Bu maili herkese gönderin!

Bu maili herkese gönderin!

Bu maili herkese gönderin!
Sual:
Birçok mailde, bu maili, şu kadar kişiye gönderin gibi ifadeler oluyor. Özellikle bayanlar arasında çok rağbet görüyor. Mesela deniyor ki:
1- Gönderirseniz bir mucizeyle karşılaşacaksınız, göndermezseniz başınıza şu felaketler gelir.
2- Şehitlerimiz için Fatiha zinciri oluşturuyoruz, bu maili alan herkes 3 Fatiha okusun ve bu maili 3 kişiye göndersin.
3- Bu iletiyi aldıysan, artık siz de salevat zincirinin bir parçası oldunuz demektir. Şimdi, yapmanız gereken, 5 salevat getirmek ve bunu en az 20 kişiye göndermektir.
4- Allah hiç bir zaman yanıltmaz, Allah’ın isimlerinin yazılı olduğu bu mesajı 9 kişiye gönderirseniz, yarın güzel haber alırsınız, eğer göndermezseniz şanssızlık 9 sene peşinizi bırakmaz. Ertelemeyin, bunlar Allah’ın isimleridir. Allah’ın adı geçti, artık göndermek zorundasınız.
5- Resulullahı rüyada gördüm bunu herkese duyurun! Duyuran şu nimetlere kavuşur, inanmayan belalara maruz kalır.
6- Bu hadis-i şerifi herkese gönderin; çünkü Peygamberimiz, (Bir cümle de olsa, benden duyduğunuz her şeyi iletin) demiştir. [Üstelik onun hadis olduğu da belli değildir. Hadis olsa bile, her hadisin internette dolaşması uygun olur mu?]
7- Bu duayı 7 kapıya dağıtanın muradı hâsıl olur, inanmayan ise musibete uğrar. 1251 yılında birinin eline geçirmiş, 7 yapıya dağıtmış, zengin olmuş. Sonra bir fakirin eline geçmiş, inanmamış, evi yanmış ve çocuğu ölmüş.
8- Bu mail 13 kişiye gönderilirse 13 gün sonra murada kavuşulur. Gönderilmezse başa şu belalar gelir.
9- Bu maili şu kadar kişiye göndermek milli ve dini bir davadır. Göndermeyen bizden uzak olur.
10- Lösemi hastası olan kızımın ilaç parası için yardıma ihtiyacım var. Lütfen yardım edin ve bu maili herkese gönderin. Bu maili başkalarına iletmeyenlere yazıklar olsun!
11-
Yakında bazı mail adresleri paralı olacak, ancak bu maili şu kadar kişiye gönderirseniz o zaman sizinki ücretsiz olacak.
12- Bu maili kesin oku ve herkese gönder! Doğruysa sen de yaşadın. Doğru olmasa da ne kaybın olacak ki? Denemekte, tedbirli olmakta bir zarar olmaz. Bu maili ileten herkes için Microsoft, 245 Euro verecektir. Ne kadar çok kişiye gönderirseniz, o kadar çok para kazanırsınız.
13- Bir hacker rekor için Türkiye'deki bütün kullanıcıların adreslerini imha edecektir. Sakın listenize rea adlı bir msn adresi kabul etmeyin! Listenizden biri kabul ederse siz de hacklenirsiniz. Sakın kabul etmeyin ve bu maili herkese gönderin!
14- … diye bir mail adresi sizi eklerse sakın kabul etmeyin! Bu virüs Meksika üzerinden yayılmıştır. Son 2 günde 5000 kişinin Messenger’ına girerek, bilgisayarlarını çökertmiştir. Bu maili herkese gönderin!
15- Virüs tuzakları, dur durak bilmiyor. Yine bir mail zinciriyle yeni bir virüs, bilgisayarlara dadandı. O yüzden sakın bu maili açmayın! Aslı olmasa da, bu uyarıyı bütün sevdiklerinize gönderin! Çünkü tedbirli olmakta fayda var.
16- Biri, “Şu firmadan arıyoruz, telefonunuzu kontrol etmek zorundayız. Bunun için 9090’ı aramanız gerekiyor” derse siz de ararsanız, bütün kimlik bilgilerinize ulaşır ve kendi telefon görüşmelerini sizin hesabınıza geçirir. Bu maili yakın dostlarınıza ulaştırın!
17- Bütün hastaneler Türkiye’nin her yerinden ulaşılabilen tek bir telefon numarasında birleştiler. Bu telefonu aradığınızda, en yakın ambulans, olay yerine gönderiliyor. Sizin ihtiyacınız olmasa bile, sevdiklerinize bir gün lazım olabilir.
18- Kızım kanser oldu ama hastane masraflarını karşılayamıyorum, lütfen bana yardım edin! [Bu yolla da vurgunlar oluyormuş.]
19- Bu maili herkese gönderip, linkteki ankete katılmazsanız vebal altında kalırsınız.
Böyle mailleri herkese göndermek mi gerekir?
CEVAP
Hayır. Bunları göndermemekle kimse vebal altına girmez. Aksine, göndererek bunlara alet olmak, bizi vebal altında bırakabilir. Milli ve dini dava denen mailleri çok kimseye göndermekle, kimse yapacağı işten vazgeçmez. Anketler de böyledir. Yardım isteyen mailler de genelde yalan çıkmaktadır.

Bunların hepsinde, çeşitli menfaatler veya art niyetler vardır. Özellikle dini içerikli olup, göndermezseniz başınıza felaketler gelir denen mailler, misyonerlerin daha önce mektup yoluyla yaydıkları Şeyh Ahmet Vasiyetnamesi türünde hurafelere benziyor.

Mucizeyle karşılaşacaksınız diye gönderilen maillerin ne kadar cahil kişiler tarafından yazıldığı meydandadır. Mucizeler, sadece Peygamberlerde görülür. Mucize kelimesini başka anlamda kullanmak yanlıştır.

Fatiha veya salevat zinciri oluşturuyoruz demek de uygun değildir. Herkes istediği kadar okuyabilir. Okumak ve insanlara göndermek için, belli bir sayı tayin etmek, bid’atlerin ortaya çıkmasına ve yayılmasına sebep olur. Allah’ın ismi geçti diye veya hadis-i şerif diye de göndermek gerekmez. Bilakis göndermemek gerekir. Allahü teâlânın ve Peygamber efendimizin ismini böyle işlere alet etmek çok çirkindir.

Herkese gönderin denen bütün bu maillerde, siyasi veya maddi menfaatler de vardır. Bu tür mailleşmelerle, mail adreslerinin reklâmı yapılıp, spam mail arayanlara, mail adresi bulunmaya da çalışılıyor. Bunların ve mail gönderdikçe para kazanacaksınız denilen maillerin de yalan olduğu ve altında çeşitli menfaatlerin olduğu meydandadır.

Çocuğunun veya bir yakınının hasta olduğunu söyleyip maddi yardım isteyen mailler genelde yalan çıkıyor. Bu tür mailleri hiç kimseye göndermemeli, zaten çoğunda yalan yanlış bilgiler bulunuyor. Bunları hemen silmeli, imha etmelidir. Sözümüzü kabul edecek biriyse, bize göndereni de ikaz edip bunlara alet olmamasını söylemelidir!

Musikinin dindeki yeri

Musikinin dindeki yeri

Sual: Dinimizde müzik haram mıdır?

CEVAP
Simanın caiz olduğu ve caiz olmadığı yerler vardır. Bazıları, kitaplardaki sima kelimesini çalgı olarak tercüme ettikleri için mubah çalgılar da var zannedilmektedir. Aşağıdaki yazıların tamamı İslam âlimlerinin kitaplarından alınmıştır. Nereden alındığı da sonunda yazılıdır. Kendimize ait tek cümle yoktur.

Aletsiz, çalgısız nağmeli sese sima denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. Gına haramdır. (Dürr-ül mearif)

Lokman sûresinin 6. âyetindeki lehv-el hadis ifadesini âlimler musiki, çalgı aleti olarak bildirmiştir. İbni Mesud hazretleri yemin ederek lehv-el hadis’ten kasıt, çalgı aleti ve musiki olduğunu söylemiştir. (Tefsir-i ibni kesir, Tefsir-i medarik) [İbni Mesud gibi büyük bir zata inanmayan cahillere ne denir ki?]

(Mevahib-i aliyye) ismindeki tefsirde, lehv-el hadis âyeti şöyle tefsir ediliyor:

Yalan hikâyeler yazarak veya şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’an dinlemelerine engel olmaya çalışanlara Cehennem ateşini müjdele! (Mevâkib tefsiri)

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Üçü hariç, her lehv bâtıldır.) [Deylemî]

Demek ki lehv, bir oyun, bir eğlence, bir çalgı olduğu için böyle buyuruluyor.

Müfessirler, İsra suresinin 64. âyetinde şeytana, (Vestefziz... bi savtike [Sesinle oynat]) demenin çalgı ile oynat demek olduğunu, bu âyetin, her çeşit çalgıyı haram ettiğini bildirmişlerdir. (Şeyhzade)

Müfessirler Enam suresinin 70. âyetini, (Dinlerini [şarkı ile, musiki ile] oyun ve eğlence haline sokanlardan uzak dur) şeklinde tefsir etmişlerdir.

(Şimdi siz bu söze [Kur’âna] mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz gafletle oynuyorsunuz.) [Necm 59-61]

Medârik tefsirinde entüm samidün ifadesi, (Kur'an okunduğunu işittikleri zaman onu dinletmemek için teganniye [şarkı türkü söyleyerek şamataya] başlarlar, oynarlardı) diye açıklanıyor. İbni Abbas ve Mücahid hazretleri de bu ifadenin şarkı olduğunu söylemiştir. (İgaset-ül-Lehfan)

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Peygamberin emrine uyun, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

(Kur'anı sana insanlara açıklayasın diye indirdik.) [Nahl 44]

Şimdi Resulullah efendimiz, yukarıdaki âyet-i kerimeleri nasıl açıklamışsa ona bakalım:
(İlk teganni eden şeytandır.) [Taberanî]

(Sesini gına ile yükseltene şeytan musallat olur.) [Deylemî]

(Rahmet melekleri, ceres, [çan, zil, çıngırak] bulunan yere girmez.) [Nesaî]

(Rahmet melekleri, köpek ve çan bulunan kafileye yaklaşmaz.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizî]

(Ceres, şeytanın mizmarıdır.) [Müslim, Ebu Davud, Nesaî] [Mizmar çalgıdır]

(Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır. Parası da haramdır. Kimin eti haramdan beslendi ise, ona Cehennem ateşi layıktır.) [Taberanî]

(Bir zaman gelecek, ümmetimden bazısı, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi, mizmarı [çalgıyı] helal addedecektir.) [Buharî]

(Musiki, zinaya yol açar.) [Mektubat-ı Rabbani 3/41]

(Musiki, kalbde nifak hâsıl eder.) [Beyheki]

(Suyun otu büyüttüğü gibi, şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Allah’a yemin ederim ki, suyun otu büyüttüğü gibi, Kur’an ve zikir de, kalbde imanı büyütür.) [Deylemî]

(Rabbim bana içkiyi, kumarı, darbukayı ve şarkı söyleyen kadınları haram kıldı.) [İ. Ahmed]

(Resulullah çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.) [Begavî]

(Ümmetimden bazıları, içkilere başka isim vererek içerler. Şarkıcı kadın ve çalgı aletleriyle eğlenirler. Allahü teâlâ, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar.) [İbni Mace]

(Şu beş şey zuhur ederse, ümmetimin helaki hak olur: Birbiriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesi.) [Deylemî, Hâkim]

(Ben, mizmarları [çalgıları], putları yok etmek için de gönderildim.) [İ. Ahmed, Ebu Nuaym, İbni Neccar]

(İblis, yeryüzüne indikten sonra, ya Rabbi bana ev ver dedi. Hamamlar senin evin. Yemek istedi. Besmelesiz yenen yemekler senin denildi. Müezzin istedi. Mizmarlar [çalgılar] müezzinin denildi. Yazıların dövme, hadislerin yalandır. Resulün [elçin] kâhinler, falcılar, tuzağın da kadınlardır.) [İbni Ebi-d-dünya, İbni Cerir]

(İblis, benim kitabım nedir dedi. Senin kitabın dövmedir, içeceğin sarhoşluk veren her içki, sadakatin yalan, müezzinin mizmarlar [çalgılar], mescitlerin de çarşılardır denildi.) [Taberanî]

(İki ses, melundur: Nimete kavuşunca mizmar [çalgı], musibete maruz kalınca feryat.) [Bezzar]

(Allahü teâlânın gazabına sebep olan şeyler: Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, tuhaf bir şey olmadan gülmek, musibette feryat etmek, nimete kavuşunca mizmar [çalgı çalmak].) [Deylemî]

(Şarkıcı ve çalgıcı kadınlar çoğalınca, içkiler her yerde içilince, yere batmalar görülecek, gökten taş yağacaktır.) [Tirmizî, Ebu Davud, İbni Mace, İ. Ahmed]

(Şunlar gelmeden önce salih amel işlemekte acele edin. Sefihler başa geçmeden, güvenlik kuvvetleri çoğalmadan, hüküm rüşvetle satılmadan, adam öldürme hafife alınmadan, akraba ziyareti kesilmeden, Kur’an mizmarlardan okunmadan, Kur’anı şarkı gibi okuyanlar öne geçmeden.) [Taberanî]

(Kur'an mizmarlardan okunduğu zaman ölebilirsen öl.) [Taberanî]

(Kur'anı mizmarlardan [çalgı aletlerinden] okuyanlara Allah lanet eder.) [Müsamere]

(Şu 15 kötü haslet işlendiği zaman ümmetim belaya maruz kalır:
1- Ganimete hıyanet edilince
2- Emanetin ganimet sayılınca
3- Zekât cereme kabul edilince
4- Erkek karısına itaat edince
5- Evlat ana babaya isyan edince
6- Kişi, arkadaşına itaat edince
7- Babaya cefa edilince
8- Toplantılarda yüksek sesle konuşulunca
9- En rezil kimse iş başına geçince
10- Şerrinden korkulan kimseye ikram edilince
11- Her yerde içki içilince
12- Erkekler ipek giyinince
13- Şarkıcı kadınlar çoğalınca
14- Çalgı aletleri yayılınca
15- Sonra gelenler, önceki âlimlere lanet edip onları kötülediği zaman.)
[Tirmizî]

(Gözün zinası [harama] bakmak, kulağın zinası [haram şeyleri] dinlemektir.) [Müslim]

İbni Hibban’ın bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah, develerin boyunlarındaki ceresleri [çanları] çıkarmıştır. Halbuki çan şehveti tahrik etmez. Çan bulunan yere rahmet melekleri girmiyor. Artık çalgıyı, çalgı aletlerini siz düşünün. Şeyh-ul-İslâm Ahmed İbni Kemal Efendi hazretleri Kırk Hadis kitabında buyuruyor ki:
(Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) hadis-i şerifindeki mizmar, bütün çalgı aletleridir. Bu hadis-i şerif, her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmektedir.

Hazret-i Ebu Bekir, iki küçük cariyenin tef çalıp şarkı söylediklerini gördü ve onları azarlayarak “Şeytanın çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. (Buharî)

İbni Ömer hazretleri, ihramlı bir toplulukta şarkı söyleyen birine, “Allah senin ibadetini kabul etmesin” dedi. (İbni Ebi-d-dünya)

Enes bin Malik hazretleri, “En pis kazanç, şarkı ve çalgı aletleriyle kazanılandır” dedi. (İbni Ebi-d-Dünya)

İbni Abbas hazretleri, “Çalgı aletleri haramdır” dedi. (Beyhekî)

Âişe validemiz, bir evde şarkı söyleyen birini görünce ona, “Yazıklar olsun sana. Bu şeytandır, bunu çıkarın dışarı” dedi ve onu çıkardılar. (Buharî)

Fudayl b. İyad hazretleri, “Müzik ve şarkı, zinanın teşvikçisidir” dedi. (İbni Ebi-d-dünya)

Şeyh Muhammed Rebhami hazretleri buyuruyor ki:
Saz, tanbur, def, ney ve diğer çalgı aletlerini çalmak, Allahü teâlânın emrini tutmamak olur. (Riyad-ün-Nasıhin)

İmam-ı Şa’ranî hazretleri buyuruyor ki:
“Hakim-i Tirmizî’nin Nevadiru’l Usul adındaki kitapta rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem efendimiz, (Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez) buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, (Cennet ehlinin okuyucularıdır) buyurdu. (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi)

İmam-ı Birgivî hazretleri buyuruyor ki:
Saz dinlemekten kulaklarını korumalıdır. (Risale-i Birgivî)

Mezhepsiz İbni Teymiye bile, “Şarkı ve müzik, şeytani duyguları harekete geçiren en etkili unsurlardan biridir” demiştir. (Mecmu-ul Fetava)

Şarkı, Kitap ve Sünnetle yasaklanmıştır. (İmam-ı Kurtubi)

Şarkı ve müzik aletlerinin haram olduğu konusunda icma vardır. (İbni Salâh)

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Ziyaeddin-i Şami, Mültekıt kitabında (Hiçbir âlim, teganniye mubah demedi) buyurdu.(m. 266)

Kur'an-ı kerimi musiki perdelerine uydurarak okumak haramdır. (Bezzâziyye)

Çalgı çalmanın haram olduğu, icma ile bildirildi. (Makamat-ı Mazheriyye)

Çalgı çalarak veya oyun arasında Kur'an okuyan kâfir olur. (Tergib-üs-salât)

İmam-ı Münavi hazretleri (Nikâhı herkese duyurun! Bunun için de, camide yapın ve def çalın) hadis-i şerifini açıklarken, (Mescitlerde def çalınmaz. Hadis-i şerif, mescid dışında çalınmasını, mescitte yalnız nikâh yapılmasını emrediyor) diyor. (Hadika)

Camide def çalmak günah olunca, başka çalgının camide çalınması hiç caiz olmaz. Kadınların düğünlerde def çalması caizdir. (Redd-ül-muhtar)

Şimdiki tarikatçıların yaptıkları gibi, dönmek, dümbelek, ney, saz çalmak haramdır. (Tahtavi şerhi)

Teganni ile okuyan bir imamın arkasında kılınan namazın iadesi gerekir. (Halebi)

Kur’an-ı kerimi, Arap şivesine uygun, tecvid ile ve güzel ses ile okumalıdır. Ebu Davud’daki hadis-i şerifte, (Kur'anı güzel sesle okuyun) buyuruldu. Yani "Allah’tan korkarak okuyun" demektir. Bu da, tecvid ilmine uyarak okumakla olur. Yoksa, harfleri, kelimeleri değiştirerek, manayı, nazmı bozarak teganni ile okumak haramdır. (Berika)

Teganni haramdır. (Tıbb-ün-nebevi)

Kur’an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek haramdır. Burhâneddin-i Mergınânî buyurdu ki:

Kur’an-ı kerimi teganni ile okuyan hâfıza, ne güzel okudun diyen kimsenin imanı gider. Tecdîd-i iman gerekir. Kuhistânî de, böyle yazmaktadır. (Dürr-ül-müntekâ)

İbni Âbidin
hazretleri buyuruyor ki:
Eğlence veya para kazanmak için başkalarına şarkı söylemek, sözbirliği ile haramdır. Çalgı ile raks etmek büyük günahtır. Sıkıntısını gidermek için kendi kendine şarkı söylemek günah değildir. Çalgı olarak, yalnız kadınların düğünlerde def çalması caizdir. (Redd-ül-Muhtar)

Fısk ve içki içilen yerlerde çalgı çalmak ve bunu dinlemek haramdır. Resulullah çobanın kavalını işitince, parmakları ile mübarek kulaklarını kapadı ise de, yanında bulunan Abdullah bin Ömer’e kulaklarını kapamasını emretmedi. Bu da, elde olmadan duymanın haram olmadığını göstermektedir. Çalgıyı, içki, oyun ve kadın bulunan yerlerde keyif için çalmak haramdır. Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünlerde ve askerlikte davul çalmak da caizdir. [Okullarda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir.] (Hadika)

Def, tambur ve her çeşit çalgıyı evinde, dükkânında bulundurmak, satmak, hediye etmek, ariyet veya kiraya vermek günahtır. (Berika)

Tasavvuf müziği diye bir şey yoktur. Müzik, nefsin gıdası, ruhun zehiridir, kalbi karartır. (Dürr-ül mearif)

İlahileri çalgı ile ney çalarak okumak bid'attir. Harama helal diyen ve haramı ibadete karıştıran kâfir olur. (Seadet-i Ebediyye)

İmam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki:
Bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Resulullah efendimiz gelince, şarkıyı bırakıp, Resulullah'ı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin! Beni övmek [mevlid, ilahi] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

[Bazıları, bu hadis-i şerife istinaden kadınların şarkı söylemesinin ve çalgının caiz olduğunu söylüyorlar. Şarkı söyleyenler cariye idi. Cariyenin avret yeri erkeğinki gibidir. Sesi de avret değildir. (İhya)]

Her çeşit çalgı dinlemek haramdır. (Fetâvâ-i Bezzaziyye, Hadika, Ahlak-ı alaiyye)

Müzik bütün dinlerde büyük günahtır. (Dürr-ül-münteka)

İncilin yasakladığı müziği, sonradan papazlar Hristiyanlığa soktu. (Mevahib-i ledünniyye şerhi Zerkanî)

Müzik kelimesi, Yunanlıların büyük putları olan Zeüs’ün kızları sayılan Mousa (Müz) denilen 9 heykelin adından hâsıl olmaktadır. Bozuk dinler, kalbleri ve ruhları besleyemediği için, müziğin, her çeşit çalgı sesinin nefislere hoş gelmesi, nefisleri beslemesi ruhani tesir sanıldı. Bugünkü batı müziği, kilise müziğinden doğdu. Bugün yeryüzünü kaplayan bozuk dinlerin hemen hepsinde, müzik, ibadet halini almıştır. Müzik ile, her çeşit çalgı ile nefisler keyiflenmekte, şehvani, hayvani arzular kuvvetlenmektedir. Ruhun gıdası olan, kalbleri temizleyen ve nefisleri ezip, haramlara olan arzularını yok eden, ilahi ibadetler unutulmaktadır. Müzik, her çeşit çalgı, insanları, alkolikler ve morfinmanlar gibi gaflet içinde, uyuşuk yaşatmaktadır. Böylece, nefisleri azdırarak, sonsuz saadetten mahrum kalmasına sebep olmaktadır. İslam dini, insanları bu felaketten korumak için, müziği kısımlara ayırmış, zararlı olanlarını haram kılmış, yasak etmiştir. (Seadet-i Ebediyye)

Bayram günü oyun oynamak
Sual:
Bayram günü, sahabe çalgı çalıp oynuyorlarmış. Bize neden caiz değildir?
CEVAP
Çalgı çalmak caiz olmaz. Peygamber efendimiz, Medine’ye geldiği zaman, Medinelilerin iki eğlence günü olduğunu bildirdiler. Cahiliyet zamanındaki eğlencelerden bahsettiler. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allah, o iki günü onlardan daha hayırlı iki gün olan kurban ve Ramazan bayramının günleriyle değiştirdi.) [Buharî]

Hazret-i Âişe anlatır:
Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü çevirdi, sonra babam [Hazret-i Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullah’ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgulken, cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar. (Buharî, Müslim)

Yine Âişe validemiz anlatır:
Bayram günü Habeşiler oyun oynarken Resulullah beni çağırdı, ben de başımı onun omzuna koyup, hevesim gidene kadar seyrettim. (Buharî, Müslim, Nesaî)

Oyun oynayanlar, eğlenenler, cariyeler ve Habeşi kölelerdir. Def çalıp oynamak cariyelere verilmiş bir ruhsattır. Sesleri de avret değildir. Hür kadınların sesleriyse avrettir. Ancak düğünlerde, kadınlar arasında def çalabilirler. Cariyeler gibi erkekler arasında çalamazlar. Cariyelerin bu hareketlerini hür kadınlara da uygulamak, dinde reforma girer. Habeşi kölelerin oyunları ise, mızrak, kılıç ve kalkan oyunlarıydı. Bu hadis-i şeriflere dayanarak sahabe çalgı çalardı demek çok yanlış ve iftira olur.

Çalgı ve Allah sevgisi
Sual:
(Çalgı, Allah sevgisini artıyorsa mubahtır, süslü, açık, güzel bayana bakmak da ferahlık veriyorsa, Allah sevgisini artırıyorsa, çiçeğe bakmak gibi mubah olur) deniyor. Haram olan şey, nasıl mubah olabilir?
CEVAP
Çok yanlıştır. Çalgının haram olduğu çeşitli hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Haram olan şey derttir, derde deva, ruha gıda olmaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlânın size haram ettiği şeylerde şifa yoktur.) [Hâkim]

Çalgı nefsin hoşuna gider, o hain nefsi besler. Günah hoşa gidince insanı Allah sevgisine mi kavuşturur?

Güzel bir çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelir. Ruhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emirlerine uymasına sebep olmaktadır. Parfümlü açık bayana bakmak ise, nefse hoş gelir. Kulak renkten zevk almaz. Göz de sesten zevk almaz; çünkü anlamazlar. Nefis, Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmaktan çekinmez. Onun zevklerinin sonu yoktur. Namahreme bakmakla doymaz. Daha başka şeylerin zevkini tatmak ister. Nefsin taşkın zevkleri, insanı, sefalete, hastalıklara, aile facialarına, felaketlere sürüklemektedir. Allahü teâlâ, bu facialara mani olmak için, kadınların, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı, çalgıyı yasak etmiştir.

(Çalgı, Allah sevgisine götürüyorsa caiz olur) demek, (Zina, içki, kumar Allah sevgisine götürüyorsa caiz olur) demeye benziyor. Dinimizin yasakladığı çalgıyı böyle savunmak, tamamen ilim dışıdır.

Ruhun ve nefsin gıdası
Sual:
(Çalgı haram değildir, çünkü insanın çalgıya da ihtiyacı vardır. İyi bilinmeli ki, musiki ruhun gıdasıdır) deniyor. Ben bekârım, evlenme ihtiyacı hissediyorum. Ara sıra ihtiyacımı gidermek için geneleve gitmem, bu yazara göre caiz mi oluyor?
CEVAP
İhtiyacı gidermek için, haram caiz olursa, bu da caiz olur. Böyle kıyası ancak dinde reformcu cahiller yapar. Dinimiz çalgıyı kesinlikle haram etmiştir. Müzik, kâfir olan nefsimizin gıdasıdır, ruhumuzun zehridir. Aşağıda vesikaları vardır, açıkça, (Kalbde nifak hâsıl eder, ruhun zehridir) deniyor. Kalbin ve ruhun gıdası ibadet etmektir, Allahü teâlâyı ve onun sevdiklerini sevmektir. Nefsin gıdası haramlardır.

İbadetle başka şey mukayese edilmez
Sual:
Tam İlmihal’de, “Hoparlörden çıkan imamın sesine âmin denince namaz bozulur. Çünkü imamın değil, benzeri bir sese âmin denmiş oluyor” deniyor. Hoparlörden çıkan ses, sahibinin gerçek sesi olmadığına göre, radyodan, kasetten dinlediğimiz sesler de gerçek müzik olmaz. O zaman radyodan müzik dinlemek caiz olmuyor mu?
İbni Âbidin’de, “Birinin yüzüne bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki görüntüsüne bakabilir. Çünkü bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir” deniyor. Bu duruma göre porno film seyretmek caiz olmuyor mu?
CEVAP
Her ikisi de caiz olmaz. Birinci örnekte ibadetle müzik dinlemek birbirine karıştırılıyor. İbadet ayrı, müzik ayrıdır. İbadetle başka şey mukayese edilmez. Namazda yiyip içmek namazı bozar, ama başka zaman yiyip içmenin mahzuru olmaz. Namazda iken başkasının sözü ile hareket edince namaz bozulur, ama başka zaman mahzuru olmaz. Biz namazda iken, biri Fatiha okusa, sonunda biz âmin desek namaz bozulur. Ama imamın Fatiha’sına âmin dense bozmaz. İmamdan gayrısına âmin denmez. Hoparlörden çıkan ses de hakiki bir sestir, ama imamın sesi değildir. Hoparlörden çıkan sese gerçek ses değildir denmez. Gerçek sestir. Ama imamın sesi değildir, benzeri bir sestir. Onun için namaz sahih olmuyor.

Müzik, müziktir, ister bunu Yeliz çalsın, isterse Kaya çalsın, isterse teypten gelsin, fark eden bir şey olmaz. Şarkıcının bizzat kendi sesi olmasa da, benzer bir ses oluyor, yani yine aynı günah oluyor. Burada sesin benzeri ile aynısı fark etmiyor. Ortada bir iş ve bir ses var, benzeri ile aynısı olması neticeyi değiştirmiyor.

Resim bir insanın bizzat kendisi değildir, kendisinin resmidir. Resme bakmakla kendisine bakılmış olmaz. Ama çıplak resmine bakmak haram olur. Şimdi bilgisayarla çıplak kadın resmi de yapılıyor. Bu tamamen hayali bir resimdir buna bakmak haram olmaz denemez.

Bilgisayarla yazılan yazı, asıl yazı değil diye, bu yazılar, şahıslar ve kanun nezdinde ve dinimize göre geçersiz olur mu hiç? İyi ise iyi yazıdır, kötü ise kötü yazıdır.

Bir CD'nin içine yüzlerce cilt kitap sığıyor. Elektronik ortamda kitaplar, hatta kütüphaneler var. Hakiki kitap değil diye bunlar yok sayılır mı? Radyoda, TV’de, telefonda veya bilgisayarda, çeşitli suç işlesek, sonra bunları dikkate almayın, bunlar bizim hakiki görüntümüz, hakiki sesimiz ve hakiki yazımız değil, benzerleridir desek, suç işlememiş mi oluruz? Yazdığımız ve söylediğimiz şeyler dinen yasak ise, günahtan kurtulur muyuz?

Telefon sapıkları, musallat oldukları insanlara neler çektiriyor. İlanı aşk yapan, sövüp sayan veya müstehcen konuşanları var, her türlüsü var. Şimdi bunların hakiki sesi değil diye yaptıklarını hoş görebilir miyiz? Bu sapık, benim hakiki sesim değil, beni suçlu sayamazsınız diyebilir mi?

Bunun için ibadetle ibadet olmayan işi karıştırmamak gerekir. Robotla çok iş yapılabilir ama, robota namaz kıldırsak kendimiz kılmış olmayız veya namazımızı filme alsak, namaz vakitlerinde onu oynatsak namaz kılmış olmayız. Bazı kimseler, “Hoparlör günlük işlerde kullanılıyor da niye ibadette kullanılmasın” diyorlar. Robotlara bir çok işler yaptırılıyor. Robota imamlık da yaptırılabilir, Kur’an da okutulabilir, namaz da kıldırılabilir. Belki hacca da robot gönderilir. Peki ama, bunların dinimizle ne alakası olur? Bu aletler ibadet olmayan işlerde kullanılır. İbadete bid’at sokulmaz.

Çalgı aleti olan odada namaz kılmak
Sual:
Cep telefonuyla veya TV ile müzik de dinleniyorsa, yine çalgı çalan alet hükmüne girer mi? Yani bunların bulunduğu odada kılınan namaz mekruh olur mu?
CEVAP
Seadet-i Ebediyye’de, (Çalgı da dinlenen ve bakması haram olan resimlerine de bakılan şeyler, çalgı aleti gibidir) deniyor. Böyle, çalgı dinlenen ve haram görüntüler izlenen bir TV kapalı da olsa, yine o odada namaz kılmak mekruh olur. İçki, kumar, çalgı aleti bulunan mahalde namaz kılmanın mekruh olduğu, buraya rahmet meleklerinin girmeyeceği ve burada yapılan duanın kabul olmayacağı Tergib-üs-salât ve Nisab-ül-ahbâr’da bildirildiği Seadet-i Ebediyye’de yazılıdır.

Yine bunun gibi, içki içilmese de, içki bulunan odada namaz kılmak da mekruhtur. Bilgisayarda günah işleniyorsa, açık kadınlara da bakılıyorsa veya müzik çalınıyorsa, o odada namaz kılmak mekruh olur. Müzik çalınmıyorsa, açık resimlere bakılmıyorsa mekruh olmaz.

Cep telefonunda çalgı da çalınıyorsa, internete girilip haram görüntülere bakılarak günah işleniyorsa, o da çalgı aleti gibidir.

Haber dinlenen TV’de, verilen haberin içinde müzik ve açık kadın varsa, kadına özel olarak bakmıyorsak, müziğini de özel olarak dinlemiyorsak, kasten dinlemek gibi olmaz.

Namaz kıldığımız yere, başkaları çalgı dinledikleri telefonla gelirse, bizim elimizde olan bir durum olmadığı için, biz sorumlu olmayız.

Cariyelerin şarkı söylemesi
Sual:
Buharî ve Müslim’de bildiriliyor ki: Hazret-i Âişe anlatır:
"Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra babam [Hazret-i Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullah'ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.”
Bu olay, kadınların erkeklerle beraber oturmasının, çalgı çalmasının, şarkı söylemesinin ve seslerini erkeklere duyurmasının helal olduğunu gösteriyor mu?
CEVAP
Kesinlikle göstermez. Yukarıdaki ifadeleri İslam âlimleri nasıl açıklıyor, ona bakalım:

1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları günah değildir. Hatta efendisiyle nikaha lüzum görmeden ilişkiye girmeleri de caizdir. Çünkü cariyenin dindeki statüsü farklıdır. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını söylemek Müslüman’ım diyen kimseye yakışmaz.

2- Hazret-i Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Bu ve benzeri hadis-i şeriften İslam âlimleri şu hükmü çıkarmışlardır:

Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünlerde ve askerlikte davul çalmak, kahramanlık türküleri söylemek, okullarda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir. Kadınların düğünlerde ve bayramlarda kendi aralarında def çalması caizdir. Bunun dışındakiler haramdır. (Hadika)

Kahramanlık şarkılarının, mehter marşlarının, düğünlerde davul ve def çalmanın caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını gerektirmez.

3- Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Resulullah efendimiz gelince, şarkıyı bırakıp, Resulullah'ı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin! Beni övmek [mevlid, ilahi] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

İbadete müzik karıştırmak
Sual:
İbni Mace’nin bildirdiğine göre, Resulullah, Rübeyyi binti Muavviz’in düğününde, def çalarak Bedir savaşıyla ilgili kahramanlık türküleri söyleyen iki küçük kızı dinlemiştir. Bu esnada şarkı söyleyenlerden biri; “Aranızda, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber var” demesi üzerine, Resulullah Efendimiz, (Bırak o sözü, önceki söylediklerine devam et, gaybı ancak Allah bilir) buyurmuştur. Bu da her çeşit çalgının helal olduğunu göstermiyor mu?
CEVAP
Asla göstermez. Kahramanlık türkülerini söyleyenler cariyelerdir. Cariyelerin hükmü ise yukarıda bildirildi. İslam âlimleri buradan iki hüküm çıkarmışlardır:

1- Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünlerde ve askerlikte davul çalmak, kahramanlık türküleri söylemek, okullarda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir. Kadınların düğünlerde ve bayramlarda def çalması caizdir. (Hadika)

2-
Beni övmeyi bırak, önceki sözlerine devam et buyurması haram işleyerek ibadet yapılamayacağını göstermektedir. İslam âlimleri İlahileri çalgı aletleriyle söylemenin küfür olduğunu bu hadis-i şeriften çıkarmışlardır.

Sevgi gösterisi
Sual:
Beyheki bildiriyor ki: Resulullah, hicret esnasında Medîne’ye teşrif buyurduğu zaman, kadınlar dam başlarında defli ve sesli olarak, “Taleal-bedru aleynâ….” diyerek sevinçlerini göstermişlerdir. Bu da, her çeşit çalgının helal olduğunu göstermiyor mu?
CEVAP
Kesinlikle göstermez. Bu olay, henüz İslamiyet’in başında olmuştur. O zaman henüz hicab âyet-i kerimesi inmemişti. Yani kadın erkek beraber oturulması yasak edilmeden önce idi. Kadın sesinin haram edilmediği vakitte idi. Eshab-ı kiram, içki yasak edilmeden önce içki içip namaz kılarlardı. Bunu örnek gösterip de içki içmenin caiz olduğunu söylemek nasıl yanlış ise, hicab âyetinden önceki olayları gösterip, kadınların şarkı söylemesine cevaz vermek de o kadar yanlış olur.

Düğünlerde def çalmak
Sual:
Peygamber efendimizin, ney sesini işitince, yanındaki Nafi’ye kulaklarını kapatmasını emretmemesi, her çeşit çalgının helal olduğunu göstermiyor mu?
CEVAP
Tabiinin büyüklerinden Nafi anlatır: Abdullah ibni Ömer ile beraber gidiyorduk. Ney sesi işittik. Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı. Oradan hızla uzaklaştık. Ney sesi daha işitiliyor mu, dedi. Hayır, işitilmiyor dedim. Parmaklarını kulaklarından ayırdı. Resulullah da böyle yapmıştı dedi. Nafi, sonra dedi ki, ben o zaman çocuk idim. Bundan anlaşılıyor ki, Nâfi’ye kulaklarını kapamasını emretmemesi, çocuk olduğu için idi. Çünkü çocuk isteyerek dinlese de ona günah olmaz. Yoksa, Abdullah takvası sebebi ile kulaklarını kapattı demek doğru değildir. Nafi, böyle yanlış anlaşılmaması için, çocuk olduğunu bildirdi. (Eşiat-ül-lemeat)

Müziği helal göstermek için, hadis-i şerifleri ve olayları değiştirenler için, yukarıda delil gösterdikleri olayda Peygamber efendimizin mübarek kulaklarını kapatması kendi aleyhlerine delildir. Madem Peygamber efendimiz güya çalgıya müsaade ve teşvik etti, niye mübarek kulaklarını kapatıyor? Kapatmasına lüzum yoktu ki. Buradan İslam âlimlerinin çıkardığı hüküm, müziği istemeyerek duymanın haram olmadığıdır. Özel dinlemek ayrı, gayri ihtiyari duymak ayrıdır. Abdullah bin Ömer hazretlerinin de yaptığı gibi yapmak dinin emridir.

Cennette müzik var mı?
Sual:
Cennette bile çalgı ve müzik vardır. Bu nasıl inkâr edilebilir ki?
CEVAP
Cennette her şeyde olduğu gibi akla ve hayale gelmeyen en güzel şeyler vardır. Orada bizim bilmediğimiz şahane nağmeler vardır. Bilinmeyen şeyler bilinenlerle mukayese edilemez. Ebu Hüreyre radıyallahü anh anlatır:

Bir kimse gelip, (Ya Resulallah nağmeli ses çok hoşuma gidiyor. Cennette güzel ses var mıdır?) diye sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Yemin ederim ki, dünyada ibadet eden, Allahü teâlâyı zikredip, çalgı ve oyun aletlerinin sesine kulak vermeyenler, Cennette, bir benzeri duyulmayan, Allahü teâlâyı tesbih ve takdis eden güzel seslerle, sürur ve neşeye gark edilirler.) [Gunye-tüt-Tâlibîn]

Başka bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kıyamette, Allahü teâlâ, meleklerine buyurur ki: Kulaklarını ve gözlerini mizmarlardan [çalgılardan] ve haramlardan koruyanları getirin. Melekler onları, misk ve amber tepeleri üzerinde toplarlar. Allahü teâlâ buyurur: Onlara tesbihimi ve temcidimi duyurun. O kimseler öyle güzel sesler duyarlar ki, benzerlerini hiç kimse duymamıştır.) [Deylemî]

Yine bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor:
(Allah beni hidayet ve âlemlere rahmet olarak gönderdi. Beni; çalgıları, eğlenceleri, cahiliyet işlerini ve putları yok etmek için gönderdi. Rabbim, izzeti üzerine yemin etti ki, bir kul dünyada şarap içerse, ona kıyamette muhakkak Cennet şarabını haram kılacak, bir kul da hamrı [içkiyi] terk ederse Allah da ona muhakkak, Cennet şarabından içirecektir.) [Ebu Nuaym]

Ahiret şarabı dünya şarabına benzemez. Ahirette şarap var diye dünya şarabına helal denir mi? Ahirette güzel sesler var diye dünyadaki çalgılara helal demek de bundan daha kötüdür. Üstelik Cennette bu güzel nağmeleri dinleyecek olanların, dünyada çalgı seslerini dinlemeyenler yani bu haramdan kaçınanlar olduğu da açıkça bildiriliyor.

Şu da önemli bir husustur ki, harama helal diyen kâfir olur.

Biracının şahidi
Sual:
Yusuf el-Kardavî, (kadının müzik yapması ve bu müziğin başkalarınca dinlenmesi haram değil; caizdir) diyor. Buna ne diyeceksiniz?
CEVAP
Kardavî, kendisinin mezhepsiz olduğunu açıkça itiraf eden bir sapıktır. Böyle deliller için, atalarımızın (Biracının şahidi şarapçı olur) sözü gayet uygundur. Fıkhi bir hüküm:

Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)

Nağmesiz şarkı olmaz
Sual:
Müzik yapan kadın müziğinde “düzgün, doğru, ciddî, ağırbaşlı, vakûr, edâsız, itaatsiz, cilvesiz, cazibesiz, art niyetsiz sözler” söylerse ve düzgün hâller ve davranışlar gösterirse, o müzik caiz olup, radyoda TV’de söylenemez mi?
CEVAP
Erkek de söylese kadın da söylese hattâ Robot bile söylese müzik yine haramdır. Kadının söylediği hangi şarkıda eda, cazibe, cilve olmaz ki?

Bırakın şarkı türküyü kadınlar zaruret olmadıkça namahrem erkeklerle konuşamaz. Ramuz-ül-ehadis kitabının 469. sayfasındaki ilk hadis-i şerif şöyledir:
(Ey kadınlar, ancak mahreminiz olan erkeklerle konuşun, mahreminiz olmayanlarla konuşmayın!) [İbni Said]

Fıkhi bir hüküm:
Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)

İmam-ı Gazalî hazretleri ve musiki
Sual:
Bazı kimseler, hiçbir İslam âlimi müziğe cevaz vermedi ama, İmam-ı Gazalî hazretlerinin müziğe helal dediğini söyleyerek çalgı dinliyorlar. Böyle bir şey var mı?
CEVAP
Hayır, hiçbir İslam âlimi çalgıya, müziğe mubah dememiştir. Hepsi de haram demiştir. Bazı mütercimler, sima veya sema kelimesini müzik anlamı vererek tercüme ettiklerinden dolayı bu büyük hataya sebep olmuşlardır. Dört mezhepte de çalgı haramdır.

Aletsiz, çalgısız nağmeli sese sima [teganni] denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. Gına haramdır. (Dürr-ül mearif)

Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)

Abdullah-i Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
Sima [güzel ses], evliyanın kalbindeki sıkıntıyı rahatlığa çevirir. Gâfillerin sima dinlemesi, fıska yol açar. Hiçbir çalgı caiz değildir. (m. 85)

İmam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki:

Gıybet veya devamlı ipek giymek, yahut devamlı çalgı dinlemek gibi günahlara devam etmek kalbin kararmasına yol açar. (K. Saadet s.580)

İçki içmek ve çalgı dinlemek gibi, kul hakkı ile ilgili olmayan günahların hepsine tevbe etmek gerekir. (İhya 4/65)

Herkes dünyadaki işine göre haşr olunur. İçki içenler, sarhoş olarak, çalgıcı, çalgı çalarak haşr olunur. (Dürre-tül Fâhire fî-keşf-i ulûm-il-âhıre – Kıyamet ve Ahiret, s.36)

Çalgı dinleyenin veya ipek giyenin şahitliği kabul edilmez. (İhya 4/41)

Davet edildiği yerde günah bir şey varsa, mesela duvarda canlı resimleri varsa yahut çalgı çalınıyorsa, kadın erkek karışık ise böyle bir davete gidilmez. (K. Saadet s.207)

Ud ve saz çalmak haramdır. (K. Saadet s.231)

Çalgı aletlerinin imalinden kaçınmak, zulümden kaçınmak olur. (İhya 2/218)

Gizli haram işlenen eve girmek yasaktır. Ancak dışarıdan duyulacak şekilde içeride çalgı çalınıyorsa, bunu duyanların içeri girip çalgıları kırması caizdir. (İhya 2/802)

Fitne çıkmayacaksa kötü işler yapanlar tehdit edilebilir. Mesela, kötü biri, namuslu kadına tecavüze yelteniyorsa veya orada çalgı çalıyorsa, arada ırmak veya duvar gibi bir mani varsa, o kişiye, (Bu işten vazgeç, yoksa seni öldürürüm) diye tehdit edebilir. Öldürülmez ama tehdit edilir. (İhya 2/815)

Kalbi Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerden birine bağlılığı olanın sima, tegannili sesleri dinlemesi, haram olup, onun için öldürücü zehirdir. (K. Saadet s. 321) [Bu sözü delil gösteren cahiller, (Çalgı kötü kimselere haram, bizim gibi kalbi temizlere haram değil) diyorlar. Halbuki burada çalgı denmiyor, nağmeli ses deniyor. Çalgı herkese haramdır. Tasavvuf büyüklerinden Mahmud-i İncirfagnevî hazretleri buyuruyor ki:

(Yüksek sesle zikir yapabilmek için, kalbinde yalan ve gıybet bulunmamak, boğazından haram ve şüpheli şey geçmemiş olmak, gönlü riya ve gösterişten temiz olmak lazımdır.) İşte, teganni, sima yalnız böyle kimselere faydalı olur. Fıkıh âlimleri de, teganninin, böyle olmayanlar için ve çalgının herkes için, haram olduğunu bildirmişlerdir.]

İnsana zevk veren ahenkli nağmeler, gönüllerde saklı olan güzellik ve çirkinlikleri açığa çıkarır. Her kaptan içindeki sızar, sima eden kişinin içinde ne varsa dışına o sızar. Sima kalbe ulaşınca, kalbde galip olan ne ise, onu harekete geçirir. (İhya 2/675)

Kalbinde haller hasıl olmayan, hasıl olsa da nefsi şehvetten kesilmemiş tasavvuf yolcularına güzel ses, nağme faydadan çok zarar verir. Ali Hallaç; Şeyh Ebu’l Kasım-ı Gürgani’nin müridlerinden idi. Sima için izin istedi. (Hiç bir şey yeme, sonra lezzetli yemekler yersin. O aç halinle simaı yemekten çok istiyorsan, sima yapman caizdir) buyurdu. Kalb hallerine kavuşmayan, hak yolu, halleri ile anlayamayan yahut bazı hallere kavuşup henüz şehvetten kesilmemiş olan müridlere üstadları simaı yasaklamalıdır. (K. Saadet s.325)

Simaı eğlence ve oyun şeklinde âdet etmek haramdır. Nitekim bazı küçük günahlar vardır ki, devam edilirse büyük günah olur. Bazı şeyler ara sıra ve az olursa mubah olur. Çok olunca haram olur. (K. Saadet s.329)

Ses dinlerken, ud, keman, ney, saz, kaval gibi hiç bir çalgı çalmamalıdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır. Hoş olduğu, hoşa gittiği için haram değildir. Bir kimse hoşa gitmeyecek şekilde rastgele çalsa da, ustalıkla çalmasa da yine haramdır. (K. Saadet s.326)

Kalbde helal olan şeyin sevgisi [mesela Allah sevgisi] varsa, sima [ilahi, kaside gibi nağmeli sesler] onu artırıyorsa o kimsenin teganni dinlemesi helal olur. Kalbinde, dinimizin yasak ettiği bir şey olanın teganni dinlemesi günah olur. (K. Saadet s.322)

Bayramlarda ve arada bir olursa [Hazret-i Âişe validemizin seyrettiği zenci cariyelerinki] oyunlar, teganniler ve bunları seyretmek haram değildir. (K. Saadet s.322) [Cariyelerin saçını başını açmaları günah olmadığı gibi nağmeli sesleri de haram değildir.]

Düğünlerde def çalmak ve teganni etmek mubahtır. (K. Saadet s.323)

Teganni, raks, def çalmak, kılıç ve kalkan oyunları ve neşeli günlerde zencilerin oyunlarını seyretmek mubahtır. (İhya 2/695)

Bayram günü zenci cariyelerin oyunlarını Resul-i ekrem efendimiz kapı üzerinden Hazret-i Âişe’ye seyrettirmiş ve ikisi beraber bakmışlardır. (İhya 2/827)

Kusurları, azapları bildiren [çalgısız] kasideleri, ilahileri dinleyerek üzülmek, ağlamak sevaptır. Ancak Allahü teâlânın kaza ve kaderini beğenmeyip, ona üzülüp, üzüntüsünün artması haramdır. (K. Saadet s.324)

Hacca gidenin, Kâbe, hac, Mekke, Medine şiirleri, ilahileri, kasideleri dinlemesi ve bunları güzel sesle okuyup para kazanması helaldir. (K. Saadet s.323-324)

Hacıları uğurlarken Kâbe, zemzem ve diğer mübarek makamları öven ve Arab çölünü anlatan şiirlerde nefesli ve telli çalgılar yoksa, bunların hepsi caizdir. (İhya 2/690)

Düşmanlarla savaşmayı ve Allah sevgisi uğruna canını feda etmeyi kuvvetlendiren kahramanlık şarkılarını [mehter marşlarını] dinlemek mubah olur. (K. Saadet s.324)

Düğün, ziyafet ve sefer dönüşü gibi sevinmek gereken yerlerde, bayram günlerinde nağmeli seslerle, teganni ile neşelenmek caizdir. (K. Saadet s.324)

Düğün ve benzeri yerlerde davul, def çalmak haram değildir. Hacılar ve askerlerin davul, bando çalması caizdir. Ahlakı bozuk gençlerin davul çalması da haramdır. (K. Saadet s.326)

Çalgı âletleri üçe ayrılır:
1- Haram olanlar. Tambur, düdük, zurna gibi şarkıcılara eşlik eden aletlerdir.

2- Mekruh olanlar. Bunlar tek başına çalınmadığı halde şarkıcıyı coşturan kaval gibi aletlerdir.

3- Mubah olanlar. Bunlar da eğlence aleti değil de boru ve harp davulu gibi haberleşme aletleri ile nikah için çalınan def gibi toplantıya çağırma ve herhangi bir hususu ilan etmek için kullanılan aletlerdir. (Mükaşefetü´l Kulub - Kalblerin Keşfi)

Ud, sanc [zil], telli çalgılar, berbed ve benzeri Irak çalgılarının hepsi yasaktır. İçki içenlerin âdeti olmayan davul ve benzerleri [düğünlerde] yasak değildir. (İhya 2/685)

İçki âlemlerinde kullanılan trampet, nefesli ve telli çalgılar haramdır. Bu çalgılar yasak, diğerleri ise mubahtır. Mubah olanlar def, davul, şahin, kadib gibileridir. (İhya 2/701)

Vezinli güzel ses haram değildir. Şayet kötü sözlerden meydana gelmişse, ister nağmeli okunsun, ister nağmesiz okunsun haramdır. (İhya 2/686)

Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak haramdır. (K. Saadet s.333) [Tecvide uygun olarak teganni edilirse mahzuru olmaz.]

Mescitlerde Kur’anı teganni ile okuyanları nehy etmek farzdır. (İhya 2/823)

Resulullah efendimiz, Rebi' binti Muavvizin evine geldi. Cariyeler def çalıyor, şarkı söylüyorlardı. Onu görünce kesip, kasidelerle Resulullahı övmeye başladılar. [Buharî’nin rivayet ettiği] (Susun, önceki söylediğinize devam edin) buyurdu. Çünkü onu övmek ibadettir. Oyun eğlence arasında ibadet olmaz. (K. Saadet s.333)

İmam-ı Gazalî hazretlerine ait bu yazıların özeti şudur:
1-
İçki içenlerin dinlediği nefesli çalgıları ve bütün telli çalgıları çalmak ve dinlemek haramdır.

2- Şarkıcının kazancı haramdır. Şahitliği kabul edilmez, hediyesi alınmaz.

3- Belli zamanlarda [düğünlerde, bayramlarda] ve belli şartlarla [ibadete karıştırmamak, haram şeyler söylememek şartıyla] def, davul gibi çalgılar çalmak caizdir. Bunlara da diğer nefesli ve telli çalgıları karıştırmak caiz değildir.

4- Hacca gidecek olanın Kâbe, hac, Mekke, Medine şarkılarını dinlemesi, askerlerin cesaretlerini artırıcı savaş, kahramanlık şarkılarını, [mehter marşlarını] dinlemesi caizdir. Bayramlarda, düğünlerde, hac yolunda çalınması mubah olan çalgıları bile, her zaman dinlemeyi ve çalmayı âdet haline getirmek caiz değildir.

5- Müslümanların bayramlarda sevinmeleri, sevinçlerini göstermeleri caizdir. Bayramlarda def ile söylenen şarkıyı dinlemek ve içinde kılıç-kalkan oyunu gibi oyunları seyretmek mubahtır. Bunları âdet haline getirmek, her zaman yapmak caiz değildir.

6- Kur’an-ı kerim okumak veya Resulullah'ı övmek [Mevlid] gibi ibadetlere def dahil hiç bir çalgıyı karıştırmak caiz değildir, yasaktır.

7- Tasavvuf ehli zatların sema [ilahi, kaside gibi nağmeli insan sesi ve şiir] dinlemesi caizdir. Sema sırasında bunlara çalgı karıştırmak haramdır. Sema, henüz kalbi tam temizlenmemiş, kalb hallerine kavuşmamış müritlere yasaktır.

Yukarıda; Peygamber efendimizin ve onun vârisleri olan bütün İslam âlimlerinin çalgıya haram dedikleri kesin delillerle ispat edildi. Çalgının haram olması konusunda acaba âyet-i kerime yok mu diyenler çıkabilir.

Kur’an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun) buyuruluyor. Eğer Kur’anı herkes anlasaydı, (Resule uymaya lüzum yok, herkes Kur’andan anladığına uysun) denirdi. Aksine Kur’anın açıklanması istenerek buyuruluyor ki:
(İhtilafa düşülen şeyleri açıklayasın diye bu kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

Kur’an-ı kerimde, sadece (Allah’a uyun) denmiyor. Resulüne de uyulması emrediliyor: (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] (Demek ki Resulullah'a uymak Allah’a uymaktan ayrı değildir.)

Yine Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Resulüm de ki, "Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!") [A. İmran 31]

(Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız!) [Araf 158]

(Resulümün verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(İndirdiğimi insanlara beyan edesin, açıklayasın.) [Nahl 44]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

Demek ki Peygamber efendimiz kendiliğinden haram etmiyor, vahye dayanıyor yani Allah’ın bildirmesine dayanıyor. Bir de bazı âyetler var, onları herkes anlayamıyor. (İndirdiğim Kur'anı insanlara açıkla) buyuruyor. Bazı âyetlerde müzik haram edilmiştir. Bunu Resulullah açıklayabiliyor. Biz bakınca anlayamıyoruz. Mesela müziği haram eden iki âyet:

Lokman suresinin 6.âyetindeki lehv-el hadis ifadesi müzik olarak bildirilmiştir. Lehv-el hadis, Türkçe olarak boş söz, boş eğlence gibi manalara gelir. Ama bu boş eğlencenin, yani ahirete fayda vermeyen bu eğlencenin müzik olduğu bildirilmiştir.

İbni Mesud hazretleri yemin ederek lehv-el hadis’ten kasıt, çalgı aleti ve musiki olduğunu söylemiştir. (Tefsir-i ibni kesir, Tefsir-i medarik) [İbni Mesud gibi büyük bir zata inanmayan cahillere ne denir ki?]

(Mevahib-i aliyye) ismindeki tefsirde, lehv-el hadis âyeti şöyle tefsir ediliyor:

Yalan hikâyeler yazarak veya şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’an dinlemelerine engel olmaya çalışanlara Cehennem ateşini müjdele! (Mevâkib tefsiri)

Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Üçü hariç, her lehv bâtıldır.) [Deylemî]

Demek ki lehv, bir oyun, bir eğlence, bir çalgı olduğu için böyle buyuruluyor.

Müfessirler, İsra suresinin 64. âyetinde şeytana, (Vestefziz... bi savtike [Sesinle oynat]) demenin çalgı ile oynat demek olduğunu, bu âyetin, her çeşit çalgıyı haram ettiğini bildirmişlerdir. (Şeyhzade)

Müfessirler Enam suresinin 70. âyetini, (Dinlerini [şarkı ile, musiki ile] oyun ve eğlence haline sokanlardan uzak dur) şeklinde tefsir etmişlerdir.

(Şimdi siz bu söze [Kur’ana] mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz gafletle oynuyorsunuz.) [Necm 59-61]

Medarik tefsirinde entüm samidün ifadesi, (Kur'an okunduğunu işittikleri zaman onu dinletmemek için teganniye [şarkı türkü söyleyerek şamataya] başlarlar, oynarlardı) diye açıklanıyor.

İbni Abbas ve Mücahid hazretleri de bu ifadenin şarkı olduğunu söylemiştir. (İgaset-ül-Lehfan)

Böyle âyetler olmasa bile Resulullah'ın bildirdiğini kabul etmemek Allah’ı kabul etmemek olur. Böyle yapanların da kâfir olduğu yine Kur’an-ı kerimde bildiriliyor.

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki:
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde, Muhammed aleyhisselama itaat etmenin, kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, Onun Resulüne itaat edilmedikçe, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve kuvvetli olduğunu bildirmek için, (Elbette, muhakkak böyledir) buyurup, doğru düşünmeyenlerin, bu iki itaati birbirinden ayrı görmelerine meydan bırakmadı. Yine Allahü teâlâ, (Kâfirler, Allahü teâlânın emirleri ile Peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak, bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız diyerek, iman ile küfür arasında bir yol açmak istiyorlar. Bu kâfirlerin hepsine çok acı azap hazırladık) buyurmaktadır. (1/152)

Sarhoş etmezse helalmiş!
Sual:
(Sarhoş etmezse bira, şarap ve benzeri alkollü içkiler haram değildir. Şehveti tetiklemezse müzik ve çalgı helâldir) denilerek çalgı ve içki helal sayılıyor. İçkinin azı da, çalgının her çeşidi de haram değil midir?
CEVAP
Elbette haramdır. Domuz etinin haram olması için illa zarar vermesi gerekmez. Bir damla kan, bir damla idrar zarar vermese de haramdır. Bir kaşık şarap sarhoş etmez, ama haramdır. Hiçbir fıkıh kitabında, şarabın haram olmasında, sarhoş etme şartı aranmaz. Şarabın, sarhoş etmeyen miktarı da, damlası da haramdır. (Redd-ül muhtar, Fetava-i Hindiyye, Dürer ve Gurer)

Bir hadis-i şerifte, (Çoğu sarhoş eden içkinin azı da haramdır) buyuruldu. (Nesaî) [Yani içinde alkol olan bütün içkiler haramdır.]

İçki gibi, çalgıyı helâl saymak da çok tehlikelidir. Sanki şu hadis-i şerif, bu mezhepsizler için söylenmiştir:
(Bir zaman gelecek, bazıları, içkiyi ve çalgıyı helâl sayacaktır.) [Buhârî]

Müziğin, çalgının haram olmasında şehvet şartı aranmaz. Hiçbir muteber din kitabında böyle yamuk bir ifade yoktur. Üstelik çalgı aleti bulunan yerde namaz kılmanın tahrimen mekruh olduğu; kendi çalmasa bile, evinde çalgı aleti bulundurmanın da günah olduğu muteber kitaplarda yazılıdır. Yine din kitaplarında, çalgı ve müzik bulunan davetlere gitmenin bile caiz olmadığı bildirilmektedir.

Her çalgının sesini dinlemek haramdır. Çünkü Resulullah, (Çalgı dinlemek haramdır, orada oturmak fısktır, ondan zevk almaksa küfürdür, yani küfran-ı nimettir) buyuruyor. (Redd-ül muhtar)

Ahkâm-üs-Siyaset
ve Münteka kitaplarında bildiriliyor ki:
Birinin evinden çalgı sesi işitilince, o eve izinsiz girilmesi caiz olur. Çünkü o çalgı sesini duyurmakla evinin hürmetini yıkmıştır. Hazreti Ömer, bir kadının evine girip onu kamçıyla döverken başının örtüsü düşmüş, kendisine (Onun hürmetini yıktın) denildiğinde (Haramla meşgul olduğu için, onun hürmeti kalmamıştı) buyurmuştur.

İnsanlar için [çalgısız] şarkı söyleyip dinleten kimsenin de, şahitliği makbul olmaz. Bir kimse, evinde oyun ve çalgı aletlerinden bir şey bulunduran, onu kullanmasa bile, bu şahıs günahkâr olur. Fetâvâ-yi Kâdîhân'da da böyledir. (Fetâvâ-i Hindiyye)

Fetâvâ-i Bezzaziyye sahibi, Kurtubî’den, çalgı çalmanın haram olduğu hususunda İslam âlimlerinin icma'ı vardır buyuruyor. (İbni Abidin, Makamat-ı Mazheriyye)

İcma demek bütün âlimlerin söz birliği demektir. Çalgı ve müziğin, şehvete hiç sebep olmasa da, haram olduğu bütün muteber din kitaplarında yazılıdır. Birkaçını bildirelim:
Fetâvâ-i Bezzaziyye, Mecmu-ul fetâvâ, Dürr-ül-muhtar, Redd-ül-muhtar, Fetâvâ-i Hayriyye, Kurtubî tefsiri, Fetâvâ-yı Hindiyye, Dürr-ül-mearif, Tahtavî şerhi, Kudûrî, Dürr-ül-münteka, Ukud-üd-dürriyye, Dürr-ül mearif, Kimya-yı Saadet, İhya, Mevahib-i ledünniyye, Makamat-ı Mazheriyye, Tergib-üs-salât, Berîka, Tıbb-ün-nebevi, Hadika, Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi, Riyad-ün-Nasıhin, Risale-i Birgivi, Ahlak-ı alaiyye, Seadet-i Ebediyye, Şir’atül İslam…

Bazı mezhepsiz fâsıklar da, (Çalgı beni Allah'a yaklaştırıyor) diyor. Haramla Allah'a yaklaşılır mı hiç? Şeytana yaklaştıklarının farkında değiller galiba. Hiçbir âlimin mubah saymadığı ve bütün âlimlerin haram dediği bir hususa helâl demek küfürdür.

Haram iyi niyetle haramlıktan çıkmaz
Sual:
Hocanın biri, ("Ameller niyetlere göredir" hadisine göre, müzik, iyi niyetle dinlenirse haram olmaz) dedi. Doğru mudur?
CEVAP
Asla doğru değildir. Bu sözü söyleyenin bir hoca olmaması gerekir. Veya bir yanlış anlama var. Cahilce bir söz olup, dinen çok yanlıştır. Çünkü müzik, haram ise, haram iyi niyetle de işlense helal olmaz. Mesela kuvvetlenmek için içki içilmez. İçki içen, namaz kılmaya kuvvet bulmak niyeti ile içiyorum dese bir kıymeti var mıdır? Bir fahişe de, niyetim sadece erkeklerin ihtiyacını gidermektir dese, iyi niyetle onlara yardım ediyorum dese, zina haram olmaz mı? Bildirilen hadis-i şerif mubahlar içindir.

Harama mübah demek
Sual
: Bir hoca, “Müzik, çalgı ne kadar müstehcen olursa olsun Allah sevgisini artıyorsa mubahtır, süslü, açık, güzel bayana bakmak da ferahlık veriyorsa, Allah sevgisini artırıyorsa, çiçeğe bakmak gibi mubah olur” dedi. Haram olan şey mubah olabilir mi?
CEVAP
Çok yanlış bir kıyastır. Güzel bir çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelir. Ruhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emirlerine uymasına sebep olmaktadır. Kokulu ve açık bayana bakmak ise, nefse hoş gelir. Kulak, renkten zevk almaz. Göz de sesten zevk almaz. Çünkü anlamazlar. Nefis, Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmaktan çekinmez. Onun zevklerinin sonu yoktur. Karıya kıza bakmakla doymaz. Daha başka şeylerin zevkini tatmak ister. Nefsin taşkın zevkleri, insanı sefalete, hastalıklara, aile facialarına, felaketlere sürüklemektedir. Allahü teâlâ, bu facialara mani olmak için, kadınların, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı, çalgıyı yasak etmiştir.

İmam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki:
Bir kimse İslamiyet'e uymaz, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsine uyarsa, kalbi bozulur. Çalgı dinlemek ve her günahı işlemek nefsi kuvvetlendirir. Salim, temiz kalb müzikten zevk alamaz. Müzik nefsi kuvvetlendirip, harekete getirip zararlı olur. (Kimya-i saadet)

“Çalgı insanı Allah sevgisine götürüyorsa caiz olur” demek, (Zina, içki, kumar Allah sevgisine götürüyorsa caiz olur) demeye benziyor. Dinimizin yasakladığı çalgıyı böyle savunmanın sebebi nedir?

İtici olmak
Sual:
Müziğin haram olduğunu biliyorum çünkü bu konuda birçok hadis var, fakat çok kimse müzik dinlediği için bunu söylemek itici olur, İslamiyet’ten insanların soğumasına sebep olur. Hâlbuki dinimiz, (Ürkütmeyin, müjdeleyin, nefret ettirmeyin!) buyuruyor. O halde, (Namaz kılmayan veya açık gezen yahut içki içen Cehenneme gider) diyerek halkı korkutmak yanlış olur. Günah olanları değil de, sevab olanları bildirmek gerekmez mi?
CEVAP
Bu mantık, çok yanlıştır, dinimize aykırıdır. Yalnız Allah’ın rahmetinden bahsedip de, azabından hiç bahsetmemek Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere aykırıdır. Allahü teâlâ, Peygamber efendimizi müminler için müjdeleyici, kâfirler için korkutucu [ikaz edici, uyarıcı] olarak göndermiştir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki: (Ey nebi, biz seni [inanıp inanmayan ve iyi amel edip etmeyen için] bir şahit, [inanana Cenneti] müjdeleyici ve [inanmayanı Cehennemle] korkutucu [uyarıcı] olarak gönderdik.) [Ahzab 45]

Yine bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]

Marufu emretmek, iyi şeyleri bildirmektir. Namaz kılın, oruç tutun, güzel ahlaklı olun gibi. Münkeri nehyetmek ise, dinimizin yasakladığı şeylerin mesela içkinin, zinanın, çalgının zararlarını anlatıp önlemeye çalışmak demektir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Kötülüğü gören, onu eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu da, imanın en zayıf derecesidir.) [Müslim]

Görüldüğü gibi, Allahü teâlâ da, Resulü de, kötülükleri önlemeye çalışın buyuruyor. Herkes, yaptığı kötülüğün cezasını görecektir. Azapla ilgili üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Rabbinin yapacağı azaptan kurtuluş yoktur.) [Tur 7,8]

(Elbette azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]

(Allah ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.) [Enfal 13]

(Dünyada kibirlenip, günah işlediniz. Bugün şiddetli azap göreceksiniz.) [Ahkaf 20]

Ruha zulmet veren şey
Sual:
Müzik ruhu besler mi?
CEVAP
Haram olan musiki, kâfir olan nefsimize hoş gelir, onu azgınlaştırır, ruhu ise zulmete boğar. Resulullah, (Gına yani musiki, kalbde münafıklığı arttırır) buyurdu. (Beyheki)

Kur’an-ı kerim okumak, musikinin hâsıl ettiği zulmetleri temizler. Kalbi, ruhu nurlandırır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kur’an okunan evin hayrı artar, sakinlerini sıkmaz, melekler toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur’an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Melekler uzaklaşır, şeytanlar oraya dolar.) [Darimî]

Mizmar nedir?
Sual:
Okuduğum kitaplarda (Mizmar haram) deniyor. Mizmar nedir?
CEVAP
Ses çıkaran her çeşit çalgı âletine Mizmar denir. (Müncid)

Derin âlim, şeyh-ul-islam Ahmed ibni Kemal hazretlerinin Kırk Hadis kitabının tercümesinde, 39. hadis-i şerifte, (Mizmarları kırmak için ve hınzırları öldürmek için gönderildim) buyuruluyor. Mizmar, düdük ve bütün çalgı aletleridir. Bu hadis-i şerifin mânâsı, her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmek için emrolundum demektir. (Seadet-i Ebediyye)

Buharî
’deki bir hadis-i şerifte ise, (Meryem’in oğlu İsa inince, haçı kıracak, hınzırı [domuzu] öldürecek) buyuruluyor. Bu hadis-i şerif de, İsa aleyhisselam gelince, domuz etini yasak edeceğini ve Hristiyanlığı kaldıracağını bildirmektedir.

İbni Hacer-i Mekkî hazretleri buyuruyor ki: Hadis-i şeriflerde, (Mizmarları yok etmek için emrolundum) ve (Bir zaman gelir ki, Kur’an-ı kerimi mizmarlardan okurlar. Okuyanlara ve dinleyenlere Allahü teâlâ lanet eder) buyuruldu. (Keffür-rea an muharremat-ila lehvi vessima - Seadet-i Ebediyye)

Demek ki, Peygamber efendimiz, âhir zamanda [günümüzde], Kur'an-ı kerimin çalgı aletlerinden okunacağını bildiriyor. Günümüzde çalgı aletlerinin neler olduğunu herkes bilmektedir. Lanete müstahak olmamak için, Kur'an-ı kerimi müzik söyleyen, çalgı çalınan hoparlör gibi aletlerle okumamalı ve böyle okunanı da dinlememelidir.

Müzikle rahatlamak
Sual:
Ben müzik dinlediğim zaman sıkıntılarımdan kurtuluyorum. Bu durumda müzik dinlemek haram olmaktan çıkmaz mı?
CEVAP
(Ben içki içince veya uyuşturucu alınca çok rahatlıyorum) diyenlere de rastladık. Zaten rahatlamasa içki içmez, uyuşturucu kullanmaz. Bazı hırsızlar da hırsızlık yapmayınca rahatsız olurlar. Fahişe de zina etmeyince rahatlamaz. Haram işleyince rahatlamak dinde ölçü olmaz. Zaten kitaplarda müzik dinleyen zamanla morfinman gibi olur, dinlemese rahatsız olur. Morfin kullananlar da böyle uyuşturucu almayınca sağa sola saldırıyorlar, içince rahatlıyorlar. Haram olan müzik dinlemekle rahatlamak, nefsin rahatlamasıdır. Nefsin gıdası haramlardır. Haramlardan medet umulmaz. O rahatlamayı mubah yollarda aramalıdır.

Evdeki çalgı aleti
Sual:
Hiç kullanmadığımız bir çalgı aletini evde bulundurmak günah olur mu?
CEVAP
Evet, günah olur. Hadika ve Berika’da, (Kendisi kullanmasa da, her çeşit çalgıyı evinde bulundurmak, günahtır) deniyor. (Seadet-i Ebediyye)

Müzik CD’si bulundurmak
Sual:
Hiç çalınmayan müzik CD’lerini, başka çalgıları, oynamasak da kumar aletlerini evde bulundurmak günah mıdır?
CEVAP
Çalınmasa da, evde çalgı aleti bulundurmak, oynanmasa da kumar aleti bulundurmak, içilmese de içki bulundurmak günahtır. Böyle yerde namaz kılmak mekruh olur. O eve rahmet melekleri de girmez. (Hadîka, Berîka)

Şarkıyı çalgıyla söylemek
Sual:
Günah olmayan sözleri, şiirleri veya şarkıları çalgıyla söylemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir. (İslam Ahlakı)

Müzik çalınan teyp
Sual:
Müzik çalınmış teybi, radyoyu iyi işte kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet.

Saz dinlemek
Sual:
Seadet-i Ebediyye’de, (Behaüddin-i Buharî hazretlerinin yanına ney ve saz getirdiklerinde, “Biz bunları dinlemeyiz. Dinleyen tasavvufçuları da inkâr etmeyiz” buyurdu) deniyor. Bu söz, çalgının helâl olduğunu göstermez mi?
CEVAP
O yazının hemen altı okunsaydı, mesele anlaşılırdı. (Nağme ve saz dinlemek kalb seyrinde olanlara zevk verir) buyuruluyor. Yani sazın, kalb seyrinde olan Evliya zatlara zarar vermediği bildiriliyor. Bu, o zamanki büyük Evliya zatlar için söylenmiştir. Bugün bu makamda olan yok gibidir. Öyle zatlar olmayınca herkese zarar verir, herkese haram olur. Çalgının haram olduğunda icma hâsıl olmuştur. İcma’a aykırı söz söylemek caiz olmaz.

Allah korkusu
Sual:
Radyodan ilahi, mevlid ve Kur’an dinleyip ağlamak nefisten midir? Allah korkusundan ağlanmaz mı? Allah korkusunu veren müzik helal olmaz mı?
CEVAP
Güzel sesten, müzikten ağlamak nefisten olur. Kur’anın manasını anlayıp da, Allah korkusundan ağlamak başkadır. Yani Kur’an ve ilahi dinleyip her ağlamanın Allah korkusundan olduğu sanılmamalı. Müzik Allah korkusu vermez. Oradaki ağlamak Allah korkusundan değil, nefistendir.

Allahü teâlânın rızası, haram ettiği, yasak ettiği şeylerde olmaz, yani haramları işleyerek Allah’ın rızası kazanılmaz. Aksine, bu haramları terk ederek kazanılır.

Çalgılı yerde
Sual:
Çalgılı yerlerden geçerken veya market, dolmuş gibi yerlerde bizim irademiz dışında müzik çalınırken, Kur’an-ı kerim okumak veya zikretmek günah olur mu?
CEVAP
İrademiz dışında çalındığı için, günah olmaz, aksine çok sevab olur. Müziği dinlemeye mani olmuş olur.

Davul çalmak
Sual:
Nerelerde, ne zaman davul çalmak caizdir?
CEVAP
Davul çalarak düğünü tanıdıklara duyurmak sünnettir. Ayrıca savaşta, hac yolunda, askerlikte, bayramda, oruca kaldırmak için sahurda davul çalmak caizdir. (Seadet-i Ebediyye)

Müzikle tedavi
Sual:
Selçuklu ve Osmanlı zamanında, akıl hastalarına müzikli tedavi yapıldığı söyleniyor. Haramla tedavi caiz olur mu?
CEVAP
Haramla tedavi olmaz, ama Müslüman, sâlih, uzman bir doktor, bir hastalık için, haram olan bir şeyden başka, etkili bir ilaç olmadığını söylerse, bunun o hasta için zaruret miktarında kullanılması caiz olur. O hasta için, artık o haram, helâl hâle gelir. Yani haramla tedavi edilmiş olmuyor.

Haram olan şeylerin ilaç olarak içilmesi, bunun hastaya iyi geleceği bilinirse ve helâl olan ilaç bulunmazsa, caiz olur. Buhârî’deki, (Allahü teâlâ, haram olan şeylerde, şifa yaratmadı) hadis-i şerifi, (Şifası olduğu tecrübe edilen haram maddeler, ilaç için helâl olur) demektir. Nitekim susuzluktan ölecek kimseye, ölümden kurtaracak kadar şarap içmek helâl olur. Haram olan şeyde, şifa bulunması, uzman olan Müslüman sâlih bir doktorun söylemesiyle anlaşılır. (Dürr-ül-muhtar, Redd-ül-muhtar)

Müzik yayını zorunludur
Sual:
Müzik haram olduğu hâlde, dine uygun yayın yapan radyo ve TV’ler, niye müzik çalıyor?
CEVAP
RTÜK
yasasına göre bu yayın mecburidir. Radyo ve TV yayınlarının esas ve usulleri hakkında yönetmeliğin 29. maddesindeki, yayınlarda yer verilmesi gerekli programların yayın oranları kısmında, haftalık yayının % 5'inin Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği programlarına ayrılmasının zorunlu olduğu bildiriliyor.

Böyle bir mecburiyet olmasa bile, çeşitli sebeplerle müzik çalsalar veya gıybet etseler, kendileri yaptığı için, müziğin ve gıybetin haram olduğunu söylemeyecekler mi? Yani harama haram demeyecekler mi? Niye harama haram diyorlar demek, Müslümana yakışmaz. Kendimiz işlesek bile, harama haram demek dinimizin emridir. İhya'daki hadis-i şerifte, (Kendiniz tam yapamasanız da iyiliği emredin! Kendiniz tam sakınamasanız da, kötülükten sakındırın!)buyuruluyor. Demek ki iyiliği tavsiye etmek ve günahlardan sakındırmak için, günahsız olmak şart değildir. Sonra Peygamberler hariç günahsız kul var mıdır? O zaman hiç kimse, emr-i maruf ve nehy-i münker yapamaz. Günah işleyene, (Sen niye doğruları söylüyorsun?) demek yanlış olur. İnsan kendi yapamasa da, herkese iyiliği tavsiye etmesine engel olmamalıdır.

İlham dinde senet olmaz
Sual:
Üstad Bediüzzaman Said Nursi radyolardan yapılan müzik yayını ile ilgili olarak, (Evet, beşer hakikate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesata da ihtiyacı var. Fakat bu keyifli hevesat, [bütün yayınların ancak] beşte biri olmalı. Yoksa havanın sırr-ı hikmetine münafi olur) diyerek çalgıya izin veriyor. Delil olarak bu yetmez mi?
CEVAP
Birincisi, burada çalgının helal olduğundan bahsedilmiyor. Mubah olan oyun ve eğlencelerden bahsediliyor. Devamlı mubah olan eğlencelerle meşgul olmak elbette doğru olmaz. Eğer çalgıya izin veriyor deniyorsa, o zaman bu sözün ilhamla söylendiği anlaşılır; çünkü çalgının haram olduğunda âlimlerin ittifakı yukarıda bildirildi. Kesin haram olduğunu bildiren birçok hadis-i şerif de vardır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (İlham dinde senet değildir. Sözünde mazur sayılır. Söyleyen evliya ise, sadece söyleyeni bağlar, başkalarını bağlamaz) buyuruyor. Kim olursa olsun, evliya da olsa, başka bir kimse de olsa, ilhamla söylediği sözler dinde asla senet olamaz. Bunlarla amel edilemez.

Melodili zil
Sual:
Ev zilinin ve cep telefonunun melodili olmasında sakınca var mıdır?
CEVAP
Mekruh olur. Melodi hoşuna gittiği için çaldırıp onu dinlemek caiz olmaz. Onun için düz olanlarını tercih etmelidir.

Mehter marşı
Sual:
Müzik dinler gibi, her gün her saat mehter marşı dinlemek caiz olur mu?
CEVAP
Her zaman dinlemek caiz olmaz. Ara sıra dinlemek caiz olur. Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünde, askerlikte, okulda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir.

Zurna çalmak
Sual:
Zurna çalmak caiz midir?
CEVAP
Hayır. Savaşta caizdir.

Klasik müzik
Sual:
Klasik müzik dinlemek caiz mi?
CEVAP
Klasiği de, moderni de, her çeşidi, tasavvuf müziği denilen kısmı da haramdır.

Dolmuşta müzik
Sual:
Dolmuşta veya lokanta gibi bir yerde iken müzik çalınıyorsa bize günah olur mu?
CEVAP
Elde olmadan kulağa gelmekle, yani işitmekle, dinlemek ayrıdır. Özel olarak dinlemeyince bize günah olmaz.

Müzik, ruhun gıdası mıdır?
Sual: Zamanımızda çok kimse, müziğe, 'ruhun gıdası' diyor. Gerçekten müzik ruhun gıdası mıdır?
Cevap:
Güzel sanatların bir kolu denilen müzik, hisleri ve düşünceleri seslerle ve hareketlerle anlatmak sanatıdır. Müzik, düzenlenmiş ses ve harekettir. Seslerin melodi, armoni ve polifoni gibi şekillerde düzenlenmesidir. Müzik kelimesi, Yunanlıların büyük putları olan Zeus'un kızları sayılan Mousa, Müz denilen dokuz heykelin adından hasıl olmaktadır.

Müziğin bütün dinlerde büyük günah olduğu, Dürr-ül-müntekâda yazılıdır. İncil'in yasak ettiği müziği, sonradan papazların Hristiyan dinine soktukları Zerkânî'nin Mevâhib-i ledünniyye şerhinde yazılıdır. Bozuk dinler, kalpleri ve ruhları besleyemediği için, müziğin, her çeşit çalgı sesinin nefislere hoş gelmesi, nefisleri beslemesi ruhani tesir sanıldı. Bugünkü Batı müziği, kilise müziğinden doğdu. Zamanımızda bozuk dinlerin hemen hepsinde, müzik, ibadet hâlini almıştır. Müzik ile nefisler keyiflenmekte, şehvani arzular kuvvetlenmektedir. Ruhun gıdası olan, kalpleri temizleyen ve nefisleri ezip, haramlara olan arzularını yok eden, ilâhî ibadetler unutulmaktadır. Hadîkada deniyor ki:
“Tâtârhâniyye fetva kitabında; başkalarını hicveden, fuhuş, içki anlatan ve şehveti harekete getiren şiirleri teganni ile yani ses dalgaları ile okumak, her dinde haramdır. Harama sebep olan şeyler de haram olur demektedir.”

Vaaz, hikmet, nasihat, güzel ahlak bildiren şiir ve ilahileri teganni ile okumak caizdir. Devamlı, böyle vakit geçirmek mekruh olur. Tarikatçıların, toplantılarında ilahi, zikir, tesbih okuyarak, nefislerin şehvetlerini tahrik etmeleri, daha büyük haramdır. Böyle olduğu kati olarak bilinen toplantılara gitmemelidir.

Kur’ân-ı kerimi, zikri, duayı, ezanı, teganni ile okumak, söz birliği ile haramdır. Teganni; harfleri, kelimeleri değiştirmekte, manayı bozmaktadır. Bunları bile bile değiştirmek haram olur. Bunun için, tecvid öğrenmek lazımdır. Kur’ân-ı kerimi, zikri ve ilahileri, manayı bozmayacak güzel ses ile okumak, müstehabdır. Bu da, tecvide göre okumakla olur. Bunun kalbe, ruha tesiri çok olur. Güzel ses ile okumak demek, nağme yapmak değil, Allah korkusu ile okumaktır. Bütün Peygamberler ve evliya, böyle güzel sesle okurlardı.

Sual: Bazı kimseler, “hadîs-i şerifte, camilerde nikâh akdi yapılabileceği ve def çalınabileceği bildiriliyor” diyerek camide def çalınmasına izin veriliyor diyorlar. Bunun aslı var mıdır?
Cevap:
Bu konuda Hadîkada buyuruluyor ki:
“Hadîs-i şerifte; (Nikâhı herkese duyurunuz! Bunun için de, camilerde yapınız ve defler çalınız!) buyuruldu.” İmâm-ı Münâvî hazretleri, bunu açıklarken; “Mescitlerde def çalınmaz. Hadîs-i şerif, deflerin mescitlerde çalınmasını emretmiyor. Mescitlerin dışında çalınmasını, mescitte yalnız nikâh yapılmasını emrediyor, buyuruyor.”

Hadîkanın bu yazısından anlaşılıyor ki, çalınmasına açıkça izin verilmiş olan deflerin bile camilerde çalınması yasak olunca, herhangi bir çalgının camide çalınması hiç caiz olmaz.

İbadete müzik karıştırmak

İbadete müzik karıştırmak

Sual: Teganninin mubah olması için şartlar nelerdir?

CEVAP
Büyük İslam âlimi Seyyid Abdullah-i Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:
Sima ancak, Allahü teâlâya müteveccih olanlara caizdir. Aletsiz, çalgısız olan sese sima [teganni] denir. Yalnız çalgı ile veya çalgı ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. (İlk teganni eden şeytandır) ve (Gına, kalbde nifak hâsıl eder) hadis-i şerifleri de gınanın [müziğin] haram olduğunu göstermektedir. Âlimler, simanın haram olmasında ihtilaf etti. Gınanın haram olduğunda ihtilaf yoktur. Kadın sesi gınaya dâhildir. Simaya helal diyen âlimler de, bazı şartlar bildirdi. Bu şartlar bulunmayan sima da haram olur. (Dürr-ül-mearif)

Teganninin mubah olması için şu beş şartı gözetmek gerekir:
1- Yabancı kadın sesini, yanında dinlemek haramdır. Bunları görünce, temiz kalb sıkılır, hasta olur. Nefs ise, zevk alır, kuvvetlenir, azar. Böylece kuvvetlenen nefs, haramları, kalbe yaptırır. Çünkü her aza kalbin emrindedir. Kadınların okuduğu ilahileri, mevlidleri erkeklerin dinlemesi haramdır. [Kasetten, radyodan dinlemek ise mekruhtur.] Şehveti harekete getiren şiirleri teganni ile okumak haramdır.

2- Çalgı bulunmamalıdır. Çünkü keyif için, eğlence için, her çalgıyı çalmak ve dinlemek haramdır.

3- Çalgısız olsa da, günah olan şarkı ve türküleri dinlememelidir.

4- Dinleyiciler arasında yabancı kadın bulunmamalıdır.

5- Nefsinde şehvet hissi olmayan kimselerin, zevk için, güzel ses dinlemeleri caiz ise de, devamlı olmamalıdır. Bazı mubahları sık sık işlemek, abes olur, boş yere zaman öldürmek olur. Bunlar ise haramdır. (Dürr-ül-mearif, Hadika, K. Saadet)

İmam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki:
İnsanların yüreğinde kalb [gönül] denilen bir kuvvet vardır. Çelik, taşa sürtülünce ateş çıktığı gibi, ahenkli ses de, gönlü harekete getirir. Kalbde, Allah sevgisi varsa, güzel ses, bu sevgiyi arttırır. Çalgı ve her günah nefsi kuvvetlendirir, zararlı olur.

Temiz kalb müzikten zevk alamaz. Güzel ses, kalbe, dışarıdan bir şey getirmez. Sağlam kalbdeki helal olan bağı harekete getirir. Hasta olmayan kalbin teganni dinlemesi helal olur. Kalbde bir bağlılık yoksa, güzel sesten lezzet alması, kuş sesi dinlemek, yeşillik, akarsu seyretmek gibi olur. Bunları seyir, göze lezzet verdiği gibi, güzel koku, burna hoş geldiği gibi, güzel ses de, kulağa lezzet verir ve mubah olur.

Kalbi hasta olanın [Allah’tan başka şeye bağlananın] nefsi azar, çalgı dinleyince, haram işleme arzusu artar. Musikiden ruh değil, Allahü teâlânın düşmanı olan nefs lezzet alır. Zavallı ruh, nefsin elinde esir olduğu için, kendi lezzeti sanır.

Musikinin tadı, zehirli bala, yaldızlanmış pisliğe benzer. Hasta olmayan kalbin, helal şeylere olan sevgisini arttıran ve nefsi zayıflatan sesleri dinlemek de, bazı şartlarla mubah olur.

Hacca gidecek olanın Kâbe, hac, Mekke, Medine şarkılarını dinlemesi, askerlerin harb, kahramanlık şarkılarını dinlemesi mubah, hatta sevap olur. Düğün, ziyafet, bayram, sefer dönüşü gibi sevinmesi gereken yerlerde helal olan ses ile neşelenmek mubahtır. Bu sesler, nefse değil, kalbe kuvvet verir. (İhya)

Raks nedir?
Sual:
Raks, sima ve teganni nedir, haram mıdır?
CEVAP
Raks
, eli, ayakları tempo ile oynatmak ve dans etmek demektir. Eskiden raks eden erkeğe rakkas, kadına da rakkase denirdi. İhtiyari olmayan, yani kendi elinden olmadan raksa vecd denir. Vecde gelmek, kendi elinde olmadığı için günah değildir.

Sima, nağmeli ses demektir. Nağmeli sesin de, mubah ve haram olanı vardır.

Aletsiz, çalgısız olan insan sesine, sima [teganni] denir. Çalgılı veya çalgıyla birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir.

Büyük İslam âlimi Seyyid Abdullah-i Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:
Sima kalbi öldürür ve kalbde nifak hâsıl eder. (Mekatib-i şerife m.99)

Teganninin bir sünnet olan kısmı, bir de haram olan kısmı vardır:
Sünnet olan teganni, Kur'an-ı kerimi tecvide uyarak okumaktır. Teganni, kelimenin manasını değiştirmezse ve harfler, iki harf kadar uzamazsa, yalnız sesi güzelleştirip okumayı süslerse, caiz olur. Hatta namaz içinde de, namaz dışında da, müstehab olur.

Haram olan teganni, ırlamaktır, sesini hançeresinde tekrarlayıp türlü sesler çıkarmaktır. Harfleri, kelimeleri bozarak türlü sesler çıkarmak demektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İlk teganni eden şeytandır.) [Taberanî]

Teganni yaparken harfler bozulursa haram, harfler bozulmazsa mekruh olur. Burada kelimeler bozuluyor. Kur'an-ı kerimi teganni ederek, yani kelimeleri bozarak okumak, caiz değildir.

Kalbde helal olan şeyin sevgisi [mesela Allah sevgisi] varsa, sima [ilahi, kaside gibi nağmeli sesler] onu artırıyorsa o kimsenin teganni dinlemesi helal olur. Kalbinde, dinimizin yasak ettiği bir şey olanın, teganni dinlemesi günah olur. (K. Saadet s.322)

Sima ancak, Allahü teâlâya müteveccih olanlara caizdir. (Dürr-ül mearif s.4)

Teganni ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın iadesi gerekir. (Halebi)

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: İlahi ve kasideleri teganni ile okumak ve dinlemek, bizim yolumuzda yasaktır. (1/266 ve 3/7)

İmam, amel-i kesir olacak kadar teganni ederse namaz bozulur. (Ebussuud efendi fetvası)

Kur’an-ı kerimi, zikri, duayı, teganni ile okumanın haram olduğu, Bezzaziyye’de yazılıdır. (Berîka)

Teganni ile okunan ezanı, Kur’an-ı kerimi ve mevlidleri dinlemek de günahtır. Kelimeleri bozmadan teganni etmek, yani sesi güzelleştirmek caizdir ve iyidir. (Seadet-i Ebediyye)

Teganni haramdır. (Tıbb-ün-nebevi)

Kur’an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek haramdır. Burhaneddin-i Mergınânî buyurdu ki:
Kur’an-ı kerimi teganni ile okuyan hâfıza, ne güzel okudun demek, küfür olur. Tecdid-i iman gerekir. Kuhistânî de böyle yazmaktadır. (Dürr-ül-müntekâ)

Musiki ile okunan şeyleri dinlememeli. Cahil tarikatçılar teganni ile ilahi okuyorlar. Musikiden hâsıl olan şehvet lezzetlerine, ibadette lezzet hâsıl olduğunu, feyiz geldiğini sanıyorlar. Böyle sapıklar, Deccal’ın askeridir. Kur’an-ı kerimi, zikri ve duayı teganni ile okuyanları dinlememek gerekir. Tatarhaniyye fetva kitabı, bunları teganni ile okumanın haram olduğunda sözbirliği bulunduğunu yazmaktadır. (Birgivî vasiyetnamesi şerhi)

Kur’an-ı kerimi teganni ile okumak haramdır. (K. Saadet) [Tecvide uygun olarak teganni edilirse mahzuru olmaz.]

Mescitlerde Kur’an-ı kerimi teganni ile okuyanları nehyetmek farzdır. (İhya 2/823)

Tekkelerde ilahiler okuyarak raks etmek, oynamak, dönmek haramdır. (Hindiyye)

Sima esnasında raks günahtır. (Merec-ül-bahreyn)

Hiçbir âlim, hiçbir zamanda, teganninin mubah olduğunu söylememiştir. (Mültekıt)

Hak sevgisi ile sima dinleyen sıddık, nefse uyup dinleyen zındık olur. (Siyerül-aktab)

Şeyh-i ekber Muhyiddin-i Arabî hazretleri, zamanındaki sofileri sima ve rakstan men etmişti. (Mektubat-ı Masumiye 4/29)

Tasavvuf ehlinde meşhur olan sima ve raks iki türlüdür:
Birincisi, kalbin ve nefsin fani olmasından sonra, cemal veya celal sıfatlarının tecellisinde hâsıl olur ki, bunda aklın ve nefsin müdahalesi yoktur. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ve Sünbül Sinan efendinin zikir ve simaları böyleydi. Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Biz, bunları yapmayız, büyük zatların yaptıklarına da günah demeyiz) buyurdu.

İkincisi, bazı cahil ve gafil tarikatçıların, noksan akıllarına ve azgın nefislerine uyarak, bağırmaları ve zıplamalarıdır. (Makamat-i Mazheriyye m.11)

Kur’an-ı kerim okumaya, namaz kılmaya vakit bırakmayan her mubah iş mekruhtur. Tarikatçıların raks etmeleri, dönmeleri haramdır. Onları seyretmek de haramdır. Her çeşit çalgı çalmak haramdır. (Fetâvâ-yı Hindiyye)

Eğlence veya para kazanmak için başkalarına şarkı söylemek haramdır. Çalgıyla raks etmek büyük günahtır. Sıkıntısını gidermek için, kendi kendine şarkı söylemek günah değildir. Çalgı olarak, yalnız kadınların düğünlerde def çalması caizdir. (Redd-ül-Muhtar)

Mevlidde, salihlerle salevat okumak, her zaman sevabdır; fakat buna haram karıştırmak, mesela çalgı, şarkı, raks gibi şeyler yapmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer)

Büyük âlim İbni Arabi hazretleri Fütuhat-ı Mekkiyye kitabında, raks ile ve dönerek olan simanın yasak olduğunu bildirmiştir. (Mektubat-ı Rabbanî)

Raksla, sözle [şarkıyla, çalgıyla] başkalarını eğlendirenin şahitliği kabul edilmez. (Mecelle m. 1705)

Ney de, diğer çalgılar gibi, asla caiz değildir. Eğlence ve para kazanmak için şarkı söylemek haramdır. Her çalgıyı çalmak ve dinlemek, raks etmek caiz değildir. (Redd-ül-muhtar)

Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyanın büyüklerinden olan Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı. Musiki dinlemedi ve raks etmedi. Zikrin kalble, sessiz olacağını Mesnevi’de bildirmektedir. (Seadet-i Ebediyye)

İbadet, eğlence ve müzik
Sual:
Ramazan eğlenceleri, ramazan konserleri düzenleniyor. Bir de, tasavvuf müziği eşliğinde iftarlar veriliyor. Bunlar dine uygun mu?
CEVAP
Hiçbirinin dinde yeri yoktur. İslam âlimleri buyuruyor ki:
Çağıranın yemeği şüpheliyse veya İslamiyet’in yasak ettiği şey varsa, mesela çalgı çalınıyorsa, oyun, kumar gibi şeyler varsa, o çağrılan yere gidilmez. (İhya)

Gıybet, oyun, şarkı bulunan yemeğe gidilmez. (Muhit, Metalib-ül-müminin)

Ramazan ayı, eğlence ayı değil, ibadet ve fırsat zamanıdır. Ramazan ayında, çeşitli çalgılı programlar, konserler düzenlenmesi dine aykırıdır. En tehlikelisi de, bunların bir kısmı, tasavvuf müziği, semah gösterisi vs. adı altında yapılarak, ibadet olarak sunulmaktadır. Hâlbuki dinimizde, her çeşit çalgı haramdır. İbadete haram karıştırmak ve bundan daha da kötüsü, bizzat ibadet olarak sunmak, küfre kadar götürür, fakat maalesef, bugün Müslümanların çoğu bu gaflet içindedir. Çalgının haram olduğunu bilen azalmıştır. Bu durumu mucize olarak, sevgili Peygamberimiz şöyle bildiriyor:
(Bir zaman gelecek, ümmetimden bazıları, mizmarı [çalgıyı] helâl sayacaktır.) [Buharî]

(Şarkıcı kadın ve çalgı aletleriyle eğlenenleri, Allahü teâlâ, yerin dibine batırır.) [İbni Mace]

(Şu beş şey zuhur ederse, ümmetimin helaki hak olur: Lanetleşme, içki içme, erkeklerin ipekli giymesi, çalgılar ve erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesi.) [Deylemî, Hâkim]

(Ben, mizmarları [çalgıları] ve putları yasaklamak için de gönderildim.) [İ. Ahmed, Ebu Nuaym]

(İblis’e, senin müezzinin mizmarlar [çalgılar] denildi.) [Taberanî]

(Nimete kavuşunca çalgıyla eğlenmek lanetlenmiştir.) [Bezzar]

(Resulullah, çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı.) [Begavî]

İncil’in yasakladığı müziği, sonradan papazlar, Hristiyanlığa soktu. (Mevahib-i ledünniyye şerhi)

Müzik, çalgı diğer dinlerde de büyük günahtı. (Dürr-ül-münteka)

Çalgısız da olsa, tegannili sesleri çok dinlemekten sakınmalı, çünkü sima, kalbi öldürür. Kalbde nifak hâsıl olur. (Mekatib-i şerife, m. 90, 99)

İbni Âbidin
hazretleri de buyuruyor ki: Tarikatçıların yaptığı gibi, ölçülü hareketlerle sallanıp oynamaya raks denir. Fıkıh âlimleri, (Raksı helâl sayıp, bilhassa tefle oynayarak teganni eden kimse kâfir olur) demişlerdir. Bezzaziyye kitabının sahibi Kurtubî’den, (Çalgının ve raksın haram olduğu hususunda müctehid imamların icma’ı vardır) diye nakledip, (Şeyhülislam Kirmani’nin, “Raksı helâl gören kâfir olur” fetvasını gördüm) demiştir. Raksı helâl sayanların, fâsık olacağını bildiren âlimler de olmuştur. Bütün bunlar, kâfirlerin âdetidir. Her çalgı haramdır. Eğer ansızın kulağına gelirse, mazur sayılır. Dinlememek için, bütün gücünü sarf etmek farzdır. (Redd-ül-muhtar)

İbadete haram karıştırmak
Sual:
Çalgı çalmak ve dinlemek haram olduğu gibi, mevlidi ve ilahileri çalgı eşliğinde okumak da haram mı? Mevlid-i şerifi halk müziği yerine tasavvuf müziği ile mi okumalı?
CEVAP
İlahi ve mevlid okumak ibadettir. Adına "tasavvuf müziği" de dense, çalgının her çeşidi haramdır. İbadet etmeye, Kur’an okumaya, namaz kılmaya, zikir çekmeye, mevlit okutmaya haram karıştırmak küfür olur. Çünkü İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Resulullah’ın geldiği bir evde, küçük zenci kızlar [cariyeler] tef çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullah’ı övmeye başladılar. Resulullah, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin! Beni övmek [mevlid, ilahi okumak] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. Bazıları, bu hadis-i şerife istinaden kadınların şarkı söylemesinin ve çalgının caiz olduğunu söylüyorlar. Hâlbuki şarkı söyleyen kızlar cariyeydi. Cariyenin statüsü farklıdır. Sesi de avret değildir. (İhya)

(Çalgıya helâl diyen âlimler var, çalgılı ilahi küfür olmaz) diyen türedilere itibar etmemeli.

Defle zikir çekmek
Sual:
Zikretmek için Avrupa’dan zilli def istediler. Defin zilli olup olmaması fark eder mi?
CEVAP
Zilli olup olmaması fark etmez. Defle veya ney gibi başka çalgı aletiyle zikir çekilmez, ilahi söylenmez. Çünkü zikir de, ilahi de ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Resulullah efendimiz gelince, şarkıyı bırakıp, Resulullah'ı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin! Beni övmek [mevlid, ilahi] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

Resulullah efendimiz, Rübeyyi binti Muavviz’in düğününde, def çalarak Bedir savaşıyla ilgili kahramanlık türküleri söyleyen iki küçük kızı dinlemiştir. Bu esnada şarkı söyleyenlerden birinin, (Aranızda, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber var) demesi üzerine, Resulullah Efendimiz, (Bırak o sözü, önceki söylediklerine devam et, gaybı ancak Allah bilir) buyurmuştur. (İbni Mace)

(Beni övmeyi bırak, önceki sözlerine devam et!)
buyurması haram işleyerek ibadet yapılamayacağını göstermektedir. Bunun küfür olduğu bildirilmiştir.

Kadınların düğünde kendi aralarında def çalıp oynamaları caizdir. (Redd-ül-muhtar)

İmam-ı Münavî hazretleri, (Mescitlerde def çalınmaz, yalnız nikâh yapılır) buyuruyor. (Hadika)

Bazı tarikatçıların yaptıkları gibi, dönmek, dümbelek, ney, saz çalmak haramdır. (Tahtâvî şerhi)

Musikiden hâsıl olan şehvet lezzetlerini, ibadetten lezzet hâsıl oldu, feyiz geldi sanan kimse, sapıktır, Deccal’ın askeridir. Kur'an-ı kerimi, zikri ve duayı teganniyle okuyanları dinlememek gerekir. Tatarhaniyye fetva kitabında, (Bunları teganniyle okumak sözbirliğiyle haramdır) buyuruluyor. (Birgivî vasiyetnamesi şerhi)

Hazret-i Ebu Bekir, def için (Şeytanın düdüğüdür) buyurmuştur. (Buharî, Müslim)

Ney denilen çalgıyla veya başka çalgılarla Kur’an, salevat, ezan ve ilahi okumak ve böyle zikir yapmak da bidattir, büyük günahtır. Bazı bidatler, küfre sebep olur. (M. Nasihat)

Şu hâlde defle veya başka çalgılarla ilahi söylemek ve zikretmekten çok sakınmalı. İbadete, bir çalgı aleti olan defin zillisini de, zilsizini de karıştırmamalıdır.

İlahi dinlemek
Sual:
Çalgısız ilahi dinlemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Ara sıra, uygun ilahileri dinlemekte mahzur olmaz. Her zaman dinlememeli. Çünkü bazı mübahları, sık sık işlemek, zamanı boşa harcamak olur. Bu ise caiz olmaz. Günahları, kusurları, azapları anlatan ilahileri ara sıra dinleyerek, üzülmek, tevbeye sebep olmak sevabdır, ama ölüme, kaza kadere karşı üzülmeye sebep olan ilahileri dinleyerek üzülmek haram olur. Bunun için, mevlidlerde vefat bahsi okunmamalıdır. (Seadet-i Ebediyye)

Çalgı ile ibadet
Sual:
Fıkıh kitaplarında, fısk meclislerinde, çalgı çalınan yerlerde, tesbih, zikir, çekmek, hatta din kitabı okumanın bid’at ve haram olduğu, çünkü Peygamber efendimizin böyle okumaları yasak ettiği bildiriliyor. Minibüslerde kadın erkek karışık olduğuna göre fısk meclisi olmuyor mu? Bir de çalgı çalınıyor. Böyle minibüslerde giderken Kur’an okumak, zikir ve tesbih çekmek haram değil mi?
CEVAP
Çalgı çalarak zikretmekle, bir yerde çalgı çalınırken zikretmek ayrıdır. Görmekle bakmak ayrı olduğu gibi dinlemekle duymak da ayrıdır.

Minibüslerde biz çalgı eşliğinde zikir etmiyoruz. Biz istemeden kulağımıza geliyor. Herkes gaflette iken, zikir çekmek günah olmaz aksine çok iyi olur.

Böyle bir durum olmadan çalgı ile zikir çekmek elbette büyük günahtır. Din kitaplarında deniyor ki:
Musiki ile okunan şeyleri dinlememeli. Cahil tarikatçılar teganni ile ilahi okuyorlar. Musikiden hâsıl olan şehvet lezzetlerine, ibadette lezzet hâsıl olduğunu, feyiz geldiğini sanıyorlar. Böyle sapıklar, Deccal’ın askeridir. Kur'an-ı kerimi, zikri ve duayı teganni ile okuyanları dinlememek gerekir. Tatarhaniyye fetva kitabı, bunları teganni ile okumanın haram olduğunda sözbirliği bulunduğunu yazmaktadır. (Birgivî vasiyetnamesi şerhi)

Kilisede org çalarak İncillerden parçalar okunduğu gibi, Kur'an-ı kerimi çalgı çalarak okumak küfürdür. (Seadet-i Ebediyye)

Ney çalgısı
Sual:
Dini yayınlarda fon müziği olarak kullanılan ney, diğer çalgılardan farklı mıdır?
CEVAP
Farklı değildir. Ney de diğer çalgılar gibidir. Çalgı ve diğer günahları ibadete karıştırmak daha büyük günah olur. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Tabiîn’in büyüklerinden Hazret-i Nâfi anlatır: Sahabeden Abdullah bin Ömer’le beraber gidiyorduk. Ney sesi işittik. Kulaklarını parmaklarıyla kapadı. Oradan hızla uzaklaştık. (Ney sesi daha işitiliyor mu?) dedi. (Hayır, işitilmiyor) dedim. Parmaklarını kulaklarından ayırdı. (Resulullah da böyle yapmıştı) dedi. Ben o zaman çocuktum.

Çocuğa günah olmayacağı için, ona da kulaklarını kapat dememiştir. Hazret-i Nâfi, (Abdullah bin Ömer takvası sebebiyle kulaklarını kapattı) denmemesi için çocuk olduğunu özellikle bildirdi. (Eşiat-ül-lemeat)

Ney çalgısı
Sual:
Mesnevi’de, (Dinle neyden…) deniyor. Buradaki ney’den maksat çalgı mıdır, yoksa bir benzetme mi yapılmıştır?
CEVAP
Ney çalgıdır; fakat buradaki ney çalgı değildir. Çalgının her çeşidi haramdır. Mevlana Cami hazretleri buyuruyor ki:
Mesnevinin birinci beytinde, (Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor) deniyor. Burada neyden maksat, İslam dininde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farsça’da, yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hâsıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, Allahü teâlânın ahlakı, sıfatları ve kemalatı zahir olmaktadır. Neyin üçüncü manası, kamış, kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlânın ilhamı iledir. (Mesnevi şerhi)

Fon müziği
Sual:
Bazı belgesel programlarında, dini filmlerde ve dini şiirlerde, fon müziği kullanılabiliyor. Bunları izlemek, dinlemek günah olmaz mı?
CEVAP
Faydalı belgesel veya uygun dini film izlerken, uygun olan dini şiir dinlerken, fon müziği, elde olmadan kulağa gelebiliyor. Elde olmadan kulağa gelen şeyler, duyan için günah olmaz; fakat piyasada, fon müziği olmaktan çıkıp, müzik sesinin ön planda olduğu programlar da mevcuttur. Böyle yayınları izlemek, müzik dinlemek olup, günah olur. Bir başka husus da, bunlar dinlemek içindir; zaruretsiz fon müziği çalmak caiz olmaz.

Çirkin istek
Sual:
Bazı radyolarda, Peygamber efendimiz için şarkı, türkü veya çalgılı ilahiler söylenmesini istiyorlar. Radyo da, (Bu şarkıyı Peygamberimiz için yayımlıyoruz) diyor. Böyle bir istek uygun mudur?
CEVAP
Hiç uygun değildir. Peygamberimizin ismini günaha bulaştırmak, çok çirkin olur. Mubah olan bir şey olsa bile, yine uygun olmaz.

Çalgılı ilahi
Sual:
(Ebüssüûd Efendi, çalgılı ilahinin küfür olduğuna fetva vermiş) deniyor. O fetva nasıldır?
CEVAP
Fetva şöyledir: Sual: Ney çalıp, tevhid ve salevat okumanın ve işitip lezzet duymanın hükmü nedir? Cevap: Bu iş, tevhidi ve salevâtı hafife almak ve alay olacağı için küfür olur.

NOT: İşitip lezzet duymak demek, kendi isteğiyle severek dinlemek demektir. Yoksa kulağına gelse, bu işi beğenmese küfür olmaz. Tevhid ve salevat okumak ibadettir. İbadetin arasına haram olan çalgı karıştırılmaz. Çünkü Resulullah efendimiz, Rübeyyi binti Muavviz’in düğününde, def çalarak Bedir savaşıyla ilgili kahramanlık türküleri söyleyen iki küçük kızdan birinin, şarkı arasında, (Aranızda, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber var) demesi üzerine, Resulullah Efendimiz, hemen müdahale edip, (Bırak o sözü, önceki söylediklerine devam et!) buyurmuştur. (İbni Mace)

Resulullah'ı övmek, mevlit okumak, ibadettir. (Beni övmeyi bırak, önceki sözlerine devam et!) buyurması haram işleyerek ibadet yapılamayacağını göstermektedir. Ebüssüûd Efendi de, bunun küfür olduğunu bildirmiştir.

Yunus Emre’nin, ilahi mahiyetindeki şiirlerini de, böyle çalgı çalarak okumanın küfür olduğunu, yine Ebüssüûd Efendi bildiriyor. Bazı cahiller, Ebüssüûd efendinin, Yunus Emre’nin şiirlerine küfür dediğini sanıyorlar. Hâlbuki o, bunları çalgı ile okumaya küfür diyor.

Teganni ile okumak ne demektir?
Sual: Teganni ne demektir ve Kur’an-ı kerimi, ezanı teganni ile okumak niçin uygun görülmemektedir?
Cevap:
Teganni, güzel, hoşa gidecek sesle okumak demektir. Kur’ân-ı kerimi, ezanı, mevlidi, ilahileri teganni ile okumak iki türlü olur:
1- Sünnet, sevap olan tegannidir. Tecvit ilmine uygun okumaktır. Böyle teganni, kalplere, ruhlara kuvvet vermektedir.

2- Haram olan tegannidir ki, musiki perdelerine uyarak okumaktır. Böyle teganni, harfleri, kelimeleri bozuyor, manayı değiştiriyor. Böyle okuyanların nağmeleri, nefse hoş, tatlı geliyor. Nefislerine mağlup kimseleri ağlatıyor. Bunların manalarından haberleri olmuyor, kalpleri, gafletten, hastalıktan kurtulamıyor.

Kur’an-ı kerimi ve ezanı teganni ile okurken, mana değişir veya harf tekerrür ederse, haram olur. El-fıkhu alel mezâhibde diyor ki:
“Teganni ile ezan okumak haramdır. Bunu dinlemek caiz değildir.”

Her türlü oyunu oynamak
Sual: Her türlü oyunu kumarsız olarak oynamanın, çalgılı şarkılar dinlemenin dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Fetâvâ-yı Hindiyyede deniyor ki:
“Her türlü teganni, yani çalgı ile şarkı söylemek ve dinlemek haramdır. Ansızın işitir ve oradan kaçarsa günah olmaz. Günah olmayan şeyleri böyle olmayan seslerle dinlemek caiz olur. İlim, ahlak bulunan şiir yazmak, söylemek caizdir. Kur’an-ı kerim okumaya, namaz kılmaya vakit bırakmayan her mubah iş mekruhtur. Tekkelerde ilahiler okuyarak raks etmek, oynamak, dönmek haramdır. Bu tekkelere gitmek, oturmak da haramdır. Şimdi, dinden haberi olmayan fasıklar, böyle tarikatçılık yapıyorlar. Düğünlerde ve küçük çocuğu eğlendirmek için kadının def çalması caizdir. Günah şey söylemeden ve başkalarını güldürmek için olmayan mizah, latife söylemek caizdir. Kuvvetlenmek için güreşmek caizdir. Oyun ve eğlence için mekruhtur. Tavla, onaltı taş, iskambil, briç ve bilardo, bezik gibi oyunlar, kumarsız da olsalar, mala-yanidir. İlim öğrenmeye, namaz kılmaya mani olan her şey haramdır.”

Sual: Neşeli zamanlarda anlamı güzel olan şiirleri söylemenin, okumanın dinen bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Düğün, ziyafet, sünnet, bayram, sefer dönüşü gibi sevinmesi lazım olan yerlerde helal olan ses ile neşelenmek mübahtır. Bu sesler, nefse değil, kalbe kuvvet verir. Mevâhib-i ledünniyyede deniyor ki:
“Resûlullah efendimiz Mekke’ye girdiği zaman, önünde ibni Revaha beyitler okuyarak gidiyordu. Hazret-i Ömer bunu görünce;
-Resûlullah efendimizin önünde şiir okunur mu? diyerek darıldı. Resûlullah efendimiz de;
-Bırak ya Ömer, mâni olma! Bu beyitler kâfirlere, ok atmaktan daha çok tesirlidir buyurdu. Buradan anlaşılıyor ki, nefsi azdıran şiirleri okumak caiz olmayıp, harpte kafirlere zarar verici, onları üzücü şiirleri okumak caizdir.”

Günahları, kusurları, azapları anlatan kasideleri, ilahileri dinleyerek, üzülmek, tevbeye sebep olmak sevaptır.

Sual: Başkalarını kötüleyen, ahlaksızlık anlatan şiirleri okumak mahzurlu mudur?
Cevap:
Bu konuda Hadîkada deniyor ki:
“Tâtârhâniyye fetva kitabında; başkalarını hicveden, kötüleyen ve fuhuş, içki anlatan, şehveti harekete getiren şiirleri teganni yani ses dalgaları ile okumak, her dinde haramdır. Harama sebep olan şeyler de haram olur demektedir.”

Kur’ân-ı kerimi, teganni ederek okumak
Sual: Kur’ân-ı kerimi, mevlidi ve ezanı, şarkı kalıplarına uyarak okumanın dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?

Cevap:
Kur’ân-ı kerimi, mevlidi ve ezanı musiki ile, teganni ederek okumak, manasını bozuyor ve zararlı oluyor. Mesela, Allahü ekber, Allahü teâlâ büyüktür, demektir. Sesi uzatarak, mesela Aaaallahü ekber, şeklinde okunursa, Allah, acaba büyük müdür? demek olur ki, böyle söyleyenlerin imanlarının gideceği meydandadır. Bütün fıkıh kitaplarında ve mesela, Halebî-yi sagîrde, konu ile alakalı olarak buyuruluyor ki:
“Kur’ân-ı kerimi nağme ile, yani sesi musiki perdelerine uydurarak okumak, harfleri bozmaz ise, âlimler mekruh demiştir. Zira fasıkların nağmelerine teşebbühtür, benzemektir. Eğer harfler değişir ise, haramdır.

Okuması mekruh olan bir şeyi dinlemek de mekruhtur. Okuması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. Kur’ân-ı kerimi teganni ile okuyan hafızlara emr-i ma'rûf yapmak vaciptir. İnatlarına, düşmanlıklarına sebep olacak ise, bunları dinlememeli, orayı terk etmelidir. Teganni ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın iadesi, tekrar kılınması lazımdır.”

Sosyolojik açıdan mûsikî

Sosyolojik açıdan mûsikî

Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin bu konudaki bir yazısının özeti şöyledir:

Mûsikî, mâlâyâni kabilinden bir meşguliyet şeklinde tezahür eden bir atalet [tembellik]tir. Bundan alınan lezzet ise geçici bir hevesten başka bir şey değildir. Mûsikîden hiçbir zaman âhirete ait bir fayda beklenmez.

İnsanları eğlendirici bütün sanatlar, selim fıtrat sahiplerince âdi sanatlardan sayılmıştır. Böyle sanatçıların şöhret bulmasına sebep olan alkış ve hürmetlere aldanmamalı. Bu hürmetler, karşı taraftan bir parça haysiyet koparmak ve bu zararı belli etmemek üzere iftihar hissini okşayarak meydana getirilmek mânâsına olduğu için eksilmez. Namuslarından uzaklaştırılmak istenilen kadınlara karşı da pek çok saygı gösterirler. Şarkıcılık ve çalgıcılıkta mevcut olan eğlendirmek konusunda, çocuklarına çalgı öğretmiş olmakla öğünen ana babanın aklına hayret etmemek imkânsızdır.

Mûsikî dinleyenler, bu esnada toplum için bir şey yapmış olmayıp, yalnız bir hayli paranın birçok ceplerden çıkarak bir başka cebe girmesine yardım etmiş oluyorlar. Sonra bu paraların karşılığında bu adamlar ne almış oluyorlar? Hiçbir şey…

Mûsikînin şehvet hislerini tahrik etmesi, fuhşa sürükleyici bir zemin hazırlar. Bundan dolayı, içki kadehleri ve dilberler, mûsikî âleminin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu heyecanla, âşıkların dilinde yer alamayan aşk ve sevgi kelimeleri bu iki şeyin teşkil ettiği ahenk sayesinde ortaya çıkar. Bundan dolayı, (Bir güzelin aşkından sabahlara kadar uyuyamıyorum, çıldırıyorum) demeye sıkılan birinin, bu manayı içeren bir şiir ve şarkıyı bütün kuvvetiyle insanların önünde bağıra bağıra söylemesi küstahlık sayılmaz.

(İşsiz kalan genç kız, kendine başka işler bulmak için düşünür) sözüne uygun olarak, çalgıyla meşgul olan kadın, uygunsuz düşüncelere dalmaktan kendini alamaz. Gönlünü birilerine kaptırmaya çalışır. Âşık olmak, sevmek kötü mü diyen çıkabilir. Nasreddin Hoca merhumun, (Başından aşk geçti mi?) diye sorana (Bir defa geçiyordu, üzerimize adam geldi) sözü meşhurdur. Bir erkek yalnız kendisini seven bir kadını sevgi ile anabilir. Bundan başka hiçbir kadının, hiçbir erkek hakkında aşk ve sevdasını mazur görmediği gibi, o kadına da o erkekten başkaları tarafından bir kıymet ve haysiyet izafe edilmez.

Güzel sanatların belki en iyisi olan şiire karşı da şüpheyle bakılmasının sebebi kötülüğünün iyiliğine galip olmasındandır. Hattâ ilim tahsili esnasında bir talebenin şiire dalması haylazlık sayılır. Şiirin baş sermayesini şairlerin kendileri şöyle itiraf ederler:

Sermaye-i şairân tükenmez,
Dünya tükenir, yalan tükenmez.


Bununla beraber, şiir, zekânın parlaması ve bilginin artmasına yardımcı olması cihetiyle mûsikîye kıyas kabul etmez elbette.

Eğer nağmelere, güzel seslere ihtiyaç var denirse, Kur'an-ı kerim tilâveti ile bu ihtiyaç daha yüksek bir şekilde karşılanır. Kur’an-ı kerimi güzel sesle okumak emredilmiş, bu müstehab görülmüştür. Fakat tecvit kaidelerini ihlâl ederek veya mûsikî nağmelerine uydurarak Kur'an-ı kerimi teganni ile okumayı dinimiz yasak etmiştir.

Müzik ve Hitler’in hayalleri
Aşağıdaki yazı Meşhur Kazak yazarı Muhtar Şahanov’un, Medeniyetin Yanılgısı adlı eserinden alınmıştır:

Günümüzde artık utanç duygusu azaldı. Kalemde mürekkep olduğu gibi, insanda da, ruh zenginliği, hayâ ve namus bulunması lazımdır. Hayâ veya namusa önem vermeyen bu kadarla bir şey olmaz diyen, kendisini helak edecek bombanın fitilini ateşlemiş demektir. Örnek olarak bir hikâye anlatayım:

Bir köyde uzun etek giyen güzel bir hanıma, birçok erkek evlenme teklif eder, ama bayan fakir olmasına rağmen, her nedense teklifleri geri çevirir. İki genç iddiaya girer. Yakışıklı olanı, "Ben bu bayana kendimi kabul ettiririm" der. Bayana giderek, “Annem sizin namuslu bir kadın olduğunuzu söyledi. Şu basit tokayı da hediye olarak gönderdi” der. Bayan sevinerek alır ve annesine selam gönderir. Genç, başka bir zaman, elmas taşlı altın bir yüzükle gelir, bunu da ben size hediye etmek istiyorum der. Bayan olmaz kabul edemem, karşılık olarak bir şey vermem gerekir ama bir şeyim de yok der. Genç de, illa bir şey vermeniz gerekirse, eteğinizi hafifçe çekip dizden aşağısına bir kerecik bakmam yeter der. Bayan da, bu kadar şeyden bir şey olmaz diyerek eteğini azıcık sıyırır. Genç, başka bir zaman, altın bir küpe ile gelir. Kız küpeyi görünce sevinir. Uzatılan küpeyi alır. Karşılık olarak benden ne istiyorsunuz der. O da, çok şey gerekmez, eteğinizi biraz daha sıyırıp dizden üstüne baksam yeter der. Bu sefer kız fazla tereddüt etmeden dizden üst kısmını gösterir. Genç bu sefer de güzel bir kolye ile gelir. Bayan uzatılan hediyeyi hemen alır. Genç, ücreti sadece bir öpücük der. Öpüştükten sonra artık işi iyice ilerletirler. Yakışıklı genç iddiayı kazanır. [Batının kilise müziğiyle başlayıp, istisnasız her müziğe devam etmesi bu olaya benziyor.]

Batı kültürünü gözü kapalı kabul ettik. Sevgiyi sekse, dostluğu da ticarete dönüştürdük. Batıda insani değerleri, ruhi vasıfları tahrip eden güçler vardır. Biz bunu çağdaş uygarlığın gereği olarak kabul ettik. Böylece asli değerleri kaybettik. Hitler'e, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye sorarlar. "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinletin. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermeyin. Çünkü manevi derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" diye cevap verir. Bugün Hitler'in hayalleri gerçekleşmiştir. Günümüzde müzik kültürü bizi istila etmiş durumdadır. İnsanı insan yapan değerler gerilemiş, insanın hissiyatına hitap eden ve taklide sürükleyen araçlar çıkmıştır.

Bilim adamları ispatlamıştır ki, insanlara, devamlı olarak tahrik edici müzik dinletildiği zaman beyinleri çalışamaz duruma geliyor. Yunus balıklarına tahrik edici müzik dinlettiler ve yüzlerce Yunusun kendilerini karaya attığını gördüler. Tibet'te rahipler sesle her türlü camı kırabiliyorlar. Müziğe alıştırılan ineklerin sütlerinin hepsini sağma imkânı oluyor. Müziğe bağımlılık kazanılıyor.

Kazakistan'da 1986'da Aralık olayları oldu. Gençler ayaklanmıştı. Bu olay hakkında yazı yazmak yasaklandı. Bütün zorluklara rağmen bu meseleyi kamuoyuna taşıyan ilk ben oldum. Hatta Gorbaçov ile bir tartışma çıktı. "Eğer bu olay hakkında yazmaya devam edersen sana başka bir üslup ile cevap veririz" diye tehdit etti. Saharov ve Yeltsin ise beni desteklemişlerdi.

Jiltoksan olaylarını araştıran komitenin başkanı idim. Yanıma bir kız gelip başından geçen olayları anlattı. Ölen gençleri de tanıyormuş. Bizi de sürekli takip edip dinliyorlarmış. Odadan çıktığımız zaman kızı yakalamışlar. KGB'de özel bir müzik odası varmış. Son sistem teknolojiyle donatılmış. Kızı müzik odasına sokmuşlar ve tavandan, tabandan, duvardan, hatta oturduğu masadan çeşitli müzikler dinletmişler. Birkaç saat bu odada tuttuktan sonra kızı akşam serbest bırakıyorlar. Başka günler yine çağırıp aynı odaya sokuyorlar. Ve iki üç uygulamadan sonra otobüs durağına bırakıyorlar.

Fakat kız biliyor ki evi yakında fakat adresi bir türlü hatırlayamıyor. Geri dönerek KGB'nin kapısını çalıyor ve "Hafızama ne yaptınız?" diye bağırmaya başlıyor. "Bana adresimi söyleyin" diye yalvarıyor. Aynı şekilde müzik vasıtasıyla insanların beyinlerini tahrip ettiler. Bu dünya çapında yaşanıyor. Fakat insanlar bunu tam olarak kavrayabilmiş değil. Bu taklitçilik kültürü bizi de götürüyor. Hafızayı Cezalandırıcı Kozmo-Formül adlı eserimde insanı tahrip eden unsurları bu bakışla değerlendirmeye çalıştım.
(Medeniyetin Yanılgısı, M. Şahanov)

Çelişkili site

Çelişkili site

Sual: Bir sitede, içki bahsinde şu hadis-i şerifler bildiriliyor:
“Ümmetimden bazı topluluklar (te’vil yoluyla) zina etmeyi, ipekli elbise giymeyi, içki içmeyi ve çalgılı eğlenceleri helâl sayacaklardır. Bunlardan birtakım zümreler de dağ mesirelerine çıkacaklar, onlara ait koyun sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelip, akşamları gidecektir. Bunlara bir fakir bir hacet için gelecek de bu duygusuz insanlar fakire: “Haydi bugün git yarın gel” diyeceklerdir. Bunun üzerine Allah dağı tepelerine indirerek bir kısmını helak edecek öbürlerini de Kıyamet gününe kadar maymun ve domuz suretlerine tebdil edecektir.” (Buhârî, Eşribe, 6; Ebu Davud, Libas, 6)
“Ümmetimden bazıları başka isimler altında mutlaka içki içeceklerdir. Başuçlarında çalgılar çalınacak ve kadın sanatçılar şarkı, türkü söyleyecekler. Allah, onları yere batırsın, hepsini domuz ve maymun yapsın!” (Nesaî, Eşribe 41; İbni Mace, Fiten, 22)
Çalgı bahsinde de şöyle deniyor:
(Ne Kur’ân âyetleri içerisinde, ne de sahîh hadîs-i şerifler arasında; ne âletli, ne de âletsiz salt mânâda “mûsikî”yi yasaklayan bir habere, bir hükme rastlanmaz. Dînimizde haramlar açık bir dil ile, net bir şekilde hep beyan edilmiştir. Çalgılı veya çalgısız söylenen mûsikî yeni bir icat da değildir. Kur’ân âyetleri indiği günlerde mûsikî çalınıp söyleniyordu. Bizim Rabbimiz ise, kesinlikle unutkan değildir.)
İçki bahsinde çalgıyı yasaklayan hadis-i şerifi yazmışlar, müzik bahsinde ise, (Musikiyi yasaklayan bir hadis yoktur) deniyor. Acaba bunlar, kendi yazdıkları hadislere inanmıyorlar mı? İlk hadiste, (Te’vil yoluyla çalgılı eğlenceleri helâl sayacaklardır) ifadesi var. Yoksa, te’vil yoluyla helâl saydıkları için mi, (Çalgıyı yasaklayan hadis yoktur) diyorlar?

CEVAP
Biz onların maksatlarını bilemeyiz. Kendilerine sormalısınız.
Çalgının haram edildiğine dair, bir değil, birçok hüküm vardır. Âletli ve âletsiz salt mânâda “mûsikî”yi yasaklayan birçok haberi ve hükmü görmek için sitemizdeki şu linklere bakılabilir:
Musikinin dindeki yeri

İbadete müzik karıştırmak

Çalgıya helâl demek
Sual:
Buharî’deki bir hadiste, (Ümmetimden bir kavim gelecek, zinayı, ipeği, içkiyi, çalgıyı helâl sayacaklardır) buyuruluyor. Acaba günümüzdeki insanlar mı kastediliyor? Fıkıh kitaplarında, musikinin haram olduğu açıkça bildiriliyor mu?
CEVAP
Çalgıya haram demeyen hiçbir din kitabı yoktur. Birkaçını bildirelim:
Sirac'da, (Bütün eğlence ve oyunlar haramdır) deniyor. İbni Mes'ud hazretleri, (Nasıl su, otu bitirirse, gına yani müzik de kalbde nifakı bitirir) buyuruyor. Bezzaziye'de, (Bütün çalgıların sesini dinlemek haramdır. Çünkü Resulullah efendimiz, (Çalgıları dinlemek günah, başında oturmak fısk, ondan zevk almak ise küfürdür) buyuruyor. Buradaki küfür, küfran-ı nimettir, yani nankörlüktür. Zira uzuvları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfran-ı nimettir. Çalgıları dinlemekten kaçınmak farzdır. (Dürr-ül-muhtar)

Şarkı ve türküleri dinleyenlerin ve o meclislerde oturanların şahitliği kabul edilmez. (Hidaye)

Dinen kullanılması caiz olmayan tambur ve diğer çalgı aletleriyle uğraşan kişilerin şahitliği kabul edilmez. İnsanlar için ve onların eğlencesi için bir araya toplayarak onlara şarkı söyleyen kişinin şahitliği de kabul edilmez. Çünkü o, büyük günah için insanların toplanmasına vasıta olmuştur. (Redd-ül muhtar)

Sizin bildirdiğiniz Buhârî’deki hadis-i şerifte, çalgıyı helâl sayacak olanların çıkacağı bildiriliyor. Hâşâ Peygamber efendimiz, boşuna söylemiyor, yalan söylemiyor. Bugün, (Müzik, çalgı kişiyi Allah'a yaklaştırırsa helâl, şehvete sebep olursa haram) diyenleri görüyoruz. Kâfir nefsinin hoşuna gidince, (Beni Allah'a yaklaştırıyor) diyor. Hâlbuki bütün çalgıların haram olduğu hadis-i şeriflerle bildirilmiş ve âlimler arasında icma hâsıl olmuştur. İcma’ı inkâr etmek küfürdür. Bunun için, bu hükümleri bildiği hâlde, inkâr ederek, çalgıya helâl diyen kâfir olur.

Çalgıların haram olduğu konusunda icma vardır. (İbni Salâh)

İbni Âbidin hazretleri de buyuruyor ki:
Bezzaziyye kitabının sahibi, Kurtubî’den, (Çalgının ve raksın haram olduğu hususunda müctehid imamların icma’ı vardır) sözünü nakledip, (Şeyhülislam Kirmani’nin, “Raksı helâl gören kâfir olur” fetvasını gördüm) demiştir. Her çalgı haramdır. (Redd-ül-muhtar)

Her çeşit çalgı dinlemek haramdır. (Fetâvâ-i Bezzaziyye, Hadika-tün-nediyye, Ahlak-ı alaiyye)
Çalgı, Kitap ve Sünnet’le yasaklanmıştır. (Tefsir-i Kurtubî)

Çalgı aleti bulundurmak
Sual:
Hindiyye’de, (Şarap küpünü kıran, şarabı ödemez) dendiği gibi, (Birinin sazını veya benzeri çalgı âletini kıran ödemez) de deniyor. Buradan çalgının da, şarap gibi haram olduğu anlaşılmaz mı?
CEVAP
Evet, şarap gibi, çalgı çalmak ve dinlemek de haramdır. Çalmasa da, evinde çalgı aleti bulunduran günahkâr olur. Fetâvâ-yi Kâdîhân'da da böyledir. (Fetâvâ-yi Hindiyye)

Netice:
Buradaki ve sitemizdeki muteber kitaplardan naklettiğimiz yüzlerce vesikayı, hiçbir ilim ve insaf sahibi, asla inkâr edemez. (Çalgıyı salt manada haram eden bir hüküm yoktur) diyemez. Diyen çıksa da, kendi çalar kendi oynar, ilim sahibi Müslüman buna etmez itibar.

Musikinin dindeki yeri

Gözle işitilmez

Gözle işitilmez

Sual: Modern hoca denilen biri, (Müzik ruhun gıdasıdır ve insanı Allah'a yaklaştırır. Bu bakımdan müzik dinlemeyi ihmal etmemeli, özellikle tasavvuf müziği dinlemek farzdır. Ben müzik dinleyince çok huzur buluyorum) diyor. Müziğin her çeşidi haram değil midir?

CEVAP
Elbette müziğin her çeşidinin haram olduğunda icma hâsıl olmuştur. Yani hiçbir İslam âlimi müziğe helâl dememiştir. Aşağıdaki linkte yeterli bilgi vardır:
Musikinin dindeki yeri

Çok kimsenin bilmediği bir husus vardır. Her uzvun görevi ayrıdır. Mesela, görmek gözle olur, işitmek kulakla, sevmek de kalble olur. Bunun tersi olmaz. Yani kulakla görüyorum, gözle işitiyorum, böbrekle seviyorum demek yanlıştır. Haram olan müzik, nefsimize hoş gelir. Ruha zehir etkisi yaptığı yukarıdaki linkte yazılıdır. Müzikten alınan zevk, Rahmânî değil, nefsânî ve şeytânîdir. Bu durum bilinmediği için (Müzik beni Allah'a yaklaştırıyor) diyorlar. Haramlar, nefse hoş ve tatlı gelir. Fâsık bir kimse, hanımından daha çirkin olan yabancı bir kadının açılmış bacağına bakmaktan zevk alır. O çirkin kadını öpmesi, kendi güzel karısını öpmekten daha tatlı gelir. Bu da nefsin haramlardan zevk aldığının açık delilidir. Haram olan müzik dinlenince, kâfir nefsimiz zevkten dört köşe olur. Zavallı cahil de, ruhun zevk aldığını zanneder. Hâlbuki salih kimsenin ruhu, bundan çok sıkılır. Müzikten hoşlanan kimsenin nefsinin çok azgın olduğu anlaşılır.

Konuyla ilgili olarak (Kalbimize gelen düşüncelerin, melekten mi, yoksa şeytandan mı olduğu, nasıl anlaşılır?) diye soruluyor. Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, herkesin kalbine bir melek vazifelendirmiştir. İnsanın kalbine bu melekten gelen iyi düşüncelere ilham; şeytandan gelen kötü düşüncelere vesvese; nefsten gelen kötü düşüncelere ise nefsin hevası denir. Kalbe gelen düşüncenin kimden geldiğini anlamak için, İslamiyet’e uygun olup olmadığına bakılır. Kalbe gelen düşünce, nefse acı gelirse, hayır olduğu; tatlı gelir, hemen yapmak isterse, şer olduğu anlaşılır. (Berîka)

Onun için dinimizin emir ve yasaklarını bilmek lazımdır. Şeytandan gelen vesvese, melekten gelen ilham zannedilebilir. Böylece harama helâl deme tehlikesi olur.

İftira üstüne iftira

İftira üstüne iftira

Sual: Tarafsızlara oynayan biri, (İbni Âbidin’de ve diğer bütün kitaplarda, çalgılara, musikiye mubah deniyor) dedikten sonra, Tam İlmihal’in yazarı için de, (Hocasıyla birlikte çalgılı davetlere gider, efendice çalgı dinler ve neşelenirlerdi. O kitabı okuyanlar gibi orada, “Siz haram işliyorsunuz” diyerek fitne çıkarmazlardı. Çünkü çalgının caiz olduğunu biliyorlardı) diyor. Tam İlmihal’de, çalgıya haram denirken, bu iftiranın sebebi ne olabilir? İbni Âbidin'de çalgıya mubah mı deniyor?

CEVAP
(Çalgılı davetlere giderlerdi. Çünkü çalgının caiz olduğunu biliyorlardı) sözü tamamen yalan olduğu gibi, (O kitabı okuyanlar fitne çıkarıyor) sözü de yalandır. Böyle şeyler söylemekle, bütün kitaplara da, İbni Âbidin hazretlerine de, merhum Hocamıza da, onun mübarek Hocasına ve Tam İlmihal okuyan Müslümanlara da iftira ediyor. Dinini bilen, hele Tam İlmihal okuyan hiçbir Müslüman fitne çıkarmaz, (Haram işliyorsunuz) diyerek ortalığı karıştırmaz. Çalgılı ortamlara gitmez. Gitmek zorunda kalınca, elinde olmadan çalgı sesini işitmesinin günah olmadığını da bilir.

İbni Âbidin hazretleri, (Dürr-ül muhtar) kitabını şerh ederken buyuruyor ki:
Bezzaziye'de, (Bütün çalgıların sesini dinlemek haramdır. Zira Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" (Çalgıları dinlemek günahtır. Başında oturmak fısktır. Ondan zevk almak ise küfürdür) buyuruyor. Yani küfran-ı nimettir. Zira uzuvları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfran-ı nimettir. Vacib [yani farz] olan ise, böyle şeyleri dinlememek için çalgılardan kaçınmaktır) deniyor. Çünkü Peygamber Efendimizin çalgı sesleri duyduğu zaman parmaklarıyla kulaklarını tıkadığı rivayet edilmiştir. Ama Arap şiirlerine gelince, onda fısk varsa onu okumak ve dinlemek de mekruhtur. Hadisteki küfür kelimesi günahın büyük oluşunu ifade etmektedir. Nitekim İhtiyar’da da böyledir. Veya onu helâl bilerek ve zevk alarak dinlediğinde kâfir olacağını ifade etmektedir. (Redd-ül muhtar, Yasaklar ve Mubahlar kitabı son paragraf)

Tam İlmihal'de, diğer bütün kitaplarda olduğu gibi, çalgının her çeşidinin haram olduğu şöyle bildirilmektedir:
Bezzaziyye fetvasında yasakları anlatırken, (Her çeşit çalgı dinlemek haramdır) diyor. (Nafaka ve komşu hakkı bahsi)

Derin âlim, şeyh-ul-islam Ahmed ibni Kemal efendinin Kırk Hadis kitabının tercümesinde, 39. hadis-i şerifte, (Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) buyuruluyor. Bunu açıklarken, (Mizmar, düdük ve bütün çalgı aletleri demektir. Bu hadis-i şerifin mânâsı, “Her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmek için emrolundum” demektir) diye mânâ verilmektedir. (Teganni ve müzik bahsi)

Aletsiz, çalgısız olan sese sima yani teganni denir. Aletle çalgıyla birlikte olan insan sesine gınâ yani müzik denir. Gınânın haram olduğunu bütün âlimler sözbirliği ile bildirmişlerdir. (İlk teganni eden şeytandır) ve (Gınâ, kalbde nifak hâsıl eder) hadis-i şerifleri de gınânın haram olduğunu göstermektedir. Âlimler, simanın haram olmasında ihtilaf etmişlerse de, gınânın haram olduğunda ihtilaf yoktur. Kadın ve oğlan sesi gınâya dâhildir. Simaya helâl diyen âlimler de, buna şartlar bildirdiler. Bu şartlar bulunmayan sima da sözbirliği ile haram olur. Dürr-ül-mearif’ten yapılan bu tercüme de gösteriyor ki, İslamiyet’te müzik, çalgı yoktur. Son zamanlarda işitilen (Tasavvuf müziği) sözünün İslamiyet’te yeri olmadığı anlaşılıyor. Harama helâl diyenin kâfir olacağı bildirildi. Bunun için, haramı ibadete karıştıranın, hem kâfir olacağı, hem de İslamiyet’i yıkmak, bozmak için uğraşan zındık olacağı hatıra gelmektedir. (Teganni ve müzik bahsi)

İbni Âbidin,
4. ciltte, şahitliği kabul edilmeyenleri anlatırken buyuruyor ki: Eğlence için veya para kazanmak için şarkı söylemek, sözbirliğiyle haramdır. (Teganni ve müzik bahsi) [Sadece çalgıya değil, eğlence için çalgısız söylenen şarkıya bile haram deniyor.]

Yukarıdaki yazıların hepsi Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabından alınmıştır.

Hadîka ve Berîka’da bildiriliyor ki: Yabancı kadının, kızın söylediği her çeşit şarkıyı, hikâyeleri dinlemek ve her çeşit çalgıyı, kendilerinden, radyolardan ve televizyonlardan dinlemek haramdır. Kendi dinlemese de, bunları evinde bulundurmanın da haram olduğu bu iki kitapta uzun yazılıdır. Hem helâl, faydalı, hem de haram, zararlı olan şeyi, yani helâle de, harama da birlikte sebep olan şeyi eve sokmak caiz değildir. (İslam Ahlakı, Ey Oğul İlmihâli, Zühd ve takva faslı)

Mektubat’ın özeti olan Kıymetsiz Yazılar kitabında deniyor ki:
Gınâ [müzik] haram olduğundan, bir çalgıcıyı veya herhangi bir şarkıyı güzel bulup, takdir eden kâfir olur. (1/266)
Müzik ve şarkı, bir zehirdir ki, şeker [bal] ile kaplanmışlardır. (3/33)

Bu kadar vesika gösteriyor ki, tarafsız görünmeye çalışan, aslında bâtılın tarafında olan o kişinin söyledikleri yalan ve iftiradır.

Yiyip içmesi haram olan şeyler

Yiyip içmesi haram olan şeyler

Sual: Yiyip içilmesi haram olan şeyler nelerdir? Haram edilmesinin sebepleri nelerdir?

CEVAP
Dinimiz haram ettiği için bazı hayvanların etleri yenmez. Elbette bunda bazı hikmetler vardır. Müslüman, hikmetini bilmese de dinin yasakladığı şeyi yapmaz. Gıdaların insanlar üzerinde iyi ve kötü tesiri olduğu bir gerçektir. Annesi kötü ise veya kötü bir kadının sütü ile beslenen çocuk yaramaz olur. Böylesine sütü bozuk derler. Kendi faydasını düşünen insan, dinimizin helal kıldığı şeyleri yemeli, yasak ettiği şeylerden kaçınmalıdır.

Yiyip içmesi haram olan şeyler:
1- Bizzat kendisi haram olan şeyler yemek. [Leş, hınzır eti ve şarap gibi.]

2- Kendisi haram olmayıp, gasp, hırsızlık, rüşvet yolu ile alınan şeyler.

3- Doyduktan sonra yemek.

4- Alerji yapan gıda yemek. [Mesela balık, et, süt, yumurta, pastırma, turşu, çilek zarar verirse, bunlar, yalnız zarar verene haram, zarar vermeyene mubahtır.]

5- Zararlı şeyler yemek. [Mesela çamur, toprak, cam gibi.]

6- Zehirli olan şeyler yemek. [Zehirli ot, kokmuş et gibi.]

7- Uyuşturucu maddeler yemek. [Doktor tavsiyesiyle ilaç olarak kullanmak caizdir.]

8- Temiz, fakat iğrenç şeyler yemek. [Kurbağa, kanı olmayan böcekler, meyvenin, peynirin ve etin kurtları gibi.]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Leş, akıcı kan, pis hınzır ve Allah’tan başkasının adı ile kesilmiş olan hayvanları yemek haramdır.) [Enam 145]

Âyet-i kerimede sayılan bu haramlardan başka, yukarıda sekiz madde halinde açıklanan hususların da haram olduğu Peygamber efendimiz tarafından bildirilmiştir.

Kadın sütü içmek
Sual:
Doktorlar, kadın sütünün bazı hastalıklara iyi geldiğini söylüyorlar. Babam kanserdir. Kadın sütü tavsiye etmişler. Kadın sütü içmek dinen caiz midir?
CEVAP
Kadın sütünü içmek haramdır. İki buçuk yaşından büyük çocuğu bile emzirmemelidir. Ancak ilaç için kullanılmasının hükmü şöyledir:
(Feth-ul-kadir) kitabında, (Müslüman, mütehassıs tabip, kadın sütünün muhakkak iyi edeceğini ve bu hastalığı tedavi edecek başka ilaç olmadığını söylerse, hastanın, kadın sütü içmesi ve satın alması caiz olur denildi) yazılıdır. Kadın sütü balla karıştırılıp içilirse, mesanedeki taşları eritir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual: Bir kimsenin tarlasına, sahibinden izin almadan buğday eken kimse, elde ettiği buğdayı kullanabilir mi?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İmâd-ül-islâm kitabında deniyor ki:
“Sahibinin rızası yok iken, onun yerini, tarlasını ekip mahsul alan kimseye, elde ettiği mahsulden yalnız masrafı, sermayesi kadarı helal olup, fazlası haram olur. Fazlasını fakirlere sadaka vermesi lazımdır.”

Sual: Kokmuş eti ve ekşiyen, kokan yemekleri yemek uygun olur mu?
Cevap:
Kokmuş eti yemek haramdır. Yemek ekşise, koksa necis olmaz ise de, bunu yemek de haram olur.

Zarar veren yiyecekleri yemek
Sual: İnsana zarar veren bir şeyi, helal de olsa, yemek veya içmek günah olur mu?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîkada deniyor ki:
“Yemesi, içmesi zararlı olanlar üçe ayrılır:
Birincilerinin zararını herkes bilir. Bunlar öldürücüdür. Her zehir, cam tozu, demir ve cıva bileşikleri, kireç ve benzerleri böyledir. Bunları yemek, içmek haramdır.

İkincilerinin zararlı olduğu bilinir ise de, öldürücü değildirler. Toprak, çamur, kil ve benzerleri böyledir. Bunları çok yemek, içmek mekruh olup, zararsız miktarları mubahtır.

Üçüncüleri, organlarında zafiyet olanlara zarar verirler, sağlam olanlara zarar vermezler. Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, pastırma, turşu, konserve eti, bal, zeytin yağı, biber zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram, mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtırlar.”

Sual: Afyon, esrar gibi şeyleri kullanmanın dinimizce hükmü nedir?

Cevap:
Esrar otu ve Afyon gibi katı cisimlerin akla zarar veren çok miktarları haramdır. İlaç için kullanmanın caiz olduğu ibn-i Âbidînde yazılıdır. Bunların fazlasına helal diyen, kâfir olmazsa da bidat sahibi olur.

Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar

Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar

Sual: Eti yenen ve yenmeyen hayvanları, liste halinde bildirebilir misiniz?

CEVAP
Karada yaşayan hayvanlar ve kuşlar için, hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir:
(Köpek dişi olan yırtıcı hayvanlar ve pençesiyle avlanan kuşlar yenmez.) [Müslim]

Eti yenmeyen kara hayvanları:
Domuz, kurt, ayı, aslan, kaplan, pars, leopar, panda, panter, çita, jaguar, puma, sincap, samur, sansar, kokarca, goril, maymun türleri [şempanze, babun, gibon, orangutan], sırtlan, fil, köpek, kedi, kunduz, porsuk, vaşak, çakal, tilki, gelincik gibi, avını köpek dişiyle yakalayan yırtıcı hayvanlar yenmez. [Şafii’de tilki, sırtlan, samur, sincap ve gelincik yenir.]

Eti yenen kara hayvanları:
Zürafa, kanguru, tavşan yenir. Eti yenen davar [koyun, keçi], sığır [manda, inek, boğa], deve gibi evcil hayvanların, yabani olanları da yenir. Mesela buffalo, bizon yabani sığırdır. Lama yabani devedir. Yani bunlar yenir. Keçinin yabanisi sayılan dağ keçisi, geyik, ceylan, antilop yenir. Yabani koyunlar da yenir. Evcil at, tenzihen mekruhtur. Midilli, bir at türüdür. At eti, Şafii ve Hanbeli’de helal, Maliki’de haramdır. Yabani atlar yenir. Evcil eşek yenmez. Yabani eşek denilen zebra yenir.

Eti yenmeyen kuşlar:
Avını pençesiyle yakalayan ve leş yiyen, çaylak, kartal, kerkenez, kuzgun, akbaba, leş kargası, yarasa, atmaca, şahin, martı, leylek, flamingo, egret, kelaynak gibi kuşlar yenmez.

Haşaratlar da yenmez:
Haşarat, yani toprak içinde yuvası olan küçük hayvanlar, helal değildir. Fare, akrep, yılan çeşitleri, kertenkele, timsah, kene, semender, kurbağa, kaplumbağa, salyangoz, arı, sivrisinek, karasinek, köstebek, kirpi, tahtakurusu, bit, pire gibi haşarat yenmez. [Şafii ve Maliki’de, kirpi ve kertenkele yenir.]

Eti yenen kuşlar:
İğrenç olmayan, leş yemeyen, avını pençesiyle yakalamayan kuşlar yenir.

Kumru, bülbül, kanarya, muhabbet kuşu, keklik, sülün, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın, tarla kargası, tavus, kırlangıç, papağan, turna, saka kuşu, çalı kuşu, ispinoz, serçe ve sığırcık gibi kuşlar helaldir. Hüthüt [ibibik] mekruhtur. [Martı Hanefi ve Hanbelî’de yenmez. Maliki’de martı ve balıkçıl yenir. Şafii’de kırlangıç, tavus, hüthüt, papağan yenmez. Martı, balıkçıl gibi deniz kuşları yenir.]

Eti yenen kümes hayvanlarının yabanileri sayılan karatavuk, yabani ördek, yabani kaz, kuğu gibiler yenir. Hindinin yabanisi sayılan deve kuşu yenir.

Deniz hayvanları:
Hanefi hariç diğer üç mezhepte, deniz ürünlerinin hepsi yenir.
Hanefi’de balık şeklinde olmayan hiçbir deniz ürünü yenmez. Mesela, ahtapot, kalamar, mürekkep balığı, denizhınzırı, denizatı, denizaygırı, denizanası, denizayısı gibi hayvanlar ve yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides, deniz salyangozu gibi deniz haşaratı yenmez. Somon, kalkan, yunus, balina, yılan balığı, kedi ve köpek balığı yenir.

Necaset yiyen hayvan
Sual:
Necaset yemiş olan hayvanı yemek caiz midir?
CEVAP
Tezek ve başka necis şeyleri yiyen hayvanın eti kokarsa yemesi mekruhtur. Temiz şeyle beslenip, pis kokusu kalmazsa caiz olur.

Necaset yemiş olan tavuk, koyun ve sığırı hemen kesip yemek mekruhtur. Tavuğu 3, koyunu 4, sığır ve deveyi 10 gün hapsetmek, yani necaset yedirmeyip temiz gıdayla beslemek gerekir. Şafii’deyse deve 40, sığır 30, koyun 7, tavuk 3 gün hapsedilir.

Nereleri yenmez?
Sual:
Eti yenen hayvanların yenmeyen yerleri nelerdir?
CEVAP
Eti yenen her hayvanın 7 yeri yenmez. Bunlar, akan kan, idrar aleti, hayaları [koç yumurtası], bezleri [guddeleri], safra kesesi, dişi hayvanın önü ve idrar kesesidir.

Kesmeden öldürülenler
Sual:
Kesmeden öldürülen hayvanlar yenir mi?
CEVAP
Kesmeyip de, bir yerine bıçak saplayarak, alnına vurarak veya boğarak veya ilaçlayarak, elektrikleyerek öldürülen kara hayvanları, leş olur. Bunları yemek haram olur.

Hayvandan çıkanlar
Sual:
Ölen hayvandan çıkarılan peynir mayası ve süt temiz midir?
CEVAP
Yalnız süt emip başka bir şey yememiş olan küçük kuzuların öldükten sonra karınlarından çıkarılan peynir mayaları temizdir. Koyun, sığır gibi ölmüş hayvanların memelerinden çıkan sütler de temizdir.

Hayat alameti varsa
Sual:
Diri olup olmadığı belli olmayan hayvan boğazlanırsa yenir mi?
CEVAP
Hasta veya bayıltılan bir hayvan, diri olup olmadığı bilinmiyorsa, boğazlanırken hareket ederse veya diri hayvandaki gibi kan çıkarsa yenir. Çünkü bunlar hayat alametidir. Hayat alameti yoksa yenmez.

Salam ve jambon
Sual:
Salam ve jambon yemek caiz mi?
CEVAP
Avrupa’da genel olarak salam, domuz etinden yapılır. İnek etinden de yapılanı vardır. Türkiye’de inek etinden yapılıyor. Jambon, Fransızca domuz sucuğu, domuz pastırması demektir. Fakat Türkiye’de inek etinden yapılıyorsa, yenmesinde mahzur olmaz. Sırf isminden dolayı bir gıdaya haram denmez.

İhtiyaç halinde mezhep taklidi
Sual:
İhtiyaç olunca diğer mezhepleri taklit ederek deniz haşaratı yenir mi?
CEVAP
Mezheplerdeki farklı hükümlerin rahmet olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Zaruret veya ihtiyaç olunca, başka mezhep taklit edilerek, o mezhepteki helal olan bir hayvan yenir. Mesela kirpi etinin ekzama, kaşıntı, sedef, baras gibi deri hastalıklarına ve gelincik denilen fil hastalığına iyi geldiği Hayat-ül hayvan kitabında yazılıdır. Hanefi ve Hanbeli mezhebinde kirpi eti yemek haramdır. Şafii ve Maliki mezhebinde caizdir. Tesirli başka mubah bir ilaç yoksa, hastanın, bu iki mezhepten birini taklit ederek kirpi eti yemesi caiz olur. Kirpinin başını besmeleyle kesmek gerekir. Kirpi insanların yanında başını gizler, suya konunca başını çıkarır. Böylece başını kesmek kolay olur.

Aç kalıp kendi mezhebine göre helal olan yiyecek bulamayan kimse, başka mezhepte helal olan bir yiyeceği yer. Hiçbir mezhepte de çare bulamazsa, ölmeyecek kadar haram olan gıdadan yiyip içmesi caiz olur. (Hadika)

Başka mezhebi gözetmek
Sual:
Kendi mezhebinde caiz; fakat başka mezhepte haram olan bir şeyi yememek evla değil midir? Mesela tilki eti Şafii’de helal, Hanefi’de haramdır. Şafiilerin de yememesi uygun olmaz mı?
CEVAP
Elbette diğer mezhepleri de gözetmek müstehab olur, iyi olur. Mesela Şafiiler deniz haşaratı yemese iyi olur.

Şafii’de kadına dokunmak abdesti bozar. Hanefiler de kadına dokununca abdest almaları müstehab olur, iyi olur. Almasalar da caiz; ama öteki hak mezheplere de uymak müstehab olur.

Yenmeyen hayvanlar
Sual:
Bazıları, (Köpek, yılan, kartal gibi bütün hayvanlar helaldir. Domuzdan başka hiçbir hayvan haram değildir. Domuzun da yağı, derisi ve gerisi helaldir. Hiçbir hadise inanılmaz) diyorlar. Peygamber efendimiz 23 yıl dini tebliğ etmedi mi? 23 yıl içinde neyin haram, neyin helal olduğunu bildirmedi mi? Köpeğin helal olduğunu bildiren hiçbir kitap var mıdır? Bunlar Peygamber efendimizin bildirdiklerine niye inanmıyorlar?
CEVAP
Bir hayvan leşse, eti pis, yağı ve kanı temiz olmaz. Kur’an-ı kerimde açıkça yazmıyor diye domuzun pisliğine helal denir mi hiç?
Bunların hadis-i şeriflere inanmamalarının birkaç sebebi olabilir:
1- Resulullahın yalan veya yanlış söyleyeceğini sanmış olabilirler. Peygamber efendimizin doğru, emin olduğu birçok âyet-i kerimeyle bildiriliyor. Hâşâ Allahü teâlânın helal ettiklerine haram demiş olsaydı, Allahü teâlâ müdahale etmez miydi? İşte bir âyet-i kerime meali:
(Eğer o [Peygamber] bize atfen, bazı sözler uydursaydı, biz onu kıskıvrak yakalayıp can damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44–47]

Demek ki, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerime aykırı bir şey söylemediği, bu âyet-i kerimeyle de sabittir. Şu halde, Resulullah efendimizin haram ettiği her şey Kur’ana uygundur. Ona uymak Kur’ana uymak olur. Birkaç âyet-i kerime meali:
(İhtilaflı bir işin hükmünü öğrenmek için Kur'ana ve Sünnete bakın!) [Nisa 59]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 44, 64]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(O nebi, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

2- Eshab-ı kiramın yalan söylediğini sanıyorlardır. Eshab-ı kiram Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an-ı kerimde övülmüş, her birinin Cennetlik olduğu açıkça bildirilmiştir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal verip savaşanlar, daha sonra mal verip savaşanlarla eşit değildir. Onların derecesi, sonradan Allah yolunda harcayıp savaşanlardan daha yüksektir. Fakat Allah hepsine de en güzel olanı [Cenneti] vaad etti.) [Hadid 10]

Âyet-i kerimede, sapıklara fırsat vermemek için, ve küllen vaadallahül hüsna buyuruluyor. Yani Allah her birine Cenneti söz vermiştir buyuruluyor. Fazilet bakımından, Mekke’nin fethinden önce Müslüman olanlar, daha sonra Müslüman olanlardan elbette üstündür. Ama hepsi de Cennetliktir.

Hepsinin Cennetlik olduğuna dair başka bir âyet-i kerime meali:
(Muhacirlerin ve Ensarın [Muhacir eshaba yardım edenlerin] önce gelenlerinden ve bunların yolunda gidenlerden Allah razıdır ve bunlar da, Allah’tan razıdır. Allah bunlar için, altından ırmaklar akan Cennetler hazırladı. Bunlar Cennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır.) [Tevbe 100]

3- Resulullah da, Eshab da doğru söyledi. Ama hadis âlimleri yalan söylemiş sanabilirler. Âlimlere itimat etmemizi Allahü teâlâ bildiriyor. (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. (Nahl 43)

Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Âlimlere tâbi olun.) [Deylemi]

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir.) [Tirmizi]

(Âlimler rehberdir.) [İ.Neccar]

Bu iddia sahipleri başka dinden olabilirler. Müslümanmış gibi gözüküp müslümanların itikadlarını bozmak istiyorlardır. Geriye, başka ihtimal kalmadı zaten.

Tecavüze uğrayan hayvan
Sual:
Tecavüze uğrayan mısmıl hayvanın eti yenir mi?
CEVAP
Böyle işi sadist denilen ruh hastaları yapar. Çok çirkin ve büyük günahtır. Tecavüze uğrayan hayvan, kesilip yakılır. Yakmayıp etini yemek de caizdir. (F. Hindiyye, Dürr-ül-muhtar, Seadet-i Ebediyye)

Köpek temiz mi?
Sual:
Bir şiirde okumuştum. Mâlikî'de köpek temizmiş. Temizse yeniyor mu?
CEVAP
Köpeğin Mâlikî’de temiz olması, eti yenir demek değildir. Mâlikî'de de köpek eti haramdır. Temiz demek, (Köpeğe dokunmakla necaset bulaşmaz, abdeste ve namaza zararı olmaz) demektir. Mâlikî'de domuz da köpek gibi temizdir. Şâfiî'de ise, kuru olarak köpeğe dokununca mahzuru olmazsa da, üstü ve kılları yaşken dokunursa veya köpeğin salyası üstümüze bulaşırsa, o yeri biri çamurlu su olmak üzere, yedi defa temiz su ile yıkamak gerekir.

Osmanlı döneminde, şair Tahir efendi, Nefi isimli şaire kelb [köpek] diye hakaret eder. Nefi de, ona şöyle der:
Tahir, bana kelb demiş, iltifatı zâhirdir,
Mezhebim Mâlikî’de, domuz ve kelb tâhirdir.


Nefi, bu şiirinde diyor ki:
(Tahirciğim, bana köpek diye iltifat ediyorsun, ama ben Mâlikî mezhebindeyim. Bizim mezhebe göre köpek tahirdir) diyor. Görünüşte, (Köpek temizdir) demiş gibi görünüyorsa da, (Köpek sensin) demek istiyor.

Osmanlı döneminde, şairler bile, Mâlikî mezhebinin hükmünü bilebiliyorlar. Şimdi, tâhirin temiz anlamına geldiğini bile bilen azdır.

Köpek balığı yenir mi?
Sual:
Sırf isminden dolayı, (Kedi, köpek, domuz ve yılan balıkları yenmez) deniyor. Hepsi balıktır, niye yenmiyor?
CEVAP
Bunlar, Hanefî mezhebinde de yenir. Diğer üç mezhepte zaten denizden çıkan her hayvan yenir. Din kitaplarındaki ölçü bellidir: (Hanefî'de, balık şeklinde olan her deniz hayvanı yenir. Balık şeklinde olmamasına rağmen yılan balığı da yenir) deniyor. Balık şeklinde olmayan midye, istiridye, ıstakoz gibi deniz haşeratı, yine balık şeklinde olmayan deniz domuzu, denizaygırı, ahtapot gibi deniz hayvanları yenmez. Yani deniz haşeratıyla deniz hayvanları yenmez, balığın her çeşidi yenir.

İngilizler köpek balığına grayfish diyorlar. Gri balık demektir. Shark da diyorlar. Bu balığın köpekle, memeli hayvan olmasıyla hiç ilgisi yoktur.

Domuz balığı da böyledir. Domuz gibi memeli hayvan değildir. Yunus balıkları türünden bir balıktır. İngilizler bizim domuz balığı dediğimiz balığa porpoise diyorlar, pig fish veya pork fish yani domuz balığı demiyorlar. Fransızlar da, poissons de porc yani domuz balığı demiyorlar, marsouin diyorlar. İngiliz’in ve Fransız’ın demesi ölçü olmaz, ama bu balığın domuzla ilgisi olmadığı için domuz balığı demiyorlar. Aşağıda resimleri var. Normal balıktır. Kuzu balığı, oğlak balığı denseydi, adı öyle olurdu. Sırf isminden dolayı balık haram olmaz.

Kedi balığının bıyıkları, antenleri kedininkine benzediği için kedi balığı denmiş. Diğer balıklardan farkı yoktur. Kedi gibi memeli hayvan değildir. Diğer balıklar gibi yenir.

Yılan balığı, şeklen yılana benziyorsa da yılanla ilgisi yoktur. Yenmesinde mahzur olmaz.


KopekBalik.jpg

Sual: Karada, suda yaşayan, yılan, kaplumbağa gibi benzeri hayvanların etini yemenin, dinimiz açısından hükmü nedir?
Cevap:
Avını köpek dişi veya pençesi ile yakalayan hayvanın etini yemek haramdır. Karada, suda yaşayan haşeratı yemek, helal değildir. Mesela, kertenkele, kaplumbağa, yılan, kurbağa, akrep, yengeç, fare, köstebek, kirpi, sincap yemek helal değildir. Avlanılan, yakalanan her balığı yemenin helal olduğu, Mâide suresinde bildirilmektedir. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Ağ, saçma, ilaç ve sarsıntı ile ölen her balık yenir.

Sual: Tek tırnaklılardan olan atın ve tavşanın eti yenir mi?
Cevap:
Yabani eşek eti ve sütü helaldir. At eti ve sütü temizdir, helaldir. Nesli azalmaması için, mekruh denildi. Tavşan eti de helaldir.

Sual: Dinimizde, gölde, nehirde yakalanan her balık yenir mi?

Cevap:
Avlanılan, yakalanan her balığı yemenin helal olduğu, Mâide suresinde bildirilmektedir. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Ağ, saçma, ilaç ve sarsıntı ile ölen her balık yenir.

Şüpheli gıdaları yemek

Şüpheli gıdaları yemek

Sual: Domuz yağı veya alkol bulunma şüphesi olan gıdaları ve nasıl kesildiği bilinmeyen etleri yemekten kaçınmak, takva olmaz mı?

CEVAP
Takva olmaz, vesvese olur, günah olur. Hazret-i Ömer’in, (Bizler harama düşmek korkusuyla helâllerin onda dokuzundan kaçındık) sözü, bu hususların dışındaki haramlar içindir.

İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Haram olma şüphesi olan şeylerden de sakınmalı, çünkü hadis-i şerifte, (Şüphelilerden sakınan, dinini, ırzını korumuş olur. Şüphelilerin etrafında dolaşan, harama düşebilir) buyuruldu, fakat yiyecek ve içeceklerde şüphe edip yememek, takva değil, vesvesedir. Mesela dinimiz, (Haram olduğu bilinmeyen şeyleri yiyin!) buyurur. [Belki o haramdır, ama biz bilmediğimiz için günah olmuyor.] (Haram olduğu bilinmeyenleri yemeyin) buyurmuyor. Çünkü bunu tespit etmek imkânsızdır. Dinimiz, araştırmayı emretmediği için, Resulullah efendimiz bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan’ın [belki de necis olan] testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrimüslimlerin verdiği suları içer, onların sattığı et, peynir gibi gıdaları alırlardı. Hâlbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmez, bu çeşit gıdaları yerlerdi. (İhya)

İmam-ı Kastalani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamber efendimiz, Hayber’de, eshab-ı kiramla bir Yahudinin zehirli kebabından bir lokma yedikten sonra, (Bu et, bana zehirli olduğunu söyledi) buyurup başka yemedi ve son hastalığında, (Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hâlâ hissediyorum) buyurdu.) [Mevahib]

Resulullah efendimiz, bir Yahudinin ekmeğini ve tereyağlı yemeğini temiz mi diye sormadan yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğine birer delildir. (Berika)

İmam-ı Rabbânî hazretleri de, (Kâfirlerin vücutları değil, inançları pistir. Kur’an-ı kerimde, (Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanın] pişirdiklerini [ve kestiklerini] yemek helaldir) buyuruldu. (Maide 5)

Kâfirlerle alışveriş eden Müslümanları pis bilmemeli, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı! Kâfirlerin yiyecek ve içeceklerinden sakınmak değil, bu hâlden kurtulmak ihtiyattır) buyuruyor. (3/22)

Kâfirler, gıdalarımıza necaset katabilecekleri gibi, zehir de katabilirler. Nitekim Yahudi yemeğe zehir katmıştır. Peygamber efendimiz de, araştırmadan o yemeği yemiştir. Çünkü necis olduğu bilinmeyen şeyleri yememek takva değil, vesvese olur. Dinimiz de vesveseden kaçmayı emretmektedir. (Hadika)

Bir şeyde asıl olan temizliktir. Şüphe ile o necis kabul edilmez. Bunun için, necis mi diye araştırmak gerekmez. Amr bin As hazretleri, havuzun sahibine, (Senin havuzuna canavar [hayvan] gelir mi?) diye sorunca, orada bulunan Hazret-i Ömer, havuz sahibinin cevap vermesine meydan vermeden, (Sakın söyleme!) der. Buna göre, misafirin, ev sahibine ikram edilen yemeğin necis olup olmadığını sorması caiz değildir. (Nimet-i İslam)

Dinimizde, “Bir şeyin helal olması için delil aranmaz, haram olması için delil aranır” kaidesi vardır. Necis olduğuna bir delil bulunmazsa, temiz kabul edilir. (Usul-i Pezdevi)

Margarin, sucuk, meşrubat ve diğer gıdaların içine necaset katılsa, fakat katıldığı bilinmese yemek caiz olur. Bilmek, ya bizzat görmekle veya adil Müslümanların necaset katıldığını biz gördük demeleriyle anlaşılır. Katılıyormuş demekle haram olmaz. (Eşbah)

Sabunlara da domuz yağı katılabilir. Fakat necasetli yağ ve domuz yağı sabun yapılınca, şarap sirkeye dönünce temiz olur. Bütün kimyevi değişmeler böyledir. (Tahtavi)

Gıda maddelerine hile yapılabilir. Fabrikada içine çeşitli necasetler katılabilir. Yahut ihmal yüzünden necaset karışabilir. Reçelin, pekmezin içine fare düşüp ölebilir. İmalatçı, kazanı dökmeyebilir. Meşrubatlara konan esans, alkolde eritilebilir. Bunun gibi çeşitli necaset karışabilir. Fakat içinde necaset olduğu kesin olarak bilinmeyen bütün gıda maddeleri temiz kabul edilir, yenmesi günah olmaz. (Tahrir)

Gıdalarda ve E listeli katkı maddelerinde domuz kökenli yağ, et yazmıyorsa yenmesinde mahzur yoktur, yazıyorsa yenmez.

Necis olma ihtimali
Sual:
Piyasadaki herhangi bir gıdanın, necis olma ihtimali olduğu için, sakınıp yememek caiz mi?
CEVAP
Necis olduğu kesin bilinmeden sakınmak, vesvese, kuruntu ve zararlı olur. (K. Saadet)

Domuz E maddesi
Sual:
Domuz yağı veya alkol bulunma ihtimali olan gıdaları yemek caiz olur mu?
CEVAP
İhtimal üzerine karar vermek yanlış olur. Dinimiz, (Bir şeyin helal olması için delil aranmaz, haram olması için delil aranır) der. Necis olan bir şeye dair bir delil bulunmazsa, temiz kabul edilir.

Margarinlerde domuzdan üretilen katkı maddeleri kullanıldığına dair çıkarılmaya çalışılan asılsız söylentiler ve “E listesi” ile ilgili iddialar üzücü bir haksızlıktır. Gıda katkı maddelerinin belirtilmesinde Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanan Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği, Avrupa Topluluğu kodunu benimsemiş ve kanunen ambalajlara yazılma zorunluluğu getirmiştir. Bu sistem çerçevesinde “E” ve ilgili gıda katkı maddesinin kod numarasının ambalaj üzerine konması zaruridir. Türkiye’de domuz kaynaklı katkı maddeleri ile domuz yağı içeren mamul gıdalara üretim izni verilmemiş olup, bahsi geçen E listeli katkı maddelerinin domuz kökenli olması kanunî açıdan da kesinlikle mümkün değildir. Margarinlerde domuz yağı veya domuzdan elde edilmiş herhangi bir katkı maddesi yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı da konuyu inceleyerek, bu tür dedikoduları yaymaktan sakınmak gerektiğini ve bu yağları yemenin dinen bir mahzuru olmadığını açıklamıştır. (Bitkisel yağ sanayiciler derneği)

Fâsık ve şahitlik
Sual:
Gayrimüslim, fâsık veya bid’at ehli, bir gıdaya necis dese, onun sözü kabul edilir mi?
CEVAP
Hayır, gayrimüslim, fâsık veya bid’at ehli olanın, din işlerindeki sözü kabul edilmez. Doğru olarak, Allahü ekber diyerek okuduğu ezan bile kabul edilmiyor, tekrar okunması gerekiyor.

Din işlerinde, ancak âdil bir Müslümanın sözü kabul edilir. Fâsık olanın kıbleyi göstermesine, temiz, necis, helâl, haram gibi, dinden olan şeyler için söylediği sözlere itibar edilmez. (Redd-ül-muhtar)

Bid’at sahipleri, ehl-i kıble olup her ibadeti yaptıkları hâlde, âdil değildir. (Hadika)

Demek ki, herkesin şahitliği geçerli olmuyor. Hem Ehl-i sünnet olacak, hem de fâsık olmayacak, yani âdil olacaktır. Gayrimüslim, fâsık veya bid’at ehli, analiz yapıp rapor tutsa da, belge gösterse de, din işlerinde sözü, şahitliği geçerli olmaz. Diğer işlerde ise, bunların sözlerine güvenmek caizdir.

Şüpheliden kaçmak
Sual:
Domuz yağı veya alkol bulunma şüphesi olan gıdaları ve nasıl kesildiği bilinmeyen etleri yemekten kaçınmak takva olmaz mı?
CEVAP
Takva olmaz, vesvese olur. Hazret-i Ömer’in, (Bizler harama düşmek korkusuyla helallerin onda dokuzundan kaçındık) sözü, bu hususların dışındaki haramlar içindir.

Fâsıklara inanılmaz
Sual:
Fâsık bir kimsenin, doğru söylediğine inandığımız dînî konulardaki sözlerine itibar edilmez mi? Mesela piyasadaki gıdalar ve meşrubatlar için söyledikleri geçerli olur mu?
CEVAP
Doğru söylese de, onun sözü senet kabul edilmez. Mesela, (Kıble bu taraftır), (Bu gıda temizdir, necistir) veya (Bu helâldir, haramdır) dese, dediği de doğru olsa, ezan okuması gibi geçersiz olur. Soran kimsenin, kendi araştırıp anladığına uyması lazımdır. (Mizan-ül Kübra)

Fâsık, ezan okurken, (Allahü ekber) diyor. Yani (Allah büyüktür) diyor. Yalan söylemiyor. Ama fâsık olduğu için onun okuduğu ezan, dinen sahih olmuyor. Fâsık, mutlaka yalan söyleyeceği için değil, doğru da olsa, sözü geçerli olmadığı için, din ona itibar etmiyor. Bunun için, fâsıkların, söyledikleri doğru olsa bile, (Kolada alkol var, şu gıdada domuz yağı var, falanca firma tavukları Besmelesiz kesiyor) demelerine itibar edilmez.

"Haram karışmıştır" diyerek yememek!
Sual: Zaman zaman, yurt dışında veya yurt içinde, çeşitli yiyecekler hakkında, "bunun içinde şu madde vardır yenmez" gibi sözler, yazılar dolaşmaktadır. Böyle durumlarda nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde; “Haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, söz birliği ile mubahtır” deniliyor. Kimyâ-i se'âdet kitabında da buyuruluyor ki:
“Şunu iyi bilmelidir ki, insanlara, (Muhakkak helal olan, Allahü teâlânın helal bildiği şeyleri yiyiniz!) diye emrolunmadı. Bunu kimse yapamaz. Belki, (Helal olduğunu bildiğinizi yiyiniz!) denildi. Haram olduğu meydanda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu herkes yapabilir. Nitekim, Resûlullah efendimiz, bir müşrikin testisinden abdest aldı. Hazret-i Ömer, Hristiyan kadının testisinden abdest aldı. Eshab-ı kiram, gayr-i müslimlerin verdiği suyu içerlerdi. Halbuki, pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Gayr-i müslimler ise, çok kere pis olur.

Elleri ve kapları alkollü olur. Hepsi, besmelesiz kesilen veya kesilmeyip başka suretle öldürülen hayvanları yerler. Fakat, pisliği görülmedikçe, temiz deyip yerlerdi. Aldıkları gayr-i müslim şehirlerinde, kitaplı kâfirlerden et, peynir satın alır, yerlerdi. Halbuki, o şehirlerde Müslüman olmayanlar arasında içki satan, faiz alıp veren ve dünyaya gönül bağlayan yok değildi.”

Haram olduğu, görerek veya adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir.

Sual: Nasıl kesildiğini bilmediğimiz kasapta satılan etleri alıp yemenin mahzuru olur mu?

Cevap:
Müslüman kasaptan alınan bir etin, nasıl kesildiği bilinmiyorsa, helal olma ihtimali varsa, yemesi caiz olur. Haram olduğu, görerek veya adil bir Müslümanın haber vermesi ile anlaşılarak bilinirse, yememelidir. Fakat, sorup araştırmak lazım değildir. Müslümandan satın alınan şüpheli eti yemeli, vesvese etmemelidir.

İçki, dinimiz ve sağlığımız

İçki, dinimiz ve sağlığımız

Sual: Şarabın, alkollü içkilerin, sağlığa faydalı olduğu, dozunda içki içmenin günah olmadığı söyleniyor. İçkinin dinimizdeki yeri nedir?

CEVAP
Kur'an-ı kerimde, hadis-i şeriflerde hamr kelimesi geçer. Hamr = alkollü içkidir. İçkinin, çeşitli hastalıklara yol açtığı, aklı azalttığı, karaciğeri bozduğu, beyni ve sinirleri harap ettiği, ilmi olarak defalarca tespit edilmiştir. Bir kimse, müslüman olmasa bile, sağlığa olan zararından dolayı içkiden uzak durmalıdır! Müslüman ise, sağlığa hiç zararı olmasa da, tek damla içmemelidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey iman edenler, içki, kumar, putlar, fal okları şeytanın necis işleridir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık hepiniz vazgeçin!) [Maide 90,91]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi.) [Müslim]

(İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) [Nesai]

(İçkide ilaç özelliği yoktur. Hastalık yapar.) [Müslim]

(İçki, bütün kötülüklerin başıdır.) [Taberani]

(İçki kötülük doğurur.) [Beyheki, Ruzeyn]

(İçki her kötülüğün anahtarıdır.) [İbni Mace]

(Allah’a ve ahirete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da oturmasın!) [Taberani]

(İçkiden sakının! Ağaç dal budak saldığı gibi, içki de, kötülük saçar.) [İbni Mace]

(İçki, günahların en büyüğüdür, her kötülüğün ve her günahın anasıdır.) [Taberani]

(İçki içenin haya perdesi yırtılır, şeytan ona yoldaş olur, her kötülüğe sevk eder ve her iyilikten alıkoyar.) [Taberani]

(Alkoliğin, kabrinden kalkarken, iki gözü arasında, "Bu Allah’ın rahmetinden mahrumdur" yazısı görülür.) [Deylemi]

(Rahmet melekleri, sarhoştan uzak durur.) [Bezzar]

(İçki içenin, kıyamette yüzü kara, dili sarkıktır, pis kokusundan herkes kaçar.) [Zevacir]

(Bir zaman gelir ki, içkinin adı değiştirilip helal sayılır.) [İ. Ahmed]

(İçki, zinadan kötüdür.) [R.Nasıhin]

(Allahü teâlâ, içki içene, içirene, alıp satana, yapana, saklayana, taşıyana, kendisine götürülene ve parasını yiyene lanet etti.) [İbni Mace]

(Emanete hıyanet edilir, zekat ceza gibi istenmeyerek verilir, aşağı kimseler, başa geçer, zalimlere şerrinden korkulduğu için iyilik edilir, içkiler içilir, çalgılar çalınır ve sonra gelenler [türediler] öncekileri kötülerse, çeşitli felaketlere maruz kalırlar.) [Tirmizi]

(Bir kral, bir adamı tutup “içki, katillik, zina ve domuz eti yemekten birini seç, yoksa seni öldüreceğim” der. Adam içkiyi seçer. Onu içince hepsini de yapar.) [Taberani, Hakim]

(Kötülüklerin hepsi kilitli bir yerdedir. Bu yerin anahtarı içkidir. İçki içen, o kapıyı açıp içine düşer.) [Abdürrezzak]

(Bütün kötülükler bir yere toplanmıştır. Bu yerin kilidi zina, anahtarı içkidir. Bütün iyilikler de bir yerde toplanmıştır. Bu yerin kilidi namaz, anahtarı abdesttir.) [İslam Ahlakı]

(Eski zamanlarda bir abid, insanlardan ayrı bir yerde ibadet ederken, bunu gören bir kadın, ona gönlünü kaptırır, hizmetçisini gönderir. Hizmetçi, abide gelip; bir şahitlik için sizi çağırıyorlar der. Abid de gider. Birkaç kapı geçerek güzel kadının yanına varır. Kadın, “Ya bu çocuğu öldür, ya benimle zina et veya şu şaraptan iç. Birini yapmazsan bütün gücümle bağırır, seni rezil ederim” der. Abid, bunlardan birini yapmak zorunda kalınca, şaraba razı olur. Şarabı içince sarhoş olur, daha sonra kadınla zina eder, çocuğu da öldürür. Vallahi iman ile şarap bir arada olamaz. Biri diğerini uzaklaştırır.) [İbni Hibban]

(Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde tapınılan putları kaldırmamı emredip, kendisinden korkup da içkiyi bırakan mümine Cennet nimetlerini ihsan edeceğini de bildirdi.) [İ. Ahmed]

(Şaraba değişik isimler konup içilir, çalgı ve şarkıcı kadınlar çoğalırsa Allahü teâlâ onları yere geçirir.) [İbni Mace, İbni Hibban]

(Çalgılar çoğalır ve içkiler içilirse, yere batmak, başka kılığa çevrilmek gibi belalar gelir.) [Tirmizi]

(İçki içilir, kötü kadınlar çoğalırsa, erkek erkekle, kadın kadınla yetindiği zaman, çeşitli belalar gelir.) [Beyheki]

(Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.) [Tirmizi, Hakim, Nesai]
(Namazı kabul olmaz) demek, namazı boşa gider demek değildir. Namaz borcundan kurtulur, namaz kılmakla kavuşacağı büyük sevaptan mahrum kalır demektir. Namaz kılanın, günahları bırakması kolaylaşır. İçki içen de namaza devam etmelidir.

(Kişi, mümin olduğu halde zina ve hırsızlık edemez, içki içemez. Bunları yapan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur. Tevbe ederse, Allahü teâlâ tevbesini kabul eder.) [Nesai]

(Zina eden ve şarap içenin imanı, gömleğin sırttan çıktığı gibi çıkar.) [Hakim]

(İçki ile iman, bir arada bulunmaz, biri, diğerini uzaklaştırır.) [Beyheki]

(İçki içenin kalbinden iman nuru çıkar.) [Taberani]

(Alkolik olan Cennete giremez.) [Hakim]

Her içki içene kâfir denmez. Çünkü Ehl-i sünnet itikadında büyük günah işleyene kâfir denmez. [Vehhabiler, büyük günah işleyene, mesela içki içene, namaz kılmayana, açık gezene kâfir derler. Vehhabiliğin bu yüzden de İslamiyet’le yani ehl-i sünnetle, alakası yoktur.] İslam âlimleri, (Cennete giremez) hadis-i şerifini, (Günahının cezasını çekmeden Cennete giremez) şeklinde açıklamışlardır.

Hep büyük günah işleyen, namaz kılamaz, haramlara önem veremez, Allah korusun imanını kaybedebilir. Bunun için içki içenin ve diğer büyük günahları işleyenin bir gün iman nuru sönebilir. Atalarımız, (Su testisi su yolunda kırılır) demişlerdir. Her su testisi, su yolunda kırılmadığı gibi, her içki içen de imansız ölür denemez. Fakat devamlı işlenen günahlar, insanı küfre sürükler. İçki içenler, namaza önem verip kılmaya devam ederse, içkiyi bırakmaları kolay olur. Kur’an-ı kerimde mealen, (Namaz, her kötülükten alıkoyar) buyuruluyor. (Ankebut 45)

Cennetteki şarap
Sual:
İçkici biri, (Okuduğum meallere göre, Nahl sûresinde, içki tavsiye ediliyor. Bir de, İnsan sûresinde, Cennette temiz şarap içileceği yazılıdır. O âyette, (Şaraben tahura) deniyormuş. Şarap haram olsa, temiz denmez, Cennette olmaz. Ben bu âyetlere uyarak içiyorum) diyor. İçki, şarap haram değil mi?
CEVAP
O kimse, alay etmek için söylüyordur. Alay değilse, meal okumakla öyle anlamışsa, meal okumanın zararı burada da açıkça görülüyor. Bildirilen âyet, içki haram edilmeden önce Mekke'de inmiştir. Daha sonra içki haram edilmiştir. O âyetin meali:
(Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de seker [içki, sirke, şıra] ve güzel bir rızık edinirsiniz. İşte bunda da, aklını kullanacak bir kavim için bir âyet [ibret] vardır.) [Nahl 67]

Tefsirlerde bildirildiğine göre, bu âyette bildirilen "seker"in zamanla yasak edileceğine işaret vardır. Ondan önceki âyetin meali şöyledir:
(Süt veren hayvanlarda size bir ibret vardır. Size, onların karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından kandan meydana gelen ve kolayca içilebilen [içinde şeker, yağ ve mineral maddeler vesaire bulunan] tertemiz bir süt içiriyoruz.) [Nahl 66]

Bu âyetteki, işkembe pisliği ve kandan halis süt meydana gelmesi dikkat çekicidir. Bu bakımdan seker, güzel bir nimet değildir. Bir de seker kelimesine, şıra, sirke gibi mânâlar da verilmiştir. (Beydavî Şehzade haşiyesi)

Eğer seker nimetse, şıra, sirke ve pekmez için söylenmiştir. İbni Abbas hazretlerinin rivayetine göre, seker, Habeş dilinde sirke demektir. (İtkan-İmam-ı Süyûtî)

Nahl sûresindeki güzel rızık için, (Yaş ve kuru hurma, yaş ve kuru üzüm, sirke, pekmez ve çeşitli tatlılar) denmiştir. (Celaleyn)

Hurma, üzüm gibi gıdalardan hem faydalı, hem zararlı rızıklar yapılabilir. İçki haram edilmeden önce inen bir âyet meali şöyledir:
(Sana içki ve kumarı soranlara de ki: “Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür.”) [Bekara 219]

Cennet ehli için, (Orada tertemiz şarap içerler) buyuruluyor. (İnsan 21)

Cennet ehline verilecek olan, (Şeraben tahura) diye buyurulan temiz şaraptan maksat, temiz bir içecektir. Türkçesi şurup, meşrubattır. Türkçede şarap alkollü içkidir. Kur'an-ı kerimde, hamr denilen alkollü içkilerin haram olduğu bildiriliyor. Bir âyet-i kerime meali:
(Ey inananlar, hamr [alkollü içki], kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.) [Maide 90]

Meallere bakarak âyetlere mâna vermek yanlış olur. Peygamber efendimiz nasıl bildirmiş ve yetkili İslâm âlimleri nasıl açıklamışsa, sadece onu nakletmeli, kendi anlayışını yazmaktan kaçınmalı. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi.) [Müslim]

(İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) [Nesaî]

(Rabbim izzeti üzerine yemin etti ki, bir kul dünyada hamr [alkollü içkileri] içerse ona Kıyamette muhakkak Cennet şarabını haram kılar. Bir kul da hamrı [içkiyi] terk ederse Allah da ona muhakkak Cennet şarabından içirir.) [Ebu Nuaym]

“Biz ona son verdik, ya Rabbi”
Sual: Alkollü içkilerin yasak, haram edilmesinin hazret-i Ömer ile bir alakası, ilgisi var mıdır?
Cevap:
Bu konu, Menakıb-ı Çihar Yar-i Güzin kitabında şöyle anlatılmaktadır:
“İçkinin haram olduğunu bildiren âyet-i kerimeler nazil olmadan önce Abbâd bin Sâmit bir ziyafet verir. Müslümanlardan birkaç kişiyi de davet eder. Yemekleri yerler ve içki de içerler. Sonra kendi soylarını öven şiirler söylemeye başlarlar ve aralarında tartışma çıkar. Bu durumu Peygamber efendimize bildirirler. O anda Resûlullah efendimizin yanında bulunan hazret-i Ömer;
-Ya Rabbi, bize içki hakkında kesin emrini bildir, diye niyazda bulunur. Bunun üzerine Mâide sûresinin 90. ve 91. âyet-i kerimeleri nazil olur. Bu âyet-i kerimelerde mealen;
(Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar, kumar okları, pistir, şeytan işidir. Bunlardan sakınınız ki, felah bulasınız. Şeytan içki ve kumar ile aranızda düşmanlık, buğuz meydana getirmek ister. Böylece Allaha ibadetten ve bilhassa namazdan alıkoyar. O hâlde onlara artık son vermez misiniz!) buyurulur. Bu âyet-i kerimeleri dinleyen hazret-i Ömer;
'Biz ona son verdik, ya Rabbi' der...”

Abdülazîz Revvâd hazretleri başından geçen ibret verici bir hadiseyi şöyle anlatmıştır:
“Medine-i münevverede idim. Bir gece Mescid-i Nebiye gidiyordum. Bir kadın telaşla bana yaklaşıp;
-Ey efendi, şurada bir hasta var, can çekişiyor, ölmek üzere. Yanında bir erkek yok ki, ona Kelime-i şehadeti telkin etsin, söyletsin! dedi.

Ben de hemen oraya gittim. Ölmek üzere olan adama, Kelime-i şehadeti söyletmek için uğraştıysam da o, bir türlü söyleyemedi. Bir ara gözlerini açıp;
-Kaç defadır bunu söyle diyorsun. Fakat ben söyleyemiyorum. Ben İslâm dininden yüzümü çevirmişim, dedi ve sonra öldü... Daha sonra bu adamın kim olduğunu ve hâlini araştırdım ve bana;
-Bu adam devamlı içki içerdi dediler. Kendi kendime, Peygamber efendimizin;
(Şarap içmeyi âdet eden, vesene, puta tapan gibidir) buyurması elbette doğrudur, dedim...”

Allahü teâlâ, yiyecek ve içeceklerden bazılarını helal ettiği gibi, bazılarını da haram, yasak etmiştir. Haram edilen şeylerin yenilip, içildiği yerlere, fıkıh kitaplarında, Fısk meclisi denmektedir. Dinimiz, haram işlemekten ve haram, günah işlenen yerlerden uzak durmayı emretmektedir.

Alkolün azı da haramdır
Sual: Bazı kimseler, alkollü içkilerin az içilmesinin haram olmadığını söylüyor. Böyle bir şeyin aslı var mıdır?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak Rıyâd-un-nâsihîn kitabında buyuruluyor ki:
“Hadîs-i şerifte; (Çok içildiği zaman sarhoş eden şeyin, az içilmesi de haramdır) buyuruldu. Bu hadîs-i şerifi, Zevâcir ve Künûzüddekâık kitapları da yazmaktadır. Bir hadîs-i şerifte buyuruldu ki; (Şarap içmek, büyük günahların en büyüğüdür. Bütün kötülüklerin anasıdır, başıdır. Şarap içen, namaz kılmaz. Anası ile, halası ile, teyzesi ile zina eder.) Bir hadîs-i şerifte; (Şarap içen ile arkadaşlık etmeyiniz! Cenazesine gitmeyiniz! Buna kız vermeyiniz ve onun kızı ile evlenmeyiniz! Muhakkak biliniz ki, şarap içen, kıyamet günü, mezardan yüzü kara, gözleri mavi olarak kalkar. Dili sarkmış, pis kokulu olur. Herkes, bunun pis kokusundan kaçar) buyuruldu. Bir hadîs-i şerifte; (Şarap içen Cennete girmez) buyuruldu. Ehl-i sünnet mezhebine göre, büyük günah işleyen kâfir olmaz, imanı gitmez. Bu hadîs-i şeriflerin manası; helal diyen veya kalbi, bunu kötü bilmeyen kimse demektir. Yahut, şarap içmeyi âdet edinen kimse, tevbe etmeden ölürse, son nefeste imanı gider demektir. İmanla gitmek isteyen, şarap içmemelidir.

Şarabı içene, getirene, taşıyana, hazırlayana, satana ve imal edene, Allahü teâlâ ve Resûlü lanet eder. Şarap satanın aldığı para haram olur. Dünyada belalardan kurtulmaz. Sarhoş iken kıldığı namazları sahih olsa da, kabul olmaz, yani sevabı olmaz. Bir hadîs-i şerifte; (Şarap içmeyi âdet eden, vesene tapan gibidir) buyuruldu.”

Domuz eti yemek haramdır

Domuz eti yemek haramdır

Sual: Domuzun herkese, ipek ve altının erkeklere haram edilişinin hikmeti nedir?

CEVAP
Dinimizde bir şey haram ise, hikmetini bilmesek de onun haram olduğuna inanmak gerekir. Muhammed aleyhisselamın peygamber olarak bildirdiği şeylere akla uygun olduğu, yahut tecrübe ile anlaşıldığı için inanmak iman olmaz. Çünkü bu, aklı tasdik etmek demektir. Haramlarda muhakkak vücuda zarar veren bir şey aranmamalıdır!

Domuz, her türlü necaseti yiyen çok pis bir hayvandır. Zararlı olduğu için yalnız Türkler değil, Avrupalılar da, bir kimseye hakaret etmek için “Domuz” derler.

Tevrat’ta domuz eti yasak edildiği için, bugünkü Yahudiler bile domuz eti yemezler.

Bugün tıp, insana en çok zarar veren ve hastalık bulaştıran etin domuz eti olduğunu tespit etmiştir.

Domuz eti yiyenlerde [safra kesesi iltihabı, apandisit, bağırsak iltihabı, çeşitli çıbanlar, mafsal kireçlenmeleri, damar sertliği, romatizma, grip, tansiyon yüksekliği, kalb anjini, enfarktüs gibi] çeşitli hastalıkların görüldüğü meydana çıkmıştır.

Domuz etinde bulunan büyüme hormonunun kansere sebebiyet verdiği açığa çıkmıştır. Domuz eti ile geçen trişinoz hastalığının bugün bile tedavisi yoktur.

Domuz şeridi [tenya], mide ve bağırsak yolu ile kana geçerek, göz, beyin gibi önemli organlarda ağır hastalıklara, hatta ölüme sebep olmaktadır.

Domuz eti yiyenlerde, kıskançlık hislerinin dumura uğradığı, namusunu kıskanmadığı tespit edilmiştir. Domuz yağı, E vitaminini birdenbire yok eder. İnsan, E vitamininden mahrum kalınca nesli söner, E vitamininin yokluğu sevgiyi, aşkı yok eder.

E vitamininin noksanlığında erkeklerde kısırlık, kadınlarda çocuk düşürme hastalığı ortaya çıkar. E vitamini yağlardaki acılaşmayı önler.

E vitamini tükenince A vitamini acılaşmayı önleyemez. A vitamininin yokluğunda da cinsiyete menfi yönde etki eder. Domuz eti ve yağı yiyenlerde karakter değişikliğinin ortaya çıktığı da tespit edilmiştir.

Domuz etinin, diğer hayvan etlerine hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstelik hazmı güç, protein değeri çok düşüktür.

Domuzun daha başka zararları da tespit edilse, yine de (Mutlaka bu veya şu sebepten dolayı domuz haram edilmiştir) denilemez. Fakat hiç zararı tespit edilmese de dinimiz yasak ettiği için, domuz etini yemek haramdır.

İpek ve altının erkeklere haram ediliş sebebine de bu açıdan bakmak gerekir.

Sual: Domuz eti yerken besmele çekmenin hükmü nedir?
CEVAP
İbni Hacer-i Mekki hazretlerinin Zevacir isimli eseri ile, birkaç kitaptan aldığımız, küfre düşüren söz ve işlerden bazıları şunlardır:
- Kesin haram olduğu bilinen bir şeyi yiyip içerken besmele çekmek. Mesela şarap içerken veya domuz eti yerken Besmele çekmek küfürdür.
- Kâfirlerin dini âyinlerini, bayramlarını beğenmek. Mesela zaruretsiz bir Hristiyanın Noelini tebrik etmek. Nevruz günü yumurta boyamak.
- Meşhur bir harama helal, meşhur bir helale haram demek. Mesela domuz yağı helal, üzüm suyu haram demek.

Domuz yağı helal diyenler
Sual: Reşat Halife
denilen Mısırlı mezhepsizin kurduğu 19 culuk dinindekiler, (Allah Kur’anda domuz etini haram ediyor, yağına haram demiyor. Domuz yağı helaldir) diyorlar. Domuz eti haramsa yağı nasıl helal olur ki?
CEVAP
Bu sözde birkaç hata var:
Birincisi mantık, kıyas hatası. Bir hayvan leş ise, eti pis, yağı temiz olmaz. Reşat Halifenin mantığı ile Allahü teâlâ sadece etine haram dedi, yağına veya pisliğine demedi diye, domuzun pisliğine helal denir mi hiç?

İkincisi
, haram edilmiş hayvanların hepsini Kur’anda bulmak mümkün mü? Mesela Kur’anda köpek eti yasaklanmıyor, yılan çıyan, kartal gibi hayvanların haram olduğu yazmıyor. Kur’anda bulamadım diye Allah’ın Resulünün haram ettiği bu hayvanlara helal denir mi? İnanmadıkları Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İhtilaflı bir işin hükmünü öğrenmek için Kur'ana ve Sünnete bakın!) [Nisa 59]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 44, 64]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

Allahü teâlâ, sadece Kur’ana bakın demiyor, Sünnete de bakın, Resulüme uyun diyor. Kur’anı o açıklar diyor. Allah’ın bu âyetlerine inanmayan Kur’ana ve Allah’a inanmış olur mu? Bunun için (Yalnız Kur’an) diyen sapıklar, kesinlikle Kur’ana ve Allah’a inanmıyorlar. Hadis-i şeriflerde hangi hayvanların yenilip yenilmeyeceği açıkça bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimi açıklamak gerektiği gibi hadis-i şerifleri de açıklamak gerekir. Kur’anda, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) da buyuruluyor. (Nahl 43)

Bu âyetler, Resulullahın sözünün dinde delil olduğu gibi, âlimlerin de delil olduğunu bildiriyor. Bunları delil olarak kabul etmeyen Kur’ana nasıl inanmış olur ki? (Yalnız Kur’an) diyenler Allah’a, Kur’ana ve Onun Resulüne inanmayan tesettür düşmanı kimselerdir. Resulullahın sözünü kabul etmeyenlerin kâfir oldukları yine Kur’anda bildiriliyor:
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

19’cu, inat ederek diyor ki:
Domuz yağının haram olmadığını, Allah’ın elçisi Reşat Halife, 6. surenin 145 ile 146. âyetini birbiri ile kıyaslayarak yapmıştır.
CEVAP
O âyetler yeni mi indi? Resulullah efendimiz o âyetleri nasıl açıkladı? 1400 senedir binlerce İslam âlimi geldi. Hangi İslam âlimi domuz yağı helal dedi ki? 146. âyette Yahudilere eti yenen hayvanlardan koyun ve sığırın iç yağının haram edildiği bildiriliyor. Buradan domuz yağının helal olduğuna nasıl kıyas edilir ki? Ne diye Reşat Halife’nin kıyasına inanıyorsun da, Resulullahın bildirdiğine inanmıyorsun? Allahü teâlâ, Resulüne vahiy ile bildirmiş O da bize bildirdi. Allah’a inanan vahye de inanır. Resulünün sözleri vahye dayanır. (Necm 4)

19’cu yine inatla diyor ki:
Bence içki günah diye üzümü yasaklamak gibi, domuz eti günah diye yağını, derisini ve gerisini yasaklamak anlamsızdır.
CEVAP
Dini hüküm hakkında sence, bence olur mu? O zaman insan sayısınca din olur. Buna da din değil, dinsizlik denir. Dinde nakil esastır. Din bilgileri zamanla değişmez. Allah ve Resulünün sözleri senettir. Bu yüzden, bizim gibilerin Kur’an hakkında görüşleri geçersizdir. Çünkü hadis-i şerifte, (Kur'anı kendi görüşüne göre açıklayan kâfir olur) buyuruluyor.

Domuzlu kedi maması
Sual:
Kedi mamalarında domuz eti de oluyor. Kedinin bu mamayı yemesi günah olur mu?
CEVAP
Hayvana hiçbir şey günah olmaz. Bunu yedirene de günah olmaz. Domuz eti olmayanları tercih etmek iyi olur.

Domuz yağı yenmez
Sual:
(Ben resulüm yani peygamberim) diyecek kadar sapıtan ve bâtıl bir din kuran Mısırlı Reşat Halife, (Domuzun eti haram, ama yağı helâldir, çünkü Kur’anda domuzun sadece etinin haram olduğu bildiriliyor, yağı ve başka yeri denmiyor) diyor. Domuzun eti haram olunca, yağı, bağırsakları ve bağırsaklarındaki pislikleri helâl olur mu?
CEVAP
Elbette helâl olmaz. İslam âlimleri, (Bid’at ehli Kur'an-ı kerimi anlayamaz) buyuruyor. Kur’an-ı kerim sanki Anayasa gibidir. Anayasa kanunlarla açıklanır. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, genelde şartsız söylenir. Şartsız söylenince, bazı şartları olur. Mesela Kur’an-ı kerimde, (Kan haramdır) buyuruluyor. Buradan her çeşit kanın haram olduğu anlaşılmaz. Resulullah efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem” akan kanın haram olduğunu bildirmiştir. Karaciğer ve bir kan deposu olan dalağın içindeki kanın haram olmadığını açıklamıştır. Etlerin içinde bulunan kanlar da haram değildir. Yine aynı âyet-i kerimede, başka hayvan tarafından öldürülen hayvanın da, yenmeyeceği bildiriliyor. Bunun şartlarını da Peygamber efendimiz şöyle açıklıyor:
(Eğitilmiş av köpeğini, Allah'ın adını anarak av üzerine gönderdiğin zaman, senin için tuttuğu avı öldürmüş olsa bile onu ye! Ancak köpek yakaladığı avı yemişse o yenmez, çünkü yakaladığı avı kendi için tutmuş olur.) [Buhârî]

Bu hadis-i şerifin açıklamasını da, fıkıh âlimleri kitaplarına yazmışlardır:
Eğitimli bir tazı, bir tavşanı öldürüp getirse, bakılır, eğer kendi için öldürmüşse, yani birazını yemişse o yenmez. Hiç dokunmadan getirmişse yenir. Onun için tazıya, alışıp da tavşanı yemesin diye, pişmiş et verirler. Bunları âyet-i kerimeden ve hadis-i şeriften biz nasıl çıkartırız ki?

Yine âyet-i kerimede, boğazlanmadan ölen hayvanın yenmeyeceği bildiriliyor. Peygamber efendimiz bunun istisnasının olduğunu açıklayıp buyuruyor ki:
(Size iki meyte [ölmüş hayvan] ve iki kan helâl kılındı. İki meyte balık ve çekirge, iki kan da karaciğer ve dalaktır.) [İbni Mace]

Peygamber efendimiz bunu açıklamasaydı, ilmihal kitaplarından işin doğrusunu öğrenmeseydik, balık yiyemezdik. Kanı açıklamasaydı, dalağı yiyemezdik. Hâlâ âyet-i kerimeyi anlamayıp dalağa haram diyenler var.

Reşat Halife, bid’at ehlinin daniskasıdır. Kur’anı anlaması asla mümkün olmaz. (Domuzun sadece eti haramdır) demesi bunu açıkça gösteriyor. Demek domuzun pisliğine de helâl diyebiliyor. Kur’anda yazmıyor diye, köpek etine helâl diyen zındıklar az değildir. Allahü teâlâ, Peygamber efendimizi niye gönderdi? O, Kur’anı açıklamasaydı, köpek etinin haram olduğunu kim nereden bilecekti? Çinliler gibi, önümüze ne haşerat çıksa yerdik. O hâlde, âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin açıklamaları olan muteber ilmihâl kitaplarıyla amel etmeliyiz.

Gayri müslimlerin yemeklerini yemek

Gayri müslimlerin yemeklerini yemek

Sual: Hristiyan kadınları, pişirdikleri yemekten bize getiriyorlar. Biz de bu yemekleri yiyoruz. Bazıları gayrmüslimlerin pis olduklarını, hediyelerini almanın caiz olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?

CEVAP
Gayrimüslimlerin yemeklerini yemek, verdikleri hediyeleri alıp kullanmakta mahzur yoktur. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Tevbe suresi 28. âyet-i kerimesinde (Müşrikler elbette pistir) buyuruluyor. Hanefi âlimleri bu âyeti, Allahü teâlânın (Müşrikler pistir) buyurması, (Müşriklerin kalblerinin, itikadlarının pis olduğu içindir) diye açıklamışlardır. Gayrimüslimler, temizliğe riayet ederlerse, bedenlerine pis denemez. Çünkü Peygamber efendimiz, bir yahudi evinde yemek yedi, bir müşrikin kabı ile taharetlendi. Hazret-i Ömer de bir Hristiyan kadının kabından taharetlendi. Müşriklerin bedenleri de pis olsaydı, onların yemeklerini yemez, sularını içmezlerdi. Eğer müşriklerin bedenleri pis olsaydı, iman edince temiz olmamaları gerekirdi. O halde onlara pis denilmesi, kalblerinin pis olduğunu bildirmek içindir. İman edince kalblerindeki bu pislik gider, temiz olur. İtikadlarının, kalblerinin pis olması, bedenlerin de pis olmasını gerektirmez.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanların] pişirdiklerini, kestiklerini yemek helaldir.) [Maide 5]

O halde, kâfirlere karışan, alışveriş eden müslümanları pis bilmemelidir! Böyle müslümanların pis olduklarını sanarak, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı, müslümanlardan ayrılmak yoluna sapmamalıdır! Bu hâl, ihtiyat değil, bu halden kurtulmak ihtiyattır.) [Mektubat c.3, m.22]

Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri de buyurdu ki:
(Haram olduğu bilinmeyen şeyler yenir. Peygamber efendimiz, bir müşrikin, Hazret-i Ömer de, bir Hristiyan kadının testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, kâfirlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki, pis, necis olan şeyi yemek haramdır. Kâfirler ise, ekseriya pis olur. Elleri kapları şaraplı olur. Çeşitli şekilde öldürerek leş ettikleri hayvanları yerler. Eshab-ı kiram, buna rağmen, necis olduğunu kesin olarak bilmedikleri için, onlardan et, peynir gibi gıda maddelerini alıp yerlerdi.) [Kimya-ı Seadet]

Dinimiz zimmiye [gayrı müslim vatandaşa] zekat hariç, sadaka, sadaka-i fıtr, adak ve hediye verilmesinin ve onlardan cizye ve hediye almanın caiz olduğunu bildiriyor. (Mevkufat, Dürer)

Dinimiz, kâfire itikadlarından dolayı hürmet etmenin ve selam vermenin caiz olmadığını; ama ihtiyaç halinde selam verip müsafeha etmenin caiz olduğunu bildiriyor. (Redd-ül Muhtar)

Zimmiye zulmetmek, müslümana zulmetmekten daha büyük günahtır. Zimmiyi üzmemek için selam vermek caizdir. (Dürr-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte ise, (Zimmiye eza edenin hasmı ben olurum) buyuruluyor. (Hatib)

Yine hadis-i şeriflerde (Hediyeyi reddetmeyin!) ve (İstemeden verilen şeyi alınız! Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır) buyuruluyor. (Beyheki)

Sual: Kâfirin verdiğini alıp yemekte ve içtiği bardaktan su içmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Mahzur yoktur.

Komşudan gelen aşûre
Sual:
Ateist komşuların getirdiği Aşûre veya tatlı gibi şeyleri yemek caiz mi?
CEVAP
Necis olduğu bilinmedikçe dinsizlerin yemeği yenir. Yani domuz eti ve şaraplı olduğu bilinmezse yenir.

Sual: Şimdiki Hristiyanlar kan akıtmadan, hayvanların kafasına kurşun sıkarak ya da boğarak öldürüyorlar. Bunların öldürdükleri hayvanları yemek caiz midir?
CEVAP
Boğarak veya kurşun sıkarak öldürdükleri kesin olarak biliniyorsa yenmez. Fakat zan ile olmaz.

Gayr-i müslimlerden gelen yiyecekler
Sual: Bazı kimseler, gayr-i müslimlerden veya açıkça günah işleyenlerden gelen yiyecekleri haramdır diyerek yemiyorlar ve onlardan gelen giyecekleri de aynı sebepten giymiyorlar. Gerçekten dinimiz böyle mi emrediyor?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İmam-ı Gazâlî hazretleri Kimyâ-i se'âdet kitabında buyuruyor ki:
Dünya malından çoğu haramdır diyenler yanılıyor. Haram çoktur, fakat, daha çok değildir. Çok başkadır, daha çok, başkadır. Nitekim, hasta çoktur, tüccar çoktur, asker çoktur, fakat, insanların çoğu değildir. Zalimler çoktur, amma mazlumlar daha çoktur.

İnsanlara, “Muhakkak helal olan, Allahü teâlânın helal bildiği şeyleri yiyiniz!” diye emir olunmadı. Bunu kimse yapamaz. Belki, “Helâl olduğunu bildiğinizi yiyiniz!” denildi. Haram olduğu meydanda olmayan şeyleri yiyiniz denildi ki, bunu herkes yapabilir. Nitekim, Resulullah efendimiz, bir müşrikin testisinden abdest aldı. Hazret-i Ömer, Hristiyan kadının testisinden abdest aldı. Eshab-ı kiram, kâfirlerin verdiği suyu içerlerdi. Halbuki, pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kafirler, çok kere besmelesiz kesilen veya kesilmeyip başka suretle öldürülen hayvanları yerler. Fakat, pisliği görülmedikçe, temiz deyip yerlerdi. Aldıkları kâfir şehirlerinde, kitaplı kafirlerden et, peynir satın alır, yerlerdi. Halbuki, o şehirlerde Müslüman olmayanlar arasında içki satan, faiz alıp veren ve dünyaya gönül bağlayan yok değildi.

Müşriklerin, bedenleri değil inanışları pistir
Sual: Bazı kimseler, âyet göstererek, gayr-i müslimlerin bedenleri, ellerinin değdiği her şey pistir dolayısı ile bunlarla alışveriş yapmak, verdiklerini alıp yemek caiz değildir diyorlar. Gerçekten böyle midir?
Cevap:
Kur’ân-ı kerimde Tevbe suresinin 28. âyetinde kafirlere Neces ve 95. Âyetinde de Rics yani pis buyuruluyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri konuyu açıklarken buyuruyor ki:
“Müşriklerin kendileri pis olsaydı, iman edince, temiz olmamaları lazım gelirdi. O hâlde, onlara pis denilmesi, kalplerinin pis olduğunu bildirmek içindir. İman edince, bu pislik gider, temiz olurlar. İtikatlarının, kalplerinin pis olması, bedenlerinin pis olması demek değildir. Kâfirlere ve onların eşyasına dokunmak haram olmaz. O hâlde, Müslümanlara merhamet edip, kâfirlerin pis olduğunu anlamamalı ve kâfirlerle karışan, alışveriş eden Müslümanları, pis bilmemelidir. Böyle Müslümanları, pis oldu sanarak, bunların yemek ve içmelerinden sakınmamalı, Müslümanlardan kaçınmak, ayrılmak yoluna sapmamalıdır. Bu hâl, ihtiyat değildir. Bu hâlden kurtulmak, ihtiyattır.”

Sual: Eti yenen hayvanlardan gayr-i müslimlerin kestikleri ile Müslümanların besmelesiz olarak kestikleri hayvanların eti yenir mi?
Cevap:
Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına göre ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın ismini söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek de caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde ise, besmelesi unutulan da yenmez.

Sual: Gayr-i müslimlerin kestiği hayvanın etini yemekte bir mahzur var mıdır?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîkada deniyor ki:
“Ehl-i kitabın dar-ül-harpte kesmiş oldukları hayvan, aksi sabit olmadıkça, temiz kabul edilir. Mecusinin, kitapsız kafirlerin etli yemeklerini yemek, hayvanı onların kestiği kati olarak bilinmediği için, tenzihen mekruhtur. Şimdi kasaptan alınan etler de böyledir.”

Gayr-i müslimlerin kestiğini yemek
Sual: Bir Müslüman, gayr-i müslimin kestiği hayvanın etini satın alıp yiyebilir mi?

Cevap:
Bu konuda Hindiyyede, Zebâih bahsinde deniyor ki:
“Müslümanın veya Ehl-i kitap olan kâfirin, Allahü teâlânın ismini veya bir sıfatını, herhangi bir lisan ile söyleyerek, kestiği yenilir. Müşrikin ve mürtedin kestiği yenilmez. Keserken, İsa veya üç tanrıdan biri derse, yenilmez. Böyle inanır, fakat söylemezse, yenir. Kesmek için söylemelidir. Dua, şükür için söylerse veya Allahtan başkasını, tazim etmeyi niyet ederse, Allah ve Muhammed için derse, yenmez.”

Bir Peygambere ve bunun, sonradan bozulmuş olan mukaddes kitabına inanan bir kâfir, bu Peygamber tanrıdır veya oğludur dese ve putlara yalvarırsa da, buna Ehl-i kitâb denir. Çünkü, ilah, rab, tanrı, baba gibi isimler, yardım eden, yaratılmaya sebep olan, çok sevilen manasına da kullanılır. Bu isimleri, İsa aleyhisselama, bu manalar ile söyleyen, müşrik olmaz. Ona, üç tanrıdan biri veya tanrı denilmesi, hakiki bir söz değil, mecaz olur.

Onda Ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanırsa, mesela her istediğini yaratır derse, Müşrik olur. Şimdi, Mûsevî, Îsevî, Nasrânî, Hıristiyanların bir kısmı, Ehl-i kitaptır. Putlara, heykellere, İsa aleyhisselamı sevdikleri için, istediklerinin yaratılmasına sebep olmaları için yalvarıyorlar. İsa aleyhisselama ilah diyen nasrânînin kestiklerini yemek caiz ise de, zaruret olmadıkça, buna kestirmemeli ve kestiğini yememelidir. Kitapsız kâfirlerin kestikleri yenilmez. Kesenin nasıl kimse olduğunu araştırıp anlamak şart değildir. Besmele kasten terk edilirse, Hanefide haram, Şafiide helal olur.

Gayr-i müslimlerin çoğunlukta olduğu yerlerde, varsa Müslüman kasap aramalı. Bu kasaptaki eti, Müslümanın kestiğini niyet ederek, satın almalıdır. Sığır, koyun, tavuk gibi eti yenen hayvanların etlerini yemek helal olması için, İslâmiyete uygun kesilmeleri lazımdır.

Yani bir Müslümanın veya ehl-i kitabın kesmesi ve keserken Allah ismini söylemesi lazımdır. İslâmiyete uygun kesilmeyen hayvan leş olur. Bunun etini yemek ve satmak haram olur. Hayvan kesenlerin ve satan Müslümanların bunu iyi bilmeleri lazımdır. Et satın alırken, bunun nasıl kesildiğini sormak lazım değildir. Çünkü, Müslümana hüsn-i zan olunur.

İlaçlara konan alkol maddeleri

İlaçlara konan alkol maddeleri

Sual: İlaç için hazırlanan ve içinde etil alkol olan şurupları içmek caiz midir?

CEVAP
Necis olan sıvı, mesela ispirto; ilaç gibi şeylere bir menfaat için karıştırılınca karışım temiz olur, fakat ilaç için olmayanları içmek haramdır. (İslam Ahlakı)

Demek ki, ilaç için olan karışımlar affediliyor ve caiz oluyor.

Domuz maddeli ilaçlar
Sual:
Sentetik yapılmayan, hayvanlardan, özellikle domuz ve sığırdan alınan Anilaz ve Tripsin gibi maddeler ihtiva eden ilaçlar kullanabilir mi?
CEVAP
Kullanılır, hangi hayvandan alındığını araştırmak gerekmez.

Haram şeyi ilaç olarak kullanmak
Sual: Haram olan bir şeyi ilaç olarak kullanmanın ve ihtiyacı olan birine kan vermenin dinimizdeki hükmü nedir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Dürr-ül-muhtârda deniyor ki:
“Zaruret olmadıkça insanın bir parçasını kullanmak haramdır. Kullanması haram olan şeyi ilaç olarak yemek ve içmek de caiz değildir.” İbni Âbidîn hazretleri bunu açıklarken buyuruyor ki:
“Kullanılması haram olan şey, temiz olsun, necis, pis olsun, ilaç olarak kullanmak haramdır. Fakat, hastalığa iyi geleceği bilinir ise ve ondan başka ilaç yoksa, kullanılmasına izin verilmiştir. Ölüm tehlikesi olduğu ve başka çare bulunmadığı zaman, kadına ve erkeğe kan vermek caiz olur.” Şeyh Tâhir-üz-Zâvî, fetvâsında diyor ki:
“İslâm dini, sıhhati korumayı ve bedenin selametini emretmektedir. Hastaya kan vermek, insani vazifedir. Çünkü, hayatı korumak, bazen kan verilmesine bağlı olmaktadır. Kan vermek, süt kardeşliğine sebep olmaz, nikâhı bozmaz.”

Alkollü içkileri kullanmak
Sual: Alkollü içkilerin içilmesi, ilaç olarak tedavide ve sanayide kullanılmasının dinimizdeki hükmü nedir?
Cevap:
Allahü teâlâya asi olmak yani haram işlemek, insanı dünyada ve ahirette felakete götürür. Bu sebeple Allahü teâlâya asi olmaktan kaçınmalıdır. Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeyen, imanı bunlara uygun olmayan, haramları, farzları bilmeyen ve bunlara uymayan kimse, Allahü teâlâya asi olur, haramlardan sakınmaz, günah işler. Haramların en büyüğü, ehl-i sünnet itikadını bilmemek, ikincisi namaz kılmamak, üçüncüsü de içki içmektir. Dinimizde sarhoş eden her içki haramdır. Şarap ve her türlü alkollü içkileri içmek, haram olup, büyük günahtırlar. Bir kimse, bu günahları işlerken Besmele söylese veya helal olduğuna itikat etse, yahut Allahü teâlânın haram etmesine ehemmiyet vermese, imanı gider. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şarap içmek, büyük günahların en büyüğü ve bütün fenalıkların ve günahların anasıdır.)

(Bütün fenalıklar bir yere toplanmıştır. Bu yerin kilidi zina, anahtarı şaraptır ve bütün iyilikler bir yerde toplanmıştır. Bu yerin kilidi namaz, anahtarı abdest almaktır.)

(Allahü teâlâyı seven ve Kıyamete inanan kimse, içki içilen yerde oturmasın.)

(Şarabı yapmak, üzümünü sıkmak, taşımak, dağıtmak, satmak ve içmek, günahta beraberdir ve bunların namazlarına, oruçlarına, haclarına, zekâtlarına ve sadakalarına sevap verilmez. Meğer ki tevbe ederler.)

(Baldan ve arpadan yapılan içkiler ve sarhoş eden her içki haramdır.)


İmam-ı Muhammed Şeybânî hazretleri;
“Çok içilince sarhoş eden içkinin azı da haramdır” buyurmuştur ve fetva da bunun üzerinedir.

Başka ilaç varken, bunları ilaç olarak içmek de haramdır. Hariçten kullanmak caiz ise de, necistirler, uçmakla temizlenemez, yıkamak lazımdır. El-fıkhü alel mezâhibil-erbe'a kitabında deniyor ki:
“Sarhoş eden sıvıların hepsi, dört mezhepte de şarap gibi galiz, fena necasettir. Hanefide avuç içi yüzeyinden fazlası ile, diğer üç mezhepte görülebilen az miktarı ile kılınan namaz sahih olmaz. Şafiide ve Hanefinin bir rivayetinde, ilaç ve kolonya yapmakta kullanılan miktarı, çok olsa da affedilmiş olup, namazın sıhhatine mani olmaz.”

Esrar, afyon, eroin gibi uyuşturucu şeyleri keyif için yemek, içmek haram olup, tedavi için caizdir.

Çay-kahve faydalı, tütün zararlıdır

Çay-kahve faydalı, tütün zararlıdır

Sual: Bir tasavvuf kitabında, (kahve, tütün, tömbeki, esrar, şaraptan daha kötüdür. Çünkü şaraptan kırk günde kurtulmak mümkün, ama ötekilerden sıyrılmak çok müşküldür) deniyor. Kahve, tütün, şaraptan daha kötü nasıl olabilir?

CEVAP
Kitaptaki ifadelerde bir nakil hatası olabilir. İstanbul Üniversitesi yayınlarından Gıda Kimyası kitabında deniyor ki: (Çaydaki tein ile, eskiden ayrı bir alkaloit olarak kabul edilen Kafeinin aynı olduğu tespit edildi. Çayda %2,5-3, kahvede ise %1,3 oranında kafein bulunur.

Kafein, zihni açar, kan dolaşımını artırır, vücuda sıcaklık verir, yorgunluğu giderir, sindirimi kolaylaştırır. Fazlası sinir sistemi üzerinde etki yapar. Kalb hastalıklarında, sinirleri zayıf insanlarda ve çocuklarda az miktar kahve bile fena etki yapabilir.) [s. 658]

Çaydaki kafein, kahvedekinden iki misli fazladır. Kahvedeki kafeine haram denirse, çaydakine de haram denmesi gerekir. Çoğu zarar veren şeyin, zarar verecek miktarını kullanmamalıdır! Vücuda zarar verecek kadar çok yemek de haramdır. Bazı gıdalar, bazı hastalara zararlıdır. Vücuda zarar verdiği bilinen şeyleri kullanmak doğru değildir. Bir kimseye kahve ve çayın fazlası zarar veriyorsa az içmeli, azı da zarar veriyorsa hiç içmemelidir! Hastaya haram olan bir şey, sağlama da haramdır denmez. İmam-ı Münavi hazretleri, Camius-sagir şerhinde kahve içmenin haram ve mekruh olmadığını bildirmiştir. (Hadika s.143)

Çay ve kahvedeki kafein, tütündeki nikotin, fazla alınırsa elbette zararlı olur. Çoğu zarar veren mubah bir şeyin, zarar vermeyen az miktarının kullanılması haram değildir. Alkollü içkilerin ise, hiç zarar vermese de, damlası haramdır. İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki: Sıvı içkilerin azı da haramdır. Esrarın sarhoş etmeyen miktarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Mühezzeb)

Afyonun da sarhoş etmeyen az miktarı haram değildir. (Feth-ur-rahim s.30)

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Afyon ve diğer zehirli otların alınan çok miktarları haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Zevacir)

Uyuşturucu benc otu mubahtır. Bununla sarhoş olmak haramdır. (Dürr-ül Muhtar c.3, s.166)

İbni Âbidin hazretleri, bunu açıklarken buyuruyor ki:
Benc otunu ilaç olarak kullanmak caizdir. Sarhoş edici miktarı caiz değildir. (Çoğu sarhoş edenin azı da haram olur) hadis-i şerifi sıvı içkilere mahsustur. Zehirli bitkileri ve sarhoş edici katı ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. (Redd-ül Muhtar c.5, s.295)

Ali Echuri hazretleri, (Tütün içmek aklı giderir veya nafaka temininin terkine sebep olursa, haram olur. Böyle bir durum olmazsa haram olmaz) buyuruyor. (Gayet-ül-beyan)

Tütün mubahtır. (Essulh-u beynel-ihvan, El-ukudüddürriyye, Tahtavi, Berika)

Bursalı İsmail Hakkı hazretleri, ilk yazdığı kitaplarında, tütüne haram diyordu. Çünkü zamanın padişahınca tütün yasaklanmış, içene ceza veriliyordu.

Tütüne israf yönünden hiçbir âlim haram dememiştir. Fakirin su yerine meşrubat içmesi israftır, fakat alıştığı için çay, kahve veya tütün içmesi israf olmaz.

Şafii âlimlerinin çoğu, sigaraya tenzihen mekruh dedi. Hanefi’de, soğan, sarmısak gibi, tenzihen mekruhtur. (Tahtavi)

Büyük bir âlim, mubah olan bir şeyi yasaklarsa, talebelerinin itaat ederek, o şeyi kullanmamaları gerekir. Fakat bu herkese şamil edilemez.

Tütünün bazı zararları
45 yaşın altındakilerden, kroner kalb hastalığından ölenlerin % 80i sigara tiryakisidir.

Sigara içenlerde akciğer kanseri, içmeyenlere nispetle 15 kat fazladır.

Akciğer kanserine yakalananların % 94ünün sigara tiryakisi olduğu ortaya çıkmıştır.

Sigara içmeyen kadınlarda kısırlık % 3,8, sigara içenlerde, % 41,8dir.

Günde bir paket sigara içilen evdeki çocuklar da, günde 5 adet sigara içmiş gibi etkilenir.

Bilhassa hamile ve emzikli iken sigara ve alkole devam eden ana-babalar, çocuklarının hayatlarını tehlikeye sokmuş olabilirler.

Meşrubat ve kola içmek
Sual:
Bir yazar, Türk Standartları Enstitüsü'nün standartlarına göre, Türkiye’de üretilen gazozların içinde litrede 5 gr. kadar etil alkol bulunmasına izin verildiğini belirterek, sanki piyasadaki gazozların ve kolaların ekserisinde alkol bulanabileceği intibaını veriyor. Meşrubat içen Müslümanlara hedonizmin [hazcılığın, kendine lezzet veren şeyin] kölesi diye hakaret ediyor. Piyasada alkolsüz gazoz ve kola yok mu? Mevcut meşrubatları içmekte dinen bir mahzur var mı?
CEVAP
İmam-ı Gazali
hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, (Mutlak surette necis olmayanı, temiz olanı yiyin) demiyor, (Necis olduğunu bilmediğiniz, temiz zannettiğiniz gıdaları yiyin) buyuruyor. Eğer (Mutlak surette necis olmayanı yiyin) deseydi bu çok zor, hattâ imkânsız olurdu. Haram olmayan, fakat şüpheli olan şeylerden de sakınmalıdır! Fakat yiyecek ve içeceklerde şüphe edip yememek, takva değil, vesvesedir. Resulullah efendimiz, müşrikin; Hazret-i Ömer, hristiyanın testisinden abdest almıştır. Eshab-ı kiram, gayrı müslimlerin verdiği suyu içerdi. Halbuki pis, necis olan şeyleri yemek haramdır. Kâfirler ise ekseriya pis olur. Elleri, kapları şaraplı olur. Hayvanı Besmelesiz keserler. Eshab-ı kiram, bunlara rağmen, necis olduğunu kesin bilmedikleri için, vesvese etmeyip, et, süt, peynir gibi gıdaları alıp yerlerdi. (İhya)

İmam-ı Rabbani
hazretleri buyurdu ki:
Kâfirlerin vücutları değil, inançları pistir. Kur’an-ı kerimde, (Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hristiyanın] pişirdiklerini [ve kestiklerini] yemek helaldir) buyuruldu. Kâfirlerle alışveriş eden Müslümanları pis bilmemeli, bunların yiyecek ve içeceklerinden sakınmamalı! Bu hâl, ihtiyat değil, bu hâlden kurtulmak ihtiyattır. (3/22)

İmam-ı Kastalani
buyurdu ki:
Resulullah, Hayber’de, bir Yahudinin zehirli kebabından bir lokma yedikten sonra, (Bu et, zehirli olduğunu söyledi) buyurup başka yemedi ve son hastalığında, (Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hissediyorum) buyurdu. (Mevahib)

Resulullah, bir Yahudinin ekmeğini ve yağlı yemeğini yedi. Bu domuz yağı mı, koyun yağı mı, ekmeğin hamuru su ile mi, yoksa şarap ile mi yoğruldu? diye sormadı. Müşrik kadının su kabından abdest aldı. Bunlar, araştırmanın gerekmediğini gösterir. (Berika)

Bir şeyin helal olması için delil aranmaz, haram olması için delil aranır. Necisliğine dair bir delil yoksa, temiz kabul edilir. (Usûl-i Pezdevi)

Sucuk, meşrubat ve diğer gıdaların içine necaset katılsa, ama katıldığı bilinmese yemek caiz olur. Katılıyormuş veya katılmasına izin veriliyormuş demekle, zan ile haram olmaz. (Eşbâh)

Meşrubatlara konan esans alkolde eritilebilir. Ama bu bilinmiyorsa, temiz kabul edilir. Hatta ihtiyaç olunca hazırlanan karışımlardaki iki maddeden biri temiz ise ve necis olanın yerine temizini kullanmakta harac varsa, karışım temiz kabul edilir. Şafii’de, necis sıvıyı [mesela alkolü], ilaç ve ıtriyat ıslahı için kullanmak affedilmiştir. (Mezahib-i erbea, El-mafüvat)

Necis yağlar sabun yapılınca, şarap sirkeye dönünce temiz olur. Bütün kimyasal değişmeler böyledir.

Çay, kahve ve meşrubattan hoşlanan kimseye hedonist köle denir mi? Peygamber efendimiz soğuk şurupları severdi.

Etkisi kesin olan ilaçlar

Etkisi kesin olan ilaçlar

Sual: Hastalanınca, etkisi kesin olan ilaçları kullanmamak günah mıdır?

CEVAP
Elbette günahtır. Bazı ilaçların, mesela antibiyotiklerin ve sülfamidlerin bakterilere karşı tesiri; ekmeğin açlığı, suyun susuzluğu gidermesi gibidir. Yangını su ile söndürmek de böyledir. Tesiri kesin olan bunun gibi ilaçları kullanmamak tevekkül değil, ahmaklıktır, haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her hastalığın ilacı vardır. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]

Hazret-i Musa, hastalanınca, (İlaçsız da Allahü teâlâ şifa verir) diyerek ilaç kullanmadı. Allahü teâlâ, (İlaç kullanmazsan şifa ihsan etmem) buyurdu. İlacı kullanınca iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Allahü teâlâ, (Tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek mi istiyorsun? İlaçlara tesir veren kimdir? Elbette tesirleri yaratan benim) buyurdu. (K. Saadet)

Doktora gitmeli, ilaç kullanmalıdır. Fakat, şifayı doktor ve ilaçtan değil Allahü teâlâdan beklemelidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(İmanınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz!) [Maide 23]

İlaç almak, âyet-i kerime ve dua okumak ve yanında taşımak, insanın ömrünü uzatmaz, ölüme mani olmaz, eceli geciktirmez. Ömrü olanın dertlerini, ağrılarını giderip, sıhhatli, rahat ve neşeli yaşamasına sebep olur. İlaç kullanıp da iyi olmayan, ameliyat masasında ölen az değildir. Bu bakımdan, ilaca, doktora değil, Allah’a güvenmelidir. Allahü teâlâya güvenen müslüman da, dinimizin emrine uyarak doktora gidip ilaç kullanır.

Çiğ et ve çiğ sebze yemek

Çiğ et ve çiğ sebze yemek

Sual: Mubah olan şey için delil aranmaz, haram olan şey için delil aranır diyorsunuz. Bir de Tam İlmihal’de dini konularda her meselenin cevabı var diyorsunuz. Çiğ et ve çiğ sebze yemek haram diye yazmıyor. Bunları yemek helal mi?

CEVAP
Tam İlmihal’de yiyip içilmesi haram olanlar diye sekiz madde var. Bu maddelerin birinde zararlı şeyleri yemek, ötekinde de zehirli şeyleri yemek diye bildiriliyor. Kitapta ölçü bildiriliyor. Vücuda zarar veren her şey haramdır. Bir çok zehirli ot var. Zehirli olanını, mesela zehirli mantar yemek haramdır. Sebze ve meyvelerden de zararlı olanlar vardır. Alerji yapanlar vardır. Alerji yapana, kendisine zarar verenlere bu sebze ve meyveyi yemek haram olur. Başkasına haram olmaz. Bazı kimselere çilek alerji yapar. Bunların çilek yemesi caiz olmaz.

Patlıcan, patates gibi çiğ sebze yemek bazı kimselere zararlıdır. Zararlı olanlara, zarar verdiği miktar günah olur. Mesela on tane çilek bir adama zarar veriyorsa, üç tane yiyince bir şey olmuyorsa üç çilek ona günah olmaz. Vejetaryen denilen kimseler, çiğ sebzelere alıştıkları için onlara zarar vermiyor. Zarar vermediği için de çiğ sebze yemek onlara günah olmaz.

Çiğ et de, çiğ sebze gibi mubah gıdadır. Yenmesinde mahzur olmaz, ancak çiğ sebzelerin bazıları insana zarar verebilir. Bunun için vücuda zarar vermeyecek kadar yenebilir. Çiğ et de fazla yenirse vücuda zarar verebilir. Mesela yarım kaşık çiğ kıyma yenebilir. Haram olmasının ölçüsü vardır. Vücuda zarar verecek miktarı caiz olmaz. Bu zarar da, kişiden kişiye değişir.

Eczanelerde deva için, şifa için satılan ilaçlar da böyledir. Bir insana 1-2 hap zarar vermiyorsa içebilir. On tanesi zehirliyorsa haram olur. Helal yemek bile böyledir. Çoğu zarar verdiği için tıka basa çok yemek haram olur. Hatta sigara da böyledir. Astım hastasını bir tane sigara komaya sokabilir. Ama kimisine 10 tane sigara zarar vermeyebilir. Herkese zarar veren miktarı haramdır. Bir insan, içmeyip de içinde nikotin zehri olan tütünü yese ne olur? Zarar vermiyorsa günah olmaz. Zarar veriyorsa günah olur. Bütün otlar böyledir.

Sual: Çiğ yumurta içmek, sucuk gibi çiğ et yemek günah mıdır?
CEVAP
Çiğ yumurta içmek, sucuk, pastırma ve çiğ köfte yemek günah değildir.

Yabani meyveleri yemek

Yabani meyveleri yemek

Sual: Dağdaki meyveler, yabani hayvanların rızkı olduğu için bizim yememiz caiz olmaz deniyor. Bunun için alıç, kuşburnu, kızılcık, yabani ahlat, mantar yemek günah mıdır? Yine hayvanın rızkı olan diğer yabani hayvanları yemek caiz değil midir?

CEVAP
Hepsi caizdir. Âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde bunların helal olduğu açıkça bildirilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’ın kulları için yarattığı [yerden çıkardığı] ziynet ve temiz rızkları kim haram kılabilir?) [Araf 32]

(Yerde olan her şeyi, sizin ihtiyacınızı karşılamak için yarattım.) [Bekara 29]

Berika kitabındaki hadis-i şerifte, Allahü teâlâ, (Ey Âdem oğulları, sizi kendim için yarattım. Canlı cansız her şeyi de sizin için yarattım) buyurmuştur.

Demek ki, yaban meyveleri de, yaban hayvanları da insan için yaratılmıştır.
Hiç kimse, Kur’an-ı kerimde de bildirildiği gibi, Allahü teâlânın helal kıldığını, haram kılamaz. Küçük balık büyük balığın kısmeti olabilir. Bir ceylan, aslanın nasibi olabilir. Bir tavşan bir canavarın rızkı olabilir.

Ama bunlar insanların da rızkı, kısmeti olabilir. Dağda yetişen meyveleri, otları ve hayvanların yenmesini yasaklamak dinimize aykırıdır. Bu bakımdan nakli esas almayan, kafadan yazılan kitaplar okumak uygun değildir. Eğer falanca âlimin kitabında şöyle yazıyor diye nakli esas almıyorsa o muteber bir kitap değildir.

Sual: Dağda, kırda yetişen sahipsiz ağaçların meyvesini, kendiliğinden yetişen otları, bitkileri, herkes alabilir ve kullanabilir mi?

Cevap:
Bu konuda Mecellenin 1254. maddesinde deniyor ki:
“Mubah olan otları, ağaçları, suları herkes kullanabilir. Kimse yasak edemez. Başkasına zarar verirse, yasak olunur.”

Kişiye göre haram helal değişir mi?

Kişiye göre haram helal değişir mi?

Sual: Bazı gıdaların, zarar verenlere, alerji yapanlara haram, zarar vermeyenlere mubah olduğunu bildiriyorsunuz. Hiç kişiye göre haram helal değişir mi? Birine haram olan şey, birine helal olur mu?

CEVAP
İstisnalar çoktur. Birine helal olan şey ötekine haram olabilir. İşte vesikaları:
1- Zengine zekat farz iken, fakire farz değildir. Hac da, herkese farz değildir. Kurban kesmede de fakir zengin ayrımı vardır. Sadaka-i fıtır da böyledir. (Dürer)
Demek ki birine farz olan ibadet, bir başkasına farz olmuyor.

2- Ayakta namaz kılmak [kıyam] farzdır. Ama hastalara farz değildir. (Cevhere)
Demek ki birine farz olan bir husus, bir başkasına farz olmayabiliyor.

3- Vakit girmeyince namaz farz olmaz. Kutuplara yakın yerlerde yatsı ve sabah namazı farz olmuyor. Kılınması iyi olur. (Tahtavi)
Demek ki her emir herkes için değildir.

4- Abdestin farzı dörttür. Ayakları olmayan için üçtür. (Halebi)
Demek ki abdestin farzı bile sağlama sakata göre değişiyor.

5- Dört rekatlı farzları, dört rekat olarak kılmak farzdır. Ama seferi olanlara farz değildir. Hatta iki rekat kılması vacibdir. (İbni Abidin)

6-
Hür kadın için, el yüz hariç, vücudunun tamamını kapatması farz, açması haram iken, cariye için öyle değildir. Cariye, başını kollarını hatta dizden aşağısını da açabilir. (Hindiyye)

7-
Kendi kardeşiyle evlenmek haram iken, başkaları ile evlenmek haram değildir. (Bahrür-raık)

8-
Zenginlerin dilenmesi, hatta zekat alması haramdır. Fakat bunun istisnaları da vardır. Mesela hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, böyle zengin talebeye zekat vermek caizdir.) [Redd-ül muhtar]
Demek ki zengin birine haram olan şey, başka bir zengine helal olabiliyor.

9- Leş ve şarap haramdır. Açlıktan ve susuzluktan ölecek olanlara haram değildir. (Bezzaziyye)

10-
Bazı ilaçlar, mesela penicilin, bazısına alerji yapar, ölümüne sebep olabilir. Kendisine alerji yapan ilaçları kullanmak haram olur. Ama bu ilaçlar başkalarına haram olmaz. (Berika)

İlaçlarda olduğu gibi, gıdalarda, sebzelerde ve otlarda da alerji yapanlar vardır. Organlarında zafiyet olanlara zarar verenler, sağlam olanlara zarar vermezler. Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, biber, patlıcan, çilek gibi gıdalar zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram veya mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtır. Afyon ve diğer zehirli otların alınan çok miktarları haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Hadika, Zevacir)

(Çaydaki tein ile, kahvedeki kafein aynı maddedir. Çayda %2,5, kahvede ise %1,3 oranında kafein bulunur. Kafein, zihni açar, kan dolaşımını artırır, vücuda sıcaklık verir, yorgunluğu giderir, sindirimi kolaylaştırır. Fazlası sinir sistemi üzerinde etki yapar. Kalb hastalıklarında, sinirleri zayıf insanlarda ve çocuklarda az miktar kahve bile fena etki yapabilir.) [Gıda Kimyası s. 658]

Tıp kitapları aynen İslam âlimleri gibi bildirmektedir. Yani bir şey mesela kafein, tein, nikotin gibi şeyler kimilerine zarar veriyor, kimilerine vermiyor. Zarar verenlere elbette haramdır. Ama zarar vermeyenlere haram demek dini değiştirmek olur.

Tütün de zarar vermeyen kimselere mubahtır. (El-ukudüddürriyye)

Şeker de zararlı mı?
Sual:
Sigaranın zararlarını bildiren bilim adamları, şimdi de şekerin zararlarını saymakla bitiremiyorlar. British Medical Journal’da yayımlanan bilimsel bir makalede, şekerin yüze yakın zararı sayılarak, (Şeker, sigara kadar tehlikeli olup, uyuşturucu sınıfına sokulması gerekir) deniyor. Bu kadar çok zararı olan şekeri yemek de haram olmaz mı?
CEVAP
Şeker de, diğer zararlı gıdalar gibi, herkese aynı ölçüde tesir etmez. Şeker hastasına zararı ile diğer insanlara olan zararı aynı olmaz. Her şeyin çoğu zararlı olduğu gibi, şekerin de çoğu zararlı olabilir. Zarar vermeyen miktarda şeker yemek haram olmaz. Sigara da böyledir. Zarar verirse haram olur.

Sual: Hasta olan bir kimsenin, alkol gibi haram olan bir maddeyi, ilaç olarak kullanmasında dinen bir mahzur var mıdır?

Cevap:
Konu ile alakalı olarak İbni Âbidînde deniyor ki:
“Kullanılması haram olan bir şeyi, temiz olsun, pis olsun, ilaç olarak kullanmak haramdır. Fakat, hastalığa iyi geleceği bilinirse ve ondan başka da ilaç yoksa, kullanılmasına izin verilmiştir.”

Soğan sarmısak yemek yasak değildir

Soğan sarmısak yemek yasak değildir

Sual: Kur'an Müslümanlığı diyerek Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği hususları inkâr eden, Kur'anda böyle şey yok diyerek Peygamber efendimizin bildirdiklerine uymak gerekmediğini söyleyen bir yazar, (Resulullahın yapmadığı ve yasakladığı her şeye uymak gerekmez. Mesela soğan, sarmısak yemediğine göre, müslümanların da yememesi gerekmediği gibi, bir kadınla halvette kalmak, onu kucaklamak, eline veya başka yerine dokunmak Kur'anda yasak edilmediğine göre, Resulullah yasak etse de uymak gerekmez) diyor. Peygamber efendimiz soğan-sarmısak yemeyi yasaklamış mıdır? Yasakladığına uymak gerekmez mi?

CEVAP
Peygamber efendimiz, soğan, sarmısak yemeyi yasaklamamıştır. Başkalarını rahatsız etmemek şartı ile soğan, sarmısak gibi kötü kokulu bitkileri yemekte mahzur yok. Bunları yiyerek, camiye gelmek yasaklanmıştır. Bu husustaki üç hadis-i şerif meali:
(Soğan-sarmısak yemek haram değildir. Fakat kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmayın!) [İbni Huzeyme]

(Sarmısak, soğan, pırasa ve turp yiyen, mescidimize yaklaşmasın. Çünkü insanların rahatsız olduğu şeylerden melekler de rahatsız olur.)
[Taberani]

(Sarmısak yiyin, onunla tedavi olun! Sarmısak yetmiş derde devadır. Eğer yanıma melek gelmeseydi, elbette ben de yerdim.)
[Tirmizi, Hakim]

Bir ülkeye gelenin, önce biraz çiğ soğan yemesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara karşı koyma gücünü arttırır. Soğandan sonra kereviz yenirse kötü kokusunu giderir. Peygamber efendimiz de, insanları ve her zaman gelme ihtimali olan vahy meleğini rahatsız etmemek için çiğ soğan, sarmısak yemezdi. Pişmiş olarak yerdi. Peygamber efendimizin son yediği yemeğin içinde de pişmiş soğan var idi. Hadis-i şerifte, (Soğan ve sarmısakı pişmiş olarak yiyin) buyuruldu. Böylece kötü kokusu giderilmiş olur. (Mevahib)

Resulullah efendimiz ne emrederse, onu yapmak, neyi yasaklarsa ondan kaçmak gerektiği, dine ait her sözünün vahy olduğu, Ona itaatin Allah’a itaat, Ona isyan edenin Allah’a isyan etmiş olduğu Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. (Haşr 7, Necm 4, Nisa 80)

Peygamber efendimizin emrine uymak gerekmediğini bildiren yazar, aslında Kur'an-ı kerime inanmadığını açıklamış oluyor.

Sual: Sarmısak yiyerek toplum içine çıkıyorlar. Çok rahatsız olunuyor. Böyle yapmaları uygun mudur?
CEVAP
Soğan, sarmısak yiyerek, sigara içerek, kötü koku ile başkalarını rahatsız etmek doğru değildir. Kötü kokudan melekler de rahatsız olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ağzınızı temizleyin! Kiramen kâtibin melekleri için, ağızdaki yemek artıklarının kokusundan daha kötü bir şey yoktur.) [Deylemi]

(Kur’an okuyorsunuz, ağzınızı misvakla temizleyin!)
[Ebu Nuaym]

(Gece namaz kılmak için kalkan kimse, ağzını misvakla temizlesin! Çünkü bir melek namazda Kur’an okuyanın ağzına yaklaşarak dinler.)
[Deylemi]

Madımak toplamak

Madımak toplamak

Sual: Bir kimsenin etrafı çevrili yerine girip, kendiliğinden yetişen yemlik, madımak ve benzeri otları toplamakta mahzur var mıdır?

CEVAP
Çevrili yerine izinsiz girilmez. Çünkü Tam İlmihal’de diyor ki:
“Tarlada yetişen yabani otları biçmeden önce ve mülkünde bulunan kaynaktaki, nehirdeki suyu, bulunduğu yerde iken satmak bâtıldır. Kendiliğinden yetişen otu, yerden çıkan suyu kullanmak ve birinin ateşinde ısınmak, herkesin hakkı ise de, bu hakkından istifade için başkasının mülküne izinsiz girilemez.”

Etrafı çevrili olmayan tarlalardaki, arazilerdeki otları toplamakta mahzur yoktur. Sitelerde, site yönetimi tarafından dikilen çiçekleri izinsiz koparmak, site yönetiminin diktiği meyve ağaçlarındaki meyveleri izinsiz yemek caiz olmaz.

Sual:
Sokakta giderken yere düşmüş meyveler oluyor. Bunları alıp yemek caiz midir?
CEVAP
Şehirde olsun, köyde olsun, ağaçtan sokağa düşmüş, ceviz gibi çürümeyen meyveleri, sahibinin izin vermiş olduğu biliniyorsa, alıp yemek caiz olur. Dut gibi çürüyecek meyve ise, sahibinin yasak ettiği bilinmedikçe alıp yenilebilir.

Sual:
Mezarlıktaki meyveler kimindir?
CEVAP
Mezarlık yapılmadan önce dikilmişse, dikene aittir. Sonra dikilmişse, diken kimse, meyveyi sadaka verir. Sahipsiz ise, âdete göre kullanılır. Yani herkes yiyorsa, herkes yer. Yahut toplayıp caminin masraflarına veriliyorsa, öyle yapılır.

Kur'an-ı kerim ve balık

Kur'an-ı kerim ve balık

Sual: Hadislere ve mezhebimizin hükmüne bakmadan, balık yemenin caiz olduğu Kur’andan anlaşılabilir mi?

CEVAP
Sadece Kur’ana bakarak anlamak imkânsızdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Taze et yemeniz ve ziynet çıkarmanız için denizi emrinize veren Odur.) [Nahl 14]

Hanefi mezhebine göre, taze etten kasıt, yenmeyen deniz hayvanları değil, sadece balık ve balık şeklinde olanlardır.

Hangi hayvanların nasıl yeneceği de şöyle bildiriliyor:
(Meyte, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesilenler size haram kılındı. Henüz ölmeden kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından parçalanmış hayvanlar haramdır.) [Maide 3]

Devamındaki âyette de, keserken Allah adının anılması, yani Besmele çekilmesi bildiriliyor.

Meyte, boğazlanmadan, dine uygun kesilmeden ölen hayvandır, leştir. Bir hayvan ötekini öldürse, dine uygun boğazlanmadığı için yenmez. Âyete bakınca, balığın da boğazlanması gerektiği anlaşılıyor. Ama balıkları hiç kimse kesmiyor. Üstelik besmele çekmeden de tutulabiliyor. Âyetten anladığımıza uyarsak, balığı kesmeden ve Besmele çekmeden yemek caiz olmaz. Fakat Peygamber efendimiz açıklıyor, (Balıkları kesmek gerekmez), hatta (Besmele çekmek de gerekmez) buyuruyor.

Balıkları dinamitle veya başka şeylerle öldürünce yine yenir. Hatta bir balık ötekini yese, her iki balık da yenir. Hâlbuki aslan bir geyiği parçalasa, o geyik yenmez. Peygamber efendimizin açıklaması olmadan bunları Kur'an-ı kerimden anlamak mümkün olmaz.

Âyette, kanın da haram olduğu bildiriliyor. Dalak da kandır. Âyete bakarak dalak yemenin de haram olduğunu söyleyen cahiller olmuştur. Peygamber efendimiz, iki kanın helal olduğunu bildirmiştir. Bu iki kanın biri dalak, öteki de ciğerdir.

Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi [bir sebeple öldürülmüş olanı] helaldir) ve (Kendiliğinden ölüp de, su üstüne çıkan balığı yeme, su çekilip de açıkta kalarak ölmüşse onu ye! Böyle bir sebeple denizde öleni de ye!) buyurdu.

Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Fakat ağ, saçma, ilaç, sarsıntı, dinamit veya herhangi bir maddeyle ölen her balık yenir. Suyun açılıp kurumasında, fazla sıcaktan veya fazla soğuktan dolayı ölen veya kuşlar tarafından öldürülen, su içinde bağlı tutulmakla ölen, buz arasında sıkışarak ölen balıklar yenir. Deniz içinde ölen veya sudan çıkarılmadan tokmakla vurulup öldürülen veya bıçakla başı kesilen balıklar yenir. Temiz olmayan suların içindeki balıkları yıkayıp yemek caizdir. Avlanan bir balığın içinden çıkan balık, sağlamsa yenir.

Sual: Besmelesiz tutulan balık yenir mi?
CEVAP
Balık tutanın Müslüman olması ve Besmeleyle tutması şart değildir.

Sual: İçini temizlemeden çiroz balığını kurutuyor, sardalyenin de salamurasını yapıyoruz. Böyle balıkları yemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
İçini temizlemek gerekir. (Tahtavi)

Sual:
Suda ölen balığı yemekte bir mahzur var mıdır?
CEVAP
Balık kendiliğinden ölmüşse hastalıktan ölmüştür yenmez. Ama bir yere sıkışarak veya buz arasında kalarak veya elektirikle falan ölmüşse yenir.

Sual: Oltayla balık tutmanın dinimizde hükmü nedir?
CEVAP
Oltayla balık tutmakta mahzur yoktur. Dinamitle falan da öldürmek caizdir. Bıçakla keserek öldürülse de yenir. Koyunları da bıçakla kesmek onlara eziyet olmaz.

Sual: İçi ayıklanmadan yapılmış konserveyi sonradan yerken içi ayıklanırsa yemek caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir. İçi temizlenmeden pişirilen balık yenmez. Fakat salamurasının içi temizlenerek yenir.

Sual: Balık canlı iken başını kesip temizlemek caiz olur mu?
CEVAP
Ölmeden önce başını kesmek uygun değildir. Kesilirse de yemek caizdir.

Sual: İlaçla öldürülen balığı yemek caiz mi?
CEVAP
İnsana zarar vermezse caizdir.

Havyar
Sual:
Balıktan çıkan havyar yenir mi?
CEVAP
Yenir.
(Berika)

Bira mayası

Bira mayası

Sual: Bakkallarda bira mayası adı altında satılan mayayı kullanmak caiz midir?

CEVAP
Bira mayası denilen mayanın içinde alkol yoktur. Bira mayası diyorlar. Aslında hamur mayasıdır. Hamur mayalamak için kullanmakta mahzur yoktur. Arpalar ıslanınca filizlenir. Filizler koparılıp, arpalar da kurutularak un yapılır. Buna malt denir. Malt, sarı toz veya şerbet halinde, skorbut denilen kanama veya zâfiyette ve çocuk mamalarında kuvvet verici ve hazım için kullanılır. İçinde alkol yoktur. Bunu da yiyip içmek günah değildir. (Seadet-i Ebediyye)

Malt içeceği
Sual:
Malt içeceğini içmek caiz mi?
CEVAP
Malt, sarı toz veya şerbet hâlinde, iskorbüt denilen kanama veya zafiyette ve çocuk mamalarında kuvvet verici ve hazım için kullanılır. Anne sütünü de artırır. Yiyip içmek günah değildir.

Üzümden şarap yapılıyor diye, üzüme haram denmeyeceği gibi, bira yapımında kullanılıyor diye malttan yapılan içeceğe haram denmez. İçine alkol konmadıkça, içmenin mahzuru olmaz.

Hayvan kesimi

Hayvan kesimi

Sual: Her ülkede, etli yemek yemek caiz midir?

CEVAP
Müslümanların, müşrik olmayan Hristiyanların ve Yahudilerin kestikleri mısmıl hayvanların etleri yenir. Mısmıl, sığır, davar gibi eti yenen hayvanlara denir. Ateistlerin, dinsizlerin, Budistlerin, Hinduların ve diğer bâtıl dinlere mensup kimselerin kestikleri hayvanın eti yenmez. Müşrik olmuş Hristiyanların ve Yahudilerin kestiği etler de yenmez, ama müşrik mi diye de araştırmak gerekmez. Hristiyan veya Yahudi olarak bilinen kimselerin kestikleri yenir. Müslümanım dediği hâlde, mürted olmuş kimselerin kestiği etler yenmez. Bunları da araştırmak gerekmediği için, kasaplarda ve marketlerde satılan etleri yemek caizdir, yani tenzihen mekruhtur.

Sual: (Allah ismini söylememiş, ama zıddını da ifade etmemişse kitap ehlinin kestiği yenir. Mutlaka besmele çekmiş olması yahut kendi dillerinde Allah'ın ismini söylemiş olması şart değildir) deniyor. Besmelesiz kesilen hayvan leş olmaz m?
CEVAP
Evet, leş olur. Bir âyet-i kerime meali:
(Leş, akıcı kan, pis hınzır ve Allah’tan başkasının adıyla kesilmiş olan hayvanları yemek haramdır.) [Enam 145]

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Besmeleyle attığın okla avladığını ye, av köpeğini de besmeleyle salmışsan ve talimli köpekse, yersin. Köpek talimsizse yetişip kesersen yersin.) [Müslim]

Besmele kasten terk edilirse leş olur. Unutulursa mahzuru olmaz. Şafii’de Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki’de, Besmele unutulursa da yenmez. İki hadis-i şerif meali:
(Hayvan keserken Besmele unutulursa yerken söylemek yeter.) [Beyheki]

(Hayvanı keserken besmeleyle beraber tekbir de getirin.) [Bismillahi Allahü ekber deyin.] [Taberani]

Müslümanın veya ehli kitap olan kâfirin, Allahü teâlânın ismini veya bir sıfatını, herhangi bir dille söyleyerek, kestiği yenir. Söylemezse, hayvan leş olur. (Hindiyye)

Hristiyanın kestiğini yemek
Sual:
Kur'an-ı kerimde Ehl-i kitabın kestiği hayvanın yeneceği bildiriliyor. Acaba bugünkü Hristiyanlar da ehl-i kitap mıdır? Kestikleri hayvanlar yenir mi?
CEVAP
Bugünkü Hristiyanların, dinlerinin esası teslistir. Yani, (İsa, tanrıdır veya tanrının oğludur, ebedi olan tek tanrı, onu çok seviyor. Onun her istediğini yaptığı, yarattığı için her şeyi ondan istiyoruz, ona ve onu temsil eden putlarımıza, bu niyetle yalvarıyoruz. Tanrı ve oğul, çok sevilen kimse demektir) diyerek, böyle inananlara ehl-i kitap denir ve kestikleri yenir. Keserken, İsa veya üç tanrıdan biri derse, yenmez. Böyle inanır, fakat söylemezse, yine yenir.

Resmin, heykelin sahibinde ve haçta üluhiyyet sıfatı bulunduğuna inanarak, mesela, istediğini yaratır, hastaya şifa verir diyerek tazim etmek, küfür olur, şirk olur. Tazim etmesi ibadet, tapınmak olur. Hristiyanlardan, (İsa Allah’ın oğlu, melekler de kızlarıdır) diyerek, kız-erkek resimlerine ve heykellere hürmet edenler müşriktir. Barnabas ve Aryüs mezhebinde olanları, böyle inanmadıkları için, müşrik değil, ehl-i kitaptır.

Bir peygambere ve bunun, sonradan bozulmuş olan mukaddes kitabına inanan bir kâfir, bu peygamber tanrıdır veya oğludur dese ve putlara yalvarırsa da, buna ehl-i kitap denir. Çünkü, ilah, rab, tanrı, baba gibi isimler, yardım eden, yaratılmaya sebep olan, çok sevilen manasına da kullanılır.

Bu isimleri, Hazret-i İsa’ya, bu manalarla söyleyene müşrik denmez. Ona, üç tanrıdan biri veya tanrı denilmesi, hakiki bir söz değil, mecaz olur. İsa da, ebedidir. Her şeyi yoktan yaratır diyen Hristiyanlar, ehl-i kitap değildir, kestikleri yenmez. Hazret-i İsa’yı sevdiklerinden dolayı, istediklerinin yaratılmasına sebep olmaları için putlara, heykellere yalvaran Hristiyanlar ehl-i kitaptır. Ehl-i kitabın hepsi de kâfirdir. (Hindiyye)

Dinsizin kestiği
Sual:
Dinsizlerin kestiği hayvan yenir mi?
CEVAP
Yenmez.
Müslüman kasaptan alınan bir etin, nasıl kesildiği bilinmiyorsa, helal olmak ihtimali varsa, [yani, kesenler Müslüman ve dinsiz karışıksa], yemek caiz olur. (Mizan-ül-kübra, Hadika, Berika, Mezahib-i erbea, Hayat-ül hayvan)

Sual:
Kesmeyip de, bir yerine bıçak saplayarak, alnına vurarak veya boğarak veya ilaçlayarak, elektrikleyerek öldürülen kara hayvanları yenir mi?
CEVAP
Hayır, bu şekilde ölen hayvan leş olur. Bunları yemek haram olur.

Tüfekle vurmak
Sual:
Kaçan sığırı, koyunu, tavuğu tüfekle, tabancayla vurunca yemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Çünkü sığır, koyun, tavuk, av hayvanı değildir. Tüfekle vurulursa, ölmeden önce kesmek gerekir. Kesilmezse yenmez. (Bedayi)

Sual:
Hayvanı kesmeden şoklamanın dinen mahzuru var mı?
CEVAP
Şoklamak uygun değil ama kesilince haram olmaz. Canı varken, yani ölmeden önce kesilirse yenir. Şoklamanın yemek açısından mahzuru olmaz.

Sual: Soluk borusu ve şah damarı kesilmese, başka damarı kesilip az miktarda kan aksa, bu hayvanın eti yenir mi?
CEVAP
Yenir.

Sual: Kurbanlık koyuna taksi çarpıp kan akarak öldü. Eti yenir mi?
CEVAP
Yenmez. Ölmeden önce kesilse idi yenirdi.

Sual: Kurşun attığım keklik, yaralanıp önüme düştü. Bıçak olmadığı için, kellesini kopardım. Yemek caiz mi?
CEVAP
Kurşunla kan çıktıysa caiz olur.

Sual: İsviçre’de hayvanı bayıltıp kesiyorlarmış. Yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Haram olarak ensesinden kesilen hayvanı yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kadınlar hayvan kesebilir mi?
CEVAP
Evet, kadınlar da hayvan kesebilir, mahzuru yoktur. Genelde hayvan kesimi güç kuvvet istediği için kadınlar büyük baş hayvan kesemezler. Tavuk, kaz gibi hayvanlarıysa rahatça kesebilirler.

Yurt dışında et yemek caiz mi?
Sual:
Hristiyan ülkelerde, kasaptan et alıp yemek caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caizdir. Kimin kestiği, nasıl kestiği bilinmeyince, Müslüman veya Ehl-i kitap karışık olan her ülkeden et alıp yemek caiz olur.

Kendi dilleriyle de olsa Allah’ın adıyla kesiyorlarsa yemek caiz olur. Yahudiler Allah’ın adıyla kesiyorlar. Yahudi’nin kestiği yenir. Hristiyanların nasıl kestiği bilinmiyorsa, bilinmediği için yine yenir. Şâfiî mezhebinde hayvanı keserken Besmele çekmek şart olmadığı için, Besmeleyle kesilmediği bilinen yerlerde Şâfiî mezhebini taklit edilerek alınan et yenebilir.

Allah’tan başkası adına kesilen hayvan
Sual:
Falanca zat beldemize geldi diye, ona saygı veya şükür için, Besmeleyle kesilen hayvanın eti yenir mi?
CEVAP
Yolcusu veya sevdiği saydığı kimse gelince, sevinç veya o insan için saygı hayvanı veya şükür hayvanı kesmek caiz değildir. Yolcu gelmeden veya gelince adak edilir ve adak olarak, yani Allahü teâlâ için kesilir, etleri fakirlere yedirilir. Zenginler yiyemez. (Seadet-i Ebediyye)

Hayvan, Allah’ın adıyla kesildiği için eti haram olmaz. Fakirlere yedirmek gayesiyle de olsa, gelen kimsenin ismi söylenerek veya İsa aleyhisselam adıyla, Muhammed aleyhisselam adıyla denilerek kesilirse, böyle hayvanın eti yenmez. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’tan başkasının adıyla kesilmiş olan hayvanın etini yemek haramdır.) [Enam 145]

Birinci örnekte, hayvan Allah adıyla kesiliyor, fakat niyet bozuktur, gelen zata saygı için kesiliyor. İkinci örnekte ise, niyet düzgün olsa bile, Allah’ın ismiyle değil de, başkalarının ismiyle kesildiği için, o et yenmez.

Yaralı hayvanı kesmek
Sual:
Kurdun yaraladığı koyun, ölmek üzereyken kesilirse eti yenir mi?
CEVAP
Evet, Besmeleyle boğazından kesilirse yenir. (Hindiyye)

Diri hayvandan koparılan et
Sual:
Kurdun canlı koçtan kopardığı kuyruğu yemek caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olmaz, çünkü hadis-i şerifte, (Diri hayvandan koparılan et, leştir) buyuruldu. (Hindiyye)

Kurt koçu öldürmüşse, artık o hayvan leş olmuştur, yenmez. Ölmeden boğazından kesilirse yenir.

Besmelesiz kesilen hayvanın eti
Sual: Besmelesiz kesilen ve gayr-i müslimlerin kestikleri hayvanların eti yenir mi?
Cevap:
Kasten, yani bilerek Besmele çekmeden kesilen hayvanı ve besmelesiz tutulan av hayvanını, kitapsız kâfirlerin, mürtetlerin kestiği, avladığı hayvanı yemek haramdır. Böyle tutulan balığı yemek haram değildir. Kesmeyip de, bir yerine bıçak saplayarak, ensesine ve alnına vurarak veya boğarak yahut ilaçlayarak, elektrikleyerek öldürülen kara hayvanları, leş olur. Bunları yemek haram olur.

Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına göre ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın ismini söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde, Besmelesi unutulan da yenmez.

Besmele ile gönderilen av köpeğinin ve doğan kuşunun yakalayıp, ısırarak yaralayıp öldürdüğü av hayvanı yenir. Diri getirdikleri av hayvanını kesmek lazımdır. Köpeğin, yaralamayıp boğduğu ve yaralayıp etinden yediği av, yenmez.

Hayvan sakatatları

Hayvan sakatatları

Sual: İşkembe, karaciğer, dalak gibi, hayvanların sakatatlarının yenmesinde bir mahzur var mıdır?

CEVAP
Üçünü de yemek caizdir. Kur’an-ı kerimde kan haram edildiği için, aklını ölçü alan bazı kimseler ve bazı müsteşrikler, (Dalak kandır, ciğer kandır, öyleyse yemek haramdır) diyorlar. Kur'an-ı kerimde mealen (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3)

Meyte, kendiliğinden ölen, leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak kendi kendine ölen balığın haram olduğunu söyler. Müsteşrike göre sadece delil Kur'andır. Halbuki Allahü teâlâ mealen (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur'ana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Kur'an-ı kerime bakınca müsteşrik balığın yenmeyeceğini anlar.

Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram olduğunu anlar. Fakat sünnete bakılınca balık ve dalağın helal olduğu görülür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balık ve çekirge, iki kan da karaciğer ve dalaktır.) [İbni Mace]

Peygamber efendimiz Meyteyi açıklamasaydı, hiçbir Müslüman balık yiyemezdi.

Uykuluk
Sual:
Kasaplarda uykuluk diye bir şey satılıyor. Bunu yemek caiz midir?
CEVAP
İnsanlar uykuluğu farklı biliyorlar. Uykuluk olmayana da uykuluk dedikleri görülüyor. Ölçü şu: Adı önemli değil, önemli olan bez olup olmamasıdır. Bez olanlar yenmez.

Kokoreç
Sual:
Kokoreç yemek caiz mi?
CEVAP
Kokoreç yenir. İçine koç yumurtası da konuyor diyorlar. Konuyorsa yenmez.

Tavuk yemek

Tavuk yemek

Sual: Tavuk yemlerine kan karıştırıldığı söyleniyor. Bu yemi yiyen tavukları yemek caiz midir?

CEVAP
Dinimizde görmeden kesin hüküm vermek caiz olmaz. Görerek veya adil bir Müslümanın söylemesiyle anlaşılır. Fakat sorup araştırmak gerekmez. Bir kısmına hile yapıldığı görülünce, diğer hepsine de hile yapıldığı kesin olarak söylenemez. Bir tavuğun necaset yediği kesin olarak bilinince, o tavuk üç gün ayrı bir yere konur. Bu üç gün zarfında tavuğun içindeki necaset kimyevi değişikliğe uğrar. Üç gün sonra o tavuğu yemek helal olur.

Şarap da sirke olunca temiz olur. Domuz yağı dâhil, necasetli yağlar, sabun yapılınca temiz olur. Bütün kimyevi değişmeler böyledir. (Redd-ül-muhtar, Seadet-i Ebediyye)

Sual:
Tüylerinin kolay yolunması için kesilen tavuklar sıcak suya bırakılıyor. Böyle tavukları yemek caiz midir?
CEVAP
Yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Yenmesi haram olur. Eğer, karnı yarılıp içi yıkanıp temizlendikten sonra, kaynar suya konursa, tüylerine necaset bulaşmamışsa, yenmesi helal olur. (Ebüssüud Efendi Fetvası)

Kaynamayan sıcak suda bırakılan içi boşaltılmamış tavuğun, yalnız derisi necis olur, böyle bir tavuğun içini boşalttıktan sonra, üç defa soğuk suyla yıkanınca her yeri temiz olur. İşkembe de böyle 3 defa yıkanınca temiz olur. (Redd-ül-muhtar)

Nasıl kesildiği, nasıl haşlandığı, necis olduğu kesin olarak bilinmezse yenmesi günah olmaz. (Eşbah)

Sual
: Duyduğuma göre, bazı kesim yerlerinde, bıçaklara besmele yazdırmışlar onlarla kesiyorlarmış. Bazı yerlerde de, makineye besmele yazmışlar. Bazı yerlerde de sabah bir kere besmele çekmek yeter deniyormuş. Böyle kesilen tavuk ve diğer hayvanlar yenir mi?
CEVAP
Bütün din kitaplarında her hayvan için ayrı besmele çekilmesinin gerektiği bildiriliyor.

Evcil hayvanla yabani hayvanların kesimi farklıdır.

Avcı, tavşana, kekliğe silah atarken, ava tazıyı [av köpeğini] salarken, kekliğe, bıldırcına şahini gönderirken besmele çekmekle o hayvan dine uygun kesilmiş sayılır. Ama bir tavuğa besmeleyle kurşun atılsa o hayvan yenmez; çünkü tavuğu tutup kesme imkânı vardır.

Büyük çiftliklerde binlerce tavuk aynı anda kesilecekse, her tavuk kesim yerine konunca besmele çekmek gerekir. Sonra makinenin düğmesine basarken de bir besmele çekilse kifayet eder. Çünkü her biri besmeleyle konulmuştur.

Sual: Burada tavukları ağızlarına bıçak sokarak beyinlerini parçalayıp öldürüyorlar. Böyle kesilen tavukları yemek caiz olur mu?
CEVAP
Bahsettiğiniz şekilde kesilen tavukları Müslümanların yemesi caiz olmaz. (Tahtavi)

Sual:
Tahlil için kan alırken ölen tavuğu yemek caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Leş olarak ölmüş tavuktan çıkan yumurta yenir mi?
CEVAP
Yenir.

Sual: Tavuk gibi kümes hayvanlarını kestikten sonra, tüylerini kolayca yolabilmek için sıcak suyun içine atmanın dinen mahzuru olur mu?
Cevap:
Tavuk kesilip, tüylerini dökmek, yolmak için, karnı yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Ebüssü'ûd efendi fetvasında buyuruluyor ki:
“Bir tavuk boğazlanıp içi ve kursağı çıkarılmadan, kaynar suda haşlasalar, yolsalar, yemesi helal olmaz, haramdır. Kesip içi ve kursağı çıkarılıp, içi yıkandıktan sonra haşlanırsa, tüylerine necaset bulaşmamış ise, yemesi helal olur.”

Redd-ül-muhtârda da deniyor ki:
“Kaynamayan sıcak suda bırakılan, içi boşaltılmamış tavuğun yalnız derisi necis olur, yolunup, içi boşaldıktan sonra, üç kere, soğuk su ile yıkanınca, her yeri temiz olur. İşkembe de, böyle üç kere yıkamakla temiz olur.”

Yiyeceklerdeki kurt

Yiyeceklerdeki kurt

Sual: Bazıları, kirazın içindeki kurdun, kendiliğinden meydana geldiğini, bunun için kurtlu kiraz yemekte mahzur olmadığını söylüyorlar. Kurtlu kiraz yemek uygun mu?

CEVAP
Kirazdaki kurt, "Kiraz sineği" denilen bir sineğin kiraz içine koyduğu yumurtalardan hasıl olur. Kurtlu kiraz yenmez. Kiraz alınca 3-5 tanesinin içi açılır. Kurt yoksa diğerlerini açmadan yemek caiz olur. Eğer bir tane bile kurt görülse, hepsinin içine bakmak gerekir. (Berika)

Kurtlu gıda yenmez
Sual:
Un, irmik, mercimek, fasulye, nohut gibi gıdalar kurtlanınca yemek caiz midir?
CEVAP
Kurtlanmış gıdalar yenmez. Un gibi olanlar elenince, fasulye gibi olanlar da temizlenince, yenmesi caiz olur.

Sual:
Kaz düşen kuyudan, 6 aydır su çekilmiş. Şimdi temiz oldu mu?
CEVAP
Evet.

Sual:
Koyun sağılırken kığ düşüyor. Bu sütü kullanmak caiz mi?
CEVAP
Zaruret olduğu için, hemen alınırsa caiz olur.

Kurtlu elma yemek
Sual:
Kurtlu elmanın, kurdun yediği yerini atıp o elmayı yemek günah mıdır?
CEVAP
Hayır, hiçbir mahzuru olmaz.

Sual:
Bir incirde kurt görülüyor. Bütün hoşafı dökmek mi lazımdır?
CEVAP
Görülen yenilmez.

Sual:
Koca bir kazan hoşafta 3-5 kurt görülse dökmek gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez.

Sual:
Yeşil küflü küp peynirlerini yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual:
Yumurtadan çıkan az kanı atıp yumurtayı yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Kımız, kefir ve kombu çayı

Kımız, kefir ve kombu çayı

Sual: İnek sütü, kefir mayasıyla mayalanıyor ve bu esnada az da olsa alkol teşekkül ediyor. Buna kefir deniyor. Bir de, Kombucha mantarının üremesiyle elde edilen ve az da olsa içinde alkol bulunan kombu çayı vardır. Kefirin de, kombu çayının da birçok hastalıklara iyi geldiği söyleniyor. Bunları ilaç olarak kullanmakta mahzur var mıdır?

CEVAP
Bugün kefir ve kombu çayının yerini tutan ilaç çoktur. Bunları kullanmaya zaruret de yoktur. Eğer, salih bir doktor, (Kefir veya kombu çayı şu hastalığa iyi gelir. Bu hastalık için mubah başka ilaç yoktur) derse, o zaman bunları kullanmak caiz olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İhtimar [mayalanarak alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

Bu hadis-i şerifin fıkıh kitaplarında nasıl açıklandığına bakalım:
Bal, incir, arpa, buğday, mısır, darı, erik, kayısı, elma ve benzerlerinden biri, soğuk suda durup ısıtılmasa da, alkol teşekkül ederek bira gibi olur. Bira, tadı acı ve keskin olduğu [alkol bulunduğu] için azı da çoğu da, her ne maksatla içilirse içilsin, İmam-ı Muhammed’e göre haramdır, fetva da böyledir. Diğer üç mezhepte de haramdır. Yapıları, bileşimleri aynıdır demek değildir. Çünkü Muhammed aleyhisselam, maddelerin hakikatlerini, fen bilgilerini öğretmek için değil, bunların hükümlerini bildirmek için gönderilmiştir. Kısrak, inek sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, bira gibi alkollü olur. Kısrak sütünden yapılana Kımız, inek sütünden yapılana Kefir denir. İçilmesi haramdır. (Seadet-i Ebediyye)

Yoğurt ve kefir
Sual:
Sütten yoğurt olunca haram olmuyor da, aynı sütten kefir olunca niye haram oluyor?
CEVAP
Akıl ve mantıkla din olmaz. (Üzümden pekmez, sirke olunca haram olmuyor da, şarap olunca niye haram oluyor) demeye benzer ki, caiz değildir. Mantıkla, kıyasla din olmaz. O zaman, insan sayısı kadar din ortaya çıkar.

Kefirde alkol var mı?
Sual:
Meşhur bir hoca, (İçine alkol konmadığı için, kefir içmek caizdir) diyor. Dışarıdan içine alkol konmadığı hâlde, zamanla alkolleşse de, kefir içmek caiz mi oluyor?
CEVAP
(Kefirin içine alkol konmuyor) demek çok tuhaftır. Çünkü maya koyarak içki imal etmek ayrı şey, sıvı gıdaların zamanla alkolleşmesi ayrı şeydir.

Üzüm suyu, şarap hâline gelince haram olur. Şarap sirkeye dönüşünce helâl olur. Boza, ekşiyerek zamanla alkol teşekkül eder, bira gibi haram olur. Hurma su içinde ısıtılmadan bırakılınca, köpüklenir ve tadı keskin olursa yani alkolleşirse içilmesi haramdır.

Portakal ve diğer meyvelerdeki alkol oranı kefirdekinden daha çok diyerek kefir içmeyi caiz görenler de vardır. Bu da yanlıştır. Çünkü dinimizde alkolün azlığı çokluğu önemli değildir. Bir damla şarap da haramdır. Ama dinimiz, içinde tabiî olarak alkol bulunan meyve yemeyi veya sirke içmeyi haram kılmamıştır. Fakat alkol teşekkül eden içeceklerin damlasını haram etmiştir. Demek ki, kımızda, birada ve kefirde, bir damla alkol olsa da haramdır. Fakat hamurda, meyvede, yoğurtta, ekmekte 10 damla alkol olsa haram değildir. Çünkü birinde alkol tabiî olarak bulunuyor, ötekinin alkolleşmesine biz sebep oluyoruz.

Kefir Şâfiî'de de haramdır
Sual:
Şâfiî mezhebinde kefir, kımız ve bira haram mıdır?
CEVAP
Evet, haramdır. İnek sütünden yapılana kefir, kısrak sütünden yapılana kımız, arpadan yapılana bira denir. Bunlar dört mezhepte de haramdır. Kısrak, inek sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar. Birincisine (Kumis = kımız), ikincisine (Kefir) denir. Bira gibi haramdırlar. İmam-ı Muhammed’e göre, müselles denilen içkiler, gaz çıkarmış ve tadı keskin olmuşsa, sarhoş etmeyecek kadar az içilmesi de haram olur. Fetva da böyledir. Bunlar, diğer üç mezhepte de haramdır. (Çoğu sarhoş eden içkinin, azını içmek de haramdır) hadis-i şerifi, bunların haram olduğunu bildirmektedir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual: Sütten yapılmakta olan kefir denen içeceği, içmenin, kullanmanın, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
İmâm-ı Muhammede göre, gaz çıkarmış ve tadı keskin olmuş içeceklerin, sarhoş etmeyecek kadar azının içilmesi de haram olur, fetva da böyledir. Diğer üç mezhepte de böyledir. Çünkü, Peygamber efendimiz;
(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını içmek de haramdır) ve;
(Sarhoş eden her içki şaraptır ve hepsi haramdır) buyurdu.

Bu hadis-i şerif, gaz çıkarmış ve tadı keskin olmuş içeceklerin hepsinin haram olduğunu bildirmektedir. Muhammed aleyhisselam, maddelerin hakikatlerini, fen bilgilerini öğretmek için değil, bunların hükümlerini bildirmek için gönderilmiştir.

Kısrak, inek, deve sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar. Birincisine Kumis, ikincisine Kefir denir ki, bira gibi haramdırlar. Bu hususta, İskilibli M.Âtıf Efendi'nin "Men’i müskirât" kitabında geniş bilgi vardır.

Az alkole fetva vermek

Az alkole fetva vermek

Sual: Gazetelerde şöyle bir fetva yayınlandı:
(Sarhoşluk verecek derecede alkol bulunmayan içeceklerin içilmesi caiz, sarhoş edecek derecede alkol bulunan içeceklerin içilmesi ise haramdır. Sarhoş etmediği için kefirin içilmesi caizdir.)
Peki bir iki bardak bira da insanı sarhoş etmiyor. Bira da mı caizdir?

CEVAP
Duyulan her şeye inanmamak gerekir. Yukarıdaki ifadeleri bir ilim adamı söyleyemez. Çünkü din kitaplarında bildirilen hadis-i şeriflerde alkolün zerresi de haramdır. Ayrıca çoğu sarhoş eden içeceklerin azı da haramdır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Çoğu sarhoş eden şeyin, azını da içmek haramdır.) [Nesai, Tirmizi]

(İhtimar [mayalanarak alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

(Bir zaman gelecek, içkinin adı değiştirilecek ve helal sayılacaktır.)
[İ. Ahmed]

Bu hadis-i şeriflerin fıkıh kitaplarında nasıl açıklandığına bakalım:
Bal, incir, arpa, buğday, mısır, darı, erik, kayısı, elma ve benzerlerinden biri soğuk suda durup ısıtılmasa da, alkol teşekkül ederek bira gibi olur. Bira, tadı acı ve keskin olduğu [alkol bulunduğu] için azı da çoğu da, her ne maksatla içilirse içilsin, imam-ı Muhammede göre haramdır, fetva da böyledir. Diğer üç mezhepte de haramdır. Çünkü, Peygamberimiz, (Çoğu sarhoş eden içkinin, azını içmek de haramdır) buyurdu. Bu hadis-i şerif, hepsinin haram olduğunu bildirmektedir. Yapıları, bileşimleri aynıdır demek değildir. Çünkü Muhammed aleyhisselam, maddelerin hakikatlerini, fen bilgilerini öğretmek için değil, bunların hükümlerini bildirmek için gönderilmiştir. Kısrak, inek sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, bira gibi haram olur. Kısrak sütünden yapılana Kımız, inek sütünden yapılana Kefir denir. (Seadet-i Ebediyye)

Kefir bira gibidir, zaruretsiz içilmez. Bugün kefirin yerini tutan ilaçlar vardır. Bunları kullanmaya zaruret yoktur. Eğer, salih bir doktor, (Kefir, şu hastalığa iyi gelir. Bu hastalık için mubah başka ilaç yoktur) derse, o zaman kefir kullanmak caiz olur.

Bazı cahiller, portakal ve diğer meyvelerdeki alkol oranı kefirdekinden çok diyerek kefir içmeyi caiz görüyorlar. Dinimiz, alkol de bulunsa meyve yemeyi haram kılmamıştır.

Nakli bırakıp aklı ölçü alınca, yukarıdaki mantıkla, zararı az diye bir çayına oyun oynamaya yani kumara da fetva verebilirler, bir dilim domuz eti yemenin mahzuru olmaz diyerek de fetva verebilirler. Aklı değil, nakli ölçü almalıdır.

Yemeklere alkol katmak

Yemeklere alkol katmak

Sual: Aşağıdaki yazıda doğruluk payı var mıdır?
(Alkol ve alkollü içkiler, keyif verici, uyuşturucu olarak içildikleri takdirde haramdır. Bunlar kaynatılır, pişirilen yemeklere katılır ve içki olmaktan çıkarılırlarsa normal gıdaya döner, haram listesinden çıkarlar. Hazret-i Ömer, kaynatılmış şarabı içmiş, içmek istemeyen Ubade b. Samit adlı sahabiye şöyle çıkışmıştır: 'Ey ahmak! O kaynadı, şaraplığı kalmadı. Sen, sirkeyi içmiyor musun? O da bu sudan...”
O halde, alkolün pişmekte olan yemeklere, lezzet verici olarak katılmasının (et ve balığa bir miktar şarap ekleyerek pişirmek gibi) dinen hiçbir sakıncası yoktur.) [bkz. Ebu Zehra 299]

CEVAP
Zerre kadar doğruluk payı yoktur. Üstelik Hazret-i Ömer’e de iftiradır. Ebu Zehra mezhepsiz bir yazardır. Şarap, sirke mayası ile mayalanır, alkol sirkeye dönüşür. Kimyasal değişmeye uğradığı için sirke içmek günah değildir. Yemeğe konan şarap sirkeye dönüşmez. Mezhepsiz yazar dinimizi sulandırmaya çalışmaktadır.

Sual: Şaraptaki alkol yemek piştiği için yok oluyor ve yemek yedikten sonra insana kötü tesirde bulunmuyor. Bu durumda neden caiz olmuyor?
CEVAP
Bir damla alkol içilse de haramdır. Ölçü, zarar vermesi veya zarar vermemesi değildir. Besmelesiz kesilen kuzu eti yenmez, leş olur, haram olur. Bir damla kan veya bir damla idrar içmek insana zarar vermez, ama haramdır. Dinin emrinde bir sebep aranmaz, sadece o emre uyulur.

Sual: Eti ispirto alevine tutarak pişirmek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Esansı, alkolde eritilen çayı, yıkayıp içmekte mahzur var mı?
CEVAP
Mahzur yoktur.

Sual: Alkol verilen döğüş horozu, yara alınca kesiliyor. Eti yenir mi?
CEVAP
Necaset yemiş tavuk gibidir. Alkol yeni verilmişse yenmez. Üç gün önce verilmişse yenir.

Sual: İthal tütünler alkolle yıkanıyormuş. Böyle sigarayı içmek caiz midir?
CEVAP
Kesin bilinmedikçe, zanla hareket edilmez, yani alkollü denmez. Eğer alkolle yıkandığı kesin biliniyorsa, o zaman içmek caiz olmaz.

Sual: Alkolsüz bira içmek caiz mi?
CEVAP
Temiz idrar demeye benzer. (Alkol yoksa bira denmez. Alkolsüz arpa suyu denebilir.)

Sual: Taze sirkede alkol oluyor. Böyle taze sirke yemek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Pastörize üzüm suyu
Sual:
Pastörize edilmiş üzüm suyunda alkol olabilir mi, içilmesi uygun mudur?
CEVAP
Usulüne uygun pastörize edilen üzüm suyunda alkol olmaz, içilebilir. Pastörize işi usulüne uygun yapılmazsa, bozulup şaraplaşabilir. Şaraplaşan üzüm suyu köpürür, tadı ve kokusu değişir. Üzüm suyuna hiç benzemez. Zaten içerken anlaşılır, şaraplaşmış üzüm suyu içilmez.

Meyvelerde alkol
Sual:
Portakal, limon gibi meyvelerin kabuğunda ve çürümeye başlayan meyvelerde alkol oluyor. Bu halde limonu kabuğuyla çaya koymak veya portakal kabuğundan reçel yapmak caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur. Alkol teşekkül etmeyen olgun bir meyve yoktur. Meyvelere, ekmeğe dinimiz izin vermiştir. Dinin yasak ettiği alkol ise, içilmez.

Yemeğe konan şarap
Sual:
(Yemeğe konan şarap, yemek pişerken kimyasal değişikliğe uğradığı için mahzuru olmaz) diyorlar. Bir de, elbisemize şarap dökülse kuruyunca uçup gider diyorlar. Bunlar doğru mudur?
CEVAP
Doğru değildir. Yemeğe konan şarap kimyasal değişikliğe uğramaz. Şarabın su kısmı kuruyunca uçar, ama necis kısmı kalır. Elbisemize bir bardak idrar dökülse, kuruyunca su kısmı uçup giderse de necis kısmı kalır. Yemeğe konan şarabın veya idrarın da necisliği devam eder.

Alkolün damlası necistir
Sual:
(Bir yemeğin veya içeceğin içine bir kaşık şarap konsa, onu içmek haram olmaz, çünkü o yemekten veya o içecekten ne kadar çok yenilip içilse de, insan sarhoş olmaz) deniyor. Mezhebi olmadığını iftiharla söyleyen Ebu Zehra da, (Alkollü içkiler kaynatılır, pişirilen yemeklere katılır ve içki olmaktan çıkarılırlarsa normal gıdaya dönerler, haram listesinden çıkarlar. Alkolün pişmekte olan yemeklere, lezzet verici olarak katılmasının, et ve balığa bir miktar şarap ekleyerek pişirmenin dinen hiçbir sakıncası yoktur) diyor. Alkol, idrar gibi necis değil mi? Yemeğin veya içeceğin içine bir kaşık idrar konsa o yemek necis olmaz mı?
CEVAP
Elbette necis olur. İçinde %10 civarında alkol bulunan şarabın bile damlası necistir. Şarap, sirke mayasıyla mayalanırsa, alkol sirkeye dönüşür. Kimyasal değişmeye uğradığı için sirke günah değildir. Yemeğe konan şarapsa asla sirkeye dönüşmez. Böyle yanlışlarla dinimizi sulandırmaya çalışıyorlar.

İspirtosu [alkolü] az olan şarap da haramdır. Sarhoş etmese de, damlasını içmek haramdır, helâl diyen kâfir olur. Şarap, idrar gibi kaba necasettir. Her türlü kullanmak, ilaç yapmak, hayvana içirmek, lavman yapmak, buruna çekmek sözbirliğiyle haramdır. Şarap köpüklendikten sonra, kaynatılıp üçte ikisi gitse de geride kalanı ve imbiklenerek elde edilen ispirtonun, rakının şarap gibi, galiz necaset olduğu sözbirliğiyle bildirilmiştir. Bunların damlasını da içmenin haram olduğu, Behcet-ül-fetâvâ’da yazılıdır. (Seadet-i Ebediyye)

Hamrın [alkolün], şarap gibi kaba necaset olduğu sözbirliğiyle bildirildi. (Redd-ül muhtar)

Alkollü içkilerin hepsi kaba necasettir ve haramdır. Bir hadis-i şerifte, (İhtimar [mayalanarak alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır) buyuruldu. (Ebu Davud)

Bu hadis-i şerif, fıkıh kitaplarında şöyle açıklanıyor: Bal, incir, arpa, buğday, mısır, darı, erik, kayısı, elma ve benzerlerinden biri soğuk suda durup ısıtılmasa da, alkol teşekkül ederek bira gibi olur. Bira, tadı acı ve keskin olduğu [alkol bulunduğu] için azı da çoğu da, İmam-ı Muhammed’e göre haramdır, fetva da böyledir. Diğer üç mezhepte de haramdır. (Seadet-i Ebediyye)

Hamrın haram olması, zatından dolayıdır, yoksa sarhoş ettiğinden dolayı değildir. Damlası da, zerresi de haramdır. İdrar, kan gibi şer’an kaba necasettir, murdardır. Damlası, zerresi de necistir. (Men’i müskirat)

Yoğurt ekşirse
Sual:
Çok ekşimiş yoğurdu yemek caiz midir? Yoğurt ekşiyince alkol teşekkül eder mi?
CEVAP
Hayır, yoğurt ekşise de alkol teşekkül etmez. Ekşi yoğurt yemenin mahzuru olmaz, hattâ sağlık açısından daha iyidir.

Sirkeye şarap dökülse
Sual:
İçine şarap dökülmüş sirke yenir mi?
CEVAP
Dökülen şarap, sirkeye dönüştüğü zaman yenir. Normal şarap bile, sirke hâline gelince yenir.

Sual: Alkol karıştırılarak pişirilen et, temiz olur mu, yenebilir mi?
Cevap:
Herhangi bir eti, şarap veya ispirto ile kaynatınca, et necis olur, hiçbir suretle temizlenemez. Üç kere temiz su ile kaynatıp, her birinde soğutulunca, temiz olur da denildi.

Filtrele

Geri