Uygulamayı yükle
How to install the app on iOS

Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.

Not: This feature may not be available in some browsers.

  • Soru Soru
Aort anevrizması nasıl bir hastalıktır?

Aort anevrizması, vücudun en büyük atardamarı olan aortun duvarında zayıflama sonucu meydana gelen balonlaşmadır. Bu durum genellikle belirti vermeden ilerler ancak büyüdükçe hayati risk taşıyabilir. Anevrizma, göğüs (torasik) ya da karın (abdominal) bölgesinde gelişebilir.

Yırtılması durumunda ise iç kanamaya yol açarak acil müdahale gerektirir. Genetik yatkınlık, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigara kullanımı gibi faktörler aort anevrizması riskini artırır. Erken teşhisle düzenli izlem ve gerektiğinde cerrahi müdahale ile ciddi komplikasyonlar önlenebilir.

  • Soru Soru
Aort anevrizması tedavisinde kapalı cerrahi yönteminin avantajları nelerdir?

  • Kapalı cerrahi ile gerçekleştirilen aort operasyonları, hastaya önemli fayda sağlamaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
  • İşlem sonrasında hastanede yatış süresi kısalır.
  • Operasyonda kemik kesilmediği için yara iyileşmesi çok daha hızlı olur.
  • Hastalar yaklaşık iki hafta gibi kısa bir süre içerisinde günlük hayatlarına geri döner.
  • Kesinin küçük olması estetik görünüm açısından avantaj sağladığı gibi ameliyat sonrası enfeksiyon riski ve yara komplikasyonları daha az görülür.
  • Ameliyat sonrası kanama komplikasyonları açık ameliyatlara oranla daha az olur.
  • Ameliyat sonrası ağrı problemi minimal invaziv operasyonlarda çok daha hafif ve kısa süre olur
  • Akciğer fonksiyonlarının toparlaması daha hızlı gerçekleşir ve hasta ameliyat öncesi kapasitesine 10 gün içerisinde kavuşabilir.

  • Soru Soru
Aort anevrizmalarında kapalı yöntemler nasıl uygulanır?

Aort anevrizmalarında kapalı cerrahi yöntemler iki şekilde uygulanabilmektedir. Endovasküler yöntemlerde, kasık atardamarından girilerek genişlemiş olan aort bölgesine içeriden stent yerleştirilmesi ile anevrizma onarılabilir. Bu yöntem, anatomik birtakım ölçümlerin uygun olması durumunda, göğüs kafesi ve karın bölgesinde aort anevrizması olan birçok hasta için başarılı bir şekilde uygulanabilmektedir.

Göğüs kafesi içerisinde aort anevrizması olan ancak endovasküler yöntemlerin uygun olmadığı hastalarda ise, kaburga aralığından yapılan 4-5 cm’lik küçük bir kesi ile genişlemiş aort damarı çıkarılarak yerine yapay bir damar dikmek şeklinde aort anevrizmaları kapalı cerrahi yöntem ile tedavi edilebilir.

Ancak anevrizmada yırtılma olması durumunda, hastanın acil olarak operasyona alınması gerektiğinden, ne yazık ki hastaların bir kısmı kapalı ameliyat şansını kaybedebilir. Bu hastalarda standart açık cerrahi yöntemlerle operasyon yapılır.

  • Soru Soru
Aort Anevrizma Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Aort anevrizma tedavisine, anevrizmanın çapına ve yerleşimine göre karar verilir. Genellikle 5 cm’nin altındaki anevrizma genişlemelerinde hasta takibe alınır ve tansiyon kontrolü ve anevrizmanın oluşturduğu yandaş problemlere yönelik ilaç tedavileri başlanır. Daha geniş anevrizmalarda ise açık ve kapalı ameliyat teknikleri kullanılarak anevrizma onarımı yapılabilir.

Günümüzde, anevrizma hastalarının neredeyse yüzde 90’ında kapalı teknikler kullanılarak anevrizma onarımı yapılabilmektedir. Kapalı teknikler, kasıktaki atardamardan girilerek genişlemiş aort bölgesine içeriden stent yerleştirme veya kaburga aralığından yaklaşık 4 cm’lik bir kesi yaparak anevrizma olan bölgenin uygun bir yapay damar ile değiştirilmesi şeklinde uygulanabilir.

  • Soru Soru
Aort Anevrizmasının Belirtileri Nelerdir?

Aort anevrizmalarının belirtileri, bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilir. Göğüs kafesi seviyesinde, batıcı tarzda göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı, yutma güçlüğü gibi şikayetler görülebilirken, karın bölgesindeki anevrizmalarda, karın ve sırt ağrısı, karında şişkinlik ve atımı hissedilen kitle, kronik kabızlık veya ishal ve idrar yaparken zorlanma gibi belirtiler görülebilir.

Göğüs kafesi seviyesinde batıcı tarzda göğüs ve sırt ağrısı

Göğüs kafesinde yaşanan bu belirti genellikle torasik aort anevrizması ile ilişkilidir. Bu ağrı, aortun genişlediği veya yırtılma riski taşıdığı durumlarda oluşur. Batıcı karakterde ve sıklıkla ani başlayan bu ağrı, kalp kriziyle karıştırılabilir. Aort göğüs içinde yer aldığı için, bu genişleme sırt bölgesine de baskı yapabilir ve ağrı buraya da yayılabilir.

Nefes darlığı

Aort anevrizmasının belirtilerinden biri olan nefes darlığı, torasik anevrizmanın trakea (nefes borusu) veya bronşlar gibi solunum yollarına baskı yapmasıyla oluşur. Bu baskı, özellikle anevrizma büyükse, akciğer kapasitesini kısıtlar ve kişinin derin nefes almasını zorlaştırır.

Yutma güçlüğü

Yutma güçlüğü de aort anevrizmasına ortaya çıkabilecek belirtiler arasındadır. Yutma güçlüğü, anevrizmanın yemek borusuna (özofagusa) baskı yapmasından kaynaklanabilir. Aort yemek borusuna yakın bir konumda bulunduğu için genişleme, yemek geçişinde engel yaratır. Bu da katı ya da sıvı gıdaları yutmayı zorlaştırabilir.

Karın ve sırt ağrısı

Karın ve sırt ağrıları genellikle abdominal aort anevrizmaları ile ilişkilidir. Anevrizma büyüdükçe karın içi organlara ve sinir dokularına baskı yapar, bu da hem karında hem de bel-sırt bölgesinde künt, sürekli veya zonklayıcı tarzda ağrılara neden olabilir.

Karında şişkinlik ve atımı hissedilen kitle

Aort anevrizmasındaki karında şişkinlik ve atımı hissedilen kitle, abdominal aort anevrizmasının sık görülen belirtilerindendir. Özellikle kilo olarak zayıf bireylerde, karın bölgesine elle dokunulduğunda nabız gibi atan bir kitle fark edilebilir. Bu durum, büyüyen anevrizmanın gözle görülür hale geldiğini gösterebilir.

Kronik kabızlık veya ishal

Kronik kabızlık veya ishal, genişleyen anevrizmanın bağırsaklara baskı yapmasından kaynaklanabilir. Bu baskı, bağırsak hareketlerini bozar. Bazı bireylerde bağırsakların yeterince çalışamamasına bağlı kabızlık görülürken, bazı kişilerde ise tahriş nedeniyle ishal gelişebilir.

İdrar yaparken zorlanma

Aort anevrizmasının belirtileri arasında yer alan idrar yaparken zorlanma, abdominal anevrizmanın idrar torbası veya üreter gibi idrar yollarına baskı yapmasıyla açıklanabilir. Bu baskı, mesanenin tam boşaltılamamasına veya idrara çıkmanın ağrılı hale gelmesine neden olabilir.

Yukarıda yer alan bu belirtiler, özellikle ani başlayan ağrılarla birlikte gelişiyorsa, aort anevrizmasının büyüme ya da yırtılma riskini işaret edebilir. Bu nedenle belirtiler fark edildiğinde zaman kaybetmeden bir doktora başvurmak hayati önem taşır.

  • Soru Soru
Aort Anevrizması Neden Olur?

Aort anevrizmalarının en sık sebebi kontrolsüz tansiyon yüksekliği ve aterosklerotik damar hastalığı denilen damar duvarında kireçlenme olmasıdır. Bu sebepler dışında, nadiren travma, bağ dokusu hastalıkları, bazı sistemik ve enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak da gelişebilmektedir.

Aort anevrizmasına neden olan durumlar şöyledir:
  • Genetik yatkınlık
  • Yüksek tansiyon
  • Aterosklerotik damar hastalığı (Damar duvarında kireçlenme)
  • Nadiren travma
  • Bağ dokusu hastalıkları
  • Bazı sistemik ve enfeksiyon hastalıkları

  • Soru Soru
Aort Anevrizmasının Türleri Nelerdir?

Aort anevrizmaları, gerçek ve yalancı anevrizma olarak kategorize edilebilir. Gerçek anevrizma, aort damarının tüm katmanlarını içeren bir genişleme olmasıdır. Yırtılma, organlara pıhtı atması ve balonlaşma çapının kritik seviyelere gelmesi gibi durumlar dışında, çoğu zaman acil bir operasyon gerektirmez. Yalancı anevrizmada ise aort damarında sınırlanmış bir yırtılma söz konusudur ve çoğu zaman acil operasyon gerekir.

Bu anevrizma tipleri dışında, aort anevrizmaları yerleşim bölgesine göre de kategorize edilebilir. Anevrizma; göğüs kafesi, karın veya bu bölgelerin ikisini de etkileyecek kadar yaygın olabilir. Anevrizmanın yerleşim bölgesi, yapılacak cerrahi girişimin tipini ve riskini belirleyen en önemli faktördür.

  • Soru Soru
Aort Anevrizması Nedir?

Aort anevrizması, kanı bütün vücut boyunca taşıyan ana arter olan aortta balon benzeri çıkıntılar oluşmasıyla, aortun normal boyutunun en az 1,5 katından fazla büyümesi veya genişlemesidir. Aort damarındaki bu genişleme arter duvarının katmanlarından incelmeye neden olur ve kan sızabilir. Yine damarda yırtılma ve iç kanama gibi olumsuz durumlarla da sonuçlanabilmektedir. Aort, vücuttaki bütün organ ve dokulara temiz kan sağladığı için, bu damarla ilgili problemler bütün vücudumuzu olumsuz etkileyebilir.

Genel olarak genetik yatkınlık, yüksek tansiyon, kolesterol, sigara tüketimi ve kimi zaman stres gibi faktörler aort anevrizmasının oluşumunu tetikleyebilir. Bu faktörlerin ortaya çıkmaması adına kişinin sağlıklı beslenmesi, tansiyon ve kolesterol seviyelerine dikkat edip düzenli kontrol ettirmesi ve mümkün olduğunca stresten uzak durması gerekir.

Belirtisiz bir şekilde de ortaya çıkma olasılığı bulunan aort anevrizması, içerde bir büyüme gerçekleştiğinde ciddi belirtilere yol açabilir. Bunların yaşanmaya başlandığı durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurmak, erken teşhis açısından oldukça önemlidir.

  • Soru Soru
Tat alamamakla anosmi (koku alamamak) arasında bağlantı var mıdır?

Anosmi ile tat alamamak arasında direk olarak bir bağlantı bulunmamaktadır. Tat alma ile koku alma sinirleri birbirinden bağımsız sinirlerdir. Ancak tat ve koku alma duyuları yemek yeme sırasında kişi tarafından birleştirilmektedir. Tat ve koku insanlara beraber öğretilmiş duygulardır. Her koku tadılmamakta ancak yemek sırasında koklanan her şey yenmektedir. Tadılan her şeyi kokusu da alınmaktadır. Yani tat ve koku kişiler tarafından birleştirilmektedir. Dolayısıyla yemek yerken koku gelmediğinde kişide tat sorunu varmış gibi hissedilmektedir. Tüketilen besinin kokusu alınamıyorsa kişi aynı zamanda tat almadığını hissedebilir. Ancak aslında iki sinir bir birden tamamen bağımsızdır.

Bununla birlikte ağır grip gibi durumlara hem tat olma hem da koku alma sinirleri etkilenebilir. Bu gibi durumlarda kişi birbirinden bağımsız olarak tat ve koku almayabilir.

  • Soru Soru
Grip, nezle, soğuk algınlığı durumlarında anosmi (koku alamama) kalıcı olabilir mi?

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında anosmi (koku alamamak) kalıcı olabilmektedir. Burundaki koku almayı sağlayan olfaktör mukozada sinirin kılcal uçları çok ince ve yüzeye çok yakındır. Koku alma sinirleri enfeksiyonlar karşısında bazen hiç beklenmedik bir tepki vererek kendini kapatabilmektedir.

Ağır grip, nezle veya soğuk algınlığında olfaktör sinirin uçlarında yaşanan hasar bazen kalıcı olabilmektedir. Sinirde oluşan hasarın ilk 1 ay içinde kendini onarabilmektedir ancak bazı durumlarda sinirin kendini toparlaması 6 ay – 1 yıl arası sürebilmektedir. Bu arada koku egzersizleri uygulanabilir. Mevcut enfeksiyon varsa o tedavi edilir.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) hastalığının bitkisel tedavisi var mıdır?

Anosmi (koku alamamak) hastalığının bilinen bitkisel bir tedavisi bulunmamaktadır.

Ancak anosmi tedavisinde koku egzersizleri yapılabilmektedir. Koku da bütün duyular gibi yönlendirilebilir ve çalıştırılabilir.

Hastaya koku alamadığı dönemlerde sevdiği baskın kokulardan; limon, taze nane, kahve koklatılmaktadır. Anosmi hastaları belirli aralıklarla gün içinde 2-3 defe koku veren bitkilerle egzersiz yapabilmektedir. Bu şekilde beyni hatırlatma yaparak koku siniri çalıştırılabilir.

Anosmi sırasında koku egzersizlerin yapmanın faydalı olacağı düşünülmektedir. Burundan beyne koku bilgileri gitmezse bir süre sonra beyin yavaş yavaş kendini kokulara kapatabilmektedir. Beyni koku bakımından dinç tutmak için koku egzersizlerinin yapılması ihmal edilmemelidir.

Ancak bir bitkiyi kaynatıp içmek ya da yemenin anosmi (koku alamamak) tedavisinde yeri bulunmamaktadır.

  • Soru Soru
Covid-19 kaynaklı anosmi (koku alamamak) geçici midir?

Koronavirüs kaynaklı anosmi (koku alamama) mekanizması aslında neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonudur. Ancak bazen yüz felci gibi durumlarda olduğu gibi viral enfeksiyonlar sinirin kendisini de tutabilmektedir.

Covid -19 virüsü, grip ya da diğer üst solunum yolları enfeksiyonlarında olduğu gibi koku alma mukozasında sorun yarattıysa mukoza enfeksiyon sonrası kendisini onarabilmektedir. Bu durumda koku alma sorunu kendiliğinden geçebilmektedir.

Ancak kovid-19 virüsünün direk siniri etkilediği durumlarda anosmi kalıcı olabilmektedir. Virüsün sinir uçlarını direk etkilediği durumlarda anosmi geçse bile bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda koku alamama sorunu tekrar geri gelebilmektedir.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) komplikasyonları nelerdir?

Koku alamamak bazen hayati sorunlara yol açabilmektedir. Hastaların bazı konularda dikkatli olması gerekmektedir.
  • Anosmi yani koku alamamak kişinin beslenmeye olan ilgisini azaltabilmektedir. Uzun süreli koku alamama durumlarında beslenme sorunları yaşanabilmektedir.
  • Anosmi (koku alamamak) hastaları evlerinde sürekli olarak çalışır durumda duman alarmı bulundurmalıdırlar.
  • Bozulmuş gıdaları ve gaz kaçaklarını tespit etmekte zorlanabilecekleri için gıda saklama ve doğal gaz kullanımına da dikkat etmelidirler.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) tedavisi nasıldır?

Anosmi (koku alamamak) tedavisi, ortaya bir neden koyulabiliyorsa bu sebebin ortadan kaldırılmasıdır. Anosmiye neden olan rahatsızlık neyse tedavi bu rahatsızlığa yönelik yapılmalıdır. Burun içinde nazal polip varlığı durumunda bunun tedavisi koku alamama sorunun ortadan kaldırabilmektedir. Alerjik durumların varlığında medikal tedavinin düzenlenmesi ya da burun eğriliği varsa cerrahi olarak deviasyonun düzeltilmesi gerekmektedir.

Burnun üst kısmında bulunan koku sinirleri travma, sinüzit ya da şiddetli enfeksiyon gibi durumlarda bazen geri dönmeyecek şekilde hasarlanabilmektedir. Uygulanacak bütün medikal ve cerrahi tedavilere rağmen anosmi(koku alamamak) tedavi edilmeyebilmektedir.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) teşhisi nasıl konulur ?

Anosmi (koku alamamak) teşhisinde hastanın şikâyetleri ön plandadır. Polikliniğe koku alamama şikâyetiyle gelen hastada ilk olarak ayırıcı tanıyı yapmak gerekmektedir. Anosmi yani koku alama sorunun altında yatan nedenin ortaya çıkartılması tedavinin de ilk basamağını oluşturmaktadır. Anosmi bir bulgu olabileceği gibi kendi başına bir hastalık da olabilmektedir.

Koku alamama durumunda teşhis için; bazı kimyasal maddelerin belirli oranda sulandırılmış hallerinin hastaya koklatıldığı Butanol eşik testi ya da kokulu gazın koklatıldığı olfaktometri testleri uygulanabilir. Ancak anosmi yani koku alamama durumunda daha çok altta yatan nedenlere yönelik tetkikler yapılmaktadır.

  • Endoskopik muayene
  • Sinüs tomografisi
  • Beyin MR yada BT görüntülemesi yapılarak iletim blokajına neden olan bir durumun varlığına bakılmaktadır.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) nedenleri nelerdir?

Anosmi (koku alamamak) nedenlerini anlatırken kokunun nasıl algılandığını bilmek önemlidir.

Koku ile ilgili hava molekülleri bulunmaktadır. Havada bulunan bu moleküller nefesle birlikte buruna çekilmektedir. Burnun üst 1/3 kısmında koku alma reseptörleriyle donatılmış bir merkez bulunmaktadır. Bu merkezde bulunan sinir uçlarına gelen koku molekülleri enzimatik reaksiyonlarla çözülmektedir. Sinir uçları kokuyu algılayarak aktive olup elektriksel uyarıyla beyne yönlendirmektedir. Beyinde bulunan koku merkezi gelen elektriksel uyarıyı ayrıştırarak kokunun neye ait olduğunu ayırt etmektedir.

Koku algılanırken iki şekilde sorun yaşanabilmektedir. İletim tipi; yani koku moleküllerinin iletilmesini engelleyecek bir sorunun olması ya da sersörnöral denilen sinirlerde ortaya çıkan sorunlar.

İletim tipi anosmi: Kokunun algılanması sırasında koku molekülleri, burunda koku alma sinir uçlarının bulunduğu ollfaktör mukoza denilen bölgeye gelmektedir. Çeşitli nedenlerle koku moleküllerinin bu bölgeye ulaşamaması iletim tipi koku bozukluklarına yol açmaktadır. İletim tipi anosmi nedenleri farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir;

  • Nazal polip denilen burun etlerinin anormal şekilde şişip burnu tıkaması iletim tipi anosmiye (koku alamamak) neden olabilir. Polipin tedavisi yaşanan anosminin düzelmesini sağlayabilmektedir.
  • İleri derece burun eğriliği de zamanla koku alma beceresinin kaybolmasına yol açabilmektedir. Eğriliğin düzeltilmesi anosmiyi düzeltebilir.
  • Grip, nezle, alerji gibi üst sonulum yolu enfeksiyonları burunda genel bir tıkanıklık oluşmasına neden olmaktadır. Bu tıkanıklar hava akımının üst tarafa ulaşmasına engel olabilmektedir.
  • Koronavirüs de grip, nezle gibi mukozayı etkilediği için çoğu zaman iletim tipi koku alma sorunları sınıfında yer almaktadır. Bununla beraber bazı virüslerin sinirler üzerinde etkileri olduğu bilinmektedir. Viral hastalıklarda sensörinöral tip koku kayıplarının da olabileceği unutulmamalıdır.
  • Sigara, nargile ya da uyuşturucu kullanımı iletim tipi anosmi nedenleri arasındadır.
Sensörnöral tipi anosmi: Koku molekülleri normal şekilde olfaktör mukoza denilen bölgeye ulaşmaktadır. Olfaktör mukoza denilen bölgede kimyasal çözülme olmasına rağmen sinirlerde yaşanan sorunlardan dolayı beyne iletim sorunu yaşanabilmektedir. Bu durumlarda sensörinöral tip koku alma bozuklukları olarak sınıflandırılır.

  • Beyin tümörleri
  • Kafa tabanı kırıkları
  • Alzheimer hastalığı
  • Hormonal rahatsızlıklar
  • Epilepsi
  • Parkinson
  • Beyin ameliyatı
  • Beyin anevrizması en sık görülen sensörnöral tipi anosmi nedenleridir. (koku alamamak)
İletim tipi anosmi (koku alamamak) daha sık görülür ve tedavisi daha mümkün koku alamama problemleridir.
  • Anosmi nedeni beyin tümörü ya da beyin anevrizması gibi rahatsızlıklar olduğunda
  • Baş ağrısı
  • Bulantı, kusma, çift görme, bulanık görme.
  • Bayılma (sara nöbetleri)
  • Denge ve yürüme bozuklukları
  • Kollarda ve bacaklarda hissizlik, karıncalanma veya güç kaybı gibi beyin tümörü kaynaklı belirtiler de yaşanabilmektedir.

  • Soru Soru
Anosmi (koku alamamak) belirtileri nelerdir?

Anosmi belirtileri kişinin bulunduğu ortamda koku alamamasıyla kendini belli eder. Genellikle tüketilen gıdaların kokusunun alınmamasıyla ortaya çıkmaktadır. Ancak bazen parfüm, sabun, kolonya gibi günlük hayatta kullanılan keskin kokuların alınmaması belirleyici olmaktadır. Koku alamama hissinin tek taraflı ya da çift taraflı olup olmadığını kişinin anlaması mümkün değildir.

  • Soru Soru
Anosmi nedir?

Anosmi, koku alamamak anlamına gelmektedir. Koku alamamak keskin kokularda ya da hafif kokularda olabileceği gibi koku alma duyusunun tamamen kaybolması şeklinde de yaşanabilmektedir. Kişinin her hangi bir ortamda herkesin alabileceği bir kokuyu hissetmemesi olarak özetlenebilir. Halk arasında anosmi yani koku alamamak koku körlüğü olarak da isimlendirilmektedir. Koku bozuklukları sadece anosmi yani koku alamamak ile sınırlı değildir. Özellikle koronavirüs salgınından sonra anosmi ile birlikte parosmi (bazı kokuları olduğundan farklı almak. Elmanın kokusunu farklı almak gibi) ya da kakosmi (Özellikle yiyeceklerin kokusunu çürümüş olarak hissetmek) gibi farklı koku bozuklukları sık görülmektedir.

  • Soru Soru
Anal inkontinans nasıl tedavi edilir?

Uygulanacak tedavi, altta yatan neden ve hastalığın şiddetine göre planlanmalıdır. Üç tip tedavi kullanılır: medikal, biofeedback, cerrahi yöntemler.
  • Medikal tedavi; dışkıyı sıkılaştıran, sıklığını azaltan, bağırsak kasılmalarını azaltarak kaçırmayı engelleyen bazı ilaçları ve diyet önerilerini içerir.
  • Biofeedback, gaz-dışkı tutmada işlevi olan anal sfinkter ve puborektal kasları güçlendirmenin güvenli ve girişimsel olmayan bir yoludur. Bu yöntem, sensörler yardımı ile hastanın anal bölge kaslarını tanıyarak, dışkılama veya tutma sırasında uygun kaslarını kullanabilmesini sağlayan bir eğitimdir. Bu yöntemin etkileri 6 ay içerisinde azalmaya başlayabilir ve tekrarı gerekebilir.
  • Anal tıkaçlar, bazı hastaarda inkontinans sıklığını azaltmaya yardımcı olsa da kolay tolere edilemeyebilir.
  • Sakral sinir stimülasyonu, cilt altına yerleştirilen bir cihazdan uygulanan elektriksel akımın sinir köklerine yerleştirilen elektrodlar yardımı ile iletilmesi ve bu sayede anal sfinkter ve puborektal kasların kasılarak gaz-dışkı tutma fonksiyonuna katılabilmesini sağlar. Kasılma fonksiyonuna katılacak kasların durumuna göre %40-75 başarı ile uygulanabilir. Anal sfinkterinde hasar olanlarda, bazı nörolojik hastalıklarda ve rektum kanseri cerrahisi sonrasında gelişen ‘’aşağı anterior rezeksiyon sendromu’’ nda da etkili olarak uygulanabilir.
  • Hacim arttırıcı jel enjeksiyonu, sfinkter kaslarının içine yapılan enjeksiyon ile anüs açıklığının daraltılması ve bu sayede hastanın kaslarını daha iyi kontrol etmesini sağlar.
  • Cerrahi, özellikle doğum sırasında dış anal sfinkterde yırtık gelişen kadınlarda ve ameliyat veya diğer nedenlerle sfinkter yaralanması olan kişilerdeki inkontinansta etkilidir. Sfinkter hasarı onarılamayacak durumda olan kişilerde, vücudun diğer bölgelerinden, genellikle bacak veya kalçadan kaslar transfer edilebilir. Cerrahi olarak anal kanalın etrafına yerleştirilerek hasarlı sfinkterlerin hareketini taklit etmesi sağlanır.
  • Kolostomi, kalın bağırsağın (kolon) cerrahi olarak karın duvarına alınması işlemidir. Dışkı, cilde sıkıca oturan bir torba içinde toplanır. Bu işlem, anüsten dışkı sızıntısını ortadan kaldırır. Genç bireylerde son seçenek olarak uygulanırken, diğer cerrahi yöntemleri kaldıracak fizik kondisyona sahip olmayan, özle bakım gereksinimi olan yaşlılarda daha erken tercih nedeni olabilir.

  • Soru Soru
Anal inkontinansta nasıl tanı konulur?

Hastalığın öyküsünün dinlenmesi, muayene ve tanısal testler birlikte değerlendirilerek tanı konulur.
  • Endoskopi (kolonoskopi, sigmoidoskopi, anoskopi), ucunda kamera olan bir tüp ile inkontinansa neden olabiliecek iltihap, tümör vb. durumlar doğrudan görüntülenir
  • Anorektal manometre, farklı koşullar altında bağırsağın son kısmının basıncı ve reflekslerinin durumunu değerlendirir
  • Endorektal ultrason ve manyetik rezonans (MR), dışkı tutmayı sağlayan sfinketer kaslarının, bağırsak duvarının ve pelvik kasların anormalliklerini ortaya koyar
  • Gayta testleri, ishal ise nedeni incelemek için kullanılır

  • Soru Soru
Anal inkontinans nedenleri nelerdir?

Kontinans, hem alt sindirim sisteminin hem de sinir sisteminin normal işlevini gerektirir. Anal sfinkter kasları, sindirim sisteminin sonunu çevreleyen pelvik kaslarla birlikte bağırsak içeriğinin kontrollü hareketini sağlar. Anal inkontinans, genellikle olası birçok nedenin kombinasyonundan kaynaklanır.
  • Anal sfinkter hasarı, sıklıkla normal doğum ve makat bölgesi cerrahisi sonrası oluşur
  • Nörolojik nedenler; diyabet, Parkinson ve MS hastalığı, sinir yaralanmaları (doğum travmaları, kazalar vb.)
  • Rektumun gerilebilme özelliğinin radyoterapi veya inflamatuvar bağırsak hastalıkları vb. nedenlerle azalması
  • Dışkı taşlaşması, yaşlı ve yatalak hastalarda eşlik eden his kaybı ile birlikte görülür
  • İshal, sıvı şeklinde dışkı kaçırmaya neden olur
  • Bilinmeyen nedenler, genellikle orta yaş üzeri kadınlarda görülür

  • Soru Soru
Anal inkontinans (dışkı-gaz kaçırma) nedir?

Kontinans, normal şekilde gaz ve dışkıyı tutabilmeyi ifade eder. Anal inkontinans ise katı veya sıvı şekildeki dışkının veya gazın istemsiz olarak kaçırılması olarak tanımlanır.

Çalışmalar, toplumun %2-7'sinin bu sorunu yaşadığını gösterse de hastaların bu konu hakkında sağlık çalışanları ile dahi konuşmaya çekinmesi nedeni ile gerçek sıklığının daha yüksek olduğu düşünülmektedir.

Sadece gaz veya sıvı şeklindeki dışkıyı kaçırma (minor inkontinans) her iki cinsiyette eşit olarak görülürken, katı dışkıyı kaçırma (major inkontinans) riski kadınlarda 2 kat daha fazladır. Özgüven kaybı, endişe ve sosyalleşme sorunlarına neden olan bu hastalıkta tedavi ile şikayetler azaltılabilir ve çoğu zaman tam iyileşme elde edilebilir.

  • Soru Soru
Rektal prolapsus nasıl tedavi edilir?

Tedavi, belirtilerin ciddiyetine ve başka sağlık sorunlarının olup olmadığına bağlıdır. Ancak mutlaka dikkat edilmesi gereken bazı öneriler vardır.
  • Bol lifli beslenme (günde 25-35gr lif tüketilmeli, meyve-sebze, tahıllar ve kuru erik vb.)
  • Sıvı alımının arttırılması (özellikle su, günde 1,5-2lt)
  • Laksatifler, dışkılamayı kolaylaştıran ilaçlar
  • Lavmanlar, makattan uygulanan dışkılama sağlayan sıvılar
  • Pelvik taban egzersizleri, idrar akışını ve bağırsak hareketlerini kontrol eden kasları güçlendirir
  • Biofeedback, kas aktivitesini ölçen sensörler adı verilen cihazları kullanılarak kasların doğru şekilde kullanıp kullanmadığını söyleyebilir
İdrar torbası, rahim veya ince bağırsak sarkmasının eşlik etmediği, sadece rektumu içeren hastalık halinde yapılacak cerrahi ile semptomların ilerlemesi, sfinkter kas kompleksinin zayıflaması ve bağırsak boğulmasının (inkarserasyon) önüne geçilebilir.

Seçilecek ameliyat türü sarkmanın şekline, hastanın yaşı ve genel durumuna bağlıdır. Karın bölgesinden kapalı ve açık yöntemlerle veya makat bölgesinden (perineal) cerrahi yapılabilir.

Karından yapılan ameliyatlarda, hastalığın tekrar etme oranları perineal prosedürlere göre daha düşüktür.

Güncel pratikte en sık uygulanan ve anterior mesh rektopeksi denilen yöntemde, dışarıya doğru sarkmış olan rektum olması gerektiği yere çekilerek yama ile sabitlenir. Bu yöntem açık, laparoskopik veya robotik yöntemle uygulanabilir.

Karın onarımını engelleyecek eşlik eden ciddi hastalıkları olan hastalar için perineal onarımlar uygulanabilir.

  • Soru Soru
Rektal prolapsusta nasıl tanı konulur?

Tanı genellikle fizik muayene konulur. Ancak tedavi gerekliliğine karar vermek için bazı tetkikler yapılabilir.
  • Defekografi veya MR defekografi, dışkılama sırasında rektum, anüs ve pelvik taban kaslarının durumu ve uyumu görüntülenir. En sık yapılan tetkiktir.
  • Manometri, rektum içindeki basıncı ölçer. Bağırsak hareketlerini kontrol eden kasların doğru çalışıp çalışmadığını gösterebilir
  • İdrar torbası, genital organ, ince bağırsak sarkması şüphesi halinde ona yönelik tetkikler

Filtrele

Geri