beraber gecikmiş belirtiler gösteren kişiler bu alerjik tepkileri neye karşı gösterdiklerini anlamakta güçlük çekebilir, bir doktor yardımına ihtiyaç duyabilirler.

Alerji belirtileri kişinin patlıcana karşı ne kadar hassas olduğuna göre değişebilir. Duyarlılık seviyesine bağlı olarak hafiften şiddetliye birçok alerjik belirti mevcuttur.

Patlıcan alerjisi nasıl anlaşılır sorusunun cevabı olabilecek sıklıkla görülen bazı alerjik reaksiyonlar aşağıdaki gibidir:

  • Kaşıntı veya kızarıklık
  • Burun tıkanıklığı
  • Hırıltı veya nefes almada zorluk
  • Mide bulantısı ya da kusma
  • Nefes almada zorluk
  • Boğaz şişmesi ya da boğazda yumru hissi
  • Baş dönmesi
  • Ağız, dudak, dilde şişme
  • Gözlerde kaşıntı ve sulanma
  • Aşırı mukus üretimi
  • Ağrılı kaslar ve eklemler
  • İltihap
Yetişkinlerde ve bebeklerde patlıcan alerjisi belirtileri arasında olan hafif şiddetteki bu semptomların yanı sıra daha şiddetli ve hayati risk taşıyan anafilaksi ve bilinç kaybı gibi reaksiyonlar da bulunmaktadır. Anafilaksi acil müdahale gerektiren bir durumdur ve zamanında müdahale edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle anafilaksiyi iyi tanımak ve belirtilerinin neler olduğunu bilmek hayati önem taşır.

Anafilaksinin bazı belirtileri şunlardır:

  • Kalp atışlarında hızlanma
  • Kan basıncında ani düşüş
  • Kalp çarpıntısı (taşikardi)
  • Nefes almada güçlük
  • Hırıltılı solunum
  • Solunum yollarının şişmesi
  • Konuşma bozukluğu
  • Dilin şişmesi
  • Dudakların şişmesi
  • Dudakların, parmak uçlarının veya ayak parmaklarının etrafındaki mavi renk
  • Bilinç kaybı
Bu belirtilerden biri ya da birkaçının görüldüğü durumda vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Patlıcan Alerjisi Neden Olur?

Patlıcan alerjisinin doğuştan ve sonradan olmak üzere farklı nedenleri bulunmaktadır. Doğuştan gelen sebeplere bağlı olarak patlıcan alerjisi görülebilir. Patlıcan alerjisi en sık karşılaşılan besin alerjilerinden biridir. Bebek henüz anne karnındayken genetik şifresine bağlı olarak patlıcan alerjisi geliştirebilir. Çünkü genetik yatkınlık bağışıklık sistemi tepkilerinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle çoğu besin alerjisinde olduğu gibi patlıcan alerjisinde de doğuştan gelen faktörler en önemli alerji nedenlerinden biridir.

Patlıcan alerjisi doğuştan olduğu gibi sonradan da gelişebilen bir durumdur. Yıllarca sorunsuz bir şekilde patlıcan tüketen bir kişi belirli bir zaman sonra patlıcana karşı bazı alerjik reaksiyonlar göstermeye başlayabilir. Bunun nedeni aşırı patlıcan tüketimi olabilir.

Çok sık patlıcan yemekleri veya patlıcan salatası tüketen bir kişinin vücudu aşırı tüketime bağlı olarak alerjik tepkiler vermeye başlayabilir. Bu da sonradan edinilen patlıcan alerjisinin bir nedenidir.



Patlıcan Alerjisi Nasıl Geçer?

Bir gıda alerjisinden korunmanın en iyi yolu o gıda maddesini tüketmekten kaçınmaktır. Patlıcan alerjisi olan kişiler beslenme rutinlerini alerjileri çerçevesinde şekillendirmeli, patlıcanı ve patlıcan içeren her türlü yiyeceği diyetlerinin dışında bırakmalılardır.

Yalnızca patlıcan değil, çapraz reaksiyona neden olabilecek tüm gıdalardan uzak durulmalıdır. Patlıcan alerjisine sahip kişiler patlıcan yemekleri yemekten kaçınmalılardır. Özellikle dışarıda yemek yerken yedikleri yemeğin içeriğini iyice araştırmalı, gerekirse yemeği yapan kişiye sormalılardır.

Aynı zamanda paketli gıdalar tüketirken de dikkatli olmalılardır. Satın alacakları ürünün içindekiler kısmını dikkatlice incelemeli, içinde alerjiye neden olacak herhangi bir bileşen olmadığından emin olmalılardır.

Fakat patlıcana alerjisi olan kişiler bu besini hayatlarından çıkartırken, aynı ya da benzer besin değerlerine sahip bir besini beslenme alışkanlıkları arasına eklemeyi ihmal etmemelilerdir. Sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak için ihtiyaç halinde bir uzmandan destek alınabilir.

Alerjik reaksiyonlardan kurtulmanın bir diğer yolu ilaç tedavisidir. Alerjik reaksiyonlar sonucu görülen hafif belirtiler için bir alerji uzmanı tarafından reçete edilecek antihistaminikler kullanılabilir. Bu ilaçlar reaksiyon oluşumunun önüne geçemese bile alerjik belirtileri iyileştirebilir.

Eğer belirtiler şiddetliyse ve anafilaksi riski mevcut ise alerji uzmanınız adrenalin otoenjektörü reçete edebilir. Bu enjektörü acil durumlar için yanınızda bulundurmanız, nasıl kullanıldığını iyi bilmeniz ve yakın çevrenizdeki kişilere de nasıl kullanıldığını öğretmeniz anafilaktik şok anında hayatınızı kurtarabilir.

Filtrele

Geri