Yeme içme adabı

Yeme içme adabı

Sual: Yeme içme adabı hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP
Maddeler hâlinde bildirelim:
Yemeğe başlarken niyet: Yemeğe başlarken, Allahü teâlâya ibadet etmek, Onun kullarına faydalı olmak, dinimizi, ebedi saadet ve huzur yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmeli.

Yiyip içmenin farzları:
1-
Yiyince doymayı, içince kanmayı, Allahü teâlâdan bilmek.
2- Helâlinden yiyip içmek.
3- O yemekten kuvveti geçinceye dek, Allahü teâlâya kulluk etmek.
4- Eline geçene kanaat etmek.

Sünnetleri:
1-
Yiyip içmeye başlarken Besmele çekmek, [Herkese hatırlatmak için yüksek sesle söylenebilir.]
2- Yemeğin sonunda (Elhamdülillah) demek,
3- Yemekten önce ve yemekten sonra el yıkamak, [Yemekten önce gençler, yemekten sonra önce yaşlılar el yıkar.]
4- Sağ elle yiyip içmek,
5- Tabağın kenarından, kendi önünden yemek,
6- Sağ ayağı dikip, sol ayaküstüne oturmak,
7- Yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmek, [Bu şifadır. İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekteki tuza niyet edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur.]
8- Elle yenebilenleri, üç parmakla yemek,
9- Ekmekle karpuz yerken, ekmeği sağ ele alıp, sonra karpuzu sol elle yemek,
10- Kapta kalanı sıyırıp yemek, [Hoşaf, ayran gibi şeylerin artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevabdır. Sonra yemek şartıyla, tabakta, bardakta artık bırakmak caizdir. Resulullah efendimiz, müminin artığını yemeyi severdi.]
11- Elini yıkamadan önce, parmaklarındaki yemek artıklarını yalamak,
12- Yemekten sonra dişleri misvak veya kürdanla temizlemek. Dişler arasından kürdanla çıkarılan şeyleri yutmamalıdır. [Bu temizliği musluk başında yapıp, diş arasından çıkan kırıntıları, lavaboya atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir.]

Müstehabları:
1-
Sofrayı yere kurmak,
2- Elbisesi temiz olarak sofraya oturmak,
3- Arpa ekmeği yemek,
4- Ekmeği elle parçalamak. Ekmek bıçakla kesilebilirse de, bıçakla lokma haline getirilmez. Yemeği başkası için, bir yaşlı için hazırlayan, onun yiyebileceği şekilde lokma hâline getirebilir. Pişmiş eti bıçakla kesmemeli.
5- Ekmek ufaklarını zayi etmemek,
6- Sirke yemek,
7- Lokmayı küçük almak,
8- Lokmayı iyice çiğnemek.

Mekruhları:
1-
Sol eliyle yiyip içmek,
2- Yiyeceği yemeği koklamak,
3- Besmeleyi terk etmek. [Yemek arasında da olsa hatırlayınca Besmele çekmelidir.]
4- Yerken hiç konuşmamak, [Ateşe tapanların âdetidir. Neşeli şeyler konuşmalıdır.]
5- Tuzluğu, tabağı ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı ekmeğe silmek, [Bu ekmek yenirse, mekruh olmaz.]
6- Küflü ekmek, kokmuş yemek ve su mekruhtur.

Haramları:
1-
Doyduğu halde yemeğe devam etmek, [Misafiri varsa, onun yemesine mani olmamak için, yer gibi davranmak gerekir.]
2- Sofrada çalgı, yabancı kadın, içki, kumar ve başka haram şeyler bulundurmak.
3- Yemekte israf etmek, [Gıda maddelerini, lüzumu kadar ölçerek almalı, ölçüsüz, çok almamalıdır. İsraf olur.]
4- Başkasının malını haksız olarak yerken Besmele çekmek,
5- Ziyafete davetsiz gitmek,
6- Başkasının malını izinsiz yemek,
7- Bedenine hastalık verecek şeyi yemek,
8- Riya ile hazırlanan yemeği yemek,
9- Adadığı şeyi yemek.

Dikkat edilecek diğer hususlar:
1-
Ekmeğin içini yiyip kabuğunu bırakmak, pişkin yerini yiyip, gerisini bırakmak israftır. Kalanı başkası veya hayvan yerse israf olmaz.
2- Yol üstünde, ayakta, yürürken yiyip, içmemelidir.
3- Sağına, soluna, havaya bakmamalı, lokmasına ve önüne bakmalıdır.
4- Yiyip içerken ağzını çok açmamalıdır.
5- Sofrada elini, üstüne, başına sürmemelidir.
6- Öksüreceği ve aksıracağı zaman, başını geriye çevirmelidir.
7- Davette çağırılmadan, sofraya oturmamalıdır.
8- Sofrada herkesten çok yememelidir.
9- Açken de, yavaş yavaş yemelidir.
10- Önce büyükler başlamalıdır.
11- Üçten çok (Ye!) diyerek, kimseye sıkıntı vermemelidir.
12- Ev sahibinin sofraya oturmayıp hizmet etmesi caizdir. Birlikte yediği zaman, misafirleri doymadan, yemekten elini çekmemelidir.
13- Yemekte korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, hastalıktan, Cehennemden konuşmamalıdır.
14- Misafir, sofraya gelen yemeklere dikkati çekecek şekilde bakmamalıdır.
15- Bir lokmayı yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır.
16- Yemek arasında, bir şey için, hatta namaz için, sofradan kalkmamalıdır. Namazı önce kılmalıdır. Eğer, hazırlanmış yemekler soğuyacak veya bozulacaksa ve namaz vakti, yemekten sonra kılmaya elverişliyse, namazdan önce yemelidir.
17- Yemek kaldırıldıktan sonra, sofradan kalkmalıdır.
18- Ev sahibinin, misafire lokma uzatması ve eline su dökmesi iyi olur. Şimdi musluklar olduğu için su dökmeye gerek kalmaz. Elini kurulaması için havlu tutabilir.
19- Yemekten sonra ev sahibine, bereket, rahmet ve mağfiretle dua edilir. Giderken izin istenir. Siz de bize buyurun denir.
20- Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalıdır.
21- Çocukların elini de yıkamalıdır.
22- Tokken yatmamalıdır.
23- Yiyecek ve içecek kapları, kapaklı olmalıdır.
24- Nehirden, havuzdan eğilip, ağızla içmemelidir.
25- İçi görünmeyen ibrik, testi gibi kapların ağzından içmemelidir. Bardağa koyup içmelidir.
26- Fincanın, bardağın kırık yerinden ve sap kısmından içmemelidir.
27- Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir.
28- Müslüman’ın ve hele salih insanların artığını içmek bereketlidir.
29- İhtiyaçsız fâsıklarla birlikte yiyip içmemelidir.

Sıcak yemenin zararları:
1-
Kulağı sağır olmaya sebep olur.
2- Benzi sarı olur.
3- Gözlerinin feri olmaz.
4- Dişleri sararır.
5- Ağzının lezzeti olmaz.
6- Karnı doymaz.
7- Anlayışı azalır.
8- Aklı az olur.
9- Hastalığa sebep olur.

Az yemenin faydaları:
1-
Bedeni kuvvetlenir.
2- Kalbi nurlanır.
3- Hafızası kuvvetlenir.
4- Geçimi kolaylaşır.
5- Yaptığı işten zevk alır.
6- Allahü teâlâyı, çok zikretmiş olur.
7- Ahireti tefekkür eder.
8- İbadetlerinden aldığı zevk çoğalır.
9- Her şeyde isabeti çok olur.
10- Hesabı kolaylaşır.

Hadis-i şerifte, (İyiliklerin başı açlıktır. Kötülüklerin başı tokluktur) buyuruldu. Yemeğin tadı, açlığın çokluğu kadar artar. Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, alkollü içkiler gibi, kanı bozar. Açlık, aklı temizler, kalbi parlatır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür). Bir hadis-i şerifte, (Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez) buyuruldu. Çok yemek, hastalıkların başı, az yemek [yani perhiz etmek] ilaçların başıdır.

Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte birinin hava payı, yani boş olması, en aşağı derecedir. En iyi derece, az yemek ve az uyumaktır.

Su içme adabı
Suyu sağ elle içmelidir. İçeceği suya bakıp, sonra içmelidir. Üç nefeste içmelidir. Soluğu suya değil, bardağın dışına vermeli, nefes verirken, bardağı ağızdan çekmelidir. Yazın, serin içmelidir. Çok soğuk içmemelidir. Resulullah efendimiz, serin şerbet içmesini severdi. (Ayakta içmeyiniz!) buyururdu. Zemzem suyu, abdest aldıktan sonra kalan su ve ilaç yutmak için içilen su, ayakta içilebilir. Yolcu, her suyu ayakta içebilir. Aç karna su içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emer gibi içmelidir. Ağzı doldurarak içmemelidir. Suyun hepsini bir solukta içmemelidir. Kaynar şeyi, soluyarak içmemeli. Soğutup, sonra içmelidir. Suya bir şey düşerse, parmakla veya kürdanla almak kolaysa almalı, alınamazsa, suyun bir parçasını dışarı dökerek gidermelidir.

Hadis-i şerifte, (Günahı çok olan, çok su dağıtsın!) buyuruldu. Birkaç kişiye su verirken, önce âlimlere, sonra yaşlılara, en son çocuklara verilir. Yerken, yürürken, otururken de, bu sıra gözetilir. Kendisi sonra içmelidir. Yanında oturanlara bir şey verirken, kendi sağında olandan başlanır. Sonra, onun sağındakine olarak devam edilir. Sağdakinin izniyle önce soldakine verilebilir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual:
Yiyip içmekte sünnet şekli nedir?
CEVAP
Doymadan sofradan kalkılır, acıkmadan ve sofra haricinde yemek yenmez. Su her zaman içilir.

Sual: Yemeğe tuz ile başlamak sünnet midir?
CEVAP
Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmek sünnettir. Ekmekteki tuza niyet edince de bu sünnet yerine getirilmiş olur. (Gunye)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ya Ali, yemeğe tuz ile başla!) [Şir’a]

(Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirenin vücudundan Allahü teâlâ yetmiş hastalığı giderir.) [R.Nasıhin]

Sual: Su veya çay içerken bir kısmını bırakmak veya yemek yenince az bir şey bırakmak doğru mudur?
CEVAP
Doğru değildir. Hepsini yiyip içmelidir. Çünkü Resulullah efendimizin önüne konan yemekten hiç artmazdı. (İ.Ebiddünya)

Sual: Çatalı ekmeğe ve diğer unlu mamüllere batırmakta mahzur var mıdır? Ekmeğe hakaret olur mu?
CEVAP
Bunlar âdettir, mahzuru yoktur. Fakat lüzumsuz, keyf için batırılmaz. İhtiyaç halinde caiz olur. Çatalı ekmeğe batırmayı âdet haline getirmemelidir.

Sual: Sandalyenin arkasına yaslanıp yemek yemek uygun mudur? Yaslanmayıp yemek daha mı efdaldir?
CEVAP
Sofraya edepli bir şekilde oturmalı ve bu edebi sonuna kadar muhafaza etmelidir! Resulullah efendimiz yer sofrasına bazen diz çöker, bazen de sağ ayağını bükerek sol ayağı üzerine oturup buyururdu ki:
(Yaslanarak yemek yemem! Ben ancak, Allahü teâlânın bir kuluyum; köle nasıl yerse öyle yer, nasıl oturursa öyle otururum.) [Buhari]

Yaslanarak yemek yemek haram veya mekruh değildir. Başkalarının yanında mazeretsiz yaslanmak edebe aykırıdır. Sandalyede dayanarak yemekte de mahzur yoktur. Kibirli şekilde yemek uygun değildir. Dayanınca rahat ediliyorsa dayanılır. Önemli olan başkalarına hava atmamalı, kibirli oturmamalı, rahat oturmalı.

Sual: Çok su içmek zararlı mıdır?
CEVAP
Evet, din kitaplarında çok su içmek zararlıdır deniyor. Doktorumuz diyor ki:
Çok fazla su içerse su zehirlenmesi olur, kalb yetmezliği, ödem gelişebilir, her şeyin fazlası zarardır. Böbreklerden atılma hızından daha fazla su alınırsa vücutta birikir. Ödem ve tansiyon yükselmesi yapabilir. Ancak idrar olarak atabiliyorsa problem olmaz. Çıkardığı idrar miktarından 600-700 cc fazla sıvı alınabilir. Adam günde 2 litre idrar yapıyorsa 6 litrede su içerse, bunun bir litresini de ter ve akciğer yolu ile atsa geriye 3 litre sıvı vücutta kalır. Bu da insanın fazla sıvı yüklenmesine ve dolayısı ile dolaşım ve solunum sistemlerinde problemlere yol açar. Çok su içmeyi gerektiren durumlar da vardır.

Sual: Sağdan başlamamak, suyu ayakta içmek bid’at değil midir?
CEVAP
Peygamber efendimizin, sağdan başlamak, entari giymek gibi âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de, zevaid sünnetlerde de [bir mazeret yoksa] Resulullah efendimize tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mektubat-ı Rabbani 2/55)

Âdetlerle ilgili sünnetlere elimizden geldiği kadar uymaya çalışacağız, fakat unutursak veya tembellikle yapamazsak mekruh bile olmaz. Solak kimsenin sol el ile iş yapması mekruh değildir.

Sünnet-i zevaid:
Resulullah efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Peygamber efendimizin giyiniş şekli, entari giyinmesi gibi, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi, sağ el ile yiyip içmek gibi, suyu oturarak içmek gibi şeyler sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül Muhtar)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âdetlerle ilgili sünnete uymak bir fazilettir, terki ise hata değildir.) [Muhtar-ül ehadis]

Sual: Meyve yemekten sonra mı yenir?
CEVAP
Âdete ve şahsın durumuna göre değişir. Yalnızken önce yemek daha uygun olur.

Sual: Testinin içine bakmadan kaldırıp içmek uygun değildir. Üç litrelik cam şişeleri dikip içmek caiz mi?
CEVAP
İçi görüldüğü için caizdir.

Sual: Küçük bardakla su içerken, her bardağı, bir nefeste olmak üzere, üç bardağı peş peşe içmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Zemzemi ayakta mı içmek lazımdır?
CEVAP
Evet.

Sual: Zayıflamak niyetiyle aç karnına su içmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: İşi aksatmamak için ayakta çay içmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Zemzemi başı kapalı içmek mi evladır?
CEVAP
Evet.

Sual: Solak olanın, sol ile yiyip içmesi caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Dudağa bulaşan artığı ekmekle silip yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Misafir, yanındaki misafire önüne konan meyve ve yemekten ikram edebilir mi? Evine götürebilir mi?
CEVAP
Ev sahibinin rızası olduğu anlaşılırsa, caizdir.

Sual: Dengeli beslenmek için bir yemekte tek gıda mı yemeli?
CEVAP
Tek gıda sıhhate sebeptir.

Sual: Çömelerek su içmek, oturarak su içmek hükmünde midir?
CEVAP
Evet.

Sual: Misafirliğe gidince, önümüze yemek konuyor. İzinsiz başlamanın mahzuru var mıdır?
CEVAP
Önünüze konduğuna göre, izinsiz başlanabilir. Ancak ev sahibinin başlaması sünnete uygundur. Yahut varsa o kavmin emiri önce başlar. Yahut âlim, fazıl bilinen biri de başlayabilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sofrada yemeğe önce kavmin emiri veya ev sahibi veya kavmin iyisi başlasın.) [İbni Asakir]

Sual: Eti ve ekmeği bıçakla kesmek caiz midir?
CEVAP
Ekmek bıçakla kesilebilir. Bıçakla lokma haline getirilmemeli. Eti pişirenin veya piştikten sonra yemeği hazırlayanın, bıçakla kesmesinde mahzur yoktur. Döner kebabını da, dönercinin kesmesinde mahzur olmaz. Sofradaki eti de, bıçakla küçük lokma haline getirmek için bıçakla kesmemeli. Eğer eti küçük hale getirmeden yiyemeyecek kimse varsa, hazırlanırken küçük lokmalar haline getirilir.

Sual: Yemeye, içmeye, abdest almaya başlarken besmeleyi unutan, başladıktan sonra besmele çekse sünnet yerine gelir mi?
CEVAP
Yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutan, sonra çekse de, baştan çekilmiş sayılır. Ama, abdeste başlarken unutulunca, sonra besmele çekilse de, baştan çekilmiş sayılmaz. (Nimet-i İslam)

Sual:
Sokakta toplumun içinde bir şeyler yiyip içmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Uygun olmaz.

Sual: Su içerken dikkat edilmesi gereken şeyler nelerdir?
CEVAP
Su içerken bir solukta içmemeli, üç defada içmeli. Terli iken soğuk su içmemeli, uyku arasında su içmemeli, çok su da içmemeli. Bunların vücuda zararları vardır. Bir hadis-i şerif meali:
(Suyu ayakta içmeyin, vücuda zararlıdır. Yalnız abdestten artan su ve zemzemi şerif ayakta içilebilir.) [Ey Oğul İlmihali]

Davete gitmek
Sual:
Düğün yemeklerine veya iftarlara davet ediliyoruz. Bazı davetlerde, zenginler, müdürler ve rütbeli kimseler bulunuyor. Hiç gariban kimse bulunmuyor. Kimi külfete giriyor, çok pahalı şeyler hazırlıyor, kimi de çok cimri davranıyor. Bir de oruç tutmayan kimseler de iftara bizi davet ediyor. Böyle davetlere gitmek uygun oluyor mu?
CEVAP
Haram ve mekruh işlenmeyen davetlere gitmek sünnettir. Bir hadis-i şerif meali:
(Davet edilen yere gitmemek günahtır. Davetsiz yere gitmek hırsızlık olur.) [Beyheki]

Yemeğe davet ederken, Allahü tealanın rızası gözetilmelidir. Başka maksatlar gözetilmemeli. Yemeğe giden de, sünnet olduğunu, mümin kardeşini sevindirmeye niyet ederek gitmeli. (Allah rızası için, niyet etmeden yemeğe davet edene bir günah yazılır. Niyet etmeden gidene, iki günah yazılır) buyurulmuştur.

Mekruh işleniyorsa, mekruhtan kurtulmak için davete gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir! Davet umuma şamil olmamalı, yani iyi kötü herkes geliyorsa, o davete gitmemeli.

Bidat sahibinin, fâsıkın ve kötü kimselerin ve öğünmek için çok para harcamış olanın davetine gidilmez. (İhya)

Sadece zenginlerin, müdürlerin bulunduğu davete gidilmemelidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(En kötü yemek, zenginlerin davet edilip, fakirlerin davet edilmediği ziyafetteki yemektir.) [Buhari]

Sual: Karşı cinsin artığını yiyip içmek caiz midir?
CEVAP
Seadet-i Ebediyye’de, (Kadının artığını, yabancı erkeğin içmesi ve erkeğin artığını yabancı kadının içmesi, lezzet alacağı için mekruhtur) deniyor. Mesela, bir bardakla su içip yarısını bırakır, diğer yarısını aynı ortamdaki karşı cinsten biri içerse, lezzet alabileceği için mekruh olur. Bir elmayı ısırıp yiyen kimse, yarısını da o ortamda bulunan farklı cinse mensup birine verirse, lezzet alma ihtimali olduğu için mekruh olur. Hiç lezzet almasa da yine mekruh olur.

Yemekleri ağır yemeli
Sual:
Yemekleri tez mi, yoksa yavaş yavaş mı yemek daha uygundur?
CEVAP
İyi hazmetmek için çok çiğnemek, yani ağır ağır yemek gerekir. Yemeği iyi çiğneyerek yemek sünnettir. Bu sünnete uyunca, mide ağrısı, gaz gibi şikâyetler görülmez.

Elleri silmek
Sual:
Yabancıların yemek davetinde, el yıkamak dikkati çekecekse, ıslak bir bezle silmek, yıkamak yerine geçer mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Ayakta sigara içmek caiz midir?
CEVAP
Evet.

Ayakta yemek
Sual:
Ayakta çekirdek, şeker gibi şeyleri yemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Zaruretsiz, ayakta bir şey yiyip içmemelidir.

Sual: İslam Ahlakı kitabında şöyle deniyor:
(Bir kimse, yemek için ellerini yıkayınca, ıslak olan parmaklarının ucunu gözlerinin pınarına koyup geriye doğru silse, o kimse, Allahü teâlânın izniyle, göz ağrısı görmez.)
Göz pınarı neresi ve hangi parmaklarla yapılır bu?
CEVAP
Göz pınarı, alt kirpiklerin altındaki oyuk kısımdır. Şehadet parmaklarının ucu ile yapılması daha uygun olur.

Gözümü kör etme
Sual:
Abdest aldıktan veya yemek için ellerini yıkadıktan sonra, ıslak olan parmakların ucunu gözlerin pınarına koyup çekerken nasıl dua etmeli?
CEVAP
(Yâ Rabbî, gözlerimi hastalıklardan muhafaza et, harama bakmaktan koru ve gözlerime şifa ver) diye dua etmek iyi olur.

Akşam yemeği
Sual:
Akşam yemeğini yememenin mahzuru var mıdır?
CEVAP
Evet mahzuru vardır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çok az da olsa akşam yemeğini yiyin, çünkü akşam yemeğini terk etmek yaşlanmaya sebeptir.) [Ebu Nuaym]

Ayakta su içmemeli
Sual:
İslam Ahlakı kitabındaki bir hadiste, (Ayakta su içmeyin, vücuda zararlıdır) deniyor. Tıp, bunu tasdik ediyor mu?
CEVAP
Tıp bildirmese de, dinimizin bildirdiklerine uymak gerekir. Bir uzman doktor diyor ki: Midenin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta içilen su, doğrudan doğruya onikiparmak bağırsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında, mide caddesi denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar, bu yolu takip eder, zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışından onikiparmak bağırsağına geçer. Sıvı oturarak içilirse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra onikiparmak bağırsağına geçer. Böyle oturarak su içen, birçok intaniye hastalığından korunmuş olur. Sıvıları ayakta içen, bu tehlikeye daha fazla maruz kalır. (Dr. Hamit İspirlioğlu)

İki öğün yemek
Sual:
(İki öğün yemek yemek israftır) deniyor. Biz üç öğün yiyoruz. İsraf mı oluyor?
CEVAP
Acıkmadan önce, günde ikinci defa yemek israftır, fakat acıkınca üç hattâ dört kere yemek israf olmaz. Hazret-i Âişe validemiz anlatır: Günde ikinci defa yemek yiyordum. Resulullah, (Ya Âişe, günde iki kere yemek israftır. Allahü teâlâ, israf edenleri sevmez!) buyurdu. (Beyheki)

Muhammed Hadimi hazretleri, burayı şöyle açıklıyor:
Resulullah efendimiz, Âişe validemizin, ikinci yemeği acıkmadan yediğini anlayarak böyle buyurmuştur. Yoksa kefaretler için günde iki kere yedirmek lazımdır. (Berika)

İsraf olsaydı, kefaretler için iki kere yemek yedirilmezdi. Oruç tutarken de, günde iki öğün yani hem iftarda, hem de sahurda yemek yenir. İsraf olsaydı, (Sadece iftar veya sadece sahur yemeği yiyin!) denirdi. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İftarda, sahurda ve misafirle beraber yenen yemekten dolayı sorgu sual olmaz.) [Deylemi]

Günde iki öğün yemeye israf demek, doyduktan sonra veya hazmedilmeden, acıkmadan tekrar yemek israf olur demektir. Yoksa insan, bir öğünde yediğini, azar azar üç veya dört seferde yiyebilir.

Yemekte sünnet
Sual:
Yiyecek ve içecekleri bitirmeyip kapta bırakarak çöpe atmak israf olur mu?
CEVAP
Evet, israf olur. Kapta kalanı sıyırıp yemek sünnettir. Hoşaf, ayran gibi içeceklerin artığına su koyup, çalkalayıp içmek çok sevabdır. Yiyip içeceğimizden çok konmuşsa, tabakta, bardakta artık bırakıp sonra yeriz. Bunları başkası da yiyebilir. Müminin artığını yiyip içmek sünnettir. Bir hadis-i şerifte, (Müminin artığı şifadır) buyurulmuştur. (Fetava-i Kübra)

Kenarından yemek
Sual:
Çocuklara, (Yemeğin kenarından yiyin, ortasından yemeyin, çünkü ortasından melekler yer) demek uygun olur mu?
CEVAP
(Önünüzden yiyin) demek doğru, fakat (Melekler ortasından yer) demek yanlıştır, çünkü melekler yiyip içmezler. Yiyip içmeye ihtiyaçları yoktur. Bereket yemeğin ortasına iner. Bir hadis-i şerif:
(Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için, yemeğin ortasından yemeyin!) [Tirmizi]

Yemeğe tuzla başlamak
Sual:
Yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmenin sünnet ve şifa olduğu Seadet-i Ebediyye’de yazılıdır. Ekmekteki tuza niyet edilse sünnet yerine gelir mi, tuzla başlamak şart mıdır?
CEVAP
Seadet-i Ebediyye
’de, o kısmın sonunda, (İlk ve son lokma ekmekle yapılır ve ekmekteki tuza niyet edilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olur) deniyor. Dikkati çekmemek için ekmekteki tuza niyet etmek iyi olur.

Molla Câmi hazretlerinin meclisine, büyük zatların huzurunda izinsiz konuşulmayacağını bilmeyen biri geldi. Dinî konularda bilgiçlik taslamaya başladı. Sonra sofra kurulup yemek yenmeye başlandı. Sofrada tuz yoktu. O kimse, Molla Cami hazretleri tuzla başlamayı unuttu zannederek, onu ikaz etmek ve kendisinin uyanık olduğunu göstermek için ev sahibine, (Sünnettir, ben yemeğe tuzla başlarım, bana tuz getir) dedi. Bu hâle üzülen Molla Câmi hazretleri, (Ekmekteki tuza niyet edebilirsin) buyurarak, bu yapılanın edepsizlik olduğunu hatırlatmak istedi.

Yemek kırıntıları
Sual:
Tabakta bırakılan yemeği, sofradaki ekmek ve yemek kırıntılarını atmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Evet, israf olur. Bu kırıntılar toplanıp, kedi, köpek, koyun, sığır, karınca, kuş, tavuk gibi hayvanlara yedirilirse israf olmaz. Tabağa yiyeceğimiz kadar yemek koymalı. Çok konur ve kalırsa saklayıp başka öğünde yemeli. Az kalırsa sıyırıp yemeli. Üç hadis-i şerif:
(Tabağı parmakla sıyırın, parmağı yalayın!) [Müslim]

(Yemek sonunda parmakları yalamalı! Çünkü bereketin hangi lokmada olduğu bilinmez.) [Müslim]

(Allahü teâlâ, tabağı sıyırıp parmağını yalayanı, iki cihanda tok tutar.) [Taberanî]

Kendilerine çağdaş diyen batı hayranı kimseler, görgüsüz saysalar da, parmağı yalamak ve düşen lokmayı alıp yemek, insanı israftan kurtardığı gibi, kibir ve riyayı giderir, berekete kavuşturur. Özellikle de, Peygamberlerin efendisine uymak ve emrini yapmak şerefini kazandırır. Mevcuttan istifadeye ve gelecek nimetin artmasına sebep olur. Tepki gösterecek kimse olmadığı zaman, bu sünnetleri ihmal etmemelidir.

Karşı cinsin artığını yiyip içmek
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, (Kadının artığını, yabancı erkeğin içmesi ve erkeğin artığını yabancı kadının içmesi, lezzet alacağı için mekruhtur) deniyor. Sadece içmek mi, yoksa yemek de buna dâhil mi? Yemek dâhilse, bir evde yemek yendi, bunların artıklarını karşı cins yiyebilir mi? Onların içtiği bardaklarla karşı cins içebilir mi?
CEVAP
(Artıktan lezzet alacağı için mekruhtur) deniyor. Bir artık kimin olduğu bilinmiyorsa, lezzet alacak bir durum olmaz. Mesela, erkeklerden yemek, ekmek, su ve meşrubat artıyor. Hangi erkek nereden kopardı veya ısırdı bilinmiyor. Bunların kadınlar tarafından yenmesi mekruh olmaz. Erkek eli değdi diye mekruh olmaz. Fırında ekmeği erkekler yapmışsa, kadınların ekmek yememesi gerekmez. Bir erkek, bir ekmeği parçalayıp ikiye bölse, yarısını kendi yese, yarısını da bıraksa, kimin ekmeği parçaladığı bilinmese, o yarıyı bir kadının yemesi lezzete sebep olmaz. Bir erkek, bir şişe suyun yarısını bardağına koyup içse, şişede kalan suyu, tanımadığı bir bayan içse, lezzet alacak bir durum olmaz. 5-10 kişi ziyafete geliyor, onlardan artan yiyecek ve içecekleri kadınların yiyip içmesinin mahzuru olmaz.

Mekruh olan durum şudur: Bir erkek bir bardak suyun yarısını içer, yarısını da yanındaki yabancı kadına (Al yarısını da sen iç!) dese veya bir erkek, bir elmayı ısırıp, yarısını yese, kalan yarısını da, yanındaki yabancı kadına (Bunu da sen ye!) dese, o kadın, bu artıklardan lezzet alabilir ve mekruh olur. Tersi de böyledir. Yani bir kadının artığını yabancı erkek içse, o da mekruh olur. Böyle bir durum yoksa, (Erkek eli veya kadın eli değmiştir) diyerek bir şeyi yiyip içmek mekruh olmaz.

Abdestlinin el yıkaması
Sual: Abdest alıp iki rekât namaz kıldıktan sonra, hemen yemeğe oturanın el yıkaması gerekir mi?
CEVAP

Abdest alıp sonra sofraya oturanın tekrar el yıkaması gerekmez, sünnet yerine gelmiş olur. Ama namaz kıldıktan veya başka işler yaptıktan sonra, sofraya otururken elleri yıkamalı. Elleri yıkadıktan sonra, kurulamamalı, çünkü eşyalardan mikrop bulaşabilir.

Solak olanın yiyip içmesi
Sual:
Seadet-i Ebediyye kitabında, (Sağ elle yiyip için! Çünkü şeytan, sol elle yiyip içer!) hadisi bildirildikten sonra; giyinmek, yiyip içmek gibi âdetteki sünnetleri mazeretsiz yapmamanın tenzihen mekruh olduğu ve Peygamber efendimizin ekmeği sağ, karpuzu sol eline alıp yediği, bir ihtiyaç olunca, sol elle yiyip içmenin caiz olduğu bildiriliyor. Solak olanın, sol elle yiyip içmesi, caiz değil mi?
CEVAP
Elbette caizdir. Resulullah efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem”, iyi şeylere sağdan başlamak, yiyip içmek, giyinmek ve sakal bırakmak gibi zevaid sünnetlerini unutarak veya bir özürle terk etmek caizdir. Bunlar, tenzihen mekruh olduğu için, özürsüz bile terk edilse günah olmadığı Seadet-i Ebediyye’de, Hadîka’dan alınarak bildirilmektedir. Bir mazeret olmadıkça, elbette bu sünnetlere de uymalıdır.

Sofrada önünden yemek
Sual:
(Sofrada, tabağın kenarından ve kendi önünden yemek sünnettir) deniyor. Tabaktaki meyveleri yerken de kendi önümüzdekini mi yemek gerekiyor?
CEVAP
Çeşitli meyve bulunan tabağın orta tarafından almak caizdir. Fakat başkasının önünden almak yine caiz değildir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual: Davet edilen yere gitmenin sevap olduğu, bunun için haram işlense de gitmek gerektiği söylenmektedir. Gerçekten haram da işlense davet edilen yere gidilir mi?
Cevap:
İbni Âbidin’de bu konu ile alakalı olarak buyuruluyor ki:
“Haram olan şeyler, odada ise gidilir, sofrada ise gidilmez. Bilmeyerek gidildi ise, kalbi ile beğenmeyerek oturulur veya bir bahane ile geri dönülür. Çünkü haram işlememek için, sünnet terk edilir. Gıybet etmek veya dinlemek, çalgıdan ve oyundan daha büyük günahtır. Davet edilen yere giden kimse, söz veya makam sahibi ise, sofrada günaha mani olmalı veya geri dönmelidir.”

Sual: Yemek yerken nasıl niyet etmelidir?
Cevap:
Yemekleri, keyif için, lezzet için yememeli, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeye kuvvet bulmak için diye niyet etmeli öyle yemelidir.

Sual: Yemek yedikten sonra, ağız yıkandığı gibi ayrıca dişleri de temizlemek gerekir mi?
Cevap:
Yemekten sonra dişleri misvak ile, kürdanla temizlemek sünnettir, temizliktir. Temizlik imanı kuvvetlendirir. Dişler arasından kürdan ile çıkarılan şeyleri yutmamalıdır. Bu temizliği musluk başında yapıp, diş arasından çıkan kırıntıları, delikli taşa atmalı, sofrada bulunanları iğrendirmemelidir. Dil ile toplanan yutulabilir. Fesleğen, nar dalı ve kamış, incir, ılgın, süpürgeden hilal, kürdan olmaz.

Sual: Ayakta ve bir solukta su içmenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Süleyman bin Cezâ hazretleri, Eyyühel-veled kitabında konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“Su içerken bir solukta içme, üç defada iç! Terli iken soğuk su içme, uyku arasında su içme, çok su içme! Bunların hepsinin vücuda zararları vardır. Bir toplantıda su istendiği zaman, baş taraftan su vermeye başla, sağdan dolaş! Peygamber efendimiz; (Su içeceğiniz vakit, ayakta içmeyiniz! Vücudunuza zararlıdır. Yalnız abdestten artan su ve zemzem ayakta içilebilir) buyurdu.”

İlaç yutmak için içilen su ayakta içilebilir. Yolcu, her suyu ayakta içebilir denildi. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir.

Sual: Yemeğe başlamadan önce ve yemeği yiyip bitirdikten sonra, elleri yıkamanın hükmü nedir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Fetâvâyi Hindiyyede deniyor ki:
“Yemeğe başlarken ve bittikten sonra elleri yıkamak sünnettir. Yemeğe başlarken Bismillahirrahmanirrahim demek ve yemek sonunda da Elhamdülillah demek sünnettir. Sağ el ile yemek, sağ el ile içmek sünnettir.”

Sual: Yemek yerken de dikkat edilecek farzlar var mıdır?
Cevap:
Yemek yemenin farzı dörttür:
1- Yediği zaman, doymayı ve içtiği zaman kanmayı, Allahü teâlâdan bilmek. 2- Helalinden yemek. 3- O yediklerinde kuvveti geçinceye dek, Allahü teâlâya kulluk etmek. 4- Eline geçene kanaat etmek.

Yemeğe başlarken, Allahü teâlâya ibadet etmek, Onun kullarına faydalı işler görmek ve Allahü teâlânın dinini, ebedî saadet ve huzur yolunu bütün insanlara yaymak için kuvvet elde etmeye niyet etmelidir.

Sual: Yemek yemeye ve su içmeye başlamadan önce veya bitirdikten sonra ne denir?
Cevap:
Yemeye ve içmeye başlarken Besmele okumalıdır. Yeme ve içme sonunda Elhamdülillah demelidir. Bunları söylemek ve yemekten önce ve yemekten sonra el yıkamak, sağ el ile yemek ve içmek sünnettir. Resûlullah efendimizin yemekten sonra okuduğu ve okunmasını emrettiği dualar, Şir'at-ül-islâm şerhinde ve Mevâhib-i ledünniyyede yazılıdır. Yemektekilere hatırlatmak için Besmele, yüksek sesle söylenebilir.

Hazînet-ül-me'ârif kitâbı, Ebû Dâvud, Mu'âz bin Cebel ve Enes bin Mâlik hazretlerinden gelen şu hadîs-i şerifi nakletmektedir:
(Bir kimse, yemek yedikten sonra, Elhamdülillahillezî at'amenî hâzet-ta'âm ve rezekanî-hi min gayri havlin minnî ve lâ-kuvvete derse, geçmiş ve gelecek günahlarından çoğu af olunur. Yeni bir elbise giydiği zaman, elhamdülillahillezî kesânî hâzessevb ve rezekanî-hi min gayri havlin minnî ve lâ kuvveh derse, geçmiş ve gelecek günahlarından çoğu af olunur.) Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri de, yemeklerden sonra, şu duayı okurlardı:
(Elhamdülillahillezî eşbe'anâ ve ervânâ min-gayri-havlin minnâ ve lâ kuvveh. Allahümme at'imhüm kemâ at'amûnâ!)

Sual: Yemekten önce ve sonra el yıkarken, gençler ve yaşlılar arasında bir öncelik sırası var mıdır?
Cevap:
Yemekten evvel el yıkarken, önce gençler, yemekten sonra, önce yaşlılar yıkar.

Sual: Yemekten sonra elleri yıkamayıp sadece kâğıtla silmenin dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Yemekten sonra elleri kâğıda silmenin caiz olmadığı, Fetâvâ-yı Hindiyyede yazılıdır.

Sual: Yemek yemeden önce elleri yıkadıktan sonra, havlu ile elleri kurulamanın mahzuru olur mu?
Cevap:
Yemekten önce el yıkanınca kurulanmaz. Yemekten sonra yıkayınca bezle silip kurulanır. Yemekten önce el yıkarken ağzı da yıkamak sünnet değildir. Fakat cünübün, ağızını yıkamadan yemesi mekruh olup, hayız hâlindeki hanımın mekruh değildir.

Sual: Yemek yerken, elini veya ağzını ekmeğe silmenin bir mahzuru olur mu?
Cevap:
Tuzluğu, tabağı ekmek üstüne koymak, elini, bıçağı ekmeğe silmek mekruhtur. Bu ekmek yenirse, mekruh olmaz.

En iyi derece, az yemek az uyumaktır
Sual: Bir Müslümanın yemede ve içmede nelere dikkat etmesi ve nasıl hareket etmesi gerekir?
Cevap:
Bu konuda Şir'at-ül-islâm kitabında buyuruluyor ki:
“Çağırılmayan sofraya oturmamalıdır. Sofrada herkesten çok yememelidir. Karnı doyunca, bunu günah işlemekte kullanmamak için dua etmelidir. Bunun kıyametteki hesabını düşünmelidir. İbadet yapmaya kuvvetlenmek niyeti ile yemelidir. Aç iken de, yavaş yavaş yemelidir. Önce büyükler başlamalıdır. Üçten çok ‘ye’ diyerek, kimseye sıkıntı vermemelidir. Ev sahibinin sofraya oturmayıp hizmet etmesi caizdir. Birlikte yediği zaman, misafirleri doymadan, yemekten elini çekmemelidir. Yemekte korkunç ve iğrenç şeyler söylememelidir. Ölümden, hastalıktan, Cehennemden konuşmamalıdır. Sofraya gelen yemeklere bakmamalıdır. Bir lokmayı yutmadan önce, ikinciyi eline almamalıdır. Yemek arasında, bir şey için, hatta namaz için, sofradan kalkmamalıdır. Namazı önce kılmalıdır. Eğer, hazırlanmış yemekler soğuyacak veya bozulacak ise ve namaz vakti, yemekten sonra kılmaya elverişli ise, namazdan önce yemelidir. Yemek kaldırıldıktan sonra, sofradan kalkmalıdır.

Yol üstünde, ayakta, yürürken yememelidir. Hadis-i şeriflerde;
(İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür),

(Çok yiyeni, çok içeni Allahü teâlâ sevmez) buyuruldu.

Çok yemek, hastalıkların başı, az yemek yani perhiz yapmak ilaçların başıdır. Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte biri hava payı, yani boş olması en aşağı derecedir. En iyi derece, az yemek ve az uyumaktır.”

Sual: Bir veya birkaç kişi yemek yerken, oraya gelen bir kimse, bu yemek yiyenlere selam verebilir mi?

Cevap:
Eğer gelen açsa ve sofraya çağrılacağını bilirse, yemek yiyenlere selam verebilir.

Besmele çekmenin hükmü nedir?

Besmele

Sual: Besmele çekmenin hükmü nedir?
CEVAP
Yerine göre, Besmelenin hükmü değişir. Birkaç örnek verelim:
Farz olduğu yerler: Hayvan keserken Besmele çekmek farzdır. Besmelesiz kesileni yemek haramdır.

Vacib olduğu yerler: Namaz dışında Fatiha okumaya başlarken Besmele çekmek vacibdir. Şafii mezhebindeyse, her zaman Fatiha okurken Besmele çekmek farzdır.

Sünnet olduğu yerler: Namazda her rekâtta Fatiha’dan önce, gusletmeye ve abdest almaya, yiyip içmeye, mektup yazmaya ve her faydalı işe başlarken Besmele çekmek sünnettir. Namaz dışında, Fatiha’dan başka bir sure okumaya başlarken de Besmele çekmek sünnettir.

Müstehab olduğu yerler: Namazda, Fatiha ile zamm-ı sure arasında Besmele çekmek, caiz veya müstehabdır.

Mubah olduğu yerler: Yürümeye, oturmaya, kalkmaya ve her mubah işe başlarken Besmele çekmek mubahtır.

Mekruh olduğu yerler: Avret yerini açarken, necaset bulunan yere girerken, Berae suresini önceki sureye bitişik okurken, sigara içmeye ve bunun gibi kötü kokulu, mesela soğan, sarımsak gibi şeyleri yemeye başlarken ve sakal tıraşı olmaya başlarken Besmele çekmek mekruhtur.

Haram olduğu yerler: Haram işlemeye başlarken Besmele çekmek haramdır. Haramlığını kabul ederek yaparsa haram olur, harama önem vermeden veya helal kabul ederek yaparsa küfür olur.

Küfür olduğu yerler: Bizzat kendisi haram olan mesela, şarap içmek, zina etmek, domuz eti yemek gibi haram olan işleri yapmaya başlarken, Besmele çekmek küfür olur. Burada, haramı helal saydığından veya harama önem vermediğinden dolayı küfür oluyor.

Sual: Besmelesiz kesilen hayvanı yemek caiz mi?
CEVAP
Şafii’de besmelesiz kesilen hayvanı yemek caizdir, diğer üç mezhepte kasten Besmelesiz kesmek haramdır.

Hayvanın boğazındaki yemek borusu, hava borusu ve boynunun iki yanında birer kan damarı vardır. Maliki’de hepsini kesmek gerekir. Hanefi’de bu dört borudan üçünü kesmek kâfidir. Şafii’de ise yemek borusu ile nefes borusu kesilirse kâfidir. Ancak gırtlak düğümü baş tarafında kalmalıdır! Gırtlak düğümünün tamamı vücut tarafında kalırsa, kesilen hayvan yenmez. Hayvanı ensesinden kesmek haram ise de, ensesinden kesilen hayvan, Hanefi ve Şafii’de yenir, diğer iki mezhepte yenmez.

Sual: Besmele unutulursa, kesilen hayvan yenir mi?
CEVAP
Besmele çekmek unutulursa yenir. Maliki’de yenmez.

Sual: Besmelesiz olarak kesildiği bilinen bir hayvanın etini yerken Şafii’yi taklit gerekir mi?
CEVAP
Evet gerekir. (Hulasat-üt-tahkik)

Sual:
Mezbahada sabah bir besmele çekiliyor. Diğerleri besmelesiz kesiliyor. Etleri yenir mi?
CEVAP
Etleri yerken Şafii’yi taklit lazımdır.

Sual: Tavuklar, bir anda kesiliyor. Hepsine bir besmele kâfi mi?
CEVAP
Her tavuğu, kesim makinesine koyarken, besmele çekilir. Keserken de, müşterek bir besmele kâfidir.

Sual: Yemek yerken besmeleyi unutan kimse, sonunda hatırlarsa ne yapmalıdır?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yemeğe başlarken Allahü teâlânın adını anın, yani Besmele çekin. Başında besmele çekmeyi unutan, hatırladığı zaman, “Bismillâhi alâ evvelihi ve ahirihi” desin.) [Ebu Davud, Tirmizi, Hâkim]

Sual: Doyduktan sonra yerken, Besmele çekmek haram mı?
CEVAP
Hayır. Çünkü yemeğin kendi haram değildir.

Sual: Besmele çekince veya ezan okununca şeytanların kaçtıklarını ve bir daha oraya uğramadıklarını söylüyorlar bu doğru mudur?
CEVAP
Besmele çekince ve ezan okunurken şeytan kaçar. Fakat ezan bitince geri gelir. Yemekte Besmele çekince o yemeği yiyemez. Devamlı Allah zikredilirse, vesvese veremez, zikri bırakınca hemen gelir.

Sual: Soğan veya soğanlı yemek, salata, turşu yerken besmele çekmek caiz mi?
CEVAP
Tam İlmihal'de diyor ki:
Kötü kokulu şeyleri, mesela soğan, sarmısak gibi şeyleri yemeye [ve sakal tıraşı olmaya başlarken], Besmele çekmek mekruhtur.

Sarmısaklı, soğanlı yemekleri, salatayı, turşuyu yerken Besmele çekilir.

Meyhaneye girerken
Sual:
Bir iş için meyhaneye, kumarhaneye girerken Besmele çekmek caiz olur mu?
CEVAP
Evet caiz olur. Haram işlerken Besmele çekilmez. Bir iş için günah işlenen yere girmek günah olmaz.

Sual: Bir mekruha dalgınlıkla besmele çeken mazur olur mu?
CEVAP
Evet.

Besmele çekerken
Sual:
Besmele çekerken, Bismillah demek yeterli midir?
CEVAP
Besmele okumak, (Bismillahirrahmanirrahim) demekdir.

Besmelesiz hayvan kesmek
Sual
: (Kur’anda, hayvan keserken değil, sadece kurban keserken, Besmele çekmek farzdır) deniyor. Yemek için hayvanları keserken Besmele farz değil midir?
CEVAP
Evet, farzdır. O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı hayvanları belli günlerde [kurban ederken] Onun adını anarak kessinler.) [Hac 28]

Hayvan keserken Besmele çekilmesi yalnız kurban kesmeye mahsus değildir. Resulullah efendimiz buyuruyor ki:
(Hayvanı keserken Besmele çekip tekbir getirin!) [Taberanî] (Yani Bismillahi Allahü ekber demeli.)

(Hayvan keserken Allah’ın ismini söylemek [Bismillahi Allahü ekber demek] kâfidir.) [Beyhekî]

(Şu üç yerde ismimi söylemeyin: Yemeğe Besmele çekerken, hayvanı Besmeleyle keserken ve aksırınca.) [Beyhekî]

Şâfiî’de Besmelesiz kesilen hayvanı yemek caizdir, diğer üç mezhepteyse kasten Besmelesiz kesmek haramdır. İbni Abbas hazretleri de buyuruyor ki:
Hayvanı keserken Besmele çekmeyi bir kimse unutmuşsa bir mahzuru yoktur, ancak Besmele kasten terk edilmişse, kesilen yenmez. (Rezin)

Besmelesiz olarak kesildiği bilinen bir hayvanın etini yerken Şafii’yi taklit etmelidir. (Hulasat-üt-tahkik)

Besmele çekmek
Sual:
Hadis-i şeriflerde, (Besmeleyle başlanmayan her önemli iş noksan kalır) ve (İşe Besmeleyle başlayanın günahları affolur) buyuruluyor. Eûzü çekmek de gerekli mi, yoksa sadece Besmele çekmek yeterli midir?
CEVAP
Evet, yeterlidir. Bir işe başlarken Eûzü okunmaz, sadece Bismillâhirrahmanirrahîm denir. (Hindiyye)

Sual:
Her yerde, yapılan her işte Besmele çekilir mi, Besmele’nin çekilmediği yerler de var mıdır?
Cevap: Her hayırlı işe Besmele ile başlanır. Abdest almaya, yemeye, içmeye ve her faydalı işe başlarken, Besmele çekmek sünnettir. Ancak avret yerini açarken, necaset bulunan yere girerken ve Berâe, Tevbe suresini, önceki sureye bitişik olarak okurken, sigara içmeye ve bunun gibi, kötü kokulu şeyleri, mesela soğan, sarımsak gibi şeyleri yemeye, sakal tıraşı olmaya başlarken Besmele çekmek mekruhtur. Haram işlemeye başlarken besmele çekmek haramdır. Kesin haram olana bile bile Besmele çekmek imanı giderir.

Yemeğe besmele ile başlamalı
Sual: Yemek yemeye veya su içmeye başlarken besmele okumak, dinimizin emri veya tavsiyesi midir?
Cevap:
Yemeye ve içmeye başlarken, besmele okumalıdır. Yemek ve içmek sonunda Elhamdülillah demelidir. Bunları söylemek, yemekten önce ve yemekten sonra el yıkamak, sağ el ile yemek, sağ el ile içmek sünnettir. Resûlullah efendimizin yemekten sonra okuduğu ve okunmasını emrettiği dualar, Şir'at-ül-islâm şerhinde ve Mevâhib-i ledünniyyede yazılıdır.

Sual: Yemeğe başlarken, sofrada bulunanlara hatırlatmak için besmele yüksek sesle söylenebilir mi?
Cevap:
Yemeğe başlarken sofradaki herkese hatırlatmak için besmele, yüksek sesle söylenebilir.

Helal gıdanın önemi

Helal gıdanın önemi

Sual: Şimdiki çocuklar istenildiği gibi neden eğitilemiyor?

CEVAP
Çocuğu helal gıda ile beslemelidir! Haram gıdanın etkisi çocuğun özüne işler, çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadis-i şerifte (Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hasıl olur) buyuruldu.

Çocukları, ahlaksız kadınlara da emzirtmemelidir! Peygamber efendimiz, ahmak kadınları da süt anne olarak tutmamayı, sütün kötü etkisinin olacağını bildirmektedir. Buradan kâfir kadını süt anne olarak tutulmaz manası çıkarılmamalıdır! Zira fıkıh âlimi İbni Âbidin hazretleri, (Kâfir kadının müslüman çocuğa ve müslüman kadının kâfir çocuğa süt anne tutulması caizdir) buyurmaktadır. (Redd-ül Muhtar)

İbrahim Ethem hazretlerine, gece gündüz ibadet eden, vecde gelip kendinden geçen bir gençten bahsettiler. Gencin yanına gidip üç gün misafir kaldı. Çok acayip haller gördü. Gencin bu halinin şeytandan olup olmadığını öğrenmek istedi. Yediğine baktı. Helalden değildi. Bu hallerin şeytandan olduğunu anladı. Genci evine davet etti. Gence helal yemek verdi. Gençteki eski aşk ve gayret kalmadı. Genç, bana ne yaptın dedi. İbrahim Ethem hazretleri, gence, (Sendeki haller şeytandandı. Helal yiyince şeytan giremedi. Esas halin meydana çıktı) buyurdu. (Tezkiretül-evliya)

Haram yemek kalbi karartır, hasta eder. Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki:
Kalbin kararmasının dört alameti vardır:
1- İbadetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu hatırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavrayamaz.

Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki:
Kalbin kararmasına 4 şey sebep olur:
1- Öğrendiği ile amel etmemek.
2- Bilmeyerek yapmak.
3- Bilmediklerini öğrenmemek.
4- Başkasının öğrenmesine mani olmak.
Nefs, kötü isteklerden [dinin yasakladığı şeylerden] kurtarılınca, kalb temizlenir.

Yemekten önce ve sonra dua etmek

Yemekten önce ve sonra dua etmek

Sual: Yemekten önce dua etmek caiz midir?

CEVAP
Evet, yemekten önce de dua etmek caizdir. Besmele çekmek ve hayır bereket için dua etmek de yiyip içmenin sünnetlerindendir. İbni Abbas hazretleri, Resulullah efendimizin (Yemeğe başladığınız zaman, Allahümme barik lena fihi ve etimna hayren minhü deyiniz) buyurduğunu rivayet etmiştir. Enam suresinin (Üzerlerine Allah’ın ismi anılmayanlardan yemeyin) mealindeki 121. âyetin, Besmelesiz kesilen hayvanların leş olacağını, yenmeyeceğini bildirmektedir. Bazı âlimler, (Diğer yiyecekleri yerken de Besmele çekiniz) manasının da bulunduğunu bildirmişlerdir. Burada Allah’ın adının anılması, yenecek yemeğin kudsiyetini, iyiliğini ve devamlılığını sürdürmek içindir. Böylece Allahü teâlâyı hatırlamış ve bu nimetlerin devamlılığını ve hayrını elde etmiş oluruz. Yemek yeme anı, insanların en çok gaflete düşeceği andır. Zira yemek, acıkan nefsi kendine en çok çeken, ona her şeyi unutturan nesnedir.

Yemekten önce elleri yıkamayı da ihmal etmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evinin hayrını isteyen, yemekten önce ve sonra elini yıkasın.) [İbni Mace]

Sual:
Yemekten sonra nasıl dua edilir?
CEVAP
Yemeğe başlarken besmele çekmek yani (Bismillahirrahmanirrahim) demek ve sonunda (Elhamdülillah) demek sünnettir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yemekten sonra, "El-hamdü-lillahillezi etamena hazettaame ve rezekana min gayrı havlin minna ve la kuvveh" duasını okuyanın günahları affolur.)

(
Yiyip içtikten sonra, "El hamdü-lillahillezi atameni ve esbeani ve sakani ve ervani" duasını okuyan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.)

Peygamber efendimiz yemekten sonra (El-hamdü-lillahillezi etamena ve sakana ve cealena müslimin) duasını okurdu.

Yemeklerden sonra, yukarıdaki duaları da içine alan şu duayı okumak daha uygundur:

(El-hamdü-lillahillezi eşbeana ve ervana min-gayrı-havlin minna ve la kuvveh. Allahümme at'imhüm kema at'amuna. Allahümmerzukna kalben takiyyen, mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve şakiyyen velhamdülillahi rabbilalemin)

Zekat-ı şer'i ne demektir?

Zekat-ı şer'i ne demektir?

Sual: Tam İlmihal'de (Zekât-ı şer'i, ihtiyari ve zaruri olmak üzere ikiye ayrılır) deniyor. Burada zekât ne anlama geliyor? İhtiyari ve zarurisi nasıl oluyor?

CEVAP
Zekât kelime olarak, bereket, artış, temizlik, taharet gibi anlamlara gelir. Bildiğimiz zekât da malı kirden temizlemek oluyor. Zekât kelimesinin buradaki manası, evcil veya yabani hayvanları dine uygun şekilde öldürerek temiz hale [yenilecek veya başka şekilde istifade edilecek hâle] getirmek demektir. Mesela boğarak, şişleyerek, elektrik verilerek öldürülen kuzunun eti yenmez, leş olur.

İhtiyari zekât, deveyi ve diğer evcil hayvanları dine uygun şekilde kesmek demektir. Yani kendi ihtiyarımızla [isteğimizle] hayvanı yatırıp dine uygun şekilde kesiyoruz.

Zaruri zekât, av hayvanlarını dine uygun şekilde yaralayarak öldürmek demektir. Av hayvanlarını mesela bir aslanı kulağından tutarak yere yatırıp kesemeyiz. Onu ancak silahla öldürebiliriz. Onun için buna zaruri zekât deniyor.

Zekât-ı şer’i ile [dine uygun şekilde] öldürülen hayvan temiz olur. Yani evcil hayvan besmele çekerek kesilmişse, av hayvanına mermi besmele ile atılmışsa, av köpeği tazı, ava besmele ile gönderilmişse, öldürülen hayvanı yemek helal olur.

Zekât-ı şer’i ile öldürülen hayvan, yenilmesi helal olan geyik, tavşan, keklik gibi hayvanlardan ise yenir, yenmesi helal olmayan, tilki, sansar, aslan gibi hayvanlardan ise, başka suretle istifade edilir.

Gazoz ve kola içmek

Gazoz ve kola içmek

Sual: Bazı kuruluşlar, bazı gazoz ve kolalarda alkol olduğunu tespit etmiştir. Alkolün damlası da haram olduğuna göre, böyle meşrubatları içmek haram değil midir?

CEVAP
Gazozlardaki alkol yeni değildir. Bunu belli bir zamana getirmeleri maksatlıdır. Gayeleri, (Bakın Müslümanlar meşrubat bile içmiyorlar) yaygarasını yaygınlaştırmak, bu vesile ile (İşte Müslümanlık budur, bakın Müslümanlar ne hale gelmiş) dedirtmek. Belki de bazı provokatörler çıkıp, (Alkollü gazozlara hayır) sloganı ile, protestolar yapabilirler. Müslümanlar bu fitneye, Müslümanlığın kötülenmesine alet olmamalıdır.

Şarap, rakı gibi alkollü içkilerin damlası da haramdır. Fakat içki olarak değil de, başka sebeplerle bulunan alkoller bu hükme dahil değildir.

Birkaç örnek verelim:
1- Taze sirkelerde alkol bulunduğu kesin olarak tespit edilmiştir. Ama bu alkollü bir içecek olmayıp sirke olduğu için, içilmesi haram edilmemiştir. Şaraptan yapılan sirkenin fazileti hadis-i şeriflerle de övülmüştür.

2- Hamurda, dolayısıyla ekmeklerde de alkol olduğu da bugün kesin olarak tespit edilmiştir. Ama Peygamber efendimiz ekmek yemeyi yasaklamamıştır.

3- Portakal ve diğer meyvelerdeki alkol oranı gazozdakilerden az değildir. Bu da kesin olarak tespit edilmiştir. Ama dinimiz, içinde alkol olduğu halde meyve yemeyi, haram kılmamıştır.

4- İlaçları ve kokuları ıslah için, içlerine konulan necis mayiler [alkol gibi sıvılar] affedilmiştir. (İslam Ahlakı, Ey Oğul İlmihali kısmı)

5- Seadet-i Ebediyye’de diyor ki: Şafii’de, necis sıvıyı [mesela alkolü], ilaç ve ıtriyat ıslahı için kullanmak affedilmiştir. (Mezahib-i erbea, El-mafüvat)

6-
Necis olan sıvı, mesela ispirto, ilaç, koku gibi şeylere karıştırılınca, karışım temiz olur. Bunun için, tentürdiyot ve kolonya, hanefide temizdir. (İslam Ahlakı)

[Kolonya, tentürdiyot içilmez ama, elbiseye dökülünce temizlemeden onunla namaz kılmak caizdir. Temizlemek elbette evladır.]

7- Necis yağlar sabun yapılınca, şarap sirkeye dönünce temiz olur. Bütün kimyasal değişmeler böyledir. (Redd-ül muhtar, Tahtavi, Menahic-ül-ibad, Seadet-i Ebediyye)

Çoğu sarhoş etmezse
Sual:
(Çoğu sarhoş edenin azı haramdır kuralı var. Bu kurala göre, meşrubatların, kolanın içinde alkol olsa da, çok içilince sarhoş etmedikleri için, içilmeleri caiz olur) deniyor. Mesela yemeğe veya bir sürahi suya az bir miktar şarap konsa, bunların çoğu sarhoş etmediği için, o suyu veya o yemeği bu kurala göre yiyip içmek caiz mi oluyor?
CEVAP
Caiz olmaz. Su da, yemek de, necis olur. Din kitaplarında deniyor ki:
Bir damla şarap içen de cezalandırılır. Şarabın bir damlası da haramdır. İspirto da [alkol de], şarap gibi kaba necasettir, içilmesi haramdır. (Hidaye)

Meşrubatlara özel olarak alkol konmuyor. Esansı eritmek için konuyor. Din kitaplarında, ilaçları ve kokuları ıslah için, içlerine konulan necis sıvının [alkolün] affedildiği bildirilmiştir. (İslam Ahlakı)

Kolaların sırrı açıklanmış
Sual:
Alkollü gazoz furyasından sonra, şimdi de kolaların sırrının açıklandığı ve Cochineal diye bir böcekten, kimyasal filtreleme yoluyla elde edilen, karmin isimli maddeden, boya maddesi olarak, her marka kolanın içine konduğu ve bu durumda kola içmenin haram olduğu söyleniyor. Kola içmek haram mıdır?
CEVAP
Hayır, kola içmekte hiç mahzur yoktur. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Resulullah efendimiz, bir Yahudi’nin ekmeğini ve tereyağlı yemeğini temiz mi diye sormadan, araştırmadan yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru suyla mı, yoksa şarapla mı yoğruldu diye sorup araştırmadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, yenilen gıdaların içinde ne var diye araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)

Kâfirler, gıdalara necaset de, zehir de katabilirler. Nitekim Yahudi yemeğe zehir katmıştır. Peygamber efendimiz de, araştırmadan o yemeği yemiştir; çünkü necis olduğu bilinmeyen şeyleri yememek takva değil, vesvese olur. Dinimiz de, vesveseden kaçmayı emreder. (Hadika)

Lâ Mekke
Sual:
(Coca Cola yazısı tersten okununca, Lâ Muhammed, Lâ Mekke yazıyor. Böyle içecekleri içmek haramdır. Bunu herkese duyurmak çok sevaptır) gibi şeyler söyleniyor. Bir de, e-maillerle veya SMS ile çeşitli mesajlar gönderiliyor. Mesela, (Medine’den gelen vasiyetname, yahut içinde dualar da olan bir mesajı 13 veya şu kadar kişiye gönderen çok zengin olur. Eline geçip de göndermeyenin başına büyük felaketler gelir) deniyor. Bunlar doğru mudur?
CEVAP
Kesinlikle doğru değildir. Coca Cola yazısını tersten okuyunca La Muhammed, La Mekke yazılı olduğu da, doğru değildir. Zoraki benzetme yaparak o hale sokulmaya çalışılıyor. Diyelim ki La Mekke yazsa ne çıkar? Yani Mekke yok dese ne olur? Biz de, New York, Paris, Berlin yok desek ne olur? Bu şehirler yıkılır mı? Bunları, diğer vasiyetname ve mesajları misyonerler hazırlıyor. Maksatları Müslümanları böyle hurafelerle meşgul etmek, ciddi meselelerden, ilimden uzak kalınmasını sağlamaktır. Onların bu oyunlarına alet olmamalıyız.

Kola içmek haram mı?
Sual:
(Falanca marka kolanın geliri, İslam düşmanı gayrimüslim bir ülkeye gittiği için o kolaya haram fetvası verdik) deniyor. Gayrimüslimlerin hepsi İslamiyet’in düşmanıdır. O zaman hiçbir gayrimüslimin malını almamak mı gerekiyor?
CEVAP
Fetva dedikleri görüş, birkaç yönden yanlıştır:
1- O fetva değil bir görüştür. Şahsi düşüncedir. Günümüzde fetva verecek ehil kimseler yoktur. Sadece verilmiş fetvaları nakledenler vardır. İbni Abidin, dördüncü cilt, üç yüz birinci sayfada, kadılık bahsinde buyuruyor ki:
Fâsık müftünün verdiği fetvalara güvenilmez, çünkü fetva vermek, din işlerindendir. Din işlerinde fâsıkın sözü kabul edilmez. Diğer üç mezhepte de böyledir. Böyle müftülere bir şey sormak caiz değildir. Müftünün Müslüman olması ve akıllı olması da, sözbirliği ile şarttır. Müftü, imam-ı a’zam Ebu Hanife’nin sözüne uygun olarak fetva verir. Aradığını onun sözlerinde açıkça bulamazsa, İmam-ı Ebu Yusuf’un sözünü alır. Onun sözlerinde bulamazsa, İmam-ı Muhammed Şeybani’nin sözünü alır. Ondan sonra İmam-ı Züfer’in, daha sonra Hasan bin Ziyad’ın sözünü alır. Müctehid-i fil-mezhep âlimlerinden Eshab-ı tercih olan müftüler, ictihadlar arasında delilleri kuvvetli olanları seçerler. Müctehid olmayanlar, bunların tercih etmiş oldukları söze uyar. Böyle yapmayan müftülerin sözü kabul edilmez. Demek ki, tercih ehlinin seçmemiş olduğu şeylerde, İmam-ı a'zamın sözünü almak lazımdır. Müftünün müctehid-i fil-mezhep olması lazımdır. Böyle olmayana müftü denilemez, nâkıl, fetvayı iletici denir. Nâkıller fetvaları, meşhur fıkıh kitaplarından alır. (Seadet-i Ebediyye)

Behcet-ül-fetâvâ
gibi kıymetli kitaplar bile, fetva kitapları değil, fetvaları nakleden, ulaştıran kitaplardır. Bunları yazanlar müftü değil, birer nâkıl ve toplayıcıdır. Fetva verenin, yani müftünün müctehid olması lâzımdır. Bir kimse fetva verdim diyorsa, müctehid olduğunu iddia ediyor demektir. Yusuf Nebhani hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın, aklı veya dini noksandır) buyurmuştur. Aklı veya dini noksan olanın da fetva dediği görüşüne itibar edilmez.

2- Gayrimüslim demek müslüman olmayan demektir. Bunlar elbette İslâmiyet'e düşman olur. Bunlarla alışveriş yapılmaz mı? Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram, her çeşit alışveriş yapmışlardır.

3- Esas İslâmiyet'e düşman olan mürtetlerdir. Din düşmanı yerli mürtetlerle alışverişi normal görüp de Ehl-i kitap olan gayrimüslimlerle alışverişi caiz görmemek çok yanlıştır. Müslüman şirketlerin mallarını yeşil sermayeye paramız gitmesin diye almayan mürtetleri, gayrimüslimden hafif görmek çok tuhaftır. Bu yanlış görüşe fetva demek de, daha tuhaftır.

Komşunun sarkan meyveleri

Komşunun sarkan meyveleri

Sual: Komşunun bahçesindeki ağacın bizim bahçeye sarkan dallarındaki meyvelerden ve yere düşenlerden yemek caiz olur mu?

CEVAP
Caiz olmaz. Ağaçtan herkesin geçtiği sokağa düşmüş ise, ceviz gibi çürümeyenleri, sahibinin izin verdiği biliniyorsa, yemek caiz olur. Kiraz gibi çürüyecek meyve ise, sahibinin yasak ettiği bilinmedikçe alıp yenilebilir. Alıp, evine götürmek caiz değildir.

Kiracı
Sual:
Kiracı, evin bahçesindeki meyveleri yiyebilir mi?
CEVAP
Ev sahibinin izni varsa yer. Ağacı dikenden izin almak gerekir.

Sual: Komşumuz, bahçemizin bir kısmını sahiplenip, oraya meyve ağaçları dikti. Ağaçların şimdi meyveleri vardır. Bu yerimizi mahkemeyle aldık. Ağaçların meyvesini yiyebilir miyiz?
CEVAP
Diken kimseden yani komşudan izin almadıkça yemek caiz olmaz.

Ağaç dikenindir
Sual:
On sene önce ağaç diktiğim tarla başkasına aitmiş. Tapuyu alınca anladık. Ağaçların meyvesi bizim değil mi? Ağaçları tarla sahibine satmam caiz mi?
CEVAP
Siz diktiğiniz için ağaçlar sizindir. Satabilirsiniz ve meyvesini yiyebilirsiniz.

Sarkan ağaç dalı
Sual: Bir kimsenin bahçesine, komşusunun meyve ağaçlarının dalları uzar ve sarkarsa, bunları kesebilir veya kestirtebilir mi?

Cevap:
Bu konuda Mecelle'nin 1196. maddesinde deniyor ki:
“Bir kimsenin bahçesindeki ağacın dalları komşusunun hanesi veya bahçesi üzerine uzanmış olsa, o dalları bağlayarak geri çektirmeye veya kestirmeye komşusunun hakkı vardır. Fakat, ağacın gölgesi komşusunun bahçesindeki sebzelere zarar veriyor diyerek kestiremez.” Âtıf Bey m. 1912 baskılı şerhinde, bu maddeyi şerh ederken, açıklarken diyor ki;
“Komşusu, ağacın sahibine veya hâkime müracaat ederek geri çektirir veya kestirir. Komşusu, bunlara müracaat etmeyerek, bahçesine uzanmış olanları kendi de kesebilir.

Bahçesine uzanmamış mahalden kesip zarara sebep olursa, zararı ağaç sahibine tazmin eder, öder. Bağlayarak çektirmesi mümkün olan dalları, müracaat etmeden keserse, yine zararı tazmin eder, öder. Ağaç sahibine müracaat edip de, dallarını, çekmediği takdirde, bahçe sahibi kesebileceği gibi, kestirme masrafını da, ağaç sahibinden isteyebilir.”

Tavşan eti yenir mi?

Tavşan eti yenir mi?

Sual: Peygamber efendimizin çekirgeyi, idrar süzme organı olduğu için böbrekleri, kanlı olan dalak ve ciğeri yemediği gibi, yine bir kanlı hayvan olan tavşanı yemediği söyleniyor. Bunları haram olduğu için mi yememiştir?

CEVAP
Hayır, böbrek, ciğer, dalak haram değildir, helaldir.

Çekirge de helaldir. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur:
(Çekirgeyi ne yerim, ne de, haram kılarım.) [İbni Mace, Ebu Davud]

Resulullah efendimizin yememesi onu haram kılmaz. Soğan, sarımsak da yemezdi. Yenmesi için izin vermiştir.

Tavşan eti de helaldir. (Dürer, Mecma’ul-enhür)

Abdullah ibni Abbas hazretleri buyurdu ki: Resulullah ile otururken, bir köylü tavşan kebabı hediye getirdi. Bize (Yiyin) buyurdu. Muhammed bin Safvan dedi ki: İki tavşan yakaladım, kestim. Resulullah’a sordum. İkisini de yememi emretti. (Bedayi)

Hazret-i Enes anlatır: Avladığımız tavşanı Ebu Talha’ya getirdim. O da tavşanı keskin bir taşla kesti. (Şu budu Resulullah’a götür) dedi. Hemen götürdüm. Resulullah onu yedi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)

Hazret-i Cabir anlatır: Kavmimden biri, taşla kestiği tavşanı Resulullah’a soruncaya kadar bekletti. Efendimiz yemesini emretti. (Tirmizi)

Halid ibn-ül Huveyris hazretleri anlatır: Bir adam, avladığı tavşanı getirip Abdullah İbni Ömer’e, (Bunun eti yenir mi?) diye sordu. O da, (Bir tavşan Resulullah’a getirildi. Ne yedi, ne de yenmesini yasakladı) dedi. (Ebu Davud)

Bu hadis-i şerifler de, tavşanın helal olduğunu bildirmektedir. Fıkıh kitaplarında buyuruluyor ki:

Tavşan yemek helaldir. (Mülteka)

Tavşan eti yemek helaldir; çünkü tavşan, yırtıcı hayvan değildir. (Dürr-ül-münteka)

Her çeşit tavşan etini yemek helaldir. (Kuduri)

Tavşan etini yemek helaldir. Tavşan yırtıcı hayvan değildir ve leş yemez, geyik gibidir. (Cevhere)

Erneb, yani tavşan etinin mubah olduğu sözbirliği ile bildirilmiştir, çünkü tavşan yırtıcı hayvan değildir ve leş yemez. Geyik gibidir. Ot yer. Fıkıh kitapları, tavşanın helal olduğunu açıkça yazıyorlar. Böylece, haram diyenleri ret ediyorlar.
(Dürer haşiyesi)

Gıdalarda ihtiyat

Gıdalarda ihtiyat

Sual: Her gün bir iddia ortaya atılıyor. Bazı firmaların gelirleri Yahudilere gidiyor, bunların ürünlerini kullanmak haram olur dendiği gibi, kolalarda fare ölüsü kullanılıyor da denmişti. Daha sonra, böcekten elde edilen maddenin kullanıldığı söylendi. Şimdi de, ekmeklerde domuz yağından elde edilen bir madde olduğu söyleniyor. Bunları yiyip içmek gerçekten haram mıdır?

CEVAP
Dinimizde, gayrimüslimlerle alışveriş yapmak yasak değildir. Peygamber efendimiz de yapmıştır.

Kâfirler, Müslümanlardan elde ettiği kârla, Müslümanların zararına olan işler yapabilir, İslamiyete aykırı karikatürler yapabilirler, hatta Müslümanları öldürebilirler. Buna bakarak, onların ürünlerini kullanmaya haram denmez.

Bugün neredeyse yediğimiz veya kullandığımız her ürünün, gayrimüslim şirketleriyle ilgisi vardır. Hammaddesi veya bir parçası onlardandır yahut orada üretilmiştir. Bunlara itibar edilirse, neredeyse her şeye haram denmiş olur. Böyle şayialara itibar etmemelidir.

İslam âlimleri, Müslümanları sıkıntıya sokmayı da, fitneye dâhil etmişlerdir. Yani Müslümanları şüpheye, sıkıntıya sokmak, huzursuz etmek de, fitne olur.

Dinimiz, gıdaların temiz mi, necis mi olduğunu araştırmak gerekmediğini bildirmektedir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kâfirlerin yiyecek ve içeceklerinden sakınmak, ihtiyat değildir; bu halden kurtulmak ihtiyattır. (3/22)

Temizlikte titiz davranmak bile yasaklanmıştır. % 99 bile olsa, % 100 kesin bilmeden, yiyeceklerimizde necaset var demek, çok yanlıştır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket edecek, [vesveseye düşerek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud]

Mecusinin yemeği ve zulmet

Mecusinin yemeği ve zulmet

Sual: Hintli Mecusi birinin yemeğini yiyince, bende rahatsızlık oluyor. Kâfirlerin yemeğinde zulmet olur mu? Böyle gayrimüslimle arkadaşlıkta mahzur var mıdır?

CEVAP
Evet, zulmete sebep olur. Makamat-i mazheriyye’de, keramet kısmında deniyor ki:
Gulam Hasan’ı görünce, (Kâfir yemeği yemişsin. Kalbinde küfür zulmeti hâsıl olmuş) buyurdu. Gulam, (Evet, Hindu’nun verdiğini yedim) dedi. Küfür ve haram alametleri bulunan yemekler, kalbi karartır. (Seadet-i Ebediyye)

Haram yollardan elde edilen kazançlar da, habis ve bereketsiz olur. Sonu dünyada da, âhirette de, zarar ve ziyan olur. Bid’atlerin ve günahların zulmetleri kalbleri karartıp hafızaları zayıflatır. (Faideli Bilgiler)

Bid’at ehliyle, fâsıklarla, kâfirlerle ve mezhepsizlerle arkadaşlık yapanların kalblerinde, ihlâs kalmaz. Zulmet hâsıl olur. Silsile-i aliyye büyüklerinden Seyyid Nur, (Sokakta fâsıkla karşılaşmak, kalbde zulmet hâsıl eder) buyuruyor. (Seadet-i Ebediyye)

Allahü teâlâ, (Ya Davud, beni sevmekte sana uymayanla arkadaşlık etme! Çünkü onlar senin düşmanındır, kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırmaya çalışır) buyurdu. (İ. Gazali)

Midye kültürü

Midye kültürü

Sual: (Midye ve ıstakoz yemeye günah demek, âdet ve göreneklerle ilgilidir. Deniz kıyılarında oturanlar, kültürlerinde olduğu için rahatlıkla yiyorlar, ancak denizden uzak yerlerde yaşayanlar bu kültürden yoksundur. Denizden çıkan her şeyin temiz olduğu yönünde bir de hadis olduğu için, midyenin haram olduğu söylenemez. Kur’anda da midye konusunda kesin bir hüküm olmadığı için rahatça yenebilir) deniyor. Bu görüşe ne denir?

CEVAP
Bu görüş birkaç bakımdan yanlıştır:
Birincisi, dinimizde tek delil Kur’an değildir. Hadis-i şeriflerle bildirilen hükümler de vardır. İki âyet-i kerime meali:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O Peygamber, güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

İşte müctehid âlimler, Kur’an-ı kerimin emrine uyarak, Resulullah efendimizin bu konudaki hadis-i şeriflerine de bakmışlardır. Kur’an-ı kerimde, köpek, fare ve yılan etinin haram olduğu bildirilmiyor diye, bunları yemek caiz olur mu? Bunların haram oldukları hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

İkincisi, müctehid olmayanların hadis-i şeriflere göre de amel etmeleri caiz olmaz. Mezhebinin bildirdiği hükme uyması vacib olur. (Denizin hayvanları helâldir) mealindeki hadis-i şerifi, Hanefî âlimleri, balık ve balık şeklinde olanlar hariç, deniz haşeratlarının yenmesinin caiz olmadığı şeklinde anlamışlardır. Hanefî olup da, mezhebinin hükmüne uymayan, mezhebinin hükümlerini beğenmeyen kimse, (Benim mezhebim var) dese de, mezhepsizdir.

Netice: Midye ve ıstakoz gibi deniz haşeratının yenmemesinin gelenekle, kültürle, hayat tarzıyla hiçbir ilgisi yoktur. Hanefî mezhebinde olan Müslümanların, deniz kenarında da yaşasalar, balık şeklinde olmayan yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides gibi deniz haşeratını yemeleri caiz değildir.

Helal gıda aramak

Helal gıda aramak

Sual: Bugün dünyada helal gıda markasını tercih ediyorlar. Helal damgalı olmayanları yemek haram mıdır?

CEVAP
Eğer gerçekten her yönüyle temiz ve helal olduğu halde damgası yoksa, yine helal olur, ama helal damgası varsa, helal ve temiz olması garantilenmiş olur, gönül rahatlığıyla yenir. Helal et damgalı ürünler, sadece kesiminin helal olması bakımından değil, sağlık açısından da önemlidir.

İhlas Marmara Evleri 1. Kısım’da yeni açılan Şifa Et Market’e alışveriş için gidince, markette helal kesim ve helal ürün sertifikaları gördüm. İlgililer, bu sertifikalar hakkında şu bilgileri verdiler:

“İnsanlar, gıda maddelerinin temiz, sağlığa uygun olması yanında, inançlarına da uygun üretilen gıdaları arıyorlar. Biz de, bu istekleri gerçekleştirmek için, konu üzerinde hassasiyetle duran, dünya çapında akredite bir sivil toplum kuruluşu olan Gimdes, yani gıda ve ihtiyaç maddeleri denetleme ve sertifikalandırma kuruluşuna müracaat ettik.

Bizim yaptığımız kesimleri ve ürettiğimiz ürünleri Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre denetlediler. Niçin dört mezhebe göre diye bir soru akla gelebilir. Gimdes, dünya helal konseyinin (WHC) üyesidir. Konsey, temsil ettikleri ülke ve toplulukların ihtiyaçlarını, onların tercih ve isteklerine göre karşılıyor. Dünyada Müslümanlar genelde bu dört mezhebe mensuptur. Gıda cinsine göre standartları, dört mezhebe göre tespit edip, denetlemeleri buna göre yaparak, uygulama ve üretimde de standart tesis ediyorlar.

Biz de bu hassasiyeti uyguladığımız için, gerekli belgeleri alabildik. Şimdi bu şekilde hazırlanan helal ve temiz gıdaları dünya Müslümanlarına ulaştırmaya çalışıyoruz, Gimdes helal damgalı gıdalar, dünyada helal gıda marketlerinde güvenle tercih ediliyor. Şifa Et Market’in de Gimdes helal sertifikalı ürünleri, kimyasal katkısız olan ve kanserojen olarak ifade edilen, katkı maddeleri bulunmayan, dünyada ilk ürünlerdir. Bu sebeple ürünlerimiz, WHC üyelerince incelendi. Özellikle Çin, Amerika ve Arnavutluk temsilcilerinden Şifa Et Market’in formülüyle ortak üretim teklifleri aldık. Gimdes’in Şifa Et Market’e başarılı ve etkili çalışmalarından dolayı verdiği takdir belgesi de marketimizin duvarında asılıdır. Bu belgeleri bir defa almak yetmiyor, zaman zaman kontroller yapılıyor, helal gıda vasıfları devam ediyorsa, her sene bu sertifikaları yenileniyor. Bu şartlara uymayanların sertifikaları yenilenmiyor.”

Sağlığımız ve inancımız açısından, fiyatları biraz pahalı olsa bile, helal olduğu konusunda, dünya çapında akreditesi olan sivil toplum kuruluşlarının denetimine açık ürünleri tercih etmeliyiz.

Yiyip içmekle ilgili çeşitli sorular

Yiyip içmekle ilgili çeşitli sorular

Sual: Sirke ve pekmez zamanla şarap haline gelir mi?
CEVAP
Hayır, gelmez

Sual: Yiyecekler ve gıdalar içinde gelatin diye bir madde bulunuyor, çokları bunun genel olarak domuzdan geldiğini bildiriyor. Bu doğru mu? Yani gelatin bulunan yiyeceklerden uzak durmak mı gerek?
CEVAP
Dinimizde ölçü vardır. Yenilen gıdada domuz yağı olduğu kesin olarak bilinmiyorsa yiyip içmekte mahzur yoktur.

Sual: Yemek kaplarını kapalı mı tutmak lazım?
CEVAP
Yiyecek ve içecek kapları, kapaklı olmalıdır. Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir. Kapılar kapanmalıdır. Işıklar söndürülmelidir. Çocuklar eve gelmiş olmalıdır. Geceleri cinnîler yayılır. Her zaman tertipli, düzenli olmak, temizliğe riayet etmek çok iyi olur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gece yatarken, su kaplarının ağzını ört, yemek kaplarının üstünü ört! Eğer kapayacak bir şey yoksa, Besmele çekerek bir çubuğu üstüne koy!) [Müslim]
(Gece kapları kapayın, boş kapları da kapatın veya ters çevirin!) [Buhari]

Sual: Haşhaşlı ekmek yemek günah mıdır?
CEVAP
Günah değildir. Çöreklere konan, haşhaşın tohumudur. Tohumu yağlı bir maddedir, içinde afyon yoktur. Tohumundan, yağ da çıkarılır. Yağında da, posasında da afyon yoktur. Haşhaşın afyon kısmı kapsülünde olur. Bu kısmı da zaten çöreklere konmaz.

Sual: Nezle olunca burnum tıkanıyor. Alkollü ilacın buharını teneffüs caiz mi?
CEVAP
Evet, ama alkolsüzü varsa daha uygun olur.

Sual: Kakao likörü bulunan çikolatayı yemek caiz midir?
CEVAP
Likör, meyve, alkol ve esans karışımından yapılan bir içkidir. Yurtdışından gelen likörlü şeker ve çikolatalar vardır. Bunları yemek caiz değildir. Fakat kakao likörü, likör karışmış kakao değildir. Kavrulmuş kakao çekirdeğinin öğütülerek akıcı hale getirilmiş şeklidir. İçinde alkol yoktur. Türkiye’de, kelimeler üzerinde kavram [mefhum] kargaşası vardır. Birçok kelime yerinde kullanılmıyor. Mesela (Mucize yarattı) diyorlar. Mucize peygamberlerden başkası için kullanılmaz. Yaratmak da sadece Allah’a mahsustur. Yanlış kelime kullanmaktan sakınmalıdır!

Sual: Kuş veya başka hayvan şeklinde pasta yapmak caiz midir?
CEVAP
Hayır. Mubahlarda da dine uymakta hayır-bereket vardır.

Sual: Bir arkadaş, başka yerdeki arkadaşına vermem için bir kutu çikolata verdi. Yolda çikolataların yarısını yedim. Varınca, çikolataların yarısını yediğimi söyleyip helalleştim. Habersiz yediğim için günah oldu mu?
CEVAP
Emanete hıyanet etmişsiniz. Helalleşmeden ölebilirdiniz de. Fakat helalleştiğinize göre, sadece mekruh olur. (Hindiyye)

Sual:
Sigara az içince günah olmayınca, bazı otlar var onlar günah olur mu diyorlar, eroinin daha hafifi imiş?
CEVAP
Eroin hafif değil, çok kuvvetli uyuşturucudur. Sarhoş etmeyen otları yemekte mahzur yok. Sarhoş edenleri de sarhoş etmeyecek kadar yemek caizdir.

Sual: Çok et yemek kalbi karartırmış. Ölçüsü ne bunun?
CEVAP
Devamlı kırk gün yenirse çok yenmiş olur.

Sual: Ağız kokusu olmasın diye sakız çiğnenebilir mi?
CEVAP
Evet çiğnenebilir.

Sual: Et üstündeki kan başka ete bulaşırsa necis olur mu?
CEVAP
Hayır. Akan kan necistir. Akmayan, etteki kan necis olmaz.

Sual: Mentollü mendilde alkol var mı?
CEVAP
Yoktur.

Sual: İçkili lokanta sahibinin hediye ettiği yemeği yemek caiz mi?
CEVAP
Caizdir. Çünkü malının çoğu haram değildir.

Sual: Kokmuş et necis mi?
CEVAP
Değildir.

Sual: Yetiştirme yurdu personeli, yurdun yemeğini yiyebilir mi?
CEVAP
Yiyebilir. Yetimin velisi onun malından yiyebilir.

Sual: Şifa âyetlerinin fotokopisini suya koyup, suyu içmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Mülci ikrah ile şarap içmeyen günaha girer mi?
CEVAP
Caizliğini bilmeyen, içmeyip öldürülürse şehittir.

Sual: İthal peynirleri yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Abdest alıp musluktan su içmek, abdestten artan suyu içmek gibi şifa mı?
CEVAP
Evet.

Sual: (Ben yokken masamın üstündeki şekerden alın) diyorum. Götürmeleri caiz mi?
CEVAP
Orada yemeleri caizdir. Götürmeleri caiz değildir.

Şeker tutmak
Sual:
(Ev sahibi şeker kutusunu bir arkadaşa verip, misafirlere istediğin gibi dağıt dese, o da kimine bir tane kimine birkaç tane verse, kimi orada yese, kimi evine götürse caiz olmaz) deniyor. Doğru mudur?
CEVAP
Doğru değil, yanlıştır. Hiç mahzuru olmaz. Vekil, asıl gibidir, eksik veya fazla verebilir. Verilen şey, alanın mülkü olduğu için, ister orada yer, isterse evine götürür.

Sual: Çaldığı sütü içtikten sonra, tazmin etse, helal olur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Kırlarda akarsular, ırmaklar üstü açık olarak akıyor. Bu sular içilir mi, böyle sular ile abdest alınır mı?
CEVAP
İçine necaset karışmıyorsa üstünün açık olmasının mahzuru olmaz. Genelde akarsu pis olmaz. Hadis-i şerifte, (Rengi, tadı ve kokusu değişmeyen su temizdir, necis değildir) buyuruluyor. (Dürer)

Sual: Kesin izin vereceği bilinen kişinin malını yemek caiz mi?
CEVAP
Caiz. Ama suizanna sebep olacak şeyden uzak durmalı.

Sual: Uşur vermeyen akrabanın, yemeğini yemek caiz mi?
CEVAP
Fitneye, harama sebep olmamak için caizdir.

Sual: Zemzem ile çay pişirmek mekruh mu?
CEVAP
Evet.

Alkolün sirkeleşmesi
Sual:
Turşunun içine olgun üzüm salkımı atılıyor. Zamanla üzümde alkol teşekkül ediyor, alkol de zamanla sirkeye dönüşüyor. Turşuya böyle olgun üzüm koymak caiz olur mu?
CEVAP
Sonunda sirkeye dönüştüğü için mahzuru olmaz. Üzüm şırasından sirke yapılırken de, önce alkole dönüşür, sonra sirkeleşir. Sirkeleşince kullanmanın mahzuru olmaz.

Sual: Beş arkadaş bir odada çalışıyoruz. Sigara içmeyen içenden rahatsız oluyor. Sigara içme yasağı konulsa, içen rahatsız oluyor. Sigaradan hasta olan bile oluyor. Ne yapmak lazımdır?
CEVAP
Zarara mani olmak tercih olunur.

Sual: Bir yerel gazetede şu haber vardı: (Sebzelerin dibine koymak üzere, foseptik çukura gidiyor, lağım suyunu doldurup geliyoruz.)
İnsan pisliğini gübre olarak kullanmak ve böyle sulanmış sebzeleri yemek caiz midir?
CEVAP
İnsan necasetini yalnız başına kullanmak caiz değildir. Toprak veya başka şeyle karışık satmak ve kullanmak caizdir. İnsan veya hayvan necaseti ile sulanmış sebzeleri yıkayıp yemek caizdir. Lağım suyu ile sulanmış sebzeleri yemek caiz değildir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual:
Evde sular kesilince, içmek, abdest almak gibi bir ihtiyâç için cami avlusundaki şadırvandan su almak caiz midir?
CEVAP
Caizdir.

Domuz eti kesilen bıçak
Sual:
Domuz eti kesilen bıçakla koyun eti kesiliyor. Böyle eti yemek caiz midir?
CEVAP
Bıçağı yıkadıktan sonra, koyun etini kesmelidir. Domuz eti kesilen bıçakla kesilen koyun etini, yıkadıktan sonra yemelidir.

Pis yemeği yemek
Sual:
İki Müslümandan biri bir yemeğe pis, diğeri temizdir dese, o yemek yenir mi?
CEVAP
Temiz diyene itibar edilir. (İbni Abidin)

Sual:
Horoz, tüfekle vurularak öldürülse yenmesi caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Çünkü horoz av hayvanı değildir. Tüfekle vurulursa, ölmeden önce kesmek gerekir. Kesilmezse yenmez. (Bedâyi)

Tezekle ısıtılan fırın
Sual:
Tezekle ısıtılan fırında pişirilen ekmeği yemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Necaset yanınca, külü temiz olduğu için, mahzuru yoktur.

Günah işleyenin yemeği
Sual:
Büyük günah işleyen, fakat kazancı helal olanın yemeğini yemek caiz midir?
CEVAP
Evet, gerektiğinde yemek caizdir. Mesela içkili lokanta işletenin yemeğini yemek caizdir.

Sual: Kadınların toplantısına gittiğim zaman, orada yiyip içiyoruz, hatta bize hediye de veriyorlar. Bunlara, kocalarının izin verip vermediğini bilmiyoruz. Orada yiyip içmemizin, bir mahzuru var mıdır?
CEVAP
Ev sahibine suizan, caiz değildir. Hazırlananları yiyip içmekte ve verilen hediyeyi, alıp eve götürmekte, mahzur yoktur.

Ölü koyunun sütü
Sual:
Ölmüş koyunun sütü içilir mi?
CEVAP
Hanefi’de temizdir, içilir. Şafii’de necistir, içilmez.

Vejetaryen olmak
Sual:
Vejetaryen olmak, yani hiç et yememek, eti kendine zararlı görmek, dine uygun mudur?
CEVAP
Et yememek günah değilse de, eti zararlı bilip, kendine haram etmek caiz olmaz. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ey iman edenler! Allah’ın size helal ettiği, temiz şeyleri haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah, sınırı aşanları sevmez.) [Maide 87]

Her gün et yemek, kalbe sıkıntı verir. Hiç et yememek ise, ahlakı bozar. (Şir’a şerhi)

Tavuğun boynunu koparmak
Sual:
Boynu koparılarak öldürülen tavuğu yemek caiz midir?
CEVAP
Hayır.

Paskalya çöreği
Sual:
Hristiyanların paskalya günlerinde yaptığı çörek, pastanelerde her gün yapılıp satılıyor. Bu çöreği, paskalya dışında yemekte sakınca var mıdır?
CEVAP
Paskalya dışında yemekte mahzur yoktur.

Davetsiz misafir
Sual:
Çay daveti olan bir yere, tanıdık diye davetsiz gidenin orada yiyip içtiği haram olur mu?
CEVAP
Kapıdan girerken buyur denmişse izinli girilmiş olur. İkram edileni yiyip içmek caiz olur.

Altın ve gümüş tozu yemek
Sual:
Altın ve gümüş tozu çikolataların içine konuyor. Muhallebi ve sütlaç gibi yiyeceklerin de üstüne ekiliyor. Bu gıdaları yemek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Vücuda zarar vermeyen ve necis olmayan şeyleri yiyip içmek caizdir. Vücuda zarar verenleri ve necis olanları yemek caiz olmaz.

İki günde üç öğün
Sual:
Kefaretlere bakınca, hep fakirin sabah ve akşam doyurulmasından bahsediyor. Acaba sağlık açısından evla olan iki öğün yemek midir yoksa iki günde üç öğün yemek midir?
CEVAP
Günde iki öğün yemek caizdir. Evla olanı ise iki günde üç öğün yemektir. Ancak ihtiyaca ve çalışma şartlarına göre az veya çok yemek de caizdir.

Bal, zeytin ve çörek otu
Sual: (Melekler, evinde bal, zeytin ve çörek otu olana istigfar ederler)
mealinde bir hadis var mıdır?
CEVAP
Evet, M. Cihar Yâr-i Güzin kitabında böyle bir hadis-i şerif bildirilmektedir.

Ziyafetin kabulü
Sual:
Ziyafet yemeğinde, elde olmadan bardakların, tabakların kırılması veya buna benzer istenmeyen zararlı ve kötü bir durumun meydana gelmesi hayra mı alamettir?
CEVAP
Evet, hayra alamettir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Dertlerin, elemlerin acılıkları, bir hastalığı iyi edecek faydalı ilacın acılığı gibidir. Bozuk niyetle, gösteriş için, menfaat için yapılan bazı ziyafetlerde, yemeğe kusur bulmak veya başka sûretle yapılan eziyetle, ziyafet verenin kalbinin kırılması, yemekteki zulmeti, niyetin bozukluğuyla hâsıl olan günahı gidermekte, kabul olmasına sebep olmaktadır. Eğer misafirlerin şikâyeti, hakareti olmasaydı ve ziyafet sahibinin kalbi kırılmasaydı, yemek zulmetli ve günah olacak, kabul edilmeyecekti. Kalbin kırılması, kabule sebep oldu. (1/64)

Ağaçtaki meyveyi yemek
Sual
: Seadet-i Ebediyye’de (Ağaçtaki meyve hediye edilmez) deniyor, fakat mal sahibi, (Bahçeme gir, istediğin kadar meyve ye, istediğin kadar al evine götür, başkalarına da ver! Hepsi helal olsun) dese, o kişi de yese, başkasına verse, evine götürse helal olur mu?
CEVAP
Sadece yedikleri helal olur. Evine götürdükleri ve başkalarına verdikleri helal olmaz, çünkü miktarı bilinmeyen yiyeceğin yenmesini helal etmek caizdir, fakat miktarı bilinmeyen malı almak için vekil etmek, meçhul ve ayrı olarak teslimi mümkün olan malı ayırmadan hediye etmek sahih değildir. (Seadet-i Ebediyye, Dürret-ül-beyda)

Hayvanla ilişkiye girmek
Sual:
Koyun gibi eti yenen veya köpek gibi eti yenmeyen hayvanla ilişkiye girmenin hükmü nedir?
CEVAP
Çok çirkin ve büyük günahtır. Bunu sadist denilen ruh hastaları yapar. Tecavüze uğrayan hayvan, kesilip yakılır. Eti yenenin, etini yemek de caizdir. (Seadet-i Ebediyye)

Yanık yemek
Sual:
Kızartılan yiyeceklerin çok kızarmış yerini yemek haram mıdır?
CEVAP
Hayır, haram değildir. Yanmışsa ve yanık da vücuda zarar verecek kadar çoksa, o zaman yenmez.

Domuz sütüyle beslenen kuzu
Sual:
Domuz sütüyle beslenen kuzunun eti yenir mi?
CEVAP
Evet yenir. Necaset yiyen hayvanın etinin yenebilmesi için, deveyle sığır 10, koyun 4, tavuk 3 gün hapsedilir, yani necaset yedirilmez. (İbni Abidin - Seadet-i Ebediyye)

Başka bir kavle göre, deve 40, sığır 20, davar 10, tavuk 3, serçe 1 gün hapsedilir. (Hindiyye)

Kobe danası
Sual:
Kobe danasının eti en iyi et kabul ediliyormuş, fakat bunlara bira da içiriliyormuş. Böyle bir hayvanın etini yemek caiz olur mu?
CEVAP
Kobe danası da, domuz sütüyle beslenen kuzu gibidir. 10 gün bira verilmeyip kesilirse mesele kalmaz.

Eşek sütü
Sual:
Eşek sütünün, çocuklardaki öksürüğe iyi geldiği söyleniyor. Bunun için içirmek caiz olur mu?
CEVAP
Evcil eşek eti ve sütü, tahrimen mekruhtur. Yalnız Maliki mezhebinde helaldir. Öksürük için mubah ilaç bulunmazsa, iyi geldiği de kesinse içirilebilir, böyle bir ihtiyaçtan dolayı Maliki mezhebi taklit edilerek de içirilebilir.

Karton kutu
Sual:
Karton kutu içinde satılan sütleri içmenin mahzurlu olduğu söyleniyor, bunun aslı var mıdır?
CEVAP
Hayır, dînî yönden mahzuru yoktur. Zamanla bozulabilir veya içine sağlığa zararlı madde konabilir. Böyle bir durum olmadıkça mahzuru olmaz.

Düğün yemeğinde
Sual:
Genelde düğün davetlerine gittiğimizde herkesin önüne yemekler geliyor, bir de sofraya ayrıca bir tabak içinde meyve, börek, kürdan, kâğıt peçete konuyor. Bunları isteyen kullanabiliyor. Ortaya konmuş bu şeylerden orada kullanmayıp evimize götürsek caiz olur mu?
CEVAP
Düğün sahibinin izni olmadan onları götürmek caiz olmaz. Üç peçete götürüyorum, beş kürdan aldım demek gerekir. Ortaya konan börek ve meyve gibi şeyler için, düğün sahibi, (İstediğiniz kadar yiyin, istediğiniz kadar da evinize götürün) dese, sadece yedikleriniz caiz olur, eve götürülenler caiz olmaz. (Seadet-i Ebediyye)

Sofraya herkesin önüne kişi sayısı kadar peçete, kolonyalı mendil konsa, bunları da izinsiz alıp evimize götüremeyiz.

Eve götürürken şu kadarını eve götürüyorum diye düğün sahibine veya o işle yetkili birine söylemek gerekir. O zaman caiz olur. Bunları alırken, düğün sahibi görmüşse yani kaç tane aldığını biliyorsa, bunun mahzuru olmaz, izin vermiş demektir.

Eğer bu hüküm bilinmeden alınmışsa, alınanlar için tevbe etmeli ve düğün sahibini arayıp şu kadar şunu aldım hakkını helâl et denmesi gerekir. O helâl etse bile, izinsiz alma günahı için ayrıca tevbe etmek ve bir daha habersiz almamak gerekir.

Tuzlu şarap
Sual:
Şarabın içine tuz konunca, sirkeleşme oluyormuş. Şarabın içine tuz atıp içenler oluyor. Bunun mahzuru var mıdır?
CEVAP
Elbette mahzuru vardır. Tuz, konar konmaz, şarap hemen sirke hâline gelmez. Zamanla sirke hâline gelirse, ancak o zaman sirkeyi yemekte mahzur olmaz. Sirkeleşmeden yenilmez.

Ter necis mi?
Sual:
Özellikle yazın börek hamuru yoğuran kişiler, terliyor ve terleri hamurun içine akıyor. Böyle ter damlamış hamurdan yapılan böreği yemek caiz midir?
CEVAP
Yoğrulan hamurun içine düşen ter azsa, mahzuru olmaz. (Hindiyye)

Yumurtayı yıkamak
Sual:
Kabuğunu yıkamadan, yumurtayı suda kaynatıp, yemek haram mıdır?
CEVAP
Yumurtanın kabuğu necis olmadığı için yıkamadan kaynatıp yemek haram olmaz, ama mekruh olur. Yıkayarak kaynatmalıdır.

Domateste haç işareti
Sual:
Mısır’da kendilerine Selefi denilen mezhepsizlerin, domatesin yatay kesilince haç şeklini aldığını bu yüzden domates yemenin haram olduğunu söyledikleri gazetelere haber olmuş. Acaba içlerinde provokatörler mi var? İslâmiyet’ten soğutmak için mi yapılıyor?
CEVAP
İçlerinde provokatörler olsa bile, diğerlerinin de ahmak olduğu anlaşılıyor. Böyle bir şeyin yayımlanmasını nasıl uygun görebilirler? Domates yahut başka bir sebze veya meyve o şekilde kesilse artı işareti çıkabilir. Şeyh Ahmet vasiyetnamesini de uyduranlar bunlardır. Coca Cola yazısını tersten okuyunca La Muhammed, La Mekke yazıyor diyenler de bu kafada olan cahillerdir. İslâmiyet’le ve Müslümanlarla alay edilmesine sebep oluyorlar.

Allahü teâlâ, kulları istifade etsin diye, topraktan çeşitli meyve, sebze gibi rızıklar çıkarıyor. Bu rızıkları hangi mezhepsiz haram edebilir ki? Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah'ın kulları için yerden çıkardığı ziynetleri ve temiz rızıkları kim haram kılabilir?) [Araf 32]

Bu Selefiler, İbni Teymiyye’yi rehber kabul edip, dört hak mezhepten birine uymadıkları için İslâmiyet'e çok zarar vermişlerdir.

Ölü tavuk yumurtası
Sual:
Leş olarak ölen tavuğun karnından çıkan kabuklu veya kabuksuz yumurtalar yenir mi? Ölmüş koyunun sütü içilir mi?
CEVAP
Yumurtalar yenir. Şâfiî’de, kabuğu sertleşmemişse yenmez. Ölü koyundan gelen süt de temizdir, içilir. Şâfiî’de ise necistir, içilmez.

At sütü
Sual:
At sütü helâl midir?
CEVAP
At sütü temizdir, helâldir. Eti de helâldir, ancak neslinin azalmaması için, etini yemek mekruh denilmiştir. (Seadet-i Ebediyye)

Güvercin yemek
Sual:
Yenmesi helâl olan güvercin, serçe ve keklik gibi kuşlar yenirse, mahşerde davacı olacakları söyleniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Allahü teâlâ, her şeyi insanların istifadesi için yaratmıştır. Eti yenen kuşlar, kesilip yenildikleri için davacı olmazlar. Hangi hayvan olursa olsun eziyet etmek, eziyetle öldürmek haramdır. Dinimizin yenmesini helâl kıldığı hayvanları kesmek eziyet değildir, hiçbir hayvan bundan dolayı davacı olmaz.

Ağda kullanmak
Sual:
(Ağdanın içinde, gıda olan şeker de olduğu için, kıl dökmede kullanılması caiz olmaz) deniyor. Ağda yapmak, şekere hakaret mi oluyor?
CEVAP
Fıkıh kitaplarında, (İpek gibi para eden şeylerle, zemzemle, kâğıtla istinca tahrimen mekruhtur. Boş kâğıda da saygı lazımdır) deniyor. Fakat istinca için üretilen tuvalet kâğıdını, havlu gibi kullanmakta mahzur yoktur. Tuz da bir gıdadır, fakat kanalizasyonun donmaması için lağıma tuz koymak caizdir. Bir ihtiyaçtan dolayı şırasını çıkarmak için, gıda olan üzümü ayakla çiğnemek caiz olduğu gibi, yine gıda olan ekmek hamurunu yoğurmak için, ayakla çiğnemek de caizdir. Şeker gıda ise de, kılları temizlemek için yapılan ağdayı, o iş için kullanmakta mahzur yoktur. Çünkü bunlar hakaret kastıyla değil, bir ihtiyaçtan dolayı yapılıyor.

Domuz eti yemek
Sual:
Açlıktan ve susuzluktan ölecek kimse şarap içebilir mi, leş, domuz ve insan eti yiyebilir mi?
CEVAP
Evet, ölmeyecek kadar şarap içmesi, leş, domuz ve insan eti yemesi caiz olur. Ama canlı insanın etinden yiyemez. Seadet-i Ebediyye’de, Bezzaziyye fetvasından alınarak deniyor ki:
(Biri, aç olup yemek için leş dahi bulamayana, kolumdan kes de, yiyerek ölümden kurtul dese, kesmesi caiz olmaz. Zaruret hâlinde de, [canlı] insan eti helal olmaz.)

Yine Seadet-i Ebediyye’de nafaka bahsinde, (Diri insanın organını, etini yemek caiz değildir) deniyor. Zaruret hâlinde ölü insanın etini yemenin caiz olduğu, fakat vefat etmiş de olsa, peygamberlerin etinin caiz olmadığı Dürr-ül muhtar’da yazılıdır.

Sattığı maldan yemek
Sual:
Biz, birkaç arkadaş, kantinden yiyecek içecek aldık. Birlikte yerken kantinci geldi, ona da ikram ettik. Bir arkadaş, (Satıcı, sattığı maldan yiyemez) dedi. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Hayır, öyle bir şey yoktur.

Karpuzu sol el ile yemek
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, Peygamber efendimizin ekmeği sağ, karpuzu sol eline alıp yediği bildiriliyor. Kavunu ve üzümü nasıl yemek gerekiyor?
CEVAP
Her şeyi sağ el ile alıp yemeli. Ancak sağ el meşgul iken, sol elle de yemek caizdir. Karpuz, kavun veya üzüm olsun fark etmez. Konacak yer müsait değilse, sağ el de meşgulse mecburen öyle yapılır.

Ağız sütü ve şekerli bal
Sual:
TV’de bir hoca, (Yeni buzağısı olan bir ineğin sütü, yalnız yavrusu içindir. O sütü içmek haramdır) dedi. Biz, o sütü yavrusuna da veriyoruz, fakat kendimiz de, ağız sütü dediğimiz o sütü kaynatarak içiyoruz. Bu sütün farklı bir tadı var. Aynı hoca, (Arıların bütün balını alıp, arılara şeker verilirse alınan bal haram olur) dedi. Ağız sütü içmek ve arıya şeker vermek haram mıdır?
CEVAP
Din kitaplarında, yeni doğurmuş ineğin ağız sütünün haram olduğu yazılı olmadığı gibi, arının balını alıp, sonra arıya şeker verilse, önce alınan bal da, haram olmaz. Hattâ verilen şekerden arı bal yapsa, yine o bal haram olmaz. Şekerden yapılan balı, hakiki bal diye satmak, sahtekârlık ve günah olur. (Arıya şeker verdim, bu balda şeker vardır) denirse, o balı satmak da, yemek de, haram olmaz. Çünkü müşteri kandırılmıyor. Sütün yağını alıp, (Bu yavan süttür) diye satmak günah olmaz. Günah olan, yavan sütü, (Yağlı süttür) diye yalan söyleyip müşteriyi kandırmaktır.

Zamane hocaları, din kitaplarına itibar etmeden böyle rastgele konuşuyorlar. Biri çıkıp da, (Hoca, bu hangi kitapta yazıyor?) diye sormuyor. Çünkü haramlar kitaplarda yazılıdır. Helâl olanlar yazılmaz. Mesela muz, şeftali, yumurta gibi mübah yiyeceklerin helâl olduğu yazılmaz. Ama haram olan yiyecek ve içecekler yazılıdır.

Sual: Hayvan necasetinden yapılan tezekleri yakarak, yemek pişirmekte, ekmek yapmakta mahzur olur mu?
Cevap:
Necaset yanınca, külü temiz olur. Tezek yakarak ısıtılan fırında, ekmek de yemek de pişirilir.

Sual: Tuz gölünün etrafında yaşayan yaban domuzları bazen bu göle düşüp ölüyor ve tuz içinde eriyip kayboluyor. Buradan elde edilen tuz temiz olur mu ve kullanılır mı?
Cevap:
Merkep, domuz ve leş, tuz içine düşüp, tuz olsalar, temiz olurlar ve kullanılırlar. Su kuyusuna düşen gübre de, zamanla çamur hâline gelince, temiz olur.

Sual: Ekmeği öpmenin dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Ekmeği öpmek, âdette bidattir. Niyete göre müstehab veya mekruh olur.

Perhiz, rejim yapmak
Sual: Çeşitli hastalıkları ve kiloları olanlar, rejim yapıyorlar. Rejim yapma konusunda dinimizin hükmü nedir?
Cevap:
İnsan hasta olmamaya dikkat etmeli, hasta olunca da, ilaç almalı, perhiz etmeli, fakirlere sadaka nezretmeli ve sık sık sadaka vermelidir. Perhiz yani rejim yapmanın caiz ve lazım olduğunu, Teyemmüm âyeti göstermektedir. (Su zarar verince, kullanmayın, teyemmüm edin!) mealindeki âyet-i kerime meşhurdur. Resulullah efendimiz, hazret-i Ali ile bir eve giderler ve ikram olarak meyve getirilir. Hazret-i Alinin gözleri ağrıdığı için, meyveden kendileri yedikleri hâlde, hazret-i Ali'ye; (Sen yeme! Göz ağrısına zarar verir) buyururlar. Pişmiş pazı ile arpa getirilince; (Bundan ye! Gözüne fayda verir) buyurmuşlardır. Ödemi olanlara; (Su içmeyin! Suya perhiz ediniz!) buyurdular. İslam âlimleri, tıp ve tedavi üzerinde çok kitap yazmışlardır. Bunlardan Dâvüd-i Antâkî'nin Tezkiret-ü ülil-elbâb, Türkçe Nusret Efendi risâlesi, İbrâhîm Ezrak'ın Teshîl-ül-menâfi ve Ebû Abdüllah Zehebî'nin Et-tıbbün Nebevî kitapları çok kıymetlidir. Perhizi, hadis-i şeriflerden, tecrübeli kimselerden ve doktordan öğrenmelidir. İlaç kullanmak ve perhiz yapmak sünnettir. Vacip ve farz olduğu yerler de vardır.

İbadetleri yapacak kadar yemelidir
Sual: Yemeyi, içmeyi terk ederek açlıktan ve susuzluktan ölen bir kimse, bu yaptığından sorumlu olur mu?
Cevap:
Yemeyip, içmeyip, açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Halbuki, ilaç almayıp ölen, günaha girmez. Namazı ayakta kılacak ve oruç tutacak kadar gıda almak farzdır. Doyuncaya kadar yiyip içmek mubahtır. Doyduktan sonra yemek, içmek haramdır. Yalnız sahurda ve misafiri utandırmamak için haram olmaz. Çeşitli meyve, tatlı yemek, içmek caiz ise de, vazgeçmek iyidir. Sofrada, lüzumundan fazla, çeşitli yemekler bulundurmak, ibadete kuvvetlenmek ve misafir için bulundurulursa, israf olmaz. Lüzumundan fazla ekmek bulundurmak da böyledir.

Sual: Piyasada tiryak isminde, ilaç olduğu söylenen bir içecek var. Bunu kullanmanın mahzuru var mıdır?
Cevap:
Tiryak denilen ilaçta, yılan eti, ispirto varsa, içmesi haram, satması caizdir. Bunların bulunduğu bilinmiyorsa, içmek de caiz olur. Tiryak, afyon demektir. Afyona alışmış olanlara tiryaki denir. Eski Yunan hakimlerinin, zehirlenmelere karşı yaptıkları bir ilaca da denir. İçinde afyon, yılan eti ve ispirto vardır.

Sual: Necaset ve benzeri pis şeyleri yiyen tavuk, koyun gibi hayvanların eti yenir mi?
Cevap:
Tezek ve başka necis şeyleri yiyen hayvanın eti kokarsa, yanına yaklaşınca pis koku gelirse, eti, sütü ve teri necis olup, yemesi mekruhtur. Temiz şeyle beslenip, pis kokusu kalmazsa caiz olur. Bunun için, tavuk üç gün, koyun dört, deve ve sığır on gün hapis olunur denildi. At eti ve sütü temizdir, helaldir. Nesli azalmaması için, mekruh denildi. Yabani eşek eti ve sütü helaldir.

Sual: Dışarıdan satın alınan yiyecek ve içecekleri, kapalı olarak mı eve götürmelidir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel veled kitabında diyor ki:
“Dükkânını Besmele ile aç ve kapa! Yenecek bir şey aldığın zaman, açık olarak tutup eve getirme, bir şeye sar ve örtülü şekilde yiyeceğini eve götür! Eve gidince, çocukları herhangi bir şeyle sevindir! Dükkânına geç git ve erken kapa! Diğer zamanlarında ilmihal bilgilerini öğren ve öğret!”

Karada, suda yaşayan haşeratı yemek
Sual: Karada veya suda yaşayan hayvanların içinde, avlanıp yenmesi haram olanlar var mıdır?
Cevap:
Avını köpek dişi ile veya pençesi ile yakalayan hayvanın etini yemek haramdır. Karada, suda yaşayan haşeratı yemek, helal değildir. Mesela, kertenkele, kaplumbağa, yılan, kurbağa, arı, pire, bit, sinek, akrep, midye, yengeç ve fare, köstebek, kirpi, sincap yemek helal değildir. Avlanılan, yakalanan her balığı yemenin helal olduğu, Mâide suresinde bildirilmektedir. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Ağ, saçma, ilaç ve sarsıntı ile ölen her balık yenir. Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına göre ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın ismini söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde, Besmelesi unutulan da yenmez.

Sual: Kasaplarda satılan etleri, satın almakta ve yemekte bir mahzur var mıdır?
Cevap:
Müslüman kasaptan alınan bir etin, nasıl kesildiği bilinmiyorsa, helal olma ihtimali varsa, yani kesenler Müslüman ve mürtet karışık ise, yemesi caiz olur. Haram olduğu, görerek veya adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir. Müslümandan satın alınan şüpheli eti yemeli, vesvese etmemelidir.

Sual: Bir kimse, önüne konulan yiyeceği, o yiyecekleri ikram edenden izin almadan bir başkasına verebilir mi?
Cevap:
Bir kimseyi yemeğe çağırınca, önüne konan şey, hediye edilmiş olmaz, ibaha yani yemesine izin vermek olur. Ancak yediği mülkü olur. Ondan yani yemeği ikram edenden izin almadan, başkalarına veremez.

Sual: Buğdayın veya sütün içine hayvan pisliği düşmüş olsa, bu buğdaydan olan unu, ekmeği ve sütü kullanmak caiz olur mu?
Cevap:
Buğday içine deve pisliği düşüp un yapılmış ise veya sıvı yağ veya süt içine düşmüş, sonra çıkarılmış ise, üç sıfatından biri görülmedikçe yiyip içmek caiz olur. Düven hayvanı buğdayın bir yerine idrarını yapsa, herhangi bir parçası yıkansa veya hediye verilse, yenilse veya satılsa, geri kalanlar temiz olur.

Sual: Açlıktan ölmek üzere olan bir kimse, başkasının malını, ölümden kurtulacak kadar yiyebilir mi?
Cevap:
Mecellenin otuzikinci maddesinde; “Zaruret içinde olmak, başkasının hakkını gidermez” deniyor. Açlıktan ölecek olan bir kimse, başkasının malını, ölümden kurtulacak kadar yiyebilir ise de, bunun değerini veya mislini ödemesi lazım olur. Başkasının malını yemek, şarap içmekten daha büyük günahtır.

Sual: Yemesi, içmesi helal olan şeyleri, insan istediği kadar yiyip içebilir mi yoksa bir sınırı var mıdır?
Cevap:
Yemesi haram olmayan şeyleri, doyuncaya kadar yemek, içmek mubahtır. Doyduktan sonra yemek, içmek ise, haramdır. Haramdan kaçınmak, farzı yapmaktan da çok sevaptır.

Sual: Ölmüş tavuktan çıkan yumurtayı yemekte ve ölmüş olan koyundan alınan sütü içmekte, dinen bir mahzur var mıdır?
Cevap:
Ölü tavuktan çıkan yumurta temizdir ve yenir. Şafiide, kabuğu sertleşmemiş ise, necistir, yenmez. Ölü koyundan gelen süt de temizdir, içilir. Şafiide ise necistir. Ölü koyundan çıkan ölü kuzu necistir. Bunun işkembesinden yapılan peynir mayası temizdir.

Sual: Bir kimse, yemeğe davet ettiği kişiye, istediğin kadar ye ve dilediğine de ver, hepsi helal olsun dese, bu kimsenin yedikleri ve alıp götürdükleri helal olur mu?
Cevap:
Bu konuda Dürret-ül-beydâ kitâbında deniyor ki:
“Yemeğe çağrılan kimseye, malımdan istediğin kadar ye, al ve dilediğine ver, hepsi helal olsun denilse, yedikleri helal olur. Aldıkları ve başkasına verdikleri helal olmaz. Çünkü, miktarı bilinmeyen taamın yemesini helal etmek caizdir. Fakat miktarı bilinmeyen malı almak için vekil etmek ve meçhul ve ayrı olarak teslimi mümkün olan malı ayırmadan hediye etmek sahih değildir.”

Sual: İçine necaset karışmış olan sütü, sıvı yağı temizlemek mümkün olur mu?
Cevap:
Necaset karışmış sütü, balı, pekmezi temizlemek için, biraz su ile karıştırıp, su uçuncaya kadar kaynatılır. Sıvı yağı temizlemek için, su ile çalkalayıp, üste ayrılan yağ alınır. Katı yağ su ile kaynatılır. Sonra alınır.

İbadetleri yapacak kadar yemek
Sual: Dinimiz az yemeli diyor diyerek, az yiyerek, çalışamayacak derecede kendini zayıflatmak, dinimizce uygun mudur?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Abdullah Mûsulî hazretleri, Muhtâr kitâbının şerhi olan İhtiyâr kitabında diyor ki:
“Farzları yapamayacak kadar zayıflatan riyazet, yani az yemek caiz değildir. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bu niyet ile çalışan kimse, borcunu ödeyemeden ölürse, azap çekmez. Hadîs-i şerifte, (Her erkeğin çalışıp nafakasını kazanması farzdır) buyuruldu. Bundan fazlası için çalışmamak caizdir.”

Sual: Yemek ikram eden kimseye, sadece teşekkür etmek kafi gelir mi?
Cevap:
Yemekten sonra ev sahibine, bereket, rahmet ve mağfiret ile dua edilir. Sonra, gitmeye izin istenir. Yemeğe de davet edilir.

Organ bağışı ve nakli

Organ bağışı ve nakli

Sual: İnsanların organlarını, kanını satmak veya kullanmak haramdır. Üstelik, (Haramda şifa yoktur) hadisiyle haramla tedavi de caiz olmadığına göre, organ nakli nasıl caiz olur? Bir de, Müslüman birinin organı kâfire takılsa ahirette, o organ nasıl cevap verecektir?

CEVAP
İnsan organları mülk olmadığı için, satılamaz, bağışlanamaz; fakat zaruret halinde kullanılması için izin verilir. İzin verilince, organı paralı veya parasız almak ve zaruret halinde kullanmak caiz olur.

Müslüman uzman doktor, bir hasta için, (Organ naklinden başka çare yok) derse, ölü veya diriden organ nakli caiz olur. Din ayrılığı gözetilmez. (El-Hedyül-İslami)

Cahil biri, (Organ nakli haramdır. Yaşayan kimse ameliyat edilince de eziyet görmüş olur. Eziyet ise haramdır. Şu hâlde ameliyat haramdır. Peygamber, “Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir” buyurduğu için ölünün karnını kesmek, dirinin karnını kesmek gibi haramdır. Ameliyat edilene ve organı alınan ölüye böyle eziyet edilince de, “Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allaha eza etmiş olur” hadisine göre, Allah’a eziyet edilmiş olur) diyor. Halbuki dinimiz, (Bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir) buyurur.

Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur. Ölünün de, dirinin de, bir yerini kesmek haramdır, ona eziyettir, fakat zaruret olunca, bu haramlık kalkar, çünkü dinimizde, (Zaruretler, yasak olan şeyleri mubah kılar) kuralı vardır. (Mecelle)

İnsanın parçalarını, mesela saçını, böbreğini, sütünü zaruretsiz kullanmak haramdır, fakat zaruret olunca, bu parçaları kullanmak, yani organ nakli caiz olur. (İslam Ahlakı)

Çocuğun yaşayacağı ümit edildiği zaman, çocuğu annesinin karnından çıkarmak için, ölmüş olan annesinin karnını yarıp ameliyatla almak caizdir. İmam-ı a’zam hazretleri, ölmüş bir kadının karnının yarılıp çocuğun çıkarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk uzun yıllar yaşamıştır. (Eşbah s.123) [Ölüye eziyet olur diye, annenin karnı yarılmaktan vazgeçilmemiştir. Cahiller, imam-ı azam hazretlerine, ölüye eziyet etti diye ateş püskürse de, o anne, yavrum kurtuldu diye ne kadar çok sevinmiştir.]

İmam-ı a’zam hazretlerinin bu uygulaması, ameliyat ederek hastanın veya ölünün bir yerini kesmenin, yani ölünün karnının yarılıp böbrek veya başka organın alınmasının, yani organ naklinin caiz olduğunu göstermektedir.

Ölünün bir organını kesmek de ona eziyettir. Ancak kesilen organ, bir Müslümana verilecekse, ölü bundan dolayı zevk alır. Bir kimse, birine iyilik etmek için çok yorulsa, yorulmasından şikâyet etmez, aksine, (Hizmet ettim, iyilik ettim) diye zevk alır. Parasını kaybeden kimse, üzülür, fakat parasını isteyerek bir muhtaca veren ise buna sevinir. İşte bunlar gibi, kurbanlık koyun da, bir Müslümana faydam oldu diye sevinir. O acı, ona zevk verir. Hâlbuki hayvana da eziyet etmek haramdır. Hem de, insana eziyet etmekten daha büyük günahtır. Demek ki, dinimize uygun hareket edilince, eziyet edilmiş olmaz, aksine faydalı iş yapılmış olur.

(Müslüman birinin organı kâfire takılsa, ahirette o organ nasıl cevap verecektir? Müslümanın organı Cehennemde nasıl yanar?) deniyor. Hâşâ, Allahü teala âciz değildir.

Her insan, aynı boy ve şekilde; fakat başka zerrelerden yapılmış bir bedenle mezardan kalkacaktır. Şimdiki beden, çürüyüp toprak olacaktır. (Kimya-i Saadet)

Cevap verecek olan, çürümüş organ değil, başka organdır. Nakledilen organ bile olsa, (Ben Müslümandayken şu iyilikleri yapıyordum, kâfire takılınca, şu kötülükleri işledim) diyemez mi? Allahü teâlânın hesap görmesinde hiç âcizlik, yanlışlık olur mu? Organların konuşacakları Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. (Nur 24, Yasin 65)

Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona verilen yeni aletlerle, Müminse Cennete, kâfirse Cehenneme gider.

Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba mâruz kalır. Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allahü teâlânın kudretinden şüphe eden kimse, insanın yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Hâlbuki hadis-i şerifte, (Kabir azabı haktır) buyuruldu. (Buhari)

Zaruret olunca haram bir şey ilaç olarak kullanılıyor ve şifa hâsıl olabiliyor. Zaruret olunca haram mubah hale geliyor. Mubahtan şifa hâsıl oluyor. Haram olarak değil, mubah hale geldiği için şifa hâsıl oluyor. Haram olan şarap sirke haline dönüşünce kullanılması mubah olur. Böbreği olmayana, birinin böbreği takılınca, şifa hâsıl oluyor, böbrek çalışıyor. Bu iş mubah olmasaydı, (Haramda şifa yoktur) hadis-i şerifi, hâşâ yanlış olurdu. Bu işte şifa görüldüğüne göre, haram mubah hale gelmiş oluyor. Bu inceliği anlamayan kimseler, haramda şifa olmaz diyerek organ veya kan nakline haram demek cahilliğinde bulunuyorlar. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Nihaye, Haniyye ve Tehzib kitaplarında, (Müslüman, uzman doktor, şifa vereceğini ve başka ilacı olmadığını söyleyince, hastanın idrar, kan içmesi, leş yemesi caiz olur. Şarap da böyledir denildi. Ölümden kurtulmak maksadıyla olunca, sözbirliğiyle helal olur) yazılıdır. Feth-ul-kadir kitabında, (Müslüman, uzman doktor, kadın sütünün muhakkak iyi geleceğini ve başka ilacı olmadığını söylerse, hastanın, kadın sütü içmesi ve satın alması caiz olur) yazılıdır. (Redd-ül-muhtar c.5 s. 249, c.4 s.215)

Açıkça görülüyor ki, içilmesi haram olan kadın sütünün, kanın veya idrarın hastaya iyi geleceği biliniyorsa, içilmesi mubah oluyor ve mubah olduğu için de, (Haramda şifa yoktur) hadis-i şerifinin kapsamına girmiyor. Kan içmek veya kan alıp vermek haram olduğu halde, bu şartlarla mubah oluyor. Organ nakli de bunun gibi caiz oluyor.

Böbrek nakli
Sual:
(Böbrek nakli yapılınca, böbreği alınanın vasıfları böbrek nakledilene geçer, mesela böbrek sahibi cimriyse o kişi cimri olur, dinsizse dinsiz olur) deniyor. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Bu kesinlikle doğru değildir. İnsan, ruh demektir. İşiten ve tasarruf sahibi olan, ruhtur. Çalışmakla beden yorulsa da, ruh yorulmaz. Ruhta azalma çoğalma olmaz. Mesela, kolu kesilenin ruhundan kesilme olmaz. Başkasının yüreğiyle yaşayan kimsenin ruhunda değişiklik olmadığı için, ahlaksız kimsenin yüreğinin, bu adama hiç tesiri olmaz. Kalble yürek aynı şey değildir. Yürek denilen et parçası, hayvanda da bulunur. İnsana mahsus olan kalbe, gönül denir. Gönül görünmez; fakat tesirleriyle anlaşılır. Kalb, elektrik cereyanı, yürek de ampul gibidir. Ampuldeki elektriği, ampul ışık verdiği zaman anlıyoruz. Elektrik gibi, kalb de madde değildir, bir yer kaplamaz. Yürekte eserleri görüldüğü için, kalbin yeri yürektir denir. Yürek değiştirmek, sanki ampul değiştirmeye benzer. Ampulün değişmesiyle şehir cereyanında azalıp çoğalma olmadığı gibi, yüreğin değişmesiyle, kalb kuvvetinin tesiri değişmez. Yeni takılan yürek, daha iyi çalışır. Mesela kırılmış veya 40 vatlık bir ampulü çıkarıp yerine 100 vatlık bir ampul takılırsa verdiği ışık çoğalır; fakat şehir cereyanında bir değişiklik olmaz. Yanmakta olan bir ampul sökülünce, yani cereyanla olan irtibatı kesilince, cereyanın bir miktarı kesilmiş olmaz. Başka bir ampul takılırsa onun da ışık saçmasına sebep olur. İyi kimsenin yüreği, fâsık veya kâfire takılınca, o kimsenin kalbi yine hep günah işlemek ister, kötü düşünür. Tersine, fâsığın yüreği iyi kimseye takılırsa, o kimsenin kalbi yine günah işlemek istemez, hep iyi düşünür. Yüreğin manevi bir fonksiyonu yoktur. Öldükten sonra çürüyüp gider. Yansa da fark etmez; çünkü insan ruh demektir. Beden değişir, ruh değişmez.

İnsan, ruhu sayesinde yaşar. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır. Vücudun organları, marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce, aletleri çalışmadığından, ruh bu aletlerle iş yapamaz; fakat ruh ölü olmadığı için insanları tanır. Hatta ölmüş evliyanın ruhları insanlara yardım eder. Bu yardımı, bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ ruhlara, aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardımlar yapmaktadır.

Bir mümine, bir kâfirin bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar. Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. İş gördüren ruhtur. Bir insan ölmekle veya yanmakla ruh yok olmaz. Sadece aletleri [bedeni] elinden alınmış olur. Ahirette ona yeni aletler yani yeni bir beden yaratılır.

Zaruret varsa
Sual:
Zaruret olunca, böbrek nakli caiz mi?
CEVAP
Evet. Ayrıca ameliyatlar başarılı olduğu için caizdir.

Yürek nakli
Sual:
Şarkıcı bir kadın, bütün organlarını bağışlıyor; fakat yüreğini bağışlamıyor. Gerekçe olarak da, (Allah, bütün organları senin emrine verdim, istediğin gibi kullan, ancak yürek bana ait dediği için yüreğimi bağışlamıyorum) dedi. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Halk arasındaki bu sözün aslı yoktur. Organ nakli açısından yürek ile böbreğin farkı yoktur. Bütün organlarımız, Allahü teâlânın bir emanetidir. Hiçbirini günah işlemekte kullanmamalıdır! Günahta kullanmak emanete hıyanet olur.

Organ nakli yaparken
Sual:
İnternette okudum. Ölmüş sanılan birinin böbreğini alıp başka birine takmışlar. Öldü sanılan kimsenin, daha sonra nefes aldığı görülmüş. Bundan dolayı, (Ölüden organ nakli yapmak caiz değil) diyorlar. Bu husus, geçerli bir sebep midir?
CEVAP
Hayır, geçerli değildir. Böyle yanlışlıklar her yerde, her zaman olabilir. Doktor ameliyat yaparken, ameliyat bıçağını veya makası içeride unutabilir. Böyle bir hata oldu diye, (Ameliyat olmak caiz olmaz) denir mi hiç?

Kimi de, ameliyat masasında ölür. (Ameliyatta ölen olur) diye ameliyat olmaya günah denir mi? Yanlışlıkla hastaya fazla narkoz verilirse hasta ölür. (Narkozla hasta öldü) diye narkoz vermek suç olur mu? Şoförün biri, trafik kazasında, beş on kişinin ölümüne sebep olabilir. (Trafik kazasında insanlar ölüyor) diye, şoförlük yapmak günah olmaz. Çürük dişi çekerken, yanlışlıkla sağlam diş çekilebilir. Böyle her konuda yanlışlıklar olabilir. Yanlışlık nerede oluyorsa, onu önlemek gerekir. Yoksa ameliyatın veya organ naklinin dine aykırı olduğunu söylemek çok yanlış olur.

Organ bağışlamak
Sual:
Dinimize göre, ölen birinin organlarının, başka birine nakli için, yakınlarının izin vermesi gerekiyor mu? İnsan sağlığında, (Ben ölünce organlarımı bağışladım) diyebilir mi?
CEVAP
Dinimizde, insanın hiçbir organı mal değildir. Alınıp satılmaz, bağışlanmaz. Ne kendisinin, ne de yakınlarının satmaya, bağışlamaya yetkisi yoktur. Bir kişi ölünce, doktor lüzum görürse, ölüden hastaya nakil yapılabilir; dinen, kimseden izin almak gerekmez.

Kanuni bir mecburiyet varsa, hayattayken, (Ben ölünce organlarımın alınıp ihtiyacı olan bir hastaya verilmesine izin veriyorum) diye bir kâğıt yazıp bırakabilir. Öyle bir kâğıt bırakmasa da, ihtiyaç olunca ölüden organ alınabilir.

Yürek nakli
Sual:
Kalb nakli de diğer organlar gibi caiz midir? Kalb nakli yapılmazsa, ölecek olan bir hastaya, başka birinin, (Beni öldürün veya ben kendimi öldüreyim de, kalbimi alın) demesi caiz olur mu? Kalb nakli yapılırsa, o kimsenin huyu, ahlâkı değişir mi?
CEVAP
Yürek nakli caizdir, ama (Beni öldürün, yüreğimi alın) demek caiz olmaz.

Kalb değil yürek nakli demelidir. Çünkü kalble yürek aynı şey değildir. Yürek denilen et parçası, hayvanda da bulunur. İnsana mahsus olan kalbe, gönül denir. Gönül görünmez; fakat tesirleriyle anlaşılır. Kalb, elektrik cereyanı, yürek de ampul gibidir. Ampuldeki elektriği, ampul ışık verdiği zaman anlıyoruz. Elektrik gibi, kalb de, madde değildir, bir yer kaplamaz. Yürekte eserleri görüldüğü için, (Kalbin yeri yürektir) denir. Yürek değiştirmek, sanki ampul değiştirmeye benzer. Ampulün değişmesiyle şehir cereyanında azalıp çoğalma olmadığı gibi, yüreğin değişmesiyle, kalb kuvvetinin tesiri değişmez. Yeni takılan yürek, daha iyi çalışır. Mesela kırılmış veya 40 vatlık bir ampulü çıkarıp yerine 100 vatlık bir ampul takılsa, verdiği ışık çoğalır. Fakat şehir cereyanında bir değişiklik olmaz. Yanmakta olan bir ampul sökülünce, yani cereyanla olan irtibatı kesilince, cereyanın bir miktarı kesilmiş olmaz. Başka bir ampul takılırsa onun da, ışık saçmasına sebep olur. İyi kimsenin yüreği, fâsık veya kâfire takılınca, o kimsenin kalbi yine hep günah işlemek ister, kötü düşünür. Tersine, fâsığın yüreği iyi kimseye takılırsa, o kimsenin kalbi yine günah işlemek istemez, hep iyi düşünür. Yürek, böbrek veya ciğer gibi bir organdır, mânevî bir fonksiyonu yoktur. Öldükten sonra, diğer organlar gibi çürüyüp gider. Yansa da fark etmez; çünkü insan ruh demektir. Bedenin bütün organları değişse de, ruh değişmez.

Sual: Parmağı kopan bir kimse, bunun yerine madenden, plastikten yapılmış parmak takabilir mi?
Cevap:
El, ayak, parmak, burun, diş, göz, kalp ve başka uzuvlar bozulunca, kopunca yerlerine maden, plastik koymak, diri ve ölü insandan organ nakletmenin caiz olduğu, Hindistan âlimlerinin yayınladığı El-muallim dergisinin 1406 nüshasında yazılıdır. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Diri insanın organını, etini yemek caiz değildir. Kanını nakletmek caizdir.

Diri veya ölüden organ nakletmek
Sual: Aç kalan bir kimse, ölmeyecek kadar leş yiyebilir mi ve hasta olup ölüm tehlikesi olan bir kimseye, ölmüş veya diri olan bir kimsenin organını alıp nakletmek dinen uygun mudur?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Redd-ül-muhtârda buyuruluyor ki:
“Açlığı giderecek kadar yemek, avret yerini örtecek ve soğuktan, sıcaktan korunacak kadar giyinmek farzdır. Bunlara, Nafaka denir. Nafaka parasını kazanmak için çalışmak da farzdır. Helalden bulamazsa, ölüm korkusu olunca, haramdan da almak caiz olur. Ölmeyecek kadar şarap, yoksa bevil içebilir. Ölmeyecek kadar leş, başkasının malını yiyebilir.” Bezzâziyye ve Hulâsada diyor ki:
“Birisi, aç olup yemek için leş dahi bulamayana, 'kolumdan kes de, yiyerek ölümden kurtul' dese, kesmesi caiz olmaz. Zaruret hâlinde de, insan eti helal olmaz.”

Bu sözden, ölüm tehlikesi olana insan kanı verilemeyeceği ve insan organı takılamayacağı anlaşılmamalıdır. Bu söz, insan etini yemeyi yasaklamaktadır. Libya Müftîsi şeyh Tâhir-üz-Zâvî, fetvâsında diyor ki:
“Hadis-i şerifte, Allahü teâlânın her hastalık için ilaç yarattığı bildirildi. Başka bir hadis-i şerifte; (Ey Allahın kulları! Hasta olunca, tedavi ettiriniz! Çünkü Allahü teâlâ, hastalık gönderince, ilacını da gönderir) buyuruldu. Peygamber efendimiz, hastaların karantinaya alınmaları, perhiz yapmaları ve temizlenmeleri gibi birçok tedavi yolları göstermiştir. Tıp ilmini öğrenmek ve tedavi yapmak, farz-ı kifayedir. Tıp ilmi, din bilgisinden önce gelmektedir. Yeni ölen birinin kalbini ve başka organlarını diri insana takmak caizdir. Bu iş ölüye hakaret olmaz. Müslümanın kendini koruması lazım olduğu gibi, din kardeşlerini koruması da lazımdır. Düşman saldırınca ona karşı koymak, yani cihat etmek bunun için farzdır. Dirinin veya ölünün, diri için bir uzvunu vermesi, dirinin canını vermesinden, daha kolaydır. Zaruret olunca, birçok yasaklar mubah olmaktadır. Ölünün de bir yerini kesmek haramdır. İnsana ölünce de kıymet vermek, saygı göstermek vaciptir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Müslüman mütehassıs tabipler bir hastanın ölümden kurtulması için, kan, diriden veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdikleri zaman, bunu yapmak caiz olur. Din ayrılığı da gözetilmez.”

Organların kullanılmasına izin vermek
Sual: Ben öldükten sonra, organlarımın, hastalara verilmesini istiyorum demenin, dinen mahzuru var mıdır?

Cevap:
“Ben öldükten sonra, kanımın ve organlarımın, hastalara, yaralılara verilmesini istiyorum” demek caiz değildir. Çünkü bu söz, organlarını vakfetmek veya sadaka olarak vermek, yahut vasiyet etmek olur. Bunların üçünün de sahih olabilmeleri için, mütekavvim mal ile yapılmaları lazımdır. Hür insan ve hiçbir parçası mal değildir. Harpte esir alınan kölenin, yalnız canlı olan bütün bedenine mal denilmiş ise de, organları ve ölüleri mal değildir.

“Ben öldükten sonra, kanımın, uzuvlarımın bir Müslümana verilmesine zaruret olursa, verilmesi için, izin veriyorum” demek caiz olur.

İnsan parçasını kullanmak

İnsan parçasını kullanmak

Sual: İnsan parçasını kullanmanın ve kadın sütünü içmenin hükmü nedir?
CEVAP
İnsan parçasını zaruretsiz kullanmak ve kadın sütünü içmek haramdır.

Nihâye, Hâniyye ve Tehzib kitaplarında deniyor ki:
Tabib-i müslim-i hâzık [Müslüman ve mütehassıs doktor] şifa vereceğini ve başka ilaç olmadığını söyleyince hastanın kan içmesi, leş yemesi caizdir. Hele ölümden kurtulmak için sözbirliği ile helal olur. (Redd-ül Muhtar c.5, s.249 )

Müslüman, mütehassıs tabip, kadın sütünün muhakkak iyi edeceğini ve başka ilaç olmadığını söylerse, hastanın kadın sütü içmesi caiz olur. (İ.Hümâm-Feth-ul Kadir)

Görüldüğü gibi kadın sütü içmek, zaruret olunca caiz olmaktadır. Bu bakımdan damara kan verilmesinin de caiz olduğunu, Şeyh Tâhir-üz-Zâvi, (Hedy-ül islâmi)de bildirmiştir. Kan ve organ naklinin caiz olmadığını söyleyenler, tamamen mesnetsizdir.

Sual: Kangren olmuş uzvu kesmekte dinimiz açısından bir mahzur var mıdır?
Cevap: Kangren gibi hastalığı tedavi için insanın bu uzvunu kesmek caizdir. İçindeki taşı almak için böbreği, safra kesesini yarmak da caizdir.

Hastaya kan vermek

Hastaya kan vermek

Sual: Kan dahil, insanın hiçbir parçası verilmez deniyor. Zaruret olunca da mı verilmez?

CEVAP
Muteber din kitaplarındaki ifadeler şöyledir:
Zaruret olunca haramlar mubah hâle gelir. (Redd-ül muhtar)

Zaruretsiz insanın bir parçasını kullanmak haramdır. Kullanması haram olan şeyi ilaç olarak yemek ve içmek de caiz değildir. (Dürr-ül-muhtar)

Dürr-ül muhtar kitabını şerh eden İbni Abidin hazretleri burasını şöyle açıklıyor:
Haram olan şeyi, tahir [temiz] olsun, necis [pis] olsun, ilaç olarak kullanmak haramdır; ama, hastalığa iyi geleceği bilinirse, ondan başka ilaç da yoksa, kullanmak caizdir. (Redd-ül muhtar)

Müslüman ve uzman doktor, şifa vereceğini ve bu hastalığın başka ilacı olmadığını söyleyince, idrar, şarap veya kan içmek, leş yemek caiz olur. (Nihaye, Haniyye, Tehzib)

İnsanın her organı gibi sütünü de içmek haramdır. Müslüman, uzman doktor, kadın sütünün muhakkak iyi edeceğini ve başka ilacı olmadığını söylerse, [kan nakli yaptırmak] kadın sütü içmek ve satın almak caiz olur. (Fethul-kadir)

Cenazenin saçları dökülürse, kefeni içine konur. Çünkü, insanın her parçası muhteremdir. Diri insandan düşen ve kesilen tırnakları, saçları ve dişleri de defnetmek sünnettir. Ölmeyecek kadar leş veya domuz yenir, kan veya şarap içilir. Yiyip, içmeyip ölen Cehenneme gider. (Redd-ül muhtar)

İnsanın parçaları muhterem olduğu için ondan faydalanmak caiz değildir. Domuz ve insan kemiğiyle tedavi olmak mekruhtur; çünkü bundan faydalanmak haramdır. Kübrada da böyledir. (Fetava-i Hindiyye) [Zaruretsiz böyle yapmak caiz değildir. Ama yukarıda din kitapları da bildirdiği gibi zaruretle yapılırsa caiz olur.]

Bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Diri insanın organını, etini yemek, bir kadının sütünü içmek caiz değildir. Kanını nakletmek ise caizdir. (Mecmua-tül muallim)

Tıp ilmini öğrenmek ve tedavi yapmak, farzı kifayedir. Yeni ölen birinin kalbini ve başka organlarını diri insana takmak caizdir. Bu iş ölüye hakaret olmaz. Zaruret olunca, bir çok yasaklar mubah olmaktadır. Ölünün de bir yerini kesmek haramdır. İnsana ölünce de kıymet vermek, saygı göstermek vaciptir. Fakat, zaruret olunca, bu haramlık kalkar. Müslüman uzman doktorlar bir hastanın ölümden kurtulması için, kan, diriden veya ölüden organ naklinden başka çare olmadığını bildirdikleri zaman, buna uyulur, din ayrılığı gözetilmez. İslam dini, sıhhati korumayı ve bedenin selametini emretmektedir. Hastaya kan vermek, insani vazifedir. Çünkü, hayatı korumak, bazen kan verilmesine bağlı olmaktadır. Kan vermek, süt kardeşliğe sebep olmaz, nikahı da bozmaz. (Hedy-ül-İslami)

Ölüm tehlikesi varsa ve başka çare de yoksa, kan vermek caiz olur. (Seadet-i Ebediyye)

İnsanın parçalarını kullanmak ve satmak haramdır. Zaruret olunca caiz olur. (İslam Ahlakı)

Hanbeli’de, ihtilaf varsa da, kadın sütünü ve faydalanılan her şeyi satmak caizdir. Şafii’de de böyledir. Köle satıldığı gibi diğer organlar da satılır. Kopuk uzvu satmak haramdır; çünkü faydalanılmaz. [Buradan kopuk uzuvdan faydalanılırsa caiz olacağı pek açıktır.] Hanefi ve Maliki’de ise, zaruretsiz kadın sütü de, diğer organlar da satılmaz. Zaruret olunca caiz olur. (El Mugni)

Kan satmak
Sual:
Kan satmak günah mıdır?
CEVAP
Kan ve insanın bütün organları dinen mal olmadığı için alınıp satılmaz. İhtiyacı olana, kullanılmak üzere kan verilebilir. Kan ve organ satana günah olursa da, zaruret varsa, alana günah olmaz.

Sual: İhtiyaç olduğu zamanlarda, acil kan arayan hastalara kan vermenin dinimiz açısından hükmü nedir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Dürr-ül-muhtârda deniyor ki:
“Zaruret olmadıkça insanın bir parçasını kullanmak haramdır. Kullanması haram olan şeyi ilaç olarak yemek ve içmek de caiz değildir.” İbni Âbidîn hazretleri burasını açıklarken buyuruyor ki:
“Kullanılması haram olan şey, temiz olsun, pis olsun, ilaç olarak kullanmak haramdır. Fakat, hastalığa iyi geleceği bilinir ise ve ondan başka ilaç yoksa, kullanılmasına izin verilmiştir. Müctehid olmayan Müslümana, Mukallid denir. Mukallid olanların, müctehidin sözüne göre hareket etmesi vacibdir. Delilini bilmese de, müctehide uyması lazımdır.”

Ölüm tehlikesi olduğu ve başka çare bulunmadığı zaman, kadına ve erkeğe kan vermek caiz olur. Şeyh Tâhir-üz-Zâvî, fetvasında diyor ki:
“İslâm dini, sıhhati korumayı ve bedenin selametini emretmektedir. Hastaya kan vermek, insani vazifedir. Çünkü, hayatı korumak, bazen kan verilmesine bağlı olmaktadır. Kan vermek, süt kardeşliğe sebep olmaz, nikâhı bozmaz.”

Haram maddeyi ilaç olarak kullanmak

Haram maddeyi ilaç olarak kullanmak

Sual: Hastalık için, haram olan bir şeyi yemek veya kullanmak caiz olur mu?

CEVAP
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Haram olan şeylerin ilaç olarak kullanılması, bunun hastaya iyi geleceği bilinirse ve helal olan ilaç bulunmazsa, caiz olur. Şifa olduğu tecrübe edilen maddeler, ilaç için helal olur. Haram olan bir şeyin hastaya iyi geleceğinin bilinmesi, mütehassıs olan müslüman bir doktorun söylemesi ile anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, haram olan şeylerde size şifa yaratmamıştır.) [Buhari]

Etkili olduğu tecrübe ile bilinen haram maddeleri, zaruret halinde ilaç olarak kullanmak haram olmaz.) [Redd-ül Muhtar]

(Zaruretler haramları mubah kılar) kaidesine göre, bir hastalığı tedavi için haram bir şey kullanmak, yedirmek, içirmek gerekince, bu haram şey mubah oluyor. Hasta, haram olan şeyi değil, mubah olan şeyi kullanmış oluyor. Yani haram mubah hâle geliyor, şifa mubah madde ile sağlanıyor.

Bunu bir misalle açıklayalım:
Böbreklerdeki taşı eritecek, hiçbir ilaç bulunmazsa, müslüman bir doktor da haram bir madde ile tedaviyi tavsiye etmişse, ilaç bulunmadığı için haram madde kullanma zarureti hasıl olmuştur. Zaruretler haramları mubah kılacağından haram madde kullanmak mubah olacaktır. Hasta şifa bulursa, mubah sayesinde bulmuş olacaktır. Haram olan madde sayesinde şifa bulmuş olmayacaktır.

Bu husus iyice anlaşılınca haram maddenin, mubah hâle geldikten sonra kullanılması (Haramda şifa yoktur) hadis-i şerifine aykırı olmaz.

Tedavi için
Sual:
Doktor, derideki hastalığım için başka etkili bir ilaç bulunmadığını, yılan yağı sürmek gerektiğini söyledi. Bu caiz midir?
CEVAP
Salih doktor lüzum görmüşse caizdir. Namaz kılmadan önce, yıkamak gerekir.

Domuz insülini
Sual:
Domuz insülininden olduğu gibi, inek insülininden de ilaç yapan firmalar varmış. Fakat inek insülinin tesiri çok azmış. Şeker hastası çocuğum için domuz insülininden yapılan ilacı kullanmam uygun olur mu?
CEVAP
Tesirli başka ilaç bulunmazsa caiz olur.

Tedavide haram madde
Sual:
Alkol, kan gibi haram olan bir maddeyi tedavide kullanmak caiz midir?
CEVAP
Namaz kılan ve o konuda tecrübesi olan salih bir doktor, (Tecrübelerimle biliyorum ki, bu hastalığın bu haram maddelerden başka etkili mubah ilacı yoktur) derse, o zaman haram olan bu maddeleri tedavi maksadıyla kullanmak caiz olur.

Aç kalınca
Sual:
Bir ateist, (Japonlar, yılan, kirpi, köstebek, çekirge ne bulurlarsa yerler ve aç kalmazlar. Müslümanlıkta çok şey haram olduğu için, bir Müslüman dağda, çölde, denizde kalsa bir şey yiyemeyeceği için açlıktan ölür) diyerek Müslümanlığı kötülüyor. Aç kalınca bunları yemek dinimizde caiz değil midir?
CEVAP
Dinimizde, (Zaruretler haramları mubah kılar) hükmü vardır. Helâl bir şey bulamayan kimsenin, açlıktan ölme tehlikesi varsa, haram olan hayvan etlerini yemesi mubah olur. Denizde kalan bir kişi balık bulamazsa, deniz hayvanlarının hepsi diğer üç hak mezhepte helaldir. Denizde ne bulursa yiyebilir. İhtiyaç olunca, diğer mezheplerin hükmüyle amel edilir.

Çekirge zaten Hanefî mezhebinde de helâldir. Kirpi ise Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde helaldir. İhtiyaç olunca bu iki mezhepten biri taklit edilerek yenir. Yılan ve köstebek Mâlikî mezhebinde boğazlanarak kesilirse helaldir. İhtiyaç olunca Mâlikî mezhebinin kavline uyularak yenir. (Mizan)

Leş dört mezhepte de haramdır. Ancak aç kalan ölmeyecek kadar yiyebilir. Yani (Müslümanlıkta çaresi yoktur) demek yanlıştır. Ateistin hezeyanları dinimize gölge edemez.

Estetik ameliyat

Estetik ameliyat

Sual: Estetik ameliyatta caiz olan şekil hangisidir?
CEVAP
Tabii olan şekli, süs gayesiyle, değiştirmek caiz değildir. Mesela burnu biraz büyük olan, küçültmek niyetiyle değiştiremez. Fakat herkesin dikkatini çeken, nefreti gerektiren bir durum varsa, uygunsuz nahoş bir durum varsa bunu estetik ameliyatla düzeltmekte mahzur yoktur.

Sual:
Arkadaşımın bir tanıdığı varmış. Küçükken burnu kırılmış ve çirkin bir görüntü arz edecek şekilde tutmuş. Kendisine bunu sorun yapıyor ve hep ben çirkinim gibi şeyler söylüyormuş. Bu arkadaşın estetik ameliyat olması caiz mi?

CEVAP
Eski haline getirmek veya çirkinliği gidermek caiz. Büyük burnu küçültmek, büyük kulağı küçültmek gibi şeyler caiz değildir.

Sual: Kadın, kocası için ameliyatla karnını küçültse caiz mi?
CEVAP
Değildir.

Botoks yaptırmak

Botoks yaptırmak

Sual: Kadınların botoks yaptırmaları caiz midir? Botoks, yüzündeki kırışıkları gidermek, daha genç görünüm vermek için yapılan bir estetik ameliyattır.

CEVAP
Kozmetik kitaplarında diyor ki:
Botoks, Clostridium botulinum adlı bakteri tarafından salgılanan bir proteindir. Bu madde sinirlerden kaslara olan elektriksel iletiyi bloke ederek, uygulanan bölgedeki kasın fonksiyonunu geçici olarak azaltır. Kas fonksiyonunu kaybedip kasılamayınca, üzerindeki ciltte oluşan kırışıklıklar da azalır veya yok olur. Yüzde kalıcı olarak bir değişiklik yapmaz. Botoks, yüzün belli bölgelerindeki kırışıklıklarda düzelme sağlar.

Bu tarife göre, botoks, estetik bir ameliyat değildir. Ama maksat estetiktir. Yüzde bulunan nefret edici bir şeyi düzeltmiyor, yaşlıyı genç göstermeye çalışıyor. Bu da dinimizde caiz değildir.

Dövme yaptırmak

Dövme yaptırmak

Sual: Dövme yaptırmak günah mıdır?
CEVAP
Evet günahtır.

Sual: Kalıcı dövme yaptıranın ne yapması gerekir? Abdeste veya gusle zararı olur mu?

CEVAP
Dövme yaptırmanın caiz olmadığı, hadis-i şerifle bildirilmiştir. Yaptıranın tevbe etmesi ve bir daha yaptırmaması gerekir. Dövme, deri üstünde bir tabaka meydana getirmeyip, deri altından yapıldığı için gusle ve abdeste mani olmaz. Deri üstüne yapılmış olsa da, kolayca çıkarma imkânı yoksa, yine abdeste ve gusle mani olmaz.

Sual: Bir arkadaş, “Dövme yaptırmanın günah olduğu söyleniyor. Ben meal okudum. Kur’anda böyle bir şey göremedim” diyor. Dövme yapmak günah değil mi?

CEVAP
Evet günahtır. Her şeyi Kur’anda bulmak zordur. Sahih-i Müslim'de bildiriliyor ki:
İbni Mesud hazretleri, (Dövme yapan ve yaptıran, peruk takan ve taktıranlara lanet olsun) mealindeki hadis-i şerifi rivayet edince, Ümmü Yakub adında ihtiyar bir kadın itiraz edip, "Ben Kur'anın hepsini okudum, ama böyle bir lanet yok” dedi. İbni Mesud hazretleri, "Dikkatli okusaydın mutlaka görürdün” diyerek şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Resulullahın size verdiklerini alın, yasakladıklarından sakının!) [Haşr 7]

Sual:
Dövme yaptırmanın caiz olmadığını bildiren hadis var mı?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kaşlarını incelten ve dövme yaptıran lanetlenmiştir.) [Ebu Davud]

Gözlere sürme çekmek

Gözlere sürme çekmek

Sual: Erkeklerin gözlerine sürme çekmesi caiz midir?

CEVAP
Erkeklerin süs, ziynet için sürme çekmeleri caiz değildir. Fakat tedavi maksadıyla sürme çekmeleri caizdir. Kirpiklerin dökülmemesi, gözlerin kuvvetlenmesi için sürme çekmek iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İsmid ile gözlerinize sürme çekin! Çünkü o, gözü kuvvetlendirir, kirpikleri çoğaltıp uzatır.) [Tirmizi]
[Peygamber efendimizin her gece sürme çektiği bildirilmiştir.]

(En iyi sürme, ismid sürme taşıdır. Çünkü o, gözü parlatır, kirpikleri uzatır.) [Nesai]

(İsmidle sürmelenmeye devam edin, çünkü o, kirpikleri uzatır, göz çapaklarını giderir ve gözü kuvvetlendirir.) [Taberani]

(Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak gözü kuvvetlendirir.) [İ.Süyuti]

[Sürme, göz kalemi denilen boyalardan farklıdır. Attarda bulunur. Bazı hacılar, Hicazdan gelirken sürme de getiriyorlar.]

Sual: Kadınların dışarıya çıkarken sürme sürmeleri uygun mudur?
CEVAP
Sürme de makyajdır. Yabancılara karşı makyajlı görünmek caiz olmaz. Kadın sadece kocasına karşı süslenir.

Sual: Sünnet niyetiyle bayanlar gözlerine sürme çekebilir mi?
CEVAP
Sağlık açısından, sünnet diye çekebilir. Mesela akşam sürülür, sabah yıkanır. Yabancıların görmesi haramdır. Yabancıya süslenmek caiz değildir.

Erkeklerin gözlerine sürme çekmesi
Sual: Erkeklerin gözlerine sürme çekmeleri, dinimiz açısından uygun mudur? Bazı kimseler bunun uygun olmadığını kibir alameti olduğunu söylemektedirler, bunun doğrusu nedir?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak Bahr-ür-râık kitabında deniyor ki:
“Erkeğin tedavi için sürme çekmesi caizdir. Ziynet için çekmesi ise caiz değildir. Cemal ve Ziynet kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir. Gösteriş, övünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur. Nefsin zayıf, azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş, olgun olduğunu gösterir. (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı methetmektedir. Cemal için yapılan bir şey, ziynete de sebep olursa, zarar vermez. Cemal için, temiz, güzel giyinmek, helaldir, mubahtır. Kibir için giyinmek ise, haramdır, günahtır. Böyle giyinince, hâlinde, başkalarına karşı davranışında bir değişiklik olması, kibir alameti olur.”

Görülüyor ki, cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale etmek, gidermektir. Ziynet ise, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, övünecek şeyleri yapmaktır. Cemal için, bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyilerini kullanmalıdır.

Peruk kullanmak

Peruk kullanmak

Sual: Hanımların, insan veya hayvan kıllarından yahut naylondan imal edilmiş perukları kullanmaları dinen mahzurlu olur mu?

Cevap:
Kadının, insan saçını, kendi saçı arasına örerek birleştirmeyip de, kendi saçına iplikle, bez şeritle bağlamasının ve hayvan kılları eklemesinin haram olmadığı, İbni Âbidîn, Hadîka ve Fetâvâ-i kübrâda yazılıdır. İnsan ve hayvan kılından, naylon gibi ipliklerden yapılmış olan, peruk denilen takma saçları ve kirpikleri kullanmak caiz olduğu anlaşılıyor ise de, ihtiyaç ile ziyneti birbirine karıştırmamalıdır. İhtiyaç için caiz olan şeyi, süs, gösteriş için takmak caiz değildir. Erkekler arasında başını açmak zarureti olduğu zaman, kadının başını ve kendi saçlarını peruk takarak örtmesi caiz ve lazım olur.

Zaruret olunca, avret yerlerini mümkün olan her şeyle örtmek lazımdır. Günahı yalnız saçını vermiş olana ve bakanadır. İnsanın saçını ve herhangi bir organını satması haramdır. Peruk takarak sokağa çıkmak, zaruret olmadan caiz değildir. Çünkü kadınların yabancılara süslenmeleri haramdır.

Sual: Erkeğin peruk takması caiz mi?
CEVAP
Abdeste ve gusle mani olmazsa caizdir.

Nazar boncuğu

Nazar boncuğu

Sual: Nazar boncuğu takmak caiz midir?
CEVAP

Evet caizdir.
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Nazar değmemek için tarlaya kemik, korkuluk, hayvan kafası koymak caizdir. Bir kadın tarladaki mahsule nazar değmemesi için ne yapacağını sorunca, Resulullah (Tarlaya hayvan kafası as) buyurur. Bakan, önce bunu görüp tarladaki mahsulü sonra görür.) [Redd-ül Muhtar c.5, s.232 ve 275]

Bizzat nazar boncuğu veya hayvan kafası nazarı önlemez. Nazarı önleyen Allahü teâlâdır. Bakan kimse önce bunları görünce, gözlerinden çıkan zararlı şualar bunlara isabet eder. Nazarın gerçek olduğu âyet-i kerime ile sabittir. Hadis-i şerifte de (Nazar haktır) buyuruldu. (Müslim)

Erkek çocuğa
Sual:
Erkek çocuklara da altın nazarlık takmak caiz midir?
CEVAP
Altını nazarlık olarak takmak caiz, süs olarak takmak caiz değildir. Maşallah yazılı altını, çocuğun yastığına veya beşiğine dikmek veya takmak, çok iyi olur. Nazarlık olduğu için üstüne de takmak caizdir.

Yüzük takmak

Yüzük takmak

Sual: Yüzük takmak hususunda dinimizin hükmü nedir?

CEVAP
Erkeklerin altın yüzük takmaları, dört mezhepte de caiz değildir. Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara helaldir. Fakat, bunları mahrem olmayan erkeklere göstermeleri haramdır.

Altın ve gümüşü süs olarak takmak erkeklere haramdır. Taş, tunç, pirinç, platin, bakır ve diğer madenlerden ziynet olarak yüzük takmaları, kadınlara da haramdır. Altın yaldızlı gümüş yüzük ve gümüş kaplı altın yüzük takmak da caizdir. Yüzük takmamak daha iyidir. Bayramlarda herkesin yüzük takması müstehaptır. Gösteriş için, öğünmek için takmak ise haramdır. (Redd-ül Muhtar)

Resulullah efendimiz gümüş yüzük kullanır ve yüzüğünü sağ eline takardı. Sol eline de taktığı görülmüştür. Sağ ele de, sol ele de takmak caizdir. Küçük parmağa veya yanındaki parmağa takılır. Üzerinde yazı bulunan yüzüğü, helaya girerken, sol elden sağ ele geçirmek iyi olur. Numan bin Beşirin parmağındaki altın yüzüğü gören Resulullah efendimiz, (Cennete girmeden önce, niçin cennet ziynetini kullandın?) buyurdu. Demir yüzük kullanmaya başladı. Bunu görünce, (Niçin Cehennem eşyası taşıyorsun?) buyurdu. Bunu da çıkardı. Bronz yüzük taktı. Bunu görünce, (Niçin sende put kokusu duyuyorum?) buyurdu. Nasıl yüzük kullanayım, ya Resulallah dedi. (Gümüş yüzük takabilirsin. Ağırlığı da bir miskali [4.8 gramı] geçmesin ve sağ eline tak!) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)

Sual:
Yüzük hangi elin hangi parmağına takılır? Her madenden caiz midir? İki tane de takılabilir mi? Kadın erkek fark eder mi?
CEVAP
Sağ ele de, sol ele de yüzük takmak caizdir. Küçük parmağa veya yanındaki parmağa takılır. Uygun olanı budur. Diğer parmaklara da takılsa günah olmaz.

Erkekler sadece gümüş yüzük takabilir. Ağırlığı da 4.8 gramdan fazla olmamalıdır. İki yüzük takılırsa bu ağırlığı geçmemelidir. Kadınlar ise, altın ve gümüşten başka yüzük takamazlar ve taktığı yüzüklerini de yabancı erkeklere gösteremezler.

Kadın ve erkek için, yüzüğün taşı her taştan olabilir.

Sual: Platin veya beyaz altın yüzük takmak erkekler için caiz midir?
CEVAP
Beyaz altın da altındır. Asitle altın beyaz hâle getiriliyor. Altınlıktan çıkmıyor, rengi beyazlaşıyor. Bu bakımdan caiz değildir. Eğer üstü gümüşle kaplanırsa caiz olur. Erkekler gümüşten başka yüzük takamazlar.

Sual: 12 ayardan düşük altınları kadınlar yüzük olarak kullanamaz mı?
CEVAP
12 ayardan düşük olunca altın olmaktan çıkıyor, başka maden oluyor. Kadınlar altın ve gümüşten başka yüzük takamazlar.

Sual: Evli bir kadının taşlı yüzük veya alyans takması caiz midir?
CEVAP
Evli olsun, dul olsun, bakire olsun, taşlı olsun taşsız olsun, altın olsun gümüş olsun kadının yüzük takarak sokağa çıkması caiz değildir. Evinde istediği ziynetleri takabilir. Kadına yüzük ve ziynet günah değildir. Fakat hiçbir ziynet eşyası yabancılara gösterilmez.

Sual: Nişanda altın yüzük takılıyor caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Altın cila ile kaplanmış gümüş yüzük takılabilir.

Sual: Altın yüzük takmak, erkeklere haram olduğuna göre, altın yüzüğü gümüşle kaplatmak veya gümüş yüzüğü altın ile kaplatmak caiz midir?
CEVAP
Madenin rengi ve kaplaması değil, içi, cinsi muteber olduğu için, altın yaldızlı gümüş yüzük takmak erkeklere de caiz olur. Gümüş kaplı altın yüzük, altın ise de, altın görülmediği, gümüş görüldüğü için, takılması caiz olur. (Redd-ül Muhtar)

Bazı kimseler, buradaki inceliği anlayamıyor, (Madem madenin cinsi muteberdir. Gümüş kaplı altın yüzük nasıl caiz olur?) diyor. Gümüş kaplı altın yüzük, altındır. Çünkü madenin kaplaması değil, cinsi muteberdir. Ancak gümüşle kaplatılınca, altın olmaktan çıkmıyor, satmaya kalksanız, yine altındır; fakat gümüşle kaplı halde kullanmak caiz oluyor.

Sual: Erkeklerin gümüş kaplı bakır yüzük takmaları caiz mi?
CEVAP
Evet. Gümüş kaplı altın yüzük takmak gibidir, gümüş göründüğü için sadece kullanmak caiz oluyor.

Sual: Evlilik yüzüğü takmamanın, dini nikah için bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Yüzük takmamak daha iyidir. Evlilik yüzüğü diye bir yüzük yoktur. Kadın takarsa, başka erkeklere göstermesi haram olur. Erkek zaten altın yüzük kullanamaz, kullanması haramdır. Gümüş kullanabilir.

Sual: Alyans denilen altın yüzük erkeğe haram değil midir?
CEVAP
Altın, kadınların süs eşyasıdır. Erkeklere haramdır. Peygamber efendimiz, bir erkeğin parmağında altın yüzük görünce, hemen o yüzüğü çıkarıp yere atar. Sonra buyurur ki:
(Sizlerden biri, kor haline gelmiş ateşi eline takmış.) [Müslim]

Resulullah gittikten sonra, (Yüzüğünü al, başka türlü faydalanırsın) dediler. O zat dedi ki: (Allah’a yemin ederim ki Resulullahın attığı şeyi almam.) [Müslim]

Necrandan biri, elinde altın yüzükle Resulullahın huzuruna geldi. Peygamber efendimiz, ondan yüz çevirip buyurdu ki:
(Niçin elinde bir ateş parçası ile geldin?) [Nesai]

Gümüş yüzük erkeklere de caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Altın müşriklerin, gümüş, müslümanların süsüdür.) [Ramuz]

Erkeğin altın yüzük takması dört mezhepte de caiz değildir. (Mevahib-i Ledünniyye)

Sual:
Tam İlmihal’de diyor ki:
(Hiçbir Peygamber kendi dininde veya başka dinlerde haram olmuş veya olacak bir şeyi hiç yapmaz. Yani sonradan haram olacak şeyi, önceden, helal iken yine kullanmaz.) Yine diyor ki:
(Peygamber efendimiz önceleri altın yüzük takardı.)
Soru: Bu ikisi birbirine çelişkili değil mi?
CEVAP
Peygamberlerin statüsü farklıdır. Kolay anlatabilmem için birkaç örnek vermeliyim. Çünkü bu soru çok soruluyor. Belediye otobüslerine herkes ücretle biniyor. Polisler ve belediye mensupları para vermiyor. Gazetecilerden basın kartı olanlar da vermiyor. Başka vermeyenler de var. Bunlar istisnadır.

Peygamber efendimize haram olan bir şey, ümmetine helal olabilir. Peygamber efendimize farz olan ümmetine farz olmayabilir. Ümmetine haram olan, Peygamber efendimize caiz olabilir. Birkaç örnek verelim:
1- Ümmetine dörtten fazla kadın almak haram iken, Peygamber efendimize caiz idi.

2- Hanımı boşamak ümmetine caiz iken, Peygamber efendimize yasak idi.

3- Bir kimse ölünce hanımı başkası ile evlenebilir. Fakat Resulullah efendimizin hanımları bundan müstesnadır, evlenemezler. Onlar müminlerin anneleridir. Anne ile evlenilmez.

4- Fakir kimselerin zekat alması caizdir, fakat Resulullah efendimiz fakir de olsa zekat alması haramdır.

5- Zengin kimsenin zekat vermesi farzdır. Fakat Resulullah efendimiz zengin de olsa zekat vermesi farz değildir.

6- Kurban kesmek Peygamber efendimize farz idi. Ümmetine ise, Hanefi’de vacip, diğer üç mezhepte sünnettir.

7- Gece namazı Peygamber efendimize farz idi. Fakat ümmetine nafiledir.

8- Peygamber efendimize yazı yazmak, şiir söylemek haram idi, fakat ümmetine caizdir.

9- Altın kullanmak da ümmetine haramdır. Bir hadis-i şerifte, (Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine haramdır) buyurulmuştur. Ümmetine haram iken ona caiz idi ki kullanmıştır. Peygamberler asla günah işlemezler.

Sual: Büyüklerimiz yüzüklerine ne yazdırırlardı?
CEVAP
Peygamber efendimizin yüzüğünde, (Muhammedün Resulullah) yazılı idi. Muhammed aleyhisselam Allahü teâlânın peygamberi demektir.

Hazret-i Süleyman’ın yüzüğünde, (La ilahe illallah, Muhammedün resulullah) yazılı idi. Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed aleyhisselam Onun Resulü demektir.

Hazret-i Ebu Bekirinkinde, (Ni'mel kâdir Allah) yazılı idi. Her şeye gücü yeten Allah ne güzel, ne büyük kudret sahibi demektir.

Hazret-i Ömerinkinde, (Kefâ bil-mevt vaizan) yazılı idi. Vaiz olarak, nasihatçi olarak ölüm kâfi demektir. Ölümü günde yirmi kere hatırlayanın şehit olarak öleceği hadis-i şerifle bildirilmiştir.

Hazret-i Osmanınkinde, (Le-nasbirenne) yazılı idi. Elbette sabredeceğiz demektir. Sözünde durdu ve sabrederek şehit oldu.

Hazret-i Alininkinde, (El-mülkü lillah) yazılı idi. Mülk Allah’ın demektir.

Hazret-i Hasanınkinde, (El-izzetü lillah) yazılı idi. İzzet, şan ve şeref Allahü teâlâya mahsus demektir.

İbni Ömerinkinde, (Abedallah lillah) yazılı idi. Allah rızası için, Allah’a ibadet eden demektir.

Hazret-i Muaviyeninkinde, (Rabbigfir-li) yazılı idi. Ya Rabbi beni mağfiret eyle demektir. Oğlununkinde ise, (Rabbünallah) yazılı idi. Rabbimiz Allah demektir.

İmam-ı Ali Rızanınkinde, (Hasbiyallah) yazılı idi. Allahü teâlâ bana kâfi gelir demektir.

Kadı İbni Ebi Leylâ’nınkinde, (Ed-dünya garurün) yazılı idi. Dünya aldatıcıdır, güvenilmez demektir.

İmam-ı a'zam Ebu Hanifeninkinde, (Kul-il-hayr ve illâ fesküt) yazılı idi. Hayır konuş, hayır konuşmayacaksan sus demektir.

İmam-ı Ebu Yusufunkinde, (Men amile bi-re'yihi nedime) yazılı idi. Danışmadan, kendi görüşü ile hareket eden pişman olur demektir. İstişareye, ehline sormaya önem verilmesini bildirmektedir.

İmam-ı Muhammedinkinde, (Men sabere zafire) yazılı idi. Sabreden zafere kavuşur, sabreden muradına erer, arzusuna kavuşur demektir. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, sabredenlerle beraber olduğunu, sabredenlere mükafatlarını hesapsız vereceğini bildirmektedir.

İmam-ı Şafiininkinde, (El-Bereketü fil kanâ'ati) yazılı idi. Bereket kanaattedir, kanaat eden, kurtuluşa erer, zenginleşir demektir. Kanaat edene Allah kâfidir. Kanaat yenilmez ordu, bükülmez kılıçtır. Kanaat eden şükretmiş olur.

İki yüzük takmak
Sual:
Erkek, her birinin ağırlığı üçer gram olan iki gümüş yüzük takınca, bir miskali yani 4,8 gramı geçtiği için, caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olmaz. İkisinin toplamı bir miskal olursa caiz olur.

Yüzük takmak
Sual:
Erkeklerin nişan yüzüğü takması gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez. Âdet olarak takılabilir. Erkeklerin, gümüş hariç, altın ve diğer maddelerden yüzük takmaları caiz değildir. Bayram ve cuma günlerinde, 4.8 gramı geçmeyen gümüş yüzük takmaları ise sünnettir. (Mevahib-i ledünniyye, Redd-ül-muhtar)

Nişan yüzüğü
Sual:
(Nişan yüzüğü, ziynet yani süs olarak değil, nişanlı veya evli olmanın alameti olarak takıldığı için, erkeklerin altın nişan yüzüğü takmalarında ve kadınların da nişan yüzüğü takılı olarak dışarı çıkmalarında bir sakınca yoktur) demek yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette, çok yanlıştır. İyi niyetle günah mubah hâle gelmez. Kâfir kız, (Benimle dans edersen Müslüman olurum) dese, Müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi veya başka günah işlemesi caiz olmaz. İyi niyeti geçersiz, günahı geçerlidir. (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taat ve mubahlara niyete göre sevab verileceğini bildirmektedir. Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz.

İkincisi, dinde, nişan yüzüğü diye bir şey yoktur. Âdet olduğu için takılıyor. Mubahı varken haram olan altın takılamaz. Mutlaka altın takmak gereken bir durum varsa, gümüş yüzüğü altınla kaplayıp kullanmak da caizdir. Gören altın sanabilir, bunun mahzuru olmaz. Kadınlar için altın caizse de, dışarıda ve yabancı erkeklerin göreceği yerlerde takmaları haram olur. Evli olanın, evli olduğunu belirtecek bir işarete gerek yoktur.

Sual: Bir kızla bir oğlan nişanlandığı zaman, nişan yüzüğü takılmaktadır. Bu dinin bir emri midir?
Cevap:
Nişan yüzüğü takmak, dinen emrolunmadı. Âdete uyarak takılmaktadır.

Resim yapmak

Resim yapmak

Sual: Peygamberlerin, evliyanın veya kâfirlerin yahut hayvanların resimlerini yapmak haram mıdır?

CEVAP
İster hürmet edilmek için, ister hakaret edilmek için olsun, ister büyük olsun, ister küçük olsun, ister insan ister hayvan resmi olsun, canlı resmi ve heykel yapmak haramdır, büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Canlı resmi yapana, kıyamette "Yaptığın resme can ver" diye azap olunur.) [Müslim]

(Dünyada
[zaruretsiz] canlı resmi yapana, kıyamette bu resme can vermesi söylenerek azap edilir. Halbuki o, o resme can veremez.) [Nesai]

(Canlı resmi yapan, kıyamette en şiddetli azap görecektir.)
[Buhari]

(Canlı resmi yaparak Allahü teâlânın yarattıklarına benzetmeye çalışanlar, kıyamette en şiddetli azaba uğrarlar.)
[Buhari, Müslim]

(Ya Ali, putları, resimleri imha et.)
[Müslim]

(Elinize geçen canlı resimlerini yırtıp, bozun.) [Müslim]

(Resim, cünüp ve köpek olan odaya rahmet melekleri girmez.)
[Ebu Davud, Nesai, İbni Hibban]

(Köpek ve heykel bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Müslim]

(Cebrail aleyhisselam “Biz, köpek ve resim olan odaya girmeyiz” dedi.)
[Buhari, Taberani]

(Beni âlemlere rahmet olarak gönderen Allahü teâlâ, çalgıları, cahiliyet işlerini ve putları yok etmemi emretti.)
[Ebu Nuaym]

([Zaruretsiz] canlı resmi yapanların yeri cehennemdir. Ahirette yapılan resimlere can verilecek, o resmi yapanlara cehennemde azap edecektir.) [Buhari, Müslim]

Resulullah, canlı resmi yapanları lanetledi.
[Buhari]

İsevi dinine Eflatun felsefesi ve Romalıların putperestliği karışarak, resimlerde, heykellerde, ilahlık sıfatları [Ebedi var olmak, her istediğini yapabilmek, öldürmek, diriltmek, şifa vermek, gaibleri bilmek vasfı] bulunduğuna inandılar. Böyle olduklarına inanılan resimlere, heykellere put denir. Bunlar Allahü teâlâya ortak yapılmış olur. Bunlara hürmet etmeye tapınmak denir. Tapınma işine de şirk denir.

İhtiyaçlar için resim caizdir

Üzeri örtülü resim bulundurmak caizdir. Nüfus kağıdı, vesika, senetler ve başka lüzumlu ihtiyaçlar için, resim çektirerek üzerleri örtülü olarak saklamak caizdir.

İslam dini, insanlarla alay edilmesine ve canlılara tapılmasına ve gençlerin fuhşa sürüklenmesine, evlilerin baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının ve bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helal etmiş, serbest bırakmıştır. İlimde, teknikte gereken resimlerin yapılmasını, bunlardan fayda elde etmeyi emir buyurmuştur. İslam dini, her şeyde olduğu gibi, resimleri de, faydalı ve zararlı olmak üzere ikiye ayırmış, faydalı olanlarını emir, zararlı olanlarını yasak etmiştir. (Seadet-i Ebediyye)

Resulullahın kabrinin resmi
Sual:
Peygamberimizin kabri ve sandukası diye dağıtılan resimler, doğru mudur?
CEVAP

Hayır, doğru değildir. Peygamber efendimizin kabri, muhafaza için kapatılmıştır, fotoğrafının çekilmesi mümkün bile değildir. Ancak dıştan, ziyaret edilen yerden fotoğrafı çekilebilmektedir. Resulullahın kabri, sandukası veya türbesinin içi diye gösterilen resimler uydurmadır. Hazret-i Mevlana’nın, Konya’daki kabrinin eski bir fotoğrafı veya başka resimler, Peygamber efendimizin kabrinin resmi diye, art niyetli veya cahil kimseler tarafından dağıtılmaktadır.

Fotoğraf ve resim
Sual:
Fotoğraf çekmekle resim yapmak ayrı mıdır?
CEVAP
Evet, farklıdır. Fotoğraf çekmek, aynadaki görüntüyü sabitleştirmek gibi olup, caizdir; fakat insan veya hayvan resmi çizmek, bir zaruret olmadıkça caiz olmaz.

Fotoğrafçılık
Sual:
Fotoğrafçılık mesleği caiz midir?
CEVAP
El ile çizmediği için caizdir. Haram resimleri çekmek caiz olmaz.

Temsili resim
Sual:
Peygamberlerin ve Eshab-ı kiramın, mesela hazret-i Ömer’in, Hazret-i Ali’nin temsili resimlerini yapmak caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir.

Minyatür resim
Sual:
Minyatür resmi de, resim hükmünde midir?
CEVAP
Evet.

Heykel ve resim yapmak
Sual:
İslamiyet’ten önceki bazı hak dinlerde, canlı resmi ve heykel yapmak caiz miydi?
CEVAP
Evet, caizdi. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar [geniş] leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şükredin! Kullarımdan şükreden azdır!) [Sebe 13]

Burada sözü geçen heykeller, peygamberlere ve âlimlere ait sûretlerdi. Peygamber efendimiz bu hususta, (Onlar, aralarından salih bir adam ölünce, kabri başında bir mescid bina ederler ve o mescidin içinde o sûretleri yaparlardı) buyurmuştur. Onların ibadetlerini hatırlayarak, daha çok ibadete sarılsınlar diye böyle yapıyorlardı. İşte bu husus, sûret yapmanın o dönemde mubah olduğunu göstermektedir. Muhammed aleyhisselamın diniyle bu, nesh edilmiş, canlı resmi ve heykel yapmak yasaklanmıştır. (Kurtubî tefsiri)

Resim yapmak
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, resim hakkında özetle diyor ki:

Zaruretsiz canlı varlıkların resimlerini yapmayı dinimiz yasaklamıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Âhirette en şiddetli azaba müstahak olanlar şunlardır:
1- Bir peygamberin katili,
2- Bir peygamberin öldürdüğü,
3- Ana babasından birinin katili olanlar,
4- Canlı varlıkların suretini yapanlar,
5- İlminden faydalanılmayan âlimler.)

(Kıyamet gününde Cehennemden müthiş bir boyun uzar. Bu boyundaki başın her tarafa bakarak dehşet saçan iki gözü, gayet hassas iki kulağı ve söylediği yıldırım gibi kelimelerle dinleyenleri şaşkına çevirecek bir de konuşması vardır. Şöyle der: Ben şu üç sınıf insana azapla görevliyim: 1- İnatçı cebbarlar, 2- Şirke girenler, 3- Resim yapanlar.)

(Resim yapanların yeri Cehennemdir. Orada, resim yapanın her yaptığı resim için bir şahıs yaratılarak kendisine işkence eder.)

(Kıyamette canlı resmi yapanlara, “yaptığınız resme can verin” denir ve azaba maruz kalırlar.)

(Rahmet melekleri, köpek veya resim bulunan odaya girmezler.)

(Canlı resmini çizene, o resme can verinceye kadar azap edilir.)
Açıklama:
Elbette bunun, yaptığı resme can vermesi asla mümkün olmaz, azabı da ebedî olması gerekir. Burada ebedî demek, uzun müddet demektir. [Cezasını çektikten sonra Cennete girer.]

(Kıyamette, en şiddetli azaba uğrayacak olan, Allah'ın yaratma sıfatını taklit edendir. Cenab-ı Hak buyurur ki: “Benim yaratmam gibi yaratmaya kalkışan kadar, zâlim, haddini bilmez kimse yoktur.”)
Açıklama
: (Hiçbir ressam, Cenab-ı Hakk'ın yaratıcılık sıfatını taklit maksadıyla resim yapmaz. Bu bakımdan bu hadis-i şerifin onlarla alâkası yoktur) denilemez. Çünkü hiçbir ressamın, Allahü teâlâ ile yaratmak yarışına kalkma ihtimali olmadığını Peygamberimiz de bilir. Ancak bu hareketi ne niyetle olursa olsun yaratmak gibi telâkki edilecek ve o derecede yaratmaya özenmiş sayılacaktır.

Ölü diri birinin resmine senelerce tapılsa, o resim bundan bir şey anlamaz. Suçluların resmini çizmek veya ileride suç işleyecekse resimlerini saklamak, zaruret olduğu için, (Zaruretler mahzurlu şeyleri mubah kılar) kaidesine göre, bunun günahı olmaz.

Tarihi şahsiyetlerin, yaptıkları üstün hizmetlerin hatırlanmasına vesile olacak resimlerin, heykellerin saygıyla anılması ve gelecek nesiller için teşvik örneği hâlinde bulunmasının faydalı olacağı iddiası doğru değildir. Dinimiz, bunları resim yönünden başka, faydasız ve boş masraf olmaları yönüyle de yasaklar. Çünkü heykellerin yerine, o gibi yüksek zatların adına nispet edilen bir takım hayrat ve iyilikler yapılsa, herkes faydalanır. Üstelik sevabından da işaret edilen kimseler istifade etmekle gerek hatırlatma ve gerek saygı vazifesini yerine getirme maksatları daha ciddî, daha iktisadî bir surette hâsıl olur. Sonra ölülerden, dirilerden kimseye zerre kadar faydası olmayan bu ruhsuz resimlerin, heykellerin, ibret alacak gözlere karşı hakikî bir faydası olmaz.

Hazret-i Ömer adına bir heykel dikilmemiş olması, onun şanlı icraatına zerre kadar bir eksiklik meydana getirmez. Resul-ü Ekrem efendimiz için bir heykel dikmek bir saygı değil, aksine son derece edepsizliktir. İsa aleyhisselamın duvarlara konan resimlerine esef duymamak mümkün değil.

Hazret-i Ömer'in zamanında fethedilen beldelerden Kisra Sarayında maddî kıymet ve güzelliği cihetiyle bugün milyonlara, belki milyarlara değişilebilen ziynetli bir halı ganimetler arasında ele geçirilmişti. Halife hazret-i Ömer’in emriyle o kıymetli halı, kesilip küçük parçalar hâline getirilerek gazilere verilmiştir. Bu olaya hayret edenler çıkabilir. Hâlbuki iyi düşünülünce Hazret-i Ömer'in bu meseledeki kararı yine kendisine yakışan büyüklükten ileri gelir. Çünkü yeni bir dine sahip olan bir milletin başına, daha çok kadınlara yaraşan bir masraf ve ziynet iptilâsını musallat etmemek için böyle yapılması lüzumluydu. Dünyayı hiçe sayan Hazreti Ömer’e göre böyle şeylerin hiç önemi yoktur. Eğer bu gibi fazla ihtişamın bir hükümdar için faydası olsaydı Kisra devletine faydası olur, onu yıkılmaktan korurdu.

Tabiat manzarası olan şahane tablolar bile, insanlığın doğrudan doğruya ihtiyaç duyduğu şeylerden sayılmaz. Ama bu gibi güzel tablolara, bazı servet sahipleri milyonlar vermekten çekinmez. Hâlbuki bu parayla birçok fakir sevindirilebilir.

Canlı varlıkların resmini yapmak ve bunları evlerde bulundurmaktaki yasağın hikmetini putperestliği önlemek olarak düşünenler vardır. (Bugün bu resimlere, heykellere tapacak kadar şaşkın yoktur. Yahut ben asla resme tapmam) diyerek kendi kendine fetva veren bazı ukalâlar, akıl ve idrakten yoksundur. Bu, (İçkinin yasaklığının sebebi, sarhoşluk verdiği içindir. Ben sarhoş olmayacak kadar içiyorum) demeye benzer. Her hususta emre aynen uyan hizmetçi, sebep arayan, anlam veren hizmetçiden daha çok makbul olur.

Çok büyük bir âlimin en cahil ve en ahmak bir uşağına karşı verdiği emirlerin, uşak tarafından, (Bizim efendinin muradı şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır) tarzında verilecek manalara göre yapılması pek garip yanlışlıklar doğurur. Hâlbuki Cenab-ı Hak veya Resul-i Ekrem ile bizim aramızdaki nispet, misalde gösterilen nispet ve mesafeye de kıyas edilemez. Onun için falan hükmün sebebi şudur diye hüküm veremeyiz. İşte resmin yasaklığının sebebi de yukarıda söylediğimizden ibaret değildir. Başka nice hikmetleri vardır. Dinî hükümlerin gizli hikmetlerini açıklamaya kalkmak bizim gibi âcizlerin işi değildir. Böyle yüksek işlere karışmak haddini aşmak olur.

Resimli gazete ve poşet
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, (Yükseğe resim asmak haram olduğu gibi, mübarek zatların resimlerini de yükseğe asmak haramdır) deniyor. Genel olarak babam, okuduğu gazeteyi belden yukarı masanın üstüne koyar. Annem de, canlı resmi olan poşeti, askıya asar. Böyle yapmaları haram mıdır?
CEVAP
Resim asmakla, poşeti asmak aynı değildir. Mübarek zatların resimleri yükseğe hürmet için asılır. Gazete veya poşet, hürmet için değil, ayakaltında dolaşıp durmasın diye kaldırılıyor. Poşeti asanların, gazeteyi yerden alıp yukarı koyanların haram işlediğini söylemek yanlış olur.

Resimler, yukarıda da olsa, yerde de olsa, oraya rahmet melekleri girmez. Namaz kılarken de, resimlerin üstünü kapatmalı. Çünkü canlı resmi, namaz kılanın başında, önünde, sağ ve sol hizasında, duvara çizilmiş veya beze, kâğıda yapılarak asılmış veya konmuşsa, namaz mekruh olur. Resim, namaz kılanın arkasındaki duvarlarda ve tavanda ise, mekruhluk hafifleşir. Canlı resmi, basılan, oturulan, dayanılan şeyde ise, namaz mekruh olmaz. Ama böyle odaya rahmet melekleri girmez. Bu bakımdan gazeteyi okuyunca, resimler görünmeyecek şekilde üstü kapatılmalı, açıkta resim bulundurmamalıdır.

Resim ödevi
Sual:
Okul ödevi olarak canlı resimleri çizmek caiz oluyor mu? Bir de, tıp ilminde kullanmak üzere çizilen anatomi resimleri caiz midir?

CEVAP
Evet, bir zaruret veya ihtiyaç varsa, canlı resmi çizmek caiz olur.

İslam dini, insanlarla alay edilmesine, canlılara tapılmasına, gençlerin fuhşa sürüklenmesine, insanların baştan çıkarılmasına alet olan insan resimlerini, heykelleri haram etmiş, canlıların anatomik parçalarının, bitkilerin ve her çeşit, fizik, kimya, astronomi, inşaat resimlerini helâl etmiş, serbest bırakmıştır. İlimde, teknikte gereken resimlerin yapılmasını, bunlardan fayda elde etmeyi emretmiştir. İslam dini, her şeyde olduğu gibi, resimleri de, faydalı ve zararlı olmak üzere ikiye ayırmış, faydalı olanlarını emretmiş, zararlı olanlarını yasaklamıştır.
(Seadet-i Ebediyye)

Resimli eşya kullanmak

Resimli eşya kullanmak

Sual: Babamızın ve hocamızın resimlerini duvara asmak uygun mudur?

CEVAP
Uygun değildir. Üç zararı vardır:

Birincisi, insan ve hayvan resmini, belden yukarı asmak haramdır. Bitki ve cansızların resmini asmakta mahzur yoktur.

İkincisi, canlı resmi bulunan odaya rahmet melekleri girmez. Resimli gazete bile bulunsa girmez. Gazeteyi okuduktan sonra kapalı bir yere koymalıdır! Her türlü resmi albümde saklamalıdır. Resimler kapalı yerde olursa, rahmet melekleri girer.

Üçüncüsü, duvarda resim bulunan odada namaz kılmak mekruh olur.

Sual: Arkadan çekilmiş resmi duvara asmak caiz mi?
CEVAP
Caizdir, namaza zararı olmaz.

Sual: Namazı mekruh etmeyen resimli odaya rahmet meleği girer mi?
CEVAP
Girer. Çünkü resim hükmünde değildir.

Sual: Bitki resimlerini değil de, insan ve hayvan resimlerini duvara asmak haram deniyor. Duvara asmayıp sehpanın, masanın üstüne dayasak uygun mudur?
CEVAP
Belden yukarı ise yine haram olur. Belden aşağı bir yerde durursa haram olmaz, ama açıkta olduğu için yine o eve rahmet melekleri girmez. Kapalı bir yere mesela albüme koymalıdır.

Beyt oda demektir
Sual:
Bir hadiste, resim bulunan eve, rahmet meleklerinin girmeyeceği bildiriliyor. Evin bir odasında resim olsa, diğer odalara rahmet melekleri girmez mi?
CEVAP
Burada beyt, ev değil, oda demektir. Onun için diğer odalara girer. Beyt, genel olarak oda anlamında kullanılır. Birkaç örnek verelim:
1- Beytullah: Allah’ın evi yani Kâbe demektir. Tek oda şeklindedir.

2- Beyt-i makdis [mukaddes]: Mescid-i Aksadır.

3- Beyt-i atik: Kâbe-i muazzama.

4- Beytülmal: Hazine odası.

5- Beyt-ül ankebut: Örümcek evi, örümcek yuvası, örümcek ağı.

6- Beyt-üz-zifaf: Gerdek odası. Bunu gerdek evi diye tercüme etmek yanlış olur. Gerdeğe bir odada girilir. Evin bütün odalarına gerdek odası denmez.

7- Beyt-ül aruz: Gelin odası.

8- Beyt-ül edeb: İhtiyaç giderme evi, tuvalet. Beyt-ür-rahati de denir. Rahatlama evi demektir. Ev değil odadır. Eskiden abdesthane derlerdi, abdest evi anlamındadır. Hane yani ev dense de, bir odalı küçük bir yerdir.

9- Beyt-ül halâ: Ev boşluğu, yani hela, tuvalet.

10- Sözlüklerde, dâr kelimesi mesken olarak bildirilir. Fukaha ise, dâr kelimesini, içinde birkaç beyti [odası] ve avlusu bulunan yer diye tarif etmektedir.

Onun için, (Resim bulunan beyte rahmet melekleri girmez) hadis-i şerifindeki beyt kelimesini, ev olarak değil, oda olarak anlamak gerekir. Eğer yanlış olarak ev denirse, evin beş odası da olsa, oraya rahmet melekleri girmez. Hatta apartmandaki diğer evlere de girmez. Odalar müstakil olduğu gibi, evler de müstakildir. O zaman bir odada resim bulunursa, bütün apartmandaki ev ve odalara rahmet melekleri girmez. Hatta bitişik apartmanlara da girmez. Böyle düşünmek çok yanlış olur. Her oda müstakildir. Evin bir odası tuvalet olduğu gibi, başka odası de mescit olabilir.

Resme tazim etmek
Sual:
Bir resme tazime, bazen haram, bazen küfür olur deniyor. Tazim etmek ne demektir?
CEVAP
Bir resmi belden yukarı asmak ona hürmet sayılır; haramdır. İnsan resmine tazim etmek iki sebeple olur:
1- Hocasının, babasının, âmirinin, evliyânın, resmi olduğu için hürmet eder. O kimsede ilahlık sıfatlarından, yani Allahü teâlâya mahsus olan sıfatlardan birinin bulunduğuna inanmaz. Onu mahlûk bilir. Onu sevdiğini bildirmek veya onu sevindirmek için hürmet eder. Böyle hürmet etmek, küfür olmazsa da, haram olur. Gayrimüslimlerin resmine böyle tazim etmek küfür olur.

2- Resmin sahibinde veya ateş, güneş, inek gibi herhangi bir şeyde yahut haçta ilahlık sıfatı bulunduğuna inanarak, istediğini yaratır, her istediğini yapar, diyerek tazim etmekse, küfür, şirk olur.

Av hayvanını süs olarak kullanmak
Sual:
Av hayvanlarının içini doldurup manken gibi süs olarak kullanmak caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Resimden daha mahzurludur.

Resim ve fotoğraf
Sual:
Bir zaruret olmadıkça, insan ve hayvan resmi yapılmıyor. Fakat fotoğraf çekmek caiz olduğuna göre, açıkta fotoğraf bulundurmak, yükseğe fotoğraf asmak caiz olmaz mı?
CEVAP
Resim yapmakla fotoğraf çekmenin hükmü farklıysa da, resim gibi, fotoğrafı da yükseğe asmak caiz değildir. Açıkta fotoğraf bulunan odaya da, rahmet melekleri girmez.

Kapalı resim bulundurmak
Sual:
Bir menkıbede anlatılıyor. Rahmet melekleri, evliya bir zata (Halının altında resimler varken biz, vefat edenin yanına girmeyiz) demişler. Resimleri, kapalı olarak saklamak da caiz değil midir?
CEVAP
Menkıbelerden hüküm çıkarmak, yanlışlığa sebep olur. Resimleri, kapalı yerde, örtülü olarak bulundurmak caizdir. Namazı da mekruh etmez. (Hadika)

Duvara halı asmak
Sual:
Duvara her çeşit halı asmak caiz midir?
CEVAP
Duvara soğuğa karşı, yün veya ipek halı asmak, caizdir. Ziynet yani süs için olursa mekruhtur. Üzerinde canlı resmi olursa haram olur.

Duvara resim asan
Sual:
Evinin duvarlarında insan veya hayvan resmi bulunan bir kimse, bizi yemeğe davet etse, gitmek uygun mudur?
CEVAP
Duvarında insan veya hayvan resmi olan eve, zaruretsiz gidilmez. (İhya-ül-ulum)

Duvara resim asmak
Sual:
İnsan veya hayvan resmi asılan odaya rahmet meleklerinin girmediğini ve o odada kılınan namazın mekruh olduğunu biliyoruz. Fakat hürmet etmemek şartıyla, namaz kılınmayan veya sürekli oturulmayan bir odaya, mesela mutfağın, banyonun duvarına canlı resmi asmak caiz olmaz mı?

CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Yükseğe asmak, zaten hürmet etmek demektir. Canlı resmini belden yukarı asmak, bu resimlere hürmet olup, haram olur.

Mübarek zatların resimlerini yükseğe asmak haram olduğu gibi, bunları aşağı yerlere koymak da haramdır. (Seadet-i Ebediyye)

Yükseğe asmak, canlı resmine hürmet olacağı için, aşağı koymak da bu zatlara hakaret olacağı için haram oluyor. Kapalı yerde, albümde falan muhafaza etmeli.

Sual: Mendil, para ve bazı benzeri şeylerin üzerinde canlı resimleri bulunmaktadır. Böyle resim bulunan şeyleri kullanmanın, bulundurmanın dinimiz açısından mahzuru var mıdır?

Cevap:
İbni Hacer-i Hiytemî Mekkî hazretleri, konu ile ilgili fetvasında buyuruyor ki:
“Mendil, para gibi şeyler üzerinde canlı resmi bulunmasının zararı yoktur. Çünkü, canlı resmini, hürmet olunan yerlerde kullanmak caiz değildir, hürmet edilmeyen şeyler üzerinde caizdir.”

Bu sebeple, yerde ve yere serilen eşyada, yastık, sergi, mendil, para, mektup pulları üzerinde ve cep, çanta, dolap gibi kapalı yerlerde ve elbisenin göbekten aşağı kısımlarında, canlı resimlerinin bulunması caiz olup, göbekten yukarıda bulunması, asılması haramdır. Kadın resimlerini ve avret mahalli açık resimleri, şehvetsiz de olsa, her yerde kullanmak ve bunlara şehvetle bakmak haramdır.

Çocuklara oyuncak bebek almak

Çocuklara oyuncak bebek almak

Sual: Çocuklara oyuncak bebek, oyuncak ayı almak caiz mi?

CEVAP
Evet, caizdir.

Sual: Oyuncak bebek açıkta ise, oraya rahmet melekleri girer mi? O odada namaz kılmak mekruh olur mu?
CEVAP
Kıble tarafında olmazsa mekruh olmaz. Rahmet melekleri de girer.

Sual: Çocukların kardan adam yapması caiz midir?
CEVAP
Evet. Oyuncak hükmünde olduğu için caizdir.

Sual: Kız çocukları için, oyuncak bebek almak ve çocukların bunlarla oynaması, dinimizce uygun mudur?

Cevap:
Çocuklara oynamak için bebek almak, imam-ı Ebu Yusuf hazretlerine göre caizdir.

Televizyon ve radyo

Televizyon ve radyo

Sual: İslam Ahlakı kitabında, (Her çeşit çalgıyı veya başka günahları, radyodan veya TV’den dinlemek haramdır. Kendi dinlemese dahi, bunları evinde bulundurmak da haramdır. Helale de, harama da birlikte sebep olan şeyi eve sokmak caiz değildir) deniyor. Buna göre bilgisayar da, hem helale hem harama sebep oluyor. Radyo ve TV gibi, bilgisayarı da eve sokmak caiz değil midir?

CEVAP
Orada bir incelik vardır. Günah da, sevab da işlenebilecek aleti değil, günah işlenecek olan, yani günah işlemek gayesiyle bir aleti eve sokmak caiz olmaz. Günah işlenmeyen aletin suçu, günahı olmaz. Bilgisayarla, günah olan işler yapılıyorsa, o zaman o bilgisayarı evde tutmak caiz olmaz. Radyo ve TV’de günah olan bir şey yapılmıyorsa, bunların da, evde bulunmasının mahzuru olmaz.

Kumanda elimde
Sual:
Bazıları, (Evde TV’nin zararı olmaz. TV’ler ne kadar kötü yayın yaparsa yapsın, kumanda elimizde olduğu için, kötü sahne gelince kapatırız, iyilerini açarız) diyorlar. Zararlı TV’leri seyretmek yanlış değil mi?
CEVAP
TV, bir bıçak gibi, tabanca gibi kuvvetli bir silahtır. Silahla faydalı çok iş yapılır. Bu faydalı alet, düşmanın eline geçerse, bize çok zararı olur. Düşman silahı böyle kötü bir işte kullandığı için, (Silah kötüdür) denemez. Silahı, suçsuz bir kimseye karşı kullanmak günah iken, savaşta düşmanlara karşı kullanmak çok sevabdır. Silahı kötü işte kullananlar kötülenir. Modern silahların müdafaada büyük rolü olur. Bu silahlar anarşistlerin veya başka düşmanların eline geçerse, çeşitli katliamlara girişebilirler. İşte TV’ler de böyledir. İyilerin elinde bulunursa, insanlığa büyük hizmetleri olur. Kötülerin elinde olursa insanlığa büyük zararları olur.

İnternet, radyo, TV ve filmler, iyi insanlar tarafından hazırlanır, Allahü teâlânın razı olduğu şeyleri bildirir, İslamiyet’in önemini, ahlak, ticaret, sanat, fabrikaların çalışması, tarihi olaylar gibi din ve dünya bilgileri verirse, bunları seyretmek ve dinlemek günah olmaz. Faydalı kitap ve dergi okumak gibi, her Müslüman’a lazım olur.

Şimdi internet ile Avrupa, Amerika ve diğer kıtalardan, mesajlar geliyor. Çeşitli sualler soruyorlar. Anında cevaplandırma imkânı oluyor. Gerçekten büyük hizmetlere vesile oluyor. Yabancılardan, Hristiyanlardan da e-mail gelmektedir.

Görmeyen vatandaşların, radyo ve TV'deki din bilgilerinden, duymayan vatandaşların da, gazetelerden istifade etmeleri çok normal değil midir?

Dine hizmet için, teknik imkânlardan, her çeşit modern vasıtalardan faydalanmak şarttır. Cihada hazırlanmayıp, yeni vasıtaları kullanmadan yapılan duaları Allahü teâlâ kabul etmez. Duanın kabul olması için, önce sebeplerine yapışmak gerekir. Düşman atom bombası kullanırken, tüfekle karşı konmaz.

Düşman, her çeşit vasıtayla dini yıkmaya çalışırken, dine hizmet için gazete, radyo ve TV’yi kullandırmamak, internetten istifade ettirmemek düşmanın ekmeğine yağ sürmektir.

TV ve video iyi bir eğitim vasıtasıdır, demiştik. Mesela namazın nasıl kılınacağını tatbiki olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imamın filmini alıp, imam yerine ekrandaki bu görüntüye uymak caiz olmaz. Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.

Gösterilen filmin bir sahnesinde, dinle alay eden bir şey olsa, bunu seyreden Müslüman da buna isteyerek gülse, o Müslümanın imanı gider. Ayrıca dine aykırı hususlar, müstehcenlik, iyi bir şey gibi gösterilmeye devam edilirse, ister istemez seyircilerin beyni menfi yönde yıkanır. Çocuklara ise zararı daha fazla olur.

(Kumanda elimdedir, kötü sahne gelince kapatırım) demek yanlıştır. Zamanla insan bunlara alışır, normal hâle gelir. Şu diziyi, bu diziyi seyredeyim derken dizilerdeki yanlış, kötü olan şeyleri de ister istemez seyrederiz.

Kırk sene kadar önce TV yeni çoğalmaya başlamıştı. Komşu bir bayan dedi ki: Ailece TV seyrederken uygunsuz sahneler, öpüşmeler falan olunca biz başka odaya geçerdik, kayınpeder seyretmeye devam ederdi. Zamanla hepsine alıştık. Her sahneyi ailece, beraber seyretmeye başladık.

Bu bakımdan, kumanda elimde demek yanlıştır. Bir kanaldan çıkıp, başka kanala girilir.

Sosyal medya
Sual:
Sosyal medya zararlı mıdır? Bir başkan, (İyi kimseler de Twitter’a girsinler, yıkıcıların zararı önlensin) diyor. Bütün iyiler Twitter’a girse, kötülerin zararını önlemek mümkün müdür?
CEVAP
Önce, medya zararlı mıdır, ona bakalım. Her çeşit medya, bıçak gibidir, etkili bir silahtır. Bıçakla iyi işler yapılırsa faydalı olur. Bıçak, düşmanın eline geçerse, gözümüzü oyar, gırtlağımızı kesebilir. Düşman, bıçağı, böyle kötü bir işte kullandığı için (Bıçak kötü alettir) denmez. Bıçağı, kötü işte kullananlar kötülenir.

Modern silahların savunmada büyük rolü olur. Bu silahlar teröristlerin veya yıkıcı çapulcuların eline geçerse, çeşitli olaylara girişebilirler. İşte medya da böyledir. İyi kimseler kullanırsa, büyük hizmetleri olur. Kötüler kullanırsa insanlığa büyük zararlar verirler.

Nitekim bu yolla yıllardır birçok provokasyonlar, hattâ darbeler yaptılar. Şimdi hâlâ kışkırtıcı yayınlar yapılıyor. O eski günleri şahsen hatırlıyorum. Menderes iktidarda iken, (Talebeler kıyma makinesinden geçiriliyor. Polis, halkın üstüne kurşun yağdırdı. Yüzlerce insan öldü, yüzlerce de yaralı var) deniyordu. Dikta bir iktidarın olduğu söylenerek, alaşağı edilmesi isteniyordu. Sonunda kötü emellerine kavuştular.

Bu bölücü medya, yıkımına durmadan devam etti. Keçisi çalınan müftüye, (Keçi çalan müftü) dedi. Bar çalıştıran bir bayan, başını kapatarak, (Müftü karısıyım) diyerek hükümete saldırdı. Kötü kimseler bunu sağa sola yollayarak, ortalığı karıştırmaya çalıştılar.

Sayın başkanın dediği gibi, binlerce iyi kimse, Twitter’a girse ne yapacak? Hâlbuki birkaç yüz provokatörün kışkırtmaları yüzünden ortalığı savaş alanına döndürebilirler. Bunu çok yakında gördük. (Polis çok sayıda insan öldürdü, haydi yaralılara kan vermeye koşalım) dediler. Yabancı ülkelerdeki halkı döven polisleri Türk polisi olarak lanse ettiler. Yayımladıkları videolarda, çapulcuların, yakıp yıktıkları yerleri göstermeyip polisin biber gazı sıktığını gösterdiler. (İktidara karşı halk tepkisini gösterdi) diyerek yalan dolanla gençlerin tansiyonunu yükselttiler. Hattâ iktidarı desteklemek için yapılan mitingi bile iktidara karşı olarak gösterdiler.

Bu durumu gören iyi kimseler, Twitter’da ne yapabilir? Sadece bunların yalan olduğunu söyleyebilir, belki onların kendileri de, bu yalanların etkisi altında kalabilirler. Çünkü uydurma isimlerle yağmur gibi tweet yağınca, insan kendi yalanına bile inanır.

Bir çapulcu, birkaç saat içinde çok yer yakıp yakar, bir ormanı kısa zamanda kül edebilir, ama o ormanı yeniden yapmak için yılların geçmesi lazım. Yıkmak kolay, yapmak zordur. Meşhur bir söz vardır:
(Süleymaniye Camisi’ni birkaç çapulcu, bombayla veya başka aletlerle kısa zamanda yıkabilir. Ama onu yeniden yapmak için bir Sinan, bir de Süleyman lazımdır.)

Bir deli bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz.

İyi kimsenin Twitter’da rolü çok az olur. Müslüman kimse, provokatörlerden yüz kat daha cesur olsa da, yalan ve iftira edemez, (Bölücüler yalan söylüyor) demekten başka şey elinden gelmez. Ama bölücüler, tutmazsa da iz bırakır diye, durmadan sağa sola çamur atarlar, önlerine gelen her şeyi yakıp yıkarlar.

Bu işler karşı atakla önlenemez. Yalan yazanlara, tahrik edenlere, halkı kışkırtanlara, provokatörlük yapanlara, yakıp yıkanlara caydırıcı ağır cezalar vermekle büyük ölçüde önlenir.

Radyo dinlemek, televizyona bakmak
Sual: Radyo dinlemenin, televizyona bakmanın, film izlemenin dinimiz açısından herhangi bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Radyo, sinema, televizyon, birer neşir, yayın vasıtasıdır. Kitap, gazete, dergi gibidir. Bunlar, tabanca gibi, birer vasıta, birer alettir. Tabancayı, kabahatsiz, günahsız, zararsız bir kimseye karşı kullanmak günahtır. Harpte, düşmana karşı kullanmak ise, çok sevaptır. Görülüyor ki, tabanca kullanmak, hep günahtır demek veya her zaman sevaptır diye kestirip atmak, doğru değildir. Bunun gibi, radyo ve filmler, iyi insanlar tarafından hazırlanır, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri bildirir, İslâmiyetin faydalarını, ahlak, ticaret, sanat, fabrikaların çalışması, tarih olayları, askerlik gibi din ve dünya bilgileri verirse, böyle radyoyu dinlemek, böyle filmleri ve televizyonları görmek, seyretmek günah olmaz, mubah olur.

Faydalı kitap ve dergi okumak gibi, her Müslümana lazım olur. Fakat bunlar, din düşmanları, ahlaksızlar tarafından hazırlanır, haram, çirkin, şarkılar, çalgılar bulunursa ve zararlı şeylerin propagandası yapılırsa, böyle radyoları dinlemek, televizyonları görmek ve böyle film gösterilen sinemalara gitmek caiz olmaz. Böyle olan gazete ve kitapları, romanları okumak gibi, haram olur. Hadîka ve Berîkada deniyor ki:
“Def, tanbur ve her nevi, çeşit çalgıyı evinde, dükkânında bulundurmak, kendisi kullanmasa bile, satmak, hediye, ariyet, kiraya vermek günahtır.”

Mubah ile günah karışık olursa ve radyoda, televizyonda, filmde veya bunların görüldüğü, dinlenildiği yerde, haram şeyler varsa, günaha girmemek için mubahı, hatta sevabı terk etmek lazım olur. Nitekim, müminin davetine gitmek sünnet olduğu hâlde, haram bulunan davete gitmemeli, haramdan, mekruhtan sakınmak için sünneti terk etmelidir.

Filtrele

Geri