Amfizem Türleri Nelerdir?

Amfizemin en sık görülen formu kronik bronşitle birlikte olan kısmı sentrilobüler amfizemdir. Bu amfizem türü akciğerin üst bölgelerinde görülen şeklidir. Sentrilobüler amfizemde, doğrudan alveollere giden bronşların ince dalları başlangıçta etkilenir. Alveollerdeki hasar, küçük hava yolları alanında başlar ve daha sonra, ikincil lobül olarak adlandırılan en küçük fonksiyonel akciğer birimi içinde merkezden çevreye yayılır.

-Panlobüler amfizem ise bütün alveolleri tutan amfizem tipidir. Amfizemin ileri aşamalarından biridir. Tipik olarak öncelikle alveolleri daha sonra küçük hava yollarını etkiler. Panlobüler amfizemde ikincil lobüldeki yıkım genellikle çevreden merkeze doğru ilerler.

Paraseptal amfizem ise akciğerlerin çevresinde ve akciğer uç alanında ortaya çıkmaktadır.

Amfizem Nedir?

En temel tetikleyicisi sigara olan amfizem, KOAH'ın bir türü olup, akciğerlerdeki alveol adı verilen hava keselerinin kademeli olarak hasar görüp tahrip olmasıdır. Bu tahribat sonucunda kişide yaygın olarak nefes darlığı meydana gelir. Nefes darlığına sebep olduğu için aynı zamanda da bir akciğer hastalığıdır.

Akciğer dokusunun çok önemli iki bileşeni vardır. Bunlardan ilki hava yollarıdır. Hava yolları nefesle alınan havayı akciğerin oksijen karbondioksit değişimi yani gaz değişimin olduğu bölümlere ileten kısmıdır. Diğeri de akciğerin parankim denilen gaz değişiminin olduğu bölümdür. Bu havayollarının kronik iltihabına bronşit adı verilir. Kronik bronşitin ileriki aşamalarında akciğerin kesecik ya da alveol denilen gaz değişiminin olduğu bölgelerin tahrip olmasıyla amfizem meydana gelir.

Etkilenen bölgelerdeki doku, geri döndürülemeyecek bir süreç olan sürekli aşırı gerilme nedeniyle elastikiyetini kaybeder. Bu sebeple kronik bronşit ve amfizem birbirini takip eden bir sürecin parçalarıdır. Her iki hastalık da kronik obstrüktif akciğer hastalığı yani KOAH’ın ileri evreleridir.

Amfizemin en belirgin semptomu nefes darlığıdır. Nefes darlığıyla birlikte öksürük ve hırıltı da amfizem hastalığında görülebilecek belirtiler arasında yer alır.

Alzheimer hastalığının yaygın semptomları nelerdir?

Alzheimer hastalığı genellikle hafıza kaybı ile başlar. En yaygın semptomu budur. Bununla birlikte günlük işleri yapmada zorluk, zaman-yer karışıklığı, görsel-mekansal algıda sorun yaşanması, konuşma ve yazmada zamanla güçlükler, eşyaların yanlış yere konması, karar vermede zorluk çekilmesi ve ruh halinde yaşanan değişimler de alzheimer semptomları olarak kabul edilir.

Alzheimer nasıl anlaşılır?

Alzheimer teşhisini kolaylaştıran temel belirtiler, gündelik hayatı etkileyecek derecede hafıza kaybı, yer ve zaman kavramının kaybedilmesi, tarihleri ve özellikle son zamanda öğrenilenleri hatırlayamama, konuşma ve yazma yetkinliğinde azalmadır. Ajitasyon, uyku sorunları, haber vermeden tek başına gezmeye çıkma ve alışılmadık davranışlar söz konusudur.

Alzheimer Hastalığından Korunmanın Yolları Var mı? Nelerdir?

Alzheimer hastalığının riskini azaltmak, hastalıktan korunmak veya hiç yakalanmamak mümkün olmasa da riski olabildiğince minimuma indirmek için için yaşam tarzında yapılabilecek bazı değişiklikler bulunur. Bunlar maddeler halinde ve daha sonra ise açıklamalı bir şekilde şöyle ifade edilebilir:
  • Düzenli fiziksel aktivite yapmak
  • Sağlıklı beslenmek
  • Zihinsel aktivitelerde bulunmak
  • Sosyal etkileşime girmek
  • Kalp sağlığını korumak
  • Sigara ve alkol tüketimini bırakmak
  • Yeterli ve kaliteli bir uyku düzenine sahip olmak
  • Stres yönetimi yapmak

Düzenli fiziksel aktivite yapmak

Sağlık açısından birçok faydası bulunan düzenli egzersiz aynı zamanda beyin sağlığını da destekler ve olası bir alzheimer hastalığına karşı riski minimize edebilir. Çünkü özellikle aerobik egzersizler, özellikle hafıza ve bilişsel işlevleri iyileştirebilmesiyle öne çıkar. Bu da aktif bir beyin yapısı anlamına gelir.

Sağlıklı beslenmek

Aslında her şeyin başı sağlıklı beslenmektir. Özellikle akdeniz diyeti ve DASH diyetinin birleşimi olan MIND diyeti, bilişsel gerilemeyi yavaşlatmada etkili olabilmesiyle değerlendirilir. Bu diyet, yeşil yapraklı sebzeler, meyveler (özellikle yaban mersini), tam tahıllar, fındık, baklagiller, balık ve zeytinyağı tüketimini içerir. Bu da beyin sağlığını destekler.

Zihinsel aktivitelerde bulunmak

Kitap okumak, bulmaca çözmek veya yeni bir dil öğrenmek gibi zihinsel olarak uyarıcı aktiviteler, bilişsel performansı artırıp beyin hücrelerini harekete geçirerek alzheimer riskini minimuma indirebilir. Bu sebeple kişinin zihnini sürekli aktif tutması önemlidir.

Sosyal etkileşime girmek

Sosyal olarak aktif kalmak, bilişsel işlevleri korumaya yardımcı olabilir. Arkadaşlar ve aile ile düzenli iletişim ve aynı zamanda sosyal etkinliklere katılım önemlidir. Sosyal ortamlar kişinin zihin yapısının aktif çalışmasını sağlar.

Kalp sağlığını korumak

Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet gibi kardiyovasküler risk faktörlerini kontrol altında tutmak da alzheimer riskine karşı alınması gereken önlemlerdendir.

Sigara ve alkol tüketimini bırakmak

Birçok hastalığında temelinde yatan sigara ve alkol tüketimi beyin sağlığını da olumsuz etkiler. Sigara içmemek, alkol tüketimini sınırlı tutmak ve hatta bırakmak beyin sağlığını korumaya yardımcı olur.

Yeterli ve kaliteli bir uyku düzenine sahip olmak

Yeterli uyku düzeniyle birlikte aynı zamanda kaliteli uykunun beyin sağlığı için önemi çok büyüktür.

Stres yönetimi yapmak

Kronik stres, beyin sağlığını olumsuz etkileyebilecek faktörler arasında yer alır. Özellikle meditasyon ve yoga gibi stres yönetimi teknikleri de bu noktada faydalı olabilir.

Bu yaşam tarzı değişiklikleri, genel beyin sağlığını destekleyerek Alzheimer hastalığı riskini azaltmada yardımcı olabilir.

Alzheimer Hastalığının Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Alzheimer hastalığının kesin bir tedavisi yoktur ancak ilaç ve semptomatik tedavi ve davranışşal uygulamalarla Alzheimer hastasının anlama ve kavrama yeteneği ile davranışsal (giyinme, yemek, diş, banyo, hijyen, yakınlarını tanıma) bulgularında oluşan sorunların azalmasına yardımcı olunabilir.

Uzmanlar tarafından kesin bir şekilde Alzheimer olarak teşhis edildikten sonra, tedavi süreci başlar. Bu süreç kişiden kişiye, hastanın yaşına ve Alzheimer’ın düzeyine göre değişebilir. Alzheimer’ın yol açtığı bazı semptomları yatıştırmak için belirli ilaçlar ve uygulamalar vardır. Alzheimer’lı hastaların mümkün olduğunda bağımsız yaşamasını sağlamak için ev ortamında dolaşmayı rahatlatacak değişimler yapmak ya da etrafa hatıraları tetikleyici nesneler ve notlar bırakmak söz konusu uygulamalardan bazılarıdır.

Bilişsel stimülasyon terapisi gibi psikolojik tedavi yöntemleri ise hastanın hafızasına, problem çözme yeteneğine ve konuşmasına yararlı olabilir. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanan ilaçlar Orta Düzey Alzheimer hastalıklarında ve şiddetli Alzheimer vakalarında sıkça kullanılmaktadır.

Bu ilaçlar Alzheimer’in neden olduğu semptomları azaltmak ve davranışsal sıkıntıları gidermek için hekim gözetiminde verilir. Nöronlar arasında mesajları ileten kimyasallar olan sinir taşıyıcılarını yönetme prensibine göre çalışan bu ilaçlar her ne kadar Alzheimer’ın altında yatan sebebi çözümlemese de çoğu hastada etki gösterip semptomları azaltabilir. Hastalığın seyrini değiştirecek ve hastanın hayatının kalitesini artıracak yeni tedaviler üzerinde çalışmalar yapılmaya devam etmektedir.

Alzheimer Nasıl Teşhis Edilir?

Zamanında ve doğru teşhis yapılması, Alzheimer hastalığının etkilerini azaltma ve hastalığın daha yavaş bir şekilde ilerlemesi konusunda fayda sağlayacaktır.

Alzheimer’ın kesin olarak teşhis edilebilmesi için uygulanacak yöntemler şunlardır:
  • Manyetik rezonans görüntüleme (MRI)
  • Kan testleri
  • Ultrasonografi
  • Pozitron yayınlayıcı tomografi (PET)
  • Elektroansefalografi beyin taraması (EEG)
Teşhise yönelik tüm testlerin ardından alzheimer şüphesi hala devam ediyorsa alzheimer testi adı altında uygulanan bilişsel fonksiyonların değerlendirilmesine yönelik testler yardımıyla uzmanlar tarafından alzheimer tanısı kesin olarak konulabilir.

Alzheimer Neden Olur?

Kesin nedeni tam olarak bilinemeyen Alzheimer hastalığı, genel olarak beyinde anormal bir protein birikimi (amiloid ve tau proteini) sonucu beyin fonksiyonlarının zarar görmesi ve ölmesi sonucu meydana geldiği düşünülür.

Genel olarak alzheimer’a neden olduğu düşünülen durumlar ve risk faktörleri aşağıdaki gibidir:

İleri yaş

Özellikle 65 yaş ve üstü, Alzheimer hastalığının en büyük risk grupları içinde yer alır. Yaş aldıkça beyin fonksiyonları yavaşlar ve hastalık daha kolay bir şekilde kendisini gösterme fırsatı bulur.

Genetik faktör

Anne, baba veya kardeş gibi birinci derece yakınında alzheimer hastalığı olanların alzheimer hastalığına yakalanma ihtimali daha yüksektir. Aile üyeleri arasındaki genlerin bu hastalığı nasıl etkilediği konusunda net bir açıklama olmasa da genetik faktörlerin hastalığın gelişiminde rol oynadığı bilinmektedir.

Down sendromu olan kişiler

21. kromozom, beta-amiloid oluşumuna yol açan proteinin üretiminde yer alan bir gendir. Bu kromozomun üç kopyasına sahip olan down sendromlu kişiler, alzheimer hastalığına daha çok yakalanır.

Yaşanan kafa travmaları

Kişilerin yaşadığı travmatik beyin hasarları özellikle 50 yaş ve üstü kişilerde bunama ve alzheimer hastalığı riskini artırır. Daha şiddetli ve çoklu travmaları olan kişilerde bu risk daha da fazladır.

Aşırı düzensiz uykular

Yapılan araştırma ve çalışmalar, uykuya dalma veya derin uyku konusunda zorluk çeken kişilerle Alzheimer arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü düzenli uyku uyumayan kişilerin beyin işlevlerinin geriye gittiği bilinmektedir.

Sigara ve alkol tüketimi

Aşırı sigara ve alkol tüketen kişilerin de Alzheimer hastalığına daha fazla yakalandığı görülmüştür.

Yüksek tansiyon ve kolesterol

Özellikle kalp sağlığını olumsuz etkileyen durumların başında gelen yüksek tansiyon ve kolesterol, bununla birlikte alzheimer’ı tetiklemesiyle de bilinir.

Obezite

Vücut ağırlığının artıp beynin küçülmesiyle birlikte obezite hastası olan kişilerin alzheimer’a daha çok yakalandığı saptanmıştır.

Fiziksel egzersiz yetersizliği

Düzenli egzersizle birlikte hareketli bir yaşam sürmek, meyve ve sebzeler açısından zengin, az yağlı ve sağlıklı bir diyet uygulayan kişilerin alzheimer hastalığına daha az yakalandığı belirlenmiştir.

Alzheimer hastalığının davranışsal belirtileri nelerdir?

Alzheimer hastalığı, temelde hafıza kaybına yol açacak bilişsel işlevlerde bozulmanın yanı sıra belirgin bir şekilde davranışsal ve psikolojik değişikliklere de yol açar. Bu değişimler kimi insanda daha net olarak gözlemlenebilir.

Alzheimer’ın yol açabileceği davranışsal değişimler ve belirtiler şöyledir:
  • Depresyon ve anksiyete
  • Aşırı sinirlilik ve agresiflik
  • Sosyal olarak geri çekilme
  • Uyku bozukluğu
  • Kişilik değişimi
  • Halüsinasyon ve sanrılar
Depresyon

Alzheimer tanısı konmuş hastalar genellikle üzüntü, umutsuzluk ve ilgi kaybı yaşarlar. Bu durum, hastalığın erken evrelerinde yaygın bir şekilde görülür.

Aşırı sinirlilik ve agresiflik

Alzheimer hastası olan kişiler, beklenmedik bir şekilde sinirlenebilir veya agresif davranışlar sergileyebilirler. Bu tepkiler, hastalığın ilerleyen evrelerinde daha da belirgin bir hale gelebilir.

Anksiyete

Gelecek hakkında aşırı endişe duyma, huzursuzluk ve korku hissi yaygındır. Bu durum, hastaların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir.

Sosyal olarak geri çekilme

Alzheimer hastalarında sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınma ve izole olmayı tercih etme gibi ruh hali değişimleri görülebilir. Bu durum hastalığın ilerlemesiyle birlikte daha belirgin hale gelir ve kişi iyice yalnızlaşmış ve içine kapanmış bir yapıya bürünür.

Uyku bozuklukları

Uykusuzluk, gece boyunca sık uyanma veya gündüz aşırı uyuma gibi sorunlar da alzheimer hastalarında görülen davranışsal belirtilerdir ve evreye bağlı olarak görülme sıklığı değişebilir. Bu durum, hastaların genel sağlık durumunu olumsuz etkiler.

Kişilik değişiklikleri

Daha önce sakin yapısıyla bilinen bir kişi, alzheimerla birlikte huzursuz veya şüpheci bir kimliğe bürünebilir. Hastalığın ilerlemesiyle birlikte bu değişimler daha da belirgin bir şekilde gözlemlenebilir.

Halüsinasyonlar ve sanrılar

Alzheimer hastalığında gerçek olmayan şeyleri görme veya duyma (halüsinasyonlar) ve yanlış inançlara sahip olma (sanrılar) durumu ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, hastalığın ileri evrelerinde daha da şiddetini artırabilir.

Bu davranışsal belirtiler, Alzheimer hastalığının farklı evrelerinde ortaya çıkabilir ve hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkileyebilir. Belirtilerin yönetimi ve hastaların desteklenmesi için tedavi programları uygulanmalı ve hasta düzenli olarak takip edilmelidir.

İlerlemiş Alzheimer belirtileri nelerdir?

İleri evre Alzheimer hastalarında görülen belirtiler şunlardır:
  • Bakıma ve yardıma ihtiyaç duyar hale gelmek
  • Hafıza kaybı ve kafa karışıklığına yaşanan artış
  • Mevsim, yıl, hafta veya gün kavramını yavaş yavaş yitirmek
  • Aile üyeleri veya arkadaş çevresini tanımakta zorluk
  • Aklından geçen düşünce ve olayların sürekli tekrarlanması
  • Basit matematik hesaplarını yapamamak
  • Özellikle kişisel bakım konusunda yardıma ihtiyaç duymak
  • Aslı astarı olmayan şüphe duyguları geliştirmek
  • Hastalık ilerledikçe depresif bir ruh haline bürünmek
  • Uyku bozuklukları yaşamak
Bu evrelerde kişinin hafıza kaybı yaşaması sonrası günlük ihtiyaçlarında yardıma ihtiyaç duyması, yakın çevresini tanımaması ve iletişim kurmakta güçlük çekmesi söz konusudur.

Alzheimer son evresinde görülen şiddetli alzheimer belirtileri şunları içerir:

  • Tamamen kaybedilen hafıza
  • Aile ve yakın çevrenin tamamen unutulması
  • Beslenmek, oturmak ve yürümek gibi temel görevleri yardım almadan yapmaması
  • İdrar kaçırma
  • Yeme güçlüğü ve kilo kaybı
  • İletişim kurma yeteneğinin kaybedilmesi
  • Özellikle enfeksiyon gibi hastalıklara karşı bağışıklığı iyice düşmesi

Alzheimer Belirtileri Nelerdir?

Alzheimer hastalığında, yakın zamana ait hatıraları ve konuşmaları unutma, bırakılan eşyaların yerini hatırlamama, konuşurken doğru kelimeyi seçememe, yer ve eşya isimlerini unutma, tarihleri hatırlayamama ve kaybolma gibi belirtiler görülür. Alzheimer temelde günlük yaşamı aksatan hafıza kaybına neden olur.

Alzheimer hastalığında görülen belirtiler şunları içerir:

  • Yeni öğrenilen bilgileri hatırlama güçlüğü
  • Son olayları, yer ve isimleri unutma
  • Her zaman yapılan günlük görevleri yerine getirmede zorlanma
  • Konuşurken söylemesi gereken kelimeleri hatırlayamama
  • Plan ve organizasyon bozukluğu yaşama
  • Karar verme ve muhakeme yeteneğinde azalma
  • Kaygı ve korku hissinin baskın olduğu ruh haline bürünme
  • Problem çözme yetisinde azalma
  • Rutin görevlerin tamamlama süresinde artış
Son evrede beyinde meydana gelen ciddi fonksiyon kaybıyla birlikte dehidrasyon, yetersiz beslenme ve enfeksiyonlar meydana gelebilir. Yaşanan bu komplikasyonlar Alzheimer hastalarını ölüme götürebilir.

Alzheimer Nedir?

Alzheimer, beta-amiloid ve tau proteinlerinin beyin hücrelerinde birikmesi sonucu sinir hücrelerinin ölmesiyle hafıza kaybı, bunama ve günlük aktiviteleri yerine getirememe ile sonuçlanan dejeneratif bir beyin hastalığıdır. Kişide beynin öğrenmeyle ilgili kısmını etkileyerek düşünme, öğrenme ve hatırlama yetisinin kaybolmasına neden olur.

Hastalığın ileri evrelerinde beynin küçülmesine ve sonunda da beyin hücrelerinin ölümüne yol açan alzheimer, hastalığın sonlarına doğru beyin hücrelerinin ölümüne bağlı olarak diğer organları da olumsuz etkiler ve kişinin vücudunu işlevsiz bir hale getirir.

Erken evrede fark edilebilen yeni öğrenilen bilgileri ve konuşmaları unutmaya başlama, yer ve nesnelerin ismini hatırlayamama, eşyaları farklı yere koyma gibi unutkanlık temelli sorunları gibi alzheimer belirtileri hastalığı erken teşhis etmeye yardımcı olur. Ayrıca yanlış kararlar verme, agresiflik, banyo yapma gibi günlük görevleri yerine getirme yeteneğinin kaybı gibi belirtilerde ortaya çıkar.

6. hastalık bulaşıcılığı kaç gün sürer?

Diğer virüslerde olduğu gibi, altıncı hastalıkta da bulaş; öksürme, konuşma veya hapşırma yoluyla yani küçük sıvı damlacıklarla gerçekleşir. Altıncı hastalık için kuluçka süresi hemen hemen 14 gündür. Bu, virüs taşıyan bir çocuğun, enfeksiyonu başka bir çocuğa kolayca bulaştırması için yeterli bir süredir.

Altıncı hastalık bulaşıcı mıdır?

Altıncı hastalık bulaşıcıdır ancak koronavirüs, kızamık gibi büyük salgınlara yol açmaz. Enfekte olmuş bir çocuktan damlacık yoluyla konuşurken, hapşırırken veya öksürürken etrafa saçılarak yine aynı su bardağını, çatalı veya kaşığı kullanma ile de bulaşabilir.

Bununla birlikte enfekte damlacıklar yüzeylerin üzerine konar ve bu yüzeylerle temas edildikten sonra el yıkanmadan ağız ve buruna dokunulursa bu yolla da altıncı hastalık yayılım gösterir. Döküntü ortaya çıkmadan çocuğun henüz sadece ateşi varken de bulaşıcıdır. Genellikle sadece çocuklara bulaşmakla birlikte nadiren erişkinlere de bulaşabilir.

Bu durum genelde erişkinin virüsü çocuklukta geçirmiş ve bağışıklık kazanmış olmasına bağlıdır. Genel hijyen kurallarına uyarak en önemlisi ellerimizi sık aralıklarla yıkayarak ve sosyal mesafeye dikkat ederek altıncı hastalıktan korunabiliriz.

Altıncı hastalık tedavisi nasıldır?

Çoğu viral hastalıkta olduğu gibi altıncı hastalıkta da hastalığa özel bir tedavi bulunmamaktadır. Ateşin düşürülmesi için parasetemol ve ibuprofen içerikli ilaçlar kullanılabilmektedir. Bunun yanında, ateşi kontrol altına almak için ılık duş aldırmak, ortamın ısısını 22 - 24° arasında tutmak ve ılık su ile ıslatılmış bezlerle soğutma yapmak gerekmektedir.

Beslenmesi azalan çocuklarda damar yolu ile serum verilebilir ancak dehidratasyonu engellemek için bu aşamadan önce çocuğun sıvı alımının artırılması teşvik edilmelidir. Ayrıca ek komplikasyonlar varsa takibi bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından yapılmalıdır. Tüm hastalıklarda olduğu gibi dengeli beslenmek, yapay veya koruyucu maddeler içeren paketli gıdalardan uzak durmak, sebze ağırlıklı tencere yemekleri ile çocuklarımızı beslemek, el yıkamak ve sosyal mesafeye dikkat etmek altıncı hastalık için alınabilecek önlemlerdir.

Son olarak şunu da unutmamakta fayda var bu tarz çocukluk çağı viral enfeksiyonlar her zaman hayatımızın bir parçası olacaktır, viral enfeksiyonlar çocuğumuzun bağışıklık sisteminin birer öğretmeni gibidir. Önemli olan bu hayat paydaşlarını tanımak, ne zaman tehlikeli olabileceklerini ve ne zaman doktorunuzdan yardım almanız gerektiğini bilmektir.

Altıncı hastalık tanısı nasıl konulur?

Ayrıntılı bir anamnez (tıbbi geçmiş) ve dikkatli bir fizik muayene, iyi bir hekim hasta ve hasta yakını iletişimi ile ek bir tetkike gerek kalmadan tanı konulur, ateşin ve döküntülerin karakteristik özelliği ve ailenin verdiği bilgiler bu hastalığın tanısında en önemli unsurlardır. Arada kalınan vakalarda kan tahlilleri virüse özel spesifik serolojik tetkikler yapılabilmektedir.

Altıncı hastalık belirtileri nelerdir?

Çoğu çocukta altıncı hastalık (roseola infantum) hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben yüksek ateşle seyretmektedir. Bu yüksek ateş altıncı hastalığın en önemli belirtisidir. Altıncı hastalık viral enfeksiyonlar içinde çocukluk çağında ateşli havaleye (febril konvülziyon) en sık neden olan viral enfeksiyondur.

Ateş 4 ile 7 gün arasında devam edebilmekte ve bu sürede çocukta halsizlik, iştahsızlık ve boyun lenf nodlarında şişme olabilmektedir. Hastalığın devamında ateş birden düşer ve hastalığın ayırt edici 2. bulgusu olan pembe-kırmızı, deride çoğu zaman kabarık olmayan döküntü ortaya çıkmakta, döküntüler basarak solmaktadır.

Bazı döküntülerin etrafında daha açık renkli haleler oluşmakta daha sonra bu döküntüler boyna, yüze, kollara ve bacaklara yayılmaktadır. Ateş 3 ila 7 gün civarında devam eder, ateş birden düşer ve döküntü başlamaktadır. Döküntüler birkaç saat ile birkaç gün arasında değişen sürelerde solar ve geçer.

Altıncı hastalık nedir?

Halk arasında altıncı hastalık olarak bilinen “roseola infantum”, daha çok dudak ve genital bölgede uçuk meydana getirmesi ile bilinen herpes ailesinden gelen HHV-6 ve HHV-7 virüslerinin neden olduğu bir hastalıktır.

Altıncı hastalık çoğunlukla 6 ay ile 2 yaş arasındaki çocukları etkiler. Birkaç gün yüksek ateş ile seyrederek, ateş düştükten sonra vücutta gül renginde döküntülerle devam etmektedir. Latince adı bu döküntülerin özelliğine atıfta bulunulan roseola infantum yani küçük çocukların gül hastalığı olarak belirtilmektedir.

ALS hastasıyla konuşmak isteyen dinleyiciler nelere dikkat etmelidir?

Dinleyicilerin konuşma ve iletişim kurmakta güçlük çeken ALS hastalarına yardımcı olabileceği bazı yollar şunlardır:

  • Yüz yüze iletişim kurmaya özen gösterilmelidir.
  • ‘Evet’ veya ‘Hayır’ yanıtı gerektiren sorular sorulmalıdır.
  • Cümlenin anlaşılan kısmı tekrarlanmalıdır. (Örneğin, ‘Yukarı çıkıp neyi almamı istiyorsun?’)
  • ALS hastasının söylediği şeyin tekrar edilmesi istenmeli, daha yavaş konuşması gerektiği söylenmeli veya anlaşılmayan kelimelerin hecelenmesi istenmelidir.

ALS hastalarının daha net iletişim kurmasına yardımcı olabilecek cihazlar nelerdir?

ALS'li kişilerin daha net iletişim kurmasına yardımcı olmak için mevcut yardımcı cihazlar şunlardır:

Damak kaldırma aparatı: Tutucuya benzer bir diş aparatıdır. Yumuşak damağı kaldırır ve konuşma sırasında havanın burundan dışarı çıkmasını engeller.

Amplifikasyon: Ses yüksekliğini artırmak için kullanılabilen kişisel bir amplifikatör, ayrıca ses yorgunluğunu da azaltır.

TTY telefon röle sistemi: Bu sistemle birlikte isteğe göre ya mesajın tamamı yazılır ya da sadece anlaşılmayan kelimeler yazılabilir.

Düşük teknolojili cihazlar: Dizüstü bilgisayarlar ve dil panoları, alternatif iletişim teknikleri olarak kullanılabilir.

Yüksek teknolojili elektronik konuşma güçlendiriciler, iletişim cihazları - ses sentezleyicili bilgisayarlar ve özel iletişim cihazları da mevcuttur. Elektronik bir iletişim yardımı satın almakla ilgilenen hastalar, bu durumu önce konuşma dili patoloğu ile görüşmelidir.

ALS hastaları ile konuşma sırasında iletişimi kolaylaştırmak için neler yapılabilir?

Konuşma terapistleri, ALS'li kişilerin iletişim becerilerini olabildiğince korumalarına yardımcı olabilir, sözlü olmayan iletişim becerileri dahil olmak üzere enerjiyi koruyan teknikleri de öğretir. ALS hastalarının iletişimi koruması ve geliştirmesi için şunlar yapılabilir:

  • Gürültünün az olduğu bir ortam seçilmelidir
  • Yavaş şekilde konuşulmalıdır.
  • Konuşulan kişinin yüzünün görüldüğünden emin olunmalıdır.
  • İyi aydınlatılmış bir ortam ve yüz yüze görüşmek iletişimde anlaşılırlığı artırır.
  • Konuşma esnasında kısa cümleler kullanılmalıdır.
  • Nefes başına bir veya iki kelime ideal olandır.
  • Uzun, stresli konuşmalar esnasında destek sağlayan rahat bir duruş ve pozisyon seçilmelidir.
  • Zayıflayan kasları güçlendirmeye yönelik egzersizlerin ters etki yapabileceği unutulmamalıdır.
  • Konuşma terapistine hangi egzersizlerin uygun olduğu sorulmalıdır.
  • Planlanan konuşmalardan veya telefon görüşmelerinden önce istirahat süreleri planlanmalıdır, zira yorgunluk konuşma becerisini önemli ölçüde etkiler.
  • Bu bağlamda konuşma becerisi için sabah saatlerinde işe yarayan teknikler, günün ilerleyen saatlerinde işe yaramayabilir.
  • Ses kısıklığı mevcutsa konuşma esnasında bir amplifikatör kullanılmalıdır.
  • Solunum cihazı kullanan hastalar, alternatif bir hava kaynağı sağlayan elektrolarinks veya solunum tüpü kullanabilir.
Konuşulan kişi tarafından anlaşılmakta güçlük çekenler için aşağıdaki öneriler yardımcı olabilir:

  • Zorlanmadan yazabilenler, yanında her zaman yedek bir kağıt ve kalem taşımalıdır. Bu şekilde söylenmeye çalışılan şey konuşularak anlaşılmadığı takdirde yazı yoluyla iletilebilir.
  • Yazmakta zorlananlar ise söylenen kelimelerin ilk harfini işaret etmek veya taramak için bir alfabe tahtası kullanmalıdır.
  • Konuşulmadan önce konunun belirlenmesi de iletişimi kolaylaştırabilir.

ALS ile benzer semptomlar gösteren hastalıklar nelerdir?

MS hastalığı ve Parkinson başta olmak üzere ALS hastalığıyla karıştırılabilecek bir dizi hastalık vardır. Multipl Skleroz yani MS, ALS'yi taklit edebilen yaygın hastalıklardan biridir. ALS ve MS hastalıklarının erken evrelerinde kas sertliği, spazmlar ve yürüme güçlüğü görülebilir. Bununla birlikte, hastalıklar ilerledikçe, iki hastalık arasındaki farklar daha kolay anlaşılır hale gelecektir. MS, beyin ve omurilikteki sinir hücrelerinin myelin kılıfını etkileyen otoimmün bir hastalıkken, ALS genellikle vücudun oldukça lokalize bir bölümünde başlayan üst ve alt motor nöronu etkileyen dejeneratif bir hastalıktır.

Parkinson ve ALS hastalıkları da bazı benzerlikleri paylaşır. Erken evrelerde postüral dengesizlik gibi semptomlar iki hastalık arasında kafa karışıklığına neden olabilir. Ancak Parkinson vücuttaki tüm nöronlardan ziyade beynin belirli bir bölümünü etkiler.

Filtrele

Geri